‘’Büyük iş‘’
Şenol Güneş’in ‘set savunmasında beni geçemezler’ fikri Deschamp’ı Ben Yedder’le başlayıp ince işlere yönelmeye itti. Matuidi ve Sissokko’yla hücumu genişlettiler. Coman ve Griezmann ise hücum dinamiğini sağlayan hareketli oyuncular oldu. Çıkamadık. Tolisso arkadan oyunu iyi organize etti. Varane ve Lenglet 20’den sonra bizim yarı sahaya rahatlıkla geçecek ve orada pas yapacak kadar oyuna hakim oldular. Okay, Mahmut, İrfan ve Ozan’ın görev tanımlarını anlamak zordu. 2 çok iyi stoperimizin önünde 4 stoper daha vardı sanki. İyi daralttık ama iyi açılamadık. Açılamayınca da doğal olarak pozisyonlar verdik. Mert güvenilirdi. Merih ve Çağlar da sağlam durdular. 2. yarıda Hakan oyunu değiştirdi. Burak gününde olsa hem onu hem kendisini kahraman yapabilirdi. Fransa risk aldıkça alanlar açıldı ancak pek yararlanamadık. Ama geri düşmüşken yeniden dengeyi sağlamak gerçekten büyük iş oldu.
Gecenin sorusu
Bundan önceki son 4 organizasyonda 3-4 bandına sıkışmıştık. Şimdi lideriz. Tesadüf mü? Yoksa Şenol hoca mı?
Maçın starı
Mert oyunu tuttu. Çağlar ve Merih’ten mükemmel destek aldı ancak oyunu her anlamda dengede tutan adam kalecimizdi. Mert bitmek üzere olan bir kariyerden dev bir performans çıkarıyor. O gerçek bir spor fenomeni.
Maçın olayı
Gruptaki yediğimiz 3. gol de duran toptan geldi. Bu grupta 2 Fransa maçı yaptıktan sonra akan oyunda gol yememiş olmak inanılmaz. Gerçek bir taktik başarı. Aynı zamanda savunma oyuncuları için de bireysel zirve işler. Bu kadar genç bir savunma ile bunu yapmak çok güzel.
Kısa mesaj
Santrfor havuzumuzun genişlemesi lazım.
‘’Tempoyu ayarla, hareketli oyna!‘’
Şu ana kadar fikstürü harika kullandık. Arnavutluk deplasmanında şanslıydık. Fransa’yı çok doğru zamanda çok doğru oyunla yendik. Şimdi kritik dönemeçte sakin kalmak önemli. Arnavutluk, İzlanda maçında çok dinamikti. Ancak yine de savunma sorunları yaşadılar. Burada kilit nokta, 90 dakika tempoyu ayarlamaktan geçiyor. Emre ve Mahmut bu konuda Yusuf’tan da destek alarak işi sağlama alabilir. Savunmanın solu bizim için kritik. Rakip 3-5-2 oynuyor ama kanadı kalabalık kullanıyor. Sağlam stoperlere sahibiz. Dolayısıyla bu duruma tedbir almak zor olmaz. Onlar galibiyet istiyor. Tempoyu yükseltmek isteyecekler.
Tuzağa düşmeyelim
Bu tuzağa düşmemek gerekir. Deniz ve Yusuf’un hücumu kurarken 2. bölgede riski minimize etmeleri gerekiyor. Top kayıplarını kovalayacaklardır. Akın sonlandırmak önemli. Burak ve Cenk’in hareketliliği bize maçı kazandıracak. Yeter ki temponun gereksiz yükselmesine izin vermeyelim.. Ve tabii 90 dakika konsantrasyonu kaybetmeyelim.
Ön plana kim çıkar?
Takımı farklı kılan savunma ve orta saha organizasyonu ile birlikte güçlü ve çok yönlü bir hücum hattımız var. Cenk umarım hazırdır. Eğer sürekli oynuyor olsaydı maçtan emin olurdum. Umarım Burak’ın varlığı, onu bir adım yukarı çıkarır. Eğer yüzde 70 performans gösterebilirse, sorun yaşamayız.
Kısa mesaj
Merih, Çağlar, Emre, Mahmut ve Mert topla topsuz sağlam bir yapı vaat ediyor. Emre’yi 90 dakika sahada tutacak tempo ayarlaması ve rol dağılımı bizim için önemli. Bunu yaparsak zor pozisyon veririz.
‘’Her şeyden şikayetçi‘’
Terim’in şikayeti kime? Kendisi dahil hemen herkese denebilir.
TFF’den MHK’ye... Ki haklı olduğu çok şey var.
Galatasaray yönetiminden oyunculara... Ki haklı olduğu çok şey var.
Ve bu çerçevede de ‘ben de insanım’ diyerek kendi hatalarını da kabul ediyor. Ki aslında sorunun ne olduğunu çözemeyen bizler için anlaşılması gereken şey bu. Eğer bu oyun 7 hafta sonunda Terim dışında bir antrenör tarafından sergilense stadyumda ‘İmparator Terim’ çağrıları başlamıştı.
Aynı şeyleri söylüyor
Terim geçen yıl bu zamanlarda, ‘Ocak ayını’ hatta ‘Temmuz’u bekleyin’ diyordu. Bugün itibarıyla yine aynı şeyleri söylüyor. Burada ortaya çıkan ‘yanıldık ve yanıltıldık’ diyerek, yapılan transfer hamlelerinin istediği gibi olmadığı muhtemelen. Daha önce Falcao sorulurken ‘Ona itiraz yok da bana kalsa stoper de lazım derim’ cümlesinde aramak lazım cevabı. Söylediklerinden yönetim dahil kulüp içi unsurlardan hiç memnun olmadığını anlamak mümkün.
Ne demek istiyor?
Muallak nokta ise ne olursa olsun 7 haftada 6 gol atabilmiş ve sadece 2 kez kazanmış takımın ne oynadığının anlaşılmaması. Terim bunun giren çıkan oyuncuyla alakalı olmadığını, konsantrasyon eksikliği oluğunu söyleyerek ne demek istiyor? PSG maçındaki ‘kavga/mücadele’ dışında oyunun nasıl akacağı ile ilgili bir ipucu göremememize cevabı bu ise iyi düşünmek lazım.
Hepimizin merak ettiği...
Terim, ben oyunu çizip herkese anlatıyorum ama bu oyuncu grubu bunu yapamıyor mu demek istiyor? Antrenmanda oynuyorlar maça çıkınca olmuyor mu demek istiyor? Çünkü Galatasaray son 3 maçın ikinci yarılarında isabetli şut çekemedi. Aslında hepimizin merak ettiği bunun asıl sebebi.
*Terim ne demişti?
”Ben Salı günü oynadım, yorgunum’ gelirsin, söylersin oynamazsın. Çıktıktan sonra böyle davranmaya kimsenin hakkı yok. Galatasaray´da bunlar telafi edilebilir şeyler değil. Böyle bir oyun oynayıp rakip takıma böyle bir reaksiyon açıkçası hoş değil”
”İstemek yetmez, o işin teori kısmı, sahada uygulamak lazım, çeneyle olmuyor bu. Dolayısıyla konsantre 0, mücadele yok, bitse de gitsek gibi bir atmosfer içerisinde biz de bu özeleştiriyi yapmamız lazım, hoşlanmadım”
”Şampiyonlar Ligi maçının ardından bu kadar önemsemeyen ve ciddi olmayan bir Galatasaray beklemiyordum. Belki de ben hatalıyım. Çok güvendim ve rotasyon yapmadım. Belki de acemi, oynamamış ancak daha yürekli çocukları oynatmalıydım”
”Burada değişecek şeyler belli. Yakında görürsünüz. Ocak’a kadar sabredecek herkes. Kaybetseydik de Galatasaray gibi oynasaydık. Beni en çok üzen şey o. Penaltı falan konuşmak istemiyorum. konuşunca ceza alıyorum. Biraz da ceza almayanlar konuşsun”
‘’Feghouli çıkınca...‘’
Dünkü Fenerbahçe maçı yazımdaki takım ismini Galatasaray olarak değiştirsem herhalde çok fazla bir ek yapmaya gerek kalmaz. İlk 60 dakika top, yüzde 73 ile Galatasaray’da ama maçın yüzde 100 kontrolü Gençler’deydi. 3/10 isabetle şut çeken Gençler, 1/6 isabetle şut bulan Galatasaray. 60’dan sonra Gençler pasla çıkmaya başladı ki Feghouli’nin oyundan çıkması burada önemli etken oldu.
Gençler maç sonuna kadar 2/5 isabetle oynarken Galatasaray bu bölümde sadece 1 isabetsiz şut bulabildi. Gençler’in uzatmalarla birlikte 10 kişi oynadığını da unutmamak lazım. Galatasaray hangi kadroyla çıkarsa çıksın Feghouli-Belhanda verkaçları dışında rakibi delecek bir organizasyona an itibarıyla sahip değil. Gençler açısından sorun ise Stancu’nun ilk 11’de sahada olmayışıydı diyebiliriz. 3. bölgeye kadar çok iyi çıktılar ama son pas-şut tercihleri tutarsızdı.
Gecenin sorusu
Sevgili Selçuk İnan. Zamanı gelmedi mi? Ve Taylan nerede?
Maçın starı
Herhalde bu bölümün adını değiştirmek gerekecek. Maçın idare edeni, vasatı, kötünün iyisi vs. gibi... Buraya da Gençlerbirliği savunma ve orta saha oyuncularının hemen tamamını koymak mümkün. Galatasaray’da ise Muslera.
Maçın olayı
Umut Meler FIFA kurallarını zorlayarak, zorunlu süre tamamlanmadan kokart taktırılan bir harika çocuktu. Geçen sene başlayan çöküşü devam ediyor. Belhanda’nın net çekilişine penaltı vermeyişini anlamadım. Mariano’nun aldığı darbe sonucu kontrolü kaybedip attığı yumruk ise daha da anlaşılmaz.
Kısa mesaj
Terim hâlâ bir oyun bulamadı. PSG maçındaki 3/4’ü Muslera’ya yazacak direnç dışında hiçbir sinyal yok.
‘’Korku kaynaklı kalite eksikliği!‘’
Top yüzde 75 Fenerbahçe’deydi ancak oyun yüzde 75 Antalya’nın istediği gibi oynandı. Fenerbahçe’nin pas ve pres kalitesi düşüktü. Pas hatasından bahsetmiyorum: Belki de hata korkusundan da kaynaklanan kalite eksikliği konu... Gerçek kenar oyuncularının yokluğu da bunda etkili oldu. Üçgenleri kurup Antalya savunmasını kenarlara çekemediler. Üstüne kapalı savunmaya karşı yapılan ortalarda da dikkat çekici bir eksiklik dikkat çekti. Kimse ön direk koşusu yapmadı. Halbuki çapraz koşularla biraz kafa ve alan karıştırmak gerekir. Bülent Korkmaz’ın analizini yanlışlayamadılar. Yanal’ın Galatasaray planının çözüldüğü yer de ilginç. Ufuk’un, pres kalitesinin eksikliğini de net bir şekilde gösteren golünde herkes ortadayken yenen gol Galatasaray adına neyin eksik olduğunu da gösteriyor; Sürat..
Gecenin sorusu
Isla’nın ortasında Diego’nun eli açık. Top yaklaşırken kapatmaya mı çalışıyor topa mı gidiyor? En azından VAR’da bir daha bakılmalıydı. Penaltı olduğunu düşünüyorum.
Maçın starı
Fenerbahçe’nin presini aşan yapının en önemli taşı Dala’ydı. Fenerbahçe savunmasının tamamıyla boğuştu. Bir madalya ona. Diğeri büyük bir kararlılıkla golü bulan Ufuk’a. Ve tabii Altay. İkinci yarıda 4 net pozisyonda devleşti.
Maçın olayı
Golde tüm krediyi Ufuk’a yazmak lazım. Altay Fenerbahçe’de doğru duran tek oyuncu. Altay’ın 55’te Hakan Özmert’in penaltıdan net pozisyonunu çıkarmasının ardından kornerde Vedat’tan da yardım alarak yaptığı 2 kurtarış Rambovari.
Kısa mesaj
Zajc’ın girdiği 2 pozisyon Ersun Yanal’ın oyuna müdahalesi açısından onun adına artı yazacak şanslardı. Soğukkanlı olabilse her şeye rağmen gidişatı değiştirebilirdi.
‘’Zafere kaçış‘’
Terim’in PSG maçındaki planının belli oranda işe yaradığını yazmıştım. Donk’un mükemmel yaptığı iş, salt savunmayı üçlemek değildi. Hem savunmayı hem orta sahayı tamamlayan bir tür eski libero oyunuydu... Terim’in futbolculuk yıllarının büyük bölümü, bu işi yaparak geçmişti.
3.’lük şu an bir hedef değil
Öte yandan Muslera kuşkusuz, oyunun direnç noktasıydı ve kurtardığı bariz 2 gol tehlikesinin yanında 4 kez erken çıkışlarıyla PSG akınlarını başlamadan bitirdi. Ancak Muslera da Mars’tan gelmedi. Takımın en eskisi ve eldeki en önemli silahlardan. Bu oyunun Real’in genel görünümü ve fikstürün akışına göre doğurabileceği sonuçlara bakmak lazım. Brugge’ün Madrid’de ‘uçurtma’ hücumcularıyla nasıl sorunlar yarattığını gördük. Ben, Emre Mor’un yerinde olsam, o maça kadar günde 10 saat çalışır, yemeklerde Şampiyonlar Ligi topunu yerdim.
Onun parlatamadığı yeteneklerine göre bir oyun bu. Lemina sağlıklı olursa bu oyuna yardım edebilir. Andone de... Madrid’de yenilmemek, içeride Brugge ile Real galibiyetleri ve PSG’nin son maça liderliği garantileyerek çıkma ihtimali, Galatasaray’ın önümüzdeki haftalarda oyununu oturtması halinde yeni bir olanağı ortaya çıkarabilir. Grup ikinciliği bile mümkün olabilir. Üçüncülük ve Europa League, Şampiyonlar Ligi’nde oynarken bir hedef değildir. O, 3. olduktan sonra düşünülecek bir konu.
3 haftada bir ekstra yetmez
Bu anlattığım kolay bir senaryo değil. Çünkü Real tarihi, mükemmel geri dönüşlerle dolu. Brugge de kaptanı Vormer’i kaybetmiş olsa da ne seviyede olduğunu gösterdi. Burada önemli olan, Galatasaray’ın bu standardı ligde devam ettirerek seviyeyi yukarı çıkarması... 3 haftada bir ekstra mücadeleyle burada yürünmez.
‘’Özrü/bahanesi var!‘’
Fatih Terim’in 5-3-2/3-1-2-4 varyasyonunun birkaç anlamı var. Donk’u savunmanın merkezinde kullanıp hem defansı hem orta sahayı kalabalık tutmak istedi. Nzonzi’yi savunmanın içine gömülmekten kurtardı. Seri ve Belhanda ile çıkmak istedi. Babel ile de Falcao’yu yalnızlıktan kurtarma peşindeydi. Hem de ön alan presi yapmayı amaçladı.
Bu enine değil biraz dikine dizaynın genel olarak işe yaradığını söylemek lazım. Tabii Muslera’nın direnciyle.
Eksik kalan ise özellikle 2. yarıda arkaya kaçırılan oyuncular oldu. Böyle bir hücum gücünü arkaya kaçırdı diye savunmaya kızmak doğru değil. Ancak çıkarken yapılan kolay top kayıpları ve kalabalık orta sahaya rağmen baskı kurmamak üzerinde durulabilir. Gerçi bunun da bir özrü/bahanesi var tabii. Çünkü PSG’de hemen herkes savunma arkasına kontrol edilmesi çok zor toplar atabiliyor. Hangi birini baskılayacaksın?
Gecenin sorusu
Ne yapıp ne edip Nzonzi’yi ileri çekmek lazım. Lemina bu oyunda olsaydı çok şey değişmez miydi?
Maçın starı
Her zaman olduğu gibi Muslera daha maçın başından direnç noktası oldu. Buraları seviyor. Ve her zaman konsantre. Abartıyor muyum bilmiyorum memleketteki kaleci patlamasında bile rolü olabilir.
Maçın olayı
Donk tercihi hem de Feghouli’yi dışarıda bırakmak zor bir karar. Hızlı oyunculara sahip değilken bu kadar tempolu bir rakibe karşı takımın şeklini değiştirmek mantıklı. Bu oyun merkezini daha ileri çekerek ligde de kullanılabilir.
Kısa mesaj
Artık ligde saçma sapan tartışmalarla boğuşmayı bırakıp ritmi yükseltmemiz lazım. Bu seviyeye yetişmek bu şekilde çok zor.
‘’Aman kazaya gelmeyelim!‘’
İkinci yarıda pek bir şey olmadı. Son saniyede Kruse’nin kötü kafası. Ofsayt olduğu için geçerli olmayan Falcao’nun şahane şutu. Bir penaltı tartışması. İlk yarının vaat ettiklerinin dışında bir oyundu. Sahadaki birkaç istisna dışında bir kazaya gelmeyelim kafası vardı daha çok. İlk yarı ise denediler. Fenerbahçe geniş alanda önde oyun kurdurmak istemedi. Rakibin savunma zaaflarını kaşıdı. Ozan sağ önde Emre’den gelecek ters uzun topları Nagatomo’ya karşı boy avantajıyla indirmek ve oradaki bakıya yadım etmek için sahaydı. Tolga da Tudor’un planıyla. İki şansı da Fenerbahçe yakaladı ancak kaliteli son pas/vuruş çıkmadı.
Garip şekilde soldan geldiler
Onun dışında Kruse’nin arkadaşlarını gördüğü kalitede arkadaşları tarafından görülmeyişi eksik kaldı. 20’den sonra Altay baskı karşısında uzun vurmaya başladı ama 2. topları arkadaşları hiç alamadı. Galatasaray da orta sahayı aldı. Ancak garip bir şekilde sadece soldan geldiler. Öyle ki Babel topu aldığında Nagatomo kanat gibi değil hücum oyuncusu gibi merkezden girdi ceza sahasına. Lemina’yla iki Nagatomo ile 1 şansı Altay engelledi. Devre sonuna doğru Fenerbahçe oyunu dengeledi.. Ve maç böylece 45’de bitti.
Gecenin sorusu
Kruse’nin Milli Marşı söylemesi... Daum’unki çok samimi gelmiyordu, onunki doğal geldi. Hoşuma gitti. Öte yandan Almanlar’ın hoşuna gider mi? Ozan Kabak söylese hoşunuza gider mi? Sorular sorular.
Maçın starı
Bir yıldız performansı yok. Ancak işini en iyi yapan herhalde ‘Altay’dı. 3 pozisyonda sağlam durdu. Mükemmel gidiyor. Son döneme memleketten çıkan çokça iyi kalecinin en hızlı yükselenlerinden biri O. Doğal bir şekilde kaleyi aldı. Tartışmaya gerek yok.
Maçın olayı
2. yarıda birkaç istisna dışında herkes, ‘Aman şu maç bitsin’ der gibiydi. İlk yarıdaki mücadelenin ışığında devametmediler. TSYD Kupası’nı, ‘Daha sezon başlamadan ezeli rakibe maç kaybedip eleştiri yemeyelim’ diye oynamaktan vazgeçmişlerdi. Yakında, ‘Derbi oynanmasın’ da diyebilirler. Pek olmadı.
Kısa mesaj
Lemina’da bir kıpırdanma var. Luiz Gustavo ise topu ayağında tutma konusunda büyük sıkıntı çekti. Emre’ye yardımcı olamadı. Yapabilse konuk ekip lehine denge bozulabilirdi.