‘’Doğru takımda iş yapar‘’
Muriç geçen sezonun ortasından geçtiğimiz devre arasına kadar bütün Avrupa’nın dikkatini çeken bir performans gösterdi. Milli Takım’la eleme grubunda özellikle İngiltere karşısında da çok parlak bir performansı oldu. Avantajı, çıktığı futbol kültürünün Avrupa’da onaylı olması. Özellikle de İtalya’da. Bu yüzden 25 yaşında daha zirvesini bulmamış oyuncunun bu ülkeyi istemesi gayet normal.
Fiyatlar düşecek
Eğer Avrupa Kupaları’nda oynayıp biraz kendisini gösterebilmiş olsa, transfer ihtimali daha da artabilirdi. Şanssızlık, koronavirüs sonrası piyasanın yaşayacağı krizde fiyatların düşecek olması. Ve Muriç’in son 7 lig maçında 1 gol, 1 asistlik performansı. Bu, Fenerbahçe’nin pazarlıkta elini çok güçlü yapmayacak. Peki satılmalı mı? Cevabı başka bir soruda aramak lazım. Başka çare var mı? Muriç transfer edilirken zaten 2 aşamalı düşünüldü. Şampiyonlukta pay sahibi olsun ve para kazandırsın. 2 amacın en azından birini gerçekleştirmek mecburi.
Takımlar satmak zorunda
Muriç doğru takımda iş yapar. İtalya yerine hedef santrfor kullanan bir İspanyol takımı daha doğru bir tercih olsa da...Muriç’in bir sonraki transferinden para kazanmak da mümkün olabilir. Sadece Fenerbahçe değil, tüm takımlarımız satmak zorunda. Böyle olursa ileride Avrupa büyüklerinde oynamak isteyen genç oyuncular için doğru son durak imajı da verilir ve genç yetenekler için bizim ligimiz de bir seçenek olur. Artık son durak, emeklilik ikramiyesi imajı yeter. Büyük hedefleri olan aday gençler için doğru adres olmak lazım.
‘’Sergen Yalçın'a güçlü ekip şart‘’
Eski Bayern Başkanı Uli Hoeness’in dediğinden yola çıkmalı: “Ligin başlama tarihiyle ilgili kim tahmin yürütüyorsa şarlatandır.” Hayat görüşüm ve çoğu düşüncem kendisiyle uyuşmasa da bu konuda haklı olduğunu söylemek lazım. Bunu haftada 150 bin test yapma yolundaki, ölüm oranını yüzde 1’in altında tutmuş bir ülkeden söylüyor üstelik. 1 hafta önce o kadar da önemli değil diyen İngiltere çark etmişken, Trump sorun yok dedikten sonra ABD vaka sayısında Çin’i geçmişken tahminde bulunmak imkansız. Futbol endüstrisini bilinen en sağlam temeller üzerine kurmuş bir ülkede bile tahmin yapmak zorken burada hiç kolay değil.
Süper Lig’in ne olacağını bilmiyoruz
Hatırlamak zor değil. Bir hafta, 10 gün önce TFF Başkanı, derbi seyircili oynayacak dedikten 6 saat sonra seyircisiz kararı çıkmış, lig devam edecek demesinden 24 saat geçmeden de lig iptal edilmişti. Ligin ne olacağını bilmiyoruz. Önce bunu görmek lazım. UEFA ve FIFA’nın öncelikli amacı, Haziran, olmadı Temmuz bitmeden tüm yerel liglerin bitmesi. Yöntemi muhtemelen ülkelere bırakacaklar.
Yüzlerce konunun düşünülmesi şart
Eğer bir tedavi bulunmazsa Temmuz sonuna liglerin bitmeme durumu da olabilir. Bu durumda liglerin Eylül’de hızlıca bitirilip, önümüzdeki sezonun Play- Off’lu ve sıkışık takvimli oynanması mümkün olabilir. Bu sezonun tescil edilmemesini ise pek imkanlı görmüyorum. Hem hakkaniyetli değil, hem de Avrupa Kupaları’na katılacaklar belirlenmeli. Yani çok yönlü, kontratlardan, FFP’ye, profesyonellere, yüzlerce konunun düşünülmesi şart. Bu kadar bilinmezin arasında, önümüzdeki yıl harcama limitleri açısından büyük bir kısıtlama yaşayacak kulüplerimizden biri olan Beşiktaş’ın geleceğini tahmin etmek de zor değil. Belki hiçbir oyuncu 1 milyon euro alamayacak. Dolayısıyla Talisca mı geliyor? Tarzı haberlerin heyecanı bir yana gerçeklere hızlı bir şekilde dönmemek lazım.
Teknik kadro yeterli ama...
Kesin olan şu: Kısa/orta/uzun vadeli, mikro ve makro büyük sorunlar, büyük fırsatlar, büyük tuzaklar ortaya çıkacak. 5 büyük lig 4 milyar Euro civarında zarar ederken, zaten batmış Türk futbolunu teğet geçecek bir kriz değil bu. Belki tüm kulüpler satılacak. Bu bir zorunluluk olacak. Bütün bu planlamaları yaparken ve ne olacağını beklerken 2 net konuda adım atılması şart.
1- Türkiye ve kendi altyapısından kullanabileceği tüm oyuncuları yeni bir kolej takımı havası için bağlamak. Çok iyi bir tarama...
2- Sergen Yalçın güçlü bir isim ama işini kolaylaştıracak yükünü hafifletecek güçlü bir ekibe ihtiyacı var. Teknik olarak ekibi yeterli. Fakat saha dışındaki tüm işlerde onu rahatlatmak lazım. Çok iyi bir sportif direksiyon. Bunun dışında bir tahminde bulunmak ve bir şeyler söylemek imkansız.
‘’Mehmet Demirkol: Fenerbahçe'de çok şey değişti, hiçbir şey değişmedi!‘’
Fenerbahçe açısından en büyük hata yine acele bir karar vermek, yine sosyal medya dolduruşuna gelmek olur. Bu sadece Ali Koç dönemininin değil uzun yılların sürekli tekrarlanan hatası oldu. Hatırlayın! Misal Aykut Kocaman, 2009 Haziranı’nda Fenerbahçe’nin sportif direktörü olmuştu. Sonraki Mart’ta kesin bir şekilde Daum’un yerine geçmeyeceğini söyledi. Ama hiçbir şey belli bir planla ilerlemediği, sürekli panik kararlar alındığı için, medya ve tribün baskısıyla 3 ay sonra teknik direktör oldu.
İstikrarsızlık değişmiyor
Fenerbahçe 20 yıldır sürekli kendini tekzip eden kararlar veriyor. Bir Türk/bir yabancı, bir sistemci/bir yıldızcı, bir savunmacı/bir hücumcu... Sürekli bir döngüyle değişiklik yapılıyor. Sürekli bir sorun ön plana çıkıyor ve onudüzeltmek için bir isim bulunuyor. Bir sportif direktör geliyor sonra 3 sene direktör gelmiyor vs. Sürekli değişiklik var. Ama aslında hiçbir şey değişmiyor. 2000 yılında durum neyse bugün de aynı. O gün ‘Mustafa Denizli şampiyon yap bizi’ vardı, dün de Ersun Yanal’ın hücum futbolu. Sürekli bir değişim içinde değişmeyen tek şey istikrarsızlık.
Belki de Kocaman dönmeli
Bugün farklı olan FFP ve harcama limitleri. Artık sınırsız borçlanma ve harcama şartları yok. Üzerine salgının yaratacağı durum da var. Artık sürekli değişikliklerle, transfer furyasıyla işi götürmek mümkün değil. Bugün yapılması gereken tepeden tırnağa gerçek bir spor örgütlenmesini kurmak. Gerçek bir sportif direksiyon. Belki de Aykut Kocaman 11 yıl önce başlayıp yarım bıraktığı işe yeniden dönebilir. Ama bu kez gerçekten sportif direktör olmak için. Onun altında ve korumasında çalışacak, takımla birlikte büyüyecek genç ve hırslı bir teknik direktör. Ve gerçek bir altyapı yapılanması.
Bulut, kaosu kaldıramaz
Açık konuşalım Erol Bulut gibi görece tecrübeli teknik direktörler dahi ne şu anki kaosu ne de Ali Koç’un tarzını kaldırabilir. Mutlak bir tampon bölge oluşturmak, mutlak bir sistem kurup gelecek star adayı teknik adam kim ise ona konfor sağlamak, plan sunmak, kadro kurmak lazım. Yani özetle Fenerbahçe bir teknik direktör değil, bir sistem bulmalı. Alman knowhow’ını kullanmak akıllıca olur ama yerliyi de bilmek gerekir.
Şu yapılanma olabilir
Tamamen örneklemeyle Aykut Kocaman’ın sportif direktör, Erol Bulut’un teknik direktör, Tayfun Korkut’un altyapı direktörü olduğu bir ekip gibi. Fenerbahçe bulmanın peşinde ama aslında kurmanın peşine düşmeli. (Hemen ‘Aykut Kocaman’ın futbolunu beğenmiyordun hani’ diyeceklere cevabım net: Evet çok sıkıcı buluyorum. Ancak ondan bekleneni yapacak çalışkanlıkta, özel bir futbol adamı olduğunu da biliyorum. İhtiyacı olan tek şey biraz pozitif düşünce, biraz neşe.)
Bir ihtimal
5 büyük ligin kaybı 4 milyar Euro. Covid19 salgını sonrası futbola geri dönüldüğünde FFP ne derece uygulanır? UEFA kulüplere ne gibi ekstra haklar tanır göreceğiz. Bu kulüplerin elini kısa vade için rahatlatabilir. Ancak burada yine müsrifliğe kapılmak tarifi mümkün olmayan zararlar da getirebilir.
Geçmiş olsun
Fenerbahçe Basketbol Şubesi’nden sonra maalesef futbolda da Covid-19 pozitif vakaları ortaya çıktı. Sporcuların güçlü bünyeleriyle bunu atlatacağına inancım sonsuz. Herkese çok geçmiş olsun. Umarım en kısa sürede insanlık olarak bunun üzerinden gelir ve normal hayatlarımıza döneriz.
‘’Seyircisiz olmuyor‘’
Önder Özen önceki gün altını çizmişti: “Zeminde İstanbul doğumlu oyuncu yok” diye. Kenarda Sergen Yalçın vardı Kilyoslu. Tribünlerde de kimse olmayınca bu iki takımı, rekabetlerinin gücünü çocukluğundan beri sindirmişlerin oranı çok düşük kaldı. Dolayısıyla bu duruma uygun zayıf bir oyun oldu. İlk yarıda Beşiktaş şut dahi denemedi. Galatasaray ise isabet dahi bulamadı. Bunun nedeni Beşiktaş’ın orta sahasındaki Atiba ve Elneny’nin oyun kurarken yardım alamayışları ve çok yakın durmalarıydı. Pas opsiyonu bulamadılar.
Maç adeta tıkandı...
Boşluk buldular ama alan boşaltmakta zorluk çektiler. Ender olarak N’Koudou’yu kaçırsalar da bu oyunucunun akıl almaz hamlığı işi zora soktu. Buna karşılık Galatasaray’da Belhanda’dan beklenenlerin karşılığı gelmedi. Beşiktaş her ne kadar oyun kurmakta zorluk çekse de alan savunmasını çok iyi yaparak özellikle Galatasaray savunma 4’lüsünün oyuna katılımına set çekmeyi başardılar. Maç tıkandı. Onu hareketlendirecek bir seyirci olmayınca da öyle devam etti.
Gecenin sorusu
Muslera’ya hak vermeyen var mı?
Maçın starı
Atiba’nın sahadaki herkesten çok daha fazla çalıştığını, her deliği yamadığını gördük. Sadece savunmada değil, Sergen Yalçın, ondan en uçta da yararlanıyor. Özel bir oyuncu. Gerçek bir profesyonel. Onun bu özelliklerini hayata yaklaşımını gençlere öğretmek ne kadar mümkün bilmiyorum ama mutlak olarak bunu denemek lazım.
Maçın olayı
Fatih Terim’in maç başındaki siniri niye? Maçın oynanmasına mı? Yoksa seyricisiz oynanmasına mı? Yoksa Başkan’ın bu konuda düşük tonda konuşmasına mı? Hepimizin söylediği gibi bunu makul bir şekilde ifade etmenin, oynamanın yanlış olduğunu söylemenin karşılığında ceza mı olur? Nitekim maç sonunda söyledi. Ama sanki itirazı daha çok seyirci olmamasınaydı. Halbuki ton da içerik de Muslera’nın söylediklerinden daha doğruydu değil mi? Fatih Terim Türkiye Futbol Direktörü... Sadece onun için bu unvan icat edilmişti. Ondan sonra da kimseye verilmedi. Demek ki bu unvan hayatının sonuna kadar onda. Peki maç sonunda söylediklerini en başta açık ve net bir şekilde Muslera’nın söylediği gibi ifade etmek imkansız mı?
Kısa mesaj
Deplasman seyircisi olmadan dahi oynanmasına karşıyım. Hiç seyirci olmadan hiç olmuyor. Hem de oyuncular el sıkışmazken kafa topuna çıkıp birbirinin terini yutarken biraz saçma olmuyor mu bu?
‘’Çöküş!‘’
Fenerbahçe ilk yarıda topa yüzde 60 civarında sahip oldu. Ancak hiç şut girişiminde bulunmadı. İsabetli şut değil, deneme yok. Bunun neden olduğunu anlamak çok zor değil. Takım tüm unsurlarıyla sol kanada yığıldı. Dar bir alanda hücumu hiç genişletemeden kolay kontrol edilebilir kaldılar. Elinde Luis Gustavo ve Emre gibi oyunu açmayı iyi bilen 2 oyuncu varken bu kadar dar alana hapsolmak ancak bir nedenle anlatılabilir: Bozulan psikoloji... Fenerbahçeli oyuncular üst üste puan kayıpları ve sonrasında hafta boyunca yaşadığımız koronavirüs hali nedeniyle kopmuşlar... Oyunla, takımla bir bağları kalmamış. Konya neredeyse 30 dakika kala 10, 20 dakika kala da 9 kişi kaldı. Fenerbahçe buna rağmen hiç boş alan bulamadı. 600 isabetli pasa rağmen oyunu hiç genişletemediler. Çok ağırdılar.. Mevlüt bu kez çok erken oyuna girmesine rağmen isabetli şut çekemeden oyun tamamlandı. Bu gerçek anlamda bir çöküş.
Gecenin sorusu
Stadda seyrici yokken anonsçunun bu kadar bağırmasının mantığı nedir?
Maçın starı
Takımını büyük riske atan kırmızı kartı görmemiş olsa Ömer Ali’yi seçerdim. Takımını küme düşme yoluna sokabilecek bu saçma hata nedeniyle bu olamayacak. Bir yıldız performansı görememiş olsak da Bajiç’in golünün başlı başına övgü hak eden bir gösteri olduğunu düşünüyorum.
Maçın olayı
Fenerbahçe düşme hattı çevresindeki tüm takımlara puan kaybetti. Kalabalık bir savunmayı açmak Fenerbahçe için imkansız. Fenerbahçe ligin başında iyi hücum ediyordu, savunması sorunluydu. Sorunlu olan hiçbir tarafını düzeltemedi. Ama güçlü olan tarafları erozyona uğradı.
Kısa mesaj
Maçlar seyircisiz ama ev sahipleri hiç olmadığı kadar favori. Şu ana kadar bütün ev sahipleri kazandı. Konya aylar sonra kazandı.
‘’Sergen Yalçın'ın kararı belirler‘’
Galatasaray’ın ligin 2. yarısının başından bu yana oynadığı direkt oyun, rakipler için değişik zorluklar yaratıyor. İlk yarıda oyunu kuracak 1 futbolcu bulamazken Sivasspor’un ön alan baskısından 5-6 pas istasyonuyla çok iyi çıktılar. Bunda özellikle Marcao, Donk ve Mariano’nun payı büyük. Diğer taraftan iki zor deplasmanda Fenerbahçe ve Sivasspor karşısında geriye düştüklerinde daha güçlü geri dönebilmiş olmaları da takdire şayan. Bu tabloda Sergen Yalçın’ın taktik ve strateji seçiminin ne olacağı önemli. Geldiğinden bu yana uyguladığı öne yığılma oyunu mu geçerli olacak yoksa oyun merkezini biraz geri mi çekecek?
Ertelenme ihtimali...
Zaman zaman ön alan baskısı yapsa da benim beklentim daha çok 2. bölgede sıkı bir alan presi... Galatasaray’ın hızlı geçiş oyununa karşı pres yaparak Galatasaray’ı tek ayak üzerinde yakalamak isteyecektir. Bu oyunda Boateng ve Boyd’un çok önemli rol oynayabileceğini düşünüyorum. Hâlâ maçın ertelenme ihtimalini yüksek görmekle birlikte seyircinin itici gücünün olmayışı ev sahibini olumsuz etkileyecek kuşkusuz. Bu da Beşiktaş için belli oranda avantaj olacaktır.
Pasın kaynağını kurutmak önemli
Elneny ve Atiba’nın merkezinde olduğu oyunda Gökhan Gönül’ü rakibi terste bırakacak bir pas merkezi olarak mı göreceğiz yoksa oynarsa Onyekuru’yu kovalayan adam mı? Aslında denklemin burada nasıl kurulacağı önemli. Savunmada hızlı Galatasaraylılar’ın peşinden koşmadan, pasın kaynağını kurutarak Galatasaray’ın hücumcu savunma kanatlarının arkasına sarkmak... İki takım için de mevzu burada kilitlenecek ya da çözülecek.
‘’Fener, kendi Güneş'ini bulmalı‘’
Fenerbahçe’nin elindeki kadronun büyük bir kısmının önümüzdeki sezon da kullanılması lazım. Hatta mevcut ekonomik şartlar ve FFP, muhtemelen eldeki para eden oyuncuları da satmayı gerektirecek.
Durum bu olunca, gelecek hocanın Ersun Yanal gibi transferlerden ya da kadrodan şikayet eden biri değil, eldeki tüm oyuncu grubunu maksimumda değerlendirebilecek tarzda olması lazım. Yani aslında aranan tarz Şenol Güneş veya Lucescu. Ancak bu iki hocanın Fenerbahçe’de görev yapması çok mümkün görünmüyor.
Schmidt tarzı olmaz
Bu şartlar altında Fenerbahçe’nin kendi ‘Fatih Terim’ini değil, kendi Lucescu’sunu, Güneş’ini bulması lazım. Roger Schmidt tarzı teknik direktörler her ne kadar performans maksimizasyonu ve oyuncu gelişimi açısından önemli isimler olsa da bu hocalar eli bol çalışmaya alışıktırlar. Dolayısıyla Almanya kökenli altyapıyı üst yapıya çıkarmakta becerili ancak Türkiye şartlarını da iyi bilen bir hoca daha uygun olacaktır.
Almanya’ya yönelmek mantıklı
Tabii bütün bunları söyledikten sonra akla gelecek isimler belli. Tayfun Korkut, Erol Bulut gibi hem Fenerbahçe’yi hem Almanya altyapısını hem Türkiye’yi bilen hem de kendilerini belli oranda ispat etmiş isimler... Cocu, Hollanda’dan geldiğinde herhalde o coğrafyadan gelecek bir teknik direktörün başarılı olmayacağını ilk söyleyendim. Tabii ki bunun istisnaları olabilir ama yapılan hata büyüktü. Bugün de Ali Koç yönetiminin Almanya’ya yönelmesini son derece mantıklı buluyorum.
6 önemli madde
Ancak bu kolay bir yol değil. Fenerbahçe’de başarılı olacak teknik direktörün adının ne olduğundan ziyade önemli olan şu:
1-Vedat Muriç, Ozan hatta belki de Luiz Gustavo’nun satılmasında sorun görmeyecek (Ekonomik rahatlama açısından).
2-Mehmet Ekici ve Tolgay’ı yeniden futbola döndürebilecek.
3-Altay’ı geliştirip dünya klasında bir oyuncu yapacak.
4-Mevlüt’ten sonuna kadar yararlanabilecek.
5-Sadece üç omurga transferiyle takımı şampiyonluk yarışının içinde tutacak.
6-Altyapıdan en az 3-4 oyuncuyu 18’e yazmak için değil, oynatmak için yukarıya çıkaracak...
Hemen imzalanmalı ama...
Bu şartlarda çalışacak ismi bulduğunuz anda hemen imzayı atmakta fayda var. Ancak bu, hemen göreve gelmesi gerektiği anlamına gelmez. Birçok hoca bu tip kriz durumunun içinde olmaktansa yeni sezonda göreve başlamak ister ki bu da doğru bir yaklaşımdır. Bu durumda da eldeki teknik heyetle sezon bitirilebilir. Ondan sonra ise herkesin kendi alanına çekilip futbolu doğru yönetecek bir sportif direktörü atayıp şu negatif havadan kurtulmak lazım.
Fenerbahçe bu sezon hakem hatalarından sorun yaşadı. Ancak ligde bugünkü pozisyonda olmasının sebebi bu değil.
‘’Galibiyete Aslan yakındı‘’
Sivasspor’un, Galatasaray’a karşı başlangıcını bu sene belki sadece PSG ve Real evlerinde yaptılar. 6 dakikada 3 net pozisyon ve gol. Bunu yaratan, oyunun kaynağına, savunma merkezine yapılan baskı ve sonrasındaki direkt oyundu. Mükemmele yakındı. 1-0 sonrası Sivasspor baskıyı orta sahadan başlatmak isteyince Galatasaray Donk, Marcao, Lemina, Seri, Marcao ve Feghouli’yle 6 pas istasyonlu, baskı kurulması çok zor bir yapıyı çalıştırdı.
Ve alan boşaltarak enine genişleyerek baskılanamaz bir ekip oldular. Nihayet Fenerbahçe maçının da üzerine çıkıp mükemmel oynadılar. Ligin iyi sağ beklerinden Goiano’nun üzerine atılan yüksek 2 topla öne geçtiler. İkinci yarıda Onyekuru ve Falcao’yu merkez alan bir oyuna geçtiler. Hızlı çıkmak istediler. Görevini tam yapamayan sol kanattı. Onyekuru bitirici olamadı, Saracchi de arkasına adam kaçırdı. Buna rağmen galibiyete yakın olan tarafın Galatasaray olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Gecenin sorusu
Mükemmel 6 dakika ve gol. Peki seyirci bunun keyfini çıkarmak yerine neden ıslıkla rakip boğmaya çalışır. Bunun ev sahibini panikletmediğine emin miyiz?
Maçın starı
Eğer Falcao 88’deki harika pasına kafayı vurabilse olacaktı. Yine de Feghouli’yi biraz önde görüyorum. Donk’un 2 gol arasında takımın baskıdan çıkması için yaptığı becerili işleri unutmamak lazım. Sivas’ın 2 Hakan’ını da listeye almak doğru olur.
Maçın olayı
Galatasaray bu sezon her şeyi yaşadı. Şampiyonalar Ligi’nde döküldü. Terim’in en formsuz dönemlerinden birini yaşadı. Hoca yönetim kavgası zirveye vurdu. 10 numara ıslıklandı. Nzonzi, Emre Mor yollandı. 20 yıl sonra Fenerbahçe’yi yendi. Şu artık açık: Onlar da en az en güçlü aday kadar aday.
Kısa mesaj
İki takım da daha iyi bir zemini hak ediyor. Şu maç düzgün bir zeminde oynansa alacağımız keyif en az 2 katı olurdu. Oyuncular enerji ve konsantrasyonlarının yarısından fazlasını top kontrolüne harcadılar.