Arama

Popüler aramalar

‘’Ali Koç'un asıl sınavı‘’

Başkan, seçildiği dönemdeki enerjisinin çok uzağında. Yüzünde bir bıkkınlık, bir hayal kırıklığı var. Hayal ettiği, 'başkanlığın ilk ayları' böyle değildi muhtemelen.

Koç'un büyük bir fotoğraf olarak önümüze koyduğu şey dehşet verici.

Hangisini anlatmalı! Soyunma odasındaki halı. Verilerin dışarı sızdırılması. Yardımcı antrenörlerin takımı sabote etmesi. Aatıf'ın tavrı. Volkan Demirel'in kendini kulübün patronu sanması. Buna bağlı olarak mafyatik tavırları. Olacak şey değil.

Rüştü'den daha vahim

Yaşananlar, en az Rüştü Reçber'in tesislerde saldırıya uğraması kadar vahim. O bir skandaldı. Bu yaşananlar skandal ötesi.

Ve ne acıdır ki, başedilesi problemler değil. Müjdat Yekniner olayına girmiyorum bile.

Düşünün bu Fenerbahçe Yönetimi, rakipleriyle, belki yeri geldiğinde TFF ile UEFA ile mücadele edecek. Hakemlere savaş açacak belki. Aklınıza ne gelirse. Ama ya içerideki bu çürümüşlük! Ali Koç'un anlattıklarından anlaşılan şey şu; Fenerbahçe kulübünün içinde adım attığınızda, zeminin nerede çökeceği belli değil.

Durumun Philip Cocu ve ekibinin cephesinden nasıl göründüğünü ise tahmin etmek bile güç. Başkanın anlattıklarını bizler dehşet içinde dinlerken, onlar soyunma odasında, tesislerde bizzat yaşadılar bu durumları. Olacak şey değil. İnsanın aklı almıyor, kabullenemiyor.

Yaşananların tamamı Aziz Yıldırım'ın, Aykut Kocaman'ın, Volkan Demirel'in Fenerbahçeliliklerini tartışılır hale getiriyor aslında. Evet çok iddialı ama maalesef gerçek tokat gibi vuruyor yüzlere. Üçü de tartışılır durumdalar.

Bu kulübü bu atmosfere sokan, şiddetin kendini kabul ettirme biçimi olarak doğallaşmasını sağlayan isim Aziz Yıldırım. Volkan Demirel'in, Erwin Koeman'ın üstüne yürümesi, Ali Koç'a saygısızlık yapması, Aziz Yıldırım döneminde beslenen, yüceltilen davranışlarından.

Hiç kusura bakmasın, böyle Fenerbahçelilik olmaz.

Kocaman'a kapılar kapanır

Ve Aykut Kocaman... Ali Koç'un, "Veriler, üçüncü kişilere sızdırıldı" diyerek açıkladığı durumun başaktörü o aslında. Eski ekibinin bu bilgileri bir başka kişiye ulaştırması ihtimal dahilinde değil.

Tek adres var; Kocaman. Hoca zaman geçirmeden çıkıp, konuşmalı. Bağıra bağıra üstelik. Şiddetle reddetmeli. Zira Fenerbahçe'nin kapılarının ilelebet yüzüne kapanması tehlikesiyle karşı karşıya.

Ali Koç uzun vadeli bir proje için geldiğini, sistemli olarak ilerleyeceklerini tekrar ifade etti. Yapmak istediklerini büyük oranda yapabilir. Peki ya çizdiği bu büyük fotoğrafı değiştirmek mümkün mü?

Koç, bir geleneği, bir kültürü de değiştirmek zorunda artık. Fenerbahçe bu olamaz. Bu Fenerbahçe kültürü kabul edilemez!

10 Ekim 2018, Çarşamba 16:02
YAZININ DEVAMI

‘’Ali Koç takımı buraya getir!‘’

Cocu'nun, "Bana biraz daha zaman verin" dediği bir maç oldu sanki. Başakşehir kendi rutinini oynadı, kabul. Top onlardaydı. Daha derli toplulardı. Değişim ise doğal olarak Fenerbahçe'deydi.

Trnava maçından sonra tahmin edilemez bir 11'di. Bu maça da hafta içindeki gibi bir kadroyla çıkmak, ciddi bir cesaret gösteridisi!

Dürüst olmalıyım, Başakşehir'in kolay kazanacağını düşündüm. Öyle olmadı. Öncelikle, Cocu Başakşehir'i tam analiz edememiş olsa da rakibinin ne yapacağını kestirmişti. Sağ ve sol beklerin çok kolay çıkmalarını engelledi. Adebayor'u Skrtel ve Neustadter'le etkisizleştirdi. Sola atılan Elif Elmas'ın enerjisi, Visca'nın düzenini bozdu.

Uzun süre gol gelmemesi ise iki tarafın da düzende kalmasını sağladı. Bu durum daha çok efor, daha fazla depar, daha fazla mücadele olarak karşılık buldu. Her geçen dakika tempo biraz daha arttı. Bundandır ki, maçın sonlarında kramp girmiş futbolcuların yerlere düştüğünü gördük.

Başakşehir, normal düzende oynayıp kazanabileceği bir maç oynadı. Bir üst seviyeye çıkabilseler, daha fazla pozisyon bulup kazanabilirlerdi.

Fenerbahçe ise mental olarak önceki haftalardan daha iyi durumda başladığı bir maç oynadı. Hafta içindeki radikal kararın bu durumda ne derece etkisi var, kestirmek güç. Ancak şu çok net; Cocu'nun sabote edildiği iddiası doğru değil. Her ne kadar ıslıklansa da Frey'in mücadelesi, Slimani'nin isteği, Hasan Ali'nin sınırlarını zorlayan halleri, takımın genel görüntüsü gibi.

Siz bakmayın Reyes'in orta sahadaki acemiliklerine ya da Neustadter'in birkaç hatasına.. Fenerbahçeli oyuncu grubu topyekün bu durumu aşmaya çalışıyor.

Tehlikeli olan şey ise tribün baskısı. Kadıköy, şu anda Çubuklular'ın en ciddi rakibi.

90 dakika sonundaki, "Ali Koç takımı buraya getir" tezahüratı ise en tehlikelisi!

08 Ekim 2018, Pazartesi 06:00
YAZININ DEVAMI

‘’Galatasaray sorunlarıyla başbaşa‘’

Galatasaray'ın görüntüsü çok ilginç. Sezonun bu kadar başında 'mental yorgunluk' izleri var. Belki de yanlış yorumluyoruz. Sorun konsantrasyonla ilgili.

Akhisar deplasmanındaki görüntü sonrası dün gece yaşananlar kafa karıştırıcı. Belki de sebep, Erzurum'un bu kadar dirençsiz kalışı. Soru çok.

Maçın hikayesine devam etmeden önce çok bariz bir tespit yapmalı. Erzurum'un -birkaçı hariç- sahadaki yabancıları, 14 yabancı 14 yerli tartışmasını noktalar cinsten! Kimsenin itiraz edemeyeceği bir gerçek var. TC pasaportu olmayan bu düzeydeki oyuncuların bu arenada olmaması lazım. Yıllar sonra döndüğü ligde böyle bir kadro yapılanması Erzurumspor için çok vahim. Hatta kabul edilir gibi değil. Kaval kemiğiyle top kontrol etmeye çalışan stoper, çok rahat pozisyonda açının pasını ayarlayamayan savunmacı.. Neresinden tutsanız elinizde kalıyor.

Belki de rakibin düzeyi, Galatasaray'ı bu kadar aşağı çekti. Dikkat edin, ilk yarıda Galatasaray'ın pozisyonlarının mimarı Erzurumlular. 3-4 kolay pozisyonda rakip topu Galatasaraylılar'a teslim etti. Mehmet Altıparmak'a çok yazık olmuş! Erzurumspor yönetimi, teknik direktörünü değil, takımın yarısını yollamalıymış! Elbette mümkün olsa..

Galatasaray için ufukta beliren bir tehlike var. Şampiyonlar Ligi heyecanı tüm takımı etkileyecek gibi. Sezonun daha çok başında maç seçer gibiler. Belki de ligdeki kolay fikstür, Galatasaray'ın basamak atlamasını engelliyor. Belki de her maça farklı bir kadroyla çıkmak..

Galatasaray adına çok soru işareti var. Ama bariz bir sıkıntı hala ortada duruyor. Yaz transfer dönemindeki çaresizlik, takımı ağır şekilde yaralıyor. Galatasaray dün gece kader dakikalarında yaratıcılığı çok kısıtlı bir takımla sahadaydı. Belhandasız, Emresiz çok sıradanlaştı. Neticede bir korner golüyle kazanabildiler. Golde Erzurumspor savunmasının pozisyon alışı, duruşu derslik! Ne yapılmaması gerekiyorsa var o pozisyonda.

Galatasaray şansının bol olduğu bir maçı geride bıraktı. Sorunlar ise hala öylece duruyor.

29 Eylül 2018, Cumartesi 06:00
YAZININ DEVAMI

‘’Zor oyunu bozdu‘’

"Galatasaray, diğer iki rakibinin puanları paylaştığı gecede olabilecek en iyi senaryo ile kazandı. Ancak endişe verici bir durum söz konusu. Eldeki oyuncu grubu ile lig-avrupa kulvarlarının ne kadar yıpratıcı olacağını kestirmek güç. Keyif kaçıran bir macera var ufukta. Galatasaray, şampiyonlar liginin en kısıtlı kadrolarından biriyle gruplar ötesini zorlamaya çalışacak. Zor oyunu bozar. Galatasaray keyifli ama çok zorlu bir kulvarda. Bu zorlu yolda daha fazla kalite daha fazla karakter lazım."

Lokomotiv maçı yazısının finalini böyle bitirmiştim. Kalecisinin, santrforunun alternatifi olmayan bir ekip Galatasaray. İsmail Çipe ya da Muğdat'a haksızlık etmek istemiyorum ama Şampiyonlar Ligi'nin de olduğu bu sezon için güvenilecek ikili değiller. Ne kalede ne ileride.

Bu alternatifsizlikler bir bedel ödetti Galatasaray'a. Onyekuru'nun Eren'in pozisyonunda nasıl buharlaştığını oyuncu değişikliğine kadar gördük. Tecrübe ettiğimiz bir başka şey ise 'rotasyon' denen uygulamanın ne kadar tehlikeli olduğu. Saha içi/kulübe ve yeşil çimler üzerindeki yer değişimleri takım ahengini zedeleyen işler.

Eren rakip ceza alanına, Onyekuru çizgiye geçtikten sonra Galatasaray bir nebze olsun ahenk bulabildi. Bu sefer de her dakika daralan ve kendi sahasında kalabalıklaşan Akhisar savunmasına takılıp kaldılar.

Ve maçın iki belirleyicisi; Fatih ile Muslera. Fatih çok konsantreydi, kurtardığı penaltı ile takımına da özgüven kattı. Muslera ise her sezon mutlaka saçmaladığı bir 90 dakika oynuyor. Bu kez Akhisar deplasmanına denk geldi.

Son olarak Fatih Terim'in tavrı. Eren'i oyuna almış olmasına rağmen önce Muğdat'ı sürdü sahaya. Oyun artık koptuktan sonra da çok önceleri üstünü çizdiği Feghouli'yi.. Mesaj gibi!

Özetle; derbinin olduğu haftada Galatasaray çok büyük bir hata yaptı. Muslera'dan Fatih Terim'e kadar.. Doğru yapan çok az kişi vardı.

Zor oyunu bozdu. Galatasaray'a daha fazla kalite daha fazla karakter lazım.

24 Eylül 2018, Pazartesi 06:28
YAZININ DEVAMI

‘’Zor oyunu bozar‘’

Daha iyi bir başlangıç olamazdı. Kura şansı, o fırsatı değerlendirdiğinde anlam kazanıyor. Tıpkı dün geceki gibi. Bu zorlu arenada kötü rakibi yakaladığında kazanırsan, sonrasında işler kolaylaşıyor.

Bu arenada belirleyici en önemli unsurlardan biri karakter. Nagatomo gibi, Fernando gibi.. Bu düzeydeki oyuncuların şampiyonlar ligi düzeyinde kusursuz oyunları takımın diğer defolarını da perdeliyor.

Belhanda’nın hayal kırıklığı, Emre’nin değişen pozisyonunun etkisiyle yetersiz kalışı hücumda devamlılığı sekteye uğratsa da tribünün ittirmesiyle yükselen tempo, oyunun ibresini Galatasaray lehine çeviriyor.

Bir de saha dışı var ki, gecenin en çok iz bırakanı. Galatasaray için belli oldu ki iç saha performansı Şampiyonlar Ligi macerasının en önemli belirleyicisi olacak.

Burada diğer iki maçı da kazanması muhtemel Galatasaray’ın. Tribünün gücünü, takımın en ihtiyacı olduğu anlarda hissediyor futbolcular. Lokomotiv’in topu alıp, oyunu yönlendirmeye başladığı anlarda özellikle.

Galatasaray, diğer iki rakibinin puanları paylaştığı gecede olabilecek en iyi senaryo ile kazandı.

Ancak endişe verici bir durum söz konusu. Eldeki oyuncu grubu ile lig-avrupa kulvarlarının ne kadar yıpratıcı olacağını kestikmek güç. Keyif kaçıran bir macera var ufukta.

Galatasaray, şampiyonlar liginin en kısıtlı kadrolarından biriyle gruplar ötesini zorlamaya çalışacak.

Zor oyunu bozar. Galatasaray keyifli ama çok zorlu bir kulvarda.

Bu zorlu yolda daha fazla kalite daha fazla karakter lazım.

19 Eylül 2018, Çarşamba 06:31
YAZININ DEVAMI

‘’Hangi Galatasaray?‘’

Kasımpaşa, Kemal Özdeş yapımı sıkı bir ekip. Geçen sezon lige tutunuşları, bu sezona bu kadar cesur başlayışları potansiyellerini biliyor olmalarından. Takım olarak birlikte kaldıkları takdirde ligde her rakibe üstünlük kurabilirler.

Fatih Terim'in, muhtemeldir ki bir daha hiçbir zaman bir arada göremeyeceğimiz 11'ini yorumlamak ise zor. Gomis'i hala ararken, orta sahada Fernando'suz, savunmada Ozan ile başlamak bir gövde gösterisi. Bir meydan okuyuş hatta. İçinde birçok mesaj barındıran bir tercih.

İtiraf etmeliyim, Kasımpaşa'nın kazanacağını düşünüyordum. Ancak kağıt üzerindeki bu dengesizlik, ilk yarıda yeşil çimler üzerinde bir denge buldu. Birlikte kalan Kasımpaşalı oyuncular, kendi sahalarını çok daralttı. Rodrigues açık alan bulamadı, Eren Derdiyok duvar olup, arkasındaki üçlüyü kaleye yaklaştıramadı.

Kasımpaşalılar'ın tehditkar kontra arayışlarında ise Galatasaray savunmacılarının ilk hamleleri atakların finalize olmasını engelledi. Özellikle Ozan Kabak'ın ilk müdahaleleri. Ozan yaşına rağmen soğukkanlı, ne yaptığını biliyor. Bireysel çalışma yapmalı. Çabukluğunu artırmalı, daha atik olmalı. Yaşı gelişim için hala müsait.

Maça dönersek.. Sıkışan bir oyun, daralan saha içi dizilişleri görmeye başlamıştık ki bir duran top her şeyi çözdü. Eren'in golü sonrası Ndiaye'nin Kasımpaşa savunmasının kalbine sapladığı pas! Çok nadir gördüğümüz türdendi.

Sonrasında her şey çok kolay oldu. 60-70 dakika kadar birbirine yakın duran Kasımpaşalı oyuncular birbirlerinden uzaklaştı. Bu çözülme; Ndiaye, Donk, Rodrigues gibi atletik isimlerden kurulu Galatasaray'ın işini kolaylaştırdı. Çok alan çok gol getirdi.

Peki dün geceki 4-1'lik bir oyun muydu? Hayır. Kazanmak? Şampiyonlar Ligi öncesi, böylesi bir 11'le çok daha değerli. Üstelik 6 puanlık bir maçta.

Trabzonspor'da çok çabuk çözülen, Kasımpaşa karşısında ise sabırlı davranıp rakibini çözen bir takımdı Galatasaray. İlerleyen haftalar için hala fikir vermiyorlar. Özellikle Şampiyonlar Ligi arenası için..

15 Eylül 2018, Cumartesi 14:17
YAZININ DEVAMI

‘’İngiliz destanı!‘’

Dünya Kupası’nı 1966’da kazanan İngiltere, İsveç engelini Maguire ve Dele Alli’nin kafa golleriyle 2-0 geçti. Tarih yazmak isteyen Ada temsilcisi, tam 28 yıl sonra adını yarı finale yazdırdı.

İsveç, beklendiği gibi topu İngiltere’ye bıraktı; (43- 57). Adalılar’ı kalabalıkta eritmek isteyen İsveç uzun süre başarılı oldu. Rakip 18’in dışında daralan bölgede Kane kaybolunca, İngiltere üçgenlerle topu kenara taşıdı. Böyle bir pozisyonun devamında ilk korner, ilk gol geldi.

Uzatmaları, hatta penaltıları zorlamasını beklediğim İsveç geri düşünce tek bir plana bağlı kalmanın bedelini ödedi. İngiltere ilk yarıda madeni bulunca, ikinci yarıda maceraya girmedi. Rakip yarı alana geçer geçmez, kenar ortalarıyla skor aradı. Ve yine bir orta ile dengesi bozulmuş İsveç savunmasını yıktı.

Dönen toplar

İlk yarıya göre daha iyi yaptıkları şey ise İsveç duvarına çarpıp dönen tüm topları almak oldu. Ataklarını tazeleyip, oyunu rakip yarı sahada oynadılar. Geri koşmadıkça enerjilerini muhafaza ettiler. Lingard, Trippier gibi yetenekli isimleri için önemli bir avantaj yarattı bu durum. Son yarım saatte alana iyi yayılıp, nadir pozisyonlar verdiler. O pozisyonlarda Pickford iki çok önemli kurtarış yaptı.

İsveç yapabileceği kadarını yaptı. İngiltere, kalitesini sahaya yansıtarak yarı finale çıktı.

Maçın olayı

İki takım futbolcularının tutumu. Björn Kuipers muhtemelen kariyerinin en kolay maçlarından birini yönetti. 2-3 saniyelik cılız söylenmeler dışında tek bir ciddi itiraz olmadı.

Maçın sorusu

Disiplin odaklı planların sorunu bu. Geriye düştüklerinde sorun büyüyor. İsveç, bu kadar beklemek yerine İngilizler’i tedirgin etmeye çalışsaydı sonuç değişir miydi?

Maçın starı

Lingard... Kariyerinin olgunluk dönemine girerken, lider rolü üstlenebileceğini ispatladı. Sağa sola attığı isabetli paslarla İsveç savunmasının dizilişini bozdu.

Kısa mesaj

Kolombiya maçını penaltı golüyle 1-0’a bağlamaya çalışan İngiltere dersini almış. Bu düzeydeki maçlarda tek fark hiçbir şeyi garanti etmiyor. 2’yi, 3’ü bulmak zorundasın.

08 Temmuz 2018, Pazar 06:00
YAZININ DEVAMI

‘’90'da bitmesi zor‘’

İngiltere’nin son 10 dakikasında kabus yaşadığı Kolombiya maçı bu 90 dakika için önemli veri. Disiplinli İsveç’e karşı iki farklı öne geçemedikleri sürece net bir zafer zor. Vikingler, sıkı savunmalarıyla uzatmaları ve hatta penaltıları kovalayabilir.

Önemli favoriler evine dönüp fikstür avantajı da belirginleşince, kafası bulanık(!) İngilizler’in şampiyonluk tezahüratları yapmaya başladığı bir turnuva izliyoruz. İşin aslının öyle olmadığı Kolombiya maçında ortaya çıktı. 80’den sonra kâbusu yaşadılar ve nitekim uzatmalarda Mina’nın kafa golüne engel olamadılar.

Yüksek maaşların ülke içine hapsettiği oyunculardan kurulu Adalılar’ın, lejyonerler ordusu İsveç’e karşı daha ahenkli olması beklenebilir. Bu tez kağıt üstünde kalır! Kane’in ekstra performansı frenlendiğinde üretimleri kısıtlı. Sterling, Dele Alli gibi yetenekli ayakları önemli avantajları ama sıkı/disiplinli İsveç savunması kolay aşılabilir bir duvar değil.

İsveç’in savunması

İsveç, ayakları en yere basan takımlardan. Bu nedenle son 8’e kadar geldiler. Oynadıkları 4 maçta sadece Almanya’ya geçildiler, 90+5’teki bir golle. Üstelik kazandıkları diğer 3 maçta gol yemediler.

Muhtemeldir ki oyunun büyük bölümünde İngiliz ataklarına set çekip, İsviçre maçındaki gibi altın vuruş yapmaya çalışacaklar. İsviçre’ye yaptıkları gibi topu rakibe bırakıp (Yüzde 32’ye 68) Adalılar’ın zaaflarını kollayacaklar.

Galibiyet onlar için iştah açıcı bir son değil. Uzatmaları ve hatta penaltıları kovalayacaklarını düşünüyorum. Öne geçtikleri takdirde ise her dakikayı İngiltere için daha da zorlaştıracaklardır.

Bu istatistiğe dikkat

Topla oynama süresi. Meşin yuvarlak bariz şekilde İngiltere’de olacak. Yüzde 60’ın üzerinde top onlarda kalabilir. Meşin yuvarlak onlardayken İsveç nelere izin verecek, önemli olan bu. Topa daha fazla sahip olan, bu maçın kaybedeni olabilir.

Ön plana kim çıkar?

Kane ilk akla gelen. Ama kaptan, turnuvadaki en sert savunmaya karşı bu kez.

İsveç savunmasından birilerinin parlaması muhtemel. Granqvist ya da önünde oynayan Svensson-Ekdal ikilisinden biri bu maçın hatırlananı olabilir.

Kısa mesaj

Öne geçenin skoru korumaya çalışacağı bir mücadele gibi. İngiltere, Kolombiya maçında bunu başaramadı. İsveç, skoru da kalesini de korumayı başarabiliyor. Öne geçen, oyunu çok tatsız bir hale getirebilir.

07 Temmuz 2018, Cumartesi 06:00
YAZININ DEVAMI