‘’Kafaları karışık!‘’
Galatasaray-Altay maçının ilk yarısı o kadar yüksek tempoda oynandı ki, atletizmden izlerken bizim bile gözlerimiz yoruldu. Ne var ki, futbol sadece atletizm üzerinden okunamıyor ve hep kaliteye ihtiyaç duyuyor. Mohamed-Halil ile önde iki forvetli baskı hedefleyen Fatih Terim, Feghouli’den eksik kala nkaliteyi tamamlamasını istedi. Mustafa Denizli ise Galatasaray’ın top kayıpları üzerine kurduğu planla maçın ritmini bilinçli şekilde yükseltti. Bir ara neredeyse her top kaybının ardından kaleye akan kontra setler izledik. Fakat Kappel’in golü yerleşik Galatasaray savunmasına karşı set oyunundan atması Terim’in hesaplayamadığı bir gelişmeydi. Tıpkı, kendi takımının Altay savunması arkasına indirdiği uzun toptan golü bulması gibi. Eminim Mustafa Denizli de bu kadar gömülü oynarken savunma arkasına bu kadar rahat top inmeyeceğine dair futbolcularıyla iddiaya bile girmiş olabilir.
İdeal santrfor kim?
Galatasaray’ın elinde 3 farklı tarzda santrfor var. Fatih hoca genelde Halil’i Mustafa ya da Diagne ile kombinliyor. Görünen o ki, Diagne banko oynamak için fazla istekli. Sanki iç saha maçlarında Diagne’nin bu isteği gözden kaçırılıyor. Galatasaray evde topa çok yüksek yüzdelerle sahip olsa da forvetlerinden hep yüksek tempo talep ediyor. Mostafa’nın da Halil’in de atletizmden kafalarını kaldırma fırsatları olmuyor, ekstra yoruluyorlar. Diagne oyuna girer girmez Galatasaray model değiştirdi. Altay’ı geri itti, baskıyı artırdı ve ilginçtir uzun bir aranın ardından kornerden gol buldu.
Muslera’nın ekstrası kaçınılmaz
Ligin en çok korner kullanan takımı olan Galatasaray düne kadar köşe vuruşundan sadece 1 gol üretebilmişti. Terim ideal santrforunu araya dursun dünkü kayıpla birlikte lider Trabzonspor farkı tam 16’ya çıkardı. Galatasaray bir geçiş sezonunda Avrupa Ligi’ne çok uygun bir kontra planla ilerleyebiliyorken bu oyunu ligde oynaması çok zor. Oynayacaksa da Muslera’nın çok ekstra işler yapması kaçınılmaz. Terim bu konuda büyük bir kararsızlık yaşıyor ve topa sahipken bile forvetlerinden savunma arkası koşu talep ediyor.
‘’Farioli gelecekse...‘’
Vitor Pereira’nın Fenerbahçe’deki ikinci dönemi pek parlak ilerlemiyor. Kayseri maçının son saniyelerinde Mesut’un penaltısıyla kurtarılan 1 puan Pereira ile devam kararını beraberinde getirdi ve Fenerbahçe, Ali Sami Yen’de Galatasaray’ı yenerek sezonun en önemli eşiğini aştı. Ne var ki Olympiakos yenilgisiyle Avrupa Ligi’ne veda, peşinden Göztepe beraberliği Pereira’yı gerçeklikten koparmışa benziyor
Pereira’nın yanılgısı
Fenerbahçe, Göztepe deplasmanının ilk yarısında topa yüzde 63 sahip olmasına rağmen rakip ceza sahasında sadece 6 kez topla buluşup, tek şut denemesi yaparak 0.04 gol beklentisi ile oynamıştı. Bunlar çok kötü rakamlar ve performansı sadece topa sahip olma üzerinden ölçmediğiniz sürece endişe duyulması gereken istatistikler. Fakat Pereira bu durumu objektif yorumlayamıyor. Maç sonunda, “İlk yarıda kaliteli bir futbol oynadık, pozisyonlar ürettik” dedi. Görünen o ki, Pereira gerçeklikten kopmuş. Hoca ters şeritten ilerliyor, yetmezmiş gibi ‘Tüm arabalar yanlış yolda ve üzerime geliyor’ diye düşünüyor. Şayet oyunu objektif okusa hem hamleleri hem de maç sonu açıklamaları daha doyurucu olabilir.
Farioli tarzı mı isteniyor?
Pereira’nın gerçeklikten kopuşunu Fenerbahçe Yönetimi de görüyor elbette. O yüzden Farioli ile görüşme izni alındığı haberleri duyuluyor. Farioli’nin antrenörlük tarzı ve futbol felsefesi Emre Belözoğlu ve Abdullah Avcı çizgisine yakın. Aynı akımın temsilcileri denebilir. Yönetim Farioli tarzına dönüş yapacaksa, yani topa sahip olunan pas oyunundan yana tercih kullanacaksa, geçen sezonun son 10 haftasını benzer oyun yapısıyla 7 galibiyet, 2 beraberlik ve tek yenilgiyle bitiren Emre Belözoğlu’yla neden yolları ayırdı? Pereira ile yeni bir maceraya girmenin riskini neden aldı?
‘’Bu kadarı fazla‘’
Trabzonspor haricinde bu hafta maça çıkan ve önünde yer alan rakiplerinin hepsi puan kaybetmişken Galatasaray’ın Malatya deplasmanında kazanamaması büyük bir fırsat kaybı. Galatasaray topa sahip olmayı başarsa da tek bir isabetli şut çekemeden soyunma odasına girdi. Fatih Terim’in ideal 11’inden aldığı performans ile rotasyonlu kadrosundan aldığı arasında çok fark var. Üstüne bir de Yedlin ve Aanholt’un her lig maçı düşen formları eklenince Galatasaray’ın hücum setleri kilitleniyor ve fazlasıyla Cicaldao ile Kerem’in ikili oyunlarına ihtiyaç duyuluyor. Galatasaray’da Marcao, Kerem, Cicaldao dışında neredeyse tüm oyuncuların formu aşırı dalgalı. O yüzden Galatasaray Marsilya’ya 4 atabiliyorken ligde 3 maçı kazanamadan pas geçebiliyor. Görünen o ki, Kerem ile Cicaldao’nun yürüyebildikleri sürece her maç sahada olmaları gerekiyor. Bu da oyuncuları aşırı yıpratacak bir durum.
Tercih hatası
Ömer Bayram’ın girişi Anholt’un çıkışı başlı başına bir sorunun yansıması aslında. Anholt geldiği gün en mantıklı transferken Galatasaray’daki performansı neredeyse hayal kırıklığının eşliğinde ilerliyor. Hücumu genişletmekte sorun yaşıyor, içeriye dalışlarda ne hikmetse hep tercih hatası yapıyor. 75’te girdiği pozisyon ofsayt olsa da Fatih Terim’in tribündeki tepkisi Hollandalı sol bekten sadece bu maçta değil sezon genelinde beklediklerini alamadığının göstergesiydi. Galatasaray’ın bu sezon formu aşırı dalgalı. O yüzden iki maçı üst üste aynı performansla oynayamıyor. Trabzonspor puan farkını 14’e çıkarmışken Galatasaray’ın daha stabil bir oyun formuna ihtiyacı var.
‘’Düşmeye gör‘’
Beşiktaş için büyük bir hayal kırıklığı ile ilerleyen sezon Giresun hezimetiyle yeni bir boyut kazandı. Geçen sezon dar kadroyla nefis bir futbol oynayarak şampiyonluğa oynayan takımın 14 haftada bildiğini unutması ve oynadığı son 13 resmi maçın 11’ini kaybetmesi inanılır gibi değil. Taraftar, 'Hadi Şampiyonlar Ligi’nde gücümüz yetmedi' diye olayı bir nebze tolere edebilir ama bu kadro nasıl olur da ligde 4 maçı üst üste kaybeder. Sergen Yalçın’dan kaleci Mert’e, Welinton’dan Vida’ya herkes formsuz daha da kötüsü vazgeçmişler. Adeta fişi çekmişler, kimse oynadığından keyif almıyor, kazanacağına inanmıyor.
Kırmızıdan sonra film koptu
Giresunspor’a karşı Larin ve Batshuayi’yi önde oynatıp 4-4-2 ile baskı kuran Beşiktaş 21. dakikada Rosier’in sebep olduğu penaltıya kadar tüm inisiyatifi elinde bulunduruyordu. Diabate’nin penaltısının ardından da baskıya devam eden Beşiktaş’ta Necip’in kırmızı kartından sonra film koptu. İlginçtir maçın iki kırılma anında da hakem Hüseyin Göcek karar veremedi ve iki önemli pozisyon VAR uyarısıyla karara bağlandı. Maalesef Göcek ligin en yetersiz hakemlerinin başında geliyor ve şaşırtıcı şekilde her sezon aynı vasatlıkla ilerliyor.
Direnci çimlere gömüldü
İkinci yarıya Ghezzal’ın yerine Welinton ile başlayan Sergen Yalçın oyunu çevirme umudunu korusa da kalecisi Mert Günok öylesine bir zamanlama hatası yaparak gole sebebiyet verdi ki, takımın tüm direnci çimlere gömüldü. Giresunspor’un Serginho ve Champness ile bulduğu son goller, nakavt olmak üzereyken yenen son yumruk gibiydi. Champness, Mert yerde yatarken o golü yapmasa tarihe geçerdi ama bu fırsatı kaçırdı! Beşiktaş bu sezon Şampiyonlar Ligi için kaliteli bir kadro kurdu, ama gelin görün ki, tarihte ilk kez 6 resmi maçı üst üste kaybetti.
‘’Tek şut atmadan‘’
Galatasaray, deplasmanına dörtlü savunmayla başlayıp üçlüyle bitirerek galibiyete uzanan Vitor Pereira, Atina’da Olympiakos’a karşı da aynı planla sahaya çıktı. Elbette bir kaç oyuncuyu değiştirerek. Sağ beke Samuel’i, Mesut’un yerine de Rossi’yi koyan Pereira, tıpkı Kadıköy’deki ilk maçta olduğu gibi topu rakibinden aldı. İlk yarı topa sahip olmak Fenerbahçe’ye bir şey kattı denemez, en azından rakip ceza sahasında sadece 3 kez topla buluşup tek bir isabetli şut atamadan soyunda odasına girmek üzerinde düşünülmesi gereken bir detaydı. Nitekim bu detay ikinci yarının habercisiydi. Olympiakos’un Portekizli hocası Martins, Roni Lopes ve Bouchalakis değişimiyle topun hakimiyetini aldı.
Top kendindeyken Olympiakos ceza sahasına çok yaklaşmayan Fenerbahçe için ikinci yarı Pereira’nın tahmin ettiğinden daha zor geçti.
Teşhisi doğru yapmadı
Valbuena girdikten sonra topa daha nitelikli sahip olup, baskısını artıran Olympiakos’a karşı Pereira’nın yapabildiği tek şey Szalai ve Ferdi’yi oyuna alıp 3’lü savunmaya dönmesiydi. Ne var ki, bu oyun değişimi Olympiakos’u caydırmak yerine cesaretlendirdi çünkü Pereira hücumu kurgulamak yerine savunmaya ekstra önlemle yetinince maçı kaybetti. Pereira’nın ilk yarıdaki futbolu gördükten sonra teşhisi doğru yapması, hücumu düzeltecek hamleler yapması gruptan çıkmak galibiyet gerektiğini aklından çıkarmaması gerekiyordu.
‘’Fark yanıltmasın‘’
Ligin lideri Trabzonspor önemli rakiplerinin puan kaybettiği bir haftayı galibiyetle kapatarak puan farkını açmaya devam ediyor. Bakasetas ve Hamsik’ten yoksun oynayan Abdullah Avcı, Abdülkadir'i 10 numarada, Djaniny'yi sağ kenarda kullanarak futbol standardını korumak istedi. Galatasaray maçının 38. dakikasında oyunda alındığı için protesto gören ve gözyaşları döken Abdülkadir'in aradan geçen iki ayda mental formuna kavuşması Trabzonspor'a estetik olarak yansıyor doğrusu. Genç yeteneğin, taç çizgisinden kullandığı serbest vuruşu doğrudan gol yapması göz kamaştırıcıydı. Djaniny ve Cornelius'un 3 dakika içinde buldukları 2 gol Trabzonspor'a rahat bir maç vaat etmeliydi ama öyle olmadı.
Bulut'un planı tuttu aslında
Gaziantep’te Erol Bulut'un Dicko'nun hızı üzerine kurguladığı planın tutmadığını söylemek yanlış olur. Nitekim maç 0-0 giderken Dicko'nun Hugo ve Edgar'ın arkasına yaptığı koşular karşılık buldu. Hatta Dicko'nun karşı karşıya pozisyonda düşürüldüğü pozisyon kırmızı kartla bile sonuçlanabilir tüm senaryo baştan sona değişebilirdi. Keza Trabzonspor'un attığı 3. golden önce yine Hugo'nun Dicko'ya ceza sahasındaki müdahalesini hakem penaltı olarak yorumlayabilirdi.
Gol bulamadı
Erol Bulut’un ikinci yarıya başlarken Oğuz'un yerine Sagal'ı alması, peşinden de Tosca’yı Mendyl’yle değiştirmesi hem topun hem de oyunun hakimiyetini Gaziantepspor’a getirdi. Abdullah Avcı baskıyı kırmak için 69'da Denswil-Cornelius değişikliğiyle maçı 3 stoperle götürdü. Oyunu Trabzon ceza sahasına yıkmayı başaran Gaziantepspor çok fazla sayıda pozisyon üretse de gol bulamadı. Erol Bulut ve öğrencileri iyi oynamalarına rağmen 3-0 kaybettikleri bu maçı sanırım sezon boyunca unutamayacaktır.
‘’Değişimin zaferi, Terim'in zaafı‘’
Son zamanlarda izlediğimiz en tempolu en doyurucu Galatasaray-Fenerbahçe derbisiydi. Fatih Terim’in, Halil’i tek santrfor başlatmasına karşılık Pereira’nın sezon başından beri oyuncularına ezberlettiği 3-4- 3’ten vazgeçip, 4’lü savunmayla oynaması derbinin senaryosunu şekillendirdi. Kerem Aktürkoğlu’na önlem olarak, Ferdi’yi sağ beke koyup savunmasını 4’leyen Pereira golü yine Kerem’den yese de bu değişim Fenerbahçe’yi ayakta tuttu.
Momentumu elinden bırakmayan Fenerbahçe, rakibinin duran top hücumundan çıkardığı topu İrfan ve Mesut’un derslik geçiş oyunuyla ağlara gönderdi. Pereira’nın başlangıç tercihindeki doğrularına karşılık Fatih hoca formda santrforu Mohamed'i kenarda tutup Halil’i önde tek bırakarak önemli bir baskı kaynağından vazgeçmiş oldu. 65’te ise Diagne’yi sokup, Halil’i çıkardı ve yine tek santrfor ile oynamayı sürdürdü. Üstelik rakibi Pereira, İrfan’ı çıkarıp 3’lü savunmaya dönmesine rağmen Terim, geri adım atmadı.
Fenerbahçe’nin 10 kişi kaldığı andan itibaren Feghouli-Mohamed değişimi gelince Galatasaray’ın baskısı arttı. Sahada 3 stoperle kalan Fenerbahçe’ye cepheden yüksek toplarla yapılan her hücum duvara çarpıp kontra atak olarak Galatasaray kalesine döndü. Berke iyi bir maç çıkarırken, Kim oyun görüşü, temiz pas çıkışları ve hayati müdahaleleriyle maçın yıldızlarından biriydi. Sonradan girip golünü atan Crespo Fenerbahçe’yi dev bir derbide galibiyete taşımakla kalmadı, Pereira’nın kötü şansı kırmasını sağladı.
‘’Bunun adı Belözoğlu destanı!‘’
Tolga Ciğerci, Aykut Kocaman döneminde de banko oynayan ve topla en çok buluşan oyuncuların başında geliyordu. Ancak Emre Belözoğlu’nun gelişiyle Tolga’nın üçüncü bölge etkinliğinde gözle görülür bir değişim oldu. Tecrübeli futbolcu Sivas’a karşı yüzde 95 rakip saha pas isabet oranıyla Başakşehir’in hücumda kaldığı süreyi artırdı. Mahmut ise tıpkı şampiyonluk sezonunda olduğu gibi çok iyi bir orta saha performansı gösterdi. Mahmut’un attığı golde Başakşehir’in hücum seti sanırım Belözoğlu’nun yarattığı farkın göstergesiydi. Forvetler, ceza sahası dışına açıldığı anda Berkay ile Mahmut kale önünde pozisyon alıp pas seçeneği sunarak rakibin tüm savunma dengesini bozuyor. Böylelikle skor üretmek için forvetlerin insafına kalmıyorlar. Nitekim Emre hoca geldiğinden bu yana Berkay (2), Chadli, Mahmut ve Tolga’nın forvetler kadar skor üretmesi tesadüf değil.
Sivas maçı iyi bitirdi
24. dakikada 2-0 geri düşen Sivasspor ikinci yarıda oyunu dengeledi. Hasan Ali Kaldırım’ın basit penaltısını Henrique ile gole çevirerek cesaretlenen Yiğidolar, Başakşehir’in hızını kesti. Hatta 24. dakikadan itibaren rakibine büyük direnç gösterdi, Başakşehir’i ceza sahasından uzak tuttu. Ne var ki, maçı 2-1 kaybederek kazanamama serisini 6 maça çıkardılar