‘’İnancın zaferi‘’
Yeşil - Siyahlılar deneyimli ve güçlü bir rakip karşısında, hiç de umulmayan bir büyük zafer kazandı. Takım oyunu ve saha paylaşımını adeta ders gibi tribünlere dahi ezberleten Şaban Yıldırım ve ekibine bravo. İstatistik, cetvel, gönye, pergel ve benzeri aletlerle futbol ölçen biçenlerine topun tutulma yüzdesi ve benzeri değerler pek şık gelmemiş olabilir. Olabilir de, futbol işte böyle entresan bir şeydir. Ne olup bittiği ne akla, ne de hesaba kitaba sığar. Temel ilkeleri doğru örnekler, takım olmayı başarırsanız rakibinizden yüzde 51 daha fazla yol alırsınız. Dün konuğun yaptığı buydu. Mükemmel mücadele edip, yardımlaştılar, iyi pas yaptılar. Üstelik bireysel becerilerini daha fazla sahneye koymayı da başardılar. 2-7 lik sonucun arkasındaki gerçek budur.Cüneyt Çakır’dan söz etmeli. Bu genç, bırakınız Türkiye’yi dünya çapında hakem nasıl olmalı? O dersi verdi. Oyunun tamamında kontrolü elinde tutan Çakır, kırmızı kartlara karşın asla kendini baskı altına sokmamış ve kuralları her iki taraf adına da tam uygulamıştır.Burak bir başka adam. Diğerleri de öyle. Şakşak mı? O’na özel yazı gerekir. Ragıp’ı, Emre’si, Şenol’u ve tüm diğerleriyle büyük değerleri bünyesinde barındıran Sakaryaspor sadece galibiyet değil, tüm doğru değerleri spor camiası beğenisine sunmakta.Ankaragücü mü? Erken goller göçertti. Kızaranlar mı? Yılmaz Vural gibi bir futbol aristokratını dahi çileden çıkartmayı becerdilerse... Başka ne demeli?
‘’İyi ki varsınız!‘’
Gürcistan zaferi sonrası yorumlara bakıyorum... Varsa Necati, yok ama Hakan! Şükür’den çok fazla söz edilmesine sinirlenen bir arkadaş, koskoca 90 dakikayı anlatmamış, Kral’a sallamış. Şu zaferin tadını çıkarsana be birader. Boş yere kendini strese sokmuşsun. Sen ne söylersen söyle, 9 numarayı tarih yazdı artık. Yenilere bak. Oynayanlardan söz et... Galibiyete emeği geçenler yok, sadece Şükür var. Olmaz ki be yar.Aynı arkadaş geçenlerde şu mealde bir şey yazmıştı; “Daum’a daha geçen sezon söylenecek çok şey vardı ama Fenerbahçe’ye zarar vermemek için sustuk.” Tamam, bu sezon da sus. Hatta yazma... Tekerleme üret... Nasıl mı? İşte bir minik örnek mesela...Çok kızıyorum Daum’a,Ama kıyamıyorum Kanaryam’a.Salacaksın Alman’ı Kurbağalı Dere’ye doğru,Bakacaksın sonra birşey oluyor mu?Gazetede hikaye, başkana doğru.Sonra bir pişmanlık rüzgarı esti,Kendi söylediğiyle kendine etti!Oldu mu? Olsa da, olmasa da yazdım işte. Yani demek istiyorum ki, doğru olanı yazmaktan kaçınıp, bir sene sonra pişmanlık yasası gibi itiraf edeceğine ‘tekerleme’ yaz. Anlayan anlar. Anlamayan da hiç anlamaz, rahat edersin.‘Pişmanlık yasası’ dedim de aklıma geldi... Hükümet kanun hükmünde kararname çıkarsa ve Galatasaraylı sporculara milli formayı yasaklasa, inanın şahane olur. Tamam bazıları konusuz, hatta işsiz kalır ama millet nefes alır. Huzur gelir, huzur. Başarı mı? Merak etmeyin, o da gelir. ‘Sabırla, tekeden bile süt çıkarmış’ sözü boşuna mı üretilmiş yani.UltrAslanları kutlamak isterim. Mükemmel bir gösteri örnekleyip, geleneksel Galatasaray dayanışmasını dosta düşmana ilan ettiler. Üretilen sinerjinin olumlu etkilerini herkes görecek.Şunu da söylemek isterim... Bu gelişme salt şampiyonluk arzusu için değil, Galatasaraylı olmanın keyfini, yaşama geçirmiş olmak için düzenlenmiş olmalı ve esas mesaj da yansıtılmalı... ‘İyi günde, kötü günde ve her alemde 7’den 70’e Galatasaraylılar el ele...’İyi ki varsınız... Ne iyi ettiniz de geldiniz!
‘’Ya herro, ya merro!‘’
Saha ve hava koşullarının ev sahibine destek verdiği Tiflis gecesinde kolay attık. Kolay attık ama çok da kolay yedik. Top kontrolündeki usta işi hünerlerimize mücadeleyi de ekleyince, Trabzonlu yıldızlarımızın marifetiyle skoru yakalamış mıydık? Hayır. Akıl almaz pozisyon hatalarıyla, klasımıza yakışmayan goller yedik. Sonra? İşi bitirdik. Fakat Millilerimiz rakibini böylesine kolay sevindirmemeli. Gürcistan tipi ekiplere karşı telafi şansı var... Ya ötekiler!Bizimkiler, çam yarması gibi Gürcüler karşısında Gurka askerleri gibi kaldı. Kaldı da, hepsi yere ve rakibe sağlam bastı. Asla yılmadılar ve aslanlar gibi mücadele ettiler. Yıldıray çıktı, Hüseyin alındı. Sonra Necati’nin yerine Tuncay. Fenerbahçeli mükemmel oynarken, golüyle adeta beşi biryerde yapıyor ve skoru bağlıyordu. Fatih Tekke mi? Resmen resital verdi.Sadece sahadaki değil, kenardakilerin de bütünleştiği ve gönüllerimizi fethettiği şahane bir futbol gecesiydi. Emek veren herkese helal olsun. Koray Avcı ve İbrahim Toraman’ın performansı Atom karınca Rıza’yı, Tolga’nın yıldız gibi ışıldaması da Ziya Doğan’ı şükran duygularıyla anma sebebimdir. Rüştü’sü, Gökdeniz’i, Ümit Özat’ı, Yıldıray, Emre ve Necati’si ile hepsi bizleri çok sevindirmiş, geleceğe dönük karamsarlıklarımıza son vermişlerdir.Rabbim de onları sevindirsin. Elbette yüce milletimizi de...
‘’7/24 uyuyanlar!‘’
Yaşamı İstiklal Caddesi, Bağdat Caddesi veya Nişantaşı’nda geçen bir zaman dilimi olarak algılayıp icra edeceksiniz. Yazılarınızı da bilgisayardaki yorumlardan apartıp, üzerine biraz yerli sos, azıcık da ‘Edmund Zortinson demişti ki...’ gibi bir iki söz ekleyecek, servise sunacaksınız. Yaşamayan yazıların, yaşamayan okurları ve birbirini piyazlayıp, piyasa yapan yazarları... Sonra ‘Türkiye’de neden tirajlar düşük? Kabahat okurda!’ türü zırvalar ve suçu başka adreslerde bulup, sırça saraylarda sürdürülen safahatlar.Bayrak meselesi provokasyonmuş! YUH.... Birkaç veledin işiymiş! TUH!Türkiye, yıllarca provokasyon denile denile binlerce şehit verdi. Anadolu’yu dolaşın, her köyde kurumuş kaç fidan? Her mahallede yanık kaç yürek var. ‘Provokasyon’ diye diye milleti yaktınız senelerce.Bayrak meselesi birkaç sefilin eylemi değil, vatandaş sabrının bittiğinin en masum göstergesidir. Doğru değerlendirilmelidir!Tam 10 senedir burada sizlerle beraberim. İnandığımı yazdım. Yanlış mı? Çoook yaptım. Ama biliyordunuz ki yanlışımı dahi sizlerle paylaştım. Galatasaray basketbol şubesiyle ilgili 7-8 sene önce neler yazmıştım? Anımsayın! Bu günleri o günden sizlere yansıtmış, pota emekçilerinden utanır hale gelmekten, yöneticilerle dalaşmaktan bıktığım içinde, salonlardan ayağımı kesmiştim. Bu hal bir yılda olmadı. Senelerce zehirlediler ve bitirdiler. Hiç kimse timsah gözyaşı döküp suçlu aramasın. Varılan nokta, Galatasaray camiası becerisinin realiteye geçmesidir. Bugün konuşanlar, dün aynı takım Şampiyonlar Ligi Finalleri’ne gönderilmediğinde neredeydi? Utanılması gereken, küme düşmek değil, ilgisizliğin boyutlarıdır.Milli takım ve TFF’nin vaziyetini de aylardır anlatmadım mı? Hiçbir platformda uyum sağlayamayan bir kurumun futbol takımından bütünleşmiş sporcuların gösterisi beklenemezdi ki!Suç ve suçluların yanlış adreslerde arandığı yerde, sorunların çözüm reçeteleri de 7/24 uyuyanlara bırakılmışsa, varılan nokta ne diye sürpriz olsun.Varılan nokta, bu hale çok bile!
‘’Dünya Tiyatro Günü‘’
Demek ki Türkiye’de salon açma değil, mevcut kalitesizliğin ortadan kaldırılması gereği var. Bu nasıl olur? Kültür değerlerinin onarımıyla. Bizde ne yapıldı? Yozlaştırıldı. Halk her an yaşadığı etkinliği, hayatın içinde izlerken, ne diye üste para verip salonlara gitsin ki?Tevfik Yamantürk’ün, İnönü’deki locasında, Bekir Okan, Alpaslan Aktuğ, İrfan Karakaş, Fahrettin Curoğlu beraberiz. Hepimiz farklı pencerelerden baksak dahi aynı çerçevenin içinde buluşmuştuk. Neden? Kimsenin kafasında börtü böcek gezinmemekteydi!Yorumlar evlere şenlik! Bir kısım kimi tuttu ya da tutmadıysa ona rol vermiş! Bunlar Gürcistan maçına kadar ekranlarda olacak. Sonra? Ya oyun devam edecek, ya senaryo değişecek!İsmail Uyanık Halil Özer’e anlatmış; ‘Şehir desteği almayan tek takımız. Bu şartlarda Samsunspor’un yaşaması çok zor’ demiş. Sonra ‘Galatasaray ile oynayacağız. Samsunlu iş adamları prim toplayıp verdi. Bu parayı almamız doğal. Belki o para rakipten geliyor. Bunu bilemezsin ki!’ demiş. Yardımın(!) ara sıra da olsa yaşamaya yaradığını belirtmiş. Sevgili İsmail, kaynağını tam bilmediğin parayı nasıl kabul edebilirsin ki? Aynı iş adamları, aynı duyarlılığı Kayseri maçı için örnekledi mi?Geliniz bir de Ankara sahnesine gidelim... Konu; ‘AZ mı?’ Bir numara ‘Bu para AZ mı?’ diye sordu. İki numara; ‘HA evet az değil ama yönetimle işçiler birbirine girdi. Ustabaşı raconu kesecek.’ Sonra araya dış ses giriyor, ‘EY ustabaşı AZ deme HA! Getirdi bak! Caymaya kalkmayın, Fener’i Aydınlatın!’ Her milimetrekaresinde çatır çatır tiyatro oynanıp, gümbür gümbür sahnelenen bir ülkede bu sanat için üzülme gereği var mı?Var! Hem de çok var!
‘’İşin doğrusu!‘’
Yıldırım’ın basın toplantısını izlediğimde ben bile üzüldüm. Yazık olmuş çalınan puanlarına... “Niye” diye de kendi kendime söylendim, gönüller sultanı nasıl linç edilmiş de haberimiz olmamış. Yazık!Divan kurul toplantısında “Bu işin sadece sahada kazanılmadığını öğrendim artık” diyen Yıldırım’ı son örneklediği performans nedeniyle kutlamak isterim. Sahadaki ayak oyunlarından sonra böylesine akıl oyunları kimsenin aklına gelmezdi. Aziz başkanın geldi! Ulusoy federasyonundan büyük ölçüde rahatsız olup yürüyüşler yapan camianın şimdi yapabileceği bir eylem de yok. Çünkü yeni federasyon kurulunu siyaset işaret etti. Yıldırım da tüm gücüyle destekledi. Hatta bu konuda kendine Canaydın bile el verdi. Beşiktaş mı? Zaten tüm olan bitenin göbeğindeydi. Öyleyse ne yapılabilir? Basit. Türk futbolunun doğal lideri, transfer rekortmeni, en çok taraftara sahip olanı, en başarılısı, en sevileni, en büyüğü, en zengini, puan sıralamasında oynadığı her maç sonrası galip sayılmalı. Toplanan analarının ak sütü gibi helal üçer puanlarla birinci sıra onlara rezerve edilecek ve geride kalanlar ikincilik için uğraşacak. Her karşılaşmalar sadece Avrupa’ya hazırlık sayılıp, Kanarya’ya direnilmeyecek, sert oynanılmayacak. Zorluk çekmemeleri sağlanacak. Yani bu iş sadece spor olsun diye icra edilecek. Daimi ve ezeli şampiyon kimliğiyle Fenerbahçe her sene Avrupa Şampiyonlar Ligi’ne gönderilmeli ve bu büyük sorun kökünden halledilmeli. Daha ilk turlarda elenseler bile önemli mi? Hayır. Yurdumuzdaki huzur havası ve Sarı-Lacivertliler’e teslim edilmiş haklar önemlidir. Gerisi laf-ı güzaf.Bu kulübün böylesine ezilmesine, kazançlarının yok sayılıp hakkının gasp edilmesine artık ben de dayanamıyorum. Ve TFF’ye arz ediyorum. Önerim derhal realiteye geçsin ve Fenerbahçeliler’in ezeli çilesi bitsin. Başka çare yoktur, İşin doğrusu da budur!
‘’Zavallı Türkiye!‘’
Sorarım size kendi topraklarımızda, kendi bayrağımızın yakılmasından daha aşağılayıcı, daha utanılası başka ne olabilir ki! Vatanın tamamen elden gitmesi mi! Kendimizden, neslimizden utanmasak, şehitlerimizden, bu vatan için bedenini paramparça etmiş gazilerimizden utanalım hiç olmazsa. Yaşar Paşa, “Irak politikamız yok” demiş. Az söylemiş. Hiçbir yerde doğru dürüst politikamız yok ki.Almanya’dayım... Milletin takır takır geçtiği kapıda Ay - Yıldızlı pasaportum nedeniyle soru yağmuruna tutuldum. Polis soruyor; “Neden geldin?” “Röportaj için...” “Ne iş yapıyorsun?” “Gazeteciyim” “Hıı... Giremezsin!” “Neden?” “Çünkü röportaj yapacak ve bu şekilde Alman topraklarında çalışmış olacaksın”Oysa aynı anda 150 Avrupalı parlamenter Nevruz bahanesiyle, bölücülerle elele devletime sövmekte. Üstelik evimde yapmakta. Bense Köln kapısında hesap veriyorum. Alman polisin resmen küstahlık yapmasına katlanıyorum. Dilimin ucuna kadar geleni de zor zaptediyorum. Allahtan yanımda Erdoğan Şenay var, beni yatıştırıyor.Büyükanıt az söylemiş. Vatandaşını yurtdışında bu denli ezik, Türkiye’yi güçsüz bırakan politikalara çok daha ağır sözler söylemeli, derdimizi dile getirmeli. Devam paşam.Bayrağımız düşmesin, vatan elden gitmesin diye yaşamını veda eden 250 bin gencimizi daha üç gün önce gözyaşlarıyla anıyor, sonra aynı bayrağın Mersin’de yakılmak, Mardin’de indirilmek istenmesi ayıbına, acaba devlet ne yapacak diye bakıyoruz.Yeter artık! Nerede Galatasaray, nerede Fenerbahçe, nerede Beşiktaş? Hani o mangalda kül bırakmayan kurumlar! Özhan Canaydın şunu iyi bilmeli, bayrağımıza yapılan çirkinlik, Song meselesinden çok daha önemli ve vahimdir. Başkan, Nevruz töreni ayıplarına mutlaka tepki vermeli, diğer kulüplere öncülük etmelidir.Yalçın Doğan, Hakan Şükür yazmış. Ne düşünür, ne hesap eder bilemem. Ama şunu bilirim. Kürtçüler’in yaptıkları, bölücülerin çabaları ve Türk bayrağına reva görülenler, çok daha vahim, acı vericidir. Milli sorun Hakan değil, devleti, vatanı bölmek isteyenler, kışkırtılan Ermeniler, AB ve ABD çifte standartlarıdır. Doğan doğru adrese baksın.Ersun Yanal, ucuzluklarla ve Galatasaray düşmanlarının teknesinde karaya ulaşabileceği umutlarıyla yaşıyorsa, fena halde yanılıyor. Hakan Şükür’e ‘tarikatçı’ demek ve bu söylentinin ardına saklanarak yol almak şerefli bir davranış mıdır? Yaşayan efsaneye, Fethullah Gülen’in yayın organları bile sallıyor. O zaman bu nasıl bir ‘Fethullahçılık’ oluyor. Bülent Ecevit, Tansu Çiller, onlarca siyasi, bir dolu işadamı Gülen’in yanından ayrılmazdı. Onlar ne oluyor? Apo ile her görüşen Apocu mudur?Futbolundan başka sığınacağı hiçbir liman olmayan Hakan Şükür’ü bitirin el birliğiyle, sonra da kına yakın!Ahmet Ersin şunu bilmeli; Ersun Yanal’a, ‘Kral’ı milli takıma almadığı için değil, başka marifetleri nedeniyle eleştiri gitmektedir! Doğrunun peşinde olan, adam olan araştırır ve mutlaka bulur!
‘’Zor oldu‘’
Oyunun hemen başında Ergün, Ribery, Hakan Şükür üçgeni oyunu terse çevirmenin mükemmel bir gösterisiydi. Göze hoş gelen bu girişim Kral’ın vuruşuyla ev sahibini 1-0 öne geçirdi. Daha sonra yine Ribery ve Necati... Ateş topa gelişine öylesine güzel vurdu ki... Sonra, maçı bitti mi zanetti acaba Galatasaraylılar. Oysa, çok değerli, gerçekten iyi oynayan bir rakip vardı karşılarında ve hatayı asla affetmezdi. Erman Özgür 1-2’ye getiriyor, hemen ardından da Wederson’un penaltısı skoru 2-2 yapıyordu. 3 olur muydu, olurdu... Mondi, Erman’ın ayağından topu almasa, Ankaralılar’ın devreyi önde bitirmesi işten bile değildi. İkinci yarıda ‘Hagi savunma zafiyetlerini görür, önlem alır’ diye düşünürken aynı onbirin çıktığını gördüm. Ama bir şey daha gördüm; Galatasaraylı futbolcular bu maçı mutlaka kazanmak istiyor, adeta isyan ediyordu. Burada Necati’ye ayrı bir paragraf açmalı, taşıdığı topla takımına 3 puana yönlendirdiğini söylemeliyim. Hakan Şükür mü? O dün gecenin çözüm ustasıydı zaten: 3-2. Hasan Şaş’ı anlamak mümkün değil. Belki de yıldız dedikleri bu. Oturduğum yerde söylenip duruyordum, dediklerimi yutturdu. Olmazı olur yaptı, yıldızlığını da kanıtladı: 4-2. Daha sonra Hasan Kabze ve genç Uğur’u da sahada görüyor, bu arada konuğun da teslim olduğunu anlıyoruz. Doğru oynuyor iyi işler yapıyorlar. Fakat kazanamayacaklarını galiba onlar da biliyorlar. Hakem Serdar Tatlı ve ekibini iyi yönetimi nedeniyle kutlarken, Samet Aybaba’nın emeklerinin de boşa çıkmadığını ve bu takımın daha iyi yerlere ulaşacağını şimdiden söylüyorum.