‘’Müftüoğlu, MHK'ya nefes aldırdı‘’
Elano’nun oyun başlar başlamaz artistik pasında Galatasaray adına futbol resitali olacakmış beklentisi oluştu. Ancak ilk tehlikeli atak Ankaraspor’dan geldi. İlhan topa biraz kontrollü bir kafa vuruşu yapabilse Başkent ekibi umulmadık anda golü bulabilirdi. Ev sahibinin sezon başından bu yana yaşadığı belirsizlik tüm kamuoyunu nasıl bir mücadele ortaya koyacağı yönünde meraka sürüklemişti. İlk yarıda Hakan Balta’nın kanadından Galatasaray kalesi bayağı sıkıntılar yaşadı. Cim Bom orta alanda top yapma yerine uzun toplarla özellikle Keita’nın üzerinden rakip kaleye gitmeye çalıştı.
İlk devre Cim Bom silikti
Elano, Arda ve Mustafa Sarp’ın etkisiz oyunları, Baros’un istediği topları alamayışı, ilk yarıda silik bir Galatasaray görüntüsü ortaya çıkardı. Ankaraspor ise beklenenin aksine iyi mücadele etti. Çok net birkaç pozisyon da yakaladı. Bu devrede hakem Kuddusi Müftüoğlu’nun kritik pozisyonlardaki kararlarına baktığımızda, 35. dakikada Emre Aşık’ın Bilal ile girdiği pozisyonda devam kararı, 37’de Milan Baros’a Brabec’in arkadan kayarak yaptığı müdahale sonrasında vermiş olduğu sarı kartlardaki tespitleri doğruydu. 40. dakikada Baki Mercimek’in kaleciye verdiği pasa Senecky’nin eliyle oynamasına endirekt serbest vuruş vermesi, 43’te Baros’un Brabec ile girdiği pozisyonda kendisine bir temas olmamasına rağmen abartılı düşüşüne sarı kart göstermesi gerekirdi.
Erhan Sönmez çok iyi süzdü
İkinci yarı da Ankaraspor’un tehlikeli ataklarıyla başladı. Leo Franco’nun Tita’nın ayaklarından topu mükemmel çalması, temposu düşük oyunu biraz canlandırdı. Elano ile Baros’un yerine oyuna giren Kewell ve Nonda’dan gelen goller kötü gününde olan Galatasaray’ın Başkent’ten galip dönmesini sağladı. Bu müsabakaya oyuncuların da iyi niyetleri eklenince ortaya temiz bir maç çıktı. Yardımcı hakemlerin kritik pozisyonlardaki doğru bayrakları, özellikle de Erhan Sönmez’in sayılmayan Nonda’nın golünde ve aynı hizadan çıkıp attığı goldeki oynatma kararları mükemmeldi. Hakem Kuddusi Müftüoğlu da oyunun genelinde bir-iki hata yapmasına rağmen dün geceki performansıyla başarılı bir maç yöneterek, hakemlerin kötü günler geçirdiği bu haftalarda MHK’ya bir rnebze de olsa nefes aldırdı.
‘’Tolga Özkalfa'nın hataları can yaktı‘’
Manisaspor, ilk yarıda Fenerbahçe’ye boş alan bırakmadan hızlı kontrataklarla çıkarak rakibine tehlikeli anlar yaşattı. Fenerbahçe’nin bu devrede kenarları etkili olarak kullanamamasına yıldızların etkisiz oyunları eklenince ilk yarı Manisa’nın istediği gibi geçti.
Acemi bir görüntü çizdi
Tolga Özkalfa, bu devrede tam bir acemi hakem profili çizdi. Heyacanlı ve tedirgin görüntüsü, gerek disiplin uygulamalarında, gerekse faullerde bir hayli hata yapmasına neden oldu. 4. dakikada Kazım’ın ceza alanı içinde çok açık biçimde rakibine yaptığı taban hareketine endirekt serbest vuruş vermedi. Hem de pozisyona çok yakın olmasına ve cepheden görmesine rağmen. Bundan daha yumuşağını bir dakika sonra Fenerbahçe lehine verdi. Bu pozisyonda çift vuruş verdiği için, Alex’in vuruşunda topun hiç kimseye temas etmeden ağlarla buluşmasına iptal kararı doğruydu.
Simpson’u oyundan atabilirdi
Manisasporlu Simpson’ın yaralayıcı bir düşünceyle Santos’a yaptığı faule kırmızı kartını kullansa, kimseden tık çıkmazdı. Eren’in Kazım’a yaptığı bir harekete de eliyle ‘3. kez’ işareti yapıp sarı kart göstermesi gereksizdi. Keyif vermeyen futbola hakem de ayak uydurmuş oldu.
Manisa’nın penaltısı verilmedi
İkinci devrede de Tolga Özkalfa, oyuna damgasını vurdu. Simspon’u kendisine hiç temas yokken kendisini yere atmasına sarı gösterip, ikinci sarıdan oyundan atmalıydı. Bunu gösteremeyince de ardından Lugano’nun sarı kartını veremedi. 59. dakikada Bekir’in Ergin’e yaptığı hareket ise yüzde yüz penaltıyı gerektiriyordu. Emre’nin rakibine yaptığı hareket sonrası önce sarı, ardından kırmızı kart görüp oyun dışı kalmasının ardından Özkalfa’yı itmesi, yakışmadı. Yardımcı hakem Ekrem Kan’ın, Güiza’nın attığı golde devam kararı yerindeydi. Yardımcı hakem Arkın Akgöl’ün 85. dakikada sayılmayan Manisa golündeki ofsayt kararı çok kritikti. Fenerbahçe’nin ikinci golünde Alex topa hamle yapıp kafayı vururken, Semih oyuna müdahale etmediği ve pasif durumda olduğu için oyunun devam ettirilmesi doğruydu. Bu maçın sonucunu hakem Tolga Özkalfa ile yardımcı Arkın Akgöl’ün belirlediğini vurgulamak gerekir. Manisa, sayılmayan golünün yanısıra penaltısı da verilmeyince belki galip ayrılabileceği bir maçı, mağlup bitirmek zorunda kaldı. Ligin daha 4. haftasında hakemlerin bu kadar otorite eksikliği göstermeleri ve formsuzlukları ilerleyen ve zorlaşacak maçlar için endişe verici.
‘’Yardımcılar, hiç yardımcı olmadı‘’
Geçen sezonun çifte kupalı şampiyonu Beşiktaş’ın, seyircisinin önünde oynadığı ilk maçına taraftarlarının ilgi göstermemesi, belki de istenilen, bekleninlen yıldız transferlerin yapılmamasına bir tepkiydi. Mustafa Denizli’nin hafta başından beri Beşiktaş taraftarını stada çekebilme demeçleri de fayda etmemiş anlaşılan.
Böyle maçlar aslında hakem için kolay geçebileceği duygusu taşısa da gerçekte hakem triosunu zorlayacak müsabakalardandır.
Tempoya katkı sağladı
İlk 45 dakikada hem tempo vardı hem de bolca gol pozisyonu. Bunda da, karşılaşmanın hakemi Deniz Çoban’ın, oyunu oynatma isteği etkin bir rol oynadı. Çoban bu yönetimiyle zevkli bir ilk yarı oluşmasına katkı sağladı. Bu devrede hakemin Murat Ceylan’a 3. dakikada gösterdiği sarı kart bence gereksizdi. Aynı Murat Ceylan, 45. dakikada kollarını kaldırarak, topa eliyle müdahale etti. Bu pozisyonda ikinci sarıyı gösterse, Murat oyun dışı kalacaktı. Böyle pozisyonlarda hakemin yorum hakkı olsa da, öncelikle ilk gösterilen sarı kartların ne kadar önemli olduğu ortaya çıkıyor. Kritik ofsayt bayrakları kaldıran Gökhan Memişoğlu’nun en doğru bayrağı Holosko’nun attığı gole kaldırdığı bayraktı. Serdar Özkan’ın bir metre geriden çıkışına, yeri çok iyi olmasına karşın bayrak kaldırması büyük bir hataydı.
Nihat’a aldatmadan sarı kart
İkinci yarı oyun Beşiktaş’ın baskısı altında geçti. Nihat’ın kaleci Mahmut ile girdiği pozisyonda devam kararı doğruydu. Nihat’a kalecinin hiç teması yok. Yıldız oyuncunun, hakemi aldatmadan sarı kart görmesi gerekirdi. MHK’nın “temaslı pozisyonlara kart göstermeyin” uyarısı olsa da, abartılı atmalarda mutlaka kart gösterilmeli. Çoban burada hatalı davrandı. Fink’in yerde topa eliyle yaptığı müdahaleye gösterdiği sarı kart doğru. Pozisyonların bol, mücadelenin fazla olduğu bu müsabakada, Deniz Çoban’ın oyunun geneline bakıldığında başarılı bir maç çıkarttığını söyleyebiliriz.
Hakem değil Denizli konuşulur
Otorite kullanımı iyiydi. Yardımcılarına uydu ama iki yardımcı hakemin ofsaytlarda hatalı bayraklar kaldırdığını söylemek mümkün. Bu konuda da Deniz Çoban’ın yardımcılarına güvenmekten başka yapacak bir şeyi yoktu.
Tempolu, hareketli, pozizyonu fazla bir maç oldu. Ama hakemin konuşulacağı bir maç değildi. Maçta en çok konuşulacak konu, Beşiktaş Teknik Direktörü Mustafa Denizli’nin ikinci yarıdaki oyuncu değişiklikleriydi bana göre.
‘’3 haftalık hakem analizi‘’
Hakemlerin ilk 3 haftalık performanslarına baktığımızda, çok başarılı maçlar yönettiklerini söyleyemeyiz. Daha ligin başında, kritik pozisyonlarda hatalı kararların çok olduğu maçlar seyrettik. Şu anda spor kamuoyunun UEFA Avrupa Ligi ve Eylül ayındaki Milli Takım maçlarına yoğunlaşmasından dolayı belki çok eleştiri faktörü oluşmadı; ama bu durum, bundan sonraki haftalarda da her şeyin böyle devam edeceği anlamını taşımaz.
Yakın ilden atamalar büyük hata
Merkez Hakem Kurulu (MHK) uzun süredir bu kadro ile çalışmakta. O halde bu süreçte bu kadro içerisindeki hakemleri çok iyi analiz etmiş olmaları gerekiyor. Ama ilk 3 haftadaki atamalara baktığımızda, 2. maçlarına çıkan hakemleri görmek mümkün oldu. Bu hakemlerden Halis Özkahya ve Koray Gencerler’in maçlarda ciddi hatalar yaptıkları görüldü. Uzun bir aradan sonra Süper Lig’e çıkmış olan Diyarbakırspor’un önemli bir maçına çok yakın bir ilden hakem ataması yapmanın ne kadar büyük hata olduğu da; Suat Aslanboğa’nın yönetiminden ortaya çıkan bir gerçekti.
‘Yabancı hakem’ yine hortlar!
Şimdi “Biz aynı ilin takımı ile başka bir ilin takımının maçına aynı ilden hakem atamaları yaptık” denilebilinir, ama bunu söyleyenlerin kesinlikle yanlış bir düşüncede olduklarını bilmeleri gerekir. Sorun bakalım; kadronuzdaki hakemler, aynı ilin iki takımı arasındaki maçları mı yönetmek isterler, yoksa aynı ilin takımının başka bir il takımıyla oynadığı maçı mı? Bunun cevabını çok basit ve net bir şekilde bulmak mümkün. Hakemlere anket yaptırırsınız, sonuç kabak gibi önünüze çıkar. M.H.K ‘nın elindeki kadro içerisindeki hakemleri dar bir çerçevede değil de geniş çaplı değerlendirmesi gerekir. Siz daha sezonun başında belli hakemlere yüklenmeye başlarsanız, ilerleyen haftalarda maçlara atayacak hakem bulmak konusunda ciddi sıkıntılar çekersiniz. O zaman da milletin ağzında sakız olan ‘yabancı hakem gelsin’ düşüncesi tekrar hortlamaya başlayabilir.
Teknik direktörlerden ders...
Bazı takımların teknik direktörleri rekabetçi bir ortam yaratırlar, böylelikle de takım içerisindeki bütün oyuncuları hazır tutmaya çalışırlar. Zaman zaman takımlarını değişik kadrolarla sahaya sürmeleri de, bu düşüncelerinin bir göstergesi olarak ortaya çıkar. Hakem camiasının da bu duygu ve düşünce içinde olması gerekir. Bugüne kadar geçen süreçte MHK‘nın ve bu kadro içindeki bir çok hakemin, kendilerine tanınan kredilerini doldurduklarını bilmeleri gerekir. MHK, kesinlikle kadrodaki hakemleri hazır tutabilmek için başarılı ve performansı yüksek olan hakem sayısını artırma yoluna gitmeli.
Kimi 2. maçında, kimi sıfır...
Peki, bu nasıl mümkün olacak? Yanıtı çok kısa ve net: Eşit ve adil maç dağıtımı... Benim tavsiyem odur ki; MHK gerçekten başarılı bir sezon geçirmek istiyorsa, şimdiden bu düşünceyi hem spor kamuoyuna hem de kendi kadrosundaki hakemlere bir mesaj olarak sezonun başında verebilmeli. Üstelik bu mesaj, sözlerle değil, icraatlarla gösterilmeli. Daha sezonun 3. haftası geride kalmışken, bir hakeme 2. maçını verirseniz... Üstelik elinizde hâlâ daha maça çıkmayan hakeminiz de varsa... Hikâye anlatmaktan öteye gitmeyen bir tabloyla karşılaşırız.
Aynı tas, aynı hamam yani, hepsi bu...
‘’Hakem kimdi? Arslanboğa mı, Gezer mi!‘’
Karşılaşma çok sert ve yüksek bir tempoda başladı. İki takım oyuncularının birbirlerine ve hakemin kararlarına olan tutum ile davranışları, iyi niyetli olmadıklarını gösterdi. Zaten ilk 10 dakikada çıkan üç sarı kart da bu durumu tasdik etti. Emre’ye yapılan bir faul sonrasında hakemle girdiği diyalogda, Emre’nin hakeme karşı elleriyle hareketi sonrasında kart görmesi gerekirdi. Fakat Suat Arslanboğa pozisyonu es geçti.
Emre’yi anlamak mümkün değil
Emre; hakem, rakip oyuncu ve seyircilerle değil de top oynamayı düşündüğünde seyir zevkine doyulmuyor. Ama bu yeteneğini maalesef futbol oynamanın dışında kullanıyor. İlk 45 dakikaya baktığımızda ev sahibi ekibinin oyuncularının çok aşırı motivasyon gösterdiklerini, Fenerbahçeliler’in de buna uyum sağlamaya çalıştıklarını, hakemin ise jandarma görevi üstlendiğini gördük.
İkinci yarıda fizik üstünlüğünü ele geçiren Fenerbahçe oyuna daha derli toplu başladı. Santos’a yapılan faul sonrasında Brezilyalı oyuncunun ‘niye sarı kart göstermiyorsun?’ şeklindeki işareti sonrası Arslanboğa’nın bu futbolcuyu sarı kartla cezalandırması doğruydu.
55. dakikada tribünlerden sahaya atılan yabancı maddeler nedeniyle hakem triosunun kenara geldikten sonra 4. hakem Bünyamin Gezer’in karşılaşmanın 1. hakemi gibi oyuna müdahalesi, Arslanboğa’nın da kenardan seyirci gibi olayları izlemesi, maçın hakeminin kontrolü tamamıyla elinden kaçırdığını, yetkinin 4. hakeme geçtiğinin göstergesiydi.
Penaltı kararı doğruydu
Hakemin, yabancı maddeleri, futbolcuların kendisine vermek istemelerine duyarsız kalması anlaşılır gibi değildi. 70. dakikada kalecinin, Semih’e yaptığı hareket penaltıydı.
Penaltıyla birlikte kaleci Espinoza’ya sarı kart göstermesi gerekirdi. Uzun bir aradan sonra Süper Lig’e çıkan Diyarbakırspor taraftarının oyuna müdahale düşünceleri anlamak mümkün değildi.
Sahaya atılan yabancı cisimler yetmez gibi bir taraftarın da sahaya girmesi olaylara tuz biber ekti. İlk 2 haftada 4 puan toplamış bir takım ancak bu şekilde sabote edilebilirdi. Hakem Suat Arslanboğa bu müsabakada yönetimiyle oyuna hakimiyet kurmada, oyunu kontrol altına almada ve önleyici hakemlik konularında ciddi hatalar yaparak, sezona kötü bir başlangıç yapmış oldu.
‘’Özkahya skoru direkt etkiledi‘’
Maçın ilk 45 dakikası mücadele açısından çok yüksek tempoda oynandı. Bu yüksek temponun, kritik pozisyonları peşinden getireceği belliydi. Nitekim hakemi zorlayan pozisyonlar da gelişti. Cim Bom’un ilk golünde Halis Özkahya çok kritik bir hata yaptı. Süleymanou topa elleriyle hakim olmak isterken, Baros’un müdahalesiyle meşin yuvarlak ağlarla buluştu. Özkahya emin olamadığı için gecikmeli bir gol kararı verdi.
Baros’un ilk golü iptal olmalıydı
Bu pozisyonda Çek forvetin, kalecinin ellerine net bir teması var. Golün iptal olması gerekirdi. Aydın-Baros mücadelesinde Baros’un önündeki topa hakim olmak isteğine Aydın, bu oyuncunun arkasından ellerini ve kollarını kullanarak, engel oldu. Burada da hakem vermesi gereken penaltıyı es geçti. Aslan’ın ikinci golü öncesi top Baros’un ayağına çarparak dışarı çıktı. Buradaki karar da yanlıştı. Hakem, kale vuruşu yerine korner verdi ve Galatasaray’ın golü geldi.
İkinci yarıda tempo düştü. Hakem de ikili mücadelelerde çok sık düdük çalarak, temponun artmasını istemeyen bir izlenim verdi. 58’de Cangele’nin Arda’ya arkadan yaptığı müdahelede gördüğü sarı kart doğruydu. 62’de Elano’nun mükemmel golü, o dakikaya kadar kritik pozisyonlarda ciddi hatalar yapan hakem triosunun imdadına yetişti. Köşe vuruşlarında veya duran toplarda top oyuna girmeden ceza sahası içinde oyuncuların itişmelerine hakem müdahele ederek, futbolcuları uyarmalı.
Gençerler’in de hataları vardı
Ancak 71’de Kayserispor korner kullanırken, top oyuna girdikten sonra hakemin atışı tekrarlatması yine ciddi hatalarından biriydi. 77’de Mustafa Sarp’ın ceza sahası dışarısında düşürülüşünü iyi süzdü. Maçın genelinde 1. yardımcı hakem Serkan Gençerler’in ofsayt pozisyonlarında ciddi hataları vardı. Özkahya’nın bu müsabakada kritik anlarda vermiş olduğu kararlarının isabet oranı çok düşüktü. Özellikle Galatasaray’ın 1. ve 2. golleri öncesindeki kararları skora direkt etki eden ciddi hatalar olarak göze çarptı.
‘’Sivok mutlaka atılmalıydı‘’
Gerek Gençlerbirliği gerekse Beşiktaşlı oyuncular, müsabakaya sadece futbol oynamak amacıyla çıkmıştı. İki takım da maça arzulu ve istekli başladı. Zaten ilk 45 dakikaya ek süre eklenmemesi de bu durumun bir göstergesi olarak göze çarptı. Bu süreçte orta hakem Koray Gençerler de pozisyonlara yakın kalmayı başardı, ikili mücadelelere izin vererek temponun artmasını sağladı. Ufak tefek faul pozisyonlarına düdük çalmayarak oyunu devam ettirmesi de olumluydu.
Fink’e avantaj doğruydu
Gençlerbirliği ceza alanına girerken Fink’e yapılan pozisyonu avantaja bırakması doğruydu. Ayrıca İlhan ile Nihat’ın yer aldığı pozisyona ‘devam’ kararı vermekte de haklıydı.
Takımlar, ikinci yarıya ilk yarıdaki tempodan bir hayli uzak başladı. Futbolculardaki son durum böyleyken, hakem de ilk devredeki temposundan uzaklaşmıştı.
Holosko’nun kolları ve bacaklarının karışımı ile topu kontrol ettiği pozisyona ‘devam’ demesi ciddi bir hataydı.
Yardımcıları iyi iş çıkardı
Pozisyonun tehlike yaratmaması şansıydı.
Sivok’un Kahe’yi indirdiği pozisyonda ‘bariz gol şansı’ yoktu. Kahe, topu Sivok’tan kurtardığı anda, iki Beşiktaşlı futbolcu daha pozisyonun içinde yer alıyordu. Yani hakemin verdiği faul kararı da, Sivok’a çıkardığı sarı kart da doğruydu.
Karşılaşmanın normal süresinin 87. dakikasında Gençlerbirliği futbolcusu Burhan’ın topu Sivok’tan kurtardıktan sonra; Sivok’un Burhan’ın koşu yolunu bilerek tıkayıp yaptığı engellemeye verdiği ‘devam’ kararı hatalıydı. Bu pozisyonda, sarı kartı olan Sivok’a ikinci sarı kartını çıkartıp, oyundan atmalıydı.
Yine Beşiktaş ceza alanı içinde yaşanan bir pozisyonun ardından Sivok ile Kahe arasındaki tartışmayı çok iyi süzen yardımcı hakemin, Gençerler’e ‘siz devam edin, ben takipteyim’ mesajı vermesi; hakem-yardımcı hakem işbirliği açısından olumlu bir görüntüydü.
Yazının başında da belirttiğimiz gibi, sahadaki tüm futbolcuların iyi niyetli oluşları da hakemler adına bir şanstı. Ancak tüm bunlara karşın Koray Gençerler, iyi başladığı maçı, 80. dakikadan sonra oluşan kritik pozisyonlarda vermiş olduğu hatalı disiplin kararlarıyla olumsuz bitirdi.
Hakem Koray Gençerler’in sadece bu maçtaki performansını dikkate alırsak; verdiği kararlardaki isabet oranı düşüktü ve bundan sonraki daha afresif, daha tempolu maçlara hazır olmadığı izlenimini verdi.









































