‘’Stresin altından kalkacaktır‘’
Kuddusi Müftüoğlu, şu andaki hakem kadrosunda Selçuk Dereli ile birlikte en deneyimli hakem... Birkaç kez FIFA listesine girip çıktığı da oldu. Bundan önceki yıllarda Kuddusi Müftüoğlu’nu performansı açısından değerlendirdiğimizde, zaman zaman inişli ve çıkışlı grafikler çizmişti. Ancak kişiliği ve karakteri açısından bu camiaya uzun yıllar hizmet edebilecek tarzda bir isim. Kuddusi Müftüoğlu’nun en büyük eksik taraflarından biri ise, yöneteceği karşılaşmalara bir türlü gerekli konsantrasyonunu sağlayamaması. Ancak bu sezon Kuddusi Müftüoğlu’nda büyük bir değişim var. Bu değişimi de yönetmiş olduğu karşılaşmalardan net bir şekilde görebilmemiz mümkün. Sadece bir maçta disiplin uygulamalarındaki tercih hataları dışında, 11. hafta sonunda Kuddusi Müftüoğlu’nu ‘performansı en iyi hakemlerden biri’ olarak değerlendirmemiz mümkün. Dolayısıyla Merkez Hakem Kurulu’nun böylesine önemli bir 90 dakikaya Müftüoğlu’nu atamasını, doğru bir karar olarak değerlendirebiliriz.
Çok zor bir karşılaşma
FIFA dışından bir hakemin böylesine kritik bir karşılaşmayı yönetmesi her zaman olabilir. Bazen kamuoyunda bu tür maçları hep FIFA hakemlerinin yönetmesi isteği oluşur, ancak hangi hakemin form durumu daha iyi ise o hakemin maç yönetmesini doğru mantık olarak değerlendirmek gerekir. Sonuçta bu tip karşılaşmalar zor maçlardır. Gerçi hiçbir karşılaşma kolay değildir, ancak kamuoyunun ilgilendiği ve takip ettiği tarz maçlar, diğerlerine nazaran daha fazla önem kazanır.
Trabzon başarı istiyor, ama...
Bir de Trabzon futbolla yatıp kalkan bir şehir ve sürekli başarı isteyen bir toplum... Bununla birlikte daha önceki yıllarda yaşamış oldukları başarılara duydukları özlemle, taraftarları bu tip karşılaşmalara, yani Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray maçlarına, çok daha değişik hazırlanıp takımlarından başarı beklentisi içinde oldukları için, gerek rakip takım gerekse de hakem açısından pek de kolay olmayabilir. Sonuç olarak, Kuddusi Müftüoğlu iyi konsantrasyon sağlayıp sadece bu 90 dakikayı düşünürse, başarılı olacağı kanaatindeyim.
‘’Hakem standardı yakalayamadı‘’
Fenerbahçe, Steaua kalesine ilk ciddi atağında Santos’un ustaca vuruşundan golü buldu. Yalnız 15 gün önce, Romanya’daki karşılaşmada oyunu hep kendi alanında kabul eden rakip takım, bu maçta daha hücum oynamaya çalıştı. Gökhan Gönül’ün en iyi tarafı olan hücuma katkısını gösterememesi yanında, savunmadaki formsuzluğu da hissedilir biçimde görülüyor. Sol kanatta, Roberto Carlos’ta da aynı sıkıntılar yaşanınca, Baroni ve özellikle de Santos, rakiple mücadeleye giren yapıda oyuncular olmadıkları için, biraz fizik üstünlük sergilediğinde karşı takım, bu defa bütün yük Emre ve Mehmet Topuz’un üstüne yığılıyor.
‘Kazım hızını ayarlamalı’
İlk 45 dakikada bu tabloyu sahada görebildik. Kazım çok güçlü fizik yapısı, çabukluğu ve hızını ofsaytı hesaplayarak kullanabilse, rakip kalede çok fazla pozisyonlar bulabilir. Önündeki topa ayağını uzatamayıp, arkasındaki Steaua’lu oyuncunun attığı beraberlik golündeki hatasını, Bilica ikinci golü atarak telafi etmiş oldu. Bu kadroda olduğu sürece Alex, Fenerbahçe’nin en önemli oyuncusu olduğunu bu karşılaşmada bir kez daha gösterdi. Öyle zamanlarda sahneye çıkıyor ve klasını göstererek takıma derin nefes aldırıyor ki, bu maçta da kendi hazırlayıp attığı 3. gol, gruptan Fenerbahçe adına çıkmanın habercisi oldu diyebiliriz.
Artık teknik direktör Daum, çok daha iyi hesaplar yapmalı. Çünkü bundan sonraki takımlar, daha dişli ve güçlü rakipler olacak.
‘Çok hata yaptı’
Maçın Avusturyalı hakemi Thomas Einwaller, gerek faullerde olsun, gerek disiplin kararlarında olsun, bu karşılaşmada hatalı kararlar verdi. Bir iki pozisyonda doğru avantaj oynatmasına rağmen, özellikle Gökhan Gönül’e yapılan harekette, rakip oyuncuya sarı kart kullanmalıydı. Ancak kullanmadı. Bilica’nın rakibiyle girdiği mücadele sonrasında ayak tabanı ile rakibinin bacağına basan Brezilyalı oyuncuya sarı kart göstermesi gerekiyordu. Santos, Alex’in ara pasına hareketlendiğinde Steaua kaptanı Ghionea’nın elleriyle yaptığı hareket sonrasında yerde kaldı. Pozisyon faul olmasına rağmen, maçın hakemi bu pozisyonu devam ettirdi. Sonuçta kararlarındaki standardı, ne kendisi ne de yardımcıları bir türlü yakalayamadılar.
‘’Hakemlik maç değildi‘’
Oyunun ilk 5 dakikası denk bir mücadele gibi görünür oldu. Ancak daha sonra fizik üstünlüğünü hissettirmeye başlayan Wolfsburg, her alanda Beşiktaşlı oyunculara baskıyı kurunca bir ara Siyah-Beyazlılar kendi yarı alanından rakip alana geçmekte oldukça zorlandı. Aslında Beşiktaş’ın mevcut kadrosuna baktığımızda oyuncuların sahaya yansıtmış oldukları performanstan fazlasını bekler bir düşünce var. Bence oynayan tüm futbolcular ellerinden geldiğince, kendi kapasiteleri ölçüsünde bunu mücadele etti. Bu kadro ve oyunla ligde yarışmacı olabilirler. Ama Avrupa’da istenen ve beklenen başarıların yakalanabilmesi sadece hayal olur. Bu yüzden, bu maçla ilgili oyun kurgusunda kimin nerede oynadığını, hangi futbolcu oynasaydı iyi olur ya da kadro tercihiyle değişikliklerin eleştirilmesini, bir kenara bırakmak lazım. Çünkü Wolfsburg, hem kadro olarak hem de fizik kondisyon açısından Beşiktaş’tan daha üstün bir takım.
Gereksiz kartlar gösterdi
İkinci golden sonra, sezon başından bu yana taraftar stresini ve baskısını üzerinde fazlasıyla hisseden Kartal, protestoları bir kez daha yaşamaya başladı. Aslında Beşiktaş taraftarının bu tavrı, bundan sonraki lig maçlarında oyuncular açısından tam bir korku filmi gibi olacağa benziyor.
Karşılaşmanın İspanyol hakemi Mallenco, maç içerisinde pozisyonlara yakın olup genelde doğru kararlar verdi. İkili mücadelelerde zaman zaman oynatması gereken durumlarda faul çaldı, ancak bir iki avantajı da doğru değerlendirdi. İbrahim Kaş’ın rakibini tutup çekmesinden dolayı gördüğü sarı kart kesinlikle doğruydu. Uğur İnceman’ın ise yaptığı sert müdahaleden gördüğü kart da yerindeydi. Ancak Misimovic’in Serdar Özkan’a yaptığı hareketten dolayı gördüğü sarı kart gereksizdi.
Taraftar artık baskı yapmamalı
Özellikle de Tello’nun sarı kartında, Şilili oyuncu rakibine zamanlama hatasından dolayı bir hareket yaptı. Hatta pozisyonun devamında ayağını çekerek rakibini koruma isteğinde olmasına rağmen teması vardı. Hakem de bu pozisyonu sarı kartla değerlendirdi. Sadece faul vermesi gereken bir hareketti.
Hakemi bir yana bırakırsak, sonuç olarak Beşiktaş Süper Lig’de hala yarışmacı konumunda olan ve zirve için mücadele eden bir takım. Özellikle de önümüzdeki iki hafta da ciddi rakiplerle maçları olacak. Siyah-Beyazlı taraftarların, sezon başından beri inişli çıkışlı maçlar yaşayan oyuncular üzerindeki baskısını artık bırakması ve destek olması gerekiyor.
‘’Baroni'nin golü tartışılmaz‘’
İlk 5 dakikada Cangele ile Kayserispor tehlikeli oldu, Fenerbahçe kalesinde... Özellikle bu anlarda ve oyunda kaldığı süre içerisinde Önder’in performansı gayet başarılıydı. Aslında üç büyükleri Anadolu ekipleri arasında zorlayabilecek ender takımlardan biri olarak gösterilen Kayserispor’un iki forveti Makukula ve Cangele, sanki ofsayt ile anlaşma imzalamışcasına defalarca ofsayta yakalandılar. Bilica’nın eksikliğini Önder aratmadı ama Alex’in yokluğu bir kez daha ortaya çıktı. Alex olmayınca Daum, Kazım’ı onun yerine, Güiza’yı da ileride oynattı. Ancak İspanyol golcü kötü bir performans sergiledi. Gökhan Gönül zaman zaman sağ kanattan ileriye destek verirken, soldaki Carlos aynı desteği gösteremeyince Fenerbahçe istediği baskıyı Kayserispor’a karşı bir türlü gerçekleştiremedi. Emre’nin maç boyunca kişisel becerisi ve gayretini oyuna yansıtma isteği, Fenerbahçe’nin zaman zaman Kayserispor kalesinde tehlikeli pozisyonlar bulmasını sağladı. O da sadece ilk 45 dakikadaydı...
MHK duyarsız kalmamalı
İkinci yarıda Kayserispor’un daha canlı ve istekli olduğu görüldü. İlk devre Souleymanou’nun büyük hatasından bir gol, ikinci 45’te de Carlos’un gereksiz yere penaltı golü, iki takım adına yapılan hatalar olarak göze çarptı. Kayserispor beraberlik golünden sonra girmiş olduğu net pozisyonları cömertçe harcamasa, bu müsabakadan galip bile ayrılabilirdi. Emre ve Volkan dışındaki Fenerbahçeli futbolcular, Galatasaray maçından sonra sanırım ligin bittiğini düşünmüş olmalılar ki, sahada hiç görünmediler. Kazım hakemin vermiş olduğu bir faul sonrasında elleriyle gözlerini işaret ederek diyor ki, “Ben topa bakıyorum.” Tolga Özkalfa ne yapıyor? Kazım’a sarı kart gösteriyor. Kazım daha önce de benzer bir nedenden sarı gördüğünde yazmıştım; oyuncunun bu hareketi bir protesto içeriyor mu, içermiyor mu? Bu klasmanda maç yöneten hakemlerin bunu bilmesi ve algılayabilmesi gerekir. Ancak MHK da bu duruma duyarsız kalmadan, en kısa zamanda hakemlere eğitim vermeli. Çünkü bu hareket sportmenlik dışı bir hareket değil.
Penaltı kararı doğru
Carlos’un ceza alanı içerisinde Cangele’yi omzundan tutması ve çekmesi bir penaltıyı gerektirirdi. Hakemin kararı doğruydu.Ancak hakemin pozisyonu çok net görmesine rağmen yardımcı hakemin uyarısıyla gecikmeli olarak penaltı kararı vermesi hakem adına güvensiz olduğunun belirtisiydi. Baroni’nin topa vurduğu anda yardımcı ceza alanı ön çizgisi hizasında ve ortalama kale çizgisine 18 metre uzaklıktaydı... Kalecinin topu sektirip, kale içerisinden topu çıkartmasındaki hızı ve doğru karar vermesi Baki Tuncay Akın adına büyük bir başarıydı.
‘’Beşiktaşlılar sabırlı olmalı...‘’
Ayağa sürekli pas yaparak, topa sahip olabilmeyi Beşiktaş uzun zamandır bir türlü sağlayamıyordu. Sürekli öne doğru oynama isteği, atakların kontrolsüz ve bilinçsizce gelişmesine neden oluyordu. Bu alışkanlığından vazgeçme belirtilerini son iki karşılaşmada yavaş yavaş görür gibiydik. Ankaragücü maçının ilk yarısına baktığımızda Fink ve Ernst’in uzun toplar yerine, ayağa kısa paslar yaparak sağ ve özellikle sol kanat oyuncularını ileriye kaçırıp, rakip kalede tehlikeler yarattığını gördük.
Köybaşı gelecek vaad ediyor
Kasımpaşa maçından sonra ‘Beşiktaş taraftarlarının biraz sabırlı olması gerekiyor, özellikle de İsmail Köybaşı’na daha fazla sabır göstermeli’ demiştim. Bunu yazarken, İsmail’in genç ve yetenekli olması ve uzun yıllar bu takıma çok faydalı işler yapacağını düşünmüştüm. Bu 90 dakikanın sonucuna baktığımızda İsmail’in ne kadar faydalı olabileceğini gördük. Yalnız Bobo ve Nobre hemen hemen aynı özellikleri taşıyan futbolcular. Ve ikisi de çok iyi oyuncu değiller. O yüzden Beşiktaş’ın bu kadrosuna iyi bir golcü lazım. Bu bölgedeki eksiği gidermek için, devre arasında ya transfer yapması ya da Batuhan’ı bir an önce hazır hale getirmesi gerekecek Mustafa Denizli’nin. Beşiktaş’ın bu kadrosu içerisinde Tabata varsa, sakat ya da cezalı değilse mutlaka oynamalı. Ankaragücü Aydın’ın oyuna girmesinden sonra biraz canlanır gibi oldu. Birkaç pozisyon ard arda bulup, oyunun genelinde etkisiz bir görüntü sergilediler. Ancak 88.dakikada öyle bir gol kaçırdılar ki, 1 puan almaları işten bile değildi. Hakem Halis Özkahya, genç yetenekli ve istikbal vaadeden bir hakem diye lanse edildi. Çok güzel de reklamı yapılarak önemli imkanlar tanınıp, fırsatlar verilerek FIFA yapıldı.
Özkahya güven vermiyorGeçen sezon 15 lig maçı yönetmiş, bunların 11’i büyük takımların karşılaşmaları. Bu 90 dakikada kendisini zorlayacak kritik pozisyonların olmamasına rağmen, her an büyük bir hata yapabileceği izlenimi veriyor. Nerede avantaj oynatacağı, nerede faul çalacağını bilmiyor. Toraman’a aldatmadan dolayı ve Broggi’ye de Fink’le girdiği pozisyonda gösterdiği sarı kartlar doğruydu. Ancak Ferrari’nin, Meye’ye yaptığı engellemeyi es geçip, vakit geçirmekten dolayı gösterdiği sarı kart tam bir eyyam göstergesiydi.
‘’Fenerbahçe'nin ilk golü ofsayttı‘’
Şükrü Saracoğlu’nda klasik olan seyirci baskısını arkasına alan lider Fenerbahçe karşılaşmanın ilk 10 dakikada yüklendikçe, sezon başından beri defansında büyük sıkıntılar yaşayan Galatasaray zor anlar yaşadı. Bu maça kadar oynadığı karşılaşmalarda bol pozisyon bulan Sarı-Kırmızılılar, ilk 45 dakika Fenerbahçe kalesine etkili bir atak bile geliştiremedi.
Kazım sahada kaldığı süre içinde hata yapan Galatasaray defansını zorladı. Savunma bloğunda sağlam oynayan Fenerbahçe attığı ikinci golden sonra oyunu biraz daha geride kabul etti. Bu dakikalarda iki farklı yenik durumda olan Galatasaray dengeyi sağlar gibi oldu ve orta alanda topa basıp, hücum organizasyonlarına başladı. Fenerbahçe savunmasının hata yaptığı anlarda Galatasaray golü buldu. Ancak Fenerbahçe de, Galatasaray da 90 dakika boyunca vasatın altında bir mücadele ortaya koydular. Futboldan çok bu mücadele öncesindeki olaylar ön plana çıktı. Sonuçta keyifsiz bir derbi izledik.
Hakeme gelince... Saha içeresindeki otoritesini maç başlamadan yok etti. İki takım sahada ısınırken, Arda ile Baroni birbirlerine girdiler.
Arda ve Baroni’ye kart göstermeliydi.
Yardımcılarıyla birlikte sahada ısınan Bünyamin Gezer, Tarık Ongun’un tribünlerden gelen yabancı maddeyle yaralandığı olaylar sırasında; yaşananları seyirci gibi izledi ve odasına gitti. Herhangi bir yaptırım uygulayamaması karşılaşma öncesi kontrolü kaybettiğinin göstergesiydi. Çünkü hakem sahaya çıktığı andan odasına gidene kadar kart gösterme yetkisine sahiptir. Olayların başlamasına sebep olan Baroni ile Arda’ya yapmış oldukları centilmenlik dışı hareketten dolayı sarı kartını göstermeliydi.
Penaltı doğru karar...
Koray Gencerler yaptığı birçok benzer hatanın aynısını tekrarlayıp Carlos’un oyuna ve rakibe müdahalesini yok sayıp, Alex’in golünde santraya koşunca Fenerbahçe ofsayttan birinci golünü bulmuş oldu. Franco’nun Alex’e yaptığı hareket penaltıyı gerektiriyordu. Keita’nın oyun dışına çıktığı pozisyonda gördüğü sarı ile Carlos’un yüzüne darbesi de kesinlikte kırmızı karttı. Ancak Kazım’ın sürekli yaptığı ihlallere, Alex’in zaman zaman kendisine karşı itirazlarına ve Lugano’nun Mustafa Sarp’a yaptığı sert harekete müsamahakar davrandı. Ayrıca Kazım-Servet mücadelelerinde de Gezer’in kararları doğru.
‘’Serkan'ın pozisyonu penaltı değildi...‘’
İki farklı devreli bir maç oldu... İlk yarı Keita ve Kewell ile kanatları, Arda ve Ayhan’la orta alanı çok iyi kullanan Galatasaray, baskıyı kurup oyunu Trabzonspor yarı alanına yıktı.
Bayağı da pozisyon buldu. Keita, oyunun genelinde son hareketlerde biraz daha becerikli olsaydı, sonuç Galatasaray lehine daha farklı olabilirdi. İkinci 45’te ise 69. dakikaya kadar Trabzonspor çok daha istekli ve canlı oyuna başladı. Bu arada beraberlik golünü de atıp, Serkan’la da öne geçme şansını bulup değerlendiremeyince, Galatasaray art arda iki gol daha bulup zevkli, tempolu ve heyecanlı maçtan galip ayrılmayı başardı.
Defanslar çok kötüydü
Ancak iki takımın da maçın geneline baktığımızda defanslarında inanılmaz açıklar verdiklerini gördük. Karşılaşmanın başından bitimine kadar çok yüksek bir tempoda oynanan ve gollü bir sonucun ortaya çıktığı önemli bir müsabakada hakem için Arda’ya gösterdiği ve göstermediği sarı kart hatasının dışında, maçı iyi yönetti diyebiliriz. 30. dakikada Arda taç çizgisinde Gabriç’e kayarak sert bir hareket yaptı. Bu hareketin karşılığı sarı olmalıydı. Ancak Arda’yı sadece sözlü olarak uyardı. Fakat Trabzonspor’lu Tayfun’un bu pozisyona benzer bir durumda Kewell’a yaptığı harekete ise sarı kart çıkardı. Arda’ya gösteremediği sarı kartın etkisinde kalan Kamil Abitoğlu, ikinci devrede abuk sabuk bir pozisyonda bu futbolcuya sarı kartını gösterdi.
Otorite zaafı vardı
Kartına çok başvurarak, oyunun hakimiyetini kurmaya çalışması, otorite kurmadaki zaafını ortaya koyuyor. Serkan’ın penaltı beklediği pozisyonu, top Mustafa Sarp ile Serkan’ın önündeyken omuz omuza yapılan bir mücadele olarak değerlendirip, oyunu devam ettirme kararı doğruydu. Trabzonspor’un ilk golünde ofsayt yoktu, gol kararı yerindeydi.
‘’Kartal'a bir baskı da hakemden‘’
Beşiktaş taraftarının bu sezon takımına ve özellikle de İsmail Köybaşı’na çok sabır göstermesi gerekiyor. Oyuncuların kendi özgüvenlerini sağlayabilmesi, üzerlerindeki baskının azalmasına bağlı. Ama bu baskıyı en fazla hisseden takım Beşiktaş.
Defansif bir takımla çıktı
Siyah-Beyazlılar, mücadeleye defansif özellikleri daha fazla olan oyuncularla başladı. Buna rağmen Kasımpaşa takımının Beşiktaş’ın üzerine daha fazla gittiğini söylememiz mümkün. İkinci yarıda Tabata’nın yerine Uğur İnceman’ın da girmesinden sonra Beşiktaş oyunu tamamıyla kendi yarı alanında kabul etmeye başlayıp, kontrataklar yaratmayı denedi. Aslında oyunun geneline baktığımızda, Beşiktaş’ın istediği oyun şeklini sahaya yansıtıp hedeflediği 3 puanı aldığını söylemek mümkün.
Golün iptali doğruydu
Hakeme gelince... Oyunun kontrolünü bir türlü sağlayamadı. Özellikle de ikinci yarıda ipleri tamamen elinden kaçırdı. Değerlendirmeye ilk golden sonra kaleci Rüştü’nün pozisyonundan başlayalım. Oyunun tekrar başlamasını gerektiren pozisyonlarda rakip oyuncuların 9.15 metre mesafeye açılmaları gerekir. Santradan yapılacak başlamalarda da yine rakip oyuncuların kendi yarı alanlarında ve orta alan yayının dışında bulunmaları ile beraber hakemin de işaret vermesi gerekir. Bu bağlamda, Kasımpaşa’nın, yediği golden sonra hakemin işaretini beklemeden oyuna başlaması, pozisyonun tekrar edilmesini gerektirdi.
Penaltı kararı büyük hataydı
Kalesinde olmayan Rüştü, akıllılık edip Ernst’i orta yuvarlağa çağırdıktan sonra kalesine gitti. Bir maçta önemli avantaj pozisyonları oluşabilir. Avantajı iyi süzüp oyunu devam ettirmek de hakemin kalitesini ortaya koyar. Ancak hem ilk yarı hem de ikinci yarıda hakem Kasımpaşa’nın önemli iki avantajını kesti. Fabian Ernst’in kendisine yapılan faulden sonra rakibine yaptığı sert hareket nedeniyle gördüğü ilk sarı kart doğruydu. Ve arkasından, önündeki rakibini engellemesi de ikinci sarıdan kırmızı kartla, doğru olarak değerlendirildi. Beşiktaş ceza alanı içinde Cenk ve Ferrari’nin omuz omuza beraber topla mücadelesinde Cenk’in düşmesinden dolayı verilen penaltı son derece yanlış bir karardı. Pozisyonda herhangi bir faul yoktu, dolayısıyla kırmızı kart da büyük bir hataydı.









































