Arama

Popüler aramalar

‘’El ele zirveye‘’

Karşılaşmaya her zaman olduğu gibi Galatasaray baskıyla başladı ama ilk 10 dakikada 3 tane net gol pozisyonunu bulan Sivasspor'du. İlk dakikalarda yenilecek bir gol hem az sayıda olmalarına rağmen takımı devamlı destekleyen taraftarı terse döndürebilir hem de ilk defa bir takım gibi oynayan futbolcuların moralini sıfıra indirebilirdi. Bu durumda tabii ki bambaşka şeyler yazıyor olacaktık.
Zihinlerdeki en ideal kadroyla çıkarmıştı takımını sahaya Prandelli. Belli ki Başkan Ünal Aysal'la yenilen yemeklerde İtalyan Hoca'ya birkaç telkin yapılmış. Futbolcular da oynamak için Başkan'ın bırakmasını bekliyorlarmış herhalde. Bazen şerden hayır doğar, Galatasaray yönetiminin yaşadığı karışıklık iyi kullanılmış ve takımın üzerindeki ölü toprağı bu olumsuzlukla süpürülmüş.

Birlik çok önemli
Yarım saatte Sarı Kırmızılılar Chedjou ve Burak'ın golleriyle 2-0 öne geçerek kara bulutları dağıttılar. Burak'ın penaltı golünden sonra bütün takımın el ele kulübeye koşması birçok şeyden daha değerli benim için. Bu arada "Yüklemeden ayaklarında top tutamıyorlar, 6 hafta sonra mükemmel oluruz" diyen Prandelli'nin planları tam olarak gerçekleşiyor galiba. Bazen birilerini eleştirmek için çok mu çabuk davranıyoruz acaba, ne acabası kesinlikle öyle. Biraz daha soğukkanlı olmak ve herkese biraz daha toleranslı davranmak daha akıllıca olacak.
Penaltı penaltıydı soran olursa. Tartışmaya bile gerek yok. Değişik sistem Galatasaray'ı ileri çekmiş ama herşeyin oturması için daha zaman var ve çok çalışmak gerek.

Ecel terleri döktüler
İkinci devre beklenen olmadı. Risk alan Sivasspor gedik vermeyince Galatasaray'ın bütün planları alt üst oldu. Sayısız gol fırsatından yararlanamadılar ama Hakan Balta'nın hücum bölgesinde yaptığı büyük hatayı da Chirisantus affetmedi. Galatasaray özellikle maçın ikinci devresinde çok iyi oynayan Sivasspor karşısında ecel terleri döktü. Konuk ekip diriliği ve çabukluğuyla sergilediği futbolunun karşılığını alamadı. Yakalanan gol pozisyonlarında biraz daha dikkatli olsalar 3 puan onların hanesine yazılacaktı.
Ancak Galatasaray iyi oynadığı, mücadele ettiği, taraftarıyla barıştığı, yeni bir sistem denediği maçtan altın değerinde 3 puanla ayrıldı. Chedjou, Olcan, Muslera, Sneijder ve Dzemaili Galatasaray'ın iyileri arasındaydılar.

Hakemler iyi değil
Hakem bu maçı kaldırabilecek bir yönetim gösteremeyeceğinin sinyallerini ilk dakikalardaki sertliklere göz yumarak verdi. Karşısında iyi niyetli futbolcular olmasa çok sıkıntı yaşayabilirdi. Bir tek kötü niyetli kaleci Ertuğrul vardı ve Olcan'a bir sarı kart aldırarak başını göğe erdirmiştir artık. Neden böyle ucuz işlere tenezzül eder insanlar bilemiyorum. Darbe olmadığını daha sonra televizyondan seyrettiğinde utanıyor mu acaba bu tür işe kalkışanlar. Her şeyi gören 4, 5 ve 6'ncı hakemlerin bu maçta gözlerinde perde vardı herhalde. Bütün maç dayak yiyen Galatasaraylı futbolculara geçmiş olsun diyorum. Hakemlerin Sivassporlu futbolcular karşısındaki aczi belki de ders kitaplarında okutulacak ileride. Bu kadar aciz yönetim göstermemeleri gerek.

Demirören'e dur!
Galatasaray nelerden şikayet ediyor hep? Federasyon'dan, hakemlerden, Beden Terbiyesi'nden, Sermaye Piyasası Kurulu'ndan, hükümetin sporla ilgili birimlerinden. Bugün bunlara bir unsur daha eklendi; Kozmos. Maç saatinde başlayan anormal yağış belli ki bu sezon talihin Galatasaray lehinde olmayacağının habercisi gibiydi. Ancak o yağmura rağmen zeminin halı gibi kalması Galatasaray'ın zemin sorunu olmadığını da müjdeliyordu. Bu saçma sapan, ne işe yaradığı belli olmayan Passolig uygulaması tribünleri bitirdi. Artık çok acil bir hamle yapılmazsa bir daha stadını hiçbir takım dolduramayacak. Beşiktaş'ı iflasın eşiğine getiren ve kendi taraftarları tarafından kapının önüne konan Yıldırım Demirören'i birileri durdurmazsa Türk Futbolu'nu bitirecek, benden uyarması.

26 Eylül 2014, Cuma 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Aslan'a sihirli değnek lazım‘’

"Geçimsiz insanlar" demek geliyor insanın içinden. Negatiflik yeşil zemine de yansıdı ve büyük umutlarla transfer edilen Olcan ve Mancini'nin 10 kişilik transfer ordusundan tek işe yarayanı Telles İstanbul'da kaldı. Dertsiz başına dert açma uzmanı oldu Galatasaray.

İlk devrede büyük şok

Böyle bir ruh haliyle başladı karşılaşmaya Sarı Kırmızılılar.

Yaşanan bu olaylardan sonra da sürpriz olmadı, Galatasaray'ın Balıkesirspor'a kiralık olarak verdiği Sercan, Sarı Kırmızılı defansın mola verdiği bir anda Semih'i de kullanarak golünü attı. O ana kadar futbol oynamak düşüncesinde olmayan Galatasaraylı futbolcular kısa bir bocalamadan sonra oyun hakimiyetini ele geçirdiler. Tehlike yaratmaya başladılar en azından. Ancak futbol böyle birşey işte ilk devrenin son dakikasında evsahibi farkı ikiye çıkartarak hayalini bile kurmadığı bir avantaj yakaladı. Aslan için de büyük şok tabii ki.

Aslında kötü oynamıyor Galatasaray ama klasik tabirle bal yapmayan arı gibiydi maç boyunca.

Geç gelen değişiklikler
İkinci devreye Prandelli değişiklik yapmadan başladı. 15 dakika boyunca da poziyon bile bulamadı. Takım 2-0 mağlup, neyin riskine girmiyorsun hocam. Mevcut takım ilerleyemiyor bile. 60'ta Bruma'nın yerine Emre, djemaili'nin yerine de Umut Bulut girdi.

Risk mi? Risk.

Yeterli mi? Hayır.

Beklenen risk neredeyse 80'de geldi; Yasin'in yerine Pandev girdi. 10 dakikada kaç gol atmayı planlıyor acaba Prandelli.

Neticede Galatasaray lider olarak gittiği sonuncu sıradaki Balıkesir deplasmanından puansız döndü. İlk devredeki futbolu bile arattı Sarı Kırmızılılar ikinci yarıda. Galatasaray Camiası'nın elbirliğiyle 1.5 yıldır uğraştığı dibe vurdurma operasyonu sonuç verdi. Umarım bu gördüğümüz diptir ve Galatasaray taraftarının beklediği takım geri döner. Kendi açımdan çok fazla umudum yok, tabii ki Prandelli'nin bize şu ana kadar göstermediği sihirli bir değneği yoksa!

3 forvetle oynadığın bölümde bile cılız ataklarda golleri Chedjou kaçırıyorsa çok değneğe ihtiyacı var İtalyan çalıştırıcının.

20 Eylül 2014, Cumartesi 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Aday olur, başkan seçilir‘’

Sancılı bir süreç sona erdi, en azından eteklerdeki taşlar döküldü ve Başkan Ünal Aysal seçim kararını aldı. Tüzük’te yazdığı gibi bir ay sonra yapılacak seçim. FANATİK okuyucuları için sürpriz olmadı, ilk andan bu yana seçim
olacağını okudular bu satırlardan. Şimdi sıra kimin aday olacağında hatta Ünal Aysal’ın tekrar aday olup olmayacağını öğrenmekte. Haziran’dakine “Baskın seçim” dendi ama bu daha da “Baskın”. Fakat bu kez durum biraz farklı. Ünal Aysal’ı Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı yetkisi konusunda Galatasaray Divan Kurulu’nun önde gelenleri çok sıkıştırdı. Başkan da “Bana yumruk atarsanız ben de size atarım” diyerek 1 ay sonrasına seçim koydu. Divan Başkanı İrfan Aktar’a adayların 100 imzayla aday olarak önerildiklerini, neredeyse 50 kişilik kurullarıyla birlikte sunmaları için tam 15 gün süreleri var. Çözüm için geleceğini iddia eden kimsenin kolay kolay aday olabileceğini sanmıyorum. Çünkü seçilse bile başkanlığa oturduğu ilk gün kendisini Prandelli’nin, Sneijder’ın, Selçuk’un, Burak’ın ve bütün takımın ödemeleri bekliyor olacak. Planlarını uzun vadeli yapamamış yeni bir başkan o anda Riva’yı değil, oturduğu sandelyeyi satmayı bile düşünebilir. Bu abartı ama 15 günde çözüm üretebilecek bir ekibin toparlanabilmesi camianın adı Galatasaray olsa bile zor. Neticede Aysal kendi kurduğu oyunu oynuyor ve camiada da başkasının oyununu oynayıp kazanmayı düşünecek kadar hayalperest kimse olacağını hiç sanmıyorum. Aysal da ailesi ve dostlarından alacağı destekle daha güçlü olarak yetkileri almak üzere tekrar başkan seçilecektir. İlk günkü izlenimim bu, değişeceğini de sanmıyorum.

19 Eylül 2014, Cuma 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Uykudaki Aslan‘’

Aslında bu Türk Futbolu'nun sorunu. Büyük umutlarla, büyük paralara alınan yıldızlar vasatın üzerine çıkamıyorlar. 3 yüz bin euro'luk adamla 3 milyon euro'luk adamlar aynı futbolu oynuyorlar. Yazık harcananlara.

Galatasaray neden yenemedi diye soracak olursak; "Henüz takım olamamış çok maliyetli futbolcular topluluğu olduğu için" derim.

Bu takımın şu anda iki büyük problemi var... Biri Selçuk öbürü de Burak! Biri neredeyse benim kadar oynuyor! Ki arkadaşım ve meslektaşım Mehmet Demirkol "Selçuk Türk Futbol Tarihini değiştirecek isim" demişti. 2011'deki oyunuyla yüzde yüz haklıydı. Ama bugün oyundan çıkarken yuhalanıyor. Kankası ve ayakta durmakta zorlanan Burak da ondan farklı değil; beraberlik golünü atmasına rağmen kendine çeki düzen vermesi lazım. Burakcığım lütfen biraz daha gayret, biraz daha ayakta kal, atma kendini boş yere yere. Bu takımın sana ve senin yeteneklerine çok ihtiyacı var.

Tamam bu takımın hocası ve yarısı yeni, gönlümüze göre bütün yabancı takımlara 3 atmak lazım ama olmuyor. Sarı Kırmızılılar'ın ve tüm Türk takımlarının oyuncularının en kısa zamanda aldıkları parayı hak edecek futbolu sergilemeleri lazım. O zaman ne beraberliklerde ne de mağlubiyetlerde statlarımızda "Yuh" kelimesi duyulacaktır. Neticede bu futbol umut vermedi ama Avrupa Fatih'inden umut kesilmez.

Bu nasıl zamanlama!

Basketbol Federasyonu Galatasaray'a istediği cezayı veremese bile çok enteresan bir günü seçti. Sarı Kırmızılılar'ın Şampiyonlar Ligi'ndeki en önemli maçına saatler kala cezasını açıkladı. Belli ki Futbol Federasyonu'ndan sonra Basketbol Federasyonu da Galatasaray'ın başarısızlığı için elinden geleni yapacak. Ne kadar uğraşırsan uğraş, Galatasaray Yönetimi federasyonlara çare bulamazsa bu sene lokal başarı beklemek hayalcilik olur.

16 Eylül 2014, Salı 22:35
YAZININ DEVAMI

‘’Zıııııt Erenköy‘’

Galatasaray’ın her maçından önce maçın önüne çıkacak bir olay oluyor. Bu kez de Melo’nun twitter’dan aldığı ceza ve Galatasaray’ın kendi sahasında deplasman takımı muamelesi görmesi lig maçının önüne çıktı. Bütün foto muhabiri arkadaşlarımız Sarı Kırmızılı futbolcuların Yeni Ali Sami Yen’de çektiği yabancılığı en çarpıcı şekilde görüntülemek için birbirleriyle yarıştılar. Melo’nun cezası ise Süper Kupa finalinde Fenerbahçe kalecisi Volkan’ın aldığı cezanın rövanşı niteliğinde. Bir de tabii ki Federasyon Başkanı ile arasındaki tokalaşma krizinin uzantısı. Eğer Melo kendisinin Türkiye’den kovulması gerektiğini söyleyen Federasyon Başkanı’nın elini sıksaydı bu cezayı almayacaktı ya da bu kadar kolay almayacaktı. Daha önce yöneticisi olduğu kulübün bir futbolcusunun yapabileceği en edep dışı harekete (Nouma’nın tombalası) göz yuman ve affını savunan Sayın Yıldırım Demirören masanın öbür tarafına geçince bir anda ahlak bekçisi kesildi. Karşısında bir Galatasaraylı görünce kırmızı görmüş boğaya dönüyor maalesef Federasyon Başkanımız. Ancak ne yaparsa yapsın seremonideki tokalaşma anında Melo’nun “Zıııııt Erenköy”ü Türk Futbol Tarihi’nde daha kalıcı olacak.

Gelelim maça


Tabii ki hepimizin beklediği gibi başladı maç; tek kelimeyle zevksiz. Taraftarsız maç olmuyor, gerçekten olmuyor. Nasıl ki bu sporun topsuz oynanması imkansız, taraftarsız da oynanmaması gerek. Eskişehirspor'un taraftarları da kocaman statta konsantrasyonunu kaybetti. Seyircisizliğe ve sessizliğe bir çözüm bulamazsak futbolumuzu el birliğiyle gömeceğiz.

Devrenin ilk dakikalarında Es-Es daha etkiliydi ancak dakikalar ilerledikçe Galatasaray baskıyı artırdı. İlk devreden akılda tek kalan herkese göre Dzemaili, bana göre Cumali'nin 40 yıllık olmasa bile 35 yıllık Galatasaraylı gibi oynamasıydı; iyi transfer olarak görmemiştim ama sevinerek yanıldığımı söyleyebilirim. Eskişehirspor'un ise Birkan ile kazandığı ve ofsayt gerekçesiyle sayılmayan golü net ofsayt değildi.

İkinci devre de ilki gibi başladı, Es-Es iyi başladı sonra da yine Galatasaray hakimiyeti ele geçirdi. Parantez arasında Muslera, Galatasaray'ın olmazsa olmazı. Her maç mı insan formunun zirvesinde olur! Alınan 1 puanda çok emeği var.

Neticede Galatasaray çok gol kaçırdığı karşılaşmada 3 puan almayı başaramadı ama gelecek için de umut verdi. Eskişehirspor'un defansı ve kalecisi gelecek sezonun transfer sezonuna yine damga vuracak gibi görünüyor. Bu da bir Anadolu takımının başarısıdır.

Ölümsüz Kral
Metin Oktay'ı andık, takım da serenomide klasik selamıyla ona saygısını gösterdi. Kimsenin birbirine saygısının olmadığı her geçen gün değerini çok daha iyi anladığımız Kral için ne söylesek az, mekanının cennet olduğunu zaten biliyoruz.

13 Eylül 2014, Cumartesi 20:50
YAZININ DEVAMI

‘’Tarladan Fener çıktı!‘’

Yardımsa al İzmir'e, etkiyse oynat Soma'da.

Bilmeyen varsa; Soma Atatürk Stadı'nın zemini Manisa 19 Mayıs Stadı'nın zemininden kat be kat daha iyi durumda. 7 bin de kapasitesi var. Manisa'da ise kapasite 17 bin kişiyle sınırlı. Soma'nın kalbinde oynanacak Fenerbahçe - Galatasaray maçı Soma tarihine damga vururdu. Sadece beleşçileri engellesen toplanacak para eşitlenir. Zaten salt hasılat düşünülse; al maçı İzmir'e her isteyen gidebilsin. 4 kat daha fazla para toplanır. Bu tür organizasyonlarda para en son düşünülecek konu, nasıl olsa toplanır o bir şekilde. 150 yerine 500 lira yaparsın bilet fiyatlarını yine daha fazla para toplanır. Ancak bizim federasyon ve yöneteni böyle ince düşünemeyecek kapasitede; söz kapasiteden açılmışken maalesef kapasitesi kıt bir ekip yönetiyor Türk Futbolunu. Ne diyelim, kaderimizmiş çekeceğiz. Herkes bir şeyler yapmalı ve bir an önce bu ekibin ilişiğini Türk Futbolu'ndan kesmeli.

Gelelim maça
İki ekibin de hocası yeni ve kendilerini kanıtlayabilecek ilk dev sınava göre çıkardılar takımlarını.

Galatasaray'ın beklentisi olan ayakları Sneijder ve Burak ilk devrede neredeyse sahada yoktular. Prandelli ikinci devre Hollandalı'yı oyundan aldı ama Burak mecburen sahada kaldı. Bu takıma yırtıcı bir golcü şart. Bu arada takıma yeni katılmasına rağmen Olcan diğerlerinden daha "40 yıllık Galatasaraylı" gibi sahada boy gösterdi. Sonuçta devrenin en tehlikeli hareketi de onun ayağından geldi. 36'ncı dakikadaki şutu maçı seyredenleri ilk devrede heyecanladıran neredeyse tek pozisyondu. İlk 45 dakika da kısır futbol ve pozisyonsuzlukla başladığı gibi bitti.

Devrede çirkinlik
Sahaya iki takım taraftarları da eline geçeni fırlatmaya başladılar. Otelde Galatasaray Başkanı Ünal Aysal'a yapılan sözlü saldırı olacakların habercisiydi. Soma'daki felakete mazur kalan kardeşlerimizin acısının üzerine bu yapılanlara akıl erdirebilmek mümkün değil. Bu konuyu burada kapatmak en akıllıcası olacak kendi adıma. Umarım bunlar son olur ama hiç inancım yok.

Fenerbahçe ablukası
İkinci devrenin son 20 dakikası Galatasaray için bir kabustu. Galatasaray maçı uzatmaya götürdü ama ecel terleri de döktü. Sarı Kırmızılılar belli ki hazırlık dönemini iyi geçirmemişler; kondüsyon yerinde değil, acil tedbir lazım. Fenerbahçe lige daha hazır bir görüntü çizdi maçın son bölümlerinde. Galatasaray'da gözde çıkarılan Chedjou Sarı Kırmızılılar adına maçın kahramanıydı; Muslera'yla beraber.

Kupa Fenerbahçe'nin
Neticede kazanmaktan çok bu felaket zeminde sakatlanmamak için oynayan iki takım oyuncularını tebrik etmak lazım. Son ezeli rekabette futbolcular arasındaki en sakin maçtı. Kaleci Volkan ise penaltılardaki sinir harbini kazanan isimdi. Hakemi de etki altına aldığı reddedilemez bir gerçek ama bu maçların kazananı bu şekilde belli oluyor. Melo'ya yaptığı hareket kesin kırmızı karttı. Hakemin acizliği de burada ortaya çıktı. Volkan, kendi takımı adına krizi iyi yönetti. Penaltılarda Kupa'yı kazanan taraf Fenerbahçe oldu. Oynadıklar oyunla bunu da hakettiler.

25 Ağustos 2014, Pazartesi 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Transfer yok!‘’

Galatasaray geçen sene de iyi bir kadroya sahipti. Bu kadrodan Drogba ayrıldı, rakipler için psikolojik bir caydırıcılığı vardı, son zamanlarda da yarardan çok zararı. Oynasa da problem oluyordu oynamasa da.

Sanılanın aksine şu anda Galatasaray'ın zaafı defansta değil hücumda, diğer mevkilerin alternatifi bol. Kale zaten emin ellerde, Muslera kendini kanıtlamış bir kaleci. Sinan ise onu zorlayacak kalitede. Defansta bir kargaşa var ama eldeki isimler yabana atılacak cinsten değil. Veysel, Chedjou, Semih, Hakan Balta ilk akla gelen milli takım seviyesindeki oyuncular. Daha geride Sabri, Gökhan, Eboue var affedilmeyi bekleyen.

Orta saha sorunsuz

Sarı-Kırmızılılar'da belki de en sorunsuz bölge orta alan. Selçuk ve Melo tekrar eski uyumlarına kavuştular. Sağı, solu yetenekli adam dolu. Takıma maestro olarak beklenen Sneijder da hazır gelirse eksik yok, fazlası var diyebiliriz. Sinan, Yasin, Bruma ve Olcan.

Uyum sağlanırsa...

Olcan'dan sözü açınca biraz bu yeni oluşumu anlamakta fayda var. İkiz kardeş gibi anlaşabilen Selçuk ve Burak ikilisiyle zaten kanka olan Olcan da beklenen uyumu sağlarsa rakip defansların çekeceği var. Selçuk ve Burak arasındaki hız sorununu da çözmek isteyen Prandelli tüm beklentisini Olcan'ın da onlara katılmasını sağlamaya bağlamış.

Sürat kazanması planlanan takımın geçen sezonki diğer bir rakibi de iç huzursuzluklardı. Her ne kadar inkar edilse de böyle bir anlaşmazlık vardı; adı ister ücret farkı olsun, ister Drogba olsun, isterse de Mancini olsun. Hücumla onları besleyenler arasında bu sene hiçbir sorun olmaması gerek. Burak ve Selçuk'un ücretleri iyileştirildi. Olcan da yeni transfer olup ücretini kabul ederek geldiğine göre sorun yok. Sneijder zaten bu işleri düşünmeyecek kadar profesyonel. Yakalanacak uyum ve kazanılacak hız Galatasaray'ı bu bölgede rakiplerinden bir adım yukarı çekecektir.

Sarı-Kırmızılılar'ın hocası beklediği hıza ulaşamazsa ise bütün planlar yatar. İşte bu aşamada Drogba, Emenike, Sow gibi topu alıp giden ve kendine pozisyon yaratan bir santrfora ihtiyaç duyabilir. Planlar tutarsa şu anda kulübün mali sıkıntı içinde de bulunduğunu göz önünde bulundurarak yeni bir transfere ihtiyaç olmaz. Eldekiler lige yeter de artar.

12 Ağustos 2014, Salı 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Bir maçtan daha fazlası‘’

Bu maç için yazılacak çok şey var. La Liga şampiyonu ile oynuyor Galatasaray. Rakipte Sarı Kırmızılılar'ın eski kaptanı oynuyor; taraftar neredeyse onu Metin Oktay ile özleştirmişti. İlk andan itibaren zaten duygusal olduğunu bildiğimiz Arda'nın boğazına düğümler takılmıştır. Dile kolay ilk defa rakip olarak çıkıyor sevgilisinin karşısına. Türkiye'deyken çok eleştirsek de İspanya'ya giderek başarılı olması tam bir rüya. Bütün Türk futbolcuların hedefi, çıtası Arda olmalı artık. Maçın oynanma nedeni ise bu satırlara sığmayacak bir şey; Soma Faciası. Kaza dediler üzerini kapattılar bile. Bu maç olmasaydı gündeme bile gelmeyecekti. 1800 - 1900'lü yıllardan verilen örneklerle kazadaki ihmallerin üzerini kapatmaya çalışan siyasetçilerimizin, geceleri nasıl uyuduklarını merak ediyorum. Uyuyabiliyorlarsa, ya hiç vicdanları yok ya da durumu kavrayacak zekaları! Soma gerçekten büyük bir dramdı, yaklaşık 5 bin kişinin hayatı birkaç saatte değişti. Umarım tekrarlarını yaşamayız; bu tür maçlar da "YARDIM" diye değil de "DOSTLUK" olarak adlandırılır.

Gelelim maça

Galatasaray maça Prandelli'nin tam istediği gibi başladı; kimse ayağında topu fazla tutmuyor, 3 hamleyle hep ileri pas. İtalyan hocanın takıma hız kazandırma çabaları yavaş da olsa meyvalarını veriyor galiba.
Olcan'ın yabancılık çekmemesi, Telles'in üzerine koyması, Bruma iyileşmiş hem de ne iyileşme, aldığı paranın hakkını vermeye başladı. Melo ve Selçuk'un geçen seneden bir tık ileride olmaları Galatasaray'ın artıları. Tek eksi Burak'ın yine yalnız kalması. Chedjou, "Beni göndermeyin" mesajını umarım teknik ekip görmüştür. Veysel ile Hamit'in ise hız kazanmaları ve kendine güvenmeleri şart. Muslera ise kalitesini konuşturarak zamanında bir çıkışla gole izin vermedi, başka pozisyonlarda da reflekslerini gösterdi.

Ikincı devrede yapılan değişikliklerde de sırıtan olmadı. Hakan, Amrabat, Yekta, Umut Bulut oyunun üstünlüğünü rakibe bırakmadılar. Emre Çolak biraz dikine oynayabilse takıma daha yararlı olacak.
Neticede İspanya şampiyonu ile oynayan Galatasaray sezon öncesinde güçlü rakibiyle golsüz berabere kalarak sevenlerine umut verdi. Sarı Kırmızılılar'ın bundan sonraki en ciddi maçı Süper Kupa Finali. Aynı oyunu sergileyebilirse müzelerine bir kupa daha koymaları çok büyük sürpriz olmaz.

Transferde akıllanmak

Galatasaray son 2.5 senede tam bir transfer çılgınlığı yaşadı. 10'ar 10'ar aldı 10'ar 10'ar gönderdi. Çok az transferde de başarılı oldu. Ujfalusi ve Elmander benim aklıma gelen ilk başarılı transferler. Muslera, Sneijder ve Drogba, biraz da Melo ve Telles, yerlilerden de Selçuk, Burak ve Umut Bulut. Daha ne olsun diyeceksiniz ama bir de başarısız olanlar var ki saymakla bitmez, Amrabat'tan Sercan Yıldırım'a, Yigit'ten Engin'e, Riera'dan Ontivero'ya, Erman Kılıç'tan Hajroviç'e bir ordu var Galatasaray'da başarısız transfer olarak. Bir de ne olduğunu anlayamadığımız Bruma var elde. Diğer herkesi göndermek istiyor Galatasaray. Eboue var, Dany var, Chedjou var, var da var gidecek oyuncu sırada. Bu nedenle transfer yapamıyor Galatasaray. Tek sevindirici gelişme bu sene aynı hataya düşmedi Başkan Ünal Aysal ve yönetimi; nokta atışa çıktılar. Olcan ve Yasin. Tarık da belki lazımdı ama kulübünün tavrı yüzünden artık imkansız. Tabii ki bu akıllanmada UEFA'nın gönderdiği uyarı mahiyetindeki 200 bin euro'luk ceza başrolde olsa gerek.

Ne yaptın be kardeşim!

Acımız dinmek bilmiyor, yaz başında mesleğe beraber başladığımız arkadaşım Süleyman Gültekin'i verdik toprağa; sebebi atmaktan vazgeçen kalbiydi. Erkan da babasının emanetiydi Bab-ı Ali'ye. Selahattin Ağabey de meslek büyüğümüzdü, o da erken terk etmişti bildiğimiz Alem'i. Erkan da inanılması güç bir kazada ayrıldı aramızdan görevi başındayken. İnsanın aklına geldikçe çıldırıyor; "Ne yaptın be kardeşim, neden uzattın o güzel yüzünü o kapıya?". Belki bir milyon defa sordum bu soruyu kendime ama cevap alamadım. Ne diyelim, gittikleri yerde mutlu olsunlar, elden başka bir şey gelmiyor.

06 Ağustos 2014, Çarşamba 12:00
YAZININ DEVAMI