‘’Gülmek için...‘’
Yarın ne olacağı meçhul futbolumuzda yeni sezon yakında başlayacak ve tartışmalar, yenilir yutulur cinsten olmayan açıklamalar yine gündeme damga vuracak. Eee... Bana da malzeme çıkacak ve bu köşenin konusu, konuğu olacak birçok isim...
Bu duygu ve düşüncelerle tatile devam ederken, geçen sezon gündeme damga vurmuş, bizi güldürmüş, düşündürmüş ilginç, komik, unutulmaz sözlerin ilk bölümünü geçen hafta yayımlamıştık. Bu da 2. bölüm. Bir nebze gülebilelim diye...
* Emenike’nin ne formasını çıkardığını, ne de sahadan çıktığını gördüm. (Hakem Fırat Aydınus)
* Maradona ile geçen sene karşılaştım, ‘Aşığım ben Sinan’ dedi. (Sinan Engin)
* Hollanda’yı mağlup etmek için gol atmamız gerekiyor. (Feyenoord’lu Colin Kazım)
* Erkek kardeşim Rotimi’yi Fransa’da bir futbol okuluna yerleştirdim, 27 takım arkadaşından 21’inin cep telefonunu çaldı. (Tottenham’lı Emmanuel Adebayor)
* Sinan Engin: Tolgay bence menacerini değiştirsin.
* Ahmet Çakar: Bence babasını değiştirsin.
* E-Biletle statlarda kötü tezahürat yüzde 80, stat dışı olaylar da yüzde 50 azaldı. (TFF Başkanı Yıldırım Demirören)
* Oğlum dünyanın en iyi sol beki. Galatasaray çok şanslı. (Alex Telles’in annesi)
* Dortmundlu Kehl: Bayern’e önerim; penaltı atamıyorsan, çalış!
Guardiola: Kehl’e önerim; 35 puan gerideysen, konuşma!
* Beckham futbolcu falan değildir. (Ahmet Çakar)
* Bu sene Avrupa Ligi’ne gideriz. Bir sonraki sene de Şampiyonlar Ligi’ne gideriz. (Eski Akhisar Belediyespor Teknik Direktörü Roberto Carlos)
* Yenildik ama üzgün değilim. Gelenek bozulmadı. (Eski Galatasaray Başkanı Duygun Yarsuvat)
* Derbi öncesi olanlar inanılmaz. Taraftarımıza kalsa, rakibimizin bacaklarını kırmalıyız. (Galatasaraylı Koray Günter)
* Eğer hayal gücünüzü biraz kullanırsanız, Cristiano Ronaldo’nun futbolun Kim Kardashian’ı olduğunu görebilirsiniz. (Hollandalı eski futbolcu Ronald de Boer)
* Ahmet Çakar: Beyler dikkatinizi çekerim, Bursa’nın Galatasaray karşısında oynadığı futbol, şampiyon olduğu sezondan bile iyi.
Rasim Ozan Kütahyalı: Bursa’nın İskender’i de iyi.
* Rekabet öyle bir boyuta gelmiş ki renkleri bile kaldıramıyoruz. Derneğe giderken üzerime bakıyorum lacivert var mı diye. (Eski Galatasaray Başkanı Duygun Yarsuvat)
* Hesaplarıma göre; Gökhan Töre’nin bonservisi 28 milyon Euro’ya ulaştı. (Beşiktaş yöneticisi Deniz Atalay)
* Fenerbahçe, Emenike’yi kaybetmeyeyim derken 10 puan kaybetti. (Güntekin Onay)
* Ertem Şener: Gerrard ’ın kitabında Beşiktaş taraftarının büyüklüğü yazıyormuş.
Ahmet Çakar: Ya yemişim Gerrard’ı... Gerrard kim?
* Giroud’un burnundan kaleyi göremiyorum. (Arsenalli Mesut Özil)
* Daha iyi hücum etmeliyiz. (Geçen sezon resmi maçlarda 129 gol atan Bayern Münih’in Teknik Direktörü Pep Guardiola)
* Klopp için bildiğim tek bir şey var ki; bana Chelsea’nin başına geçmeyeceğini söyledi. O yüzden rahatım. (Chelsea Menajeri Jose Mourinho)
* Emre’yi hakemler duyamıyorsa, her yıl prime-time’da 2-3 kez küfür eden bu adamı RTÜK cezalandırsın bari! (Uğur Meleke)
* Beşiktaş’ta oynadığı için söylemiyorum, Veli bu milli takımda oynar. (Sinan Engin)
* Muhabir: Bu sezon Bayern ve Barcelona’ya karşı oynadınız, aradaki fark neydi?
Manuel Pellegrini: Fark Messi.
* Beşiktaş için her şeyi yaparım. Gerekirse ölürüm. (Eski Beşiktaşlı Daniel Opare)
* Hakemler bana gereksiz sarı kart gösteriyor. Diğer takımlara, oyunculara bunlar yapılmadı. (Galatasaraylı Melo)
* Monaco’yu Paris’te bilirler sadece. Kim ya Monaco? (Abdülkerim Durmaz)
* Futbolcu olmasaydım öğretmen veya kasap olabilirdim. (Zenit’li Givanildo Vieira de Souza nam-ı diğer Hulk)
* Götze hâlâ çocuk! Bayern’e uygun değil. (Franz Beckenbauer)
* Emenike futbol haini. İsmail Kartal hoca değil. Emre Belözoğlu küfürbaz. Fırat hakem değil. Ertem sana yazıklar olsun. (Ahmet Çakar)
‘’Geçmiş zaman olur ki...‘’
Sevgiliye kavuşmak için son 4 hafta... Transferlerle geçen günler. Adettendir, her biten yıl gibi, her biten sezon için de dönüp özet çıkarılır. Unutmuşum, arkadaşlar hatırlattı. Geçtiğimiz sezonun ilginç, komik, güldürürken düşündüren unutulmaz sözleri derledim. Keyifle okumanız dileğiyle...
- Türk futbolunu iyi yönettiğime tabii ki inanıyorum. (TFF Başkanı Yıldırım Demirören)
- Beşiktaş’ın en büyük sıkıntısı ilk 11’inde birçok Telaşinho, Telaşoviç ve Telaşoğlu gibi oyuncuların bulunması. (Ali Ece)
- Erkan Zengin sözünün eriymiş. ‘Fenerbahçe’den başka takımda oynamam’ demişti. Gerçekten de oynamıyor. (Hami Mandıralı)
- Demba Ba’yı basın şişiriyor. Oynamamalı. (Hıncal Uluç)
- Hamlelerimiz tuttuğu zaman güzel oluyor, maç kazanıyoruz. Bazen de tutmuyor, tutmadığı zaman hamleler yanlış oluyor. (Eski Fenerbahçe Teknik Direktörü İsmail Kartal)
- Sinan Engin: Franz Kafka, Fransız değil miydi?
Rasim Ozan Kütahyalı: Yok, Kafka Çek.
Sinan Engin: Ama Franz, Fransız olmuyor mu?
Rasim Ozan Kütahyalı: Yok, o ismi ya.
- Bruma, sadece Türk futbolu için değil, Avrupa da yüzyılın en büyük kazığı olabilir. (Bülent Timurlenk)
- Sevgili RTÜK, ağzımdan küfür falan çıkarsa ne olur ceza falan verme ya. (Sinan Engin)
- Sezon sonunda artık Fenerbahçe’den kendimi kurtaracağım. (Milos Krasic)
- Oğlum kaleciydi. Bahçedeydik, ‘5 şut çek, gol atamazsın’ dedi. 4 tanesini atamadım, son şutta elini kırdım. Artık forvet. (Miroslav Klose)
- Zlatan koca kafalı. İnsanların tepkileri nedeniyle kendini zeki zannediyor. Ama beyinsizin teki. (Eski Nantes kalecisi Jean-Paul Bertrand)
- Ben bir hoca kadar bu işi bilirim, futbolu bilirim diyenden de daha iyi bilirim. (Gençlerbirliği Başkanı İlhan Cavcav)
- 1986’da A.Ferguson M.United’da, ben Malatyaspor’da göreve başladım. Ben 25 takım değiştirdim. Adamın bir takımda hayatı bitti. (Yılmaz Vural)
- Milan sürekli Zlatan’ı istiyor, ama onlarda öyle bir para yok. (Zlatan’ın Menaceri Mino Raiola)
- David Luiz, doğru kişiyi bulup evlenene kadar cinsel ilişkiye girmeme felsefesine sahip. Şu ana kadar herhangi bir ilişkisi olmadı. (Mundo)
- Hocalık işini çok abartıyorlar. Barcelona’nın teknik direktörü olsam kulübede sigaramı yakıp keyif yapardım. (Sivasspor Teknik Direktörü Sergen Yalçın)
- Blatter ile Platini arasında seçim yapmak, veba ile kolera arasında seçim yap demeye benziyor. (Eric Cantona)
- Muhabir: Hocam 5 haftadır kazanamıyorsunuz.
Şota: Hatırlattığın için sağol!
- 4. yıldızı Fenerbahçe ve Galatasaray’dan önce takabiliriz. (Beşiktaş 2. Başkanı Ahmet Nur Çebi)
- Ertem Şener: Beşiktaş, şampiyon olursa formasını giyer misin?
Ahmet Çakar: Giyerim.
Sinan Engin: Başka bir şey lazım.
Ahmet Çakar: Bikini giyemem.
- Ahmet Çakar: Köpek niye plasentasını yer biliyor musunuz? Hayvan uzmanıyım ben.
- Ertem Şener: Hocam sen insan doktoru değil miydin?
- Fikret Orman’ı aradım. Sesi uykuluydu. Avustralya’daymış. “6 saat sonra arayacağım seni” dedi. Hâlâ aramadı. (Trabzonspor Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu)
- Topun manyetik gücü, kendine çekmesi; oyuncuların o akışa kendini kaptırması ve şehveti oyunda parçalanmamıza neden oluyor. (Konyaspor Teknik Direktörü Aykut Kocaman)
- Kovuyor musunuz beni, ne oluyor? Birisi takımdan kovuyor, birisi ülkeden kovuyor. Aslında çok uzak değil Gürcistan, hemen gidebilirim. (Şota Arveladze)
- Maç sonu “İstifa edebilirim” diye bir açıklama yaptım, ama kimse arkamda durmadı. Bu yüzden gidiyorum. (Eski Urfaspor Teknik Direktörü Cihat Arslan)
- Ben utanıyorum. Umarım futbolcularım da aynısını hissediyordur. (Bradford’un Chelsea’yi 4-2 yenmesinden sonra Jose Mourinho)
‘’İmparator emir verdi: Vurun kellesini!‘’
İşsiz kalmanın ne demek olduğunu bilen çoğu insandan biriyim. Hele bir de haksız yere işinizden kovuluyorsanız, aldığınız ücret üç-beş kuruş da olsa insanın canı çok fena yanıyor. İnsanlar karşısında ne kadar dik durmaya çalışsanız da, yalnız kaldığınızda haksızlığa uğramış olmanın hırsıyla sinirden ağlıyorsunuz da... Yaşadım biliyorum. Önceki gün bir meslektaşım daha işinden oldu. Çalıştığı gazete küçülmeye gideceği için değil, muktedir öyle emrettiği için.
Geçtiğimiz hafta Fatih Terim’in, villasının etrafındaki sokak köpeklerinden rahatsız olduğu ve otoyola atılmasını istediği medyaya yansıdı. Her gün gazetelerde ne haberler çıktığı için inanmak istemediğimi ve “koskoca Fatih Terim zavallı hayvanlarla niye uğraşsın” diye düşündüğümü itiraf etmeliyim. Ancak artık eminim ki, haber doğru.
Çünkü; haberi yapan gazeteci Öncel Öziçer, önceki gün çalıştığı Vatan gazetesinden Fatih Terim’in ricaları(!) üzerine kovuldu. Haber doğru olmasaydı, Öziçer’in işine son verilmezdi, en fazla uyarı alırdı. Haberi yalanlamıştı Terim, bu gelişme de yalanmasına bir yalanlama oldu. Oyuncularının adeta bir baba diye tanımladığı Fatih Terim, şampiyonluk madalyalarının yanına çerçeveletip assın o haberleri. Sokaktan köpeği, işinden insanı kovdurma hüneri de az değildir.
Muktedirler hep zalim
Vatan gazetesi kimin? Fatih Terim’in teknik direktörlük yaptığı Türkiye Futbol Federasyonu’nun Başkanı Yıldırım Demirören’in. Fatih Terim istemiştir, Demirören de çok sevdiği hocası üzülmesin diye bir gazetecinin işine son verdirmiştir. Çünkü Demirören için böyle şeyler çocuk oyuncağı, Beşiktaş’ı da böyle yönetmişti. Canı istemiş Del Bosque’yi kovmuş, canı istemiş bir sürü gereksiz transfer yapmış ve kulübü milyonlarca dolar zarara uğratmıştı.
Fatih Terim’i bir kere kapının önüne koyduklarında İstanbul’da liderlik üzerine seminer veriyordu. Fatih Terim’i bir gün kapının önüne koyduklarında, antrenmandayken almıştı haberi. Yani kovulmanın ne demek olduğunu en iyi bilenlerden biri o aslında... İşte tam da bu sebeple, Vatan gazetesi Öncel Öziçer’i kovsa bile, “ne yapıyorsunuz, saçmalamayın” diyen demecini okumamız gerekiyordu gazetelerde.
Ne yazık ki, bizim insanımızın özelliğidir, güçlendikçe zalimleşmek. Ekmeğini elinden alarak/aldırtarak birini biat ettirmeye çalışmak, muktedirlerin en sevdiği şey. Başka da bir şey bilmiyorlar zaten. Ataol Behramoğlu’nun “Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var” şiiri var ya hani. Fatih Terim, çok şey yaşamış ama hiçbir şey öğrenememiş maalesef...
***
Çok biliyorsun sen!
Arda, Luis Enrique’nin hazırladığı 2016 Ocak ayı transfer listesinde yok. Çünkü performans tablosu mevcut oyuncuların çok altında. Ada yolcusu. (Nilay Yılmaz)
***
Habercilikte son nokta!
Beşiktaş’ın yıldız ismi Gökhan Töre, Bodrum’da lahmacuna 39, ayrana 18 lira ödedi. (Sporx.com)
***
Hem forvet, hem sağ bek, hem kaleci
Andreas Beck forvet değil mi? (Gürcan Bilgiç)
***
Başkan uçuşa geçmiş
Messi’yi 5 sene içinde Antalya’ya getireceğiz. (Antalyaspor Başkanı Gültekin Gencer)
***
Adam gibi adam!
Bir değişim kararı alındı Fenerbahçe’de. Bence doğru karar. Yıpranmış bir futbolcu topluluğu vardı. (Bekir İrtegün)
‘’Keyifler yerinde mi?‘’
Tatile girmiş vefasız, çıkar peşindeki futbolumuzun gündeminde Yeter Yıldırım Demirören’in tekrar TFF Başkanı seçilmesi ve haliyle transferler var. Şampiyonluklarını gasp ettiğini düşündükleri Yıldırım Demirören’e oy verenlerin çok olduğu Trabzonspor Yönetimi, Ankara’dan Trabzon’a eksik döndü. Seçimler iyi güzel de seçeceklerimizi kim seçiyor diye sormadan edemiyorum.
10 yıl önce yitirdiğimiz canımız ciğerimiz Kazım Koyuncu, “Benim için Trabzonspor, en güçlülere karşı koyan ve herkesi yenen hayali kahramandı” demişti yıllar önce. Kazım şimdi yok ama kulüplerini Kazım gibi içten seven binlerce insan var. Davalarını sümen altı eden, Demirören’in tekrar TFF Başkanı seçilmesinde katkısı olan İbrahim Hacıosmanoğlu ve ekibi binlerce taraftarı hayal kırıklığına uğrattı. Kazım gibi sevenlere politikanın ve çıkarların her sevgiyi ezip geçeceğini gösterdi.
Demirören 219 delegenin 214’ünün oyunu alarak başkan seçildiğine göre sevgili kulüplerimiz de hallerinden gayet memnun demektir. O sebeple de önümüzdeki sezon “TFF, hakemler aleyhimize çalışıyor” demezler herhalde.
Ayranı yok içmeye...
Antalyaspor’un Eto’o transferi bırakın Türkiye’yi dünyada yankı uyandırdı. Ronaldinho da hafta sonunda imzalayacakmış. Olursa muazzam olur. Bir de sevgili partilerimiz verdikleri sözü tutup Passolig’i iptal ettirirse taraftarlar tribünleri doldurur.
Transfer çalışmalarına bakılırsa Antalyaspor’un ayranı bol, tahtırevanı da şatafatlı. Her şey yerli yerindeyse belki bize neden kulübün sadece 1 scoutu olduğunu, neden analiz ekibi olmadığını, alt yapı takımlarının neden halı sahada antrenman yaptığını falan da bir gün açıklarlar. Bunlar için para yok ama Eto’o ve Ronaldinho’ya için var öyle mi? Parayı sponsorlar verecekmiş. Kim verirse versin, temel yokken sen oraya dünyanın en muhteşem sarayını yapsan da bir faydası olmaz ki. Üretmedikleri bir maddi değeri paşa dedelerinden kalmış miras gibi har vurup harman savuruyorlar. Yeyin efendiler yeyin de o ballı börekler sonsuz değil.
Futbolumuz demişken Türkiye Milli Takımı’nın 2 puan önünde olan Hollanda’da teknik direktör Hiddink “Başarısız oldum” diyerek istifa etmiş. Maşallah bizimki, neredeyse 5 yıl daha sözleşme isteyecek. Abdullah Avcı’yı daha ilk yenilgisinde kapıya koymak isteyen sevgili meslektaşlarım ise sus pus. alan memnun, satan memnun...
Futbolumuzun özeti:
TFF seçimleri, transferler derken çoğu kişinin görmediği bir ilan ve haber düştü geçtiğimiz hafta gazete sayfalarına.
Rıza Çalımbay, Metin Tekin, Feyyaz Uçar, Rıdvan Dilmen, Sercan Görgülü, Tanju Çolak, Erdi Demir, Uğur Tütüneker, Abdullah Avcı, Saffet Sancaklı, Rüştü Reçber gibi isimlerin futbolumuza kazandırılmasında büyük katkısı olan Adnan Dinçer, geçtiğimiz hafta şu ilanı verdi Hürriyet Gazetesi’ne: “40 yılı aşkın, Pro Lisanslı Teknik Direktörlük tecrübemle 2015-2016 sezonu için, tüm liglerden gelecek teklifleri değerlendirmeye hazırım”.
Sevdiğimiz birçok efsanenin yetişmesinde emeği geçen, profesyonel liglerde çok sayıda takımı şampiyonluğa ulaştıran Adnan Dinçer; Derwall’in “Dünyada tanıdığım en iyi 10 futbol adamından biri, fakat ne yazık ki Türk” dediği Adnan Dinçer, teknik direktörlük yapmak için ilan verdi Hürriyet ’e.
Vefasız camia
Maddi imkansızlıkları sebebiyle, 73 yaşında takım arama ihtiyacına düşen bir duayenden bahsediyorum.
Yaşlı mı geldi size?
Hemen hatırlatayım:
1934 doğumlu Karl-Heinz Feldkamp, 2007-2008 sezonunda Galatasaray’ı çalıştırırken 73 yaşındaydı.
İçip içip aranan eski sevgili gibi, 3 büyükler her hocasız kaldığında ilk akla gelen isim olan Mircea Lucescu 70 yaşında.
Maalesef bu, yaş sorunu değil... Bu kulüp düzenine çomak sokanları istemiyor bu camia... Herkes çıkarının peşinde, işler tıkırında.
Futbolumuzun gerçeği ne Demirören’in başkanlığı, ne Antalyaspor’un yaptığı müthiş transferler, ne de mutlu mesut Fatih Terim. Futbolumuzun gerçeği, Adnan Dinçer ’in takım bulmak için gazeteye ilan vermek zorunda kalması.
Cenazeyi kim kaldıracak?
‘’Vefasızlar!‘’
Beşiktaş Yönetimi, İbrahim Toraman ile yollarını ayırırken gene aşınmış bazı değerlerini kaybetmekte sakınca görmedi. Kendilerinin kriz yaratma maharetini elbette ki biliyorum; ama kulüp olmanın, tarihi bir değer olmanın ayrımına varamamışlığın bu derece başını çekeceğini hiç beklemiyordum.
Beşiktaş formasıyla 323 maça çıkan, 1’i şampiyonluk olmak üzerine 6 kupa kazanan eski kaptan İbrahim Toraman’ın geçen gün Twitter hesabından yaptığı açıklamaya sessiz kalmayı, ona yapılan ayıbın ortaklığı olarak gördüğüm için de bu yazıyı yazıyorum.
İmza törenlerinde boy göstermekten pek bir hoşlanan yöneticiler, bir oyuncuya takımdan gönderildiğini kulüp personeline ettirdikleri telefonla bildirmiş...
Böyle sporcu gönderilmez
Bu, ayıpla ifade edilemeyecek kadar önemli bir şeydir. Bu, gerçekten tükenişin yolunu adımlamaktır. İbrahim, bir çalışanın telefonuyla takımdan gönderilecek futbolcu değildir. Bu, yetenekleriyle ilgili değildir. Bu, kişiliğiyle de ilgili değildir. Bu, sadece ve sadece Beşiktaş kulübünün sporcularından biri olmasıyla ilgilidir. Beşiktaş kulübüne duyulan saygı gereği, iyi kötü hizmet etmiş herkese de o saygının gösterilmesi gerekir. Bir kulüp, eski kaptanına bir çalışan aracılığıyla veda ediyorsa o kulüpte güvenilir tek bir taş kalmamıştır ve o kulübü yönetenlerin her hareketine kuşkuyla bakılmalıdır.
Artık neye benzediği belirsiz bir kavram olan endüstriyel futbol her şeyi mubah hale getiriyor. Bunu biliyorum; ama her şeyi de endüstriyel futbola yükleyip ruhumuzu ferahlatmanın geçer akçe olmadığını düşünüyorum. Türkiye liginin patronları Avrupa liglerinden daha mı endüstriyeller? Bizim ligimizin Maldinileri, Gerrard’ları, Pirlo’ları olamayacak mı? Elimizde olanları da sürüm sürüm süründürüp oynadıklarına, oynayacaklarına pişman mı edeceğiz?
Profesyonellik bu değil!
Endüstriyel futbol mu? Bunun adı sadece talan. Neyimiz tam ki, endüstriyel futbolumuz tam olsun? Adına profesyonellik deyip her türlü günahı işlemek mi endüstriyel futbol?
Daha önce yazmıştım, yine yazıyorum: Şirketlerini nasıl yönettikleri bizi ilgilendirmiyor. Kulüpler onların babalarının şirketleri değildir. Yani demem o ki, kulüpleri yönetirken tarihini, değerlerini ve geleceğe bırakacaklarını düşünmek zorundadır güzide yöneticiler...
Beşiktaş Kulübü Yönetimi göstermiştir ki, Beşiktaş oyuncusu olmak hiçbir değer içermemektedir. Sporcu/teknik direktör çekip gidince en ağır hakaretlere maruz kalacak; ama kulüp bu şekilde gönderince boynumuzu eğip geçeceğiz öyle mi? Bundan sonra Beşiktaş’tan ayrılan tüm sporcularla/teknik direktörlerle ilgili en küçük eleştiriye dahi samimiyetsiz gözüyle bakacağım.
Çünkü sormalıyız. Sormak öğreticidir, en çok da sorana öğretir. Geçtiğimiz sezon oyuncuyu kiralarken neden sözleşme uzattınız? Sözleşme uzattığınız oyuncuyu şimdi neden bir telefonla gönderiyorsunuz? Adlarıyla şanınızı yükselttiğiniz oyuncuların kaçı bu muamelelere maruz kalacak?
‘’Passolig paso dert olmasın artık‘’
Ben de dahil olmak üzere birçok kişi Passolig mağduru. Bu sezon takımların sadece Avrupa maçlarına gidebildim mesela Passolig belası yüzünden... Birçok okur bana kızacak ama derdim fişleniyor olmak da değil. Zaten birçok yerde fişlenmiş vaziyetteyiz. Ve hatta ara sokaklarda dahi bulunan kameralarla sürekli izleniyoruz da. Durumu kabullenmiş değilim elbet, mücadeleye her zaman varım. Benim derdim, taraftarı müşterileştirilebilmek için her şeyin yapılması. Sporda şiddeti önleme adı altında bir bankanın vurgun yapmasına imkan verilmesi. “Ben yaptım oldu”cu tavır. Ülkede futbol en tepeden aşağıya Deli Dumrulculuk olmuş. Attığın her adıma ücret kesiliyor. Hepsinin bir bahanesi var. Passolig’in bahanesi de nizam-intizam. Koskoca bir yalan.
Passolig’in kazıkları bitmez!
Geçen hafta basına da yansıdı. İptal edilme ihtimali nedeniyle elini çabuk tutan Passolig, yeni sezonda maç izlemek için eski kart sahiplerinden de 15-25 TL yenileme bedeli istiyor. Ödeme yapmayanların kartları da iptal edilecekmiş. Ne koparsak kârdır zihniyeti, tehdidini de eksik bırakmıyor tabii ki. Kart yenilemesi adı altında toplanacak ücret yaklaşık 23 milyon TL. Bunun 13.3 milyonu kulüplere gidecek. Kalan 9.4 milyon TL ise doğrudan AktifBank’a. Passolig’in yenileme ücretiyle şaşkına dönen taraftara üzücü bir haber daha vermek zorundayım: Geçen yıl kulüplerce karşılanan ve maç başına 2 TL olan işlem ücreti, bu sezondan itibaren taraftara yıkılacak.
Partilerin dikkatine!
7 Haziran’da yapılan seçimle birlikte meclis aritmetiği değişti. Hükümeti hangi partiler kurarsa kursun, üç partinin uzlaşabileceği bir konu var önümüzde: Passolig’in iptali. Passolig karşıtı taraftarlar da yayınladıkları açıklamalarla, seçim çalışmalarında taahhüt edildiği gibi Passolig’in bir an evvel kaldırılmasını istiyor. Partilerin bu konudaki samimiyetlerini ben de dahil birçok taraftar görmek istiyor. Çünkü müşteri değil, taraftar olarak maçlara yeniden gitmek istiyoruz.
Ragbi Federasyonu ne yapıyor?
Türkiye Ragbi Federasyonu yönetimi, Kayseri’nin Yahyalı İlçesinde 12-14 Haziran tarihlerinde Federasyon tarafından düzenlenen Kadınlar Ragbi Şampiyonası’nda birbirinden muhteşem uygulamalara imzalarını atmış. Her ilden sadece bir takımın katılma prensibi bunlardan ilki. Bir diğeri ise son iki sezonun şampiyonunu (Bostanlı Spor Kulübü) “Teknik Kurul Kararı” bahanesiyle şampiyonaya almamak. 1919 Samsun Ragbi Spor Kulübü ise sponsor isteği ile reddedilmiş.
Bahsettiğim durumlar suç teşkil ediyor tabii ki, ancak biri var ki, yenilir yutulur cinsten değil. İncelenmesi hatta sorumlularının cezalandırılması gereken bir durum söz konusu. 1919 Samsun Ragbi Spor Kulübü şampiyonaya kabul edilmezken, Olimpia Samsun Ragbi Kulübü ise katılım hakkı aldı. Normal şartlarda bir kulübün lisanslı sporcuları, kulüp tarafından ‘ilişiksiz belgesi’ imzalanmadan başka kulübe lisanslanamaz. Bu şahsi bir fikir değil, mevzuat böyle. Ama Federasyon, 1919 Samsun Kulübü’ne sormaksızın sporculara Olimpia Samsun adına lisans çıkardı.
Sonra ne oldu? Olimpia kulübü bu sporcularla şampiyonaya katıldı ve Türkiye ikincisi oldu.Hukuksuzluk diz boyu. TRF yöneticileri, bir spor branşının federasyonunu babalarının çiftliği sanıyor sanırım. En acısı bunu yapanlar, cezalandırılmayacaklarını biliyorlar. Bu yüzden böylesine pervasızlar. Sonra diyoruz ki; Türkiye’de spor neden gelişmiyor? Ne gelişiyor ki, spor gelişsin.
Futbolun prensi demiş ki:
Yepyeni bir çocuk dünyaya getiriyoruz. Adı da futbol. (TFF Başkanı Yıldırım Demirören)
Hemen verin, hemen!
Pedro, Tolgay, Sosa, Demba Ba, Gökhan Töre, Oğuzhan ve Ersan’a 5 milyondan 15 milyon Euro’ya kadar transfer teklifleri var. (Beşiktaş İkinci Başkanı Ahmet Nur Çebi)
Tespit gibi tespit
Kazakistan’ı yenemezsek kalan 4 maçın anlamı yok. (Türkiye Futbol Direktörü Fatih Terim)
Wenger taklidi yapan Mourinho
Son maçlarda puan kaybetmemizin sebebi Arsenal, City ve diğerleri. Ligi erken kazanmamıza izin verdiler, son maçlara konsantrasyon kalmadı. (Chelsea Menajeri Jose Mourinho)
Boşver, düşünme artık!
Jose Mourinho beni niye takımdan gönderdi hâlâ anlamıyorum. (Wolfsburg’lu Kevin De Bruyne)
‘’Sadece bir maç değil!‘’
Şampiyonlar Ligi finalini canlı izlemek, o tarihi ana şahit olmak benim için dünyanın en büyük keyfi. Bu sene de Berlin’deydim. “Gazete beni gönderse, benim için de öyle olur” dediğinizi duyar gibiyim... Hayır, sevgili okur. Gazete göndermiyor, kendi imkanlarımla gidiyorum. Ve bu ana şahit olmak için, çoğunuzun gittiği yaz tatilinden feragat ediyorum.
Bu seneki final, Pirlo Başkan’ı belki de son defa çıplak gözle izleyeceğim için önemliydi. Biliyorsunuz ki, kendisi N.York City ile anlaştı ve çok uzak diyarlara gidecek. Ayrıca bu final, film festivalinde belgeselini izledikten sonra Messi’ye hayranlığımın bin kat daha artması sebebiyle önemliydi. Futbol oynayabilmek için daha 10 yaşında kendine iğne yapmaya başlayan bir insana hayran olmayıp da ne yapacaksınız ki?
Cüneyt Çakır bildiğimiz gibi
Bu yazıyı okuyanlar zaten maçı izlemiştir. O yüzden maç üzerine fazla konuşmanın gereği yok. Ama Cüneyt Çakır’a değinmeden olmaz. Bakmayın siz bizim basındaki Çakır güzellemelerine. Onun için hep “Avrupa’da daha iyi maç yönetiyor” diyorlar ya hani, artık inandım ki o bir şehir efsanesi. Cüneyt Çakır bildiğimiz gibi... 8,6 notu nasıl aldı anlamadım. Alves’in Pogba’yı ceza sahasında düşürdüğü pozisyonda penaltıyı vermedi, o pozisyon gitti gol oldu. Vidal’i 2. sarıdan atması gerekirken uyarmakla yetindi. Kısacası maçı idare etti ve bunun sonucunda madalya töreninde tüm stat tarafından ıslıklandı.
Pique bizim Sabri
Görünen o ki; Pique, takımın damarlarında en fazla Katalan kanı dolaşanı. Galatasaray’ın Sabri’si gibi. Orta noktaya bayrak dikilecek, Pique görev başında. Şampiyonluk kutlaması icabında tüm takım şampanyayla ıslatılacak, şampanya onun elinde. Direkt aklıma “saat kaç” diye soran Sabri geldi. Kutlamalar sırasında bir gözüm hep Messi’deydi. Pique’nin başını çektiği şımarmalara hiç katılmadı mesela. Ellerini başına dayadı ve izlemekle yetindi. Bizim basında, buna da hemen bir şey uydurur ve “Messi kutlamalara katılmadı. Barcelona’dan ayrılıyor” vb haberler yapılırdı. Başarıya doymak mı, yaşananları dışarıdan izleme isteği mi, yoksa abartmaktan hoşlanmamak mı? Ben bilemedim...
Unuttuğumuz duygular
Sokaklarda birlikte şarkılar söyleyip, beraber içen taraftarlar. Aynı metroyla-otobüsle maça giden taraftarlar. Tribünde birlikte maç izleyen taraftarlar. Juventus’lular ve Barcelona’lılar her yerde yan yanaydı... Ve kavgasız, gürültüsüz maç izlemek ne kadar güzel bir duyguymuş... Unutmuşum. Ben atılan gole çekinmeden sevinirken, etrafımdaki rakip takım taraftarlarının tepki göstermemesi paha biçilmez bir mutluluk.
Şampiyonların şampiyonu
Barcelona, bu sezon sadece Şampiyonlar Ligi şampiyonu olmadı. Finalde İtalya şampiyonu Juventus’u, yarı finalde Almanya şampiyonu Bayern Münih’i, çeyrek finalde Fransa şampiyonu PSG ’yi elediler. İngiltere şampiyonu Chelsea’nin PSG’ye elenmesi Barça’nın suçu değil elbet. Ve şampiyonların şampiyonu olmasına gölge düşürmez. Devler Ligi finali gelecek yıl San Siro-Giuseppe Meazza Stadyumu’nda oynanacak. Ancak o stadı kullanan Milan ve İnter, 60 yıl sonra ilk defa Avrupa’da olmayacak. Bakalım önümüzdeki sezon kimleri finale layık görecek...
Futbol asla sadece futbol değil
Yaklaşık 3 ay önce Juventus taraftarı bir çocuk oyun oynarken nehire düşmüş. 1 saate yakın hayata döndürmeye çalışıp, en sonunda başarmışlar. Ancak uzun süre beynine oksijen gitmediği için sağ bacağı diz altından kesilen minik taraftar, tam 1.5 ay komada kalmış. Uyanınca da ilk sorusu “Juve hala Şampiyonlar Ligi’nde mi” olmuş. Ailesi finale çıktığını söylemiş fanatik taraftara... Bizim çocuk da bir sevinç... Juventus kulübünün olaydan haberi olmuş ve çocuğa final bileti yollamış. O çocuk da o gün maçtaydı. Keşke o gün, takımını finalde izlemenin yanı sıra kupayı kaldırdığını da görseydi...
‘’Saygı herkese gerek‘’
Tarih çok eski, ama dün gibi aklımda. 25 Ağustos 2006. Beşiktaş-Konyaspor maçı. Maçın henüz 2. dakikası. Yeni Beşiktaşlı Burak, önüne gelen topu indirip golünü attı, ardından da koşup formasını öptü. Biz basın tribününde, “el var galiba” diye konuşurken, haber geldi: Elle düzeltti. Maçtan sonra, “Top elime çarptı. Elimle almadım. Hakem de gol verdi. Sonuçta goldür yani” diyen Burak’ın alaycı gülümsemesi uzun zaman aklımdan çıkmadı. “Galibiyet için her yol mübah değil” diye düşünen kaç Beşiktaşlı bu golü içine sindirmişti bilmiyorum, ben onlardan biri değildim. O zamanlar Milliyet gazetesindeydim ve 2 yazı yazdım konu üzerine. Ama Nilay kim ki? Etkisi olmadı. Hatta Sinan Vardar, “Geçen sene Anelka’nın elle attığı golü tüm dünya gördü. Burak’ın pozisyonunu ise ne hakem, ne sahadakiler, ne de tribündekiler gördü” diye açıklama yaptı. Alen Markaryan ise “Burak’ın elle düzeltip attığını yalnızca üç Konyalı’nın gördüğü golü, geçen sene Anelka’nın elle attığı ama bütün dünyanın gözü önünde işlenen cinayetle denk tutan, üstüne de özür bekleyen bir zihniyetle karşılaştım” diye yazdı...
Burak Yılmaz’la ilgili aklımdan çıkmayan bir anı daha var. Onu her gördüğümde aklıma gelen...
Ocak 2007’de Beşiktaş dergisi ve televizyonu için röportaj yapmıştık onunla. O golü de sormuştum. Çok eleştirildiğini ve üzerine gelindiğini, o an hiçbir futbolcunun gidip hakeme gerçeği söyleyemeyeceğini dile getirip, “Bir daha böyle durumda kalırsam hakeme söylerim, ama ben takımımın kazanması için her şeyi yaparım” demişti.
Verilen arada ona Şükrü Gülesin’in hikayesini anlatmıştım: “1930 Mart’ı, Karagümrük sahası. Beşiktaş-Vefa, İstanbul Şildi’nin yarı final maçını oynuyor. Maç 1-1 sürerken, Şükrü Gülesin bir gol atıyor ve karışıyor ortalık. Hakemler aralarında istişare edip golü veriyorlar. Beşiktaşlılar sevinirken, Şükrü Gülesin hakeme gidiyor ve golü eliyle attığını söyleyip iptal ettiriyor. Ve Beşiktaş, Fenerbahçe’yle oynayacağı final hakkını, Şükrü’nün golünün iptal edilmesiyle kaçırıyor. (Hakan Dilek-O Gol Kaçmazdı)”
Gülmüş ve “Şükrü Bey de çok safmış canım” diye karşılık vermişti. Ben bu yanıt karşısında afallayıp kalmıştım. Herhalde 5-10 saniye kaldım öyle. Sonra kendimi toparlayıp, “Beşiktaş tarihinde onların adı yazıyor ama senin adın yazmaz” demiş ve “Göreceğiz” yanıtını almıştım.
Rakibe saygı
Sonra... ‘4 büyükler’de forma giyen nadir bir futbolcu oldu Burak... Kendini yere atmaları da onun kadar ünlü oldu elbet. Hatta bir keresinde “Burak kendini yere atıyor mu? Evet atıyor. Ancak bundan sonra dikkatli olacağıma dair söz veriyorum” demiş, ancak daha ertesi günü bir hazırlık maçında kendisini yere atıp takımına penaltı kazandırmıştı... İşte o zaman ümidimi kesmiştim, bu ‘büyük’ futbolcudan.
Şampiyonluk sonrası yaptığı basın toplantısında bir soru üzerine, “beni sevmeyebilirler ama saygı göstermek zorundalar” demiş. Hatta bunu 3 kere tekrar etmiş.
“En çok öğrenmen gerekeni en iyi öğretirsin” demiş Richard Bach. Tam Burak Yılmaz’a uygun söz. Kendisine saygı duyulmasını istiyor. Ancak saygı görmesi için, önce kendisinin insanlara, rakiplerine saygı duyması gerekiyor. Çünkü Burak yere düştüğü zaman insanlar artık ona inanmıyor. Yalancı çoban hikayesine benziyor onun durumu; Burak düştüyse, kendini yere atmıştır...
Hakemi kandırarak, haksız penaltı ya da faul kazanarak rakibinin emeğine saygısızlık eden birinin, kendisine saygı beklemesi trajikomik elbet. Ve Burak ne zaman ki, rakip takımın oyuncularının emeğine saygı gösterip, olmayanı olmuş gibi göstermezse saygıyı hak eder elbet...
*****
En kısa fıkra:
Hakemler bana gereksiz sarı kart gösteriyor. Diğer takımlara, oyunculara bunlar yapılmadı. (Galatasaraylı Melo)
***
Vurdu gol oldu!
Erkan Zengin sözünün eriymiş. “Fenerbahçe’den başka takımda oynamam” demişti. Gerçekten de oynamıyor. (Hami Mandıralı)
***
Bu daha başlangıç
Geçen bir haber çıkmış, ‘Özen’in transfer listesi’ diye. Üşenmedim saydım 26 isim var. 26’da 0. Hiçbiri listede yok. (Kasımpaşa Teknik Direktörü Önder Özen)
***
Anlayamadık onu
Benim fikrim beni ilgilendirmez. Anlayamazlar bunu. (Sinan Engin)
***
Kuzguna yavrusu şahin görünür
Oğlum dünyanın en iyi sol beki. Galatasaray çok şanslı. (Alex Telles’in annesi)