Arama

Popüler aramalar

‘’Selçuk oyuna yön verdi!‘’

Galatasaray başlarda bu oyuna doğru cevabı veremedi... Çamurda pas yapmaya, dripling yapmaya çalıştılar ve zeminle mücadele etmek zorunda kaldılar. Oyunun ruhunu bir tek Selçuk anladı. Geriden uzun toplarla direkt Drogba’ya atarak Galatasaray’ı ileri taşımaya çalıştı. Oyunu değiştiren, zaferi getiren oyuncu da o oldu. Bu yöntemle başardılar. Uzun toplarla oynamak en doğrusuydu. Burada eksik kalan Drogba’nın indirdiği ikinci toplara Sneijder ve Burak’ın doğru reaksiyon verememesiydi. Hollandalı bunu bir kere yaptı ve turu getirdi. Juventus’un cüsseli üçlü savunması, Drogba’yı uğraştırdı. Buna rağmen Fildişili işini iyi yaptı. Ancak indirdiklerini kullanmak çok mümkün olmadı. Bir başka yanlış da Llorente’nin orta sahaya yardıma gittiği dakikalarda tek kalan Tevez’i, Galatasaray’ın üç stoper ve Riera ile 4 kişiyle kontrol etmeye çalışmasıydı. Bu ileride yaratılabilecek kadroyu seyrekleştirdi.

Sneijder yaradı

Maçın yarım kalıp, dün 60 dakika oynanması fizik yetersizliği nedeniyle Mancini’nin ‘60 dakikalık gücü var’ dediği Sneijder’e yaradı. Bu 60 dakikalık maç için yeterli enerjisi vardı. Her ne kadar bu uzun ayrılık onun Burak ve Drogba ile olan ilişkini zayıflatmış olsa da oyunda kaldı. Hem zihnen hem de bedenen diri bir performans sergiledi. Bu durum olmasa 85. dakikada Buffon’a böyle bir gol atmak kolay olmayabilirdi. Olağanüstü pozisyon aldı ve şahane bir vuruşla İtalyan devini yıkmayı başardı. Mancini’nin gelişiyle oyunun merkezine yerleşmesi moral olarak da onu bir üst seviyeye taşımış. Eğer maç yarıda kalmamış olsaydı, muhtemelen 85. dakikada sahada olmazdı.

Kemik taraftar

Bir gün önce yarısı turistlik diyebileceğimiz seyirci, dün 30 bin kişilik net bir kemik taraftarın varlığıyla daha etkili bir tribün oluşturdu. Dün Seyrantepe’ye gelenler, üç yıl önce Mecidiyeköy’e gelenlerdi. Hem gündüz maçı olmasıyla hem de bu taraftar yapısıyla eski günlerdeki ruhu yaşamak mümkün oldu.

Ara bize yaradı

Juventus maç öncesi zemin sebebiyle maçı oynamak istemedi. Bu tip durumlarda konsantrasyonu bozulanlar genelde biz oluruz. Ancak bu sefer durum farklı oldu. Onlar problem yaşadılar. Galatasaray ise ayakta kaldı.

4’lü savunmadan 3’lüye

Bir akşam önce Chedjou sağ bek oynuyordu, Eboue öndeydi. Her ne kadar üç stoperi sahada gördüğümüzde, üçlü oynayacağını düşünsek de Galatasaray dörtlü savunmayla oynadı. Dün ise Chedjou, Semih, Gökhan üçlüsü göbekte görev yaptılar. Bu muhtemelen zeminin ağırlığı sebebiyle Tevez’e bir önlemdi ve kesinlikle işe yaradı.

12 Aralık 2013, Perşembe 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Kilit yer: Kanatlar!‘’

Elazığ maçındaki diziliş, savunma probleminin tamiri için yapılan bir hamleydi. Galatasaray’ın kanatları, Juventus karşısında kilit rol oynayacak. Eğer plan işlerse, zorlu sınavın kahramanları Eboue ve Bruma olacak.

Mancini’nin Elazığ maçında 3-1-4-2’yle kurduğu yeni yapı öncelikle savunma güvenliğini sağlayıp kanat oyuncularının daha güvenle çıkmaları için dizayn edilmiş bir oyun. Öncelik savunma güvenliğinde. Juventus’un 3-5-2’si ise hücumu öne çıkartmak için ortaya konmuş bir dizayn. Niyetler birbirinden temelde farklı görünüyor. Torino’nun üvey evladının iki Real maçında 4’lü savunmaya dönüp kimilerine göre 4-1-4-1 kimilerine göre 4-3-3 oynamasından bunu anlamak mümkün. 5 Kasım’da 2-2 berabere biten maçta Ramos ve Marcelo’nun Ronaldo ve Bale’e verdiği hücum desteğini kesmek için böyle bir formasyon değişikliğine gitti Conte. Geçen yılın başından bu yana bu değişikliği sadece geçen yıl oynadıkları Torino derbisinde denediklerini unutmamak lazım. Ne Chelsea ne de Bayern maçlarında bu tip bir değişiklik olmamıştı. Dolayısıyla bu akşam da herhangi bir değişiklik olmayacaktır.

Yanılgı olduğunu düşünmüştüm

Peki ya Galatasaray’da... Baştan şunu söyleyeyim. Mancini’nin Elazığ maçındaki denemesinin ciddi bir yanılgı olduğunu düşündüm maçı izlerken. Yanlış bir teşhisin, savunma probleminin tamiri için bu hamleyi yaptığını. Bunu da yazdım... Ancak hem Juventus analizini bir kez daha gözden geçirip hem de Elazığ maçının temel planına bakınca bu planın yürüyebileceğine karar verdim. Tabii bu planın işleyebilmesi için kanat oyuncularının doğru seçilmesi ve görevlendirmelerin doğru ve uygulanabilir yapılması şart. Bu planın analizini yaparken akıldan çıkarılmaması gereken şu: Bu Terim’in 4-1-3-2’sinin bir fazla defansif oyuncuyla uygulanması.

Mesajın iyi verilmesi lazım

Detaya bakalım: Galatasaray eğer 3’lü oynayacaksa bunun, Bruma ve Eboue gibi iki kanat oyuncusuna ‘Savunma tabii ki işiniz. Ama çıkmaktan ve oyunu iki kanada genişletmekten imtina etmeyin. Sürekli zorlayın ve savunmayı önde yapın, gömülmeyin’ mesajıyla yapılması lazım. Amaç ve dizayn bu olursa sistem işleyebilir. Semih ya da Ceyhun’un göbekte sırasıyla kanat yönüne göre Gökhan Zan ve Chedjou’dan destek aldığı, buna ekstra olarak Melo garantisinin eklendiği bir yapı bu. Bu oyunda Selçuk’un sık sık kendi ceza sahası içinde göründüğü ve oyun boyunun çok uzadığı bir durum ortaya çıkmayabilir.

Yapının önde olması şart

Eğer bu yapılabilirse Drogba sıkça yaptığı sola kaçarak stoperini sürükler, Burak ya da Umut da Sneijder ve Selçuk’un asistinde arkaya koşular yapabilir. Kağıt üzerinde olabilecek akla yatkın bir plan. Elazığ maçında göze çarpan yan etki ise can sıkıcıydı. 2-0’dan sonra oyunun genelinde 5’li çizgi bir savunma göründü. Hemen önlerinde de Yekta... Bu kalabalık yapıyı ceza sahası çizgisi üzerinde kurunca öndeki ekibin kontrol etmesi gereken alan çok uzadı. Bu yapının daha önde olması şart. Eğer Mancini bu yapıyı öne taşıyıp bir libero tayin ederse Juventus’u şaşırtmak mümkün olabilir.

Onlara karşı hiç olmaz

Melo’nun da önden desteklediği bir üç süpürücülü savunma... Asıl işi hücumu desteklemek olan iki kanat... Tercihen Bruma ve Eboue... Oyunun merkezini oluşturacak bir çapa olarak Selçuk. Hücumda pas trafiğini oluşturacak Sneijder... Kenara kaçarak savunmayı dağıtacak Drogba ve arkaya koşularla işi bitirecek Burak veya Umut... Eğer 5’li ve geride kalınırsa mevzu zolaşıyor. Çünkü Selçuk ve Melo alışkanlıkları gereği geriye gömüldüklerinde arkada biriken 7 oyuncunun oyuna girmesi, akına yönlenmesi Elazığ maçında bile çok zor oldu. Juve’ye karşı hiç olmaz. Galatasaray bugün kazanabilir. Bu planla bu mümkün... Ve eğer bu olacaksa maçın kahramanları da muhtemelen 2 kanat olacak. Tercihen Bruma ve Eboue...

10 Aralık 2013, Salı 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Korkunun faydası yok‘’

Rıza Çalımbay’ın planı Fenerbahçe’ye sezonun en kötü sezon maç girişini yaşattı. Önde 4’lü bir ekiple savunmaya yakın durup Volkan’a ‘topu ileri vur’ dediler. Bir iki pasla çıkma denemesi sonrasında vurmaya başladılar. Ama ileride Webo yoktu. Emenike, Sow ve Kuyt’ta da topu indirebilme yetisi. İndiremediler. Rize de baskıyı kurdu.

Sercan ve Kweuke’yle yüzde 100 iki şanstan yararlanamadılar belki ama Cernat harika bir dalışla Volkan’la karşı karşıya kalınca dönen toptan gol çıkıverdi. Bu oyuna Fenerbahçe hiçbir tepki veremedi. Bu net... Oyunu ileride tutacak pivot oyuncu yok. Topu pasla ilerletecek organizasyon da. Bu korkunç kara delikten Fenerbahçe’yi ancak bir şey kurtarabilirdi. O da Rizespor’un geri basması. Tam da öyle oldu. Geri çekildiler. Halbuki Gökhan ve Caner bir orta saha parçası gibi değillerdi. Topu çıkarmak konusunda hiçbir katkıları yoktu.

Rizespor, Fenerbahçe’yi oyuna davet etti. Bu tip bir geri çekilmenin tek gerekçesi doğru ve etkili konratak tercihleridir. Bu onlarda hiç yoktu. Çekildiler. Fenerbahçe’den, daha çok da Emenike’den çekindiler ve kaybettiler.

Kahraman Baroni


Rıza Çalımbay’ın takımının geri çekilişini anlamak da anlatmak da kolay değil. Kağıt üzerinde son derece iyi oyuncuları kendi standartlarının çok altında bırakan hem onların formsuzluğu hem de Rize’nin çok iyi saha yerleşimiydi. Caner ve Gökhan sezonun en kötü oyunlarını oynuyorlardı. Geri çekilme onları diriltmedi. Ama büyük takım sadece duran toplarla bile maç alır. Bunu Baroni sağladı. Akan oyunda en çok top kaybı yapanlardan biri olan Baroni duran oyunda maçı kopardı.

Webo ve Emenike


‘Emenike deplasmanlarda, Webo içeride’ taktiği de olmuyor. Hem Webo olmadığı için pivot olmadığından hem de Emenike stoperlerin kucağında özelliklerini yanıstamadığından... Bu kıskaçtan kurtulduğu anda delici bir trene dönüyor Emenike. Ersun Yanal’ın işi zor, biliyorum. Ama Webo kenarda, Emenike de ortada tek olmuyor.

Yunus Yıldırım kriterleri


Yunus Yıldırım’ın penaltı vermemesi hep tartışılır. Bunun bariz bir kriteri var. Yıldırım net olarak ceza sahası dışındaki tüm tartışmalı sıkıntılı pozisyonları çalıyor. İçeride ise hiçbirini çalmıyor. Bu konuda net ve ülkenin en standartlı hakemi. Ama bu standart futbola uygun değil.

08 Aralık 2013, Pazar 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Yeni plan: 3-1-4-2‘’

Mancini problemin savunmada ya da yenilenlerde olduğunu düşünüyor. Yanılıyor. Sorun atılamayanlarda. Hücum gücünün kullanılamamasında. Dün akşam onun tespit ettiği soruna bir başka çözüm denemesi izledik. 3’lü savunmayı. 3 stoperden Gökhan solda Chedjou sağda çizgiye yakın olduğu dakikalarda bu sistem olabilir izlenimi verse de genelde durum farklı oldu. Maçın ilk yarısında zaman zaman iki stoper çizgiye gittiklerinde Eboue ve Riera’yı taşıdılar. Sorun olmadı. Bunu Yekta’nın Ceyhun’a verdiği desteğin güveniyle yaptılar. Ancak bu böyle gitmedi. Alışkanlık eksikti. Gökhan ve Chedjou göbeğe yaklaşınca iki kanat oyuncusunun gidip gelmesi gereken alan uzadı ve bu oyuncular tarafından doldurulamaz hale geldi. Tüm bu tedbirler öndeki oyuncuları Selçuk da dahil olmak üzere rahatlatacak bir savunma kalabalığı sağlamak içindi kuşkusuz. Rakibin gücü ne olursa olsun pozisyon vermeden de maçı tamamlamayı başarılar. Yani kalede Muslera mı var başkası mı hiç fark edilmedi. Bu kuşkusuz sevinilecek bir şey. Ancak asıl sorun çözülemedi yine.

Sneijder olacaktır


Bu oyun sistemini muhtemelen Sneijder’i düşleyerek sahaya sürdü. Melo, Yekta’nın yerinde olacak. Sneijder Selçuk’un, Selçuk da Melo’nun. Hollandalı’nın hücum gücünden ve Melo’nun savunma bilgisinden yararlanarak işi halledebileceğini düşünüyor. Ama 10 numara ne kadar hazır?

Kanatların işlemesi kolay değil

Juventus karşısında bu kanat oyuncularıyla bu işi yapmak hiç kolay değil. Ama Melo Yekta’nın pozisyonunda ortadaki stopere daha iyi bir destek verip iki kenardaki stoperleri Riera ve Eboue’yi ileri itmek konusunda başarılı olmazlarsa iş zor. Bu tip bir oyunda sorun çıkar.

Drogba kaynak

Eğer bu dizilişle oynanacaksa iş her zamankinden daha fazla Drogba’ya kalacak. Maçtaki tüm pozisyonlarda o veya bu şekilde Drogba vardı. Dün her zamankinden daha fazla hücumun yaratıcısı oldu.

07 Aralık 2013, Cumartesi 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Ne... Umut yedek mi!‘’

Umut dün kimin yerine sahada olsa itiraz edecek kimse bulunmazdı. Drogba dahil... Zaten ikinci yarıda oyuna girişinin yaptığı değişiklil açık. İlk yarıda Eboue’nin aldığı ama hakemin vermediği penaltı dışında hiç bir üretim olmadı. İkinci yarıda Umut’un girişiyle Galatasaray hücum alanı Kasımpaşa için fazla geniş, savunulması gereken alan çok büyük oldu. Melo’nun ilk ayrıda 5 kez yaptığı gibi Umut ikinci yarının başında çok müsait poziyonda kaymasa varlığı sadece sistemi rahatlamanın dışında önem arzedecekti. Ya da oyunun sonlarında Burak’a indirdiği kafa pasını Burak bomboş pozisyonda doğru vursa...

Mancini’yi tartışmak olanaksız

Mancini’nin teknik direktörlüğünü tartışmak olanaksız. Dengeli bir üst düzey yönetici o. Umut performansını veren bir oyuncu unutuluyorsa bu teknik direktörlükle alakalı değil. Fazla dengeli oluşundan. İsimler performansların bu kadar önüne geçemez. Bu olmamalı.

İlk yarıdaki defansif çöküntüden Kasımpaşa’nın maçı kopartacak bir skora ulaşamayışı hem onların kötü pas tercihlerinde hem Galatasaray’ın şansında. Hücum dörtlüsünün en iyisi bile her seferinde en kötü seçeneğe pas verdi ya da topu ezdi. Ancak ikinci yarıda Drogba ayarında bir oyuncunun kaçırdığı iki net pzosiyon da şanssızlık. Hem de o asistleri Semih ve Sabri yapıyorsa takım gerçekten istiyorsa...
Bu sonuç Galatasaray için kötü ama ikinci yarıdaki oyun Juventus maçından önce takımı ayakta tutacak bir özgüven doğurabilir...

Son olarak, iki haftadır bu kadar kayan bu zemine bir çare bulmak lazım.

02 Aralık 2013, Pazartesi 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Ersun Yanal geç kalınca...‘’

Maçın başında Emenike’nin Atiba’yı sırtına alıp Tolga’yla karşı karşıyada yaptığı vuruş sadece maçın ilk net pozisyonu değil. Bu pozisyon fazlasıyla önemli. Çünkü sadece bir adım az atsa penaltı ve kırmızı kartla takımını avantajlı pozisyona getirecek. Ama Emenike sportif açıdan övgüye değer bir karar veriyor. Hatta düşünmeden, sadece gole kilitlenerek, oyunda ve ayakta kalarak sonuna kadar gitmek istiyor. Teknik direktörü olsam kötü bir karar verdiğini düşünürüm. Ama adil oyun açısında övgüye değerdir.

Bu düşünmeden yapılan hamleler bazen bambaşka sonuçlar da veriyor tabii. Raul’un gördüğü kırmızı kart her açıdan acıklı. Rakibinin baldırına böyle acımasızca basmak neden? Tehlike bölgesinden bu kadar uzakta bu kadar düşüncesizce davranabilmek. İşte böyle kritik iki anda değişti oyunun kaderi.

Ersun Yanal değişiklik yapmadan orta sahayı Kuyt’ın da yardımıyla Alper’e emanet etti. Golü bulunca da hamleyi geciktirdi. Devreyi bekledi belki. Yokuş aşağı bu hamlesizlikle gitti.

Gökhan’ın hatası ve sonrası

Olcay’ın attığı gol Fenerbahçe’ye nasıl gol atarsınız sorusunun harika bir cevabı orta sahadan hızla ve pasla sola açılan top. Olcay topa hakim oluyor büyük bir soğukkanlılıkkla sola çekiyor. Gökhan o seviyedeki bir oyuncu için hiç yapılmayacak bir işe imza atıyor. Ayakta kalıp rakibinin karşısında dikileceğine kayıp, boşaltıyor alanı. Olmayacak bir hata ve Olcay’dan ustalık.

2-1’den sonra olan ise Fenerbahçe orta sahasının sadece Alper’e kalışı sonrası devre bitene kadar iki stoperin Olcay ve Gökhan’la kalışı sonrası Almeida’nı sürekli boşta kalışı. 2-1’den sonra hemen 4-4-1 ya da 4-3-2’ye dönüp eksik kalışı avantaja bile çevirebilirdi Yanal. Beklemesi hata oldu. Orta saha savunma arasını rakibine teslim etti. Fernandes ve Oğuzhan kendisini gösterebildi. Devre bittiğinde normal yorum, farkın artabileceği olurdu.

İkinci yarıda diriliş

Yanal ikinci yarıya Emenike dahil herkesi oyunun kaynağına baskı yapmakla görevlendirdi. Alanı Beşiktaş için dar kıldılar. Fernandes dışında oyunu açacak oyuncu bulunamadı. Fenerbahçe beraberliği bulduğu 83’e kadar pozisyon vermeden ve sürekli bularak oyunu götürdü. Burada Caner, Alper ve Kuyt’ın harika bir şekilde alan daraltışını tebrik etmek lazım. Müthiş bir presle rakibi durdurdular.

Oğuzhan bir ‘galip’ mi?

Fenerbahçe’nin bu baskı oyununda Fernandes’in yalnız kalışı, ilk yarıda çok iyi bir asist Oğuzhan’ın onu yalnız bırakışı oyuncu özelliğiyle açıklanabilir. Ancak 85’den sonra bulduğu iki gol pozisyonunda ayakta kalamayışı, soğukkanlı şutlar bulamayışı ve kritik anlardaki pasa kayıplarıyla kaptırdığı toplar bir şeyle anlatıyor. Oğuzhan bu kadro yapısı içinde vasat olamaz. Böyle bir şansı yok. Bu tip bir maçta ‘winner/galip’ oyuncu karakteri koyması
lazım ortaya. Oğuzhan yeteneğiyle göz kamaştırıyor. Ama şampiyon takımın yıldızı olacaksa fazlası lazım.

Çakır’ın kararları

Raul’un pozisyonuna bahane bulunmaz. Net kırmızı kart. Necip’in ikinci sarı kartı ise karşılıklı çekmede faul dahi değil. Pektemek’in elle oynayışı tartışmasız penaltı. Tolga - Kuyt çarpışma tarzına Türkiye’de her zaman faul veriliyor. O yüzden bir şey söylenemez. Ama bu yorum genel olarak yanlış. Altı pas dışında tamamen topla ilgili iki oyuncunun yükselişi, Tolga’nın topa yetişme şansı da yok gibi görünüyor. Karara itirazım yok. Ama Türkiye’deki bu yorum genel olarak gözden geçirilmeli.

Mehmet Demirkol

01 Aralık 2013, Pazar 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Standar farkı!‘’

Ronaldo bir takım. Yani Real’le oynadığınızda aslında 2 takımla oynuyorsunuz. Hatta Ronaldo diğer takımı kendi seviyesine çekiyor, yükseltiyor. Galatasaray onun yokluğunda 2 takımdan biriyle oynadı. O takım da birçok genç postansiyel oyuncuyla sahadaydı. Ramos erken bir kırmızı kart gördü. Real Madrid 10 kişi kaldı. Galatasaray rakip alana yerleşti, topa da sahip oldu. Ancak kafi gelmiyor. Real’in oyun hızı ve pozisyon bilgi ve taktik disiplini maçı alabiliyor.

Mevzu bilgi...

Bu toplam bilginin doğurduğu sonuca bakın: Arbeloa’yı bilen bilir. Bu seviyede bir gol, bir asist yapabilir mi? Yapıyor işte... Böyle bir standart karşımızdaki. Konu bazen sadece bundan ibaret oluyor. Galatasaray’da bu seviyeyi zorlayacak çok oyuncu var. Ama maalesef yaklaşamayan da çok. Dany, Amrabat, Bruma. Bunların çoğunun yabancı oluşu da garip. Mevzu bilgi... Ve onu kullanabilmek...

Çarpıcı bir örnek

İyi bir örnek vereyim. Umut Bulut özel bir oyuncu. Dün de özel bir görevi çok iyi yaptı. Illaremendi ve Casemiro’nun oyun kurmasına müthiş bir defansif performansla engel oldu. Bunun üzerine ilk yarıda rakibin en tecrübeli oyuncusunu attırıp defansını salladı. Bu da yemedi iki kez arkaya koşuyla kaçıp golü de attı. Onun rolü, katkısı özel ve çok yönlüydü.

Umut yıkılmıyor

Ancak bu kadar da değil. Normalde Madrid deplasmanında yıpratıcı bir serbest vuruş golüyle geri düşmüşseniz bir moral düşüşü olur. Onda olmuyor. Torino’da 86’da dahi olmamıştı. Dün de olmadı. O yıkılmıyor. Yere düşmüşken kalkar kalkmaz yumruğu vuruyor. Beğenmeyenler ayıp ediyor... Beğendikleriyle de...

28 Kasım 2013, Perşembe 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Kavganın sebebi Topal‘’

Önemli haberdir. İtiraz edecek bir şey yok. Tabii her olayda olduğu gibi değişik açılardan bakmak gerekir. Bunu yapabilirseniz konuyu çözmek, magazinin dışına çıkabilmek mümkün olur. Bir iş yerinde çalışıyorsanız kavga olur. Yetenekli, egolu adamların arasındaysanız daha muhtemeldir. Zengin, şöhretli ve genç insanların içindeyseniz mutlaka olur. Ama küfür olmaz diyor olabilirsiniz. Haklısınız ama hemen hiçbir işte nabız 180-90 arasında gidip gelmiyor sürekli. Bu kadar adrenalinin basıldığı her işte durum budur. Geçen hafta soyunma odasında Galatasaraylı oyuncular arasında olup biten de bu çerçevededir ve normaldir.

Ön stoper garantisi

Daha bir çok farklı açıdan bakabilirsiniz ve tüm bunlar önemlidir. Ama işin merkezinde bu yok. Ve Fenerbahçe’yi aslında ilgilendiren de sebeptir. Sebep de sadece tekniktir. Bu sebep Mehmet Topal’ın ‘örümcek’ rolüdür. Ön stoper performansından mahrum oluşları. Sinirleri bundan gerildi pazar akşamı. Mehmet Topal’la Fenerbahçe fiili olarak 3’lü savunmayla oynuyor. Alves ve Egemen’in arasında sürekli bir ön stoper garantisi var. Geçen hafta Drogba’nın oyundan silinişinde onun bu performansının hangi seviyeye ulaştığını görmemek olanaksız. O hem orta saha oyuncuları için bir garanti, hem Caner ve Gökhan’ın arkasını toplayıp hücuma çıkışlarında bir garanti. Hem de stoperlere nerdeyse adam adama markaj yapabilme rahatlığı veriyor. İspanya sonrası geldiği nokta olağanüstü. Önemi çok büyük. En az Webo’nun ilerideki pivot oyunu kadar. Tam bir çapayla karşı karşıyayız. Herkesin ipini bağladığı adam o.

Emre’yi oynatmak deneme

Ersun Yanal’ın muhtemelen sakatlığından dolayı Mehmet Topal’ı tribüne yollaması Beşiktaş maçı öncesi anlaşılabilir. Yerine Emre’yi oynatması ise bir denemedir. Bu da anlaşılır. Çünkü Emre çıplak gözle görülebilecek kadar fit. Kilo vermiş, dayanıklılığı belirgin ölçülerde artmış. Oyunun çok daha fazla içinde. Geçen hafta Selçuk İnan’dan söktüğü topla gelen akında Fenerbahçe ikinci yarıda gol bulabildiyse bu bir şeyler anlatır. Dolayısıyla Yanal haklıdır. Onun varlığıyla Yanal’ın aradığı arkada ayağı çok daha iyi bir oyuncuyla orta sahada topa sahip olmak. Rakip hızlı akın yapıyor... Oraya baraj örmektense topa sürekli sahip olmak tercih edilebilir. Nitekim maçın ilk 15 dakikasında Fenerbahçe 5-6 kişiyle ceza sahası içinde net poziyonlar yakalayabildi. Bunu yapabilmesinin nedeni de akın sürekliliği Alper ve Emre’yle önde top kaptı, hızla oyuna soktu. Dönenleri aldı, yeniden akına çevirdi.

Gezegensiz uydular

Yanal’ın istediği de buydu. Ancak bu tip bir oyunda rakip o barajı aştığı ilk an stoperler hızlı hücumcularla başbaşa kalmaya başladılar ve otomatik olarak kendilerini geri attılar. Ardından zorlamaya bağlı olmayan top kayıpları geldi doğal olarak ve takımın boyu iyice uzadı. İşte bu olunca Emre’nin, Topal’ın görevini yapması olanak dışı. Bunun doğal sonucu iki savunma kanadının hücuma katılırken tedirgin oluşu. Çıktıklarında savunmayı kızdırdılar, etkin çıkamadıkları için hücum eksildi. Üstüne Yanal’ın doğru ama yanlış hamlesi geldi. Selçuk belki 1 saat önce oyuna girebilir. Dolayısıyla o hamle doğru ama geç. Fakat çıkan Webo olunca bu kez ilerideki çapa eksildi. Onun eksikliği ileride ipinizi bağlayacağınız adamın yokluğu demek. Böyle olunca Fenerbahçe orta sahası ve savunma kanatları gezegensiz uydulara döndüler hücumda. Bu hep böyle oluyor.

İleride top tutamayınca daha önce son dakikalarda hep baskı kurarak kazanan ve asla şansla açıklanmayacak galibiyetler alan Fenerbahçe, Diarra şansı ve Emenike’nin akıllara ziyan olağanüstü asistiyle kazandı. Ama o baskıyı kuramadı. Ve işte tam da bu sebeplerden Caner hem de eskiden olduğu gibi hücuma destek vermediği bir maçta savunmaya gelmemekle suçlanabildi Alves tarafından. Halbuki sebep Örümcek’ti.

26 Kasım 2013, Salı 01:30
YAZININ DEVAMI