Arama

Popüler aramalar

‘’Kayış kopardı!‘’

Son haftalarda mükemmel futbol ürünleri sunan Melo, Patriot’a taş çıkartacak bir füze salladı, İvesa’nın savunma kalkanı ancak çelebildi ve topu Burak’ın önüne indirdi. E golcü de affetmedi tabii. Çok şık bir vuruş ve 1-0 dakika da henüz 2.

Böyle erken bir gol bazen atanı bozar, yiyeni zaten bozar! İşte ona rağmen karşılıklı çok çok güzel, itinalı futbol ürünleri, mükemmel hücum girişimleri ve hoşa giden savunma işleri izledim. İzledim de, Bilica ve Dany’nin kayış kopardığından haberim yok! Hamit’in ustaca asisti Drogba ve tribünleri tekrar buluşturdu 20.dakikada 2-0. ‘Sarı-Kırmızılı’lar farka mı gider?’ derken, sürprizi Dany yaptı.

Sol taraftan savrulan topta, Dany’nin göbek saplaması kısa kalıp, yürüyen aksamı çatırdatınca Serdar modifiye 131 gibi süratle aldı gitti, Galatasaray kalesine bıraktı. 2-1 ve dakika 22. Ne Galatasaray’ın, ne de Elazığspor’un skorla zerre kadar ilgilenmeden centilmence, iyi niyetle sahaya koydukları güzel mücadeleyi keyifle izliyoruz. Yekta, Bilica’nın kayış kopardığını, hararet yaptığını, demek ki farketti! Yılmaz Vural’ın kadrolu belalısı topu Brezilyalı’dan kibarca aldı ve egzos ustasının önüne bıraktı. O toptan, Concord sesi çıkarttı valla Drogba! 3-1
Drogba’nın gollerine selam durmamak mümkün değil ama ya pasları? Sanki Köfteci İsmail’in tezgahındaki kaymaklı, ballı kabak tatlısı. Genelde sıkıntılı geçen cuma günleri, bu kez güzel futbol ve net galibiyetle tüm Galatasaraylılar’ı mutlu etti. Yılmaz Vural da mutlu olmalı, çünkü hem Elazığspor kötü oynamadı, hem de bu sahadan Real Madrid dahi 3 yemeden çıkamadı.

İyi insan, Büyük Fenerbahçeli Serkan Acar’a rahmet, tüm sevenlerine sabır diliyorum. Mekanın cennet olsun, Sakaryalı değerli ağabeyim.

20 Nisan 2013, Cumartesi 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Kaçırmamak lazım!‘’

Sabah kar, öğle vakti yağmur ve müsabaka saatinde de karışık bulutlu. Sahadaki futbolun da karışık, bulutlu ve görüş mesafesinin flu olduğunu zaten herkes gördü. Hele hele Trabzonlular herkesten fazla gördü! Şener’in şifası için takımın kıpırdayacağını ummuş, boşa umutlanmışlardı. Rıza Çalımbay bilindik oyun anlayışıyla sahaya yayılırken, Trabzonspor bilinmedik bir anlayışı, hiç kimsenin anlayamamasına sunmuştu sanki. Colman ve ‘Volcan’ sadece kafiye uyumları nedeniyle mi sahadaydı acaba? İkisinde de hiçbir artı görmedim, Trabzonspor adına. Hatta zaman zaman öyle pas hataları yapıldı ki, Kafkas topun gerekli adrese gidebilmesi için, bir ‘Cargo’ şirketiyle mi anlaşsa acaba, diye düşündüm! Çünkü oyuncularının beklenen adrese ne topu göndermeye, ne de gitmeye hiç ama hiç niyeti yoktu.

Sivaspor kanat oyuncularını iyi kullandı, orta alanını da öyle. Eneramo gençliğimizin manda kasa 280 Mercedes’leri gibi. Endam, boy, bos, güç, kuvvet, sürat hepsi var. Kendisini tutmaktan sorumlu Giray’a 2 defa ‘plakasını alabildiniz mi?’ diye sordurdu! Chahechouhe yazılır, jipçeroke okunur, bir kanat var Çalımbay’ın elinde. Önce Serkan’ı taktı peşine, araya 3 Trabzonlu’yu daha kattı, sonra topa öyle bir çaktı ki, eminim Tolga bile neyin nereden geçtiğini göremedi
1-0 önde ev sahibi. Bir de Eneramo vuruşu oldu, Tolga klas konuşturdu. Devre. İkinci yarı Kafkas’ın aynı kadroyla çıktığını görünce, bir ‘cargo’ hizmeti transferine görek duyduğuna ve bunu kanıtlamaya çalıştığına dair duygularım pekişti. Trabzonspor’un gribal enfeksiyonlu gibi futbolu değişmedi. Atom Karınca’nın oyun anlayışı da ve Erman’la 2-0 önde.
Ümit’in, Halil’e lüzumsuz faulü ve kazanılan serbest vuruşu Sapara’nın mükemmel değelendirmesi. Trabzonspor’u uzatma anında umut iskelesine getirdi.

18 Nisan 2013, Perşembe 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Mandepsi!‘’

Her iki teknik adam da mandepsiye gelmemek için ne lazımsa yapmış, öyle olunca da, geriye futbol lezzeti diye birşey kalmamıştı. Pozisyonsuz, tatsız, tuzsuz bir karşılaşma.

Burak çok durgun gözüktü mesela hucumda ama bu manzaranın en önemli sebebi Deumi’ydi bence. Çukulata renkli futbol sanatçısı, aynı zamanda da, alt yapısı mükemmel bir de savunma ustası. Pozisyonların orasında burasında değil, hep olması gereken yerindeydi.

Gol pozisyonuna pek rastlanmayan, çıtır futbol gösterileriyle süslü heyacanı olmayan, sonunun ne olacağı merakı hemen herkesi adeta çatlatan bir 90 dakikanın ilk yarısı 0-0 bitti. Bence Galatasaray’da serbest vuruşları kimin kullanacağı da, dikkatle belirlenmeli. Selçuk’un geçen sezon serbest vuruşlardan kazandırdığı bir sürü müsabaka var. Toplamda şampiyonluğa ne denli büyük katkı yaptığını hepimiz biliyoruz. Topu tribüne göndermek için yeterince Galatasaray futbolcusu bulunduğunu da biliyoruz. Uzun lafın kısası Selçuk kullanılmalı!

İkinci yarıda da benzer bir oyun anlayışı hakimdi sahaya. Galatasaray rakibin hızlı adamlarını kaçırmamaya gayret edip, Lomano Lua Lua nın hareket ve hareketlendirme yollarını kesmenin ve kendi kendine çalım atıp zevk yapmasını sağlayacak önlemleri almış. Başarlı da oldu. E ileride de her an oyunun skorunu değiştirebilecek değerde yıldızları var Sarı-Kırmızılılar’ın. Drogba ve Sneijder’in çok farklılık ve artı değerler kattığını, Galatasaray’ın hücum aksiyonlarını daha da çabuklaştırdığını düşünüyorum. Drogba golcü ötesi harikulade asistlerin de yapımcısı. Son derece kontrollu ve dengeli giden oyunun 52. dakikasında Drogba çok temiz bıraktı Sneijjder’in önüne. Hollandalı çok rahat, telaşsız aldı ve az sürüp topu arka direğe bıraktı: 0-1. Gol Galatasaray’ın risksiz, dikkatli ve doğru futbol anlayışı kalite belgesidir.

Galatasaray çok zor bir deplasmanı, 3 puanla aşmayı başarıp Şampiyonluğa doğru bir emin adım daha attı. Bu saatten sonra çoşkulu ve deli dolu, çılgınca futbol fiestaları değil, akılıcı ve kaliteli, elbette serinkanlı senfoni orkestrası kalitesi izlettirecektir Terim, Galatasaraylı futbolseverlere. Bu derli toplu ve kendinden emin gösterinin mandepsiden uzak, mutlu sonla noktalanan versiyonunu izledik Karabük’te.

14 Nisan 2013, Pazar 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Bir başka dünya!‘’

Galatasaray’ın işte bu yıldızlar topluluğunu nasıl darmadağın ederek, adeta ‘SOS’ çığlıkları atar hale getirdiğini detümdünyanın duymasını isterim. Cim Bomdün gece topla daha fazla oynayan taraf, hattaMadrid deplasmanında en az rakibi kadar pozisyona girip maalesef 3 gol yiyen taraf. İstanbul’da da neredeyse 0-4’le başlayan taraf! Yine Ronaldo, yine erken gol vakti ve henüz 8. dakikada 1-0 önde Dünya devi. Kontrollü, avantaja koşturacak golü bulmaya niyetli, son derece ciddi başladı.Madrid’liler devreyi kendi kontrollerinde istedikleri tempoda ve sanki turu yakalamış olmanın özgüveni içinde bitirdiler. Son 45 dakikada acaba başlarına ne gelir? Hiç düşünemediler! Oysa korkuyu gördümben Madrid’lilerin gözlerinde!

Coşkuyla başladı

İkinci 45 dakika’ya Sarı- Kırmızılı Aslanlar çok farklı bir ruh hali ve futbol standartlarında coşkuyla başladı. Sadece kendi taraftarlarının değil, RealMadrid vetümİspanyol, hatta
Avrupa’lıların da nefesini kesti! Eboue,Madrid’de çok arayıp da bulamadığı golü İstanbul’da buldu. Ceza sahası önünden topu adeta bir kristal avize gibi Lopez’in kale tavanına astı, geceyi ışıldattı: 1-1. Amrabat’ın hareket, Sabri’nin canlılık kattığı Galatasaray 71. dakikada Sneijder’in şahane golüyle 2-1 öne geçti. Tribünlerin büyük çoşkusuna Drogba da katıldı ve eşsiz güzellikte bir ayak figürüyle skoru 3- 1’e taşıdı. Bu gol ‘hepimizi acaba tur gelir mi?’
umutlarına da taşıdı elbette. Çünkü geride gol bulunabilecek uzuncazaman vardı ama olmadı.
Galatasaray’ın Avrupa zirvelerine layık bir kulüp olduğunun yine kanıtlandığı muhteşembir geceydi dün gece. Galatasaray’ın buralarda devamlılık sağlaması ve her daim bulunması gerekliliğini ısrarla savunuyorum. Ne denli haklı bir arzunun içinde bulunduğumuda, şu harikulade Aslanlar topluluğunun ikinci yarı yaptıklarını görünce anladım. 3 devre sonra Galatasaray da bir başka dünya takımı olmakla ilgili ne gerekiyorsa yaptı.

Onurla izledim

Özgüven, inanç, kazanma arzusu, pozisyon ve bu sefer mükemmel goller Cim Bom’la beraber. RealMadrid’in nasıl bir gerilim yaşadığı, panik yaptığı ve Galatasaray’ın 4. gole yaklaştığını, umuda koştuğunu onurla izledim. Bu müthiş 45 dakikayı soluyorken, Norveç’li hakemin Real Madrid’e nasıl büyük bir güzellik yapıp, ne denli avantadan bir beleş avantaj
sağladığını düşündüm. Galatasaray’ı RealMadrid ve Norveç’li el ele verdi ve eledi. İki karşılaşmanın sonunda Real Madrid gerçeğiyle birlikte, ortaya çıkan İspanyol’ların iyi korunduğudur.

10 Nisan 2013, Çarşamba 20:00
YAZININ DEVAMI

‘’Hamle arızası!‘’

Çabuk oynayan, iyi pas yapan her rakip, Sarı-Kırmızılılar için potansiyel tehlike! MİY iyi futbolculardan oluşan kadrosuyla, bulunduğu mevkiye hiç de yakışmayan bir topluluk. Kaliteli futbolculardan kadro kurmanın, başarı için yeterli olmadığının da kanıtı olmalı yaşadıkları dram ve bulundukları yer!

Burhan Eşer, müsabakayı eşeleyen adamdı dün gece! Önce çok Galatasaraylı’nın kamera şakası gibi algıladığı rahat bir gol attı. Sonra da Sarı-Kırmızılı savunmayı eşeledikçe eşeledi ve toz toprak içince bırakıp, façasını bozdu! Eğer Muslera olmasa MİY’in ilk yarıyı 3 golle önde bitirmesi, işten bile değildi. Dany’nin ihracı da Abay’ın doğrusu, Galatasaray savunması defosudur. Sonra kenarda neler oldu tam olarak bilemiyorum ama Terim’in her önüne geleni ırgalama arzusunu, şık bulmadığımı paylaşmak istiyorum. Sakin olmalısın artık Hoca! Cemaat-imam örneğinin yüzde 100 doğrulanmış halidir Galatasaray’daki. Terim öksürürse Şaş ve Davala da mutlaka hapşırıyor. Olmuyor!

Drogba transfer edildiği zaman çok önemli bir golcünün takıma kazandırıldığını düşünmüştüm, ama yanılmışım. Didier Drogba hemen hepimizin örnek alması gereken değerlere sahip ‘önce insanlık ve erdem’ temsilcisi, mükemmel bir LİDER PROFİLİ... Galatasaray değerlerine öylesi yakışan ve gelir gelmez camianın asla unutamayacağı bir sembole dönüşeceğini her hali ve eylemleriyle ilan eden değerli insan, ‘büyük futbolcu’ya bir futbolsever olarak teşekkür ve şükran duygularımı sunmak isterim.

07 Nisan 2013, Pazar 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Her birimde!‘’

Bu bir süreç meselesi... Real Madrid buralarda nasıl oynanacağını kavramış ve gol pozisyonlarını değerlendirmeyi, özellikle bizim türümüzde hata yapan rakiplere karşı adeta sıradanlaştırmış!. Bu konuda daha almamız gereken çok yol var. Kabullenmek zorundayız. Kabullenmemeye niyetlensek de, öyle kolay ve basit yollarla golü buluyorlar ki. Zorla kabul ettiriyorlar yani! Aslında dün gece Galatasaray’ın şansı da yaver gitmedi. Galatasaray’ın savunma önlemleri ve dikkat anlamında, Real Madrid’ten alması gereken çok ders var. Aslında Madrid şehrinden, trafiğinden, yeşil alanlarından, taraftar yapısından, stadyumundan ve çim bakımından almamız gereken çoook ders var.

İspanyollar’ın sadece futbolları değil, yaşam standartları da komple. Müsabakadan önce saatlerce yağmur yağdı, delicesine bir tufandı adeta. Ne yollar kapandı, ne de sel bastı. Stada gidip zemine baktığımızda, sanki günlerdir yağmur yağmamış, herşey normal yolunda gitmişti. Oysa normal giden sadece sistem ve işleyişti. Böylesi organize bir ülkenin organize spor kulübüne karşı, Galatasaray’ın mücadelesi takdir edilmeli ve sadece yeşil sahalarda, sportif yarışlarda değil, yaşamın her biriminde yetişebilmenin çareleri üretilmeli. İspanyollar’a karşı her birimde 3-0 yenik vaziyetteyiz biz!

04 Nisan 2013, Perşembe 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Güzel mücadele‘’

bir futbol azizi Yılmaz Vural'dır. Futbolun her türlü dayağını yiyen garip-gurabanın kapısını çaldığı, dümeni yerinde futbol beyzadelerinin göz ucuyla dahi bakmadığı, bir futbol azizi!

Çok zor şartlarda aldığı ve yine zor şartlarda sürdürmeye çalıştığı mücadelesinde; 'olan malzemeye hamdolsun' duasıyla yoluna devam eden ve tehlikeli bölgenin dışına çıkmaya çalışan bir usta. Karşısında da gözünü ve gönlünü Avrupa standlarına dikmiş, iddialı ve başarılı Fuat Çapa. Cavcav çok uğraşmış ama sanırım bu sezonki kadar çok milli futbolcuyu, bir arada barındırmayı başaramamıştı. Türk, İsveç Milli Takımları, ümitler, gençler kısacası her katogoride başarılı sporcular Kırmızı-Siyahlı forma altında. Çapa da başlarında!

Tamamen dolu ve canlı tribünler önünde, atak başladı Elazığspor. Birkaç hücum denemesinden sonra, Gençlerbirliği'nin hiç de yabana atılmaması gereken bir topluluk olduğunu anladılar. Orta sahadan çabuk ve doğru paslarla çıkmayı mükemmel örnekleyen konuk, Vural'ın kalıplı ama hareket kabiliyetleri ve çabuklukları sınırlı savunma zafiyetlerine iyi çalışmış olduğunu hemen her hücum girişiminde kanıtladı. Ki burada Sedat ve Bilica'nın tüm zaaflarına rağmen iyi oynadıklarını ve birçok pozisyonu önlediklerini söylemeliyim.

Gençlerbirliği'nin arka tarafı çok tehlikeli, aynen Harlem'in arka sokakları gibi. Yalnız kaldın, ya da tedbir almadın yandın! Hiç anlamaz götürürler adamı. Nereye, nasıl gittin? 'Kim vurdu'ya mı kurban gittin? çözemez kimse!

Elazığspor'un yediği gol aynen anlattığım gibi oldu. Gençlerbirliği'nin kornerini Azofeifa kullandı ve Kulusic, geriden gelerek vurduğu sert kafa şutuyla bu sezonun kendisine ait 4. golünü attı. Sanırım Aykut'un da epeyce golü vardı. Rakip için öndeki forvetlerden daha tehlikeli bir savunma hattı! Bu tür yenilen gollerde, o savunmacılarla meşgul olması gerekenlere çok net mesajlar var. Var da, anlayan var mı?

Hiç de beklemediği anda yenik duruma düşen ev sahibi, temposunu hiç bozmadı ve hücumlarını sürdürdü. Köksal'ın, Serdar'ın atakları, Orhan Ak'ın soldan ısrarla bindirmeleri netice vermedi. Ya kaleci Ramazan, ya da savunma tehlikeleri büyümeden önledi. Devre arasına 1-0 önde olmanın rahatlığında girdi Gençlerbirliği.

İkinci yarıya rakip alanda daha fazla bulunmayı planlamış bir Elazığspor vardı. Tüm hatlarıyla önde oynama çabası zaman zaman savunma sıkıntıları yaşama nedeni olduysa da, İvesa yerinde müdahelelerde bulundu. Hele hele bir konuk atağında Bilica'nın topu çizgiden öyle bir çıkarışı var ki, adeta nefesler kesildi.
Bilica'nın çizgiden çıkardığı top sonrası, Elazığspor olağanüstü bir gayretin içindeydi. Bu özveri Sane'nin direk dibinden ağları bulan vuruşuyla meyvesini verdi ve 86'da durum 1-1'e geldi. Son dakikada Mehmet Çakır'ın direkten dönen topu Vural'ın yüreğini indirmediyse, daha hiçbir şey indirmez!

Elazığ'da gerçekten harika bir mücadele izledim. İki tarafı da beğendiğimi söylemeliyim. Ev sahibi saygı duyulacak bir mücadele, konuk da futbolu güzelleştiren renklerle bezeli bir kalite sundu bence. 1-1 en iyi netice, iki taraf için de.

31 Mart 2013, Pazar 22:45
YAZININ DEVAMI

‘’Hep Andorra olsa!‘’

Aslında Selçuk'un duran toptan attığı gole kadar, yani 30'uncu dakikaya kadar futbol adına ürettiğimiz hiçbir şey yok. Golden sonra yine yok ama Umut'un asistiyle Burak'ın kazandırdığı bir şık gol daha var ve 0-2 galibiyetimizle bitti devre de, müsabaka da. Futbolsuz ve etkisiz, ama hiç olmazsa 2-0 galibiz ya!

Andorra, Fransa ve İspanya arasına sıkışmış, bir minik prenslik. Pireneler'in sarp yamaçlarının azıcık izin verdiği bir vadide, sıkışıp kalmış bir küçücük ülke. AB'ye almaya dahi lüzum görmemiş, 'ne halin varsa gör' demişler sanki. Turizm'e bel bağlamış onlar da. Tren yok, uçak yok ama otobüs var, aynı bizim Sakarya! Her ülkenin kentleri olur, Andorra'nın köyleri var. Andorra la Vella, La Margineda ve Santa Coloma. Köylerini 15, memleketin tamamını 35 dakikada gezebilir, arada Fransa veya İspanya'yı da ziyaret edebilirsiniz.
Andorra küçücük nüfusundan İspanya'ya 3 futbolcu göndermeyi becermiş! Kalanlar memleketlerinde işiyle gücüyle uğraşıyor, çiçek ekiyor, puro sarıyor, vakit buldukça da top oynuyor. En ekstra üç futbolcuları İspanya üçüncü liginde. Mesela Vales 3'üncü, müçüncü ligde ama Real Madrid'te! Ülkemiz ligindeki ekiplerden herhangi biri gelseydi buraya, futbolumuzu inanın daha iyi temsil edebilirdi. En azından bir anlayış ve sistem sahnelenir, çayır çimen geze geze dizisi olmazdı sahadaki gösteri! Dün gece atılan goller ve alınan galibiyet hiç kimseyi kandırmasın. Andorra'nın en iyi futbolcusu nasıl Real Madrid'in 3'üncü lig ekibi malıysa, bizimkilerin örneklediği futbol da 'merdiven altı imalatı' kalitesidir! Yani imitasyon imalatın dahi beteridir.
Bakınız değerli rakibimiz ömrü hayatında topu topu 3 galibiyet almış, şu ana kadar gurubunda futbol adına hiçbir şey başaramamış. Gerçi şu ana kadar bizimkiler de grupta futbol adına hiçbir şey başaramamış ama onların yıldızlarından pür amatör futbolcu Edu Peppe bizimkilerin kaldığı otelde garsonluk mesleğini icra ediyor. Bizim iki-üç futbolcu bir araya gelse o oteli zinciriyle beraber alabilecek paraya 'para' demiyor! Durumu anlayın işte. Bu vaziyetteki bir futbol duruşuna, ekonomik değerinin gerektirdiği zenginliği ve anlayışı zerre kadar bile örnekleyemeyen bir futbol fukaralığı içindeydi Ay-Yıldızlı gençler!

Oyun başladı, 'ha şimdi'... 'Ha az sonra' derken, 5'inci dakikada az daha kalemizde golü görecektik. Allah'tan çok acemi ve yetenek özürlüler. Fakat tüm bunca futboltif garip-guraba hallerine rağmen biz bir futbol sistemi, rengi ve keyfi üretmeyi beceremedik. Şimdi sahanın enine (gerçekten dardı), boyuna (yeteri kadar vardı), zemine (harbiden berbattı), havaya (lüzumundan fazla rüzgarlıydı) mazeret bulur, kötü futbol imalatımıza kulp takarız. Takarız da, sadece kendi kendimizi kandırırız.

TFF Başkanı Yıldırım Demirören 'kulüpler bize teşekkür etmeli' mi ne demiş! Selçuk'un ustaca vuruşu, Burak'ın çaprazı mükemmel nişanlaması dışında bizim teşekkür edeceğimiz bir şey var mıydı dün gece acaba? TFF katkısı olarak, teşekkür edebileceğimiz bir şey!

22 Mart 2013, Cuma 21:50
YAZININ DEVAMI