Arama

Popüler aramalar

‘’Dev maç‘’

Evet, Galatasaray ve Beşiktaş bir kez daha karşı karşıya... Birinin teknik adamı “İlk sıra meşgul” diyerek daha şimdiden pes ettiğini ilan etti. Diğeri de bugüne değin hiç değinmediği konulara meyletti.Galatasaray iyi oynamıyor. Ama Beşiktaş’tan daha pozitif ve çabuk oynuyor. Üstelik takım olmayı da başarmış durumda. Bu konuda Rıza Çalımbay ve futbolcularının zerre kadar günahı yok elbette. Onları bu konuma taşıyan birileri var! Yönetimi, medyası, tribünleri... Eğer gerçeklerden kaçar, suçu hiç günahı olmayanlarda ararsanız, kaderinizin kötü yazılmasına da katlanacaksınız.Sarı - Kırmızılılar rakibine göre çok daha çağdaş ve hızlı. Üstelik deneyimli. Ali Şen’in deyimi “En pahalı edinim tecrübedir” tanımlamasının canlı örneği. Bu faktör Beşiktaş’ı yenilgiye yaklaştırıyor. Yani diyorum ki, Galatasaray bugün galibiyete çok daha yakın duruyor.Sahada futbolcular gibi genç, pırıl pırıl biri daha var; Fırat Aydınus... Futbolumuzun temel taşlarından hakemlik müessesesinin, geleceği en aydınlık portrelerinden biridir Aydınus. Hata yapmaz mı? Elbette yapabilir. Yanlışlar insanlar için. Ama şunu bilelim... Dürüst, aydın, mükemmel eğitimli ve genç birini, kendi çirkinliklerimize kurban edecek davranışlardan uzak duralım. Şaşırtıp bunaltmayalım. Daha doğrusu kendi yanlışlarımızı saklama uğruna bu çocukların arkasına saklanıp onları hedef yapmayalım. İnanalım onlara. Fırat Aydınus korunması gerek bir fidandır... Futbolcularımız da ona yardımcı olsun ve spor kazansın.Galatasaray ve Beşiktaşlı evlatlar... O formaları giydiğinize göre mutlaka hak etmişsinizdir demektir. Açık yüreklilikle çok yakıştığınızı da söylemeliyim. Siz, siz olun çapsız, bilinçsiz, kültür fukarası sözde spor adamlarının sakat yönlendirmelerine göre kendinize şekil verip çirkinleşmeyin. Dürüstlükten taviz vermeyin... Size yakışan şanlı formalarınızın, alın terinizin kirli galibiyetlerden çok daha kıymetli olduğunu örneklemek ve sporda yengi kadar yenilginin de onurlu bir sonuç olduğunu kabul ettirmek olmalı.Her maçı kazanan değil, insan değerlerine sıkı sıkı sarılan çok daha değerlidir. Biz bu gerçeği maalesef yamulttuk... Siz düzeltin. Sporun var olması gereği budur. Bu derse çok gereksinim var.Çoooook kazanıp, çoook kaybettiniz. Bir başka miladı başlatmayı beceremez misiniz?Benim tanıdığım evlatlarsanız, becerirsiniz.Başarı dualarımla.

05 Mart 2005, Cumartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Ciğerci Muharrem Usta‘’

Ciğeri acaba nasıl sökecek diye merakla beklediğim Diyarbakırsporlular, kendi ciğerlerini teslim etmeme çabasındaydı sanki. Evet alanlarında kalabalık olacak, pozisyon vermeyecek ve Eser, Sinan Kaloğlu ikilisiyle de, işi bitirecekler. Savunmayla, forvet arasındaki büyük boşluk nedeniyle operasyonun başarılı olması mümkün müydü? Hayır... Galatasaray çok iyi oynamasa da, rakip pek gelmeyince mecburen gitti Fadhel’in kalesine. Tehlike yaratabildiler mi peki? Yaratamadılar. Kuru-sıkı ateş işte.Maç başlayalı 40 dakika olmuş, dişe dokunur bir şey yok. Bir ara Ayhan çıktı, civarında da hiçbir takım arkadaşını bulamadı. İyi ki de bulamadı! Uzaktan, damardan vurdu. Fadhel’e şirdan gibi geldi, ayıla bayıla yedi...0-1Diyarbakır çıkması gerektiğini hatırladı gol sonrası. Sinan Kaloğlu mükemmel vurdu, kısmeti çamura takıldı. Kabahat, kale önüne asfalt dökmeyen belediye reisinindir!Bülent Demirlek ve arkadaşları maçı gerilimsiz, tertemiz yönetiyor ama tribünler protesto ediyor! Neden? Bilenler bilmeyenlere söylesin. Benim aklım ermedi.Kaptan Bülent hemen her pozisyonda vardı. Bravo. Hasan’a kabze demem. Bu çocuk rovelver gibi. Kaçana değil olana bakın. Yarın takır takır atar.Ribery çok enteresan biri. Zaten beğenmiştim. Bayıldım dün gece. Yakında özel seyirci toplamaya başlar. İzleyiniz.Orhan Ak iyi oynuyordu sakatlandı, Ergün geçti orada da takımını mutlu etti. Sonra Hagi doğru tercihler yaptı. Geceyi kazasız atlattı.Galatasaray, Samsun’da dalağı kaptırmış fakat son anlarda sıkışsa da, Diyar’da ciğeri kurtarmıştır.

02 Mart 2005, Çarşamba 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Kanaryasevenler Derneği!‘’

Üstelik Hagi ‘Tepe rezerve’ demedi mi? Bitirdi beni. Bu gidişle ikincilikte, reklamdaki kağıt para gibi kanalizasyona düşüp, gözyaşlarım gibi Karadeniz’e karışacak!Uçakta düşünüyorum gözlerim kapalı, paçalarım yağmurdan değil, Samsun’daki patlak tuvalet musluğu nedeniyle ıslak ve ben dayanamayıp ağlıyorum karanlık semaya bakarak. Kusuruma bakma Hulki ağabey! Anla beni.Acaba Galatasaray’daki birileri, ‘Kanaryasevenler Derneği’ üyesi mi? Zaragoza marifetiyle, yumuşak karınlarından yakalamıştım Fener’i. Kızdıracak, hafta boyunca zevk yapacaktım. Havada kaldım. Bu keyif bir gün içinde elimden alındı. Nasıl sinirlenmem şimdi ben! Zaten ezelden beri, ezeli rakip çarpılınca Galatasaraylılar da hemen ötenazi benzeri işler yapar, taraftar 2.80 - 1.90 uzar. Bunun adı, ‘Kanaryasevenler Derneği’ni destekleme platformu girişimidir. Galatasaray ve Fenerbahçe kulüplerine ‘düşman’ diyenin alnını karışlarım. Aralarında kesinlikle gizli pakt var. Biri taraftarını acıdan bağırtır, diğer taraf bayrama hazırlanırken içerden birileri bayram yerini, matem gününe çevirir. Bu kez görevi üstlenen de Hagi’dir.Samsun oyunu eline almış evirip çeviriyor ve gözlerimin önünde yine, Yeşilyurt’taki diş hekimi Oğuz Kösemen’in yüzü beliriyor... Olaylar Fenerbahçe’nin lehine gelişmekteyse, Oğuz Ağabey’in yüzünde öylesine gizemli bir mutluluk ve gülümseme belirir ki, elindeki kerpetene rağmen, ağzınızı, sonuna kadar açar, bırakın 32 dişinizi, çenenizi sökse farketmezsiniz.Hagi de, sanki ona teslim olmuş ve büyülenmiş gibi dişlerini teker teker söktürmekteydi o gece! Oysa Yeşilyurt’taki dişçi koltuğunda değil, Samsun’da kulübedeydi! Sökülen de, kendinin değil Aslan’ın dişleriydi!İlk gol sonrası, Ömer Çavuşoğlu’nun kahkahası kulağıma geldi. Bakınıyor, göremiyor ama duyuyorum. Tomas vakasından sonra da Ali Baba, sanki Bodrum’dan seslendi; ‘Oğuz nassın Oğuz! İyi misin?’Hagi akıllı seçimler yapmalı. Öyle de konuşmalı. Ne diye söylemleri nedeniyle ‘Hoşgeldin Lucescu’ diyelim ki! O Sibirya’ya, pardon Ukrayna’ya gönderilmemiş miydi? Öffff... Kafam iyice karıştı.Bittim ben ya... Bittim! Gel beni de al, Nesrin misin Esin misin nesin!!!Beynim iyice rutubetlenmesin...

28 Şubat 2005, Pazartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Yıldız savaşları‘’

Solda Hasan Şaş, sağda Ribery... Akıl oyunlarına, ayak oyunu işbirliğini de katarlarsa, deymeyin sporseverlerin keyfine. Bu konuda Ribery müthiş hünerli, çok da istekliyken, Hasan Şaş takıma biraz Fransız kaldı! Evet Volkan ve Şaş sıkıntılı anlar yaşıyor. Yaşıyor da, neden acaba bu çocukların devamlı oynamamalarının günümüz temposunda handikap olduğu aklımıza gelmiyor. Dedim ya, belki de Fransız’ın hemen uyum sağlaması aklımızı karıştırdı.Kenarlar idare eder de, göbekten ne haber mi dediniz? Kötü haber. Ön taraf hapşırınca, arkası ishal oldu! Nezle mi oldu demeliydim... Farketmez. Galatasaray oralarda hapşırık, öksürük, tırt, pırt derken golü yedi. Caner parkta gezer gibi dolaştı, bir başka adeta boş gezenin boş kalfası Kaies’e topu attı. Değil Mondi, Zamora olsa kurtaramazdı! 1-0 galiptir ev sahibi. Bu gol aslında hakkın teslimi.Bu arada Şaş üst direkten dönüyor, belki de ‘Şansımı seveyim’ diyor! Az sonra, Kabze ve Sabri girdi. İki Samsunlu birbirinin kafasını kırarken Tomas da Galatasaraylılar’ın ümitlerini mi kırıyordu acaba? 2-0.Necati yerde. Penaltı. Şükür ve 2-1.Hagi’nin yapamadıklarına, Sağlam’ın da yaptıklarına bakarsanız, yenilginin nedenlerini anlarsınız. Galatasaray yıldız savaşlarının sanal versiyonunu oynarken, Samsunspor olayı realiteye çevirmiştir. Haketmiştir.

27 Şubat 2005, Pazar 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Avropa Kültürü!‘’

‘Bıktım yahu. İhale, mihale, yapsat, devlet işi mişi derken deli para buldum biliyorsun. Sonra köyüme sığamadığımı farkettim, muhit arayışına girdim. Oralarda da çooook böyüdüm. Ardından sınırları aşıp taşmaya karar verdim. Ne yapacaksın? Sadece iç yardım, örtülü destek, bağlama, tavlama yetmez dışişlerinde! Ben de uzman ecnebilerle her yanımı donattım. Alman disiplini, Brezilyalı kıvraklığı, Hollanda becerisi, melez zenginliği falan filan yani!’‘Sonra?’‘Sonra mı? Sanki bilmiyorsun, Dünya biliyor be! Hüsran, hep hüsran, daima hüsran. Avropa kültürünü yakalayamadık bir türlü. Onca masraf, onca emek, şunca iç destek, bunca gaz ama sonu yine hüsran. Yıkıldım arkadaş. Her sene aynı hevesle git, perişan ol gel.’ ‘Ne yapabilirim, senin için?’ ‘Valla bilmiyorum, halimiz berbat, cemahiriye perişan. Yandık ya!’ O sıra Galatasaray Lisesi önüne gelmiştik. Durdum ve mektebi gösterip dedim ki... ‘ Şu ocağa gidebilmek için çok geç, ama bir danışsan kurs açarlar belki. Hem Avrupa Kültürün artar hem de hayat görüşün değişir. Galatasaray felsefesi iyi gelebilir. Kurs süresi birkaç yılını daha alabilir ama sonuçta Avrupa Kültürünü yakalamak da kesindir.’ Önce kızardı, sonra sarardı ve koyu lacivert bir renk bürüdü tenini... Hiçbir şey demeden yürüdü gitti. Düşünüp duruyorum... Kızdırıp, küstürecek ne demiştim ki? Amacım sadece yardım etmekti!Ali İsmet Ural ‘Proiximo Ano’ diye yazısına başlayınca umutlandım. Belki iyi haberdir diye. Meğer gelecek yıl sözcüğünün İspanyolcasıymış! Aaaaah Ali İsmet ah... Kanarya’ya ‘Proximo ano’ nun Macarca, Bulgarca, Sigma Olomukça, Fransızca, İngilizce, İtalyanca, Portekizce uzun lafın kısası her dilden tableti yutturulmuş fakat ezelden beri çare bulunamamış. Türkçesi’ni Pendikliler yutturduğunda bile mesaj anlaşılamamıştır. Neyse, umut Avrupa fakirin ekmeği, ye Kanaryam ye... ‘Proximo Ano’ seneye bakalım ne’ce?Bugün Samsun’dayız. Geçtiğimiz hafta evlerinde yenilmiş olmaları, Galatasaray’ın dezavantajı. Türk Futbolu’nun en adam gibi adamlarından Ertuğrul Sağlam ve yerli yabancı her teknik direktörün ‘Birlikte çalıştığım en mükemmel başkan portresi’ dediği İsmail Uyanık dayanışması. Ev sahibini avantajlı konuma taşıyacaktır.Çok zor bir Karadeniz gecesinde Hagi, bu fırtınayı da hasarsız atlatabilir mi?

26 Şubat 2005, Cumartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Şiir haftası!‘’

Nasılsın Büyük Kaptan Turgay?Battı batıyor Galatasaray...Kırdı dümeni dibe doğru Faruk,Eyvaaaah ki eyvah, rota yamuk!Kim kurtarır Cim Bom’u Neron felaketinden?Korkuyor ahali, gidişinden,Sardı duman, yanıyor gemi temelden,İş işten geçmeden... Hey sen!Sultani’li Canaydın... Yetişemezsen!Gülüşürüz karşılıklı. Biliyorsunuz, teşvik primi günün meselesi. Ankaragücü, Galatasaray’ı İstanbul’da yenip şampiyonluğu elinden almış, başkasına vermişti. İddialara göre o başkası da 500 bin Amerikan dolarını Ankaragücü’ne vermiş! Sonra? Paraların pay edilişi ve gerisi film gibi. Adı? ‘Futbola yıldırım düştü’ Konu? ‘Dedikodu’ Senaryoya adı karışanlar listesine bakıyorum... Cemal Aydın, Levent Doğan, Aziz Köklü, Aslan Gürsoy, İsmet Taşdemir, Çaycı Ercan, Mürvet hanımın kedisi minnoş, ‘Kuşum Aydın’ın finosu hoşhoş ve daha bir sürü isim. Bilgisi için de Şahin Ulu. Diğer rollerde E.Y. ve Cafer! Başrol? Henüz yok. Yapımcı? O da yok! Belki var da, matbuatın haberi yok!Plağı ters çevirip, fiili şöyle farzedelim... Ankaragücü’nün iman ve nakit gücüyle şampiyonluktan ettiği kulüp Fenerbahçe’dir. Galatasaray da bu hormonlu katkıyla şampiyonluk kazanan kimliktir! Dayanışma da alenidir!Medya şimdiki gibi, karnından konuşup ya da kuş dilini tercih edip suçlu olup olmadığı henüz belli olmayanlara mı ‘Hücuuuum’ derdi? Yoksa dosdoğru açık, seçik ve net Galatasaray’a ve başkanına mı yönlenirdi? Sayfalar dolusu kimin posterleri basılır, pislik torbaları kime saldırtılırdı? Fener Cemahiriyesi vakavünistleri, hemen etik dersler verip, nefret kusan nameleri, kaleme alır mıydı? Alırdı. Sonra? Eller de yıkanırdı, vicdanlarda!Oysa gerçek yapımcı, yani finansörle ilgili tıs yok! Gelin harbi düşünelim, konuşalım... Bu meselenin en az suçlu -belki de masum- insanları E.Y. ve ekibi, Cafer’le arkadaşları, Cemal Aydın ve yönetimidir. Göreceksiniz. Bu kirliliği, gerçekten temizlemek isteyen, elebaşını harbiden arayan önce rüşveti vereni, sonra Ankara’ya getireni, ardından da işi bağlayanı bulur ve düğümü çözer. Gerisi hikayedir, laftır.Şu eserimi de bir şiirle bitireyim izninizle...Ben bir rüşvet ağacıyım, futbolumuz parkında...Ne sen bunun farkındasın, ne de alem farkında!

23 Şubat 2005, Çarşamba 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Balıkçı Kenan...‘’

Davetliler listesine baktım... Turgay Demir de sanırım gidemez. Borucu Nevzat moralini fena bozmuş. Nasıl oldu da, alın terimi hortuma kaptırdım diye efkar içinde. Canı canavar görmek bile istemiyordur... Çünkü daha beteriyle boğuştu senelerce!Davetliler arasında Hıncal Uluç da vardı. O da gidemez. İşi çok! Ne mi? Milletin ensesinde boza pişerken, Hıncal ağbininkinde başka şey pişmekte de ondan! Haftalık dergisinin kapağında hanımefendi hakkında ‘Henüz kaşarlanmış değil’ şeklindeki tezi okunurken, fotoğraflar enteresan! Gelemez yani.Gidebilecek tek kişi kaldı! Meslektaşım kanatlı... Her yere yetişir o. Üstelik çok medyatiktir. Çağıracak ve kameraların da çekimde olması şartıyla canavar hakkında konuşturacaksınız. O mefta köpekbalığı bile duydukları nedeniyle tekrar canlanacak ve büyük olasılıkla da, kanatlıyı yutacaktır. Siz hiç telaş etmeyin ama... Biraz sonra canavarın dahi canavarlıktan vazgeçtiğini, hatta ‘Allah aşkına beni kurtarın’ diye yalvardığına şahit olacak hem mucize hem de reyting patlaması yaşayacaksınız.Kanatlı ‘Ben hiç pencere işi yapmadım, bu adam nereden benim meslektaşım’ diyebilir. Ama o bizim gizli ortağımızdı! Biz risk aldık o almadı. Gazanfer kepçeyi uzatır, kanatlı kenara konardı. Turgay Demir, Özarı, Ulvi Güveneroğlu, Sercan, Ercan, kaleci Rasim, Kapanlı, ben ve daha birçok kişinin canı yandı. Kimimiz battı, kimimizin hayatı karardı. Onunki aydınlandı! Çünkü kanatlıydı, her yere uçar konardı! Canavarın yanına, mutlaka getirilmeli birlikte teşhir edilmelidir.Bir kısım okur; yalan, dolan, riya talep ediyor. Nedir mesele? Ben niçin Sakaryaspor’un kazanmasını istemişmişim! Doğduğum, büyüdüğüm, yaşadığım baba ocağımla ilgili dileğimi açıklayamaz mıyım yani. Tabi... Hep güçlünün yanında olunacak. Hava durumuna göre de oynanacak! Bu okur ‘Tarafsızım’ diyen ama taraf olmanın kralını konuşup yazandan hoşlanıyor. Kandırılmak zevk veriyor. Yüreğini değil riyayı sergileyeni istiyor. Bol miktarda da buluyor zaten. Benim işim olmaz.Sakaryaspor’un iyi ve doğru futbol oynadığını savundum hep. İşte gördük. Galatasaray’ın çözemediği işleri de söylüyordum. O da iyice belirlendi. Alanını iyi kapatan rakiplere karşı sıkıntı yaşayıp, çare bulmakta zorlanıyorlar. Ligin sonuna daha çooook var. Alta düştüm diye yerinme, üste çıktım diye de sevinme... Haaaa bir de Ergun Gürsoy ve Gheorghe Hagi’nin kolkola resmine güvenme. İkisinin de nereden, nereye ve nasıl eseceği hiç belli değildir de!

21 Şubat 2005, Pazartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Tıpkısının aynısı!‘’

Evet Sakaryaspor alanı çok iyi kapatıp, mücadele ederken topa hükmetmeyi de bildi. Bu etkinlik Galatasaray orta alanı için bunalım nedeni olmuş, tribünde stres, sahada Sivriselvi marifetiyle sararan portrelere rastlanmıştır. 20. dakikada Conceiaço’nun şık vuruşu, Şenol’un aynı güzellikte çıkarışı ve o andan itibaren oyun Galatasaraylılar için de çok renklidir artık. Daha fazla akın sırası ve Kaptan Mesut’un kontrolsuz dalışı. Penaltı... Şükür vurdu 218... Sonra mı? Para parayı nasıl çekerse artık topu Galatasaraylılar çekiyor, fakat ilk yarının son saniyesinde beraberlik şansını yine Sakaryalılar yakalıyor.Şaban Yıldırım ve ekibi bulunduğu yeri asla kabullenmeyen başkaldırının temsilcileridir. Dün gecenin mücadelesinde bu realite, ikinci devrede de, mükemmel örneklendi. Ev sahibinin kötü oynuyor gibi gözükmesinin aslı, konuk hünerleri ve doğru futbol tercihleridir.Hakem Endamıselvi, şampiyonluğu ve yaşamayı hedefleyen iki ekibin iyi niyetli, zorlu, çekişmeli oyununu avucunun içinde tuttu. Ronald Regan’ın daha yakışıklısı, şu küfür kafir işiyle meşgul olacağına Hollywood’a gitse ya... Şöhretin de, paranın da katmerlisini bulur. Belki de başkan bile olur.Benim için hangi taraf, ne yapsa dert. Çok da sıkıntı olan, ‘Bu maçta canım yazı yazmak istemiyor’ dersem ayıp olur mu? Şiir yazayım o halde... Gönlüm istiyor Galatasaray’ın şampiyon olmasını... Elbette Sakaryaspor’un da kümede kalmasını... Kahpe felek kimine don giydiriyor, kimine gömlek... En iyisi galiba maç bitmeden buradan tüymek...Hadi bana eyvallah!

20 Şubat 2005, Pazar 03:30
YAZININ DEVAMI