Arama

Popüler aramalar

‘’Farkı farkettim‘’

Dün gece farkı farkettim. Geçmiş maçlarından iyiydi Galatasaray. Kalli felsefesi daha gündemdeydi. Olay basit; zorlama işleri değil kolay olanı yapacak sahadaki. En çabuk şekilde. Bu işleyişin rejisörü Kalli’yse, baş aktörleri de Ayhan ve Lincoln olmalı. İkisi cehennem silahı sanki. Biri önde, diğeri arkada muhteşem işler yapıyor, Allah var diğerleri de filme kalite katıyor.Taraftar yok ama mücadele, pas, hız, tempo, şut ve Lincoln’den şahane bir gol var. Sahi! Bir de pankart; ‘Senin için sensizliği göze aldık’ İyi halt ettiniz! Kimbilir daha ne goller göremeyeceksiniz. Ehhh kulübünüz de nakit göremeyecek uzun süre. Ayrılığı göze alma, doğru taraftar profilini yakala.Ankaragücü dişli takım. Oyunu güzelleştirdiler. Galatasaray’ın ustalık kokan yön değiştirmelerine cevap vermek kolay değildi ama çoğunlukla başardılar. Emre, Yasin, Ahmet Dursun ve Serkan başarılı, sakal modelini icat edenine kurban olduğum Krita da sertti.Şükür’ün kaçırmış gibi gözüktüğü, aslında iyi yere vurduğu iki pozisyon var. Olmayacak hacıyı, deve üzerinde yılan sokarmış misali kaçtı. Emre, Karan’ı ‘fenni krampon sünneti!’ yaptı istirahate gönderdi, Barış geldi. Aynı Emre’den ceza alanında Şükür’e de göğüs operasyonu! Yüksel acaba silikon yüklemesi mi zannetti? Aksi halde penaltı yahu. Sonlara doğru Briegel daha üstün gözüküyor fakat 3 puan Kalli’ye geliyor. Takır takır futbola, fıkır fıkır tribünler gerekirdi ama!..

27 Ağustos 2007, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Vajinusmus‘’

Cumhuriyet’te okudum, ‘vajinusmus’, yani ağrılı cinsel ilişki kadınların yüzde birinde görülüyormuş. Hekimler bu hastalığın tedavisinin tıbbi yöntemlerle mümkün olduğunu söylemiş. Acaba toplumu yüzde 100 oranında saran, ‘futbolnusmus’, yani sancılı futbol ilişkisinin tedavisi var mı? Varsa hangi yöntemler gerekli?Son derece zevkli bir oyun olan ayak topu, ülkede ‘ayak oyunlu çile’ haline geldi. Tribünlerinden, saha içine ve yönetim uygulamalarına tüm operasyonlar hastalıklı... ‘Futbolnusmus’ salgından farksız yayılmış, egemen rant felsefesi de, almış başını gitmiş vaziyette.Dr. Kubilay Gürkan araştırması... Sınırsız yabancı isteyen kulüpler, 108 mevcudu dahi kullanmamış. Sayı ligin ilk haftası 52, sonradan girenler 10, ikinci haftaysa 45 ve daha sonra katılanlar 12... Şansal abi çok net vurgulamış bu acıyı! Mahmut Sert de, kurşunlanan Bursalılar’ı ve daha sonra sahaya girmek isteyen Timsahları yazmış. Hele hele Trabzon’da sahaya giren Erdoğan Uslu’nun arkadaşının ifadesi tam Karadeniz fıkrası; ‘Skoru bilmiyordur!’Galatasaray’ın ‘futbolnusmus’ sancısı daha da farklı! Carrusca kurtarılacak! Necati, Emre, Orhan Ak batırılacak. Bu arada kurutulan kulüp gelirleri sonrası, sponsor gelirleri de sokağa atılacak. Bu saatten sonra faydası olmayacak kilisenin papazını... Pardon! Futbolun papazını ne yapsın Galatasaraylı? Huuu! İmaret mi orası?Saffet Sancaklı’yla bir cafede oturuyoruz Zagrep’de. Bayan garsonun G-String’i dikkatimi çekti. Mini eteğinin üzerine çıkmış arka kısımda, mavi boncuklar dizili. Sordum ‘What is this?’ cevap verdi ‘This is blue stone turbo intercooling G-String.’ İslamcı yazarlara yeni bir konu ‘Mavi boncuklu turbo havalandırmalı kadın donu.’Futbol mu? Bloklar 6’lık inşaat demiri, hatlar hasır çelikle bağlanacak! Tribündekilere de beton dökün!

25 Ağustos 2007, Cumartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Eeee... Haluk Bey!‘’

Galatasaray, transferi için milyonlarca doları gözden çıkardığı Lincoln’den yararlanamıyor. Medyada sorgulama başladı: ‘Acaba bu adam sakat mı?’ Oysa mesele belli... Rizespor karşılaşmasında atılan tekmeler ve ötmeyen düdükler! Darbeli matkap etkisine dayanacak adale henüz icad edilmedi ama bu işe son vermesi için hakemlik mesleği tesis edildi. Tahsisli düdüklerle varılacak nokta da belli: Sakatlık! Her yerde... Sporcuda, TFF’de, düşüncede, güven duygusunda... Eeee Haluk Bey... Bu iş, işte böyle. Düdük Trabzon’da yanlış çalar, seni İstanbul’da zıplatır. Galatasaray’ın penaltısı çalınmaz, Bursa’dan kulağın çınlatılır. Gülü seven de dikenine katlanır! Nasıl derdin sen? ‘Her güzelliğin bir sıkıntısı vardır.’ Oysa yolunda gibi gözüküyordu işler. Sonra nedendir bilinmez, her şey alt-üst oldu. Acaba Sakaryalılar’ın ‘Ah!’ demesi mi yine? Sakaryaspor-Altay karşılaşmasında Trabzon’daki olayların daha hafif versiyonu yaşanıyor. Nafiz Zorlu takımını tekrar sahaya çıkarıyor ama hakem çıkmıyor. Hilmi Ok, Sabri Çelik sır olmuş, Ulusoy da odasında lahmacun yiyor. MHK ve TFF’den hiç kimseye ulaşılamıyor ve özel maç yarıda bırakılıyor. Oysa emniyet önlemleri alınmış, olay sonlanmış. Zorlu’nun Arhavi’den ulaşıp meseleyi çözdüğü yerde, İstanbul çomak sokuyor! Eeee Haluk Bey... Yüce Yaradan çok değil, iki akşam sonra adamı ne yapacağını bilemez hale getirir işte. Geçen gün Mutlu Çelik’le konuşuyoruz... Hani şu herkesin Ulusoy’a kızıp da, Mutlu’yu hedef gösterdiği, düşüncede infaz ettiği, Başkan’ın da ‘Alın kellesini’ dediği gençle. Çevresinin arazi olduğu günlerde, Mutlu vardı sadece. Sonra kaçanlar sahnede yerini aldı, adam gibi adam olanlar yok. Üzüntülü, kırgın, köşesine çekilmiş. Dertleştikçe açıldı, açıldıkça anlattı. Hak etmediklerini yaşamak zorunda kalan Mutlu’ya dedim ki: ‘Sen önce bir mahkemeye başvur ve oğlunun adını değiştir. Bundan sonra adı Haluk olanların stadyumlara dahi giremeyeceği bir dönem gelebilir. Günahsız evladını yakma.’ ‘Haklısın abi, değiştireceğim çocuğumun adını’ dedi.

21 Ağustos 2007, Salı 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Ne gerek?‘’

Galatasaray Kalli’yi getirdi, transferler yaptı. Yaptı da iyi futbol düzeyi yakalandı mı? Uzun süredir çalışıp, hazırlanıyorlar ama dişe dokunur bir şey yok ortada. Ne gerek peki? Etnomüzikolog Rahmi Oruç Güvenç... Almanya ve Avusturya’daki hastaları Türk musikisiyle tedavi ediyormuş. Cim Bom’un futbol hastalığına deva bulunur mu diye okumuştum. Dün ‘İsfahan’ makamını deneselerdi keşke. Bakın nelere yarıyor ‘İkindiden 22.00’ye kadar etkilidir. Güven hissi, uyum sağlama, hareket yeteneği, zihin açıklığı, düzgünlük verme, zekayı açma ve hatıraları tazeleme.Dinlenilmesi gereken saat cuk oturmuş, şifalı geldiği arıza türleri de! Keşke deneselerdi. Bülent Korkmaz’ın ekibi sahanın mutlak hakimi olurken, Kalli tarafında da güven hissi, uyum, hareketlilik, akılcılık, düzgün paslaşma ve futbol için gerekli zeka pırıltıları görülemiyor. Vega’ya gelen bir top dahi yokken, 3 mutlak gol pozisyonunu önledi Orkun. İlk yarı özetidir bu. İkinci yarı ‘Futboldan ırak’ makamı eşliğinde, Şükür 10 numara icraat yaparken zurnaya ‘ZART’ dedirtti, rekoru da golü de kaçırdı! Ve Uğur’un şahane solosu, Karan’ın maestro işi sonlaması 0-1. Timsah yemi ağzı içinden defalarca kaçırıyor, Karan’ın penaltısı verilmiyor ve bitiyor! Bu oyunla 3 puan çoook iyi.

20 Ağustos 2007, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Ne gerek?‘’

Galatasaray Kalli’yi getirdi, transferler yaptı. Yaptı da iyi futbol düzeyi yakalandı mı? Uzun süredir çalışıp, hazırlanıyorlar ama dişe dokunur bir şey yok ortada. Ne gerek peki? Etnomüzikolog Rahmi Oruç Güvenç... Almanya ve Avusturya’daki hastaları Türk musikisiyle tedavi ediyormuş. Cim Bom’un futbol hastalığına deva bulunur mu diye okumuştum. Dün ‘İsfahan’ makamını deneselerdi keşke. Bakın nelere yarıyor ‘İkindiden 22.00’ye kadar etkilidir. Güven hissi, uyum sağlama, hareket yeteneği, zihin açıklığı, düzgünlük verme, zekayı açma ve hatıraları tazeleme.
Dinlenilmesi gereken saat cuk oturmuş, şifalı geldiği arıza türleri de! Keşke deneselerdi. Bülent Korkmaz’ın ekibi sahanın mutlak hakimi olurken, Kalli tarafında da güven hissi, uyum, hareketlilik, akılcılık, düzgün paslaşma ve futbol için gerekli zeka pırıltıları görülemiyor. Vega’ya gelen bir top dahi yokken, 3 mutlak gol pozisyonunu önledi Orkun. İlk yarı özetidir bu. İkinci yarı ‘Futboldan ırak’ makamı eşliğinde, Şükür 10 numara icraat yaparken zurnaya ‘ZART’ dedirtti, rekoru da golü de kaçırdı! Ve Uğur’un şahane solosu, Karan’ın maestro işi sonlaması 0-1. Timsah yemi ağzı içinden defalarca kaçırıyor, Karan’ın penaltısı verilmiyor ve bitiyor! Bu oyunla 3 puan çoook iyi.

20 Ağustos 2007, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Ne zaman?‘’

Sabahın ilk saatleri başlayan dönüş yolculuğu süresince düşündüm, ‘Doğru ve hoşa giden futbol acaba ne zaman sahne alacak?’ Galatasaray maçlarını ekran başı değil, olay yerinde izledim hep. Ama ne yazık ki, şu güne kadar saha içi değerleriyle ilgili olumlu cümleler paylaşamadım sizlerle.Galatasaray’ın dikkat çeken yanı, çabuk oynama arzusu. Peki bu arzu yerini telaşa bırakırsa hata yoğunlaşmaz mı? Rakibe atılan paslar, ceza alanına ‘Al atını, severim tımarını’ felsefesiyle savrulan toplar, en defolu rakip karşısında dahi zor anlar yaşama nedenidir. Koprivnica sahada öyle tuhaf dizilip, öylesine boş alanlar bıraktı ki, oralarda ‘garden parti’ verilse dahi olurdu! Fakat Cim Bom hiçbir şey yapamadı, aksine debelendi. Bu sıkıntı futbolcu değil, sistemle ilgili ve takım daha şimdiden fazlasıyla Lincoln’e endeksli. Oyunu toparlayıp, günü değil turu kurtarmaya uğraşanların başında Mehmet Güven vardı. Mükemmel oynayan genç adam, devamlılık şansı bulursa formayı kaptırmaz. Doğru ne varsa yaptı. Mehmet’in soyadı Güven, ama güvene ihtiyacı var! Teknik adam güvenine. Song ve Servet yapmaması gereken hatalar sahneledi. Gelmiş geçmiş olsun! Hem ikisi, hem de Galatasaray için. Uğur gözüpek tavrını sürdürür, sakatlık dönemi eksiğini tamamen giderirse, o taraf sıkıntısı biter. Volkan için ne demeli? ‘Golcü geldi mi?’ Ayhan sezona iyi başladı, zaten kalitesi belli. Hasan Şaş kimilerince linç edilmek istenilse dahi kötü oynamadı. Rakibin kalabalık tuttuğu alanda yalnızdı. Kalli, Şaş’ı sol öne çıkarsa, Ayhan’ı göbeğe çekse acaba nasıl olurdu? Merak ettim. Sabri mücadele ediyor da, dikkatsizlikte de acaba neden bu denli ısrar ediyor? Hedefi havan topu savrukluğu değil, ‘sniper’ özeniyle vurabileceğini öğrenmeli. Barış sert ve disiplinli. Alman ekolü standartlarına, Çılgın Türkler renkliliği de eklediğinde çok daha iyi olacak. Ümit Karan hep bildiğimiz gibi. Rakip takım savunmaları için sülfirik asit tehlikesi gibi! Peki neden bu adamın doğruları paylaşılmaz da, hep taraftara yem edilecek işgüzarlıklara girişilir? Kafası karıştırılmak istenir. Bir nevi Galatasaray düşmanlığı mı bu? Aynı sıkıntı Hakan Şükür için de geçerli. Kalitesi belgeli(!) türler işlevini ısrarla sürdürüyor! İşin tuhafı bu modellere bir kısım Galatasaray yöneticisi yol veriyor. Üstelik kendi organlarında! Ben de izliyorum. Şimdilik...

18 Ağustos 2007, Cumartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Rize'nin de beteri‘’

Koprivnica; Sapanca’nın otobandan gidilmeyeni. Dağların arasında bir şirin kasaba. Takımı ise Rize’nin de beteri. Dörtlü savunma, önünde 13 nolu Sopic, biraz daha ileride Jajolo ve Poljak daha da önde tek başına Posavec, en önde de Vrucina ve Sehic... Böyle tuhaf bir kurgu. Savunmalarının önünde inanılmaz ölçüde boş alanlar ama o boşluklarda bile kaybolan Galatasaraylılar. ‘Nasıl kazanırız’ anlayışı fatura.Cim Bom umduğumdan çok daha zayıf bir ekiple karşılaştı. Ama bizimkiler de tanınmaz haldeydi. Genç Uğur, Mehmet ve Volkan takımı toparlamaya çalışıyor, Şükür ile Ayhan da didiniyor. Özellikle rakip alanda bu denli boşvermek olmaz. Kritik nokta pasları, özensiz ötesi... Bekle kardeşim, adamlar zaten keşkül gibi, senin de kaliten belli. Kafa kafaya vurdurur, topu istediğin yere kullanırsın. Fakat bunu değil, olmaması gerekeni örnekliyor, tribündeki Galatasaraylılar’ı kalp krizinin eşiğine getiriyorlar.Sopic Galatasaray cezaalanında, nasıl gittiğini kendi de biliyorsa taş olayım. Adamı bıraksan sahanın dışına gidecek, ama Servet indirdi. Penaltı ve 1-0. Galatasaray’ın kendine geleceğini zannedenler yanılıyor, Mehmet’in şutundan başka etkinlikli görünemiyor. Devrenin sonuna doğru Hakan’ın kaleciden dönen topu, Ayhan’ın vuruşu ve 1-1.İkinci yarı kötü futbol değişmedi. Song’un Sehic’e ‘al kaleye sok’ diye verdiği topu, Hırvat arka bahçeye attı. Saffet Sancaklı’nın, ‘bizimkiler yerden vursunlar kaleyi tutsa yeter’ dediği anda da sanki Volkan duydu ve serbest vuruştan 1-2 yaptı. Galatasaray iyi rakipten daha iyi olmak zorunda. Ama kötü rakipten de daha kötü olmak mecburiyetinde değil.

17 Ağustos 2007, Cuma 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Zagreb yanıyor!‘’

İstanbul’un kavuran sıcağı sonrası geldiğimiz Zagreb de yanıyor... Isı 30 derecenin üzerinde. Demek ki; yaşanan sıcaklık gerçekten küresel, her yer aynı... Bu durum bir avantaj olabilir mi Galatasaray için; “evet”. Köln’de dahi sıcak bir ortamda hazırlanan Sarı-Kırmızılılar, aynı vaziyete Türkiye’de de tahammül etti, Hırvatistan’da da buldu! Umarım bu buluş konuk ekibe yarar, ev sahibine yaramaz. Çünkü Slaven Koprivnica evinde olmasına rağmen bu denli sıcağa alışık değildir. Çünkü buralarda genelde serinlik olur, hararet değil. Dün, uçakta bir konuk vardı! Arda... Cezalı olmasına rağmen Kalli, kadroya dahil etmiş O da eşofmanlarını giyip gelmiş. Bu oluşum takım olma yolundaki en güzel mesajlardan biridir ve doğrudur. Yeşilköy Havalimanı’nda Hakan Şükür, adeta izdiham yarattı. Yüzlerce hayranı ile fotoğraf çektirdi, hiç kimsenin talebini geri çevirmedi. Bir ara “Hakan, millet Zagreb’e vardı. Biz aprona varamadık” demek zorunda kaldım. Galatasaray’ın geçmiş yıllardan kalan taraftar ilgisini yeniden canlandığını görmek ve bu sene olumlu gelişmeler olacağına işaret. Tunca Hazinedaroğlu’nun başkanlık yaptığı kafile seyahatini neşe içinde tamamladı. Gözler Özhan Canaydın’ı aradı. Başkanın bugün bir santraforu koluna takıp gelebileceği de söylendi. Fakat Hırvatistan’da Özhan Ağabey’in kolunda yabancı santrafor değil Fatih Gökşen bulunacak. İkisi geliyorlarmış...Gelelim zorlu 90 dakikaya; Slaven Koprivnica bir ilaç firmasının sponsorluğunu yaptı. Ekonomik sorunu olmayan ama pek taraftarı da olmayan “ortalaması 2 bin” ancak futbol karakteri bulunan bir kulüp... Hırvat ekolünün doğru temsilcilerinden biri. İstanbulspor Başkanı Saffet Sancaklı ile otelde yaptığımız sohbette, “Kalli ve ekibinin kesinlikle zorlu bir 90 dakika yaşayacağını ve bu maçı hiç kimsenin hafife almaması gerektiğini söyledi. Ayrıca Lincoln ve Linderoth’un olmaması da önemli bir eksik. Bugün Hasan Şaş ve Hakan Şükür sonucu etkileyecek isimler olabilir ama savunma ciddiyetinden taviz vermemek şartıyla” dedi. Evet... Sancaklı’ya aynen katılıyorum. Galatasaray’ın başarısı kadar Türk futbolunun da yüzünün gülmesi ve puanlar kazanması gerekliliğine inanıyor ve biliyorum da...

16 Ağustos 2007, Perşembe 04:30
YAZININ DEVAMI