Arama

Popüler aramalar

‘’Aşağısı Arsenal, yukarısı Galatasaray!‘’

Dün gece Kayseri'de ezeli rakibiyle Süper Kupa mücadelesine girişen Sarı-Lacivertliler, kısa süre içinde de Londra ekibiyle amansız eleme müsabakasına girişecek.Galatasaray'ın iki defa elinden kupa aldığı İngilizlere karşı rüştünü ispat için, bu müsabaka Fenerbahçe'ye bir fırsattı. Kadıköylüler kullanamadı!
Açık seçik ve net olarak gözüken şuydu ki, 'oyunun büyük ağbisi Galatasaray'dı.' Eğer dün gece Kayseri'den bayram dönüşü kaza yapmış ve pert olmuş oldukça pahalı ve lüks bir otomobil gibi çekici üzerinde, İstanbul'a dönmediyse Fenerbahçe, bu delik deşik olmamış kaporta mucizesini önce Mert Günok'a sonra da şansına borçludur.

Edirne Kırkpınar'da finale çıkan iki baş pehlivanın karşılıklı el ense çekmesi ve birbirinin açığını araması gibi çok dengeli ve azami dikkatli başladı müsabaka. Oyun arayan, fırsat kollayan taraf Sarı-Kırmızılı'lardı ama, Sarı-Lacivertliler de güreşin ilk 35 dakikasında asla ihmal edilmemeleri gerektiğini adeta belgeledi. Yıldırım'ın devreyi bitiren düdüğüne kadar 10 dakika süreyle egemenlik Galatasaray'ın elindeydi fakat sonucu değiştirecek herhangi bir etkinlik sergilenmedi.

İkinci devre her geçen dakika Galatasaray'ın 'büyük abi' pozisyonunu belgeleyen pozisyonlarla süslüydü adeta. Bu arada Muslera'nın ne denli değerli bir kaleci olduğunu da dile getirmezsem, emeğe ve kaliteye haksızlık etmiş olmaz mıyım acaba? Gökhan Zan ve Semih'i çok beğendim, Terim 'cam adam' diye tabir edilen Gökhan'ı adeta 'plexiglass' kırılmaz bir duvar yaptı. Helal olsun.

Drogba bir başka dünya... İlk dakikadan son ana kadar muhteşemdi. Öyle yerlere gidiyor, öyle yerlerden çıkıyor ki tek kelimeyle harika. İşte bu güzellikler bir de golle süslendi. Hakan Balta'nın orkide kalitesindeki ortasına, kurdela değil de kafasını kattı ve golü yazdı.Dakika 99 ve 1-0 öndedir Galatasaray. Kalan dakikalar Fenerbahçe'nin treni kaçırmış yolcunun çaresiz çırpınışlarından farksız geçti ve bitti.

Bülent Yıldırım : Kayseri doğumlu Yıldırım, en güzel ve şık galalarından birini doğdu şehirde sahneye koydu. Son iki sezonda performansının olumlu yönde arttığını ve kalitesine olgunluk dönemi güzellik ve renklerini de kattığını söylemeliyim. Dün gecenin hakem performansı önümüzdeki sezon için de bence büyük ümit verdi. Hakemlik adına umut ve mutluluk verecek bir geceydi.

Gecenin yıldızı : Mert Günok mükemmel kalecilik gösterileriyle yenilgiyi önleyemese de, farkı önleyen adam olmuştur. Her iki kalecinin de mükemmel performans gösterdiği finalde Mert ve Muslera karşılıklı kalite gösterisiyle, futbolseverlere iki başarılı ustayı karşılıklı izleme keyfi ve şansını yaşattılar.

Finalin unutulmazı : Fatih Terim kupa rekorunu kırarak, erişilmesi çok güç zirvede yalnız kalırken, Galatasaray ve Fenerbahçe çekişmeli ve heyecanlı bir 120 dakika yaşattılar. Süper Kupa adına yakışan bir gece yaşadık yani.Tebrikler Galatasaray... Tebrikler Fatih Terim...

12 Ağustos 2013, Pazartesi 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Hamle üstünlüğü!‘’

Üçte üç yapan Galatasaraylı mutlaka final yapar ve serbest stilde altın olmasa da, gümüşü garantilerdi! Dany, karşısındakine daldığı anda ayakta kalabilene aşk olsun, rakibini katiyen minder dışına kaçırmıyor ve içeride işini bitiriyor! Güreş için son derece ehven olan bu beceri, futbol adına felaket tabii.

Porto sömürgeci Portekiz ruhunun, futbola yansıyan yüzü bence. Brezilya, Afrika, Orta Amerika gibi coğrafyalardan hammaddeyi topluyor, işleyip acayip rakamlarla Avrupa ve özellikle ‘White Sea’ civarındaki ülkelere satıyor. 20-22 yaşındaki çocukların oyun disiplinine, anlayışına ve tempolarına hayran kaldım. Bizde bırakın böyle tazeleri, ustalarının dahi şaşkın işler yapma nedeni gece alkol tüketimi kaynaklı olabilir mi? TFF Başkanı futbolumuzun neden battığını iyi tespit etti bence! Bazı başkanların 2 şişe votka boğduktan sonra, hangi teknik adam ve futbol yıldızlarına ne Euro’lar, ne Dolar’lar saçıp kulüplerini yaktığını da biliyorum ama şimdi yeri değil. İki sezondan beri Galatasaray’daki savunma sıkıntılarını dile getiriyoruz. Getiriyoruz da, sıkıntılara deva bulunduğunu da göremiyoruz. Geri dörtlünüzde iki sakarınız varsa, oyun boyunca çok sakatınız olacak demektir. Terim, Dany ve Balta’yı ya düzeltecek ya da kurşun döktürecek! Amrabat mevcut kafa yapısıyla, Porto’da oynayabilir mi? Yeteneklerinden çok tartışılması gereken konu bu! Ceylanpınar’a düşen bombaları aratmayacak ikiliden, Fransa’dan geleni de, ülkedaşını aratmadı ve iyi futbolunu bir penaltıyla süsledi! Porto’nun kaçırdığı penaltıları eğer bizimkiler kaçırsaydı kim bilir nasıl sallardık, tahmin edemiyorum ama Melo’yla penaltı sonucu 1-0 önde olduğumuzu, 4 puanı kaptığımızı biliyorum fakat! Şunu da biliyorum; ‘Galatasaray’da toparlanması, ayılması gerek oldukça fazla sayıda futbolcu var!’ Muslera, Drogba ve muhteşem topuk pasıyla gönülleri titreten İmparator Fatih Terim dışında elbette...

04 Ağustos 2013, Pazar 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Eski hamam, eski tas...‘’

Galatasaray, İzmir gecesine eski futbolcularıyla başladı. Özelllikle Sneijder, Drogba, Riera ‘altın’ değerinde olduklarını kanıtladı. Onlar dinlenirken de, Galatasaray’ın sıradanlaştığı gözümden kaçmadı! Eray fizik kalitesiyle göz doldururken, yan toplarda bunaldı, bunalttı! Eboue, Zan, Dany ve Riera’dan kurulu savunma hattı iyi gözükse de, Santa Cruz’un attığı golde pozisyon hatası yaparak gol yemeyi ihmal etmedi! Kamerun Milli Takımı’nda beraber oynayan Chedjou ve Dany ekürisi ikinci yarı sahne aldı. Özgüven gösterisi ve risk meraklısı iki Kamerunlu’su var Galatasaray’ın şimdi. Topla çıkarken, oynaşırken ikisi de muhteşem ama bir de karşılarında rakip olmasa. Bu heves çok iş açar ha!

Aklıma gelmişken, Zan geliştikçe gelişiyor, bravo. Orta alanın liderliği Sneijder’in elinde gözüktü, usta bir de mükemmel gol atarken, Selçuk’un henüz sezon başı uyum kriterleri evresinde olduğunu söylemeliyim. Engin Baytar rakibini gömecek yer aramazsa çok iş yapar! Drogba yine Drogba... Kalp değil, harbi futbolcu ve golcü. Savunma geçtiğimiz sezon sıkıntılıydı, bu sezona da sıkıntılı aşladı. 2-2 sonrası Dany’nin sebep olduğu penaltı 2-3 ve ardından Kazım 3-3. Her iki yarıda birbirinden çok farklı bir alatasaray vardı, ilk yarı arandı! Galatasaray’ın deneme yanılma metoduyla değil, eldeki kalitesi belli yıldızlarla ezonu yönlendirmesi gerek gibi geldi bana!

22 Temmuz 2013, Pazartesi 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Krampon ve forma aranıyor!‘’

Acar emniyet amiri Şirzat Z. “Piyanoyu tutuklamış bulunuyoruz, bundan sonraki hedefimiz Beşiktaş Çarşı ile ilintisi olduğunu tespit ettiğimiz krampon ve formayı yakalamaktır, çalışmalarımız titizlikle devam ediyor” dedi.

‘Beşiktaş Çarşı’ demişken, Fikret Orman ve yönetimini de kutluyor, başarılar diliyorum. Beşiktaş seçimlerinin nabzı büyük ölçüde Sakarya’da atar da, ulusal medya tarafından pek bilinmez. Seçim öncesi görüştüğüm, gazetemiz eski yazarı Gaga Erol -Girişken- “Fikret Orman fark atar ve başkanlığa devam eder, Beşiktaşlı ne fedakarlık yaptığını iyi biliyor” demişti. Haklı çıktı Erol ağbi.

Chedjou İstanbul’a geldi. Kamerunlu stoper Galatasaray savunması için son derece yararlı ve doğru bir seçim oldu. Sol kanat için Carlinhos ve benzeri isimler telaffuz ediliyor ama galiba 6+0+4 TFF zorlaması da Galatasaray’ın yabancı transferiyle ilgili tüm planlarını yeniden programlaması gereğini gündeme soktu. Yine de formda ve sağlıklı bir Hakan Balta, İspanyol Riera orada çok iyi işler üretir diye düşünüyorum. Gökhan Zan görev verildiğinde ne mükemmel işler yaptı herkes şahittir. Terim’in umulmadık şekilde mevkiler için neredeyse yoktan ürettiği son derece başarılı olmuş isimler de unutulmamalı! Sol arka için Riera kimin aklına gelirdi? Üstelik oynadıkça da gelişti. Çaycı Ahmet’in Trabzonspor’da herkesi hayran bırakan hücum özellikleri yıllarca sol arkada izlenmişti Sarı-Kırmızılı forma altında yıllarca.

İmparator Fatih Terim, İmparator Ergin Ataman Galatasaray’ın futbol ve basketbol imparatorluklarına yakıştı, ‘cuk’ diye oturdu ikisi de. Final öncesi son şampiyon basketbolun kaptanı Lütfi Arıboğan gelmişti aklıma. Yasin, Gökhan filan çok güzel bir program düşünmüştük ama aradım ulaşamadım. Sonra Lütfi beni aramış ama duyamadım ‘ah ulan sağır kulağım!’ Cenk Akyol’u da gözlerinden öpüyorum, karakter hiçbir şeye benzemez. Aziz Atatürk’ün dediği gibi ‘Sporcunun zeki çevik ve ahlaklısı’ elbette televizyoncunun da!
Taksim Gezi gençliğine de şükranlarımı, saygılarımı göndermek istiyorum. Bayramlarda dahi asmayanlara, TÜRK bayrağını hatırlattılar!

Galatasaray Adası
Önce adını değiştirmeye çabaladılar: ‘Buz Ada!’ İşte o andan itibaren Galatasaraylı herkesin yüreği buz kesti ve kulüp ilkeleri çerçevesinde, bilinen Galatasaray terbiyesiyle tepkisini verdi. Camiada bazılarınca gözden kaçırılan çok farklı bir yapı var ‘Galatasaraylı Kulüp malını, kişisel tüm değerlerinin üzerinde tutar, zerresine ve kuruşuna dahi zarar gelmesine tahammül edemez. Aysal ve çevresinin bu gerçeği çok iyi bildiğini düşünüyor ama Galatasaray Adası konusunda dalgınlık yaptığını maalesef görüyorum.

Olmuyor Başbakan!


Nur içinde yatsınlar, mekanları cennet olsun iki dedem de İstiklal Savaşı gazisi. Sülalemden elhamdülillah bir tane dahi vatan haini çıkmadı. Seni çok sevip oy veren akrabalarım, amca oğullarım da var, benim gibi hayatta oy vermeyecekler de. Ama yine iyi bilirsin ki 90’lı yıllarda herkes size uzaktan bakarken, Oğuz Dizer spor adına her etkinliğinizde bulunmuş, çapı kadar el tutmuştu. Şimdi ‘iç hainler’ dediğinde çok üzülüyor ve alınıyorum. Herkes sana senin istediğin gibi bakmak mecburiyetinde değil ama sen tüm vatandaşlarına eşit bakmak ve davranmak zorundasın. Unutma!

21 Haziran 2013, Cuma 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’TFF bakkaliyesi!‘’

Yine Ulusoy döneminde ülkenin tüm kulüplerine sağlanan destek ve yardımları tekrarlamaya gerek var mı? Futbolumuz içindeki pozitif yapılanma, başarı olarak her geçen sezona olumlu yansıdı.

Korea-Japan harikası futbol sevinçlerimiz anılarının yerini bir başka futbol hikayesinin alabilmesi mümkün müdür sizce?

Dünya futbolunun üst sıralarına yükselen ve değeri artan Türk futbolu şimdi nerelerde? Taaa 54. sırada. Tüm dünyada hipermarket olma statüsüne doğru yükselen futbol kariyerimizi, maalesef bakkaliye statüsüne taşıyan bir tuhaf seyir halindeyiz şimdi. Bırakınız bakkaliyeyi futbol sermayemizi mahalle bakkallığına doğru taşıyan bir çapsız zihniyetin pençesi altında göz göre göre iflasa doğru gidiyor futbolumuz.

Sakaryaspor, Kocaelispor, Zonguldakspor, Ankaragücü ve daha nice kulübümüzün acınacak hale gelmesi futbola karışan siyasi zihniyet ve AKP’li belediyelerin dost-ahbap ilişkileri kaynaklı facialardır maalesef. Üstelik bu kulüpleri inceleyen ve ‘Neyin, neden?’ olduğunu araştıran bir birim de ortada gözükmemektedir. 70’li yıllarda bizleri silah zoruyla yönetici yapmışlardı, şimdi silahla tehdit etsen dahi yöneticiliğe yapışan kulübü bırakmıyor! Bu nasıl bir sevgi, ne biçim ranttır? Geçmişte kulüp yöneticiliği yapan batardı, şimdi ise abat oluyor ve bu iş nasıl olup da gerçekleşiyor? İzah edebilecek kimse var mı? Bakkaliye patronu zihniyeti ve yöntemleriyle kulüp yöneten profesyonel başkanlar türedi!

Bu konuda roman yazmak gerekir aslında, çünkü olan biten bir köşe yazısına sığmaz. Futbolun tüm rantlarının kulüpler ve futbolumuz lehine kullanmayı becerecek bir yapıya ihtiyacımız var. Bu yapının kimliği de bellidir ve şu anda da göreve taliptir ‘Haluk Ulusoy.’

TFF Başkan adayı, başarıları kanıtlı Ulusoy ortada da, aynı yürekliliği örnekleyecek bir yönetici yapısı ortada mı? Futbol dünyamızda bu yürek ve cesaret var mı? Göreceğiz!

19 Haziran 2013, Çarşamba 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Hayat hoştur...‘’

Eski anılarım canlandı birden, iki damla yaş süzüldü gözümden. O zamanlar sohbette Fetullah Hoca ağlamaya başladığı anda önce Hakan’ın gözyaşlarına boğulur, ardından da ‘hayırlısı’ diyerek İhsan Kalkavan ağlardı. E onlara bakınca ben de salardım elbette.

Geçen Kasımpaşalı Erdoğan abiyle sohbete daldık. Gençliğimizin unutulmaz kabadayısı ve Rize’lisi, meşhur Kasımpaşa Başkanı Erdoğan Aslan. Yıllar nasıl da geçmiş Erdoğan ağbi Kilyos’ta, ben Serdivan’da istepneden hallice kenarda beklemedeyiz artık. Ama geçti artık güzel günler, kalplerimizi sardı hüzünler. Hele hele Taksim Gezi’deki hüzünler ama bu saatten sonra bizi kim arar, kim dinler?
2005 yılında ‘Sayın Erdoğan’ başlığıyla yazdığım bir yazımı buldum dün. Köln’de karşılaştığım Başbakan için yazdıklarım aynen şöyle ‘Almanya’nın Köln şehrindeyiz. Toplantıda karşılaştık, baktım ki gözleriniz boşa bakıyor ‘eyvah’ dedim kendi kendime. Tepe noktalarda olup bakışlarının çevreden kopup bir başka aleme gittiğini sezdiğim herkes, sonunda mutlaka hata yaptı ve pişmanlık yaşadı. Bu vaziyetin oluşumunda en büyük etki yanlış yönlendiren danışmanlar ve karartılan yakın çevre olmalı.’ Günlerdir Başbakan’ı üzüntüyle izliyor ve keşke yakınında kendisini doğru yönlendirecek bir akil insanlar takımı olsaydı diye düşünüyorum. Berbat ettiler çünkü ortalığı da, Erdoğan’ı da.

Aslında Erdoğan’ın kaderi futbolculuk zamanında değişti belki de. Vali Mutlu’nun tüylerimi diken diken eden raconu sonrası uzun uzun düşündüm. Tayyip bey’i daha o zaman Fenerbahçe’ye transfer etmeyi düşünüp de, sonradan vazgeçenlerden okumaya başladım, milli takımlara davet etmeyenlere kadar vardım. Belki futbol kariyerini erkenden bitirmeyecek ve siyasete çok daha farklı bir zaman ve mekanda girecekti. İşte o zaman Taksim Gezi eziyeti de, yaşanmayacak ve Başbakan da bu sıkıntılar ve gerilimin içine düşmeyecekti.
Bakın! Geçmişte hata yapan sadece CHP değil, hem Fenerbahçe hem de TFF. Bilmeden de olsa neden oldukları felaketi gördünüz mü?

Neyse... Hayat hoştur, gerisi boştur.

Galatasaray Adası

Bana ‘en iyi spor yazarı kim?’ diye sorsalar, hiç düşünmem ve ‘Öcal Uluç’ cevabını veririm. 60 yılın tüm güzelliklerini ve berraklığını yansıtan pırıl pırıl mert adam. Öcal Uluç Galatasaray Adası’na değinmiş ve herkesin dikkatini çekmesi gereken nazik konuları şık üslubuyla gündeme getirmiş. Duayen ağbimiz Doğan Sarıbeyoğlu’yla da konuştım konuyu, dikkate şayan önemli şeyler söyledi. Mesela ‘Koskoca ada İstinye Park’taki bir dükkan kadar dahi ekonomik yarar sağlamıyor’ dedi.

Uluç ve Sarıbeyoğlu dikkate alınması gereken bir konuyu güneme taşımışlar ve Galatasaray’ın hak ettiği finansal değerleri bulamayan bir mal varlığını Galatasaray kamuoyu vicdanının kriterleri dahiline sokmuşlardır.

Kendi evini, arsasını, maaşını, ekmeğini dahi kulübünün mal varlığı kadar el üstünde ve değerli addetmeyen Galatasaraylı’nın dikkatine çok önemli bir konuyu sunan Uluç ve Sarıbeyoğlu’na teşekkür ve şükran duygularımı gönderiyorum.

Divan Kurulu
Dün Florya’da toplanan Galatasaray Divan Kurulu’na Adnan Öztürk yaptığı konuşmayla, damgasını vurdu. İçten ve samimi seslenişte hüzün vardı, övgü vardı, sitem vardı, yani alabilen herkese bir mektup vardı.
Fatih Terim’e anasının ak sütü gibi hak ettiği övgüler, Ünal Aysal ve İrfan Aktar’ın alması gereken sitemler hepimizi derin derin düşündürdü. Aslında bu konu başlı başına bir yazı konusu, sevgili editörüm Yasin ‘sayfa müsait’ dediği an, derinlemesine anlatacağım. Uzun hikayeler var çünkü Öztürk’ün kısaca dile getirdiği teşekkür demetinin içinde.

Oğuz Dizer

13 Haziran 2013, Perşembe 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Pirus zaferi...‘’

Aynı Pirus iki yıl sonra yeniden karşı karşıya geldiği Roma orduları karşısında yenik düştü ve feci bir bozguna uğradı. İşte o tarihten bu yana, büyük kayıplar pahasına elde edilen ama kazanan tarafı da yıpratıp bitiren ve sonunda da felaket getiren yengilere ‘Pirus Zaferi’ denilir.
Ünal Aysal sportif anlamda mükemmel denilebilecek düzeyde başarılı geçen ama idari anlamda da mutlaka tartışılması gereken iki yıldan sonra apar topar seçim kararı almış ve bence kendi kendini ayağından vurmuştur. Üstelik hem kendisinin, hem yeni yöneticilerinin hem de Galatasaray’ın geleceğini kuşku bulutlarının içine sürüklemiştir.

Bu konuda en doğru ve belirleyici uyarılar Hayri Kozak büyüğümüz tarafından dile getirildi. Galatasaray değerlerini anlaşılabilecek çok özenli ve zarif ama mutlaka dikkate alınması gereken haliyle kamuoyu vicdanı dikkatine sunan Kozak’ı anlamamakta ısrarlı bir Aysal profili, camia tarafından üzüntüyle izlendi. İyi tanıdığımı düşündüğüm Galatasaray kültürünün, Aysal’ın Pirus Zaferini hatırlatan davranış ve uygulamalarına karşı sergileyeceği tavrını hep beraber göreceğiz!

Aysal başını Ali Dürüst’ün çektiği, Fatih Altaylı’nın bel altından desteklediği ekibe, mükemmel bir ‘yorgunluk molası’ tuzağı kurmuş ve Albayrak’ın yorgun lastiklerini(!) patlatarak el ele dinlenme istasyonunda kalmalarını sağlamıştır. Perşembenin gelişinin çarşambadan belli olduğu bir süreç yaşandı ama iki sene fedakarca çalışanların ‘pat’ diye yolda bırakılacağını da, hiç kimse ummadı. Aysal yarın kimin kazanıp, kimin kaybedeceğinin şimdiden kestirilemeyeceği bir Pirus Zaferi keyfi yaşıyor.

İki yıllık iktidar deneyimi oldukça önemli bir olgudur ama aşırı özgüven ve kibirin 10 yıllık iktidar dönemini dahi nasıl fıslatıp, karizmayı yerle bir ettiği de bir başka doğrudur! Aysal’ın yeni yönetimiyle ‘aynı tas aynı hamam’ felsefesine uygun anlayışla son iki senede olduğu gibi yürüyebileceğini zannetmesi, beyefendinin yumuşak karnıdır. Farklı güçlerin tokadını yemekten şapşala dönmüş ve 2. Dünya savaşından itibaren kendi ülkesinde dahi USA kontrolünde seyreden Germany otoritesi, bizi Çanakkale savaşımızda ne hale getirmişti? İyi bakmak ve doğru yorumlamak lazım. Galatasaray Lisesi içindeki, Çanakkale şehidi çocuklarımızın resimleri, hepimizin gözü önünde!

Fatih Altaylı...

Galatasaray Liseli’lerin utanılası yüz karası Fatih Altaylı. Her türlü hizipçiliğin, yalakalık, yandaşlık, hainlik, çelme, tuzak, pusu ve benzeri defolar ustası.
Kendisini Babıali merdivenlerinden alıp, gün yüzüne çıkartan Hattat ailesine yaptığı yamukla başlayan serüveni, uzun süre Doğan Medya Grubunda devam etti. Şimdi de Turgay Ciner’in eteğine yapışmış durumda!

Ekmek yediği sofraya hainlik etmekten hiç sıkılmayıp, zerre kadar bile utanmayan Altaylı’nın yarın Ciner’i neresinden kapıp parça koparacağını merakla bekliyorum. En büyük meziyetidir, elinden tutan ve kendisine iyilik yapanlara ilk fırsatta çakallık yapmak. Oluşan vaziyet mesleğinin değil ama karakterinin icabı, meslek etiğini rezil etmesi de zaten kalitesi icabı!
Galatasaray camiasının yüz akı evladını izlemeye devam... Durmak yok, yola da devam!

Alman malı!


Galatasaray yönetimi ‘made in Germany’ kalitesi, disiplini otomasyon işleyişinde olacakmış. Bu ilkeye en uygun icatlardan biri de, Candan Erçetin olmalı.Eşsiz sesi, renkli gözleri, bembeyaz teni ve Güral Porselen kalitesindeki bembeyaz dişleriyle şahane bir Rumeli’li.
Epimizin özlediği, sevdiği ve ayranlıkla dinlediği Candan Erçetin’in made in Germany disiplin ve kalitesindeki Galatasaray yönetimine ayırlı, uğurlu olmasını diliyoruz. Galatasaraylı’lar Derneğindeki eşsiz başarıları, sesi, nağmeleri ve derneğe yaptığı hizmetlerle, ayırlar daa unutulmadı be ya...

Tiridine tiridine bandım, bedava mı sandın? Para vedim aldım mıydı, neydi o? Elbette’ydi be yaaaa....

07 Haziran 2013, Cuma 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Aman Avcı vurma beni!‘’

Sadece ben değil, ulusça şahit olduk elbette. Her geçen müsabaka sonu artan sayıda hüsran. Hatta son iki hazırlık müsabakası sadece hüsran değil, maalesef daha da ötesi!

Avcı soyadıyla müsemma, avcılığa soyundu ve çatır çatır boşa fişek atıyor bence. Yer gök boş kovanla doldu ama zerre isabet yok! Ziyankarlık çok. Uzun lafın kısası, milli futbol takımı sahnesini atış poligonuyla karıştırmamak ve attığında isabetli olmak lazım.

Milli futbol takımımızın rotası hedefini şaşmış ve ‘aman avcı vurma beni!’ noktasına ulaşmıştır. Bunca yıllık tecrübem bana ‘avcının her geçen gün daha da paniğe kapıldığını ve isabetli avlanmasının imkansızlaştığını’ söylüyor.

Abdullah Avcı’dan umduğum başarı trendini maalesef bulamadığımı itiraf etmeliyim. Bazıları gibi baştan karamsarlardan değildim ama yanılmışım. Bence daha da fazla yıpranmadan, müsaade istemeli. Lüzumsuz inat tutkunlarının ne hale geldiğinin, fena halde kanıtlandığı günlerdeyiz de!

03 Haziran 2013, Pazartesi 20:00
YAZININ DEVAMI