‘’Kolay oldu!‘’
Rizespor’un Kartepe hazırlıklarını izleyince, Galatasaray’ın rahat kazanacağını iddia etmiştim zaten. Maç beklediğimden de kolay oldu. Tabeladaki rakam güzel. Ya sınavın zorluk derecesi ‘Her şey çok mükemmel’ demeye yeterli mi? Üniversiteliye uygulanan orta öğretim düzeyindeki testle, pazar akşamı izlenen futbol sınavı arasında pek fark yoktu yani. Rizespor hafif geldi. Mavi-Yeşil kent önlem almazsa, lige de hafif gelir.Ya Galatasaray? Her rakibi, Aybaba ekibi gibi zannederse yanar. Bu galibiyet relaxsilin değil, uyandripin etkisi yapmalı! Koprivnica imtihanı, Rizespor oyunu zannedilmesin. Oradaki maç Hırvat futbol değerlerini aşabilme yarışı olacak. Bu nedenle iş kolay olmayacak. Rakibin gücü sınırlı olsa da, ülke futbol kariyeri ortada. Öncelikle oyun içi ciddiyet ve taktik ustalıkları, inkâr edilemez bir gerçek.Kalli, Perez döneminden beri giderilemeyen sağ bek sorununu devşirmelerle değil, kalıcı firmalarla çözmeli. Uğur Uçar geçen sene mükemmel bir sezon geçirdi, neden kullanılmaz. Tamam! Sakatlık geçirdi, hazır olmayabilir. Song var. Bouzid Almanya’dan kenarda beklesin diye mi geldi? Oynayacak yeterliliği yoksa, neden alındı? Devamlı vurguluyorum, Galatasaray mevcut değerlerini doğru kullanırsa yolu açık, aksi halde tıkalı. Mükemmel kadro yanlış yönlendirilip kafalar karıştırılınca, takla olmuştu geçen sezon. Bu sene gerekli adamlar geldiği gibi, gereksizler de geldi. Milyonlarca dolara transfer edilebilecek isimler, bedava derdest edildi. İdari ve mali açıdan büyük yanlış bu. Kalli çözüm üretmekte gecikirse, sorunların giderilmesi için zaman kalmayabilir.Galatasaray kadrosunda rakip savunma dengesini bozup, allak bullak edecek yetenekte sporcular var. Sabri, Yunanlı futbolcuları ‘sabun kalıbı’ kesafetinden ‘arap sabunu’ yumuşaklığına geçiren adamdır. Sağ bek yerinde istihdamı ısrarı yazıktır, günahtır. Moralli bir Hasan Şaş’ın sahada nelere muktedir olduğunu, bu ülkede görmeyen kaldı mı? Kazanın bu adamı. Arda, Şaş, Lincoln, Sabri, Ayhan, Serkan Çalık gibi adamlar rakibi bunalıma sokar, Prozak bile çıkaramaz. Bu avantajı umarım değerlendirir Kalli. Aksi halde Galatasaraylılar’a bir TIR dolusu Prozak yetmez!Hakemleri uyarıyorum! Cumhur Bozacı, Lincoln’un ensesi, baldırı, neresi varsa orada boza pişirdi, Müftüoğlu acaba ‘Afiyet olsun, tarçın da ister misiniz?’ dedi mi bilmem, ama Brezilyalı sakatlanıp önce buza, sonra MR’a gitti. Oradan da Hırvatistan’a gider mi? Hakemler ceplerinden Dolar değil, kart çıkaracak. Kart! Korkmasın, başlarını kuma sokmasınlar. Başlarındaki gibi!
‘’Sessizliğin sesi!‘’
Lincoln sessizliğin sesi, Hagi sonrası kimsesiz 10 numaranın da kimi oldu. Öyle bir vurdu ki, bırakın Gonzales’i Speedy’si olsaydı nafile! Çok şık şutu ve 1-0 Rizespor’un savunma sıkıntısı Kartepe sürecinde kalesine kar... Pardon! Pozisyon yağdırmıştı ama, ciddiye almamışlar. XLarge ebadı adamların bulunması gereken yerlerde mediumlar varsa, pozisyon manyağı ederler adamı. Sabri sağbek yerinde Cihan olur! Elbette yazık olur. Barış çok iyi niyetli, üstelik pişecek. Serkan mı? Çok geç girdi. Arda kulübenin değil, sahanın efendisi olmalı. Millet savunma dengesini bozacak adam bulmak için ölüyor, Alman olanı el altında tutuyor. Lincoln tek kişilik ordu statüsünde kalmaya devam ederse çabuk imha ederler. Önlem alınmalı. Mercedes 500 S Long Song ve Servet, servet değerinde de, Bouzid neden kulübede? Beklesin diye yabancı mı alınır? Endamlı çocuk, hiç olmazsa tv dizisi kadrosuna sokup, masrafı oradan çıkartsalar bari. Linderoth tempolu ve deneyimli, Orkun güven verendi.Rizespor bir türlü futbola girmeyince, ben de maça giremiyorum. Seyirci yok, futbol yok. Öyleyse biz ne arıyoruz burada? 41. uçak geçti demek ki THY’nin işleri iyi! Bu arada Lincoln çıktı, Arda girdi. Volkan’ın mermisi de girdi ve 2-0 66’nın asisti ve bir de Şükür’den şükür! 3-0 Bi daha 4-0 Rekor kapıda mı ne! Galatasaray ‘Rahat kazanır’ demiştim. Kazandı. Ama bu rahatlığı her rakipte bulurlar mı?
‘’Kafalar karışık!‘’
Galatasaray yeni sezonun ilk karşılaşması için Olimpiyat Stadı’nda sahne alacak, ama anlaşılan o ki kafalar karışık... Hep söyledim, tekrarlıyorum, ‘Mayıs ayında olması gerekeni şu günlere bırakan Kalli doğru yapmadı.’ Bir yarış ekibinde olması en fazla gerekli değerlerden ‘güven duygusu’ henüz oluşmamışsa, başarı zorlaşır. Geçtiğimiz sezon şampiyonluğun kaçmasının en önemli nedeni futbolcu kalitesi değil, kafaların karışık olmasıydı. Bu sene de farklı başlanmıyor ne yazık ki...Türkiye’nin en güçlü forvetlerinin Galatasaray forması giydiği herkesçe kabul edildiği halde, bu gerçek kulüp sorumlularınca bir türlü benimsenmedi. Dağıttılar müthiş ekibi... Hasan Kabze ve Necati şampiyonluk kazanıldığında neler yapmıştı? Geçen sezon niçin aynı performans alınamamıştı? Bu konu doğru irdelense ve tespitler hakkınca yapılsa, şimdi trilyonlara mal olacak, üstelik de ne yapacağı belirsiz adamların peşinde dolaşılır mıydı? Carrusca örneğinden ne haber? 50 gram bile süt verdiğini gören oldu mu? Yine adam peşindeler, üstelik ligin başlamasına sayılı saatler kala... Ve Necati bekliyor! Yazık be! Kalli ne isterse onu yapıyormuş. Kararlarında da son derece özgürmüş. Bana sorarsanız ‘Hiç sanmıyorum ya!’ Zamanla neyin ne olduğunu anlayacağız. Umarım bir sezon daha ve milyonlarca Dolar yine ziyan edilmiş olmaz. Kalli’nin ilk döneminde de tek yetkili olduğunu biliyorum. Ama Alp Yalman’ın dikkatle izlediğini ve gerektiğinde yönlendirdiğini de biliyorum. Kulüpte denetleme mekanizmasını devreye sokmaz ve katılmadığınız fikirleri yansıtmazsanız, görevinizi de yapmış olmazsınız. Alman gider, ama yöneticiler kalır. Üstelik hesap vermek zorunda da kalır. Aynı hata üst üste yapılmaz ki!Üç kişiyle halledilecek transferi on kişiyle çözmeye kalkmak, kaosa çanak tutmaktır. Bu seçimin sıkıntıları da daha şimdiden ortada... Bu arada bazı arkadaşlar Hakan Şükür’ü gereksiz yere yıpratma çabalarından vazgeçse iyi olacak. İnsanlara hak etmediği ithamlarda bulunmak, yalana çanak tutmak, tek kelimeyle günah. Şükür’ün dedesi 82 yaşında düz koşu yapardı. Şunun şurasında ne kaldı? Hakan da 41 yaşına kadar oynar ve ‘41 kere maaşallah’ sloganıyla uğurlar Galatasaraylılar!
‘’Prof. Püskül!‘’
Köln’de dans, rock, pop şölenini izlerken, TFF’nin organizasyonu Prof. Püskül’e yaptırdığını düşündüm! Geçtiğimiz sezonun Süper Kupa gösterisinde, göğsümüzü kabartan dev ATATÜRK posteri yoktu bu kez. Prof. Püskül felsefesi ve takiyye sanatları özentisi kızdırdı beni. Her yurtsever Türk gibi. İlkeler koltuk sevdası ve iktidar bekasına göre yönlenince, sistem çürür. Bir gün çöker ve altında önce omurgasızlar kalır. Yakın tarihe bakın, anlayın!Levent Camii’ndeydik cumartesi öğle vakti. Fatih Gökşen’in şahsında tüm aileye sabır, babasına rahmet diliyorum. Galatasaray camiası oradaydı. Çok zor sağlık sorunlarının üstesinden gelen Ergün Gürsoy’a helal olsun. Kötü gün dostu olduğunu belgeledi. Canaydın ve Mustafa Sarıgül’ün bu konudaki duyarlılığını da vurgulamak gerek. Ergün, Orhan Ak, Emre Aşık, Necati de camideydi. Özhan ağabey ve sporcular bir araya geldik. Başkan’ın çocuklara üzüntüyle baktığını gözlemledim. Başkan belki de, yanlışın farkında! Yorum yapmıyor ama operasyonda galiba başka hesaplar dönüyor.Bazı okurlar mesaj atmış ‘Vizyonun yok, transferler iyi’ gibi. Kulüpteki ‘Vizyonluların’ neler yaptığı malum! Halka açılırken bile Rus sermayesi ve emperyalist felsefesine teslim ettiler Galatasaray’ı. Mevcut kadronun 3 yerde eksiği vardı. Sağbek, 10 numara ve ön libero. Yani pazar tezgahı gibi doldurup, tüm malı tapon etmenin alemi yoktu.Kalli, bilinen Kalli olsa, gerekeni mayıs ayında yapar, ortalığı karıştırmazdı. Galatasaray deneme lisesi değil, ülke yönetiminde söz sahibi insanların üretim merkezi. Futbol kulübü de öyleydi, bozdular. 100 ton mazot yakıyor ama 1 metre bile gidemiyorsunuz. Sadece patinaj için bunca masrafa yazık değil mi? Bir kulüp durmadan transfer yapıp, bu rakam birkaç yıl içinde neredeyse 100’e yaklaşıyor ve hep yeniden yapılanıyorsa, bu işi beceren(!) kimliklere de bakmak, belki de onları transfer etmek gerek!Pelin, Selin, Helin’den oluşan bir futbol komitesi kurulsa dahi, bu kadar yanlış olmaz. Belki de olur!
‘’Para edermiş!‘’
Hakan Şükür attığı gol bir yana, oynadığı futbola bakınca anlaşıldı ki para edermiş. Hem de iyi para! Hemen her kafa topunu alan, savunmaya koşan, hücumda paylaşımcı olan, ara sıra da atan! Şükür iyi ki var şükür. Kral forvetin olmazsa olmazlarından biri, kalitesi belgeli. Güçlü olduğu müddetçe, daimi geçer akçe. Gerisi hikaye.Galatasaray hazırlık serisine iyi başladı, kötü devam etti, iyice bitirdi. Yaşanan arızalarda sporcuların kafasını karıştıran zamansız posta işleminin etkin olduğunu düşünüyorum. Çocuk oynamıyor dert, oynuyor daha büyük dert. Aklı sahada değil, infaz masasında yani! Kendilerini biraz futbola verdiler, Cim Bom’un rengi güzelleşti. Tempo, pres, yön değiştirme ve daha kişilikli bir mücadele vardı. İyi oynayanlar olduğu gibi, ‘Eh işte’ler de vardı tabi. Servet mi dün gece çok çabuktu, Şehmuz ve Özgür mü ağırdı? Pazar akşamı cevabı buluruz. Arda vazgeçilmez olduğunu belgeledi. İki tarafın kalecisi de mükemmeldi. Türkiye kaliteli 1 numara yokluğundan bolluğuna geçmektedir. Karan etkiliydi, daha da fazlasını yapmalı. Volkan sol arkayı anlaşıldı ki kaptı. Okan eski günlerine dönüyor. Uğur oynadıkça, daha da açılır. ‘Song 500 S Long’ şahane. Kafa vuruşu ve Atilla’nın kurtarışı ne de güzeldi öyle. Atilla dedim de! Kaptan ve Olcan orta sahayı mükemmel çevirir. Engin İpekoğlu biraz daha fazla Pınar Süt’mü yüklemeli? Bu takım kuvvetlenir, azıcık ta çabuklaşırsa futboluna doyum olmaz.Daha iyi bir Galatasaray görmek isteyen taraftar sayısının yine çok olduğu bir geceydi. Bekleyecekler!
‘’Lokum gibi!‘’
Kim bilir, kaç manşet ve fert yine ‘Lokum gibi kura’ veya ‘çekebileceği kurayı çekti’ diyecek. Öyle mi acaba? Hadi bilgimizi tazeliyelim biraz. Koprivnica geçtiğimiz sezonun kupa finalisti. UEFA Kupası’na oradan gelmiş. Aynen Kayseri Erciyesspor gibi. Yani onlar da liginde sıkıntılı ama kupanın kulpuna takılı. Lig esnasında zirve yolunda adına pek rastlanmamış, fakat ülkesi eleme turlarında yol almış Hırvat takımı. Kariyeri ve gücü Galatasaray’la aynı değerlerde olmayan bir rakip var demek ki. O zaman vaziyet iyi! Ya da iyi mi?Galatasaray benzer rota izleyen Kayseri Erciyesspor karşısında kupa yolunda kaybolmuş, lig maratonunda da üstelik A.S.Y. cehenneminde(!) mağlup olmuştu. Mavi-Siyah’lı ekiple Mavi- Beyaz’lı ekip bazı noktalarda örtüşüyor yani. Ya Galatasaray’la ilgili serüvenlerinde de örtüşürlerse! Üstelik Hırvat futbolu karatını inkar edip, görmezden gelebilecek var mı? Adnan Sezgin ‘İlk maçı deplasmanda oynayacak olmamız avantaj’ derken Trömsö faciasını unutuyor da, benzer hikayeyi Gerets’den de dinleme bahtsızlığı yaşamış Galatasaray’lı unutuyor mu?Sheriff karşısında zorlanan Beşiktaş’ı izlerken, Kezman geldi aklıma. Ne demişti Sırp yıldız? ‘Türkiye’de gol atmak zor. Ben İngiltere ve Hollanda’da daha kolay gol atıyordum’ Beşiktaş’ı izlerken bu sözleri düşündüm hep. Türkiye’de gol atmak gerçekten zor! Bakınız Sheriff gibi Avrupa’da esamesi okunmayan bir ekibe gol atmakta zorlanıyor, Galati ebadındaki rakibe dahi attığımızdan fazla yiyerek eleniyoruz. Kezman doğru söylüyor ama yanlış yorumlanıyor! Bu ülkede gol atmanın zorluğu tamamen sistem fukaralığından kaynaklanmaktadır. Hiç önemsemediğimiz rakipler dahi oyun içinde dört-beş farklı versiyon örneklerken bizimkiler ‘Körün taşı’ sisteminden taviz vermemekte. Bu uygulamadaki ısrar kendi kendimizi kandırmaktan öteye gitmez. ‘Yetersizlik nerede?’ göremez, futbol üretimi renksizliğindeki ısrara devam edilirse, kahrolmaktan kurtulmak mümkün olmaz.Galatasaray’ın Avrupa ve Türkiye’deki maçlarını izledikten sonra, kanaatim şu ‘Kabahat futbolcularda değil, yönetici ve teknik adamlarda’ Milyonlarca dolar yatırım yapan Cim Bom, oyun felsefesinde Fortuna Düsseldorf ve diğer rakiplerini futbol anlayışıyla geçemediği gibi, İstanbulspor ve Boluspor karşısında bocalıyor. Oysa bu düzeyde, bir ekibin futbol kalitesi ve kimliğiyle skorda olmasa da, düşüncede rakibini aşıp gitmesi gerekmez mi?Kalli bugün Karşıyaka karşısında. Umarım sezonun ilk maçında değerlendireceği 11’i kullanır ve kafalarda oluşan soru işaretlerine, kısmen de olsa cevap verir. Alman ‘Necati iyi para eder’ demiş. Etmezse ne yapacak, kulüp zararını cebinden mi karşılayacak?
‘’Bolu kaplıcası!‘’
İlginç bir gündü. Bolu kaplıcası ortamına, Lincoln hatırına Amazon havası da katıldı! Nem, yağmur, dolu, tam tekmil yani. Şifalı su Kalli’ye yaramış. Teni kadife gibi pırıl pırıldı. Ahmet Akcan mı? Küçülmüş sanki. Sıcak sudan çekmiş mi ne? Bolu’ya yine Galatasaray’la gelmiştim. Mansel mi, Marsel mi bir İngiliz vardı o zaman. Kırmızı-Beyazlılar yenmişti. Şimdi berabere kaldı. Ülkenin batısında olup da, geri giden kent olur mu? Olurmuş. Nerede eski Bolu? Kulübüyle, şehriyle... Türkiye ileri gidiyor da, Bolu neden geriye gidiyor? Yoksa ülke de mi bir yere gitmiyor!Lincoln yurdumuz şartlarına yavaş yavaş alıştırılacak galiba. Seramonide gözüm takıldı bir an... Brezilyalı dehşet içinde tribüne bakıyor, Schalke Arena sonrası gözlerine inanamıyordu belki. Bir tribün düşünün; yarısı var, yarısı yok. Oturacak yer de yok. Ama Canaydın ve Polat’a iskemle, üzüm, armut ve şeftaliden oluşan meyve menüsü ikramı da var. Konuksever milletiz biz!Boluspor yepyeni bir takım oluşturmuş, Galatasaray gibi. Fakat ev sahibi daha erken uyum sağlamış sanki. Bol pozisyon buldular. Cim Bom yine farklı bir kadroyla sahne alıyor ve lig haftasına girilmesine karşın arama tarama devam ediyor! Bolu’da bir Gökhan var, aman Allah! Erol Kapusuz da öyle. Mehmet Ayaz mı? Kaliteli... Ya savunma? Evlere şenlik. Onlar da Galatasaraylılar gibi bol bol pozisyon verdi; Özgürcan, Lincoln ve Karan penaltıdan da olsa affetmedi. Yani pozisyonlar denk, skor tabelası farklı. Zaten ligleri de.Orkun mükemmel oynadı, çok kurtardı, Gökhan’ın şutuna bir şey yapamazdı. Özgürcan’ın gol vuruşuna bayıldım. Tık içeride! Sonra asisti ve Lincoln’ün de seftesi. Karan’ın şık penaltısı ve devre arası Kalli’nin ödül alışı, hanımefendinin tribünden sevgiyle bakışı. Şifalı, mutlu bir seyahat oldu yani. Ne ararsan var, ehhh arada dolu arası futbol ve gol de var. Song ve İbrahim’in Bolu adına attığı iki şık gol de var! Daha ne istiyorsunuz? ‘Rizespor’ mu dediniz? Aceleye gerek yok!
‘’Amaç ne?‘’
Bir spor kulübü yeni sezon hazırlıklarına başlamadan önce, yöneticiler birbirine sorar sanırım, ‘Amaç ne?’ diye. ‘Elbette başarı’ olmalı ortak cevap. Bu konuda planlama yapılır, projeler hazırlanır, bütçe oluşturulur ve yola çıkılır. Eğer doğru yöntemler gündeme girmiş olsaydı, büyük diye tanımladıklarımız borç sarmalında boğulmaz, uluslararası başarısızlıkların abonesi olmazdı.Bir başka plansızlık simgesi, Olimpiyat Stadı’nın trafik çilekeşlerinden biriydim önceki gece. Binlerce insan tek çıkışa mahkum olunca, bolca düşünme fırsatı buldu galiba! 70 bin kişilik stadyum yapıyor ve insanları alternatifi olmayan inişli çıkışlı, köprülü, U dönüşlü garabet timsali bir yoldan İstanbul çilekeşhanesine sokmaya çalışıyorsunuz. Pazar gecesi tatilden evine dönenler de cabası. Topu topu 20 bin kişi büyük eziyet çekti. Hem izlemek zorunda kaldığı futbol hem de trafik nedeniyle.Olimpiyat Stadı öyle bir yere konuşlandırılmış ki metro, tren, helikopter ve paraşüt (!) benzeri araçlar dışında gitmek de, dönmek de cehennem azabı. Bir başka azap da Galatasaray’ın vaziyetiydi. Plansız, programsız ve hesapsız uygulamalar bu sezon yine baş ağrısı, mide bulantısı yapar. Mayıs içi organize edip, sonu icraata geçirmeniz gereken operasyonları, yeni sezon başına bıraktığınızda defolar sırıtır. İlk heyacanla görevli kimlikler de memnunmuş gibi sırıtır! Ama gerçekleri sezen camia ağlar.Galatasaray yıllardır süregelen hatalar zincirine yenilerini eklemek üzeredir. Görünen o! Gereklilikler değil, lüzumsuzluklar üzerine inşaa edilen transfer politikası, hüsran yaşatacak gibi. Neden? İstanbulspor karşısında izlediğim sporculara bakıyor ve Necati, Kabze, Orhan, Cihan ve Emre gibi isimlerin niçin gönderildiğini çözemiyorum. Gelenlerin çok daha yoğun katkısını gören var mı? Turgay (Şeren) Abi, ‘Ben göremedim, acaba sen gördün mü?’ Eğer bir farklılık yoksa milyonlarca dolarlık adamlar neden bedava gibi gitti, gelenlere onca para niye verildi? Bu kulüp nakidi sokaktan mı topluyor Kemal (Onar) Abi?Kalli, Galatasaray’ı 1992 dönemi Galatasaray’ı zannedip, toptan yenileme operasyonuna girişebilir. Ama bu yapının artık o yapı olmadığını ve beklentilerin çok, sabrın az olduğunu anlatacak birileri de iş başı yapmalı. Cim Bom gelişim kursu statüsü değil, hedeflere derhal varması gereken bir akademi düzeyindedir artık. Deneyimli, doktorasını şampiyonluk ve milli formalarla kanıtlamış sporcularınızı derdest edip, komple yenileme harekâtı başarı değil, karmaşa yaşatır. Sana bir sağ bek, bir 10 numara ve ön libero lazımken, takımı hallaç pamuğu gibi atıyor, üzerine de başarı bekliyorsun. Olası sıkıntılar kapıda. Önlediniz, önlediniz! Önleyemediniz... Camiayı yine yaktınız!