Arama

Popüler aramalar

‘’Galatasaray'da fetret devri‘’

1402’de Osmanlı padişahı Yıldırım Bayezid’in Ankara Savaşı’nı Timur’a kaybetmesiyle fetret devri başladı. 1413’te I. Mehmet’in tahta ortak olmak isteyen kardeşlerini saf dışı bırakmasıyla 11 yıllık durgunluk dönemi sona erdi.

Ne demek fetret? Büyük Türkçe Sözlüğe bakalım.

Fetret: İki peygamber arasında peygambersiz geçen süre. 2. İki padişah arasında padişahsız geçen süre. 3. İki olay arasındaki süre. 4. Hükûmet gücünün gevşediği bir yerde düzenin yeniden kurulmasına kadar geçen süre. 5. İslam dinine göre Hz. İsa ile Hz. Muhammed arasında geçen süre.

Tüm branşlar çöktü

Galatasaray’da da bir fetret devri yaşanıyor şu anda. Son 30 yılda çok kötü yönetilen kulüp, kötünün de kötüsü yönetiliyor, yönetilemiyor bile diyebiliriz! Murat Ece’nin istifasıyla başkan hariç 14 yönetici kaldı Galatasaray’da. Bir tanesi aynaya bakarak, “Şu işi de çok iyi yaptım” diyebilir mi? Basketbol, voleybol dağıldı, şampiyon takımın neredeyse belkemiği olan tüm futbolcular, “Hangisini satsak da dükkanı döndürsek” mantığıyla teker teker karalanarak taraftarın önüne atıldı. Maicon, Feghuli, Belhanda ve Gomis’in kaderleri de Ndiaye’ninkiyle aynı olacak, “Onlar bizi istemedi, biz de satmak zorunda kaldık” diyerek sıyrılıvereceksiniz işin içinden.

Takviyeden vazgeçtik eldekilerle devam edemeyecek kadar beceriksizce ve plansızca yönetiliyor amiral gemisi futbol. Tekerlekli basketbol takımından judoya, futboldan sutopuna kadar idare etmeyi beceremediniz.

Neler yapmışsınız bakalım!

İdari açıdan

- Önünüze geleni disipline vererek üyeleri korkutup sindirebileceğinizi sandınız. Galatasaraylılar’ın G’sini bile tanımıyorsunuz.

- Yöneticileriniz Gomis’le, Muslera’yla fotoğraf çektirip facebook profil resmi yaptılar. Hiç yakıştı mı Ali Sami Yen ve arkadaşlarının kurduğu asırlık kulübün yöneticilerine.

- Tüm planlarınızı sosyal medya üzerinden yaptınız. Lise düşmanlığıyla taraftar toplamaya çalıştınız. Galatasaray Lisesi’ne “Bir Fransız Lisesi” dediniz hiç utanmadan!

- Arapça kelimeler kullanarak düşmanlığı, karalamayı, geçmişi aşağılamayı seçimleri kazandıktan sonra bile sürdürdünüz. Bunun hesabı bu dünyada sorulmayacak farkında mısınız!

Mali açıdan

- “Çok para verilmiş” diyerek transferini seçim kozu yaptığınız Ndiaye’yi alındığı rakamın çok üstüne satarak diğer futbolculara paralarını ödediniz.

- Önceki yönetimin projesi olan sermaye artırımının gerçekleşmesiyle 145 milyon lira geldi. Kasaya girmeden kırdırıldığınızı biliyoruz da net rakamı siz daha iyi biliyorsunuzdur.

- Şampiyonluk gelirlerini de yok ettiniz. Şampiyonlar Ligi’nden gelecek ayakbastı parasını da kırdırdınız. Fenerbahçe’nin elenmesiyle gelecek olan ekstra 12 milyon euroyu da kırdıracaksınız.

- Seçim yatırımı olarak gösterdiğiniz acemice düşünülmüş hiçbir projenize başladığınızı bile duymadık. Hani nerede teknokent, hani stat çatısına kurulacak güneş panelleriyle elektrik santraline dönüşecekti, hani nerede sırada bekleyen sponsorlar; 50 milyon euro, 100 milyon euro verecekler vardı göğüs reklamına!

Lafla peynir gemisi maalesef yürümüyor; yürüseydi o laf kalabalıkları belki işe yarardı. Keşke ezeli rakiplerinizin döküldüğü bu sezon her şeyi sırtınızı dayadığınız Fatih Hoca’ya bırakıp usulca çekilseniz huzurlarımızdan.

15 Ağustos 2018, Çarşamba 13:04
YAZININ DEVAMI

‘’Kıyam gıybeti!!!‘’

Galatasaray Başkanı Mustafa Cengiz’in spor literatürüne armağan ettiği arapça iki kelime. Önce tam anlamlarına bakalım.

Kıyam: İslam inancına göre, ölümden sonra yeniden dirilip ayağa kalkma. 2. Namazda ayakta durma. 3. Ayağa kalkma, ayakta durma. 4. Bir işe girişme, kalkışma, teşebbüs etme. 5. Ayaklanma, başkaldırma, karşı gelme.

Gıybet: Dedikodu.

Lafı uzatmadan konuya girelim. Galatasaray’ı ayağa kaldıracağını iddia eden Mustafa Cengiz bu işi yandaşı olan basına, geçmişin dedikodusunu servis etmekle başarabileceğini sanıyorsa inan edin çok yanılıyor! Mevcut durumda o ayağa kalkışın yerine görünen tam bir kıç üstü oturuş. Hiçbir şey iyi gitmiyor Saray’da; basketbol, voleybol ve su sporları çöktü. Bu kötü yönetimle amiral gemisi futbol da yok olacak.

Dengelerini bozdunuz

Yönetimden sızdırılan haberlerin tamamı, “Şu futbolcumuza eski yönetim haketmediği kadar çok para vermiş” doğrultusunda. Biri çıkıp size, “Haketmediğiniz kadar oy aldınız” deyince bozulmayı biliyorsunuz ama değil mi! Çocuğunuz yaşındaki futbolcular da bozuluyorlar, dengeleri de bozuluyor, iyi oynayamıyorlar, iyi oynayamayınca da kupalar kaçıyor.

Belhanda, Gomis, Feghouli; hiçbirinde ayar bırakmadınız. Sattınız, attınız, menacerlerine riyakâr dediniz, sözleşmelerinde kusur aradınız, bulamayınca kusur uydurdunuz, hiç yüzünüz kızarmadan bu futbolcuları kulüp aramaya ittiniz. Tek sebep, para bulamayacak kadar becerikli olmadığınızı anlamanız. Sat Gomis’i öde tüm futbolcuların alacaklarını. Daha önce Ndiaye’yi sattığınız gibi.

Sayın Başkan ve arkadaşları; En kötü plan bile plansızlıktan iyidir, en kötüden de kötüsünüz siz. Lütfen Galatasaray’ı yönetemeyeceğinizi, boyunuzu çok aşan bir iş olduğunu kabullenip çekilin. Size oy vermişlerin bile tepkisini daha fazla çekiyorsunuz her geçen gün. Bana inanmıyorsanız sosyal medya ekibinize sorun!

Geçmişi karalamakla iktidara geldiniz gibi futbolcularınızı karalamakla da kulübü yönetebileceğinizi sanıyorsanız ilk şamarı Fatih Hoca’dan yersiniz, haberiniz olsun!

VAR mı VAK VAK mı!

Hakemlere kolaylık gelmiş; VAR (video assistant referee), türkçesiyle; video yardımcı hakem sistemi. Kısaca özetlersek maçı televizyondan onlarca kamera yardımıyla seyreden bir hakem sahadaki hakemlere sufle verecek. Aynı dünkü maçta VAR hakemi Bülent Yıldırım’ın Rodrigues’in gole giderken düşürülmesi pozisyonunda Cüneyt Çakır’ı uyarması gibi. Çakır da yalandan VAR kabinine gitti ve bariz gol şansını engellemekten Dany’ye kırmızı kart göstermesi gerektiğini bir kez daha gördü. İşte VAR’ın patladığı nokta bu. Çakır’ın pozisyonu bir kez daha görmesine gerek yok. Baktığını görüyor zaten. Gördüğünü çaldırabilecek bir teknolojik yardım lazım Çakır’a!

06 Ağustos 2018, Pazartesi 10:59
YAZININ DEVAMI

‘’En ayıp ne olabilir?‘’

Galatasaray’ın yeni başkanı ve ekibinin birçok hatası oldu. “İlk günlerdir” diyerek taraflı tarafsız sarı kırmızı sevdalıları seslerini çıkarmadılar, yeni ekibe zaman tanıdılar.

Hata başka ayıp başka. Yanlış transfer yaparsan hata, transfer yapmış olmak için transfer yaparsan, oyuncunu karalayarak kulüpten ayrılmaya zorlayarak nakit ihtiyacını karşılamaya kalkarsan ayıp olur.

Seçimden önce kulübün batmak üzere olduğuna değinip, başkan seçilmen gerektiğini söyleyip, içerisinde yüzlerce milyon dolarlık projelerin olduğu bol vaatlerle oy isteyip; seçimden sonra ise “Enkaz devraldık” diye ağlarsan büyük ayıp etmiş olursun.

Basketbol çöktü!

Önceki yönetimleri seçilmeden önce, “Amatör sporlara değer vermiyorlar” diye yerden yere vurup, seçildikten sonra erkek basketbolunu tamamen, kadın basketbolunu da kısmen çökertip, “Sürünürüm de Fenerbahçe forması giymem” diyen efsane kaptanın Işıl Alben’le yetersiz yöneticilerin aracılığıyla para konuşmaya kalkarsan çok çok büyük ayıp etmiş olursun.

İcraat yerine vaat kurnazlığına kaçarsan, bir Divan Kurulu Toplantısı’nda yüzüne karşı Hayri Ağabey’in, “Kardeşim hiçbir projeniz yoksa neden bu kutsal göreve talip oldunuz?” sorusuna, kafanı öne eğmek yerine pişkin pişkin gülersen ayıpların çok çok çok büyüğünü yapmış olursun.

Ancak ve ancak!

Sen kulübünün kurucusu, ülke sporunun temelini atan Ali Sami Yen’i anmak için bir pazar sabahının birkaç saatini mezarlık ziyaretine ayıramıyorsan, Galatasaray Spor Kulübü Başkanlığı koltuğunda oturan bir kişi olarak tüm Galatasaraylılar’a karşı affedilmez bir ayıba imza atmış olursun!

Ali Sami Yen’in kabri başına gelmeni engelleyen mazeretini başta ben olmak üzere tüm Galatasaraylılar çok merak ediyor.

29 Temmuz 2018, Pazar 17:01
YAZININ DEVAMI

‘’Hocamı darlama!‘’

Mali sıkıntıyı çözebilmek, oyunculara maaşlarını ödeyebilmek için ideal 11’den adam satılmazsa o 11 dünyadaki tüm takımlarla başabaş mücadele edebilir. Kazanır ya da kaybeder ama yeryüzünde peşinen teslim olacağı bir ekip yok. Sıkıntı ideal 11’den sonrası, hadi 14’ten sonrası diyelim. Ama 15’inci oyuncu yok, Muslera sakatlansa yerine geçeceklere kimsenin güveni yok, Gomis yoksa gol, Rodrigues yoksa dikine saldırmak yok. Serdarsız defansta ise Maicon arkadaşlarıyla beraber çok zorlanıyor. Uzatmaya gerek yok; bir önceki yönetim son kurşunla şampiyon olabilecek bir 11 kurabilmiş. Tek kulvarda bu takım yine şampiyon olur. Türkiye Kupası’nda da yedek takım çeyrek finale kadar rahat çıkar.

Terim hedef küçültmez

Ancak bu sene Şampiyonlar Ligi var. Fatih Hoca’yı “Lige mi asılsam Şampiyonlar Ligi’ne mi” diye düşündürmeye yönetimin hakkı yok. Siz belki hedef küçülttünüz ama Fatih Terim’in hedefleri asla küçülmez. Sezon ortasında moda sloganla “Hocayı darlarsanız”, o da gitmek zorunda kalırsa tutunacak tek dalınız kalmaz. “Enkaz devraldık” diye yaptığınız konuşmaların son kullanım tarihi geçti. Taraftarı oyalayabilir ancak kandıramazsınız. Derhal gereğini yapın ve 11’i zorlayacak 2-3 transferi Fatih Hoca’ya hediye edin. Seçim sürecindeki söylemlerinizin yalan olmadığını ispatlayın. Hazırda bekleyen sponsorları, para yağdıracak projeleri merakla bekliyoruz. Basketbol başta olmak üzere tüm amatörlerin üzerine serdiğiniz ölü toprağını kaldırmak için çabaladığınızı icraatlarla gösterin.
Sayın Mustafa Cengiz, taraftarın kandırılamayacağını en iyi sizin bilmeniz gerek. Neden çıkıp neleri yapamayacağınızı da anlatmıyorsunuz. İnandırıcılık, samimiyetle başlar. Tüm Galatasaray Camiası ağzınıza bakıyor, haberiniz olsun artık oyalanmaktan bıktılar.

Medya şarlatanları

Şu ana kadar yapılan tek transfer Muğdat. Belki silinip gidecek, belki de dünya yıldızı olacak; onu performansı belirleyecek.
Transferi hiçbir Galatasaraylı’da “Drogba alındı” etkisi yaratmadı, ta ki 2 medya şarlatanının videosu sosyal medyaya düşene kadar.

Bu 2 kurnaz istemeden öyle bir etki yarattılar ki Muğdat artık hepimizin oğlu, kardeşi, ağabeyi.
Örneğin, transferine sıcak bakmayan benim düşüncelerim bile 180 derece değişti. Muğdat’ın başarılı olmasını ailemden birinin başarılı olmasını istediğim kadar istiyorum.
Bir insanın ismiyle dalga geçmek en hafif tabirle aşağılık bir davranış. Sanırım akıllı olanı yine her zamanki gibi, “Benden konuşulsun da ne konuşulursa konuşulsun” peşinde. Diğeri ise binmiş akıllının kayığına 3 kuruş için bugüne kadar kazandığı itibarı yerle bir ediyor.

19 Temmuz 2018, Perşembe 10:31
YAZININ DEVAMI

‘’Galatasaray ve dolar‘’

- 2 Ocak 2018, 1 dolar 3.76 liraya eşit.
- 12 Temmuz 2018, yani 6 ay 10 gün sonra 1 dolar 4.76 lira.
- Fark kabaca % 25.
Aslında yazının başlığı “Türk Futbolu ve dolar” ya da “Türkiye ve dolar” olsa da çok uygun olurdu. Döviz kuru farkı aslında Galatasaray’ın, futbolumuzun değil ülkemizin problemi. 6 ayda hepimiz %25 fakirleştik. Ekonomi yazarı değiliz ancak dövizin futbolumuz üzerindeki etkilerini de görmeyecek kadar kör değiliz.

3 büyükler göreve!

Türk Futbolu’nun 3 lokomotifi var. Elde ettikleri başarılara bakarsak; sırasıyla Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş. Bu 3 kulübe büyük iş düşüyor. Bugün itibarıyla bir masanın etrafına federasyon başkanını da alarak oturmaları ve futbolumuza yeni bir yol açmalılar.
21 yaşında, kariyerinde hiçbir başarısı olmayan Nijeryalı bir delikanlının dünya devi Galatasaray’a maliyeti yıllık 2 milyon euro’nun üzerinde. Bu gidişatla her 6 ayda bir de üzerine %25 döviz kuru farkı eklenecek lira bazında.
Örneğimiz en ucuzundandı; pahalı ağabeylerinden kurulu 30 kişilik bir kadro var geride. Hocası var, teknik heyeti var, menacerler var! Basketbolu var, voleybolu var, yüzmesi var, sutopu var.
50 tane Riva’n, 80 tane Florya’n olsa bu sistemde batmaya mecbursun. Örneğimiz Türkiye’de en fazla gelire sahip Galatasaray’dı. Diğerleri ne yapsın, Anadolu kulüpleri ne yapsın!

Belediyeler altyapıya!

3 büyük kulübümüzün başkanları vakit geçirmeden olağanüstü toplanmalı ve anlaşarak ellerinde ne kadar dövizle maaş alan sporcusu varsa satılığa çıkarmalı. Satamadıklarınla altyapını birleştirir bu seneyi halledersin. Gelecek sene ise liglerimizdeki tüm takımlar altyapılarıyla mücadele eder.
Belediyelerin kurduğu takımlar kapanır, yerine binde bir maliyetine, “Futbolcu fabrikaları” açılır.
Sizi bilmiyorum ama bu benim hayalim. Rus’a, Arap’a, Çinli’ye satılacağıma kendimin efendisi olmaya devam ederim, UEFA finansal fair play diye ensemde boza pişiremez, Şampiyonlar Ligi gruplarında 3’üncü değil de en kötü 4’üncü olurum. İçeride ise kimin altyapısı güçlüyse o şampiyon olur, diğerleri de arkasına sıralanır.
Çok değil, 5 yıl sonra bugünkü seviyemize, 10 yıl sonra da Dünya Kupası finalisti Hırvatistan seviyesine geliriz. Dünya’ya da futbolcu satmaktan başımız döner, ekonomimizin seyri değişir.

Her türlü destek lazım

Bu hayali gerçekleştirebilmek için öncelikle Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş’ın anlaşmaları, federasyonun yaptırıcılığını kullanması ve diğer kulüplerimizin de ağabeylerine uymaları şart. Büyük bir uyum için tek adam rejiminin desteğine de ihtiyacımız var. Futbol kurtulursa ülkenin de kurtulabileceğine bu topraklar üzerinde yaşayanların inancı oluşacaktır.
İş artık lokal rekabetten çıkmış, bir ölüm-kalım meselesine dönüşmüştür. Kulüplerimizin borçları artık milyarlarla ölçülüyor. Büyüyerek kurtulamayacağımızı acı bir şekilde öğrendik. Sıra özümüze dönerek kurtulmayı denemekte; en azından futbolda.

12 Temmuz 2018, Perşembe 12:21
YAZININ DEVAMI

‘’Cavanda nasıl satıldı?‘’

Galatasaray’da 20 Ocak seçimiyle beraber sanal alemde tuhaf bir grup belirdi. İşleri güçleri Dursun Özbek ve daha önceki başkanları karalamak ve Mustafa Cengiz’i ilahlaştırmak.

Rahmetli Ali Tanrıyar’dan bu yana çok sıkı bir şekilde Galatasaray Başkanlarını mesleğim icabı takip etmişimdir. Hepsinin büyük emeği geçmiştir kulübe. Kimi malını, kimi canını vermiştir, kimi ikisini birden. Hepsi de irili ufaklı hata yapmıştır. Hata yapılır; hata çalışan insanın lüksüdür. Hiç hatasız, hiç çalışmamış olandır.

Gelelim konumuza

Ne dedik! 20 Ocak seçimleriyle beraber yeni Galatasaraylılar türedi. Ben onlara “EnGalatasaraylılar” diyorum. Genelde cahil ve ergenler. Bir yerden bilgilendiriliyor ve sorgulamadan bu bilginin peşinden küfür kafir gösterilen hedefe saldırıyorlar. Bir de bunlara uyan normal Galatasaraylılar var. Bayağı bir kalabalık yapıp kulübü idare ettiklerini sanıyorlar. Oy kullanan sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor ama onlar kulübü yönettiklerini sanıyorlar ya da gönüllerindeki ilahın kulübü yönetebildiğini sanıyorlar.
Henüz erken 5.5 ay oldu başa geçeli Mustafa Cengiz’in. İki renkli cumartesi dışında icraatı yok. Seçimler öncesindeki vaatlerini yerine getiremediği gibi selefini eleştirdiği birçok konuda çaresiz kaldığının farkına vardı; sessizliğe gömüldü.

Birkaç vaadini hatırlatayım

- Forma sponsorunu beğenmeyip “Daire fiyatına sponsor bulmuşlar. Bizim sponsorlarımız hazır” demişti. Hâlâ aynı reklam var formada!
- “Her dalda şampiyonluk, Galatasaray ikinciliğe hiçbir yerde oynamayacak” dedi seçim öncesinde ancak başa geçince tüm sözde ve gerçek amatörleri ölüme terketti.
- “Galatasaraylı futbolcu beraberliğe prim almaz. Sözleşmelerin tamamını revize edeceğiz” diye gürledi. 1 puana 8 bin lira prim alacak yeni kontrat yapan Muğdat. Eski futbolcuların kontratlarında ise bir virgül bile değiştiremedi. Yani Galatasaraylı futbolcular hâlâ beraberliğe prim alacaklar. Ortalama 10 kez berabere kalsa Galatasaray bu sezon, her maçta da 13 futbolcu oynasa, 1 milyon lira toplam beraberlik primi ödenecek sahadaki futbolculara. Bunun yedek kulübesi var, kadrodaki fıtbolcusu var, teknik heyeti var, idari kadrosu var. Var Allah var.
Daha örnekleri çoğaltabiliriz ancak sevimsiz olur. 5.5 aylık başkanı fazla zorlamayalım! Ancak kendisinden geçmişi karalayarak günü kurtarmaya çalışmasını değil, inanılacak söylemler barındıran, kendi hatalarına da yer verdiği samimi açıklamalar bekliyor Galatasaray camiası.
Zormuş değil mi başkanım Galatasaray’ı idare etmek!

Cavanda’da kelebek etkisi bile yok!

1 Eylül 2017 tarihinde Standart Liege’e Cavanda’yı kiralarken yapılan anlaşma şu şekilde.

“Profesyonel futbolcularımızdan Luis Pedro Cavanda'nın 2017-2018 sezonunun sonuna kadar Royal Standard de Liège (Standard) kulübüne geçici transferi konusunda anlaşmaya varılmıştır. Buna göre, Standard kulübü Şirketimize net 500.000 Euro geçici transfer bedeli ödeyecektir. Ayrıca, Standard Kulübü 20 Mayıs 2018 tarihine kadar net 1.500.000 Euro transfer bedeli ödemek kaydıyla futbolcuyu satın alma hakkına sahip olmakla beraber bu opsiyonunu kullanması ve 15 Eylül 2018 tarihine kadar futbolcuyu bünyesinde tutması halinde Şirketimize transfer bedeline ek olarak net 900.000 Euro daha ödeme yapacaktır. Bu iki şartın gerçekleşmesi durumunda satın alma bedeli toplam net 2.400.000 Euro olacaktır."

Anlaşılacağı üzere Liege kulübü geçen eylülde yapılan anlaşmayı futbolcudan memnun kaldığı için uzatma kararı almış, o kadar.

Başka bir dille söylersek; Mustafa Cengiz ve arkadaşları şapkadan tavşan çıkarmamışlar. Sermaye artırımı, Ndiaye satışı, kurulan şampiyon kadro gibi Cavanda piyangosu da hep eleştirdikleri eski yönetimin hediyesi kendilerine.

03 Temmuz 2018, Salı 12:40
YAZININ DEVAMI

‘’Yalancının mumu!‘’

Biz birbirimize o kadar çok benziyoruz ki; o anı kurtarmak adına her türlü yalanı söyleyebiliyoruz. Mahallenizdeki bakkalda da görebiliyorsunuz evdeki çocuğunuzun ağzından da duyabiliyorsunuz. Siyasi parti liderleri de söyleyebiliyor renklerine gönül verdiğiniz kulübün başkanı da yalana başvurabiliyor. Kişi, meslek, siyasi parti, kulüp; hiç değişmiyor. Önüne gelen yalan söylüyor artık ya da karşısındakini aptal yerine koymaya çalışıyor. Günümüz Türkiyesi’nde bir milim ilerlemek için insanların gözüne baka baka yalan söylemek ayıp sayılmıyor. Yalanı ortaya çıkan yeni yalanlara baş vurarak yalanını örtüp bir milim daha yukarı çıkmaya devam etmek istiyor. Yalanı yakalanan utanmadığı gibi yakalayanlar da ayıplamıyorlar. Artık her şey yalan üzerine kurulmuş ülkemizde. Kim daha afili yalan söylerse bir adım öne geçiyor.

Küçük Amerika!

Böyle değildik biz aslında. Yalandan korkardık yılandan korkmazdık. Yalancının evi yanardı da inanmazdık. Yalancının mumu yatsıya kadar yanardı.

Neden böyle olduk biz, neden 3 gün önce kara dediğimize bugün hiç sıkılmadan ak diyebiliyoruz, neden doğruluktan uzaklaştık. Kapitalizmin esiri mi olduk? Neden artık 2 yerine 12 ayakkabımız var? Neden markete girince lazım olanın yanında ıvır zıvır da doluyor o sepete? Neden yürüyerek gideceğimiz yere araba ile gitmeye gayret ediyoruz? O arabayı da neden hep daha iyisiyle değiştirmek istiyoruz? Amerika Birleşik Devletleri’nden sonra en fazla 4 çeker (jip) bizde, hem de dağlık kırlık şehirlerimizde değil İstanbul’da, Ankara’da ve her kaldırımda! Küçük Amerika mı olmak istiyoruz lanet olası Hollywood filmlerine öykünüp? Yoksa çoktan olduk mu? Bir çift fazla ayakkabı için mi, alışveriş sepetinde fazladan 2 parça mal için mi, daha büyük araba için mi yalan söyleyebiliyoruz bu kadar rahat?

Nasıl spor yazısı?

Spor bunun neresinde diye soracaksınız. Bayram arifesi bu seferlik böyle olsun. Biliyorum ki bu yazıdaki sitemlerin o yalancılar üzerindeki etkisi bir kelebeğin kanat çırparak dünyanın dönüşüne olan metaforik etkisinden bile az. Bir kişi bile bu yazıyı okuyup yalandan vazgeçerse ne mutlu bize.

Hayat yarışı bu kadar çirkinleşmiş olabilir! Beni ilgilendirmiyor, bana kalacak olan en büyük mirasım anne ve babamdan aldığım dürüstlük dersleri. Şimdi de yalansız bir evde yaşamanın tadını çıkarıyorum; çocuklara da yalanın en kötü şey olduğunu öğretmeye çalışıyorum. Şu aşamada elimden gelen bu kadar. Vazgeçmeyeceğim; doğruluktan ayrılmayanlar en sonunda kazanacaktır.
Hepinize iyi bayramlar.

14 Haziran 2018, Perşembe 11:26
YAZININ DEVAMI

‘’Saray'da deniz bitti!‘’

Galatasaray’da başkan seçilmek çok zordur bununla beraber Galatasaray’ı başkanlık koltuğundan yönetmek içi sivri pençeli kedilerle dolu çuvalda misket havası oynamakla eşdeğerdir.
Son başkanlar Faruk Süren, Mehmet Cansun, Özhan Canaydın, Adnan Polat, Ünal Aysal, Duygun Yarsuvat ve Dursun Özbek; Cansun ve Yarsuvat hariç (palyatif, geçici, bir dönemi geçiştirmek için o koltuğa oturdular, icraatları olmadı) eteklerine teneke bağlanarak gönderildiler. Mustafa Cengiz’in kaderi de çok farklı olmayacak. Gelen haberlere göre de kaçınılmaz son çok uzakta değil!

Satamıyorsan sağıra yat!

UEFA, Galatasaray’ı silkelemedi ama elini bağladığı ipleri de gevşetmedi. Belli ki Galatasaray’da mali disiplini UEFA sağlayacak. Bu şartlarda oyuncu satacaksın ki eksik mevkilere takviye yapabilesin. Satamayacak gibiysen de geçen sene seni şampiyon yapan çocukları Çin’e, Katar’a pazarlamaya çalışıp değersizleştirmeyeceksin. En önemlisi sürüyü beslemek için kurban vermeyi aklına getirmeyeceksin. Ndiaye’nin gidişini arkadaşları telafi edebildiler. Ancak Gomis’i ya da Muslera’yı diğer futbolcuların birikmişlerini ödemek için elinden çıkartırsan o taraftar sana öyle bir black friday yapar ki ne olduğunu anlamadan kendini kapının önünde buluverirsin.
Eyy en tecrübeli ve acar yöneticisi Abdurrahim Albayrak olan yönetim. Anladık planınız projeniz yok, paranız da yok, pazarcı gibi bağırmadan futbolcularınızı da satamıyorsunuz; o zaman elinizdekilerin değerini bilin. Örneğin Feghuli ile Belhanda’yı itibarsızlaştırmayın. Anlaşılan yine onlarla savaşacaksınız cebinde 150 milyon dolar ile gelen Ali Koç’un yeni Fenerbahçesi’yle. Bir aynaya bakıp sorsanıza Allah aşkına, “Ben cebimde neyle geldim?” diye. Ben kendi adıma bu çaresizler mangasını önümüzdeki sezon takımdan kimseyi göndermemeyi becerebilirlerse başarılı sayacağım. Yine de söylemeden geçemeyeceğim; Nagatomo şart arkadaşlar, gözleri güzel olduğu için değil alternatifi olmadığı için.

Para para para

Futbol takımı için kısa vadede 20 milyon euro’dan fazlasına ihtiyaç var, transfer gerek, basketbol ve voleybol bu kez gerçekten sahipsiz, su sporlarında Emre Danişmend’in yerine profesyonel-fahri 10 küsür adam aldın hâlâ yalpa durmadı, üstelik sutopunda namağlup şampiyonluğa giden takımın dengesini öyle bir bozdun ki ENKA final serisinin son maçında yüzyılın hezimetini yaşattı her sene şampiyon olan takıma. Diğer amatör sporların teslim edildiği isimlere bakıp hiç yorum yapmamayı tercih ediyorum.
Toparlarsak, kulübün geri gitmemesi için öncelikle gelir getirecek projelerin olmalı, projen sportif başarıya endeksli ise cebinde paran olmalı. Bunların ikisi de yok Mustafa Cengiz ve arkadaşlarında. Olmuşları da topladılar ağaçtan, yediler bitti. Çok yakın bir gelecekte “Beceremedik, hadi bize eyvallah” lafını duyarsak hiç şaşırmayacağım!

09 Haziran 2018, Cumartesi 16:07
YAZININ DEVAMI