‘’Galatasaray kötü mü?‘’
Almanya hazırlık maçları sonrası, İstanbulspor karşısındaki Sarı-Kırmızı üretim de hoşuma gitmedi. Acaba Galatasaray kötü mü? Bu soruya net cevap verebilmek için henüz erken ama iyi olduğunu söylemek pek mümkün değil. Bunca hazırlık, aradan geçen zaman ve transferler sonrası sahneye konulan ürün bu olmamalıydı. Daha iyisini bekliyor insan. Mesela tempo, mesela yoğun pas trafiği, mesela çabuk bir oyun, mesela organize atak, mesela doyurucu bir kurgu... Öylesine çok mesela var ki, yazı bitecek maça değinilmeyecek neredeyse!Aslında maçla ilgili pek bir şey yok da, Lincoln var. Evet Brezilyalı nihayet sahne aldı. Bu çocuk futbolcu. Her hareketiyle, Galatasaray için bir gereklilik, üstelik yıllardır hasret kalınan bir gereklilik. Cim Bom’lu sadece penaltı kaçırılmasına hasret değildi! Bu işin her futbolcunun başına gelebileceğini de kanıtladı! Teknik kapasitesi mükemmel, kaleyi düşünen, oyunu bir anda terse çeviren, özellikli bir 10 numarayı nihayet kazandı Galatasaray. Ama yetmez ki! Tek kişiyle oynanmaz, tek kişinin gayretleriyle de maç kazanılamaz futbolda. Herkesin işini yapması gerek. Necati, Hasan, Orhan ve Cihan’ın neden gittiğini de düşünmek gerek!Takımda Lincoln var, bir de ‘Mercedes Song S 500 Long’ var. Kamerunlu enine boyuna sahanın her yerinde vardı. Mızrak gibi uzandı savunmaya da, hücuma da. Linderoth görevini iyi yaparken, diğer arkadaşları içinde vasatı aşana rastlamadım. İlk kez bir arada olmaları bir neden olabilir mi? Belki. Ama bu iş çoktan halledilmeliydi. Yeterli zaman süresinin verimli kullanılmadığını düşünüyorum. Kaç gün var ligin başlamasına?Ulvi Hoca futbolculuğu zamanının dengeli, haddini bilen ve doğru işler üreten kişiliğini İstanbulspor’a da yansıtmış. Bu ekip liginin iyi takımı olur.Kalli kalan sayılı günleri, çok ama çok iyi değerlendirmeli. Bitti!
‘’Çalışmayan mı?‘’
Kalli ‘Çalışmayan gider’ demiş. Sormak gerek ‘Çalışmayan mı?’ Başka kriterler de var mı? Galatasaray’ın Gerets ile ilk dönemi nasıl kazanıldığı doğru analiz edilemeyen bir şampiyonluğu, ikinci döneminde de kaybedilen ama yine doğru analiz edilemeyen acı dolu serüveni var. Oysa medyanın yeterince uyardığını ama ilgililerce algılanamadığını düşünüyorum. Trilyonlarca borç ve başarısızlığın ana nedeni yöneticilerin yanlış seçimleridir.Cim Bom nasıl şampiyon olmuştu? Takımda oluşan birlik ve dayanışmayla. Onca olumsuzluk Galatasaray değerleri ve sporcu kalitesiyle alt edildi. Üstelik üretilen sayısız yanlış ve provakasyona karşın. Sonra sorumlular şampiyonluğu kazandıran aksiyonları doğru(!) tespit edip, iğdiş etmeyi becerdiler! Ligin en iyi kadrosunu bu hale getirmek kolay değildi ama başarıldı! Kalli var şimdi. Umutlar pekişti, Lincoln ve başka isimler de transfer edildi. Acaba tamamen doğru kriterler gündeme girdi mi? Galiba hayır!Yıllardır ne yazmıştım ben? Galatasaray bir 10 numara almalı. Aksi halde ne duran ne de koşan topta bitirici noktalarda sonuç alınamaz. Hagi sonrası istatistiklere bakınız ve ne demek istediğimi anlayınız. Uydurma 10 numaralar nedeniyle kaybedilenler göz önüne alındığında, Lincoln’ün maliyeti 50 milyon doları aşmıştır. Şu an bu pozisyonda sorun yok gibi. Ama ya stoper meselesi? Elinde Türk Milli takımının iki as’ı var. Üstelik maliyetleri uygun. Song ve Tomas var. Bouzid de var. İki kişilik yere etti mi beş. Sol kanat dolu ama ya sağ arka? Orada Hasan Şaş ve Uğur! Biri devşirme diğeri sakat. Linderoth da deneniyor orada! Ya ön libero? Karışık!Galatasaray doğru seçimler yapamadığı sürece, başarısızlıktan kurtulamaz. Anlaşmaları yanlış yaptıkça maddi çöküntüden de kurtulamaz. Suçu hak etmeyenlerin üzerine yıktıkça da iflah olmaz. Gidenler çalışmadıkları için değil, yanlış kriterler nedeniyle kurban edilmiştir. Bu çocuklar milli formanın oyuncuları değil mi? Fatih Terim deli miydi de en kritik maçlarda savunmayı Emre Aşık ve Servet’e teslim etti? Cihan, Orhan ve Necati yine Ay-Yıldızlı formanın sporcularıydı. Aynı değerdeki adamları kaça alırsınız? Neden ziyan peşindesiniz?Carrusca ve benzeri yetersiz isimlerin, yönetici defolarının günahları bırakın Galatasaray’ı, Türk Milli Takımı’nın değerleri üzerinden fatura ediliyor ve bu nedenle iflah olunmuyor. Futbolcu aptal mı? Görmez mi maddi manevi yanlışların kendi üzerlerinden kapatılmaya çalışıldığını. Sarı-Kırmızılı kulüp yanlışlarını yine yanlışlarla gidermeye çalışıyor ve sezon içi sıkıntıları şimdiden gözüküyor. Uyarıyorum!
‘’Arkana da bak!‘’
Karşılaşma biter ve tüm kaybedilenlere karşın sporcu konuşur; ‘Önümüze bakacağız’. Tamam! İnsanlar elbette önüne bakmak ve gelecekle ilgili planlar yapmak zorunda ama ‘Arkana da bak!’ ara sıra. Geçmişinden ders almayı bilmeyen, geleceğini de doğru yönlendiremez ki. Hatalar devam eder. Bu yanlış ülkenin tüm platformlarında gündemde. Spor, siyaset, ekonomi aklınıza ne gelirse.Çok futbolcu tanıyorum hep önüne baktığı için geçmişini unutan ama istemese de dönmek zorunda kalan! Günün siyasetteki taze örneği de Deniz Baykal. İleriye baka baka, partisini bitirme noktasına getirdi. Oysa dön bir bak arkana genç ve deneyimli Mustafa Sarıgül’e... Ne işaret ettiyse başına gelmedi mi? Seyrantepe projesini yıllar önce akıl eden Sarıgül ve ‘Lig’den düşme kalksın’ diyen Baykal. Yazmıştım ‘Boşuna iktidar olamıyor’. Haklıymışım.Eren Talu şahane bir proje hazırlamış. Konsept mimarinin muhteşem örneklerini sunan Talu, Seyrantepe Stadı’nı da eşsiz bir eser olarak yapar. Eminim. Özgün bir yapının, Galatasaray ruhunuda yansıtacağı bir mükemmelliğe sahip olması isteniyorsa, Eren Talu bu işin mimarı olmalıdır. Camianın gurur duyacağı, yaşayan bir anıt gündeme girer ve dünya ülkeleri dahi bu modeli uygulamaya çalışır. Göreceksiniz.Atilla Donat sevgili eşini kaybetti. Her ölüm erkendir ama Feride Hanım’ın vefatı gerçekten çok erkendi. Donat ailesine, sevenlerine, Galatasaray camiasına başsağlığı ve sabır, ‘iyilik Meleği’ olarak tanınan Feride Hanım’a rahmet diliyorum. Teşvikiye Camii avlusundan, neredeyse Teknik Üniversite Maçka binasına kadar uzanan taziye kuyruğu Donat ailesinin ne denli sevildiğinin, acısının paylaşıldığının belgesiydi.Almanya kampında bulunduğum günlerde Galatasaray’ı her haliyle gözlem şansım oldu. İlk izlenimlerim olumlu. Ama bir konuda tam bomba oldum. Yavuz Köprülüoğlu, Algın Artar ve ben sahanın uzak bir köşesinden çalışmayı izliyoruz. Dedim ki; ‘Bu hangi futbolcuysa kendini amma da Kalli’ye benzetmiş! Yalakalığın da bir ölçüsü olmalı yahu. Saçlar-maçlar, duruş tıpkı Alman’ın gibi’ Yavuz ve Algın ‘Aman abi o Kalli’ dedi.Feldkamp futbolcularıyla karıştırılacak düzeyde antrenmanın içinde. Zıplıyor, koşuyor ve her hareketi sporcularıyla beraber yapıyor. Üstelik o sıcakta. Sportif başarı ne olur? Bilemem. Fakat 73 yaşında olduğu söylenen ama 33 yaşındakilere taş çıkartan performansıyla ‘Nazar değmesin’ dedirten hoca, ‘Yaşlı’ addedilen çok insana doğru örnek olur. Yani? ‘şampiyonluk garanti’ diyemesem de, Kalli örneğiyle çok insanın yaşam kalitesi ve uzun ömrü garanti.
‘’Fırtına Düsseldorf...‘’
Bir tarafta kamp dönemi sonu yorgunluğu, yılgınlığı galiba biraz da bıkkınlığı... Diğer taraf, hangi lig olursa olsun Alman disiplinini, fizik gücünü ve hırsını örnekliyor, Fortuna’dan fırtına Düsseldorf’a dönüşüyor. İlk devreyi de 1-0 önde bitirip daha fazlasını bulma şansını dahi yakalayabiliyor. Galatasaray, Kalli yönetiminde arayışa devamda... Dün de farklı alternatifler gündeme geldi. Mesela kaleci Fırat oynamalıydı, oynadı. Geleceğin önemli sporcularından biri olacağı ile ilgili hiç kuşkum yok. Bunu kanıtladığını da söyleyebilirim. Paf takımından bir çocuğun yıllarca portresini gördüğü isimlerle bir arada oynaması, üstelikte dimdik durması kolay iş değil. Başardı. Savunmada farklı bir diziliş vardı yine; Song, her zaman ki gibi iyiydi. Yeniler önleri kapatılmayınca sık sık açık verdi. Kalli, bu durumu görecek, mutlaka da önlem alacaktır. Linderoth’un neden savunmanın değil de Volkan’nın önünde oynadığını anlamakta güçlük çektim doğrusu. Arayış elbette olacak ama orada Hasan Şaş, Ayhan, Orhan gibi alternatifler varken devşirme işlerle de uğraşılmayacak. Sabri, hiç beklediğim gibi değildi. Ümit Karan, baştan beri zaten beklediğim gibi değildi. Başarısızlıktaki istikrarını (devam ettirdi!). Hasan Kabze topla, doğru zaman ve doğru yerde buluşursa iş yapar ama bunu ‘hamur yap, yufkayı aç, üzerine de börek çıkar’ dediğin zaman olmaz. Çocuk çırpındı durdu. Almanlar, sert ve istikrarlı oyunlarını sürdürünce Galatasaray etkinlikleri de görülemedi. Sarı-Kırmızılı sporcular, şunu iyi bilmeli, lig döneminde sert rakipler hata yapan hakemler, hep karşılarına çıkacak. Bu vaziyeti hazmetmeli ve düşüncede mutlaka güçlü olmalılar. Bu zafiyet gereğinden fazla sırıttı dün gece... İkinci yarı Galatasaray, birçok isim daha denedi. Hatta Hasan Şaş’ı sağ bekte oynattı. Bu karmaşayı gören bir taraftarda sanırım ‘Beni de deneseniz ya’ diye düşünüp sonlara doğru sahaya girdi. Servet’in attığı kafa golü ve oyun 1-1 bitiyor. Ama görünen o ki şu hazırlık maçından Cim Bom’a hiçbir yarar gelmiyor.
‘’Haberiniz olsun!‘’
Fenerbahçeli kardeşlerimize bildirmek isterim, ‘Kulübünüz internet sitesinde kürek takımınızın ikinci olduğu duyurulurken, adı anılmayan birinci GALATASARAY’dır, ‘Haberiniz olsun!’ Kraldan fazla kralcılar ve işgüzar sorumlular spor erdemi yerine düşmanlığı seçince, ortaya çıkan böylesi garabetler işte. Galatasaray Kürek Takımı başarısını gölgelemeye kimsenin gücü yetmez. Tıpkı Fenerbahçeli Büyük A Bayan, Genç A Erkek ve Genç C Bayanlar’ın şampiyonluk başarısının gözardı edilemeyeceği, kutlanması gereği gibi... Sporcuların, antrenörlerinin hangi emeklerle o başarıları yakaladığından bihaber etik katilleri, spor ruhunu katletmekten kaçınmıyor. Sizler doğrulardan kaçarsanız, taraftar ne yapmaz? Amatör sporcu, başarısının karşılığında sevgi bekler, kutlanmayı ister. Esirgemeyin bunu. Hangi kulüpte olursa olsun hepsi bizim çocuklarımız. Cumartesi Van’ın Gevaş Futbol Köyü’ne konuktuk. Gündüz Tekin Onay ve ekibi süper bir etkinliğe imzasını atmış. Burada sadece futbol yok. Çocuklarımızın geleceğe hazırlanmaları ve düşmanlık değil, spor ürettikleri bilincinin geliştiği şahane bir ortam vardı. Yurdun dört yanından gelen miniklerin kaynaşması ve dayanışması, Türkiye’nin sağlıklı yarınlarının belgesidir. TFF elbette eleştirilmeli, ama doğru işler de yansıtılmalı. Yılmaz Gökdel’den Özkan Sümer’e duayenler ve Rıdvan Dilmen, Ümit Davala, Yusuf şimşek gibi yıldızlar renk kattı. Lütfi Arıboğan, basketbol kültürü zenginliklerini futbola da yansıtırken, ana sponsor Ülker’in temsilcisi Hakan Artış, ‘Daha güzel neler üretilebilir?’ diyordu. Vali Özdemir Çakacak, kamp müdürü Taygun kardeşim ve ikram Kalli’nin şahsında herkese şükranlarımı sunarım.Galatasaray’ın Köln beraberliği bazılarını mutlu etmemiş. O sıcakta ayakta durmanın dahi riskli olduğundan habersizler, o nedenle normal bu değerlendirme! Henüz sezon başı, günde üç çalışma ve kısa sürede 3 hazırlık maçı... Futbolcuların robot değil, insan olduğunu hatırlamak gerek. Kalli bu dönemde yıldız gösterileri değil, en iyiyi bulup sezona hazır başlamanın hesapları içinde. Bu tarzı sahaya çıkacak kadroyla ilgili hiç kimsenin aklında soru işareti bırakmaz. Bu nedenle önce saygılı, sonra sabırlı olup beklemeli.
‘’Define peşinde!‘’
Yaşlı Kurt’ sanki define peşinde! Araştırıyor, karıştırıyor ve en iyisini bulmaya çalışıyor. Galatasaray’ı izleyenler de yaşanan her 90 dakika sonrası, hazinenin en değerli parçalarını seçme olanağı buluyor. “Kimler yan yana olursa, başarı gelir?” sorusu cevabına yaklaşılmakta. Üstelik define toplum beğenisine sunulduğunda, bu seçime futbolcular dahil itiraz eden pek olmayacak. Ne varsa gün ışığında!Köln karşılaşması da gün ışığında oynandı. Üstelik çok sıcaktı. Soğuk sonrası, üflemeden ağıza atılmış haşlanmış patates etkisi gibi. Fena yakıyor. Bu vaziyet, oyunun temposunu düşürdü. Hararet İsviçre hareketliliğini önledi. Ehhh bir de sezon başı yüklemesi. Bu oyunda Galatasaray’ın göbeğinin kaçık olduğunu gördüm. Köln otoban rahatlığı buldu zaman zaman. Bir kez direk, çok kez Aykut önledi gol pozisyonlarını. Arda’nın mükemmel toplar attığını ama aynı zamanda savunma aksiyonlarında da bulunması gerekliliğini söylemeliyim. Taraftar hep hücum işlerini gözler fakat teknik adamlar aynı beceriyi, kendi kalesi korunurken de görmek ister. Genç adam, oyunun iki yönünde de olmalı.Futbol tuhaf oyun. Daha düne kadar Mondi gol yedikçe bayram yapan Ümit Özat şimdi ‘amman yemesin’ diye debelenirken, ‘yerse yandık!’ diyenler de, atmak için uğraşıyor. Hele hele Özat’ın Sabri’yle didişmesi! Galatasaraylı iyi ki, “Sana ne kardeşim o bizim kaleci” demedi! Karan ve Ateş kadim dostlarının kalesinde gol peşindeyken, Ümit Özat da Novakovic’e ‘al da at’ dercesine öyle bir pas attı ki, Aykut zor çıkardı. Oyundaki hemen her Cim Bom sıkıntısı, hamili Novakovic’in boyu susak, futbolu bal kabağı gibi.Köln maçının lezzetli bir oyun olduğunu söylemek mümkün değil. Kaleci Aykut dışında bir Galatasaray oyuncusunu ‘amma da oynadı ha!’ diye tanımlamak da mümkün değil. Ama sezona ‘Kaşıkçı Elması’ statüsündekilerle başlamanın yolu da galiba bu.
‘’Doğrulara doğru!‘’
Kalli uzunca hasret sonrası, kısa sürede Galatasaray’ı ‘doğrulara doğru’ taşır. İlk iki maç sonrası gözüken bu... Alman’ın düşünce ve uygulama doğruları, müthiş bir Galatasaray izletecek. Kuşkum yok. Neden? Futbolcuları güven duygusu sarmış, belli. Başka? Takım içi rekabet, Cim Bom’u kulüplerarası yarışta başarılı kılar. Doğru ve dürüst teknik adam yapısı, sahaya olumlu yansır. Ehhh, futbolcuların kalitesi de zaten belgeli değil mi? Bu tür iddiaları Lucescu’nun ilk günlerinde de yapmış ve yanılmamıştım. Herr Feldkamp konusunda da yanılacağımı zannetmiyorum.Kalli ilk 11’le ilgili soruları da noktaladı! ‘Benim 11’im bu’ derken, kadroda herkesin hazır olması gerekliliğini vurguladı. ‘isimlere değil üretime bakarım, herkes işini iyi yapmalı’ dedi ve deneyimliden, gencine hepsine eşit mesafede olduğunu da belirtti. Ders şudur! ‘Tüm futbolcular hazır olacak ve formanın hakedene verileceğini bilecek.’ Bu olgu yıllardır hasret kalınan bir doğruydu. Başarı futbol değerlerine değil, rastlantılara kalmıştı. Bilinen kadro kalitesinin üretimleri, futbolu bilenlere saç-baş yoldurttu kaç sezon. Şimdi işler iyi.Anderlecht ve Young Boys yabana atılacak ekipler değil. Neredeyse tüm futbolcuların olumlu performans örneklemesi ve mücadele arzuları, Galatasaray’ın sezona, doğru teknik adam seçimiyle başladığının göstergesidir. Öncelikle sporcular iyi niyetli ve hevesli. Galatasaray pres yapan, top kazanan, çabuk ve doğru pas üretimine dönük kolektif yapısını tekrar gündeme taşıyor. Disiplin olgusu net biçimde yansırken, takım da başarıya doğru yönleniyor. Orkun iyiydi, çok daha mükemmel olacak. Servet ve Song bildiğimiz kalite. Bouzid ve Anıl da hazır. Hele hele Anıl, böyle gitsin yeni Maldini inşallah. Barış ve Serkan’a bayıldım. iç güvenleri ve şutları harikaydı. Linderoth’un performansı daha da yükselir. Volkan ‘her eve lazım’ statüsünde. Özgürcan da futbolumuzun gol yollarındaki geleceği. Karan’ın çok yönlü futbol yetileri de, bir başka Kalli gerçeği. Ya Şaş ve Ateş o eski kıvama geldiğinde? Kabze de gol vuruşlarına döndüğünde? Bakın hele! Galatasaraylı umutlu olmasın da kim olsun?
‘’Kayıp yok!‘’
Deneyimli teknik adam bir başka, bravo Kalli. Öyle bir kadro çıkarmış ki, öncelikle kendimizi test etmemizi temin etti. Tüm sezon salladıklarımız gitmiş! Kalanlara ve oynayanlara bakıyor, ‘kayıp yok’ diyorum. Galatasaray gidenleri aramaz. Ne Gerets, ne İnamoto, ne İliç, ne de Mondi... Hazırlık mazırlık, oynadığın rakip Belçika şampiyonu. Sahaya bakıyor ve ‘Ahhhh şu da gitmeseydi’ deme gereği hiç hissetmiyorum. İddia ettiğim gibi Cim Bom’un çok kaliteli bir kadrosu vardı, ama doğru yöneteni yoktu. Bu gerçeği Kalli daha ilk oyunda belgeledi.İlk dakikadan itibaren topa daha fazla sahip olan, tam ısıramasa da tehlike yaratan taraftı Galatasaray. Teknik kapasite mükemmel de, hep burnunun dikine! Yön değiştirmez, çabucak terse dönemezsen rakip kapanır ve heba olur emekler. Kalede Aykut güven verdi, iyi oynadı. Orkun da öyle... Bu ikiliye bir de Fırat’ı ekleyin... Sarı- Kırmızılı file uzun yıllar sıkıntı çekmez. Emre Aşık medya gündeminde olmasa da, futbol gündeminde var. Tomas’la iyi ikili oldular. Topal sağlam, Ayhan kaliteli, Okan oynamaya niyetli. Sabri mi? Bildiğiniz gibi. Şükür de bildiğimiz gibi! Atamıyor bu ara. Ferhat çıtır, ama futbolu tıkır.Kalli iki aksayanı doğru tespit etti! Necati geçen sezonun sevmediğimiz temposunda. Ya Arda? Duraklama devrinde. Acaba çok mu ince eleyip, sık dokuyorum derken, Alman düşüncemi teyit etti. Karan ve şaş var onların yerinde. Van Dam atılınca eksik kalmıştı rakip ama pek farketmedi. Zaten kontralarla çıkmaya çalışan Anderlecht, yine kalabalık tuttu savunmasını. Galatasaray’ın baskısı da devam etti. Sabri’nin şahane füzesi çatalda: 1-0.Cihan ve Mehmet Güven sırıtmıyor, Galatasaraylılar’ın da yüzü gülüyor. Çünkü bu takıma gelenler, gidenlerden çok daha kaliteli. Kalli’li Avrupa Fatihi’nin unutulmak üzere olan yüzünü hatırlatacak. Sonuca değil, verilere bakarak iddia ediyorum şimdiden.