Arama

Popüler aramalar

‘’Saray'a yakışıyor‘’

Galatasaray’ı rakiplerinden ayıran en büyük fark gerçekten genlerinde saray asilliği olmasıdır. Galatasaray Lisesi 1481 yılından temellerini atmaya başlarken saray görevlilerinin çocuklarını eğitmeyi hedeflemiş daha sonra da Mekteb-i Sultani adını alarak sultanların çocuklarını hayata hazırlayan bir eğitim ocağı olmuştur. Galatasaray Spor Kulübü de bu geleneğin takipçileri tarafından kurulmuş ve bu günlere kadar milyonlarca taraftarının da verdiği güçle bir dünya devi haline gelmiştir.

Önceki gün mali genel kurul vardı, kamuoyunda “Büyük tartışmalar yaşanacak, kavga çıkacak, ibra edilmeyecek, yetki vermeyecekler, istifalar havada uçacak” lafları konuşuluyordu. En saygın bildiğimiz isimler bile bu girdaba katılmış salya salgılamayı artırmışlardı. Saat 10.00’da başladı genel kurul. Saat 11.00’de fanatik.com.tr’ye günün haberini göndermek için klavyenin karşısına geçtim. “Mali Genel Kurul’dan yönetim ne istiyorsa hepsini alacak” yönünde haberimi gönderdim. Risklidir böyle haberler yapmak ama Galatasaray’ın genlerini çözdükten sonra yanılma payı neredeyse sıfırdır. 1200 civarında katılım ve tam 11 saat süren bir maraton. Birkaç reklam peşinde koşan, eskinin hesabını “Kralcı” rolüne soyunarak çıkartmaya çalışan kişilerin gerginlik yaratma çabalarına sadece alkışlarıyla son veren bir hazırun. Yanlış anlaşılmasın o birkaç kişi de terbiye sınırlarını zorlamadılar, şov yaparak sadece toplantının birkaç saat daha uzun sürmesine neden oldular o kadar. Yani büyük kavgalar beklene ngenel kuruldan duyulan tek ses Galatasaray’ın efendilerinin alkışlarının çınlamalarıydı.

Başkan gövde gösterisi yaptı Başkan Ünal Aysal’a hem yetki verildi hem de ibra edildi. Belki 3-4 kişi aleyhte el kaldırdı. Bu kadar büyük bir çoğunlukla istediklerini alabileceğini belki Ünal Aysal bile tahmin etmemişti. Tüm yönetici arkadaşları ile beraber camiadan büyük bir güvenoyu aldılar. “Top çizgiyi geçmeyince bütün bunlar oluyor” diyen eski iktidara da genel kurul üyeleri tarihi bir cevap vermiş oldular. Çünkü top bu sene gerçekten çizgiyi geçmiyor. Umarım o eskiler komplo teorilerinden kendilerini arındırıp suçu aynada aramayı akıllarına getirirler.

15 Nisan 2014, Salı 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Galatasaray eziyor!‘’

Belli ki hafta içinde yapılan çalışmalar, Başkan Ünal Aysal'ın Florya ziyaretleri, futbolculara yapılan barbekü partileri, birlik ve beraberliğin tekrar sağlanması adına yapılan tüm organizasyonlar, sakatlara yapılan müdahaleler meyvesini vermiş, Galatasaray ezeli rakibini Yeni Sami Yen'de ilk devrede neredeyse ezdi. Ama 10 kişi kalmış rakibi önünde oynadığı bir ikinci devre var ki evlere şenlik.
1-0'lık ilk devre sonucu oyunu yansıtmıyordu, herkes ikinci yarıda Galatasaray'ın eksik rakibi karşısında farkı artıracağını tahmin ediyordu ama sahada dengeli bir Fenerbahçe vardı. Devre arasında Ersun Yanal ne dediyse futbolcularını maça tekrar motive etmiş. Mancini ise ne söylediyse bence bir daha söylemesin. Galip geldiği maçta bile hoca ile Selçuk kapışıyor. Bu nasıl bir şey anlayabilmek mümkün değil. Selçuk durduk yerde oyundan çıktı, Mancini bu duruma delirdi. Önce sahaya geri gönderdiler, sonra tekrar çıktı. Formasını hocasına vermek istedi, tribünlerin bir bölümü Selçuk'a destek verirken bir bölümü de ıslıkladı. Neticede bağıra çağıra Selçuk soyunma odasına gitti. Bir dahaki maçlarda sahaya döner mi artık bilinmez. Kriz takım galip durumdayken geldi. Bence birkaç barbekü partisi daha lazım.
Galatasaray 3 puanı aldıysa bu oyunda çok sevinmesi lazım; fark bekleyen taraftarı çıldırtan bir ekip bundan sonraki haftalarda ne yapar çok merak ediyorum. Galatasaray'da herkes aklını başına alması gerek. Bir de formasının hakkını sonuna kadar verenler var. Muslera 40 derece ateşle maça çıktı; helal olsun. Sneijder, Drogba terlerini forma için döktüler, Telles ve Yekta gizli kahramandılar. Melo bir senfoninin sol anahtarı gibi takımı yönetti, hırsını sahaya yansıttı. Taraftarlar da onun hakkını verdiler. Selçuk için söyleyeceklerimiz üst satırlardakilerle sınırlı kalsın. Bu maçlarda kabiliyetin değil yüreğin konuştuğunu Sabri gösterdi.

Fenerbahçe ise 2 farklı yüzüyle Yeni Sami Yen'de ilk devrede rakibini coşturdu, ikinci devrede ise korku saldı. Neticede hak eden kazandı, fark 10'a indi, ikincilik için Galatasaray avantajlı durumunu kaybetmedi. Sarı Kırmızılılar'ın bu maç için diyecekleri tek laf var: Buna da şükür.

Provokasyon var

Maçtan önce ısınmaya çıkan Fenerbahçeli futbolcular arasında sivrilen bir isim vardı. Kaleci Volkan; O anda tribünler ne yaparsa yapsın tecrübeli kalecinin koşarken 2 koluyla yaptığı ileri geri hareket kendisine bir milli futbolcu olarak yakışmadı. Sonra kendisine, "Provokasyon yapıyor" denince küplere biniyor. Galatasaray seyircisi ise tahminlerin tersine küfür etmeden maçı tamamlamadı. Gelecek maç hanımlara ve çocuklara hayırlı olsun. Zaten ikinci devrede onlara da bir şeyler oldu, oyuncuların kötü oyununa uyarak yarım saat kadar çekirdek çitlediler. Baktılar ki maç gidiyor; ağırlıklarını tekrar koyarak gerçek kimliklerine büründüler.

Stada bir şeyler olmuş!

Uzun süredir Yeni Sami Yen'in pisliğinden yakınıyordum. Fenerbahçe maçındaki temizlik hareketleri ve stadın genel düzeni hayret verici şekilde pozitif yönde ilerlemiş. Kurumsallaşmadaki ilk etap başarısızlık anlaşılan; uyarılarla yaşanan değişim başarıya doğru bu büyük mabedi gerçek bir Aslan Yuvası'na çevirmiş. Devamının gelmesi tabii ki en büyük temennimiz. Bir basın mensubu olarak emeği geçen tüm emekçilere teşekkür ediyorum.

06 Nisan 2014, Pazar 20:00
YAZININ DEVAMI

‘’TMSF bile el koyabilir ama UEFA'dan men gelmez!‘’

Galatasaray’ın başında kara bulutlar dolaşmaya başladı. Herkes en kötü senaryolar peşinde; bir tanesinin peşinden de biz koşalım. Maliye Bakanlığı aslı 54, ziyaı da (ceza ya da eksik ödenmiş) 54 olmak üzere Galatasaray’a 108 milyon lira vergi hesabı çıkardı. Sarı-Kırmızılılar bu parayı ödeyebilir, mahkemeye gidebilir ya da 2011 yılının şubat ayında olduğu gibi Maliye Bakanlığı ile uzlaşma masasına oturabilir ki yapılan açıklamalar uzlaşma yönünde.

Zamanlaması manidar!

Tabii ki bu durumu gören fırsatçılar da Galatasaray’ın Avrupa’dan finansal fair-play yani mali disiplinsizlik nedeniyle men cezası alacağını ağızlarında salyalarla savunmaya başladılar. Doğrusunu, olabilecekleri hatta en kötü senaryoyu anlatalım.
Galatasaray’a bu ceza Twitter yasaklarına verdiği tepkinin hemen ardından gelmesi son derece manidar. Bu olayın tabii ki başka bir boyutu; rakipleri kuzu kuzu yasağa uyarken Galatasaray Yönetimi bu konularda pasif duran taraftarlarına nazire yaparcasına haberleşme özgürlüğünü hem internet sitesinde hem de yeşil sahada savundu. Cezası da hemen peşinden geldi. Şimdi toplam 108 milyon lira vergi ödemesi var, bu havada maliyenin uzlaşmadan yana olmayacağını düşünelim.

Adnan Nas’a sormak lazım...

Nereden geldi bu borç diye kaç gündür herkes bana soruyor. Ben de işin uzmanlarıyla görüştüm ve öğrendiklerimi aktarayım size. Bu vergi tamamen stat gelirlerinden yani kombine koltuk, loca ve bilet satışlarından elde edilen gelirin vergisinden kaynaklanıyor. 2011’de 73.25 milyon liralık borç uzlaşmada 2.93’e indirilmişti. Ama o zamanlar biletler 10 lira ise 1 lirasına Sportif A.Ş. adına fatura kesiliyor 9 lirası ise bağış olarak kabul ediliyordu. Kibarca söylemek gerekiyorsa vergi kaçırılıyordu. Artık öyle değil, 10 liranın 10 lirasına da fatura kesiliyor. Sebebi ise Galatasaray sermaye artırmak için kaynak göstermek zorunluluğuyla karşı karşıya kalınca bağış uygulamasından ayrılmak zorunda kalması. 2011’deki uzlaşmanın en önemli farkı bu durum. Peki Galatasaray günün birinde bu paranın kendilerinden isteneceğini bilmiyor muydu! Tabii ki biliyordu. SPK’ya başka bir teminat verilebilir miydi! Onu da vergi uzmanı olarak yönetici yapılan Adnan Nas’a sormak lazım...

Karamsar olmaya gerek yok

Galatasaray bu borcu uzlaşarak düşürebilir, mahkemede yarıya indirebilir. Meblağ dev gibi dursa da yarıya indirirse 25 milyon Dolar, neredeyse bir tek Amrabat ediyor. Yani enseyi fazla karartmaya gerek yok. Yarıya indirilemezse 1.5 Riera ediyor. Yine de bu yoklukta az buz para değil ama Galatasaray bununla yıkılmaz. Uzlaşma sadece indirimle değil, uzun vadeye yayılarak da yapılabiliyor. 36 ay vade yapsalar senede yarım Riera koyar mı koskoca
Galatasaray’a!

İşte en kötü senaryo

Şimdi gelelim en kötü senaryoya. Maliye Galatasaray’ın hiçbir girişimine “He” demedi, “Hemen öde kardeşim borcunu” diye dayatıyor. Galatasaray da bu parayı bulamıyor ve maliyeye borcunu ödeyemiyor. Jet hızıyla mahkemeler falan sürse en aşağı 2-3 senelik bir süreç. Bu sürede de Galatasaray para bulamıyor diyelim. Devlet de vergisini alamadığı için iflas etmiş bir şirkete el koyuyor. Hani hep duyuyoruz ya haberlerde, “TMSF falanca şirketin hesaplarına el koydu” diye. İşte Galatasaray’ın başına bu da gelse, kayyum da atansa Avrupa’ya gider. Tabii ki o zaman Başkan ve yönetim kurulu üyeleri Devlet’in atadığı isimler olur ama Galatasaray yine TMSF’nin takımı olarak Avrupa Kupaları’na hak edebilirse katılır.

Avrupa’ya gitmemesi için...

Bir kısmın umduğu gibi Galatasaray’ın mali disiplinsizlik nedeniyle Avrupa’dan men cezası alması için daha 10 fırın ekmek yemesi gerekiyor. Futbolcularıyla mahkemelik olması, ödemelerini yapamaması, UEFA’nın denetim listesinde olmasına rağmen yapılan denetimlerden başarısız çıkması gerekiyor.
Lafın özü; vurmak isteniyorsa Galatasaray’a maliyenin kestiği vergi cezasıyla değil içerideki Bizans oyuncularıyla, sermaye artıramaması için yine içeriden çalışanlarıyla, güç savaşçılarıyla vurmak daha kolay ve yıkıcı olur. Tüm zamanlarda Galatasaray’a kimse içerideki “Diğerleri” kadar zararlı olmamıştır.

29 Mart 2014, Cumartesi 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Bu kalp seni unutur mu!‘’

Değişik bir kadro ile çıktı Galatasaray sahaya, as kadro diye düşüneceğimiz elemanlardan ziyade ruh eksikliği vardı ilk onbirde. Galatasaray'ın başına ne gelirse gelsin futbolcularının umursamazlığından geliyor.

Bir de işler kötü gidince herşey üst üste geliyor. Sahanın en iyisi Hajroviç'i kaleye şut çekiyor diye oyundan aldı Mancini. İnanılacak gibi değil. Zaten o kağıtlar uçuşmaya başlayınca Galatasaray'ın burnu beladan bir türlü kurtulamıyor. Sakın kimse "Hakem şöyleydi, rakip böyleydi, federasyon yanlıydı" demesin. Daha 1 ay önce takır takır oynayan takım gitmiş yerine bu ruhsuzlar mangası gelmiş. Hoca mı seçiyorlar, Başkan'ı mı istemiyorlar, yöneticilerine mi bozuklar. Ne olduysa bir anda takımın futbol görüntüsü 180 derece terse döndü. Birkaçı haricinde giden puanlar birşey ifade etmiyor. Ne yazacağımızı şaşırttılar bize. Bu kadar kısa zamanda bu kadar büyük değişim hayra alamet değil. Büyük bir problem var Florya'da ve bunu çözecek kimse yok şu anda orada. Mancini'nin elinde sopa yok tamam anladık da demek ki sadece kağıt yazmakla olmuyor. Tugay'ı seven ve sayan yok, hele yabancılar; hepsi kendi alemlerinde.

Papazlar dert oluyor

Devre sonunda seyirci "Yuh" çekince ikinci yarıya Umut'la başladı. Herkes gol gelir diye düşünürken tek ileri doğru oynamayı düşünen Hajroviç'in oyundan aldı Mancini. Şampiyonluk kaçabilir ama bu Hajroviç'te ısrar etmek lazım, bari o kaçmasın. Futbol camiasında "Papaz" diye bir tabir vardır. Takımdaki kıdemli futbolculara der gençler. Genelde ağabeylik yapıp örnek olurlar ama Galatasaray'ın bugünkü "Papazlar"ı hep başka işler peşindeler. Umarım transfer sezonunda talipleri çıkar da Galatasaray da kan tazeler.

Çok kötü oynamasa da Galatasaray, gol atamayıp yiyorsan hep haksızsın. Rakip lig sonuncusu, yer Yeni Sami Yen. Gerçekten saha dışı bir durum var Galatasaray'da. Maçtan çıkan herkes kızgın, bütün telefonlar "Ruhsuzlar" diye çalıyor. Yönetim ve Mancini ilk kez istifaya davet edildi. Demokles'in Kılıcı Terim sesleri yine yükselmeye başladı. Bu taraftara yazık diyerek şampiyonluğa veda edilen Kayserispor maçını burada bitiriyorum. Yazık, gerçekten çok yazık. Utanmalı bu eserin mimarları.

Bu kalp seni unutur mu!

Türk Spor Tarihi'nin son dönemine damga vurmuş bir isimdi Özhan Ağabey. O herkesin ağabeyiydi; spor bakanının da, mahalledeki bakkalın da, Fenerbahçe tribünlerinin de. Değişik bir insandı, son nefesini verirken bile etrafındakileri düşündü, Galatasaray'ı düşündü. En son maçı Bursaspor - Galatasaray'dı Bursa'dan Galatasaray Lisesi'ne gelerek tarihe adını altın harflerle yazdıran Özhan Ağabey'in. 4 sene geçmiş aradan sensiz Özhan Ağabey, sıkıntılar bildiğin gibi. Para yok kulüpte, herkes birleşmiş üzerine geliyor Galatasaray'ın, Federasyon bildiğin gibi bile değil açık kolluyor. Ne memlekette ne de Galatasaray'da huzur yok. Başkanına küfür eden yönetici var yönetimde.
Gittin gideli iyi birşey olmadı desek abartmamış oluruz. Herşeyden öte sen yine yoksun ağabey başımızda bu sene de.

Galatasaray olmasaydı!

En son haber Ergin Ataman'ın da milli hoca olmasıydı bu öğlen. Resmi olarak Galatasaray izin verdi, destek verdi. Şu bir gerçek ki sıralama yaparsak ülkenin sporları; futbol, basketbol ve voleybol. Üçünün de teknik direktörü Galatasaray'dan. Fatih Hoca Galatasaray'ı dağıtmak için Federasyon tarafından koparıldı, Massimo Barbolini Bayan Voleybol Milli Takımını da yönetiyor. Ergin Ataman Erkek Basketbol Milli Takımı'nın başına geçti.

Bitti mi?

Hayır, Sedat İncesu da Tekerlekli Basketbol Milli Takımı'nın da hocası aynı zamanda. Eee, ne yapıyor bu federasyonlarda görevli insanlar, "Gidin Galatasaray'ın hocalarını alın, gelin" mi tek icraatları. Siyasetten ne kadar nefret etsek yeridir. Federasyonların başına geçmek için spor bilgisi değil, dil uzunluğuna bakıldığı sürece bu iş böyle devam eder.

22 Mart 2014, Cumartesi 18:45
YAZININ DEVAMI

‘’Neredeydin da!‘’

Trabzonspor belki de bu sezonun en iyi futbolunu oynayarak maçı 30'uncu dakikada bitirdi. İnsanın aklına neler neler geliyor.

Sivasspor ligin dişli ekiplerinden, şehirde herşey var; futbol sevgisi, bulunduğu coğrafyaya göre hükümet desteksiz en iyi stadyum, İstanbul'daki devlerin tamamından daha iyi bir zemin. Bir de bu sezon başında Dünya'nın en ünlü futbolcuları listesinde ilk 10'a rahatlıkla girebilecek çalıştırıcı Roberto Carlos.

Ama Karadeniz ekibi maça öyle bir başladı ki lakabını (Fırtına) sonuna kadar haketti.

Kronometre 1.31'de Yumlu, 18'de Olcan, 31'de Henrique. Tamamdır geri dönebilir ilk 45 dakikadan sonra Trabzonspor memlekete. İkinci devrede de Özer skoru belirledi: 4 - 0.

Stres yaramıyor

Herşey çok güzel de; insanın aklına şu soru geliyor. Bu kadar güzel ve pozitif bir futbol ortaya koyabilen Bordo Mavililer'in aklı bu ana kadar neredeydi? Acaba, "Stres Trabzonspor'a yaramıyor" efsanesi gerçekten doğru mu? Hadi hiçbir şeye cevap verme, geçen hafta bu çocukları rahat bıraksaydınız ya be memleketimin en renkli insanları. Belki çok istedikleri Kupa'yı Trabzon'a getiremeyecek ne kadar uğraşsa da Trabzonsporlular. Ama Kupa'yı kaptırdıklarını düşündükleri rakipleri karşısında bir galibiyet bırakabileceklerdi Karadeniz sahillerine. Neyse, olmuşla ölmüşe çare yok.

Onur'u unutmamak lazım

Tamam Trabzonspor iyi oynadı, farklı bir galibiyet aldı. Ancak bu skorda golcülerin rolü kadar Onur'un da kurtardıklarının payı var. Gerçekten şu anda Türkiye'nin en iyi kalecisi. Muslera diyeceklere de, "Ona kaç pozisyon geliyor, Onur'a kaç" diye sormak hepimizin hakkı. Kritik anlarda yaptığı kurtarışlarla bu büyük farkı korudu Onur kalesinde.

Avrupa yolu açıldı

Her ne kadar geç gelen bir güzel futbol desek de Trabzonspor'un Avrupa Kupaları'na katılabilmesi için önemli bir galibiyet. Çünkü Sivasspor bu yolda önemli bir rakip. Ama bu galibiyetle Bordo Mavililer Beşiktaş'ın takipçisi olarak ligde 4'üncü sıraya yerleşti. Karadeniz ekibi için artık bu koltuğu korumak bu sezonun amacı olmalı.

Stressiz maç olunca Cüneyt Çakır da hudutlarımız içerisinde hata yapmıyor.

16 Mart 2014, Pazar 15:50
YAZININ DEVAMI

‘’Artık mucizeler lazım‘’

Bu takımın enteresan bir oyunu var; içeride Aslan, dışarıda hovarda. Deplasmanda bu kadar puan kaybeden bir takımın şampiyon olabilmesi için mucize gerek. Birkaç kez de bu mucize gerçekleşti ama Sarı Kırmızılı futbolcular ayaklarına kadar gelen birçok puan farkını kapama şansını ellerinin tersiyle reddettiler. Zirve yolundaki ezeli rakibi Fenerbahçe ise pazar günü farkı artırmak için ligde yaşam savaşı veren Kayseri Erciyesspor karşısına büyük moralle Kadıköy'de çıkacak. Tartışmasız bu yarışta Fenerbahçe'nin büyük avantajı var.

Neden olmuyor!


Galatasaray Yeni Sami Yen'deki performansının yanına Türkiye'nin hiçbir şehrinde yaklaşamıyor. Maça o kadar tutuk başladılar ki anlayabilmek mümkün değil. İlk devrenin ortalarında dengeyi kuran Sarı Kırmızılılar'ın tek önemli gol tehlikesi Burak'ın ayaklarında eridi. İstanbul'daki baskılı futbol mumla aranırken Melo ve Telles'in Galatasaray adına sahadaki en iyi isimler olması da manidardı. Tabii ki futbol büyük sürprizlere açık bir oyun ama üst üste Fenerbahçe'nin puanlar kaybetmesi de artık mucizelere bağlı. Lafın özü Galatasaray'ın artık şampiyonluk ipini göğüsleyebilmesi için birkaç mucizenin gerçekleşmesi gerek.

Chelsea başka

Deplasmanda bu haftaya kadar 22 puan bırakan Galatasaray'ın tek önemli deplasmanı kaldı; o maçın adı da Chelsea - Galatasaray. Eğer Galatasaray bu karşılaşmadan turu geçecek bir skorla ayrılabilirse tüm deplasman felaketlerini taraftarlarına unutturur. Aksi halde ligde ikincilik de bu sezonki hedeflerine ulaşmakta buruk bir zirve olacak.

Neticede Karabük beraberliği her şeyin sonu değildi ama Sarı Kırmızılı renklere gönül verenler için umutların tükenişi olarak da nitelendirilebilir. Karabükspor için ise Avrupa vizesi alabilmek adına çabaladığı ligde zorlu bir virajı az hasarla tamamladı diyebiliriz. Hakem İlker Meral ve ekibi ise dengeli bir maç yönettiler. Yönetiminin arkasında başka şeyler aramak Galatasaraylılığa yakışmaz.

14 Mart 2014, Cuma 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Arena'da şov‘’

Galatasaray için gerçekten Yeni Sami Yen farklı bir mabet. Önüne kim gelirse çimlere gömüyor. İlk dakikalarda şöyle bir tarttı rakibini Galatasaray. Sonra Sneijder şov başladı. Sol tarafına felç indirdi Akhisar'ın. Önce uzaktan yokladı kaleyi, kaleci son anda kornere gönderebildi topu. Sonra köşeye gitti, bir orta, Drogba kafa ve 1 - 0.
Uzun bir pasta rakibini zarif bir çalımla geçti, sıfıra indi, gerilerden gelen Telles'i gördü ve 2 - 0. Maç zaten burada bitti.

Sonra devam etti Sneijder, Burak ve Drogba'yı besledi ama Galatasaray'ın gol ayakları ilk yarı itibarıyla başka skor üretemediler. İkinci devrede Akhisar'ın kaybedecek bir şeyi yoktu. Gol atmak için saldırmayı planlarlarken dakikalar 55'i gösterirken durum 4 - 0 oldu.

Bu dakikadan sonra karşılaşmanın tek hakimi yine ev sahibiydi. Burak'ın lüzumsuz bir faul istemesinden bir gol yedi ama gün Galatasaray'ın günüydü. Burak, Drogba, Sneijder golleri sıralarlarken rakip defansa bile gol attırmayı başardı Sarı Kırmızılı futbolcular. Zorlu Akhisar maçını da 6 - 1'lik mükemmel bir skorla geçerek Fenerbahçe'nin Trabzon deplasmanında puan kaybetmesini beklemeye başladı.

Ah o deplasmanlar yok mu!


Şu ana kadar Yeni Sami Yen'deki Galatasaray'ın her hafta yazdığı destanlardan bir tanesini okudunuz. Şimdi tüm Sarı Kırmızılı renklere gönül vermişlerin "Ah"larını duyar gibiyim. Çok değil, birkaç deplasmanda buna benzer bir futbol ortaya koyabilseydi Sarı Kırmızılı futbolcular, asla kimsenin puan kaybetmesini beklemeyeceklerdi. Ancak zararın neresinden dönülürse kardır. Deplasmanlarda da bu futbolu tekrarlayabilirlerse kalan 10 haftada şampiyonluk ipini kucaklayabilirler.

10 maç 30 puan

Artık Galatasaray'ın şampiyonluğa ulaşabilmesi için konsantrasyonunu her maçta galibiyete göre ayarlaması gerek. Öyle yapması gerek ki alıştığı zirvede ligi tamamlayabilsin. İlk idmanda Mancini'nin takımı toplayıp "Beyler burada yapabiliyorsanız başka şehirlerde de yapabilirsiniz. Şu ana kadarki deplasman performansınızı unutun, yeni bir sayfa şampiyonlukla beraber sizi bekliyor" demesi lazım.

08 Mart 2014, Cumartesi 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Aslan bir adım önde‘’

Galatasaray bir türlü deplasmanda kazanamıyor. Bu seriyi Rize'de de bozmadı, baştan sona üstün bir oyun sergilediği karşılaşmada yine 2 puanı bırakarak İstanbul'a döndü. Puan farkı şimdi tekrar 6'ya çıktı. Haftaya Fenerbahçe'nin Trabzon deplasmanına gideceğini düşünürsek bu haftayı Sarı Kırmızılılar'ın daha iyi değerlendirmesi gerekirdi. Ama şu andan sonra yapacak bir şey yok. Bundan sonraki 11 haftada bu farkı kapamak için uğraşacak Sarı Kırmızılı futbolcular.

Galatasaray çok kaçırdı

Galatasaray oyuna kontrollü başladı. Bir kaza golüyle geriye düşmemek için temkinliydi. Ancak dozu kaçırınca da 35'inci dakikaya kadar gol atmayı da pek düşünmedi. Küçük bir kıpırdanma Galatasaray'ın bir üst vitese çıkartıyor. Chelsea maçında da aynı sıkıntı vardı. Durgun başlayan Sarı Kırmızılılar dakikalar ilerledikçe kim olduğunu ancak hatırlayabiliyor. Rizespor'un çok basit bir planı vardı ilk devrede. Top Melo, Selçuk ve Burak'a gelince vur tekmeyi. Hakem Abitoğlu da fazlasıyla toleranslı davranınca bu sistem tuttu. Devre sonuna doğru da Melo'nun ceza sahası içerisinde Viera tarafından düşürülmesine sarı kart vermekle yetindi. Tabii ki hakemlerden fazla bir beklentisi yok Galatasaraylı futbolcuların ama emeklere yazık.

İkinci devre Rizespor ataklarıyla başladı, 5 dakikada 2 gol kaçıran Karadeniz ekibi Galatasaray'a sinyali veriyordu aslında ama anlayan kim! Sonra idare Galatasaray'a geçti. Aylar sonra kornerden gelen topa kafayı vuran takımın yeni golcüsü Chedjou golünü attı, tabelayı değiştirdi. Sonra oyunun mutlak hakimi Galatasaray oldu.

Umut ve Sneijder uyumaz bu gece

Önce Umut, sonra da Sneijder maçı kopartacak pozisyonlarda beceriksizlikte zirve yapınca makus talihi değişmedi, Kweuke'nin penaltı golü maçın skorunu tayin etti: 1 - 1. Muslera penaltı pozisyonu haricinde kusursuz oynadı. Chedjou her hafta daha iyiye gidiyor, takımın sürpriz golcüsü oldu. Semih defansın vazgeçilmezi. Veysel, Telles ve Yekta hızlıca takıma adapte oluyorlar. Melo takımın en iyisi. Burak durgun ve suskun, yine başka işlerle uğraşıp esas görevi olan gol atmaya enerji bulamıyor; biraz Semih'e bakıp düşünmeli. Selçuk her hafta irtifa kaybediyor, kendine gelmesi lazım. Sneijder ve Umut maç içinde fena oynamamalarına rağmen öyle goller kaçırdılar ki bu gece gözlerine uyku gireceğinden şüphem var. Neticede Galatasaray yine iyi oynadığı bir deplasman maçından 2 puan kayıpla ayrıldı. Ama enseyi karartmaya gerek yok, bu lig daha çok su kaldırır. Son ana kadar mücadelesine devam etmeli Sarı Kırmızılılar.

Galatasaray taraftarı kendini aştı

Kötü tezahürat, sahaya yabancı madde atmak, küfür... Bunlar Galatasaray taraftarının son yıllarda bilmediği kavramlar. Yeni Ali Sami Yen'i bir kere bile kapatmadı Sarı Kırmızılılar. Halbuki en önemli rakipleri yılda 3-5 maçını çarpık ve insan haklarına aykırı bir uygulamayla sadece kadın ve çocuklara oynuyorlar. Dün Galatasaray taraftarı kendilerine ayrılan bölümü doldurdular. İlk devre boyunca da seslerini Rize'ye dinlettiler.

Sorun maaşlı elemanlarda


Biraz da maç dışında Galatasaray'ın durumunu düşünelim. Ünal Aysal sportif başarıyı kulübe geri getirdi. Ancak mali konularda aynı başarı söz konusu değil. Düşünülen projeler hayata o ya da bu nedenle geçirilemedi. Nasıl ki sportif başarıyı Aysal'ın hanesine yazıyorsak, mali başarısızlığı da Aysal'ın hanesine yazmak gerek. 533 yıllık bir kuruma Amerikan tarzı bir tercihle profesyoneller getirir, 533 yıllık çarkların arasına Japon yapıştırıcısı sıkarsanız, Müslüman mahallesinde salyangoz satarsanız iflas kaçınılmazdır. Camiaya ancak bir Marslı kadar yakın profesyonelleri göreve getirirseniz Galatasaray'ın bir holding olmadığını size sık sık hatırlatırlar. Ki bu profesyoneller belki de Türkiye'nin en pahalı profesyonelleri. Sayın Aysal Galatasaray'ın profesyonelleriyle kendi şirketlerinin profesyonellerinin bordrolarını bir karşılaştırırsa Galatasaray'ın nasıl soyulduğunun farkına kolayca varır.

02 Mart 2014, Pazar 18:50
YAZININ DEVAMI