‘’Prandelli iyi hoca!‘’
İtalyan Teknik Direktör için kimse kötü bir teknik direktör diyemez. Kendisi çok iyi bir hoca ancak İtalya sınırları içinde, ya da Avrupa standartlarında.
Türk futbolcusu ile uğraşmak zordur. Türkiye'de bile bunlarla başa çıkabilecek hoca sayısı 10'un üzerinde değil. Tam hakimiyet ise tek bir kişinin elinde! Önce kendi inanacak şampiyonluğa, Şampiyonlar Ligi'nde gruptan çıkmaya; ondan sonra futbolcu inanacak. Daha önce teknik ekibin, sağlık ekibinin, masörlerin, malzemecilerin, idari heyetin inanması gerek. Biz gazeteciler bunlara kısaca "Florya" diyoruz. Bunların hiçbirine Florya inanmadıktan sonra Florya'nın vitrini olan futbolcular da vitrin mankenliğinden bir adım öteye gidemezler. Hem de dünyanın en pahalı mankenleri olarak inandırılmadıkları hedeflere de donuk gözlerle bakarlar.
Yenilmeye alışmak tehlikeli
Hiçbirini diğerinden ayırmam ama ikisinin yeri farklı benim için bir tanesi Hakan Balta diğeri de Muslera. Kızan olacak belki ama taraftarın gözbebeği ikiliden Sneijder menaceri vasıtasıyla 7X24 pazarlık halinde Galatasaray'la. 4 küsür milyon Euro alıyor kendisi yılda. Diğer gözbebek Melo ise iyi oynuyor ama hep bir şov peşinde kendine daha fazla oynuyor sanki, 3 küsür milyon yıllığı. Yani yenilmeyi normal sayan bir ekip haline geldi Galatasaray, utanmasalar "Bu maç 4 yemedik" diyen çıkacak aralarından. Yenilmeyi kaldıran ve yenilmeye alışan hoca ve takım kadar tehlikeli bir durumun olmadığını futboldan biraz anlayan bilir. Artık Galatasaray kırılgan ve inancı kalmamış bir ekip. Dişini sıkan her takım mağlup edebilir Sarı Kırmızılılar'ı.
Yedek kalan sezonu kapar
Türkiye'de oynayan futbolcu dinlenerek form tutmaz. Bizimkiler 2 hafta yedek kulübesine gidince 3'üncü hafta nasıl olsa oynamam diyerek en azından beyin olarak hazırlıksız kalıyorlar. Belki Avrupa'da böyle yürümüyor bu işler ama Türkiye değişik bir yer. İdeal 11'i bul; sakat veya cezalı yoksa sakın bozma. Senede değil 80, 180 maç yapacaksan bile onlarla yap. Merak etme kimse yorgunluktan ölmemiş. En fazla haftada 2 maç yapacaklar. Ama sen Hamit'i, Semih'i, Olcan'ı yedek bırakırsan 3, Sneider, Bruma ve Telles'i yedek bırakırsan 5 hafta sonra sezonu kapatırlar. İşte yabancıların anlayamadıkları Türk sınırları içindeki en büyük sakatlık bu, bir de altyapı yetersizliği var çerez olarak. Yani Prandelli'nin düşündüğü, "Benim futbolcum koşsun, dediğimi de yapsın, çok da teknik gerekmez; sistemimle kazanırım" düşüncesi sınırımızdan içeri girildiği anda hayale dönüşüyor. Birinin bunu Prandelli'ye anlatması gerek. Ben yeni tercüman Dany'den umutluyum!
Taraftarın tek görevi var
Trabzonspor maçına Galatasaray aslında iyi de başlamıştı. İlk yarım saatte 5 pozisyon var, Hadi Burak'ın frikikini sayma 4. Biri gol olsa olayın seyri değişecek. O zaman da ne Selçuk yuhalanacak ne de Prandelli istifaya davet edilecek. Sağır sultan duydu, para yok Galatasaray'da hocayı gönder yerine yenisini al su içinde 5 milyon Euro. Olsa yapılacak bu operasyon, hatta Mancini gitmeyecek para olsa, belki Terim bile kalacak. Taraftarın görevi futbolcusunu yuhalamak, hocasını ve yönetimi değiştirmeye kalkmak değildir. Çok kızan olacak ama taraftarın tek görevi kayıtsız şartsız takımlarını desteklemektir. En azından bizim zamanımızda öyleydi, geçen yüzyılda da değil, yakın geçmişte. Bayern'den 7 yiyen Roma taraftarı ne stadı erken terk etti bir önceki metroyu yakalamak için ne de "Yuh'un Y'sini aklından geçirdi. Alkışlarla gönderdiler 7 yemiş takımı soyunma odasına. Kimse şunu aklından çıkarmasın; hiçbir takım her sene şampiyon olamaz.
‘’Terim ve Arda gönüllerden uzaklaşıyor‘’
Galatasaray taraftarı
Galatasaray taraftarı için kendi içlerinden çıkan değerler artık eskisi kadar değerli değil. Kulüp üyeleri ile taraftarlar ender de olsa ortak noktada buluştular; Fatih Terim ve Arda Turan eskisi kadar yüreklerini yerinden oynatmıyor Sarı Kırmızılılar'ın.
3 gün önce Yıldırım Demirören ile kavga edip, 3 gün sonra yan yana oturup imza atması öncü darbeydi Terim için. Sonra en fazla Galatasaray'ın etkileneceğini bilmesine rağmen yabancı sınırlamasına onay vermesi gönüllerdeki hocanın tahtını sallamaya başladı.
Para için mi terketti!
"Para için Galatasaray'ı yarı yolda bıraktı" düşüncesini en koyu Terimciler bile beyinlerinden atamadılar. En son olarak da Kazakistan maçında stadı terkettiğini herkesin bildiği Volkan'ı ceza almaktan kurtarmak için lafı ağzının içinde çevirmesi hala kalplerinin en güzel yerinde yer aldığı Sarı Kırmızılılar'ın içini acıttı. Hocalığı sırasında Galatasaraylı futbolcuların, basketbolcuların geciken alacaklarını cebinden karşılayan, gönüllerin 40 yıllık Galatasaraylı hocası o gönüllerden son günlerdeki dostları ve davranışları nedeniyle hızla uzaklaşıyor ve bundan uzun vadede iki taraf da rahatsızlık duyacak.
Arda Turan büyüdükçe!
Sarı Kırmızılı taraftarların bir diğer mutsuzluğu da Arda Turan. Hagi gol attıkça havalara zıplayan doğuştan Galatasaraylı çocuk büyüdükçe gönüllerden uzaklaşmaya başladı. Fırtınalı bir şekilde terk etmişti Saray'ı, taraftar tepkisiydi onu canı gibi sevdiği kulüpten koparan. O iyi oynayamadığı için ona tepki gösteriliyor sandı. Oysa gerçek Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım, Fenerbahçe'ye olan yakınlığıyla tanınan sunucu Acun Ilıcalı ve renk değiştirip Fenerbahçe taraftarının da gözüne girmek için Galatasaray'ı yaralayıcı her olayın içinde olan, belki de Galatasaraylılar'ın en sevmediği futbolcu Emre Belözoğlu ile olan yakınlığınaydı o tepkiler. Yine Volkan'ın stadı terketme aşamasındaki davranış ve söylemleri Sarı Kırmızılılar'ın gönüllerinden uzaklaşmasına sebep verdi.
Bu ikili Kazakistan maçında Sarı Kırmızı kalplerdeki yerlerini kaybettiler, tekrar kazanmaları ise o kadar zor olmasa gerek.
Bu duruma nasıl gelindi
Yeni Sami Yen'e her geldiğinde seyirciyi tahrik etmeyi gol kurtarmaktan önde tutan ve bunda da başarılı olan Volkan'ı korumaya çalışmaları sürecin son noktası oldu. Kalabalığa karışıp birine küfür etmek en azından Fenerbahçe Kulübü'nün korumalarının meslektaşlarıma yaptığı kadar insanlık dışı. O korumalar emir kulu "Saldır" deyince para karşılığı saldırıyorlar. Tribündeki adam kimseden emir almıyor, ettiği küfür daha büyük ayıp.
Neden sadece Volkan!
O taraftar da akıllı davranacak; nasıl ki Mehmet Topal'a, Caner'e, Gökhan'a, Bekir'e, Alper'e küfür etmiyorsa Volkan'ın tahriklerine de kapılmayacak, gülüp geçecek.
Yine sonucundan çok futbolumuzun arızalarından konuştuğumuz bir maç yaşadık. Deli saçması işler peşindeyiz, Volkan'a küfür edenin Fenerbahçe taraftarı olması, son dakikada sahaya adam girmesi, Fenerbehçe Kulübü korumalarının orantısız güç kullanma meraklısı polisin gözü önünde görevini yapan gazeteci arkadaşlarımı seçerek organize ve insafsız bir şekilde dövmeleri, stada gidiş gelişlerin Devlet eliyle engellendiği bir milli takım maçını daha geride bıraktık. Hepimize geçmiş olsun!
Serdar Dinçbaylı
‘’Böyle oyna ama...‘’
Galatasaray Şampiyonlar Ligi'nde en iyi maçını oynadı ama olmadı.
İlk defa 10 dakika dolmadan maç kopmadı, atak da yapabildi, gol de kaçırdı Galatasaray. Ama bu seviyeye bu futbol yetmiyor. Sadece iyi niyet ve "Vatan millet Sakarya" bu seviyedeki mücadele için yeterli değil.
Defanstaki iki tane konsantrasyon kaybı maçın seyrini değiştirdi. İlk golde Chedjou, ikincisinde de Semih. Yakaladın mı atacaksın, bu ligin kuralı bu. İlk gol çok kötü zamanda geldi, Chedjou takip ettiği Reus'u bir an rahat bırakınca felaket başladı. İkinci yarıya Galatasaray iyi başlamıştı ama maça konsantrasyon yerine seyirciye ayar verme yarışına giren Sarı Kırmızılı futbolculardan Semih adamını bir an boş bırakınca maç 2-0 oldu.
Ama Galatasaray!
Herşey Sarı Kırmızılılar'ın aleyhineyken istikrar abidesi Hakan Balta camiayı umutlandıran vuruşu yaptı. En zorlu deplasmanında umutlanan Galatasaray'ın hayallerini yıkan takımın her maçta en iyisi olan Muslera'nın ayağının kayması oldu.
Yapacak birşey yok, bu seneki takımın limiti bu kadar. Takımın beyni Selçuk hala kayıp. Nasıl bir problemi varsa çözemediği sürece yararı olmayacak Galatasaray'a. Melo ise "Saray'ın artisti" rolündeydi Almanya'da.
Neticede Galatasaray her oynadığı zorluk derecesi yüksek maçlarda 4 gol yemeyi alışkanlık haline getirdi. Gelecek için karamsar bir tablo. Ne yapsa olmuyor Prandelli. Demek ki aşı tutmadı, İtalyan'dan istifa beklemek sürpriz olmaz herhalde. Kıraathaneden bir adam çağırsak daha iyi yönetebilir bu takımı. Mesela Selçuk'u 5 maç keser kavedeki adam, Burak'ı 85'te oyuna almaz. Böyle oyna, açık ol, kazanmak için gayret et ama biraz da becerikli ol. Olmayınca da olmuyor; istikamet 4. yıldız!
Maçın tek pozitif yanı ise Hamit'in eski günlerine dönme ışığıdır.
Son sözüm de taraftara; çatapat patlatmakla anca ceza kazanır Galatasaray.
‘’Galatasaray'da dikiş attı!‘’
Mancini'nin Galatasaray'ı yeni transfer yapılamayacağını öğrendikten sonra terk etmesiyle beraber yeni bir süreç başlamıştı. Fatih Terim'in ayrılmasıyla yapılan Mancini yaması eğreti durmuştu, yama da sökülünce gelen Prandelli'nin dikişi bile tutmadı. Aslında babacan tavırları Sarı- Kırmızılı camiayı biraz olsa da ümitlendirmişti ama maalesef sürpriz olmadı ve yamanın da dikişleri çok fazla dayanmadı.
Hocaya güvenleri kalmadı
Bu saatten sonra ne takımdaki futbolcuların hocalarına güveni var ne de hocanın futbolcularına. En sevmediğim konulardır ama; orijinal sağ bek Tarık'ı sol bekte, hücuma yönelik Veysel'i sağ bekte oynatır, en iyi performanslı yabancılardan biri olan Telles'i kulübede bekletirsen adama da sorarlar, "Bu ne perhiz bu na lahana turşusu hocam" diye. Nitekim Galatasaray'ın 5 günde yediği 8 golün 6'sında bu ikilinin yanlış yerde oynatılması var. Bunu ben görebildiğime göre Prandelli'nin de görmüş olması lazım. Aksini iddia edenin de alnını karışlarım.
Kelebek kadar ömrü var!
Hatadan dönüp kendi yolundan ayrılmak istemezsen dünyanın en karmaşık durumu haline geliyor futbol. İtalyan hoca inat ediyor, sanıyor ki tüm takım Norveç ve Danimarkalı futbolculardan kurulu. Bizimkiler sadece transfer zamanı profesyonel olabiliyorlar. Alıştığının dışında bir şey olunca ışık görmüş tavşana dönüşüyor, öylece kalıyorlar. Bu takımın sistemi 4-4-2'dir ve bunun dışına çıkabilmeyi Fatih Terim bile başaramadı. Ben yeni Başkan Duygun Yarsuvat'ın "Göndermeyeceğiz" demesine rağmen Cesare Prandelli'nin bir kelebek kadar ömrü kaldığını düşünüyorum. Yerine kim gelirse gelsin daha kötüsü olamaz.
Yeni Başkan ne yapacak!
Çok kritik bir dönemde göreve gelen Duygun Yarsuvat ve ekibini çok ama çok zor günler bekliyor. 7 ay kısa gibi gözükse de askerlik yapanlar bilirler. İnsana bazen öyle bir eziyet edilir ki 3 gün bile geçmez. İşte o 7 aylık süreç bu kadar zorlu yeni ekip için. Şu aşamada yapabilecekleri tek şey mayıs ayına kadar Galatasaray'ı ayakta tutabilmek. Yeni bir bina yapamayacaklarını kendileri de biliyorlar. Ancak mevcut binanın yıkılmaması için birkaç destek koyabilirler. Bence aldığından daha az borçlu bırakmak Yarsuvat Yönetimi'nin ilk hedefi. Sportif başarı gelir mi bilemem. Sportif A.Ş. Ali Dürüst'e, Florya da Abdürrahim Albayrak'a teslim ve ikisi de gönüllerdeki işlerinin başına geçiyorlar. Albayrak Florya'ya başkan gibi değil, Abdürrahim Albayrak gibi giderse bu iş olur. Florya'ya Ali Dürüst sakinliği, Albayrak motivasyonu lazım. Camia ve taraftara tek düşen ise biraz sabırlı olmak.
‘’Burası Galatasaray!‘’
Transfer mevsiminde süzülmüş gözlerle dolaşırlar. Ya aldıkları paradan memnun değillerdir ya da Avrupa'dan teklif vardır. Birkaç arkadaş vasıtasıyla haber de gönderirler, "Takımımı çok seviyorum ama ben profesyonelim. İsteyenler var, gidebilirim" şeklinde. Sonra bir şeyler olur ve ücretleri artar, sözleşmeleri uzar. Atsan atamassın, satsan satamazsın. Kiraya versen maaşını sen ödersin. Yerlisi Avrupa'ya çıksa bir sıfır eksiğine iş bulamaz, yabancısı ise bizim topraklarda bir sıfır fazla kazanır. Biraz oynayabilseler helal olsun diyeceğim ama kırıntı yok. Hadi öyle demeyelim de; bir maç ileri 3 maç geri. Galatasaray takımının futbolcularına tek bir şey diyeceğim; sabah kalktığınızda aynaya bakın ve kendi kendinize, "Ben aldığım parayı, gördüğüm ilgiyi, verilen sevgiyi oynadığım bu futbolla hakediyor muyum?" diye sorun. Cevabı da samimi verelim, kendimizi yere atıp kolpadan kıvranırken yaptığınız gibi değil.
A2'de zor oynarlar
Muslera ve Sneijder'ı ayır, çok az da Hakan Balta. Gerisi bu futbolla Galatasaray A takımında değil A2 takımında zor oynar. Koray mecburiyetten orada diyelim. Tarık, Veysel ve özellikle Veysel. Ne iş yaparsınız siz, kendinizi bu takıma layık görüyor musunuz! Melo sakatlandı çıktı, ona bir şey diyemem ama yerine giren Bruma'nın maliyeti 13 milyon euro. Şöyle yazılıyor rakamla; 13 000 000 euro. Tek kelime daha etmeyeyim hakkında. Selçuk'u bütün Galatasaraylılar çok seviyorlar. Ama bu haliyle değil. Herkes seni kazanmak için uğraşıyor Selçuk, silkelen ve kendine gel. Abdurrahim Ağabey'ine mi anlatırsın derdini belki de bir profesyonelle ama anlat artık ve kurtul kafandaki karanlık düşüncelerden. En azından, "Daha uzun yıllar Galatasaray'dan çok büyük paralar kazanacağım" diye düşün ve hakkını ver. Başka yerde daha fazla kazanırım ya da kazanırdım diyorsan git kazan ya da gidip kazansaydın. Burak sen de Selçuk için yazdıklarımı bir daha oku. Olcan sen de lütfen Galatasaray'a geldiğini anla artık. Bu taraftarların sizin için ne kadar büyük sevgi beslediğini bilseniz utançtan yerin dibine girerdiniz. Yanlış da anlamayın; her maç kazanmanızı istemiyorlar sizden. Sadece her maçı kazanmak için oynamanızı ve bunu onlara hissettirmenizi istiyorlar. Bu kadar basit. Bu maç bir milat olsun ve hepiniz kendinize geri gelin. Hakemler bizi yiyor, federasyon şöyle, şu böyle falan değil problem. Tek problem Galatasaray'da oynadığınızı unutmuş olmanız.
Şimdi hedef ne hocam!
Hocam sana da birkaç cümle etmezsem rahat uyuyamayacağım. Tamam belki haklısın bu takım Şampiyonlar Ligi'nde zirveye oynamak için biraz zayıf. Tek yıldız futbolcuyla oralarda ezilmek bir kader. Ama bizim ligimiz için elinde bayağı iyi bir kadro var. İkiye bölsen ikisi de şampiyonluğa oynar tabii senin yönetiminde değil. Hocaları kolay harcıyoruz diye eleştiriyor yabancı teknik direktörler bizi ama siz de buraya geldiğinizde bizimle kafa bulmayın. Basın toplantılarındaki cevaplarınız bile yeterli uçak biletlerinizi istememiz için. Laf soktuğunuzda bize değil Galatasaray taraftarına hakaret ediyorsunuz.
Hocam madem Şampiyonlar Ligi'nde iş yapmaya niyetli değildin Pandev ile Dzemaili'yi niye aldırdın! Şimdi önemli olan ne senin için? Türkiye Kupası mı?
Kulübüne sahip çık
Maç sabahı Galatasaray Spor Kulübü'nün kuruluş yıldönümüydü. 109'uncu yılını kutlayan Sarı Kırmızılılar'da sabah yapılan törenlere katılım bu büyük camiaya yakışmıyor. Tam kadro olan bir tek seçimi yeni kazanan Duygun Yarsuvat ve ekibiydi. Abdurrahim Albayrak hariç yedekleriyle beraber tüm yönetim kurulu törenlerde hazır bulundu. Eski yönetimden, daha 2 gün önceye kadar her gece bir yerde tanıtım yapan Alp Yalman ve ekibinden de kimse yoktu. Her şeyi bıraktım; 12 bin küsür üyesi olan kulübün anca 50 kişisi Galatasaray'ın Bayramı'na katılmıştı. Milyonlarca taraftarın temsilcisi bile yoktu. Amatör şube sporcuları, minikler vardı bir tek sporcu olarak. Ben bir futbolcuya yılda 4 milyon euro veriyorsam bakkala ekmek almaya bile gönderirim ki tek futbolcu, basketbolcu, voleybolcu bile yoktu ama Engelsiz Aslanlar oradaydı. Hala mevcut başkan olan Ünal Aysal da yoktu törende. Ben gittim, Passolig uygulaması da yoktu.
‘’Aslan'a "Has" morali‘’
Galatasaray ilk devre sonuç alamadığı bir oyun sergiledi. Topa sahiptiler ama rakip ceza alanına kadar güle oynaya gelip orada sıkışıp kalıyorlardı. İstatistiksel üstünlüğü skora yansıtamadılar. Ancak ikinci devrede Kadir Has Stadı'nın golcüleri Burak ve Sneijder sahneye çıkarak Arsenal mağlubiyetini unutturdular.
Prandelli tam olmasa bile gönüllerdeki 11 ve dizilişle maça başladı. En azından Melo ve Sneijder yerlerindeydiler. Neredeyse ilk devrede tüm akınlar sağ kanattan geldi. Selçuk, Olcan ve Tarık birşeyler yapmaya çalıştılar ama günün anlam ve önemine uygun bir benzetmeyle kesimden kaçan kurbanlıklar gibi dağınık bir organizasyondan uzak tablo çizdiler. Tarık bir tane orta yapsa Galatasaray camiası kurban kesecek. Burak her pozisyonda yerde.
Tek pozisyonda kral
Evet vuruyorlar çocuğa ama ikinci yarının hemen başında bir pozisyonda ayakta kalınca golünü atarak takımını öne geçirdi. İlk devrede Melo'nun Yasin'e gönderdiği gol pasını yeni transfer kaleciye nişanladı. Hani taraftarların içinden Yasin'in topu kaleci Gökhan'a nişanlamasından sonra Galatasaray uçağına binmeyip Kayseri'de kalmasını dilemek gelmiştir. İkinci yarının başlarında da yerini Hamit'e bıraktı genç futbolcu.
Erciyesspor'un kontrataklarında Necati gününde olsaydı ilk devrede Arsenal maçındaki skora ulaşması çok da sürpriz olmazdı. Muslera kurtarışlarıyla ikinci devreye stressiz çıkmasını sağladı takımının.
Taraftara rahat yok
Sneijder 58'de belki de aldığı kick box derslerinde yemediği bir tokat yedi rakibinden, hakem oyunu devam ettirdi. Hollandalı yıldız çok sinirlendi ve 10 dakika sonra harika bir frikik kullanarak takımını 2-0 öne geçirdi. Bütün Galatasaraylılar rahat bir maç seyrederek geceyi tamamlayacaklarını düşünüyorlardı. Melo'nun inanılmaz ıskasıyla Caner durumu 2-1'e getirdi ve aynı Sivasspor maçındaki stres geri döndü. Sarı Kırmızılı taraftarlar maçın son dakikalarını kalplerini tutarak seyrettiler yine.
Chedjou yine başrolde
Galatasaray'da maçın tamamında en iyi isim yine Chedjou'ydu. Defanstaki soğukkanlı tavrıyla alınan 3 puan ve moralde büyük katkısı var. Özellikle son dakikalarda duran Galatasaray'ı ayakta tuttu. Hırsını kaybetmiş Galatasaraylı futbolcular. Tepkilerini sadece hakeme gösterebiliyorlar. Sevindirici haber ise Hamit'in yavaş yavaş eski formunu kazanmaya başlaması. O oyuna girdikten sonra hücum organizasyonları sanki biraz daha derli topluydu. Selçuk'un kendini bulması şart, yazık ediyor kendine herşeyi kafaya takarak.
Sonuçta Galatasaray Arsenal deplasmanında aldığı ağır yenilginin yarasını iyi futbol olmasa da kazandığı 3 puanla sararak büyük moral buldu. Avrupa'daki kötü gidişe rağmen lige tutunan Sarı Kırmızılılar 4. yıldız yolunda bir haftayı daha karlı kapattılar. Hakemlerden bahsetmekten bıktık artık, maalesef düşünerek karar veriyorlar ve bu tavır da onları yanlış kararlar vermeye sürüklüyor.
Sözü uzatmadan da herkese iyi bayramlar diliyorum.
‘’'Sportif AŞ'den istifa edeceğim'‘’
Galatasaray Başkanı Ünal Aysal'ın bu seçim sürecinde ve öncesinde aldığı tüm kararları FANATİK okuyucuları herkesten saatler, hatta günler önce öğrendiler. Aynı şekilde Alp Yalman'ın aday olacağını da. Hatta önceki gün tüm Galatasaraylılar, Başkan Ünal Aysal'ın bu dönem asla aday olmayı düşünmediğini de FANATİK ayrıcalığıyla öğrendiler.
Bir bomba daha geliyor
Dün Sportif AŞ'nin genel kurulu vardı ve bir kez daha yönetim kurulu üyeleri aynı isimlerden seçildi. Ne demek Sportif AŞ? Hani Galatasaray'ın borsada işlem gören hisseleri var ya onların hakkında karar veren insanlar. Yüzde 69 da Galatasaray'ın elinde olduğuna göre bu genel kurulda patron yine Galatasaray oldu. Başkan'ı bu seçimden dolayı eleştiriyorlar, "AŞ'nin başında, Galatasaray'ı bırakmayacak" diye. Başkan cevap veriyor çok rahat: "Sportıf AŞ seçimleri zamanında yapıldı. Aynı kişiler de yönetim kurulu üyesi olarak seçildiler. Böylece yönetimde boşluk olmayacak. Kulüpteki seçim sonrası (25/10/14) yeni yönetim gelince mevcut üyeler aynı gün istifa edip yerlerini
yenilere terk edecekler".
Bu kadar basit mi!
Ancak dünkü genel kurulda bu olayın bu kadar basit olmadığını Prof. Dr. Mehmet Helvacı kürsüden söyledi. Kulüp yönetimi 2 hafta önce istifa ettiği için hukuken bu yapılan genel kurulun geçersiz olarak kabul edilmesi gerektiğini anlattı. Ne kararlar alındı bu genel kurulda; en basiti yönetim ibra edildi. Deniyor ki, "Sadece ibra için bu genel kurulu kullandı Başkan Ünal Aysal. Bir kişi bile mahkemeye verse bu genel kurulu geçersiz kılar".
İş biraz değişiyor burada ama halka açık bir şirket hakkında da bu kadar iddialı konuşmalar benim mantığıma göre doğru değil. Herşeyin üzerindeki (!) para piyasası Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş dinlemiyor basıyor cezayı, işini yaptırmıyor, sermayeni artırmıyor. Bakıyor ki herşeyin tam "Gözaltına alırım" tehdidiyle oturduğun sandalyeye çivileyiveriyor şirketinle beraber koca camianı. Bu sebeple Galatasaray'ın tüm akıllı insanları biraz daha akıllı olmaları gerek, ya da sakin.
Aday yok, heyecan yok
Galatasaray tarihinin belki de en sönük seçim süreci yaşanıyor. Şu anda tek aday var; Alp Yalman. Sanki o da her an çekilecekmiş gibi hareket ediyor.
Bir önceki seçimde Ünal Aysal tek aday olmasına rağmen heyecan vardı. Baskın seçim, Fatih Terim ile köprü olan yöneticilerin liste dışı kalmaları, bu yöneticilerin salvoları, Aysal'ın onlara verdiği cevaplar gündemi sıcak tutuyordu. Ama bugün yaprak kımıldamıyor.
İki gün kaldı ve ufukta yeni aday yok. İstermisiniz Alp Yalman seçime tek girip kazansın ve yaşayacağı çok muhtemel mali sıkıntı ile Ünal Aysal'ın da içinde bulunduğu herkesin aday olacağı yeni bir seçime yol açsın!
Serdar Dinçbaylı
‘’Beni öldürmeyen...‘’
İlk günden bu yana camianın tümü Aysal’a “Geri dön” turları düzenledi. Başkan’ın otelinin personeli gece gündüz gelen ziyaretçilerle yüzünden perişan haldeler, otelin karşısındaki manav bile arabasının penceresinden dışarı
bakan Ünal Aysal’a, “Aday olman şart” diye bağırmış!
Anlaşılmayan tek şey; adı artık ne ise, biz muhalefet diyelim. Bu kadar eleştirirken neden bir plan hazırlamadan durmuşlar. Birini eleştiriyorsanız demek ki yaptıklarını beğenmiyorsunuz ve nasıl yapılacağı yolunda da fikriniz var demektir. İstifası ise kendi adınıza doğru olarak düşündüğünüzü hayata geçirmek için bir fırsattır. Bu fırsatı kullanmak yerine tüm Galatasaray muhalefeti neden baskın seçimden, zaman darlığından, başkanın yeniden aday olmasından bahsediyor acaba! Bir günde gözünden düşmedi ya Başkan, beğenmemeye başladığın ilk günlerde hazırlıklarına başlamak daha doğru değil miydi.
Son çağrı yönetimden ama...
Mevcut yönetimin Başkan Ünal Aysal’a kırgın olmayan bölümü yarın son bir umutla geri çevirme operasyonu düzenleyecekler. Ancak başkanlarını desteklemek için biraz geç kaldılar. Gelen duyumlar geri dönüş kararının artık imkansız olduğu yönde. Aysal yavaş yavaş başkanlıktan ayrılma fikrini daha çok benimsiyor. Hatta Alp Yalman’ın ve olası başka adaylarının Galatasaray için nasıl projelere sahip olduklarını araştırdığı da kulağımıza gelen detaylar arasında.
Sonuçta Aysal’ı yıkmak için yapılan eleştiriler, devam etse de ayrılsa da onu daha da güçlendirdi. Boşuna dememiş “Beni öldürmeyen şey güçlendirir” diye Alman düşünür Friedrich Nietzsche!