‘’Fenerbahçe öcü değil!‘’
Önüne geleni rahatlıkla geçen, hatta rakiplerine doğru dürüst pozisyon bile vermeyen, hem bu sonuçlar hem de mevcut kadronun genişliği ve kalitesi nedeniyle neredeyse suçlu durumuna düşen Fenerbahçe’nin aslında masum olduğu son iki haftada kanıtlandı. Önce Gençlerbirliği sonra da Denizlispor, Fenerbahçe’nin ‘öcü’ olmadığının farkına varıp, pozisyon üretmeyi, gol atmayı ve en sonunda da yenmeyi başardı.Daum’un hataları veya futbolculardan bir ya da birkaçının kötü oyunu değil, son yenilginin asıl nedeni. Bu; haftalardır vurguladığımız üzere, tamamen rakiplerin tutumu ve becerikliliği ile ilgili.Evet! Sadece büyükler ya da Avrupa takımları değil, herhangi bir Süper Lig takımı da, eğer üstüne giderse Kanarya’ya hem gol atar hem de yenmeyi başarabilir. Zaten futbol oyununun, diğer takım oyunlarından en önemli farkı da bu değil midir? Dengeler, hedefler ne kadar farklı da olsa, herhangi bir takım herhangi bir rakibini yenebilir...Bu gerçeğin nihayet anlaşılmaya başlamasıyla, Fenerbahçe için “Artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacak” denilebilir. Zaten gittikçe zorlaşan fikstüre, Sarı - Lacivertliler’in yenilebileceği bilinci de eklenince, bundan sonraki her mücadeleden kora kor ve daha zevkli oyunlar beklenebilir.Rakiplerinin üstüne gelmekten çekinmeyeceği maçların bir bölümü, lider için ne kadar zor olacaksa, bir bölümü de umulmadık farklı galibiyetleri getirecektir. Ne var ki, bu alınmaya değer bir risk olarak kabul görmelidir. Çünkü, “Fener’in üstüne gidip elek mi olayım?” korkaklığının aslında hiç işe yaramadığı belgelidir...Ancak, son haftalardaki inişe, 3 puanlık kayıpla yitirilen önemli avantaja ve zorlaşan fikstüre rağmen, 2004 - 2005 sezonunun bir numaralı şampiyonluk adayı hala Fenerbahçe’dir...
‘’Alex ve Hooijdonk‘’
Sahadaki en formsuz oyuncu Deniz, en etkisiz eleman Anelka gibi gözükse de, aslında Cem Deda kötüyü oynuyordu. Faul kararlarının çoğu hatalı, sarı kartlarının çoğu abartılıydı. Gençler’in ilk golünden önceki faul ve Fenerbahçe’nin ilk penaltısı skora etki eden kararlardı. Skoko’ya tekme atan Aurelio ise, kesinlikle sahada kalmamalıydı. Sürekli hakemle ve rakipleriyle oynayan Ümit Bozkurt da, kırmızı karttan nasibini almalıydı.Fenerbahçe haftalar sonra Kadıköy’de gol yiyip, gerçekten zorlanarak kazanırken, Trabzonspor da dahil, bu sezon dış sahada hiç yenilmeyen Ziya Doğan da ilk yenilgisini aldı.Maç sonrası, Nobre gibi klasik bir santrforu bu kez sol kanada monte eden Daum yine kafa karıştırıyor ve insanlar “Ben, futboldan hiç anlamıyor muyum acaba?” sorusuna mecbur kalıyordu.Alexander De Souza, tıpkı ilk yarıda olduğu gibi Gençlerbirliği maçını tek başına alan oyuncuydu. Daum, Aziz Yıldırım’a, geçen sezon Hooijdonk’un, bu sezon önce Hooijdonk sonra Alex’in randımanlarına şükretmeli. Ne kadar şanslı bir teknik direktör olduğunu farkedip, son haftaya kadar Hollandalı’dan faydalanmayı da ihmal etmemeli...
‘’Zevk meselesi‘’
Ne var ki, tüm bu üstünlüklere rağmen, ilk hedef Daum olmak üzere, bolca eleştirilmekteler. “Göze hoş gelmeyen futbol”, eleştiri üretenlerin ortak cümlesi. Forvet oyuncularının kalitesi ve bolluğu ise, “Babam da yönetse, bu Fener şampiyon olur” komikliğiyle Daum’a gönderme yapanların ortak bahanesi...Peki, Sarı - Kanarya’nın ligin en az gol yiyen takımı olmasının ardında yatan ne? Yoksa, Sarı - Lacivertliler’in savunma görevini üstlenen oyuncuları da mı, Süper Lig’in çok çok üzerindeler? Yalnızca bu nedenle mi, rakiplerine lig boyunca toplam 56 kez gol fırsatı verip, üstelik son 12 maçta sadece 2 gol yediler?Eğer bunu iddia edenler varsa, o halde geçen sezon, şimdi yere göğe sığdırılamayan Tomas’lı savunmayla 23 haftada 27 gol nasıl yediler?Hem “Göze hoş gelmeyen futbol” hem de ‘az gol yeme’ meselesinin nedenlerini ararken, biraz da başka yerlere bakmak gerek. Hadi iğneyi Daum’a batıralım, ancak çuvaldız için bir - ikisi hariç diğer Süper Lig takımları olmalı hedef...Rakipleriniz kendi yarı sahasında oyunu kabul edip, kaleci hariç 8-9 kişiyle savunma yaparken, nasıl hem maçı kazanacak hem de göze hoş geleceksiniz? Ya da nasıl daha fazla gol yiyeceksiniz? Fenerbahçe maçlarının neredeyse tamamında, oyunun büyük bölümünde rakip sahada 20 - 21 futbolcu bulunuyor. Bu şartlarda bırakın göze hoş gelmeyi, organize pozisyon üretmenin bile çok zor olacağını, futboldan biraz anlıyorsanız zaten bilirsiniz...Fulbolda, topun ortalama 50 dakika kadar oyunda kaldığını da hesaba kattığınızda, bu şartlarda hoşluğun pek kolay olmayacağına zaten kanaat getireceksiniz. Fenerbahçe’nin bu sezon göze hoş gelmek için, maç içinde toplam 28 dakika kadar şansı olduğu gerçeğini de gözardı etmemelisiniz.Yine de ısrarlıysanız, ‘Çanakkale geçilmez’ savunmalara karşı bile güzel futbol beklemeye, o zaman Fenerbahçe’nin maçlarını seyretmeyeceksiniz.Zaten, zevkler ve renkler tartışılmaz! Onca tedbire rağmen, 2.6 gol ortalamasıyla oynayan bir takımdan zevk almayabilirsiniz!..
‘’Daum ve Rüştü...‘’
Sahanın her santimetrekaresinde mücadele, her milimetrekaresinde yaratıcılık! Bir takım, hatta iki takım ancak bu kadar kaliteli olur; nedir bu UEFA Kupası favorilerini henüz ilk turlarda karşı karşıya getiren ayrıcalık!Büyük zevk aldık, üst üste iki pas bile yapamayanlardan! Büyük haz duyduk, arkadaşına bakıp topu taca atan, karşı karşıya kalecinin göbeğine nişan alan, serbest atışta baraj kurduramayıp, 30 metrelik yalan şutlara kananlardan!Hadi İspanyollar’ı es geçtik, bizden değil diye! Ancak ne yalan söyleyelim, mest olduk Rüştü’nün, Alex’in, Anelka’nın, Nobre’nin rakibi bunalıma, Sarı - Lacivertli futbolseverleri zevke gark eden resitalleriyle!Hele Daum’un tercihleri; sormayın gitsin! Tuncay’ı kesip Serkan’ı sola çekerek başlaması, sonra Selçuk’u çıkarıp Tuncay’ı oyuna alması takdir edilecek teknik adam tercihleriydi. Bu dahiyane seçimlerin bizi şoke etmesi bir şey değil, İspanyol futbol otoriteleri bile galeyana geldi!Hele şu motivasyon ve sistem meselesi... Daum, müthiş bir sistem adamı olduğu kadar, mükemmel bir psikolog da aynı zamanda. Her maç aynı futbolu oynayan takımını oldukça iyi hazırlıyor, derbi ya da Avrupa sınavlarına!Evet, evet, dün akşam da görüldüğü üzere, Daum’lu Fenerbahçe doğru yolda! Avrupa henüz erken, ancak avantaj hala Fener’de Süper Lig yolunda. Dünü boşver Alman’ım, Sebatspor var şimdi sırada...Aziz Yıldırım ve yönetimi her branşta sporcu yetiştirir, transfer eder, stadı büyütür, tesis yapar; Fenerbahçe futbol takımı ise, Daum’la daha çok şov yapar!..
‘’Paniğe gerek yok!‘’
Onu da geçin, belki şikeyle ilgili kanıtlar bile gelir sonradan.. Ve herkesin ağzı açık kalır, tıpkı “teşvik var” sözünü duyduklarında olduğu gibi; futbolla ilgili mesailerinin yarısını bu tür bilgi veya dedikodulara harcayanlar...En çok da kulüp yöneticileri, teknik adamlar, futbolcular hayret ederler bu işe. Yok, yok! Belki de en çok medya mensupları afallar! Üstü başı çamur içindekiler, “deterjancı geldi hanım” seyyarlağıyla dolaşır şimdi köşe, köşe, kanal, kanal...Vergi kaçırma, rüşvet, çıkar için ideoloji ya da din sömürüsü, hortum, mafya gibi kirlilikler olmadığından bu cennet vatanda, şaşırmakta haklıyız cemil cümlemiz. Başka ülkelerde, ihalede usülsüzlük yapan siyasilerin, malzemeden çalan müteahhitlerin, ameliyatta böbrek yürüten doktorların, yiyeceğe hormon katan üreticilerin var olduğunu bildiğimizden, aslında şoka falan girmemeliyiz. Malı hamuduyla götüren belediye başkanlarını, çocukların taciz edildiği hayır kurumlarını, sağlık, eğitim, sosyal adalet konularındaki çarpıklıkları duymuyor muyuz, farklı farklı ülkelerden gelen haberlerde. Daha neler, neler var yazılacak da; millet olarak böyle şeylere alışık olmadığımızdan kafamız fazla karışmasın şimdi durduk yerde!Demek ki, artık bizde de ufak ufak kirlenmeler başladı. Neyse ki, işin henüz çoook başındayız! Sonuçta bir, iki kişi var bu işin içinde ve bir kulüp galiba sadece bu tür zayıflıklara tenezzül eden. Hiç paniğe gerek yok! Temiz çoğunluk sayesinde, bu işi kolayca hallederiz hemen!Aykut Kocaman, Ersun Yanal ve Fenerbahçe Spor Kulübü değil mi sadece isimleri geçenler. E - kolaay... İkisinin diplomasını yırtarsın, diğerinin kapısına da bir kilit; yine eskisi gibi tertemiz yaşarsın!
‘’Plastik jeton!‘’
Perşembe akşamından kalan kızgınlığım geçti Fenerbahçe futbol takımına. Bir Türkiye maçında, bir Süper Lig rakibini daha gördükten sonra; fazla kızmamak gerek, Avrupa’nın sıradanı karşısında bile feleğini şaşırana. ‘Böyle başa, böyle tarak’ anlayanlara...Hepsi bir yana; aslında iyi oynamıyor Sarı Kanaryalar, bunca ayrıcalığa ve farka rağmen. Rakip kolay teslim olursa, ne ala! İkinci devrenin başından bu yana, kazandığı karşılaşmalar dahil, anlık patlamalar dışında, oturmuş, sistemli, iyi ve çağdaş bir ekip görüntüsü çizemiyor. Genellikle bireysel yetenekleriyle hedefe ilerliyor. Bu kez de ‘Yağ var, un var, şeker var...’ sözü akıllara geliyor!..Önder, Ümit, klasik Aurelio, klasik Alex... Türkiye gerçeği dün Kadıköy’de bir kez daha gözler önündeydi. Daum, Selçuk’u alkışlatmak için bir dakikalığına bile almasa da oyuna, takım arkadaşları her golden sonra ona koşarak, hem kendini bilmezlere mesaj hem de iyi bir ter idmanı verdi!..Sonuçta; perşembenin mutsuzu Fenerbahçe, sarı-kırmızılı rakibi bulunca Kadıköy’de, titredi ve kendine geldi...
‘’Zavallı taraftar‘’
Peki, sıradan bir İspanyol takımına karşı oynadığı, daha doğrusu oynayamadığı futbola bakarak güçsüz bir Avrupa takımı diyebilir misiniz? Kesinlikle evet...Bir Avrupa Kupası maçında, üstelik kendi sahasında, ilk olgun atağını 35. dakikada gerçekleştiriyorsa bir takım, aslında bireylerle fazla uğraşmadan daha derine inmek gerek.Örneğin; Daum’un özellikle güçlü rakiplere karşı, orta alan konusunda takındığı çağdışı tavrı sorgulamak gerek.Nedir bu, üç kişilik görünüm altında, tek kişiye terkedilen orta alan vaziyeti! Nedir bu çift santrfor ısrarı, sanki rakip küme düşmeme mücadelesi veren Süper Lig takımıymış gibi!Fenerbahçe futbol takımı için, Avrupa henüz çok büyük ve biraz da hayali bir hedef olabilir. Peki, kendini Fenerbahçe taraftarı sanan zavallıların hali nedir!Dünyanın her yerinde, bir spor oyununda, herhangi bir takım, herhangi bir hedeften, herhangi bir şekilde kopabilir. Üç ihtimalli bir oyun değil mi bu? Tıpkı özenilen Avrupa büyüklerinde olduğu gibi; sonuç ne olursa olsun, taraftar kimliğiyle sporcuya, formaya, kulübe sahip çıkmak, asıl amaç değil midir? Fenerbahçe formasıyla sahada mücadele etmeye çalışan, üstelik ikinci yarıda Luciano ve Önder’den sonra takımının en iyi mücadele veren oyuncusu olan Selçuk’a yapılan saygısızlık nasıl izah edilebilir?Anelka henüz Türkiye’yi ve Fenerbahçe’yi tanıma aşamasında. Spor ahlakına aykırı hiçbir tavrı bulunmayan bir takım arkadaşının yuhalanması, bu tür gerizekalılıklara alışık olmayan Fransız oyuncuyu sizce nasıl etkileyecektir?Bırakın Avrupa’yı! Dün akşam Selçuk’u yuhalayan taraftara, Süper Lig şampiyonluğu bile helal değil...
‘’Yazık değil mi Şanlı Tuncay'a!‘’
Aslında pek de haksız sayılmaz muhteremler! Nedir bu yükselme, büyüme sevdası Fenerbahçe’nin! Nedir bu rakipsiz görülme vaziyeti! Her sene biraz daha gelişen tesisler, artan gelirler...Bokstan, küreğe, voleyboldan, basketbola bayanıyla, erkeğiyle, genciyle, miniğiyle ciddi hamleler... Bunlar yetmiyormuş gibi, ümit milli yerlileri toplamak, Alex’i, Nobre’yi, hatta “oha” falan olacak şekilde Anelka ayarında kalburüstü yabancıları transfer etmeler...Büyümeyeceksin Türkiye’de! Yükselmeyecek, daha önce rastlanmamış işler yapmayacak, dikkat çekmeyeceksin! Tam aksine, aşağıdakilerin seviyesinde kalacak, çıtayı yükseltmemeye özen göstererek seyredeceksin!..Bakın, Anelka yüzünden Tuncay’ın düştüğü duruma! Samsun’da takımının en iyisi Selçuk, Daum’un yanlış tercihine rağmen sahayı adam gibi terkedip, yine adam ve iyi bir takım sporcusu olarak kulübedeki yerini alırken, Tuncay’ın düştüğü duruma! Yazık; bize Dünya Kupası’nda, Avrupa Şampiyonası’nda final oynatan, Fenerbahçe’yi yıllardır sırtında taşıyan bir adama yapılır mı bu! Çıkarılır mı hiç oyundan! Hiç bir resmi teklif olmamasına rağmen, tüm dünya kulüpleri koşmuyor mu bu çocuğun peşinden! Eğer onu böyle oyundan falan çıkarıp rencide edeceksiniz ve eğer teklif de yoksa herhangi bir dünya devinden, verin Kayserispor’a, Diyarbakırspor’a gitsin! Çocuk hiç olmazsa tüm maçlarda 90 dakika oynasın, boşuna sinirlerini bozup, çirkinleşmesin!...Ve Christoph Daum... Birileri bu teknik adamı tek ön libero sevdasından bir şekilde vazgeçirsin. Yoksa, çok kötü bir örnek olacak Fenerbahçe. “Bu kadar kaliteli bir kadroyla nasıl başarısız olunur?” sorusu Daum’a sorulurken, tüm teknik adamlar da töhmet altında kalacak. Hagi ayarı ve tecrübesinde, üstelik elinde pek fazla alternatif olmayan bir teknik direktör, küçük çapta mucizeler yaratırken, bu kadar tecrübelisinin acemiliği, futbol üzerine kafa yoran bizim gibilerin işini de iyice zorlaştıracak...









































