Arama

Popüler aramalar

‘’Bir Genel Kurul anatomisi‘’

Geçtiğimiz pazar günü Beşiktaş’ın İdari ve Mali Genel Kurulu vardı. Ben de oradaydım. Şaşırdığımı söylemeliyim. Kulüp hakkında çok şey bildiğimi sanarken, aslında ne kadar az şey bildiğimi fark ettim çünkü. Bu kongrenin önceki kongrelerden farkı yeni ve genç üyelerin izleyici değil yönlendirici olmasıydı. Nitekim Fikret Orman, yapılan eleştiriler sonrasında seçime gideceğinin açıklamasını yaptı. Gerçi onunki, “Anlaşıldı, siz seçim istiyorsunuz. El mi yaman, bey mi” diyerek meydan okumaydı, lakin olsun. Seçim olur mu bilmem. Statla ilgili 2 yıldır yapılan açıklamaların hepsi havada kaldığı için seçim konusunda da çok ümitli olmadığımı itiraf etmeliyim. Ancak! Saatlerce yapılan eleştirilere kulak tıkamayacakları ve kendilerine biraz da olsa çeki düzen verecekleri umudunu taşıyorum içimde.

Ne diyebiliriz ki!

Gençler heyecanlı yapılarından kaynaklı olarak çok daha tahammülsüzdür, oysa bu kongrede gördüm ki; Aydoğan Cevahir başta olmak üzere, yaşını başını almış eski üyeler kürsüye çıkan herkese sözlü olarak sataştı. Aydoğan Cevahir, bir partiden milletvekili aday adayı olduğunda Beşiktaş üyelerine, “Halkın takımı olan Beşiktaşımız’ın özünden aldığım güçle ... parti 2. bölge milletvekili aday adayı oldum” diye mesaj atmış. Ben 1. Bölgede olduğum için bana mesaj gelmedi. Zaten aday da olamamış. Ancak kulüp üyelerinin iletişim bilgilerinin kendisine verilmesi ve Beşiktaş’ın siyasete alet edilmesi çok büyük yanlış. Başkan Orman bu konuda sorulan soruları ise es geçti. Zaten ne diyebilir ki ?

Ben de rahatsızım!

Gençler heyecanlıydı, coşkuluydu; o yüzden de bazen yanlış kelimeler kullanmış olabilirler. Mesela Beşiktaş’ın Konyaspor ’a 1-0 yenilmesinin ertesi günü Beşiktaş Başkanı’nın magazin basınına malzeme olması insanları rahatsız edebilir. Ancak bunu dile getiren Ahmet Gelberi’nin sözlerinde hiçbir hakaret yoktu. Ama yukarıda bahsettiğim yaşını başını almışlar kürsüye yürüdü, hatta onların arasında Yönetim Kurulu Üyesi Metin Albayrak da vardı. Hakkında konuşulan, üyesi olduğu yönetimin başkanı sakin bir şekilde dinlerken Albayrak zor zapt edildi. Bu kadar sinirlenmesinin sebebi neydi acaba ? Ben de rahatsızım. Spor sayfalarında olması gereken Beşiktaş başkanının magazin sayfalarında yer almasından rahatsızım. Korumalarının, “Beşiktaş Başkanı’na saldırdılar” diye emniyeti aramasından rahatsızım. Beşiktaş Başkanı sıfatının bu şekilde kullanılmasından çok rahatsızım. Hele eleştiriye tahammül edemeyip kulüp üyelerinin üzerine yürüyen yöneticilerden çok fazla rahatsızım.

Bir sezon daha bitti

Bir lig daha yaşandı ve sona yaklaşıldı. Manzara netleşti: Aslan kral, Galatasaray şampiyon. Kim şampiyon olursa olsun, basın için bir başarı hikayesi olacaktı elbet. Galatasaray şampiyon oldu ve Hamza Hamzaoğlu’nun hikayesi yazılıyor şimdi. Ligde 2. sırada olmasına rağmen hiç umut vermeyen, taraftarının da inanmadığı bir takımı (futbolcuları) alıp şampiyonluğa taşıdığı için. Fenerbahçe şampiyon olsaydı, İsmail Kartal’ın hikayesi söz konusu olacaktı. Yardımcı teknik direktörlükten gelip takımını mutlu sona ulaştırdığı için. Ancak Kartal’ın başarısı gölgede kalacaktı, aylar aylar önce Aziz Yıldırım, “teknik direktörün hiç önemi yok, benim oyuncularım zaten şampiyon olur” vb. sözler sarf ettiğinden...

Galatasaraylılar’a tebrikler

Beşiktaş şampiyon olsaydı; statsız, ömrünü yollarda geçiren bir takım, hem de kulüp borç içinde yüzdüğü halde şampiyon olmayı başaracaktı. Bir Beşiktaşlı olarak itiraf ediyorum ki, son 15 günde ne oldu bilmiyorum. 15 gün önce liderken, bugün 10 puan geride olmak, kolay açıklanır bir şey değil. Stephen King yazıp, Steven Spielberg yönetse bu kadarını hayal edemez herhalde. Oysa ki çok inanmıştık... Olmadı. Önümüzdeki sezonlara bakacağız artık. Tüm Galatasaraylılar’a tebrikler.

28 Mayıs 2015, Perşembe 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Vurun Slaven Bilic'e!‘’

Danayı bile delirten bir sistemin içinde insanların delirmemesi mümkün mü? Topluca delirdik... Bizim neyimize gerek uzun erimli planlar, emek, özveri, disiplin... Sanki Beşiktaş'ın kaybettiği şampiyonluk yarışında bütün günahlar Bilic’in. Sanki herkes görevini tam yaptı da, bir o eksik bıraktı. Son 13 yılda 14 teknik direktörle çalışıp sadece 2 kere şampiyon olabilmiş bir takım ve 14. hocayı da küfürle göndermeye çalışan sözde taraftarlar.
Demba Ba hastası Zafer Algöz “Beşiktaş taraftarına 90 dakika saldıran takım yakışır. Adres, İngiliz bir hocadır gerisi hikayedir arkadaş” diye buyurmuş sosyal medyadan. Oysa biliyor mu ki, Premier Lig’de bu sezon ilk 7’de olan hiçbir takımı İngiliz hoca çalıştırmıyor. İngilizler bile takımlarının başına getirecek İngiliz hoca bulamazken Sayın Algöz’ün sosyal medyadan özgürce ifade ettiği fikirlerin illa ki alıcısı olacaktır. Ancak çok satanların en temel sorunu sığ sularda yüzmeleridir.
Samet Aybaba’yı arayıp “Senin hakkını yemişiz. Bizi affet” demiş Güntekin Onay. Ve yazmış: Açın Samet Aybaba’nın kadrosuna bakın. Ne Jose Sosa var, ne Demba Ba var. Ne de yedek kulübesinde elle tutulur 1 tane oyuncu var. O da 3. oldu.
Aybaba’nın Sosa’sı ve Demba Ba’sı yoktu.
Ama Quaresma’sı vardı. Hani kadro dışı bırakıp Galatasaray derbisinde locaya bile sokmadıkları.
Fernandes’i, Almeida’sı vardı.
1.5 milyon Euro’ya aldırdığı Gökhan Süzen’i vardı.
1 milyon Euro’ya kiralattığı Dentinho’su vardı.
Niang’ı, Batuhan’ı vardı.
Sürekli puan kaybeden ezeli rakipleri vardı.
Hepsinden önemlisi stadı vardı.
Neyi yoktu Aybaba’nın?
Avrupa kupası maçları yoktu.
Her maçı kazanan rakipleri yoktu.
Mesele sadece 3. olmak mı?

Mesele ligi 3. bitirmek mi? Ligin ortasında teslim olmak mı?
Samet Aybaba ile bir derbi kazanmış Beşiktaş.

Bitime 30 saniye kala “hakem maçı bitirsin artık” diye dua ediyorduk o maçta. Fenerbahçe üst üste korner atıyordu, maçı kazanmak istiyordu. Sonra tam da futbola özgü bir mucize gerçekleşti ve kontra ataktan Olcay golü attı. Santrasız galibiyet tarihe geçti. Aybaba’nın ne günahı vardı diyorlar. Ne günahı olabilir ki? Olcay topu metrelerce sürerken ellerini açıp gol olsun diye dua ediyordu. Günah ne kelime sevap bile kazandı.
Ancak, aynı sezon Şükrü Saraçoğlu’nda Fenerbahçe’ye 3-0 yenildi.
En son ne zaman Kadıköy’de Fenerbahçe’ye 3-0 yenilmiş Beşiktaş?
1986 TSYD Kupası’nda.

Samet Aybaba futbolcuydu o zaman. Bunu bir de teknik direktör olarak yaşadı/yaşattı.
Aybaba şu an Adana Demirspor’da sportif direktör. Son üç haftada ikinciliği Osmanlıspor’a kaptırdılar. O yüzden Güntekin, Beşiktaş taraftarına değil, Adana basınına övsün Aybaba’yı.
Daha fazla dezenformasyon yapmanın gereği yok. Kimse Bilic’in bir dahi olduğunu iddia etmiyor. Ancak anlatıldığı gibi kötü bir hoca hiç değil.
Bu takım Bilic’in oyuncu değişiklikleri yüzünden şampiyonluk kaybetmedi.
Hakem hataları yüzünden kaybetti.

Rakiplere gösterilmeyen kartlar, Beşiktaşlı futbolculara çok rahat gösterildiği için kaybetti.
Sahada Sneijder gibi bir toparlayıcısı olmadığı için kaybetti.
Nefesi yetmediği için kaybetti.
Stadı olmadığı için kaybetti.

Ve bu takımın işi önümüzdeki sezon daha da zor. Yabancı kuralıyla birlikte yapılanması alt-üst olacağı için zor. UEFA cezası nedeniyle transfer yapamayacağı için zor. Belki de aynı kadroyla devam edecek. Bu kadroyu da en iyi tanıyan Bilic. O yüzden de yapılması gereken; Bilic’i kötü hoca ilan etmek, küfretmek değil, hatalarını idari bir takım oyunuyla aza indirmek.
İdari takım oyunu nedir? İyi günde mikrofonların önünde yarışmak değil, tam da kriz zamanlarında ayağa kalkmaktır. Takım sahaya “Haydi kalk ayağa” şarkısıyla çıkıyor. Kim ayağa kaldıracak takımı? Sevgili Güntekin bugün “Aybaba’ya haksızlık etmişiz” diyor. İki yıl sonra bugünlerin günahını çıkardığında kaybedilen kahır dolu iki yılın acısını nasıl anlatacak. O zaman da Bilic’i mi arayıp günah çıkaracak?
O eleştirinin ucu yönetime dek uzanmalı Güntekin, bunu en iyi sen biliyorsun.

21 Mayıs 2015, Perşembe 14:20
YAZININ DEVAMI