Arama

Popüler aramalar

‘’Türkan Saylan...‘’

Bir insan bilim, ekonomi, tıp, spor veya siyaset bilimlerinden herhangi birinde üst düzey başarılı olabilir. Ama başarısı tek branşta kalmış, vatan sevgisinden, insanlık erdeminden hiç nasip almamış da olabilir. Ülkemizde maalesef çok sayıda olan bunlardan değil de, nur içinde yatsın, Türkan Saylan hocamızdan söz edelim.
Önder nitelikte bir Türk kadını ve gerçek anlamda yurdumuz aydını. Filmde izlerken dahi bakmaktan çekindiğimiz cüzzam hastalarına el tutmuş, şifaları için çareler üretmiş. On binlerce kızımızın eğitimi için sistemi kurmuş ve yönetmiş. Fakir fukaranın elinden tutacak her girişimde bulunmuş. Çağdaş Türkiye’nin neferi olmuş onurlu, dimdik, örnek bir Türk anası...
Yüce Yaradan’ın emri vaki oldu ve yalan dünyaya veda edip, aramızdan ayrıldı. Mekanı cennet olsun inşallah. Böylesi eğitim gönüllüsü, ülkesi sevdalısı bir ana için dualarınızı eksik etmeyiniz. Yine nice Türkan hocaların vatanımıza hizmet adına yetişmesi için de dualarınızı ve desteğinizi eksik etmeyiniz. Hedef 100 bin burslu evlat.
Son dönemde kendisine reva görülen hukuk dışı davranış modelini asla affetmeyeceğim. Bu ülke için yıllarca bölücü peşine düşen, bölünmez bütünlüğümüz adına canını ortaya koyan kahramanlara reva görülenleri affetmeyeceğim gibi. Türkiye gerçek müminlerin dualarıyla dimdik ayaktadır, daima da ayakta olacaktır, din bezirganlarının ayak oyunlarına rağmen.
Türkan Saylan’ı bir kez daha saygıyla anıyor ve bıraktığı eserler ve hizmetlerle Rabbimizin örnek kullarından, sevdiği kullarından biri olabilmeyi başarıp, cennetini yaşarken hak ettiğini düşünüyorum. İnsanların gerçek imtihanı yaptıkları işler, insanlığa faydaları ve dürüst yaşamlarıyla belgelenir. Sadece kendi farzlarını yerine getirerek değil.
Bilebilene, idrak edene ne mutlu.

19 Mayıs 2009, Salı 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Olmuyor Adnan!‘’

ASY’de tatsız müsabakalardan biri daha. Sallamak şart yine, ‘Olmuyor Adnan!’ Bir vagon adamın yaptığı hatalar silsilesinin tamamı Sezgin’e fatura ediliyorsa; bir midibüs dolusununki de edilmeli.
Galatasaray kalesine gelen, her topu sektiren, savunmanın çıkardığı topları rakibe teslim eden, ceza alanına düşen toplara kafa vurduran, ileride pas yapmayıp üzerine de yatan hep Sezgin’di. Hele hele ilk yarı, nasıl bir taktik verdiği belirsiz de Sezgin’di...
Gençlerbirliği en az 2 gol atmadan devreyi bitirdiyse, bunun suçlusu da o olmalı!
Hep mi kötü haber? İyisi de var! Uğur 15 ay sonra kulübede. Sakatlığının sene-i devriyesi gelen Emre biraz oynadı ve yine kasıktan yaralandı. Sezgin doktorculuktan da anlamıyor. Neşterine düşen en az bir sene gaip! Şimdi der ki, ‘bu tedavi usulünde ben değil Burhan Uslu suçlu’. Kabahat atıla atıla, atmayı da öğrenecek ya bir gün! Karbonat eskidi ‘Adnanaat’ var şimdi.
Pektemek’e vurulan ‘sert plase’ doğru vuruş stili de, top yerine ayağa! Hakem takdiri, Cavcav’ın da tekdiri! Aybaba’nın saçlarının da patronunun değirmeninde ağardığı zannediliyor, ama verilmeyen penaltılar ve kaçan goller, sanırım asıl neden oluyor. Sezgin Kewell’ın oyuna girmesine mani olamadığı gibi, gol atmasını da önleyemedi! Ayhan ve Kewell performansı tamamen Korkmaz marifetidir. Sahiplenmek yok. Barış’ı da marke edemeyen Gn. Menacer ve 2-0 oluverdi. Bu fark futbol değil, akçe farkıdır. Yani Euro kalitesi, kıpırdatması, şıkırtısı, ışıltısı!
Gençlerbirliği’ne gelince; usta ayakların olduğu bir takıma o fırsatları atamazsan yersin. Cavcav’ın gözü açılana kadar tren kaçmasa bari, Kahe’nin gözünün uzatmada açıldığı gibi: 2-1!

18 Mayıs 2009, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’‘Dank' etti mi?‘’

Kazanılan 3 puan ve tepedeki kayıplar sonrası, “Galatasaraylılar ‘gel de kahretme’ diye söylenmiştir” demiştim. İlk kez değildi bu yakınmalar. Esas üzülmesi gerekenler pek umursamamıştı oysa! Sıkça tekrarlanan ASY hüzünleri sonrası, çilekeş taraftar, kahırla evine dönerken, profesyoneller Nişantaşı dolaylarında takılmış, efkar dağıtmıştı.
Kayseri’de, Sivasspor’un yenildiğini duyunca yıkılmışlar! Oysa son iki maçın 5 puanını tutabilseler, neler değişmezdi? Kadro kalitesine söyleyecek bir şey yok da, beyin kalitesine söyleyecek çok şey var.
Trabzon’da bir deli varmış ve Özkan Sümer’le aynı çantayla gezermiş. Seslenmişler Sümer’e “Hocam senin çantayı bizim deli de taşıyor.” Cevap vermiş Sümer, “Ama hocanız, çantanın yanında akıl da taşıyor.” Bazıları krampon giyiyor fakat o kramponları doğru kullanacak aklı barındırmak istemiyor.
Sormak lazım şimdi: Dank etti mi! Etmiştir mutlaka da, bu saatten sonra ‘dank’ etse ne yazar, etmese ne yazar? Gönül yazar ve böylesi pahalı kadronun pahalı kaybını asla unutmaz.
Sivas’ın mütevazı ekibi başarısına bakınca, utanmak lazım... Yönetici olarak, futbolcu olarak, teknik adam olarak... Bülent Uygun’un şu işi yaptığı yerde, bu çocuğa sallama hırsındaki leşkerlerin de utanması lazım. Uygun ‘tipo’ baskı makinasıyla ‘ofset’ kalitesinde ürün çıkarıyor, gözü kararmışlar göremiyor.
Bir Kayserili arkadaş yazmıştı: “Kayseri bu başarısızlıkları da yaşıyacak mıydı?” Bilmeyen zanneder ki ‘5 Türkiye Ligi, 3 Şampiyonlar Ligi çeyrek, 2 UEFA finali başarısı kazanmış da... Şimdi başaramıyor!’ Yani ‘Hasbünallahü ve nimel vekil ve nimel mevla ve nimel nasir.’ ‘Toka’ yapıp kümede kalmış, siyaset rüzgarını arkasına almış. Yüce Yaradan da Sağlam, Kafkas gibi doğru insanlarla Hurma gibi bir ustayı nasip etmiş... ‘Hamdolsun’ demiyor, mızıklanıyor. Pes yani!
Ne ülke be! Yere batasıcalar ‘baş tacı’... Ötesi mi? TCK yasağı!

12 Mayıs 2009, Salı 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Gel de kahretme!‘’

Kimbilir kaç Galatasaraylı söylendi, ‘gel de kahretme’ diye... Sarı- Kırmızılılar özellikle ilk yarı oynadıkları futbolu sezonun tamamında örneklese, kim tutabilirdi? İnsan iştahlanmak için bu zamanı bekler mi? Ankaragücü’nü gol torbası yaparlardı, son şanslar kullanılamadı.
Kaleci Serkan aldığı topu tribündeki hayranlarına hediye etmeye gidiyor zannettim. Öyle değilmiş ki! Aslanboğa ‘sen oyna’ dedi. Sonra Arda, tribündeki bir miniğe, kurala uygun şekilde topu verdi. 66 numaralı Arda mükemmel saha içi hünerleriyle, 100 numara da... Dışarıdaki hünerleriyle(!) içine etmese iyi olacak! İyice köhneleşmiş ASY Galatasaray’a yaramıyor mu acaba? Bakar mısınız ‘cici’ stadyumdaki cici futbola? Bayram çocukları gibi coşkulu ve keyifliydiler. Serkan Kurtuluş özlenen bek kimliğine koşar adım gidiyor. Baros acaba neden bu kadar çok kaçırıyor? Atsa ayıp olmaz ki. Güzel olur. Serkan Kırıntılı’nın kurtarışlarını da teslim etmek lazım aslında. Böylesi pozisyon bereketine, Ankaragücü katkısını da görmezden gelemem tabii. Karaman ve ekibi sanırım, ‘son haftalar herkes salladı, biz yıkarız’ diye düşünmüş. Yanılmış. Bozuk saatin bile günde iki defa doğruyu gösterdiği yerde Cim Bom ayda bir göstermez mi? Hesaplamak lazımdı.
Yazmış kimi gazeteler, ‘Bouzid tekrar Galatasaray’da.’ Göze geldi! Önce penaltı, sonra kırmızı. Ankaragücü 10 kişilik bir güçtür artık. Tepelerde olan biteni duydukça ve şu iştaha baktıkça, mırıldanmadan duramıyor insan.
Bir bahar akşamı rastladım size... Hoş bir futbol telaşı içindeydiniz... Bilemem ki daha önceleri nerelerdeydiniz? Eeeey bilenler, be güzeller... Acaba neden hazan yaprakları gibi dökülmüşlerdi, söyler misiniz?

10 Mayıs 2009, Pazar 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Hangi planlama?‘’

‘Galatasaraylıyım’ deyip de merak içinde olmayan var mı?
‘Hangi planlama yapıldı?’ diye de düşünmeyen kaldı mı?
Kim gidecek, kim kalacak henüz belli değil de!
Gelecek sayısı yine, bir vagon dolusunu aştı!
Lincoln gönderilecekmiş! Hiç sanmam.
Brezilyalı zaten gitmeye çoktan razı da...
Yattığı yerden, aynı parayı alabileceği yer var mı?
To be-or not to be! İşte bütün mesele bu yani...
Geçen sezon: “Aynı parayı bulsam bir dakika durmam.”
“Bana bu parayı verecek bir başka kulüp de bulamam.”
Diyen kim? Lincoln tabii. Bana demedi de...
Yakın bir takım arkadaşına dedi. O da bana söylemişti.
Daha o günlerden mesajı ben aldım, yetkililer alamadı.
Sözleşmesi bitmeyeni, daha fazla kazanmayacaksa...
Gönderemezsiniz. Gitmez, futbolu da bir şeye benzemez.
Galatasaray’ın işi yine Lincoln’ün paşa gönlüne kaldı.
Yapabilirler inşallah...
Korkmaz kalacakmış... Nerede kalacak? Açıklanmalı.
Galatasaray’da mı, teknik adamlık sınavında mı kalacak?
Hasan Şaş gibi bir firma, 15 dakikada ‘tuş’ olmadı mı?
Bunu becerecek pehlivanı ararken, teknik adam halletti!
Şaş’ın 15 yılda diktiği efsaneyi de, 15 dakikada bitirdi.
Kavram ve yetki karmaşasının kol gezdiği kulüpte...
Gazetecilerin teknik direktör tayin ettiği yerde...
Kabahat kimde?

09 Mayıs 2009, Cumartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Bugün 5 Mayıs!‘’

Adnan Polat ‘4 Mayıs sabahı görüşürüz’ dedi.
Görüştük! Sonra görüşmeyelim mi?
Elbette görüşelim. Her daim görüşelim.
Bugün 5 Mayıs Salı... Gülüşelim.
Cim Bom Bank hayırlı işler diler.
Bu bölüm şirket hukukuna giriyor mu hocam?
‘Devam çekirge!’
‘Elemtere fiş, kem gözlere şiş.
Futbol şubemiz çekti fiş...
Nazara mı geldik, kazaya mı? Bilemedik.
Ama 4 Mayıs itibarıyla taklaya geldik.
Engelsiz Aslanlara telefon ettik.
Biz burada küllümüz, bari siz sevindirin.
Alman’ı yenin ve küffardan kupayı getirin...
Biliyoruz temettüzedelerden de farkınız yok.
‘Kabahatiniz de yok, başarınız çok’ dedik.
Cim Bom Bank hayırlı işler diler.
Bu kısımda bir sakat var mı hocam?
‘Yok, devam et bakalım çekirge!’
Cim Bom Bank bol bol söz veriyor...
Tarih belirliyor...
Cim Bom mudileri de bekliyor.
Ümitler mi? Küfleniyor.
Oksidasyonu önlemek için de...
‘Transfere sefer’ hazırlığı başlıyor.
Çalsın sazlar... Oynasın kızlar...
Çıkalım gidelim urumeline...
Alişimin kaşları kareeee... Amaaaaan.
Bu nasıl yazı?
Bu futbola ve sonuca, nasıl olacaktı?
Yarın 6 Mayıs Çarşamba...
Cim Bom Bank hayırlı günler diler.
Hava mı? Önce puslu sonra fırtınalı...
Kurbanlıklar da kınalı!

05 Mayıs 2009, Salı 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’İkra... İkraaaa‘’

Ne demişler? İkra... İkraaaa. Yani oku... Okuuuu. Oku ki doğruyu bul. Gazetelerde her yazılan doğru olmayabilir tabii. O yanlıştan, kendi doğrunu bulur, faydalanmış olursun. Bülent Korkmaz ‘okumuyorum’ diyor. Oysa ikrahen de olsa okumalı. Eğer okusaydı Sanctis, Hasan Şaş ve bir kısım futbolcunun ‘gönderileceğinden’ haberi olur ve kurtuluşu onlardan ummazdı.
Sanırım bu yazdıklarımdan da haberi olmayacak ve bildiği yoldan koşacak. Şahsıyla ilgili ‘var olan’ umutlarımızı da tamamen yok edecek. O zaman yakını biri, ne yazdığımı söylese bari!
Hıncal Uluç ‘Kalli’yi ben önermiştim’ diye yazmıştı. Ya ‘Bülent Korkmaz’ı öneren gazeteci kim?’ O muhteremin açıklamasını merakla bekliyorum. Bir sakıncası olduğunu da düşünmüyorum. Rahat olsun ve Hıncal ağbi gibi mertçe yazsın ‘Bu oluşumun müsebbibi benim’ diye. Uluç, Kalli’yi önermiş, işler ters gittikçe Sezgin’e sallamıştı. Korkmaz’ı Karabük’e gönderemeyen ama Galatasaray’a bitiren gazeteci de Sezgin’e sallar, rahatlar!
Korkmaz ateşten gömleği korkmadan giydi ve yandı. Oysa Polat yönetiminin mübeyyen tehlikeleri vardı ve ‘mübeyyen ne demektir?’ bilmeyen, cehennem ateşine daldı. Korkmaz deneyimlerini yaşamış biri, Galatasaray’ın başına teferrüç niyetine gelenin, tefessüh tehlikesi yaşayacağını bilmeliydi. Teferrüd şansını, teknik adamlığı sürecinde kullanamadı.
Ya Galatasaray yöneticilerine ve özellikle Başkan Adnan Polat’a ne demeli? İki gazetecinin tedviri sayesinde tecviz ettiği teknik direktör tayinleri sonucu yaşananlarda, umum gazetecileri tecziye etmeye çalışıyor. Demek ki gözgüye bakmıyor!
Bu arada Aziz Yıldırım’a Papermoon’a gitmesi nedeniyle eleştiri sağanağı var. Bence Yıldırım; Ali Şen döneminden beri pek görmediğim, mükemmel bir tabiye uygulamış ve Beşiktaş’ın gazını alıp, kafalarını da karıştırmıştır. Sanki!

03 Mayıs 2009, Pazar 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Ya bu ne, bu?‘’

Bilkent’te anlattı Polat, ‘Real Madrid-Galatasaray’ arasındaki farkı! Bir Lincoln parasına sana lig ve kupada nal toplatan Sivasspor’dan vazgeçtim, ya bu ne bu? Ekibinin Hacettepe karşısındaki durumu! Bu iş para işi de, daha da fazla akıl işi.
Polat en acemi döneminde yapmadığı yanlışları, olmadık açıklamaları deneyimli(!)döneminde yapıyor. Batıyor. Oysa 90’lı yıllarda hangi doğruyu uygulamış, şimdi de hangi olmayacaklara dalmış? İyi bakmalı. Galatasaray’ın beklenen sonuçları alamadığı zamanlarda dahi, bir futbol kişiliği ve ruhu vardı. Şimdi yok. Futbol zaten yok. Hacettepe, Real Tepe oldu dün gece!
Şu teknik direktörlük işi şans işi. Bir de ‘loby’ marifeti! Demek ki Penbe işi bilen tarafı seçemedi(!) Sen bu şartlarda, bu futbolu oynatıyor ve düşmüş kulüpte, Arıca kontanjanından teknik direktör oluyorsan, ne diyeyim? ‘Allah yardımcın, güçlü destekler de arkanda olsun’ diyeyim. Zaten başka bir yola da, hiç tanık olmadım ki!
Ercüment... Bu çocuğa bravo. Mükemmel kurtarışlar yaptı, en önemlisi özgüveni vardı. Gönderilecek Sanctis’de vardı! Peki Aykut neden yoktu? Yolcular şimdi, kurtarıcı mı oldu? Ümit Tütünci ‘Havana purosu tadında üretimler’ sahibiydi. Patiyo mu? O Kongo malını, İtalyan’a satmayı bile becerdi 1-0. Sonra bir de Şahin tepeledi 2-0.
Bülent Korkmaz yine kimsenin anlamadığı ama kendisinin anladığı(!) taktik buluş ustası! Aslında ilginç icatlar iyidir de işe yararsa... Aksi halde ‘Zihni Sinir’ projelerinden farksız olur ki... Korkmaz’ın yaptığı da bu. ‘Bülent’ adı hep aynı da! Galiba uygun veya önder olanı lazımdı... Şeyyy yoksa ‘ünder’ miydi?
Bay Başkan; Real Madrid örneğini anlamıştım da(!) Real Tepe’yi anlamadım. Sen anladın mı?

02 Mayıs 2009, Cumartesi 04:30
YAZININ DEVAMI