Arama

Popüler aramalar

‘’Sarı-Kanarya‘’

Dörtlü savunmanın önünde üçlü orta alan oyuncuları, Alex ve daha ileride Niang ile Semih. Bu tercih, her iki kanadını da kırmıştı tabii ki Kanarya’nın. Oyunun hakimi olsalar bile, bir köşe vuruşu bile atamadan ilk yarıyı bitirmelerinin başlıca nedeni de buydu.

Hücum gücünü zayıflatan bu tercih, savunma konusunda da özellikle Mehmet ve Özer’i oldukça yordu. Yanlarındaki Brezilyalı orta alan oyuncusu genellikle sabit ve dar alanda oynarken, ileri-geri çalışıp hem hücuma hem savunmaya destek vermeye çalışan Mehmet ile Özer, belki de bu nedenle ileriye yeterince katkı da veremiyordu.

Bursaspor’un planı ise, sabır ve ani ataklar üzerine kuruluydu. Savunmanın ortasında yaşadıkları tehlikeleri ise, İbrahim adam ve sporcu gibi, Serdar Aziz de rakiplerini omuzlarından, kollarından çekerek engelliyordu. Kuddusi ise, çoğu zaman olduğu gibi, bunları sadece seyrediyordu. Fenerbahçe lehine penaltı vermek tehlikeli bir şey ya da gühahların büyüğü ya günümüz Türkiyesinde! 45+1’de Serdar’ın Semih’e yaptığı açık penaltı verilmez ama, 47. dakikada Semih’in Vederson’a rakip ceza alanı içinde dokunuşu faul olur nedense!
İkinci yarıda kanatları da kullanan, sahanın ve oyunun mutlak hakimi Sarı-Kanarya, Kuddusi’nin izni ve İvankov’un kavliyle 2 puan verdi Yeşiller’e! Karşılaşma sonrası Sarı-Lacivertli onbinler sporcularını hak ettikleri alkışlarla uğurlarken, Türkiye’nin yüzde 60’ının yüzünde gülücükler açmıştı bile!

04 Nisan 2011, Pazartesi 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Birkaç santimden ne olur!‘’

Fanatik’te, Trabzonspor’un Gençlerbirliği’ne attığı ilk gol için Serdar Tatlı şöyle diyor, “56. dakikada, Selçuk’un kullandığı serbest vuruşta, Giray top ayaktan çıktığı anda bütün oyunculardan önde... Ancak, santimlerle ölçülebilecek bir pozisyon olduğundan, futbol oyun kurallarındaki bu tip şüpheli pozisyonlarda oynatılmasına yönelik önerileri düşündüğümüzde, yardımcıyı çok fazla suçlamamız doğru olmaz.”!

Devam ediyor Tatlı, “75’te Burak’ın iptal edilen golünde ise, yardımcı hakemin kale çizgisine inerek, topun yine santimlerle oyun alanının dışına çıkmasını tespit etmesi doğruydu.”! Bırak o zaman, ona da “devam” desin adam ve sen de “doğru karar” de! Akıllara, perhiz ile lahana turşusunu getirme! Uğur Meleke diyor ki, “34’te Alex’in yayın içinden kullandığı frikik de ilginçti doğrusu. Kaleye yaklaşık 17 metre mesafeden Alex gibi zeki bir oyuncu, topu barajın üstünden aşırtarak gol yapmaya çalıştı. Oysa basit bir matematik hesapla genelde o mesafeden yapılan vuruşlarda, barajdan sonra kalan 7 küsur metre topun kaleye kadar inmesi için yeterli gelmez. Gelmedi de...”

Şunu yazmak zorundayız ki, penaltı noktasının kale çizgisinden uzaklığı 11 metredir. Ceza yayının her açıdan penaltı noktasına olan uzaklığı ise, 9,15 metredir. Alex’in kullandığı ‘frikik’, yani ‘serbest vuruş’ ceza sahası dışından ve yayın yaklaşık 60 santim içinden olduğuna göre; kaleye uzaklığı “yaklaşık 17” değil, yaklaşık 20 metredir. Yani, barajı geçtikten sonra, gol çizgisini geçmesi için kalan mesafe, “7” değil, yaklaşık 10 metredir. Bilimsel konulara girildiğinde, 3 metre, yani 300 santim oldukça büyük bir mesafedir!

Ayrıca, barajdakilerin boy ortalaması 1,90 metre olsa ve barajdakiler durdukları yerde 50’şer santim bile zıplayabilse çıkabilecekleri yükseklik 2,40 metredir. Ee, kale direğinin yüksekliği 2,44 metre! Olur yani oradan iyi vurulursa. Bal gibi olur. Olmuşu da var zaten Alex ile!

Kasmamak gerek! Rahat, doğal, doğru, dürüst, tarafsız, endişesiz, kaygısız olmak gerek. Kibirsiz, mütevazi, dikkatli, bilgili, bilmiyorsan araştırmacı olmak; bilinçsiz, bilgisiz, enayi yerine koymamak gerek kimseyi! Kamu görevi gereği! Ofsayt ise; ofsayt yani! 19,55 metre ise; 1955 santim yani! Fenerbahçe ile ya da Alex’le bir hesabın varsa, dolambaçlı yollara girip saçmalamadan yani!

Gülerler adama vallahi!

23 Mart 2011, Çarşamba 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’İyi ki varsınız‘’

Bunun kararını sen mi vereceksin! Ne kadar bilgin var, bu rekabetin temeli, seyri, geçmişi ile ilgili! Sadece iki takım arasında bir dönem oynanan futbol maçlarına, puan cetvellerine, serilere bakarak mı veriyorsun bu bilimsel kararı, doktor olarak!
Yoksa, bir kısım cahil, bilinçsiz taraftar kisveli at gözlüklüler gibi mi düşünüyorsun, bir otorite olmana rağmen!
Hani, Türk Telekom Arena’da sahaya sürekli yabancı madde atıp, bilinçli olarak Trabzonspor maçını taraftarsız bırakarak satmak isteyen ‘alaylılar’ ile aynı görüşte misin! “Kupa sizin, lig bizim” sığlığını yapanların, yönetici sıfatı bile taşısa, büyüklükten bi-haber olduğunu bilmeyenlerden misin!
Ne kadar yoz, garip, acınacak halde de olsa bu büyük ilişki son dönemlerde, sağduyuyla bilinçle düzelir elbet.. Ya da Galatasaray’ın ne olduğunu gerçekten bilenlerle...
Gün gelir yeniden; ne rakip başkana küfür eder, ne Alex gibi bir sporcuyla uğraşıp durur, ne de takımı taraftarsız kalıp yenilsin de diğeri şampiyon olamasın diye sahaya yabancı madde yağdırır, gerçek rekabetin, büyüklüğün ne anlama geldiğini bilenler.
Biz gideriz, sen gidersin, zaman akıp gittiğinden. Çok yenilgiler alır biri, çok şampiyonluklar kaybeder diğeri. Ancak, 1900’lerin başından bu yana bir çok branşta süren ve Türk sporuna lokomotiflik eden bu rekabet asla bitmez. Fenerbahçe-Galatasaray mücadelesi, en önemli yarışıdır Türk sporunun, kim ne yaparsa yapsın, ne derse desin bu gerçek değişmez.
Arkadaşlar, dostlar, rakipler kızdırılır, eğlenilir. “Bıktık sizi yenmekten” de denir, “Siz ne zaman kupa kazanacaksınız” diye dalga da geçilir. UEFA Kupası 40 sene sonra aynı duruma düşmesin diye, gün gelir diğerinin Balkan Kupası’nın da hakkı verilir.
Ezeli rakibine transfer olan; eski kulübüne, taraftarına ve en önemlisi o armaya hakaret etmemeyi tekrar öğrenir. Fatih Akyeller, Colin Kazımlar geçicidir!
Hoş ve çok büyük bir sedadır Fenerbahçe-Galatasaray sportif rekabeti. Spor ise, başkaları aksini iddia etse de, asla ve asla hayat-memat meselesi değildir.
Yarıştıkları her branş ve kategoride; iyi ki var Fenerbahçe, iyi ki var Galatasaray. Türk sporunun temel taşları onlar. Her ne kadar, ‘Tek en büyük Fenerbahçe’ olsa da!!!

21 Mart 2011, Pazartesi 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Bir yensek şunları...‘’

Umarız Sarı-Lacivert çubuklu ile Sarı-Kırmızı parçalılar oynar 18 Mart 2011 Cuma günü, 17 Ocak 1909 Pazar gününden bu yana süre gelen Türkiye’nin en popüler rekabetinde. Biri kavuniçi, diğeri yeşil falan giymez yani!

Biri birinci, diğeri onbirinci de olsa, bir tarafta Fenerbahçe, diğer tarafta Galatasaray olunca; mantıklı tahminler yürütülebilse de, olmaz bu maçların favorisi.

Ülkenin bilmem kaçta kaçı da tutsa diğerini; Galatasaray yatmaz, dedikodulara rağmen, geçen sezon Bursaspor örneğinde görüldüğü gibi. Başkaları sere serpe uzanabilir ama! Budur, duruş ya da büyüklük göstergesi!

“Türk Telekom Arena’daki ilk yenilgi” gerçeği de etkilemez bu ilişkiyi. Bakmayın, bilmem kaç yıllık Kadıköy serüvenine. Orada bile oynansa, bu başka bir mesele. Sonuçta, söz konusu olan, Türk sporunun lokomotifleri. Söz konusu olan, bir yanı Lacivert, diğeri Kırmızı, ortak renkleri Sarı; tek yumurta ikizleri.

Bakın, 2000’de A.S.Y.’deki tek ataklı Fenerbahçe galibiyetine, daha iyi anlarsınız.
Bakın, “Fenerbahçe uzak ara...” derken kadın ve erkek basketbol karşılaşmalarında alınan son sonuçlara, durumu kavrarsınız.

Gündem hüsran da olsa, hiçbir Galatasaraylı protestoyu düşünmez, bir Fenerbahçe maçında. Her Fenerbahçeli özünde tedbirlidir; öncesinde ne kadar rahat görünüp, atıp-tutsa da Galatasaray karşısında.

İlk onbirleri kağıda yazıp karşılaştırır ve şöyle bir cümle kurabilirsiniz, “yaa kaleciden, son adamına, hatta kulübesine kadar Fenerbahçe ağır basıyor” diye. Hatta, “Galatasaray, Fenerbahçe ceza sahasına girebilecek mi ki, gol atacak” diye düşünebilirsiniz, maç başlamadan önce. “Galatasaray öne geçerse gol yemez, maçı alır götürür” diye fikir de belirtebilirsiniz.

Öyle ya da böyle olmaz ama! Sonuçta, bir tarafta Galatasaray, karşısında Fenerbahçe!

Cim Bom yenilmezse, “ha ha, yine şampiyon olamayacaklar” diye de sevinebilirsiniz. Ardından, Trabzonspor gelir TOKİ’ye! O maçtan sonra da, “yaa keşke bunları yenmeseydik, Fenerbahçe 18. şampiyonluğuna ulaşıp, bizi geçecek” de diyebilirsiniz.

Böyle bir rekabet işte!

Ne konuşursanız, ne hesaplarsanız, ne düşünürseniz, ne umut ederseniz edin, aslında içinizden öncelikle şunu geçirirsiniz, “bir yensek şunları”...

17 Mart 2011, Perşembe 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Stoch gösterisi‘’

Orta hakem ve yardımcıları da Ankara bölgesi hakemleri.
O zaman, dün akşamki maç da şaibeli ve ittifakla bunun da üzerine gitmeli!
Olmadı sonradan özür dilenir, alınan aile terbiyesi gereği!
Tövbe, tövbe!
Ne garip insanlar, beyinler, niyetler, zihniyetler var bu ülkede!
Neyse...
Köşedeki köfteci Trabzonlu. Fenerbahçe Stadı’nın yakınındaki lüks lokantanın sahibi ve çalışanlarının çoğu da öyle. Ya, stadın hemen karşısındaki büfe!
Hadi onlar neyse, Sürmene’li Ömer Temelli var Fenerbahçe Spor Kulübü yönetiminde.
Trabzon kökenli Fenerbahçeli yüzlerce, binlerce kişi de tribünde.
Ne yapacağız şimdi!
Neyse, maçı kaçıracağız, neredeyse; futbol dışı mantıksızlıklar, bilinçli saçmalıklar nedeniyle!
Emre’nin, Mehmet’in, Stoch’un bitip tükenmek bilmeyen enerji ve azimlerini yazmayı unutacağız.
Emre ve Mehmet’e alışığız da, Stoch’un dün akşamki azmi ve futbolu çok farklı geldi bize. İlk yarı oldukça iyiydi, ikinci yarıda ise kelimenin tam anlamıyla mükemmeldi. Konyaspor bir ara üç-dört kişi ile savunmak zorunda kaldı onun kanadını. Pawelek o kadar kurtarmasa, kendisi de bazılarını kalecinin üzerine vurmasa, belki de 10 üzerinden 10 puan alırdı. Sonra Aykut Kocaman ortaya çıktı! Durup dururken, hem Stoch’u demoralize edebilecek hem de Fenerbahçe’nin hızını kesebilecek hamleyi yaptı. Oysa Dia, dün akşam sahada sadece idare eden Alex ile değişebilirdi.
Kaçan onca pozisyonun ardından, Semih’in adrese giden plasesiyle maç sona erdi...

14 Mart 2011, Pazartesi 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Biliyor musunuz!‘’

Bu sezon aleyhine penaltı düdüğü çalınmayan üç takım var: Sivasspor, Kayserispor ve TRABZONSPOR

Bu sezon aleyhine hiç penaltı düdüğü çalınmayan TRABZONSPOR aleyhine geçen sezon verilen penaltı: 0

Süper Lig’de TRABZONSPOR aleyhine kaç haftadır penaltı çalınmıyor: 62

Süper Lig’de TRABZONSPOR aleyhine kaç gündür penaltı çalınmıyor: 679 Bu sezon aleyhine sadece bir penaltı düdüğü çalınan iki takım var: Medical Park Antalyaspor ve BEŞİKTAŞ

Bu sezon lehine en çok penaltı düdüğü çalınan takımlar: Fenerbahçe (6), BEŞİKTAŞ (6), Kardemir Karabükspor (5) ve TRABZONSPOR (4)

Son 3 sezonda lehine en çok penaltı verilen takımlar: TRABZONSPOR (12), Galatasaray (12), BEŞİKTAŞ (11), Kayserispor (11)

Son 10 sezonda lehine en çok penaltı verilen takımlar: BEŞİKTAŞ (55), Galatasaray (53), Gaziantepspor (52), TRABZONSPOR (48)

Son 10 sezonda en çok puanı hangi takımlar topladı: Fenerbahçe (695), Galatasaray (661), BEŞİKTAŞ (636), TRABZONSPOR (569)

Son 10 sezonda en çok hangi takımlar gol attı: Fenerbahçe (690), Galatasaray (604), BEŞİKTAŞ (564), TRABZONSPOR (533)

Son 10 sezonda en çok hangi takımlar ‘gol pası’ yaparak gol attı: Fenerbahçe (498), Galatasaray (422), TRABZONSPOR (395), BEŞİKTAŞ (377)

Son 7 sezonda en çok hangi futbolcular gol attı: Alex de Souza (110), Umut Bulut (88), Gökhan Ünal (80). (Son 7 sezonun alınmasının nedeni, Alex’li istatistikler içindir)

Son 7 sezonda en çok hangi futbolcular asist yaptı: Alex de Souza (90), İbrahima Yattara (54), Ceyhun Eriş (45)

Son 7 sezonda Avrupa Kupaları’nda en çok oynayan futbolcu: Alex de Souza (57)

Son 7 sezonda Avrupa Kupaları’nda en çok gol atan futbolcu: Alex de Souza (14)

Son 7 sezonda Avrupa Kupaları’nda en çok hangi takımlar maç yaptı: Fenerbahçe (64), BEŞİKTAŞ (54), Galatasaray (50), TRABZONSPOR (20)

Son 7 sezonda Türkiye Kupası’nda en çok hangi takımlar maç yaptı: Fenerbahçe (50), BEŞİKTAŞ (46), Galatasaray (44), TRABZONSPOR (38)

Son 7 sezonda en çok resmi maç (Süper Lig, Türkiye Kupası, Süper Kupa, Avrupa Kupaları) oynayan ve en çok gol atan takımlar hangileri: Fenerbahçe (344-699), BEŞİKTAŞ (331-545), Galatasaray (324-586), TRABZONSPOR (287-483)

Tarih Boyunca, A Milli Futbol Takımı’na en çok oyuncu veren takımlar hangileri: Fenerbahçe (151), Galatasaray (126), BEŞİKTAŞ (111), TRABZONSPOR (50)

Tarih boyunca, futbolcuları A Milli Futbol Takımı formasıyla en çok gol atan takımlar hangileri: Galatasaray (167), Fenerbahçe (153), BEŞİKTAŞ (82), TRABZONSPOR (45)

Tarih boyunca, A Milli Takım’da futbolcuları en çok kaptanlık yapan takımlar hangileri: Fenerbahçe (175), Galatasaray (166), BEŞİKTAŞ (39), TRABZONSPOR (19)

12 Mart 2011, Cumartesi 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Komedi dükkanı!‘’

Önceki gün Beşiktaş Jimnastik Kulübü’nün yaptığı, klasik ‘kutsal ittifak’ açıklamasının en komik yeri şurasıydı, “Öte yandan, tüm bu kasıtlı hareketlere, Beşiktaş Jimnastik Kulübü’nün “Dünya Kulübü” olma yolunda diğer kulüpleri geçtiğinin açıkça fark edilmesi, ayrıca bu konuda duyulan haset ve kıskançlığın bariz bir şekilde ortaya çıkması neticesinde başvurulduğu da tarafımızdan memnuniyetle fark edilmektedir.”
Hayırdır! Yoksa Beşiktaş Dünya Jimnastik Şampiyonu falan oldu da biz mi haber atladık!
Diğeri de şu, “..bir takımı şampiyon yapmak için bariz bir şekilde göreve soyundukları, spor kamuoyunun gözü önünde bir takım oyunların sergilendiği açıkça görülmektedir”
Hani şu, 28 yıldır Türkiye Kupası’nı kazanamayan, son dört sezonda iki kez, son haftada şampiyonluk kaybeden Fenerbahçe Spor Kulübü Futbol Şubesi Profesyonel Takımı’ndan söz ediyorlar herhalde!
Bunlar, Türkiye’de bir sezon “kupa sizin, lig bizim” bir başka sezon “lig sizin, kupa bizim” şeklinde duruş ortaya koyanlar. Bunlar 1959’dan, yani lig kurulmadan önce kazandıklarından yıldız hakkı kazananlar! Bunlar kimi zaman son maçta şampiyonu, kimi zaman küme düşeni belirleyip gündeme oturanlar! Biliyorsunuz işte, ‘temizlig’ci bunlar!
Sadri Şener ve Trabzonspor kanadı ise, bambaşka bir hadise. İşte Şenol Güneş’in ligin ikinci devresinden bu yana gözlemlenen değişimi! Kendi içine bile sindiremediği dengesiz, sinirli, agresif hali!
Sadri Şener zaten en komikleri! Bunu Volkan Babacan için sarf ettiği sözler sorulduğunda “o şakaydı” diyerek kendisi de itiraf etmişti. Türkiye’nin en şakacı başkanıdır kendisi! Şimdi de, Aziz Yıldırım ile ilgili şakalar yapıyor! Bir süre sonra bunu da açıklar bizzat kendisi!
Geçen sezon 3 atarak kupayı kazandıkları, son maçta berabere kalarak Bursaspor’u şampiyon yaptıkları ve övgü dolu sözler kullandıkları Fenerbahçe Spor Kulübü ve Aziz Yıldırım şimdiki şaka malzemesi!
Bu kadar komiklik ve şakacı anlayıştan sonra biraz da gerçeklerden söz etmeli. Öncelikle Fenerbahçeliler bilmeli ki, bu sezon da şampiyon olamayacak gönül verdikleri.
Bu apaçık, el ele, gönül gönüle, ittifakla şimdiden belli.
Bu nedenle hiç heveslenmesinler. Onlar yine kulüplerini tüm branşlarda desteklemeye, Fenerium’lardan alış-veriş etmeye, Fenercell kullanmaya, Fenerbahçe su içmeye, Radyo Fenerbahçe dinleyip, FBTV seyretmeye devam etsinler. Kupa ya da şampiyonlukla ölçülemez nasılsa büyüklükleri.
Ayrıca, hangi ittifaklarla hangi branşlarda engellenirse engellensinler ve kim aksini iddia ederse etsin, zaten her branşta, her anlamda uzak ara öndeler. Tartışılamaz ‘Tek Büyük’lükleri...

10 Mart 2011, Perşembe 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’İstediler‘’

Ancak hem Özer’in bir türlü tutmayan mayası, hem de Sarı-Lacivertliler’in henüz sezon başında savunma yapmayı bilen, gerçek sol bekler transfer etmemiş olması, Kocaman’ın hatası olarak görülebilir. Madem takımın başındasın, başından itibaren göreceksin sol bekinin olmadığını! Neyse...

Sezon başı acemiliklerinden sıyrılan, son haftalarda sıkça tekrarladığı gibi, sahaya doğru ilk onbir tercihleriyle çıkıp, üzerine doğru oyuncu değişiklikleri yapan Aykut Kocaman’ındır dün akşamki galibiyet.

Tabii ki başta Volkan, sonra Lugano, sonra Alex ve Niang vardı dün akşamın baş rollerinde. Gençlerbirliği futbolcularının tüm istatistiklerini hiçe sayan, yerden, sert ve düzgün vuruşlarına rağmen, biraz da direklerin marifetiyle, kayıpsız atlattılar dün akşamın soğuğunu!

İki farklı öne geçip, sonradan yakalandıkları maçları son sezonlarda geri getirmeyi pek beceremiyordu Fenerbahçe. Sadece bu nedenle de çok önemli dün akşamki galibiyet. Aykut Kocaman ve ekibindeki bu gelişme de çok önemli bizce. Bir kaç maçtır formsuz olan Emre’nin, ikinci devredeki geri dönüşü, sol bekin en azından ikinci devrede hücumda takımına katkı verişi, çok önemli katkılardı galibiyette.

Dün akşam artık çok açık belli oldu ki, ne olursa olsun, Sarı-Kanarya bu sezon da son maça kadar yarışın içinde kalacak ve şampiyonluğu sonuna kadar hak ve umut edecek. Varsın yine son maçta kaçsın hayal edilen, böyle mücadele ettiği sürece Kanaryalar izlenmeye ve beğenilmeye devam edecek.

08 Mart 2011, Salı 11:00
YAZININ DEVAMI