‘’Bünyamin Gezer iyi maç yönetti‘’
Milyon Euro’lar harcanıp, büyük umutlarla alınan Nihat ve Fink yedek kulübesinde, İsmail tribündeydi. Beşiktaş yönetimi göreve geldiğinden beri transfer rekoru kırdı. Hangi bölgeye ihtiyaç olup olunmadığına bakılmazsınız, rastgele transferlerle belki de Beşiktaş formasını giyemeyecek oyuncular alındı.
Bunlar ya kadroya giremedi ya da başka takımlara bedava gönderildi. Kayserispor karşısına çıkan takıma bakıyoruz, orta alanda Ernst defansın önünde Kayseri ataklarını tek başına karşıladı. Kanatlardan geliştirilen pozisyonların daha çok tehlike yarattığını düşünürsek, sezon başından beri Beşiktaş sağ kanatta İbrahim Kaş ile ne hücuma kalkabildi, ne etkili atak geliştirebildi, ne de defansta kademe yapıp, top çalabildi.
Mustafa Denizli’nin bu oyuncudaki ısrarını anlayabilmek gerçekten zor. İlk 45 dakikada Ernst’in hem defansta hem de hücumda büyük çabası dışında, Beşiktaş adına pek olumlu bir şey söylemek zor. Sol kanattan Ekrem ve Tello ile gerçekleştirilen ataklarda, tüm toplar sanki kaleci çalıştırırcasına Souleymanou’da kaldı. Bu devrede en net pozisyonu Cangele ile Kayserispor yakalayıp, değerlendiremedi. Makukula, İbrahim Kaş’a çalımı basıp golü atınca, Kayserispor ikinci yarıya 1-0 önde başladı. Beşiktaş seyircisi rakip takım ve hakemle uğraşacağına, enerjisini pozisyon bulmada zorlanan takımına harcamalı. Beşiktaşlı oyuncuların konsantrasyon eksikliği o kadar çok ki, Souleymanou topla birlikte taca çıkıyor, kale bomboş bunun bile farkında değiller.
Taşınmasına izin vermemeliydi
Son dakikalardaki baskılarda şans da yardım etmeyince Denizli’nin ilerleyen haftalardaki hesap kitap düşünceleri de rafa kalkmış oldu. Bünyamin Gezer, 35.dakikadaki Ernst-Cangele pozisyonundaki tavırları ile sakin giden maçı neredeyse gerecekti. Kayserispor’un attığı gol öncesinde Ali Turan ile Tabata’nın pozisyonuna devam kararı doğruydu. Makukula’nın Ernst’i ittiği pozisyonda gördüğü sarı kart da yerindeydi. Beşiktaşlılar’ın Souleymanou’nun dışarıda tuttu diye itiraz ettikleri pozisyonda da top içerdeydi. Saidou’nun sakatlandığı pozisyonda ise, yapılması gereken bu futbolcunun sedyeler vasıtasıyla dışarıya alınmasıydı. Futbolcuların bir an önce Saidou’yu kenara almak için kollarından ve ayaklarından tutup dışarıya taşımalarına, hakem izin vermemeliydi.
‘’Tek yanlış karar yardımcı hakemden!‘’
Emre; hızlı ve çabuk olmasının yanında rakipten top çalma becerisini ortaya koyunca Fenerbahçe daha seri ataklara çıkıyor. Milli futbolcu biraz sakin olup, hakem ve rakiple uğraşmaktan vazgeçebilse, her maçta rakipten en az bir kişiyi attırır. Topa hakim olduğu zaman rakibin önüne geçiyor.
Kazım ve Santos etkisiz kalınca...
Rakip ya dokunmayacak ya da faul yapacak...
Kazım ve Santos’un etkisiz kalışı ilk devre Fenerbahçe’nin pozisyon bulmasını bir hayli zorladı. Özellikle ilk yarıda Stoch, sağ kanattaki Gökhan Gönül’e zor anlar yaşattı. Milli futbolcu Gökhan’ın da rakibine karşılık vermesi, bu kanatta keyifli bir mücadele izlememizi sağladı. Hollanda temsilcisi Twente, fizik kapasitesi olarak oldukça iyi... İkili mücadelelerde de bu avantajlarını iyi kullanıyorlar. Takım olarak hem hücumda, hem de defansta çok iyi yardımlaştılar. İlk yarıda Sivasspor’dan transfer edilen Bilica’nın hatası Fenerbahçe’yi soyunma odasına mağlup gönderebilirdi.
İkinci 45’te de ilk yarıdan farklı bir görüntü yoktu... 60. dakikadan sonra Twente’nin fizik üstünlüğü daha belirgin bir şekilde ortaya çıktı. Mehmet Topuz’un harika frikik golü Fenerbahçe’ye hayat vermişken, kaleci Volkan’ın ikramı ve ardından gelen ikinci gol Fenerbahçe’nin galibiyet hayallerini yok etti.
Yeni uygulamaya gelince...
Bu sezon ilk defa bu ligde uygulanan asistan hakemler, yardımcıların uzağında kalan kale çizgisinin dışında görev yaptı. Onların işi topun gol çizgisini geçip geçmediğini belirlemek ve ceza alanında hakemin görmediği pozisyonlarda devreye girmekti. Bu uygulamanın ne kadar fayda sağlayacağını ancak kritik pozisyonlar yaşandığında göreceğiz. Bu maçta böyle bir pozisyonla karşılaşmadık. Asistan olunca, orta hakem de alışılagelmişin dışında hep diyagonal uygulamak zorunda kalıyor. İlk yarıda İspanyol golcü Daniel Güiza’ya kaldırılan ofsayt bayrağı hatalıydı.
Hakemlik pozisyon yoktu
Her iki takım adına da karşılaşmanın geneline baktığımızda kritik bir pozisyon yaşanmadı. Hakemleri zorlayacak herhangi bir pozisyon yoktu...
‘’Her şey FIFA için!‘’
Her yıl eylül ayı geldiğinde MHK’da ve hakemlerde çok büyük kulisler ve hummalı çalışmalar olur. Bunun gerekçesi ocakta yeni oluşturulacak olan FIFA listelerinin belirlenip gönderilecek olmasıdır. İçinde bulunduğumuz bu ay kulislerin olduğu; dolayısıyla listeye girmek ve listeden çıkmamak için yoğun kulisler ve çalışmalar yapıldığı dönemlerden biri...
Gerek spor camiasından, gerek siyaset çevresinden hatırı sayılır insanların daha önceleri olduğu gibi şimdi de devreye girdikleri her tarafta konuşulmaya başlanmış durumda. Dünyadaki tüm ulusal federasyonlar, FIFA hakem listelerini oluştururken belli kriterleri göz önünde bulundurur. Tecrübe, yaş, yabancı dil ve en az iki yıllık genel performans...
Bu kriterlere uyanlar tespit edilir. Eğer o yıl yaşı gelmiş veya sezon içerisinde çok kötü bir performans sergilemiş hakemler varsa liste dışı kalırlar, yerlerine de performansı en iyi kimse o aday olur. Ülkemizde ise dünyadaki bu sistemin aksi işlemektedir! Çok etkili olabilecek bir siyasetçi ya da federasyon yönetim kurulunda birini tanıyorsan, spor camiasında sözü geçen kulüp başkanı veya yöneticiyle aran iyiyse veya MHK Başkanı ve yöneticileri ile sıkı fıkıysan yukarıdaki saydığım FIFA listesi için uygun kriterler taşıyorsun (!) ve bu listeye aday olabilirsin anlamı taşımaktadır.
Ülkemizdeki mevcut listeye bir bakalım... Selçuk Dereli, Cüneyt Çakır, Fırat Aydınus, Bülent Yıldırım, Hüseyin Göçek, Yunus Yıldırım ve Halis Özkahya bu listede... Selçuk’la Yunus’un diğerlerine göre yaşları daha büyük. Selçuk’un kategorisi iyi, Yunus ise liste dışında kalmasına rağmen geçen yıl ki başarısıyla tekrar göze girdi. Halis Özkahya’yı uzun vadeli gibi gördüklerini düşünüyorum. Çünkü geçen sezon kadroya aldıklarında, ‘genç ve gelecek vadeden bir hakem’ diye açıklamışlardı. Şimdi bu listeyi zorlayacak kimler var, onları inceleyelim.
MHK geçen sezon bu listeye aday olabilecekler içersinden Tolga Özkalfa’yı ön plana çıkartıp ona alternatif olarak da Koray Gencerler’i plase etti. İki hakemin de geçen seneki performansına baktığımızda hakemlik tekniği ve deneyimlerinin bu liste için henüz hazır olmadıklarını söyleyebiliriz. İkisinin de bu sezon yönettikleri son maçlarda daha lige hazır olmadıklarını gördük. Kaldı ki şu an için listeye aday olabilmelerinin pek söz konusu olamaması gerekir. Koray uzun yıllar yardımcılık yaptı. Başarılıydı, ama hakemlik ayrı kabiliyet ve beceri isteyen bir iş. Koray’ın aynı başarıyı burada gösterdiğini söyleyemeyiz. İkisinin de biraz daha zamana ihtiyaçları olduğunu ve tekniklerini artırırlarsa aday olabileceklerini düşünmekteyim.
Sonuçta her yıl FIFA listesi üzerinde oynanır diye bir kural yok. Aynı listeyi yazıp gönderirsiniz çıkabilecek tüm spekülasyonların da önüne geçmiş olursunuz.
‘’İtalyan hakem ders verdi‘’
Süper Lig’de yaşadığı sıkıntılardan sonra Şampiyonlar Ligi gibi büyük bir organizasyonda dev bir takıma karşı mücadele edecek olması, maç öncesi Beşiktaş için çok da kolay değildi. Alınacak bir mağlubiyet, hele hele fark olabilir diye yapılan yorumlar da ayrı bir stresle beraber oyuncuların özgüvenlerini ciddi anlamda etkilemişti. İlk yarıda takımların topa sahip olma oranlarına bakıldığında bu tablo ortaya çıkıyordu.
Üzülmez’in büyük mücadelesi
Oyuna baktığımızda Beşiktaş biraz ürkek başlamasına rağmen ciddi anlamda bu devrede rakibe pozisyon vermedi. Kontrollü oynamaya çalıştı. Manchester United, Valencia ile Beşiktaş’ın sol kanadından tehlike yaratmak istedi. İbrahim Üzülmez’in bu devrede büyük mücadelesine şahit olduk. Ernst’in çalışkanlığı, Serdar Özkan’ın çabukluğu ilerleyen dakikalarda Beşiktaş seyircisinin de desteği Kartal’ın biraz olsun güven kazanmasını sağladı. İkinci yarıya daha önde başlayan Manchester United’ın üzerine daha fazla giden bir Beşiktaş vardı sahada. 60. dakikaya kadar rakibe tek pozisyon vermeyen istekli, arzulu oynayan Beşiktaş 76. dakikaya kadar da çok direndi. Ancak bu dakikada gelen gol Siyah-Beyazlılar’ı oyundan düşürdü. Serdar Özkan’ın, Yusuf’la değişimine kadar Ernst ile beraber çalışkanlığı göze çarpıyordu. Bu değişiklik çok da yerinde bir karar olmadı.
Sezon başından beri defans bloğunda ciddi sıkıntılar yaşayan Beşiktaş özellikle de sağ ve sol kanatlardan kalesinde tehlikeler görüyordu. Buna ciddi anlamda önlem alınmadığı gözlerden kaçmadı. İbrahim Kaş sağ kanatta çok hata yaptı. Bu bölgeyi savunacak kapasitede değildi. Ekrem dün çok başarılıydı.
Otoritesi tam, isabeti yüksek
Ekrem’i o kanatta kullanması daha doğru olurdu. İtalyan hakem Nicola Rizzoli sezon başladığından bugüne kadar yerlerde sürünen Türk hakemlerine sahadaki yönetimiyle iyi bir ders verdi. Gerek otoritesi gerekse de pozisyonlara yakınlığı, faullerdeki isabetli kararları örnek teşkil edecek nitelikteydi.
‘’Çoban şuurunu kaybetmiş gibiydi!‘’
Bursa, büyükler için ciddi anlamda zor bir deplasman. Taraftarı takımına müthiş destek veriyor. Bu da dolayısıyla rakip takımlar üzerinde ciddi bir baskı oluşturuyor. Maç çok sert başladı. Futbol oynamaktan çok, kavgaya çıkmış bir Fenerbahçe!.. Hücumda yalnız Sercan haricinde kötü oynayan bir Bursa!.. Yavaş hücuma çıkan Fenerbahçe, bireysel hatadan kaynaklanan bir pozisyonla, Hagi’den sonra Türkiye’ye gelen en iyi yabancı olan Alex’le golü buldu. Bu tek gol de skoru belirledi.
Boks maçına çıkmış gibi!..
Hakem Deniz Çoban’a gelince... Sanki boks maçına çıkmış bir hakem görüntüsü çizdi. Lugano yaptığı sert hareket sonrası sarı kart görünce, hakemi çok sarstı. Hakem Çoban, Lugano’ya kırmızı kart gösteremeyince başta Gökhan Gönül, Kazım, Alex ve Güiza olmak üzere tüm Fenerli oyuncuların baskısına maruz kaldı. Bu tepkiler karşısında kartlarını kullanırken bile üzerindeki aşırı baskı her halinden belli oluyordu. Öyle ki, Bursaspor’un kullandığı köşe vuruşunda Kazım’ın Bursalı oyuncunun koşu yolunu tıkayarak kollarıyla ve vücuduyla rakibini tutmasına penaltı veremedi. Kazanılan gol sonrası Fenerbahçeli oyuncuların sinirleri biraz yatışınca, rahat nefes aldı. Fakat Deniz Çoban için daha ciddi bir tehlike var. Dışarıya karşı bayağı açık. Çünkü “Kolay kolay düdük çalmıyor”, “Oyunu oynatmaya çalışıyor” yorumları nedeniyle, bu tavrını fazla abartıyor. Faulleri bile çalmıyor.
Güiza’yı atmalıydı
İkinci yarıda Güiza, Zapo ile ceza alanında girdiği pozisyonda hiçbir müdahale olmadan kendisini yere bıraktı. Daha önceden sarı kartı olan Güiza’nın ikinci sarıyı görmesi de lazımdı. İki metre top kale çizgisini geçiyor, yardımcısına uymayarak Bursa lehine köşe vuruşu veriyor! Sonra Fenerli oyuncuların tekrar azarları karşısında ne yapacağını şaşırmış şekilde kart elinde, şuursuzca dolaşmaya başlıyor.
Yardımcı hakemi “taç” diye bayrak kaldırıyor, eliyle oyna işareti yapıyor. Daha sonra gecikmeli olarak taç atışına hükmediyor.
Bu müsabakada sahadaki futboldan çok, hakemin enteresan kararlarını yazmak zorunda kaldık. Hakem Deniz Çoban maalesef, mücadelede en öne çıkan kişi olmayı başardı!
‘’Kaleci Leo Franco atılmalıydı‘’
Hava ve sahanın zemini, sanki bu maç için özel sipariş verilmişçesine mükemmeldi. Doğal şartlar böyleyken, tribünler de karşılaşma öncesindeki coşkularıyla ‘keyifli bir gece’ olacağının sinyallerini veriyordu.
4 dakikalık hapis ve gol!
Bu şartlar altında mücadeleye fırtına gibi başlayan Galatasaray, Beşiktaş’ı sağdan soldan getirdiği ataklarla bunalttı ve en nihayetinde golü de buldu. Bugüne kadar çok maçta, santrayla birlikte gol yiyen takımlar görmüştük. Ancak geçtiğimiz sezonu çifte kupayla tamamlayan bir takımın, bir derbiye bu kadar ürkek başlayıp, tam 4 dakika kendi yarı alanından çıkamadan gol yemesine, Beşiktaş sayesinde ilk kez şahit olduk.
Hakem Bülent Yıldırım’a gelince... Öncelikle şunu söylemeliyim; Ferrari ile Tabata’ya sarı kart gösterdiği pozisyonda, ‘oyunu ne için durdurduğu’nu anlayamadım. Sakatlık için mi, yoksa su molası için mi! Çünkü önce devam ettirdi, sonra iki oyuncuyu yerde görünce tedavi için oyunu kesti, ardından yardımcısıyla uzun bir konferans yaptı ve Tabata, Ferrari, Mustafa Sarp’a sarı kart gösterdi. Madem pozisyonda kartlık bir hareket ya da faullü bir durum vardı, o halde oyunu anında kesmeliydi.
İlk yarıdaki bir hatalı düdüğü de yardımcısı Bahattin Duran nedeniyle çaldı. Duran, Hakan Balta’nın verkaçla soldan içeri girdiği anda hatalı bayrak kaldırdı.Aynı yardımcı Bahattin Duran, 57’de de Serdar Özkan’ın geçmeye çalıştığı Leo Franco’nun topa cezaalanı içinde elle müdahale ettiğini işaret ederek Bülent Yıldırım’ın kararını etkiledi. Çünkü Duran bu pozisyonu ceza sahası dışına taşısa, Leo Franco kırmızı görür ve oyundaki dengeler tamamen değişirdi. Ancak yardımcı takdir hakkını diğer seçenekten yana kullandı.Galatasaray ilk golden sonra biraz daha kontrollü oynamaya başladı ve ilk yarıyı 1-0’la tamamladı.
Baros: Beşiktaş çık aradan!
İkinci yarıda Serdar Özkan art arda net pozisyonları heba edince; Baros, “Beşiktaş, sen şampiyonluklarını kutlamaya devam et ve aradan çık. Biz Fenerbahçe ile zirve yarışı yapalım” diyerek farkı üçe çıkarıp skoru belirledi. Sonuçta alışılagelmiş derbilerin dışında, Bülent Yıldırım için kolay bir maçtı.
‘’'Bu benim son maçım' diye çık‘’
1- MHK derbiye Bülent Yıldırım’ı atadı. Bu atamayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
MHK, ilk 4 haftalık periyotta, özellikle de FIFA hakemleri içinde performansı en iyi hakem olarak Bülent Yıldırım’ı değerlendirmiş ve dolayısıyla bu müsabakaya atamış. Yıldırım’ın bu sezon yönettiği 2 maçta (Denizli-F.Bahçe, Trabzon-Bursa) tartışılan tarafı, Denizli’deki elektrik kesintisinden sonra makul bir süreden daha fazla beklemesiydi. Onun haricinde hakemlik anlamında neticeye ve skora tesir edebilecek tartışmalı bir kararı olmadığını gördük. Dolayısıyla MHK’nın Bülent Yıldırım’ı bu müsabakaya ataması, ‘kriterler baz alındığında’ isabetli gibi görünüyor.
2- Yıldırım, kariyerinde ilk kez derbi yönetecek. Defalarca derbi yönetmiş bir hakem olarak, sizce bu müsabakaya nasıl hazırlanmış olmalı?
Süper Lig kadrosuna gelmiş ve göğsüne FIFA kokartını takmış bir hakemin Türkiye’de gündem belirleyen ve kamuoyunu çok uzun süre meşgul eden bu tür derbileri yönetiyor olması çok özel bir duygu. Çünkü ‘hakemlik background’unda çok önemli bir kariyer. Bülent Yıldırım bunun bilincinde olmalı. Peki hazırlığını nasıl yapmalı?
a-) Maç planında sürpriz pozisyonların olabilme ihtimallerini düşünerek, maç öncesi toplantısında bunları yardımcıları ve 4. hakemiyle konuşmalı. (Örneğin; topun gol çizgisini geçip geçmediği zamanlar, ya da bir oyuncuya gösterilmiş bir sarı kartın ardından ikinci sarı ve dolayısıyla kırmızının gelebileceği spesifik durumlar...)
b-) Yedek kulübesinden yana herhangi bir sıkıntı yaşamamak için gerek maç öncesinde gerekse maç sırasında 4. hakemini çok iyi çalıştırarak ondan gerekli verimi alabilmeli.
c-) Sezon başı olmasına rağmen hava muhalefetini mutlaka maç planına yazmalı. Sezonun ilk haftasında (Denizli-Fenerbahçe maçı) elektrik kesintisi nedeniyle çok sıkıntılı bir süreç yaşamıştı. Bugün de ‘şiddetli yağış’ ihtimalini gözönünde bulundurmalı.
d-) Kamuoyunda üretilen senaryoların hepsine kulağını tıkamalı.
3- Bülent Yıldırım derbiyi nasıl yönetmeli?
Belki çok basit, belki de çok alışılmış gibi gelecek ama, aşağıdaki bir kaç madde çok önemli. Eğer, bunları yapabilme konusunda başarılı olursa, stattan başı dik ayrılır.
a-) Kabullenilmesi kolay değil ama ‘bu benim en son maçım’ duygusuyla sahaya çıkmalı.
b-) Disiplini, araçtan inip stada girdiği andan çıktığı ana kadar elden bırakmamalı...
c-) Bu disiplin ve otoriteyi saha içinde oyunculara ve yedek kulübesindeki tüm görevlilere hissettirebilmeli.
d-) Gördüğünü çalabilme cesaretini her saniye gösterebilmeli. Takımların puantajdaki yerleri, hiç bir şekilde umurunda olmamalı.
‘’O faul uydurmaydı, ama Terim'e ne demeli!‘’
Tam 1 yıl önce başlayan grup elemelerinde oynanan 7 maçın sonunda İspanya açık ara çıkmayı garantilemiş, ikincilik için de Bosna ile Millilerimiz arasında bir mücadele başlamıştı. Bu maç öncesinde de Bosna hem puan hem de averaj açısından Millilerimiz’den önde olmanın rahatlığını yakalamıştı.
Bosna’yı yenerek farkı 1’e indirmek ve sonrasında yine Bosna’nın puan kaybetmesini beklemek umuduyla çıkılan maçta; Milliler oyuna arzulu başladı. İlk 10 dakika sahanın her yerinde pres yapan, olumlu top kullanan ekibimiz, Emre ile golü de bularak avantaj yakaladı. Ancak 10. dakikadan sonra Milliler’de anlaşılmaz bir durgunluk başladı.
Bosna sadece uzun toplarla pozisyon aradı ve bu toplardan birinde Servet’le Dzeko arasındaki normal mücadele sonrasında verilen faulde golü yedik. Oysa ki Servet’in rakibine faullü bir hareketi yoktu. Avrupa’da gecenin en önemli maçlarından birine atanan bu hakemin, acemi görüntüsü ilk yarıya damgasını vurdu. Gereksiz faul düdükleri çaldı. Ceyhun’a gösterdiği sarı da tam bir fiyaskoydu. 2. devrede biraz toparlandı, ancak kaleci Supiç’in 46. dakikadan 85’e kadar zaman geçirmesine göz yumması anlaşılır gibi değildi.
Hakem sonuca etki etti, ancak Milliler’in yediğimiz gol sonrası görüntüsü de ilginçti. Sahada ne yaptığını bilmeyen bir ekip vardı. 5 gün arayla bir takımın bu kadar değişmesi, Türk Futbolu’nun da ne kadar istikrarsız olduğunun bir ispatı.
Bosna 2. yarıda tamamen kendi yarı alanına kapanıp zamanı ve skoru korumaya çalıştı. Ay-Yıldızlılar ise Arda, Emre, Tuncay bir türlü ayağa top yapıp istediğimiz atakları geliştiremediği için pozisyona girmekte zorlandı. Her şey bir kenara... Fatih Terim, uluslararası deneyimi olan çok tecrübeli bir teknik direktör. Ancak kendisine en çok ihtiyaç duyulan bir zamanda takımını yalnız bırakması gerçek bir şok etkisi yarattı.









































