‘’Haciprin!‘’
Galatasaraylı futbolcuların da ‘önümüzdeki maçlara bakacağız’ deme dönemi geldi. Senelerdir sahada kırkayak temposunda icra edilip, müsabaka sonu hüzzam makamında sunulan ‘önümüzdeki maçlara bakacağız’ garabeti, (aslında alamet-i farikasının ‘teselliprin’ olması gereken tableti) bile yutturamaz olmuşlardı! ‘Kadıköy ‘hell ateşi’ sürecine, Haciprin’le ‘Dur!’ dendi ve kronik gıcık kesilip, daimi sancı da bitti.
Aslan doğru yöne yönlendi! Nasıl oldu? Mazinin, en şık bölümlerinde büyük katkısı olan Hagi, geldiğini fark ettirdi ya! Tam 10 sene neredeyse kader sayılan Fenerbahçeli’lere ‘vagonla gol attırma’ eylemini durdurup, üzerine de ‘3 buçuk’ attırarak hem de! Beraberlik, meraberlik! Kim sevinmedi? ‘Ben!’ -Dış ses Aziz Yıldırım- Oysa Kanarya avlanmadığına, Volkan yemediğine, Aslan’da kişiliğini bulduğuna, ‘tek’ olsa da, kazanılan puana sevindi. Herkes için mutlu bir derbiydi yani! ‘Aziz bey hariç’-İç ses-
Her ‘az zorlu’ rakip karşısında, ‘az kurulu-pilav’ yemiş gibi ‘cart-curt’ eden, ardından da kuyruğu titreten bir Aslan olmayacak artık. Elbette Karpatların Maradona’sı, geçmişteki zıvanadan çıkma moduna geçmezse! -Mazinin zaruri ses-’Sallanansaray’ döneminden, ‘Aslansaray’ kriterlerine doğru yola çıkıldı Hagi’yle... ‘Ohhh be!’ -UltrAslan dış ses-
Galatasaray beklenmeyen sonuçlar da alacak elbette . -yorumcu iç ses- Futbol bu ama taraftar her sonuca saygı duymayı öğrenmek zorunda. -TFF dış ses- Bir başka ‘olmazsa olmaz’ da yenilgide bile sahadaki başkaldırısına, hayranlıkla baktırmayı sağlayan özveriyi görebilme şartı futbolcularda!
Pazar gecesini neden beğendim? Emanetçi Sultana’nın raflarında aranan kimlik, Kadıköy cehenneminde bulundu ya! İnanıyorum ki Hagi, Galatasaray’ı Edmundo’dan çok daha içten, kapsamlı ve dikkatli izlemişti. Derbi’nin şifresinde ‘kaybolan ruhun’ bulunması kadar, oyun düşüncesi ve değişimlerdeki Hagi isabeti de önemli olmalı.
‘Galatasaraylı futbolcular formalarını sıtoremizden! Yok hatta tuhafiyeciden bile değil, yetenekleri karşılığı almış oldukça pahalı yıldızlar topluluğu fakat bu doğru Edmundo’ca kavranamamıştı.’-Sezgin sesi- ‘Ayrıca Hollandalı ne verip, ne veremediğini idrak konusunda da özürlü diye düşünüyorum. Aksi halde, Fenerbahçe karşısında oynanan futbol ve örneklenen kişilik savaşına şaşırmazdı.’ Sezgin sesi devamı-
Neyse şu gerçeği kabullenelim ‘Rijkaard futbolcularının yeteneklerini göremeyecek, hatta rencide edecek düzeyde uzak kalmayı tercih edip, Yücedağ’ın ‘ayıplı’ karalamasına da susarak ‘bir ayıp daha’ etmiştir.
Hiçbir Galatasaraylı, farklı kulüplerde olan sporcular da hagi -pardon ‘tabi’ olacaktı- böylesi bir ithamla yüz yüze bırakılmamalı, yazıktır taraftar yanlış algılamala moduna da çanaktır.-Divan heyeti ses-
Neticede geçmişine saygı duyduğum Yücedağ’dan böylesi ‘cücelik’ beklemezdim, üzüldüm. Hagi aranan kişiliği, zayi olmuş kimliği tekrar bulma işini uzun soluklu şekilde başaracak ve futbolcular da, özleneni sunacak.
Sporculara karalama zihniyetiyle değil, insanlara yakışır şekilde, zerafetli bakınız lütfen. İyi olur! -Futbolcu ses- SON!
‘’Ali Şen‘’
Fenerbahçe’nin unutulmaz başkanı Ali Şen’e dün sordum ‘Galatasaray gerçekten yener mi?’ Yılların deneyimli spor adamı kendinden emin konuştu ‘Yener, çünkü Hagi faktörü müthiş bir farklılık oluşturacak. Mourinho gelse bu denli net konuşmazdım ama Galatasaraylı futbolcular için bu isim çok büyük değer taşıyor. Futbollarıyla Hagi gibi olmaya, güvenini hak etmeye büyük gayret gösterecekler, bu nedenle favorim Galatasaray.’
Dün gecenin futbolu ve girdiği pozisyonlarla başarılı tarafı Galatasaray olmalı. Yıllardır özlenen Sarı- Kırmızı armada işte bu! Hagi ve Edmundo farkı, çok zor bir müsabakada ortaya konmuş ve bence Rumen teknik adam büyük fark atmıştır. Bomboş bakan gözler, anlamsız tavırlar Hollanda istikametine yollanırken, sahada ekibiyle yaşayan Hagi yüreği tüm futbolculara ulaşmıştı sanki. Hoşgörü, sabır tercihiyle, dün gecenin güzelliklerine ‘devam’ için, yol verilmeli Karpatlar Kralı’na.
Hagi, Edmundo’dan daha dikkatli ve yakından izlemiş Galatasaray’ı. Oyuncu seçiminden, saha yerleşimine dek, belli. Ayhan karşılayan değil, karşılanan oldukça performansı yükselen bir yapı. İştahlandı ve iki yönde de mükemmel oynadı. Buyrun diğer eleştirilenleri de, siz değerlendirin. ‘At sahibine göre kişner’ diyeceğim de, ayıp olacak!
Aslında takım içine zehir serpen eski futbolcunun yaptığı esas ayıp oldu da, benimki de kısmi mi?
Hagi’nin başarılı olacağını Ali Şen gibi Hakan Şükür’de söylemişti. Haklı çıktılar. Devam Hagi, devam çocuklar...
‘’Gelene 5 gidene 10‘’
Türkiye’de herhangi bir kulübe teknik adam olarak gelip, sözleşme bitmeden kovulmak çok kazançlı oldu valla. İthal treynırların başarı kovalamaktansa, kovalanmayı tercih edeceğini çocuklar bile sezdi de, bizim yöneticiler sezemedi! Ama üzülmeyin! Bizden de beterleri var. Bakın şimdi yurt dışı muhabbetlerine, memleketine dönen ithallerin!
‘Zapatonya’da işler nasıl gitti Boski?’ ‘İyi gitti! Gönderdiler, Kas’a götürdüler ve 7 sülaleme yetecek malı da ben götürdüm. Hatta ekibim bile ihya oldu, onlarınki de 3 sülalesine yeter, daha ne yapayım? Hih-Hih- Hih -gülme efekti-
‘Ne götürdün Halli?’ ‘Salatanın’ın tamamını götüremesem de, Galeta kısmı bende kaldı. Ehhhh bu yaşta bu mala ‘’İsa kutsasın’’ demeyelim de, ne diyelim? Hanımın da kaplıcalar sayesinde, romatizma derdi bitti gibi. Öfff be Doyum, receptiondan öğrendim fiyatlar da çok hart. Eski model için değmez, yenisine de zaten gerekmez. Ahhhh Efyın veya Bollu, Marka lig de olsa!’
‘Ben de Mazorka’da dünyanın yerini aldım da, tamamını alamadım. Biraz daha dayansam hepsini alacak ve adını da ‘’Zenontork gardın aylınd’’ koyacaktım fakat patladım! Onların da adaları olacaktı, başkan dayanamadı. Yahu Halli şu Civas’ı düşünsen! Zaten marketler açıldı beri, bakkallar uçurumda. Holli demişti ki ‘’bir kaplıcalar var, vay-vay!’’ diye konuştu Doyum. Devam etti Halli ‘Holli parayı kurtardı da, maçayı nasıl kurtardı, biliyor musun? Hatta FİFFA’nın da ödü patladı, kazara iş bana gelir diye! Alp’lerde mağaraya saklanmayı bile düşünmüşler. Bir prezidınt varmış, tükürdü mü duvarı delermiş! Uzak olsun baba, zaten kaplıca da uzakta ve orada bile ısırılıyormuşsun!’ dedi Halli. Doyum konuştu sonra ‘O dediğin balıktır ve şifa niyetine ısır, sen bir de adamların... Pardon Kengıl’ların ısırmasını düşünsene bırrrrrr ! -korkma efekti-
Yaaaa işte böyle. İyi ki Zapotonya değil, ülkemizdeyiz. Buralarda gelene 5, gidene 10 veriyorlar da! Normal yahu. Zaten biz eli açık, bonkör, hovarda bir millet değil miyiz? Üstelik de, gözü kara! İşte bu göz, ithal mallara... Pardon! Teknik adamlara gelişte 5 verip, dönüşte de 10 yağdırıyor ama dert mi? İçeride de döviz yağıyor kasalara nasıl olsa! Futboltif kazançlardan olmasa da olsun’ Ecdad mirası marka, mal, arazi, han, hamam ne varsa satıp, sonra da ‘kurtarıyoruz’ diye demeç veriyorlar. Haklılar ama! Kulüpleri maldan, mülkten, iskan vergisinden kurtarıyorlar! Alkııııııııış. Efekt değil başka-n-larına!
Bilmem kaçıncı tren de kaçtıktan sonra Helvacı konuşmuş. Biz de bir başka tramvay yakalarız’ gibilerinden. Arap şeyhinin oğlunu anımsadım. Çocuk babasına mektup gönderiyor ‘Muhterem pederim, her şey yolunda da, proflar ve hocalar tramvayla okula gelirken, ben 599 Mersedes’imle gitmekten utanıyorum.’ Bir süre sonra 2 milyon dolarlık çek hamili bir mektup gelmiş çocuğa ‘Utanma oğlum, hemen git kendine de tramvay al!’ Şeyh bile yaya kalmaz mı, bizdeki cömertliği görünce? Edmundo gidecek de, akıl gelecek mi... Akıl?
‘’Hasta ziyareti‘’
Herkes biliyordur mutlaka da, tekrarlamak lazım! ‘Hastayı yatağında ziyaret edeceksin’ aksi halde kıymeti kalmaz. Futbol öyküleri, ne kadar da benziyor yaşam öğütlerine. Eğer bekleneni, beklenen zamanda yapmazsan, değerini kaybedip, üzüntü nedeni dahi olabilir. Edmundo’nun takımı ziyaret görevini ihmal ederken, Özat’ın ekibi de kralını örnekledi. Galatasaraylı futbolcular mı? Hep gecikti. Ya Ankaragücü tarafı? Zamanında ziyareti, hiç ihmal etmedi!
Herhangi bir eylemi zamanında yapmak için güç, kuvvet, akıl, çabukluk, tempo, elbette planlama, tabii ki akıl lazım. Bu etkinlikler Sarı-Lacivertliler’de çokça olunca, Galatasaray hep geç kaldı. Mesela top durmadıysa, sen de durma! Baros’un attıklarında ve Ufuk’un yediklerinde! Sonra Aykut’un yediğinde de, her daim arkadan gelen taraftı yani. Topsuz(!) oyunda bile Ayhan, Sapara’nın arkasında! Bedelini de, 4 yiyerek ödediler tabi. Düşününüz! Güven ve en yakınındaki Cim Bomlu’ya dahi nal toplattı. O zaman nasıl olacak bu iş? Olmayacak! Sezon başından beri ‘bu malzeme ve anlayıştan cacık bile olmaz’ diye paylaştığım gerçekler de, bu gecenin erken ilanı değil miydi zaten?
Baros kalabalık Ankaragücü savunması arasında kalınca, çok gezinmek zorunda kaldı. Fazla gezinmek de yaramadı tabi ve adale yine battı, inşallah atmadı. Aksi halde Galatasaray iyice batacak, gol falan da atamayacak.
Ümit Özat zaferinin adı İstanbul tarafında ‘rezalet, batış, çöküş’ gibi sıfatlarla tanımlanmamalı. Tabeladaki rakam malümun ilanıdır sadece. Hani hastasına demiş ya doktor ‘artık her şey serbest, ne istersen yiyebilirsin...’
Bunlar da yiyor işte!
‘’Sevgi ödünçtür!‘’
Zonguldak’ın şirin kasabası Çaycuma’da, keyifli bir edebi şölen yaşandı pazar günü. Yörenin popüler simalarından Avniye Baruönü, Şiir kitabıyla ilgili, belediyenin de katkılarıyla düzenlenen imza gününde; hemşehrileri ve sevenleriyle bir araya geldi. Çok da anlamlı ve düşünülmesi gereken bir de ismi var Baruönü’nün eserinin... ‘Sevgi ödünçtür.’
‘Evet ‘sevgi’ gerçekten ödünçtür de, sadece o mu? Sağlık, başarı, varlık, saltanat, popülizm dolu günler de... Hatta ‘can’ bile. Bu nedenle kıymetini bilmek, iyi korumazsak emanetin, zamansız geri alınabileceğini düşünmek lazım. Sahiplendiğimiz birçok değerin, kimi zaman umursamazlık, kimi zaman da kültür özrümüz sebebiyle, bir bir elimizden gittiğini yaşadık çokça. Tüm bu kayıplara rağmen acaba kendimizi doğru istikamete yönlendirebildik mi?
Ama tüm duyarsızlıklarımıza karşın, yine de vefayla, özveriyle bu kültürü yaşatmaya çabalayan değerli kurumlarımız, şairlerimiz var. Bu nedenle Çaycuma belediyesine, Avniye Basruönü’ne şükran duygularımı sunmak, teşekkürlerimi göndermek isterim. ‘Sevgi ödünçtür’ başlığı, spor aleminin de gerçek halini bir kez daha hatırlattı!
Nice sevgilere mazhar olan, yere göğe konulamayan şöhretin, bulundukları konumun ödünç olduğunu ve gerçeği birtürlü kavrayamamaları hüznünü yaşamışımdır, yıllarca. Zannederlerki rüyaları her daim sürecek, bitmeyecek. Bu nedenle de hata üzerine hata yapar ve zamansız veda ederler. Bunca yıldır anlatamadığım, adını koymayı becermediğim durumu, Avniye Baruönü bir cümleyle özetlemiş ‘Sevgi ödünçtür’. Ne kadar da güzel bir uyarı! Zamanımız gençlerinden hangisi bu derin anlamı hazmederse, daha özenli davranacaktır. Tüm bunları paylaşırken Arda Turan gelmez mi akla? Eski Gaziantepsporlu Kemal’i de anımsadım mesela. Leverkusen’de oynadığımız bir milli müsabakayı topallaya topallaya tamamlayan Kemal’i bir daha eski performansında görmek mümkün olmadı. Bu nedenle de uzun yıllar giyeceğini düşündüğüm Fenerbahçe forması da genç evlada haram oldu gitti. Dramın özünde Kemal’in bir sonraki müsabakada forma giyme arzusu kadar, tedavi sürecinde gereken duyarlılığı göstermemesi de olabilir mi acaba? Kemal’in yaşadıklarını paylaşmasını ve arkasından gelenlere da ders niteliğinde anlatmasını arzu ederim. Çünkü sporumuzda, daha çoook Kemaller var. Peki Arda neden bu yazıda var? Ciddi bir sakatlık dönemi geçiriyor ve şifa bulma yolunda. Yüce Yaradan yardımcısı olsun. Olacak da inşallah... Ama Arda sonraki süreci de, operasyonu kadar mükemmel geçirmeli.
Şan, şöhret, sağlık da, elbette can da ödünç çünkü. Kıymetini bilmek lazım...
‘’Neylesin Mahmud?‘’
Hidding bizim futbolcuları dahi doğru dürüst izlemiyor. Ama Vogts galiba sadece Azerileri değil, her tarafı izliyor! Yediğimiz golün açılımı, ‘iyi tanındığımız’ gerçeği olmalı.
Kuluçka makinasından çıkan yumurta gibi, dolana dolana gitti top ve savunmamız baka kaldı.
Adam tarak, briyantin almış berbere gitmiş, ama kafasında tek tel saç yok! Berber ‘bi şey yapamam!’ deyince de, ‘vermeyince Mabud, neylesin kel Mahmud’ demiş. Bizde de nayk, mayk, talk, stad, kısacası her türlü malzeme var. Var da esas lazım olan futbol yok. Bir süredir kayıp!
O zaman Mahmut ne yapsın? ‘Mahmudiye suyu’ yapsın. ‘Su koyverdi’ demek daha kolay olur!
‘Tek millet diğer devlet’ kardeşlerimizin futbolunda gram ilerleme olmadığı, önceki müsabakalarından ortada. Bizimkilerin de tonla gerilemede oldukları ortada. Bi şey oynamadığımız da! ‘Mahmut Güvener istifa.’ Hayır ‘Gorbon!’ şey ‘ne’ olacaktı? Kimsede kafa kaldı mı?
Hadi bizde kalmasa olur da, ‘marka futbolumuz’ tepesinde kalmazsa olmaz!
Aynı milletiz de, renklerimiz farklı. Kızıl ve Özgener gibi, biri kıpkırmızı, öteki bembeyaz! Türkiiiiiye... Futbolumuz kasasını zenginleştirdikçe, üretimini fakirleştiriyor. Hayvancılığımız gibi! Celepler zenginleşirken, inekler bitti! Peki öküzler neden sadece seyretmekte? Üretime katkı yapsalar ya! Bu gidişle ne et yiyebilir, ne de doğru dürüst futbol izleriz biz. Yenildik yine, yazık be... ‘Ayıp’ diyecektim sahi! Almanya orada, biz burada da, ya Azerbaycan futbolda nerede?
‘Dipte, dipte’ ülen... Zıçting!
‘’Sürpriziz biz!‘’
Futbol tarihimize baktığımızda, ne görürüz? Arada bir sürpriz! Genelde de hüsran. Bir jenerasyon geldi ve de geçti, beklentileri zirveye taşıyıp, çok da başarılı oldular. Sonra? Döndük yine bilinen halimize. Neydi o? Fizik güç zafiyeti, tempo arızaları, zamanlama defoları, çabukluk sorunu, plan, proje özürü, paylaşım meselesi vs.vs.
Almanya Dünya Kupası’nda mücadele etmiş, dipdiri. Ya bizimkiler? Bitik gibi. Oturmaktan herhalde! Öyle ya! Dönen top Alman’da, dönmeyen de Alman’da. Kapıyorlar çünkü. Onlarda herkes ne yapacağını biliyor, üstelik takım arkadaşının da ne yapacağını biliyor. Peki bizimkiler? Kendisinin ne yapacağını dahi bilmiyor ki, arkadaşının hal-i vaziyetini kestirsin. Sürpriziz biz... Sürpriz. Sabri de sürpriz... Bu çocuk patlıcan gibi! Her şey olur da, sol bek olmaz. Örnek Norveç karşısındaki sol bekliği. O geceyi herkes görmüştü de, Hiddink görmemiş. Ev yapımı limonata tadında bir sonuç beklerken, Podolski limonu gözümüze sıktı! Müller’in bilinen hava hakimiyeti, Podolski de izlemede. Bizimkiler mi? Bizim gibi seyretmekte! Yedik tabi 1-0.
‘Sürpriziz biz’ demiştim ya! Estik azıcık ikinci yarı. Standartlar ülkesi sakini Almanlar şaşkın. Biz de gaza gelmiş sürprizi bekliyoruz... Sonra Hans usta baktı ki frenlerimiz tutmuyor, bir ABS sistemi taktı. ‘Zınk’ diye çakıldık kaldık.
‘İleride kim nasıl kaçırdı, geride hangisi rakibi tutamadı?’ yan tarafta yazıyor... Raif Ugan’ın dediği gibi de ‘Ağaçlara değil, ormana bakmak gerekiyor.’ Ama biz ağaca bakmaktan da, çarpıp paralanmaktan da vazgeçemedik ki! Yerli malı yurdun malı ama Alaman formalı Mesut vatandaşlarını mesut, soydaşlarını da kahretti 2-0... Klose 3-0. Bitti. Allah’tan bitti!
‘’Sakin olalım!‘’
Galatasaraylı rahat olsun bu takım evelallah düşmez! Gelecek sene Avrupa podyumunda da görülemez ama bu sezon görüldü de ne oldu? Hiç olmazsa bunalım, düş kırıklıkları toptan yaşanır, bölük pörçük üzüntü yaşanmaz. Bir Polat güzelliği daha değil de, ne bu? Sadece uçuk borçlar, olmadık şirket birleşmelerinden değil, ruhsal çıkmaz ve bunalımdan da, bir kalemde kurtaracaklar! Rahat olacak artık Kasımpaşalı... Yanlış oldu ‘Galatasaraylı’ olacaktı. Orası biraz daha aşağısı, dik yokuşu inmek kaderleri, yerleşim pozisyonları gereği! Eh ne yapalım Haliç’i seven yokuşuna katlanır. İnip, çıkmak da sportif gereklilik zaten.’by Dr. Mehmet Öz’ ben değil.
Aslında en muhteşem güzellik Edmundo ve ekibine yapılmakta. Tomar, tomar Euro’lar ve sonra ‘kabahat kadroda.’ Oh ne ala Mualla... Şey! ‘Oh ne ala Edmunkens’ olacaktı. Edmundo ve Neeskens bir bütünün iki ayrılmaz parçası ya!
Yenilgi ertesi annem, ninem, kaynanam, baldız, birader ve Osman Şenher erkenden telefon etti ‘senin esere ne oldu?’ diye. Ne kadar da çok, okuyanım varmış görün! Darbeye bağlı bir sakatlık yaşadım da. Yaşanan eziyete bunca zamandır alıştığım halde, dayanamadım ve ‘laptopu’ yere attım. Dışarıdan birşey olmuş gibi gözükmese de, iç kanama yapmış ve ekran donmuş. Şimdi Güral Okan’ın emanetten yazıyorum eserimi.
Ne mi yazmıştım? Söylemem! Başka şeylerden bahsedelim. Relaks olmak lazım. ‘Aliiii şu çayımı hala niye getirmedin ulaaaan’ ne demiştim? ‘Relaks olmak lazım’ demiştim. Bu gibi hallerde ne yapılır? Hakeme sallanır. ‘Aytekin Durmaz, durmadın ve Karabük’e iki gol attırdın. Sen olmasan, maçı Edmundo yönetse ne o penaltı olurdu, ne de serbest vuruş. Kimbilir? Aslında Edmundo değil, Polat bile hakem olsa olurdu! Neyse maç belki 0-0 götürülür ve Karabük’ten 1 hatta 3 puan alınırdı. Üstelik ev sahibini 7-8 Hasanpaşa’ya!!! ‘’Yine şaşırdım’’ pozisyona sokan da sensin. Neill’i kafadan bitirdin, Ali Turan zaten sağbeklik fobisinden bitikti, Servet’i de Edmundo Florya’da bitirmişti, aslında futbolcuların tamamını bitirmişti. Ama o tarafa bakmayacak, sana bakacağım.’ Yücel İldiz, Emenike ve Hakan’a da bakacağım, ‘az değil çok ayıp ettiniz! Böyle olur mu arkadaş?’ Bu arada ‘Mahmut Güvener istifa.’ ‘Özgener’ mi olacaktı? Durmaz sen Galatasaray’ı bitirdikçe, akıllar da bitmez mi? Takımda da futbol! ‘Aliiii getirsenize, şu çayı ulaaan.’ Sakin olalım, sıkıntı yok, düşmez bu takım. Kalır!