‘’Van Basten'in aptal çocukları!‘’
Biz, “Yabancı 5, 6 olsun. Sınır kalksın, kalkmasın” derken Fas, Dünya Kupası biletini kaptı. Tam 20 yıl sonra. Üstelik bize ders verecek bir final yaptılar. Fas, beraberliğin yettiği maçta Fildişi Sahili’ni 2-0 yendi. Fildişi gibi lejyonerler ordusu bir ekibe karşı mücadele ettikleri 11 çok şey anlatıyor. Hollanda doğumlu 4, Fransa doğumlu 4, İspanya doğumlu 2 ve Fas doğumlu ama Belçika’da yetişen 1 oyuncu zafer yürüyüşüne nokta koydu. Üstelik Hollanda efsanesi Van Basten’in, Fas Mili Takımı’nı tercih ettiklerinde, “Onlar aptal çocuklar” dediği iki yetenek; Hakim Ziyech ve Oussama Tannane ile...
Takım yaratmışlar...
Fas’ta yabancı sınırı bugüne dek tartışıldı mı tartışılmadı mı bilmiyorum. Ama görünen o ki, kendi coğrafyalarının çok uzağında yetişmiş yeteneklerden bir ulusal takım yaratma konusunda başarılılar. Tüm kariyerini Afrika kıtasındaki başarılarıyla süslemiş Herve Renard ile ulaşmışlar başarıya. Muhtemeldir ki, futbol direktörlüğü vs gibi ağır görevler yüklemememişler Fransız hocaya. Bir hedef belirlemiş, 2018’e gitmek için stratejilerini oluşturmuşlar. Ne kadar başarılı oldukları ortada.
Mesele sınır değil
Uzatmamak gerek; mesele para, mesele yabancı sınırı değil. Hikaye anlatıyorlar bize. Mesele sistemde, elindekine sahip çıkmakta. Türk futbolunun en kariyerli oyuncusuna Barcelona’da oynadığı dönemde milli takıma sırt çevirtmemekte. Ya da Nuri Şahin’e, 29 yaşında milli kariyerini noktalatmamakta. Mesele Dortmund’un stoperini kullanabilmekte, Emre Mor’u buharlaştırmamakta. Mesele çok, yabancı sınırı tartışması suni. Aksini iddia edenler yalan söylüyor. Alın işte; Hollanda’nın olmadığı Dünya Kupası’na Fas gidiyor.
‘’Arda ağır fatura olur!‘’
Mesele Sneijder'in gönderilmesi, Arda'nın alınmaması değil. Çok başka ve göründüğünden daha büyük bir problem.
Neymar'ın Barcelona'dan PSG'ye geçtiği bir transfer dönemini geride bıraktık. Hafızalarda Fransızlar'ın Katalanlar'a meydan okuması kalacak. Kimse Süper Lig'e yapılmış transferleri hatırlamayacak.
En azından Türk olmayan futbolseverler böyle anımsayacak.
Galatasaray'ın teptiği fırsat bizim dışımızda. Barcelona'dan ayrılanlar listesinde Neymar'ın altında Arda Turan yazacaktı ve yeni adresi olarak Galatasaray işaret edilecekti.
Bu da olayın küçük bir boyutu.
Mesele aslında çok daha büyük. Yeşil çimler üzerinde sezona çok iyi başlamış bir futbol kulübünün hala günlük reflekslerle yönetiliyor olması.
Dursun Özbek'in açıklamalarının en çarpıcı bölümü, içinde bir itiraf barındırıyor olan kısım.
Başkan, 'kitleler' diye tarif ettiği taraftarın mutlu olmayacağını düşünerek Arda Turan'ı alamadıklarını ima ediyor. Birkaç ay önce kitlenin tepkisine rağmen Sneijder'i 1 kuruş kazanmadan yolladığını unutarak.
Kurumsallık esasen ikincisini gerektiriyor. Güvendiğiniz ve sorumluluğu teslim ettiğiniz bir teknik adam ya da sportif direktör varsa, tercihlerini onaylarsınız.
Ve fakat Cenk Ergün'ün 'sürpriz' diye işaret ettiği Arda Turan'ı Tudor da onayladı ve almadıysanız, geride kalan tüm politikalarınızı gözden geçirmelisiniz.
Galatasaray çok büyük bir kulüp. Sneijder ya da Arda Turan'la da şampiyon olabilir, onlarsız da..
Lakin erken form tutmuş takım üç, dört hafta sonra düşer, eski defterler açılırsa sorumluluk sadece size ait olacak Başkan.
Dursun Özbek, görev döneminin en kritik kararlarından birine imza attı. Bedeli çok ağır olabilir.
‘’6-1'in rövanşı‘’
Futbol büyük bir sektör’ klişesi rafa kalkalı çok olmuştu. Abramovich’in ilk aktörlerinden olduğu bu büyülü dünyada futbol insanları aklını kaçırmış durumda. Nasıl hesap yaparsanız yapın; toplayın, çıkarın, çarpın, bu transferi açıklayamazsınız. 222 milyon Euro gözüken ve aslında kaba bir hesapla 500 milyon Euro’yu bulan bir operasyon. Yıllık ücretler, baba Neymar’ın komisyonu, vergiler vs... Uzun vadede 2 milyar TL’lik bir çılgınlık. Yapılan, takımı güçlendirmek, yeni bir vizyon yaratmak değil. Bu bir ego patlaması. Nou Camp’ta Barça’ya 6-1 kaybederek, Şampiyonlar Ligi sahnesi dışında kalan PSG’nin belki de o gün başlattığı bir proje. Bu tarihsel bir rövanş. Ve belki de bir güç gösterisi. Neresinden bakarsanız bakın akıl işi değil!
‘’Yıldırım Demirören‘’
Sayın Başkan çok zorlu bir dönemde göreve geldiniz. 3 Temmuz’da dizlerinin üstüne çökmüş Türk futbolunu ayağa kaldırmak için çalıştınız. Bir iddiaya göre, siyasiler, politikalarınızda belirleyici oldu. Bir iddiaya göre yakın dostlarınız -ki buna medyadaki bazı çalışanlarınız da dahil- size danışmanlık yaptı. İcraat süreniz her türlü tartışılır, olumlu olumsuz eleştiriler gelebilir. TFF Başkanlığı’na soyunurken bunların olabileceğini hesaplamış olmalısınız. Peki, kritik zamanlarda saha dışı hadiselerle ilgili yeterince sorumluluk aldığınızı düşünüyor musunuz? Bakın Euro 2016 öncesine girmiyorum bile. Ama son bir senede yaşananlar?
Arda’da payınız var mı?
Vaatte bulunduğunuz para ile milli takımdaki prim krizini başlatan kişi olarak kendinizi sorumlu hissediyor musunuz? Arda Turan gibi bir markanın Ay-Yıldızlı formadan uzaklaşmasında payınız olduğunu düşünüyor musunuz? Fatih Terim’in Milli Takım’da işbaşı yapması/görevden alınması sizin döneminizin icraatları... Herhangi birinde hata yaptığınıza inanıyor musunuz? Türkiye Futbol Direktörü, bir kebapçıda yaşanan kavganın taraflarından biri oldu. Bu konuyla ilgili neden açıklama yapmadınız? Söyleyeceğiniz bir söz olsa, ne derdiniz? Fatih Terim size istifa etme teklifini sunduğunu ancak kabul etmediğinizi açıkladı. Terim’in istifasını o anda neden kabul etmediniz? İstifasını kabul etmediğiniz teknik adamı sadece iki gün sonra neden görevden aldınız?
Lucescu’ya aracı yolladınız mı?
A Milli Takım çok kritik bir sürece giriyor. Bu sıkıntılı dönemi hasarsız atlatacak bir B planınız var mıydı? Terim’in işine son verirken, milli takıma teknik patronluk yapacak bir isim belirlemiş miydiniz? Daha açık soralım. Yaklaşık 1 ay önce, Fatih hoca henüz Alaçatı’daki kavgaya karışmamışken bir teknik direktör arayışınız oldu mu? Daha da ileri gidelim. Haziran ayı içerisinde Mircea Lucescu ile görüşmesi için birilerini görevlendirdiniz mi? Sayın Başkan konuşmayacak mısınız? Ya da şimdi konuşmazsanız, ne zaman konuşacaksınız!
Not: Bu yazıyı yazdığım esnada TFF henüz hiçbir teknik adamla görüşmemişti.
‘’Terim 'Ben dövdüm' diyor‘’
Fatih hoca belli ki pişman, samimiyetinden şüphe yok. Ama özür dilerken bile -alenen olmasa da- verdiği mesajlar?
Detaylar çok önemli değil. Yazlığınızdasınız, alkol de almış olabilirsiniz. O kızgınlıkla pekala Bodrum'dan özel uçakla İzmir'e gitmiş de olabilirsiniz. Beyan esastır, söylediklerinize itibar etmek durumundayız. Peki ya, edepsiz davete icap etmek? Bu mu kabul etmeniz gereken düzey. Kapatın telefonu, değersiz gördüğünüz kişiye hak ettiği kadarını verin. Olması gereken yöntemlerle çözün.
O edepsiz davetle neyi çözebildiniz, neyi çözmeyi umuyordunuz? Ya da "Erkeklerle halledilmesi gereken mevzular ne zamandan beri kadınlarla hallediliyor!" ifadeniz. Zeynep hanıma da haksızlık etmiyor musunuz, onu da değersizleştirmiyor musunuz.. Üç metrelik bir çitin sebep olduğu tartışmanın bir kadın işletmeci tarafından çözülemeyeceğine mi inanıyorsunuz?
İki kızınız var. İkisi de kendi işleriyle varolmaya çalışıyor, kaldı ki Buse Terim çok da başarılı. Onlar da yarın iş hayatlarında herhangi bir sorun yaşadıklarında yine bir edepsiz davet olursa, tavrınız, refleksiniz bu mu olacak? Bu tür durumları bu yaşa bu konuma gelinceye kadar tecrübe etmeniz gerekmez miydi?
En vahim olanı ise başta da bahsettiğim ve üstüne basarak verdiğiniz mesaj. Hakan Ateşler, karşı tarafın, "Araya hatırlı kişiler sokmasın" ifadesini hatırlatıyor, verdiğiniz cevap şu; "Hatırlı kişiler, kaç oradan çocuğun başını belaya sokma, demiştir." Bu mu yani hocam..
Sadece üzüntünüzü, pişmanlığınızı ifade etmeniz yeterli değil mi. "Olay anlatıldığı gibi değil, ben dövdüm" mesajı vermek neden.
Son olarak, "Kavgaya değil, çözüme gittim" diyorsunuz. Neyi, nasıl çözdünüz!
‘’Advocaat'ın planı‘’
Dick Advocaat sıkışık trafikte birçok tercih yapmak zorunda kaldı. Avrupa ligi, süper lig, kupa.. Belki de ilk kez bu kadar kısıtlı bir oyuncu grubundan tercih yapmak zorundaydı. Topal'ın, Volkan Şen'in, Aatıf'ın sakat, Sow'un Afrika'da, Van Persie'nin güven vermediği böyle bir dönemde kritik bir karar vermesi gerekliydi. Bu kez, sezon başından bu yana özlemini duyduğu 'kreatif' oyuncu tanımı için tercihi Salih Uçan oldu.
Sezonun büyük bölümünde orta sahayı Topal, Josef, Ozan üçlüsüyle inşa ettiği için eleştirilen bir hoca için kolay bir seçim değildi. Lakin stratejisi -her ne kadar Salih çok iyi oynamasa da- mükemmele yakındı.
Başakşehir'i çok uzun zamandır bu kadar köreltebilen bir takım olmamıştı. Visca, Mossoro, Cengiz, Batdal dörtlüsünü bu derece etkisizleştirebilmek neredeyse ülkedeki hiçbir teknik adamın beceremediği zor bir hamleydi. Şenol Güneş de dahil.
Diğer yandan Hasan Ali ve Şener'i korkusuzca, Başakşehir'in her iki çizgisinde kullanmak konuk ekibe indirilen en büyük darbeydi. Hasan Ali'nin verimliliği tartışılır. Ancak Visca'yı o kanatta, ligin en enerjik yeteneklerinden Cengiz'i ise diğer kanatta etkisizleştirebilmek, büyük iş. Salih'in '10 numara'ya yakın oynar hali, devamında Josef ve Ozan'ın dirençleri ise Mahmut-Emre ikilisini bu seviyeye çeken en önemli neden.
Avcı'yı mat etti
Oyun dengesinin Başakşehir'e kayması ise Fenerbahçe'nin zorunlu değişikliği ile ilgili. Ozan sonrası, Alper'in ortaya gelişi ve Karavaev'in oyuna dahil oluşu durumu değiştiren faktör. Şener'in ilk yarıdaki ekstra enerjili oyunu sonrası ikinci yarı daha fazla beklemesi ve Karavaev'in savunma zaafları maçtaki dönüşümün diğer nedeni. Başakşehir'in saldırmaya mecbur kalması ise en önemli etken.
Bu duruma rağmen, Fenerbahçe'nin Başakşehir'e tam anlamıyla bir baskı periyodu vermemesi de takdir edilmeli. Kötü gününde olmasına rağmen Lens'in kontralar için tehditkar duruşu, Fernandao'nun Başakşehir stoperlerini uzak bölgeye mahkum edişi Fenerbahçe'nin stresli dakikalarını azalttı. Abdullah Avcı'nın Pektemek'i içeri sürüp, Mossoro'yu kenara alışı da sonuç sonuç verebilecek hamleydi ama Advocaat muhtemelen 90 dakikanın her anını planlamıştı. Pektemek'in varlığı, Fenerbahçe'yi biraz daha geriye itti. Hepsi bu kadar.
İlk düdüğünden bitiş anına kadar, Advocaat'ın Avcı'yı mat ettiği bir mücadele oldu.
Atmosfer hakemleri bozuyor
Ve hakemler... Real, Manchester, Bayern maçlarında eli titremeden kart çıkaran Cüneyt Çakır bile gol kararı için oyuncu teyidine gereksinim duyar hale geldi! Bülent Yıldırım ise henüz 4. dakikadaki pozisyonla kontrolünü kaybetti. Üstelik Çakır ve Yıldırım ligin en deneyimlilerinden.
Hakemler açısından çok sağlıksız bir atmosfer oluştu. En kötüsü de kısa vadede çözümü yok!
‘’Trabzon taraftarı da Kadıköy'e gelemez‘’
Trabzonspor-Fenerbahçe maçı için Avni Aker Stadyumu'na girebilme ihtimali olan taraftar sayısı bin 208. Tekrar ediyorum, 1208. İstanbul'u bilenler için şöyle anlatalım; akşam saatlerinde Zincirlikuyu Metrobüs İstasyonu'ndaki insan topluluğundan daha az!
Böylesi dar çaplı bir kitleyi kontrol etme ve koruma konusunda devletin ilgili yetkilileri tereddütte. Bu nedenle, Trabzon İl Güvenlik Kurulu Toplantısı'ndan, "Fenerbahçe taraftarı Trabzonspor maçı için kente gelmesin" kararı çıkıyor. Bu kararın böylesi bir zamanda alınmış olması normal zamanda tartışılmaz ama içinde bulunduğumuz günler kararı tartışmaya açıyor.
Şöyle ki.. Daha dün akşam Vodafone Arena'da terör şehitleri yararına yardım maçı organize edildi. Binlerce insan Dolmabahçe'de toplandı. Evet, insanları rahatsız eden güvenlik uygulamaları da vardı ama o da toplum güvenliği içindi. İstenince, bazen abartılı yöntemlerle de olsa güvenlik sağlanabiliyor.
Sadece bizde değil, tüm dünyada böyle. Almanlar, noel pazarının çevresine beton bloklar koydu. Yakın tarihte terörün vurduğu Fransa ve diğer Avrupa ülkelerindeki tedbirler de malumunuz. Sadece Türkiye'nin değil, tüm kıta ülkelerinin ciddi bir tehditle karşı karşıya olduğunu biliyoruz. Hal böyleyken, bin 200 kadar taraftarın -her ne gerekçe ile olursa olsun- kontrolünü sağlayamamak, yenilgiyi kabul etmektir. Her gün, herkes, "Teröre boyun eğmeyeceğiz" diye bas bas bağırırken, alınan karar "Birlik ve beraberliğe en fazla ihtiyaç duyduğumuz bugünlerde..." diye başlayan cümlelerin içini de boşaltır.
Bir soru ile bitiriyorum; ligin ikinci yarısında İstanbul İl Güvenlik Kurulu, "Trabzonspor taraftarı Fenerbahçe deplasmanına gelebilir" kararı verirse; Fenerbahçe'ye bu kararı nasıl açıklayacaksınız!
‘’Tek bir hamleyle..‘’
Kosova, San Marino ya da Faroe Adaları düzeyinde değil. Kosova pasaportu almadan önce ihraç olmuş oyuncuları var. Shala, Berisha ve Vedat Muriqi gibi.. Bu gözle bakıp, eleştirmek lazım. Top kontrolü, oyun disiplini, taktik bilgisi gibi vasıflara sahipler en azından. Kısacası futbolla yeni tanışmış, ülkeleri gibi sıfırdan varolmuş değiller.
Ancak ve ancak henüz birkaç aydır beraberler ve takım olma yönünde sıkıntıları var.
Böylesi bir rakibin direncini kırmak için hele ki içeride oynarken tribün katkısı olmazsa olmaz. Peki doğru bir destek alıyor mu milliler? Hayır.
İhtiyaç oluyor!
Antalya’da da Konya’dakine benzer bir durum var. Coşku, doğru şekilde idare edilemiyor. Maç 0-0 giderken tribünde Meksika dalgası ve Akdeniz akşamları olmaz yani!
Saha içine geçince de durum pek parlak değil. Çok durağan oynayan bir rakibe karşı neredeyse tüm devreyi rakip yarı sahada geçirince, kendi yaşam alanınızı da daraltıyorsunuz. Bu gibi durumlarda Volkan gibi yetenekli ayaklara ya da Çalhanoğlu gibi şutörlere ihtiyaç oluyor. Arda’nın, kendi standardının üstündeki top kaybı ve Burak’ın, arkasındaki gruba pas duvarı olamaması alternatif hücum senaryolarını azaltıyor.
Terim durumu iyi analiz edince oyuncu değişikliği ve saha içi diziliş, goller için yeterli oluyor.Yunus Mallı’nın varlığı, tamamen Burak’a fokuslanmış Kosova savunmasının paniklemesine ve hatalar yapmasına neden oluyor. Yunus, Burak ve Volkan Şen’in kahramanı olduğu iki gol buluyoruz beş dakikada.
Şeffaf olmalıyız
Tek bir oyuncu değişikliği, tek bir hamleyle yani.
Hepsi bu kadar ama.. Sonrası yok. Galibiyet güzel. Yarışta kalmak moral verici. Tüm sıkıntıları çöpe atmak için çok uzun bir zamana sahibiz artık. Son 5 ayın muhasebesini iyi yapmalı, hesap vermeli, şeffaf olmalıyız.
Sonra tekrar ve tamamen futbolu düşünmeliyiz. Çünkü bu oyun, bu plan, bu ruh hali yetmez. Bu standartlarla hiçbir hedefin peşinden koşamazsınız.









































