Arama

Popüler aramalar

‘’Helal olsun...‘’

Dünya futbolunun en güzel renklerinden birini Galatasaray’a getirmek, olağanüstü başarıdır. En kısa yoldan da şu söylenebilir: ‘Helal olsun’. Polat ve yönetimini geçmişte nasıl eleştirdiysem, camiayı mutlu ettikleri her girişim için de teşekkür etmeli, kutlamalıyım. Açıkçası hiç ummadığımız büyük bir işi bitirdiler, dilerim tüm girişimlerinde aynı başarı trendini örneklerler.
‘Bir taşla iki kuş vurmak’ diye bir deyim vardır hani! Polat’ın yaptığı da bu. Neeskens büyük futbolculuğunun yanı sıra büyük bir futbol düşünürüdür. Felsefelerinin Florya için mükemmel bir katkı maddesi olacağını ve hoşumuza gitmeyen çok şeyin doğru platforma oturacağını düşünüyorum. Galatasaray sporcuların yönlendirmeye çalıştığı bir kulüp olma yolunda uygun adım giderken, öyle bir çark etti ki, sanırım tekrar kurum olma kulvarına girdi. Kulüp niteliği kazanmak sıradan, kurum olabilmek çoook zorlu işlerdendir. Önemli meziyettir. Galatasaraylı’nın bu değeri tekrar görebilme şansı doğdu.
Rijkaard önemli olduğu kadar, pahalı da bir seçim. Ehhh kaliteyi yakalamak istiyorsanız, malın iyisini alacaksınız tabii. Şimdi camiaya büyük görev düşüyor. Elbette taraftarlara da... Laga-luga yapmadan, hikâye anlatmadan Galatasaray’a katkı yapabilecek her görevin destekçisi olmak lazım. Ne mesela? Kombineler... En kısa sürede satın alınmalı. ‘Galatasaraylıyım’ diyen derhal store’lara koşmalı. Zaten mükemmel ürünler var. Paranızın karşılığını kesinlikle alırsınız yani. Telefonlar ‘Galatasaray Mobil’ hattından geçmeli. Yani Galatasaraylı hep beklememeli, davranmalı. Pahalı bedele katkı yapmalı.
‘Adnan Polat seçim yatırımı yaptı’ diyenler de var. Yanılıyorlar! Geçen sezon başı da, ortada seçim meçim yokken de Polat müthiş yatırım yaptı. Ama kendi kendilerini yaktılar. Skibbe de iyi seçimdi. Nasıl bir zehir girdiyse girdi ve berbat hale gelindi. Bu konuda en büyük zaaf kimi kuşların zamansız ötmesi, disiplin anlayışının terk edilmesiydi. Futbolcu da boşluğu görünce, incecik deliği bile falfaroş eder yırtar. Bu sezon umarım Galatasaray yırtar, futbolcular değil!

11 Haziran 2009, Perşembe 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Kime çarpacak?‘’

Fenerbahçe ve Beşiktaş başkanlarını askıda bırakan Topuz, acaba kime çarpacak? Eski zamanlarda kaldığını zannettiğim transfer dolapları, yine hortladı. İletişimin bu denli yoğun olduğu günümüzde olan bitene bakar mısınız? Futbolcu kulübünden habersiz, kulüp de futbolcusundan!
Ehhhh aynı çatı altındakiler bu denli kopuksa birbirinden, en günahsız ikili, başı ve sonu ‘Yıldırım’ olanlar olmalı. İkisi de bi-günah olduğu halde, yıldırım çarpmış vaziyete gelebilir ve Topuz’un yuvarlandığı istikamet değişebilir! Topuz bu, nereye doğru yuvarlanacağı belli mi olur.
Fatih Gökşen’e telefonundaki Galatasaray marşını dinleten, Demirören’i Siyah-Beyaz forma giyip fetheden, Yıldırım’a da ‘benim hakkımda ne düşünüyorsanız, Allah size iki katını versin’ diyen Kayserili kardeşimiz, herkesin kafasını karıştırsa da, hemşehrilerinin gönlünü fethetmiştir kuşkusuz.
Aslına bakarsanız ‘kanımdan şu, çocukluğumdan bu renk’ diyen futbolcuya pek inanmam ben. Önce nakit, sonra Dolar ve şimdi de Euro renklerine tutkuludur onlar.
Topuz bu saatten sonra gülle etkisi yapacak ve kime çarparsa çarpsın, hasar nedeni olacaktır.

09 Haziran 2009, Salı 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Aman Adanalıııı!‘’

Adnan Polat ve Haldun Üstünel, teknik direktör peşinde diyar diyar geziyor. Korkmaz takımın başındayken, aleni yeni aday aramaya başlayan ikili, henüz bir yere gelemedi! İspanya taraflarında flamenko peşindeyken, araya Fransız şansonları da karıştı ve İtalya esintileri gündeme girdi. Bırakın teknik adamı, müziğin dahi böyle çeşitlisi insanı dağıtır. Hele hele İspanyol kastanyetine karışmış, Alman veya Hollanda ezgileri! Ritm arızası yaşamakla kalmaz, bacaklarınız da birbirine dolanır ve boylu boyunca piste serilirsiniz. Bir de araya ‘Ege zeybeği’ de karıştırırsanız, iyiden iyiye ‘Avrobesk Cim Bom’ tuhaflığı olur ki, Galatasaray’ın durumu da budur.
Bu nasıl bir plansızlık, nasıl bir düzensizlik? Anlamak mümkün değil. Acaba ‘Trainer exposition 2009’ diye bir fuar var mı? ‘Oradan bulurlar’ diyeceğim de, diyemiyorum. Beceremezler. Neden beceremezler? Kafalarında belirli bir model yok ki. Her telden çalınan bir teknik adam arama düzeni. ‘Nasıl bir düzensizliktir?’ demiştim ya... İşte burada ‘düzen’ var! Var da işe yaramıyor. Sezonu açmana sayılı günler kalmış ve sen kulübünü, futbolcunu, taraftarını, ülkeni hiç tanımayan ve ‘Galatasaray nasıl oynarsa başarılı olur, takım karakteri nedir’ sorusundan habersiz birini getirmeye çabalıyor, elbette yanlış yapıyorsun.
Ersun Yanal rüzgarı var. Medyamızdan da müthiş destek var. Pekiii, onca fırsat verilen Ersun Yanal’ın hangi başarısı var? Nasıl bir kriterle getireceksiniz? Milenyum öncesi Gençlerbirliği filmleri izleyip mi? Geçmişe ‘mazi’, sonradan girdiği her kulüpte dökülene de ‘gazi’ derler ki... Yanal bu tanımın en gerçekçi örneğidir. Trabzonspor dönemini de çok yakın takip ettim ve anladım ki... Yanal ‘Her şey seninle başlar’ isimli kitabın yazarı Mümin Sekman’a muhtaç.
Polat ve arkadaşları olmayacak ne varsa peşinden koşmayı başarıyor, ama onları kurtaracak adresi ikna etmeyi başaramıyor. “Aman Adanalıııı, canım Adanalıııı... Ben ettim, sen etme Adanalıııı” güftesi işe yarayabilir!

05 Haziran 2009, Cuma 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Neye yaradı?‘’

Yiğit Şardan’ın basın toplandısından anladığım şu: Başkan Yardımcısı da şikayetçi! Öncelikle futbol şubesinden, sonra Skibbe seçiminden, yönetim içi kararların sızmasından, ideal teknik direktörü bulamadıklarından, çok başlı yönetim uygulamalarından. Başka? İnşaatın durmasından, profesyonellerin performansından... Daha da söyleyecekleri vardı belki, vakti yetmedi!
Şu ayrıntıya dikkat! Şardan’ın şimdi söylediklerini, medya hazırlık kampları döneminden beri söylemiyor muydu zaten? Beşiktaş’ın şampiyonluk öyküleri günü, Galatasaray’ın başarısızlık nedenleri itirafı! Şardan’ın bulunduğu konum malumun ilanı değil, çözüm ve doğru yönetim uygulamaları mevkiidir. Yanlış gidişi düzeltmekten sorumlu ben değilim, Şardan çare bulacak(tı), bulamadı ki! O da benim gibi dert yandı. Neye yaradı?
‘Sportif AŞ ile Futbol AŞ’nin birleşmesinde kullanılacak 105 milyon Dolar hedefliyoruz’ demiş. Galatasaray’ın bu sezon başarısızlıkları için harcadığı rakam ne? 157 milyon Dolar. Böylesi sonuç için 52 milyon Dolar harcamış olsalar, yetmez miydi? Kalan 105 milyon Dolarla da, şirketleri birleştirseler olmaz mıydı? Orada sormamışlar, ben soruyorum.
Adnan Polat’ın Divan üyelerini 18’lik delikanlı gibi yerinden fırlatan ve Mehmet Cansun’un uyandıran (!) 2010 martında duvara toslama meselesi, sanırım derin dondurucuya kondu. Harıl harıl transfer ve teknik adam arayışı var şimdi. Sivasspor zaferi sonrası kendinden geçen ve çılgınca alkışlayan taraftarın sevdiği işler. Buram buram popülizm yani.
Galatasaray’ın yurt dışından gönüllere uygun hoca bulması imkansız. Yeterli paraları yok çünkü. Ehh gözünü karartıp ‘alın benden şu kadar milyon doları’ diyecek yönetici de yok. Seçim öncesi taahhüt ettiği nakidi veren kaç yönetici var, çok merak ediyorum. Ne olursa olsun gözünü kırpmadan parasını feda eden Beşiktaş ve Fenerbahçe yöneticilerini de, kıskanıyorum.
Paralı model yok, bari akıllı uygulama hamilleri olsa... İyi olurdu.

03 Haziran 2009, Çarşamba 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Vay canına!‘’

Öyle bir hücum pres örneklemesi izledim ki; 2000’li yıllara döndüm sanki! Vay canına, bu Galatasaray bu işi becerebilir miydi? Madem becerirdi, şu güne kadar akıllar neredeydi? Baskı, doğru pas ve ustalık da devreye girince, önce Nonda kaçırdı, az sonra 66 bağladı: 1-0. Nonda yine kaçırdı. Eskiden ‘keçileri kaçırmak’ pahalı şeymiş, şimdi de ‘golleri kaçırmak!’
Sivasspor’un önemli isimleri olmayınca, temkinli olmak zorunda kalmış. Bu anlayış yaramadı. Bülent Uygun motor gücünü arttıran oyuncularından yoksunsa ne yapsın? Aslında ‘daha ne yapsın?’ demek lazım ya!
Şampiyonlar Ligi ve UEFA aday adaylarının maçında, UEFA tarafı daha fazla topa sahip olan, diğeri de karşılamaya çalışan taraftı. ‘Karşılayalım’ derken, karşılayamadıklarında da, Galatasaraylılar atamadı. Çok pozisyon bulmuşlardı oysa. Cim Bom mükemmel alan kapattığı, bolca kaçırdığı, Sivaspor da kendi gibi olmadığı bir süreci yaşadı.
İlk yarı futbolu yaz sezonu şunu söyletebilir Galatasaraylılara ‘Bir bahar akşamı rastladım size... Bilmem ki daha önceleri nerelerdeydiniz?’ Cevap da şöyle gelir elbette; ‘Nişantaşı, Boğaz, Etiler alemlerindeydik, Ali Sami Yen’e ancak gelebildik!’
İkinci yarı Sivasspor tempolu başladı ve golü hemen attı: 1-1. Karşılıklı kaçan goller izleniyor ve oyunun koptuğu anlar; bir bölük Sivas, diğer bölük Galatasaray kalesi civarında bulunurken, 66 ortadan vuruyor ve 2-1 yapıyor. Galatasaray onca masrafa ve yıldız bolluğuna karşın berbat bir sezon yaşamış ve yaşatmış, Sivasspor ise yıldız gibi parlamıştır. Kutlarım Yiğidoları.

31 Mayıs 2009, Pazar 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Terim ve Sezgin‘’

Fatih Terim inşallah şifa buldu. Görünmez kaza dedikleri bu olsa gerek. Sağlıklı sonucu ümitle bekledik ve Türk insanının birçok büyük sevinci yaşamasına vesile olan dostumuz için dualarımızı eksik etmedik. Yüce Yaradan ülkemiz sevdalısı, hizmetlisi tüm insanlarımızı esirgesin.
Adnan Sezgin en çok eleştirdiğim dostlarımdan biri. Ama son zamanlarda izlenen ‘infaz’ kampanyası da, hakkaniyetle pek bağdaşmasa gerek. Galatasaray’ın tüm sorunlarında tek suçluyumuş gibi Sezgin adının telafuz edilmesi, beni rahatsız etti.
Profesyonel futbol ‘hoby’ değil, ciddi bir uğraştır diye bilirim. Futbolculuk, TFF Genel Sekreterliği, Amerika’da eğitim yapmış ve 40 senedir sadece futbolla kalmış birini yerden yere vururken, izanlı ve insaflı olmak lazım. Sezgin bildim bileli, futbolun en yoğun eleştiri yapılabilecek kritik yerlerinde oldu.
Bir gün futbolcu pazarlayan menajer, öbür gün futbol yorumcusu, ertesi gün televizyon çenebazı, ardından kulüp yöneticisi, sonra yine menajer olarak gördünüz mü? Ne tür sorumlulukla başladı, aynı risk çerçevesinde devam ediyor. Seksen türü boyaya dalan, gazetecilik ve futbolcu menajerliği arasında zıplayan modeller, önce kendisine bakacak ve sonra konuşacak.
Dikkat ediyorum, en ağır eleştiri modeli bu tiplerden ürüyor. İşte o zaman, insan düşünüyor, ‘Bu insanların acaba hesabı ne?’
Galatasaray her geçen sene, önlenemez erozyonunu istikrarla sürdürmekte. Beşiktaş maçı sonrası Polat, minübüste yanına oturan bir yöneticiye ‘buradan kalkar mısın’ demiş. Yöneticiler önce bir şok yaşamış ve sonra espri de patlamış ‘hepimiz Adnan Polat’ız dersen, bir koltuk iki Adnan için olmaz!’
Bu arada ‘başarılı sezon (!)’ uğruna harcanan nakit 157 milyon USD! Kulüp denetçileri yönetim toplantılarına dahi gitmiyor, bağımsız denetleme kurumu hesapları acaba nasıl bağlıyor? Mart’tan beri son durum, henüz net olarak günyüzüne çıkmamış da!

29 Mayıs 2009, Cuma 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’İyi geçinin!‘’

Ülkemiz adına hayırlar üretenlere ‘Helal olsun’ demiştim. Aziz Yıldırım da bu değerlerden biri. Kim ne derse desin Şükrü Saracoğlu stadyumu, ülkemizin gurur vesilesidir. Üstelik ‘Türkiyem için bir demet maydanoz ekeni dahi, sırtımda taşırım’ diyenlerdeniz. UEFA 2009 İSTANBUL organizasyonu, önde gelen vesilelerinden biridir Fenerbahçe camiasının.
Doğru hizmetleri görmezden gelmeyi iş edinmiş bir kısım ‘renk yobazı’ canımı sıkan iletiler gönderdi. Yok canım! Şahsıma yönlendirdikleri değil, dangalaklıkları bozdu kafamı. Aymazlığın da bir sınırı olmalı. Değerli rakibin her doğrusuna bir kulp takıyorsun ama kendini de düşün! Fenerbahçelilerle iyi geçinin arkadaş.
Neden? TOKİ, Aslantepe Stadyumu işini başka firmaya vermek üzere. Peki stadyum inşaatı işi piri kim Türkiye’de? Aziz Yıldırım, Nihat Özbağı ve arkadaşları. Eserleri de ortada. Avrupa kabul etmiş bu gerçeği. E o zaman ya ‘Aslantepe inşaatını da siz yapın’ derse TOKİ... Çünkü adamlar işinin ehli. İşte bu nedenle ‘iyi geçinin’. ASY elden gitti. Basarlar parayı, yaparlar stadı ve Galatasaraylı bakar! Ama gönülleri yapılırsa Aslantepe Stadı’nda ayda iki müsabaka yapma izni verirler ve Aslan açıkta kalmaz.
Süren’in beyanatı sonrası aklıma müdür geldi! Metrobüs genel müdürü! O da sağlamlık gösterisi yaparken yolda kaldı. Galatasaray mı? 10 senedir kalıyor. Ne demişti Cansun, ‘Bizim yöneticilerden para istediğin an, pırrrr kimse kalmaz ortada’. Doğru söze ne denir. Eren Talu inim inim inlerken, inşaattaki işçilerin parasına bir katkı yapmayı akıl edemeyen Galatasaraylı, kime ne anlatacak? İnşaatta metrobüs gibi yolun ortasında kalacak. Belki de Aziz Yıldırım kaldıracak. Yeni dönemde de başarılar diliyorum Fenerbahçe Yönetimi’ne.
Beşiktaş karşısındaki futbolun nedenlerine uyanamayanlara da ‘günaydın’. Futbolcular pazar derdindeydi, ama derbi değil! Baktınız ama göremediniz mi?

26 Mayıs 2009, Salı 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Kolay değil...‘’

Galatasaray ununu elemiş, eleğini asmış. Asmış da, yinede pimi çekilmiş bomba. Üst düzey sporcular var kadroda. ‘Biz daha iyiydik ama, yanlış yönetildik’ mesajını da verebilecekleri bir ortam üstelik. Bu şans adına iyi futbol örneklediler. Üstelik sezon boyu resmi müsabaka oynamayan Orhun dahil. Gollerde dahli yoktur, ayak içi yerine kazma sapı sallayan Topal’ın da çoktur. Kiminin tutuğu altın olur ya, Mehmet’e çarpan da gol oldu!
Beşiktaş’ın işi kolay değil. Her 90 dakika final... Bu tür oyunları geçmek yürek ister. Şey!.. Bir de Yusuf gibi futbolu ‘Play station’ standartlarında becerebilen bir adam ister. Kewell’ın beraberlik sayısına verdiği cevap, Eskişehir’de yaptığının benzeriydi. Denizli’nin joystick kullanımında usta olduğu da, bir başka gerçek tabii. İzmir’de iyi pas yapan Fenerbahçe’yi de, aynı mantıkla bitirmişti: ‘Top senin, gol benim’.
Yanlız!.. Denizli, rakibin pas yapmasına müsaade ederken, büyük bir riske de girişmiş oluyor. İnönü’de daha önce başına gelen, dün gece de gelebilirdi, şanslıydı gelmedi. Galatasaraylılar’ın beceriksizliği, Baros’un ikram hevesi ve Rüştü, şemsiyenin kritik gecede yine ters dönmesini önledi. Özellikle Arda’nın Beşiktaşlılar’ın beklemediği ama, Galatasaraylılar’ın bildiği, üstelik beklediği mükemmel girişimleri izlendi. Neticelendirilemedi! Nonda, sadece fondaydı da!
Abitoğlu kül yutmadı ve ismiyle müsemma, kamil bir yönetim örnekledi. Bu arada lig seyriyle ilgili siyah çelenkçi, iftiracı, senaryocu her kim varsa; TFF, MHK ve ilgili tüm kurumlardan özür dilemeli. TFF’nin defo, yanlış ve bilumum kirlilikleri imal müessesesi olmadığı, şu ‘Alacakaranlık Kuşağı’ lig renginden belli değil mi?

25 Mayıs 2009, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI