Arama

Popüler aramalar

‘’Müthiş reaksiyon‘’

Fenerbahçe geçen hafta Karabük maçından daha iyi başlamadı maça. Fark rakipti. Kayserispor Karabük’ün planını kullandı ama o kadar iyi uygulayamadı. Önde yerleşip Caner’i oyuna sokmadılar. Orta sahayı özellikle de Topal’ı zorladılar. Savunma yönü çok iyiydi. Ancak hücum planını uygulayamadılar. Fenerbahçe’yi durdurdular ama 1-1 yakaladıkları ana kadar hücumu yapamadılar.

Ersun Yanal takımının sadece Baroni’nin uzak şutlarıyla geçen denk oyun bölümünde bir X planı üretemedi ama oyuncular bu kez reaksiyon verdi... Hem de ne reaksiyon. Gökhan ve Kuyt’ın ateşlediği fitilin ardından müthiş bir cesaretle denediler. Geçen hafta ikinci yarıda hiç çekmemişlerdi. Bu kez her fırsatta deneyip rakibi geri ittiler. Ve ortaya harika şutlar çıktı. Öyle ki Baroni’nin penaltı golünün bile haftanın golü sıralamasına girebileceğini söyleyebiliriz. Emenike’nin, Caner’in, Sow’un golleri ve buna yol açan oyun olağanüstüydü.

X planı sorunu


Aslında sezon başından buyana olup biten oldu maçın başında. Geçen hafta salı günü yazdığım analiz yazısında ne yazdıysam tekrarlamam lazım bugün. Emenike stoperlerin arasında sırtı dönük oyunda potansiyelinin yarısını bile ortaya koyamıyor. Ne zaman sağa kaçıyor, önünü dönebiliyor tren gibi geçiyor rakibini. Ya da attığı olağanüstü golde olduğu gibi bir karambolde nefes alabiliyor. Yani ortada olduğunda özelliklerini kullanamadığı gibi verilen görevi de yapamıyor. Webo ortada olsa bu işi yapabilecek ve Emenike kanatta işleyecek. Bunlar olmayınca Fenerbahçe’nin topu ileride tutabilme işi de zorlaşıyor.Buna bağlı olarak savunma güvenli olarak çıkamıyor. (Halbuki evsahibinin en büyük silahı, belki ligin ilk yarısının en iyi oyuncusu Caner’in hep önde olması lazım.)

Ve buna bağlı olarak da oyunun boyu uzuyor. Akın sürekliliği sağlanamıyor. Yani bir taş yerinden oynayınca duvar sallanıyor.

Bu sahada olup biterken Ersun Yanal maç içi bir esnek plan üretemiyor. 1-1’e kadar duruyor takım. Geçen hafta olduğu gibi. Ersun Yanal’ın olağanüstü bir ilk yarı performansıyla 41 puan topladı. Övgüyü hak ediyor. Ancak bu gerçek de öylece duruyor.

Sürpriz yumurta

Büyük takım oyuncusunun bir güvenilirlik aralığının olması gerekir. En kötüsü 10 üzerinden 6’ysa en iyisinin 9 gibi. Bir oyuncudan ne alacağınızı üç aşağı beş yukarı bilmelisiniz. Baroni’de bu yok. Bir maç 9, 5 maç 3 puanlık oynuyor. Fenerbahçeli bir oyuncunun böyle bir standardı olamaz. Bu özelliği ile Baroni misal Kadlec’ten daha zararlı teknik adam için. Kadlec’ten hep 3, 4 ya da 5 alacağını biliyor Yanal, oynatmıyor. Baroni ise bomba. Hatta standartsızlığı maçın içinde dahi var. En basit pası atamayıp gollük akını öldürüyor, ya da rakibi geçen hafta Karabük’te olduğu gibi rakibi pozisyona sokuyor. Ancak 5 dakika sonra da Bazuka gibi vuruyor. Böyle olmaz. Baroni tam sürpriz yumurta. Ne zaman ne çıkacağı hiç belli olmuyor.

Caner fenomeni

Ligin ilk yarısının bence en iyisi Caner. Bir sol bekin bir takımın kaderinde bu kadar önemli bir rol oynaması az görülür bir durum. Caner şahane bir sol bek. Ve fakat takım ileride olduğunda. Dün belki de sezonun en güzel golünü atarken savunmada da en çok hata yapanların başında geliyordu. Takımın ileri gitmesinde ve oradaki performansında ayakata alkışlanacak adam o. Ama savunmada bu oyunda dün aksadı.

30 Aralık 2013, Pazartesi 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’En rahat maç‘’

Hikmet Karaman’ın maç öncesinde Galatasaray’ı çözdüğüne yönelik açıklamasını kabul edersek dünkü ilk yarı performansından sonra Erciyes’i pek çözemediğini kabul etmek zorunda kalırız. Asla zor duruma düşmeden sezonun en rahat oyununu oynadılar. Her ne kadar ofsayt olsa da Melo’nun Muslera’da gelen uzun topa etrafında kimse olmadan vurduğu kafayla attığı 3. golden 3 dakika önce, benzer bir uzun vuruşta Drogba’nın kaleciyle karşı karşıya kalıp şutu çekişini unutmamak lazım. Henüz maçın ilk dakikasına Melo’nun ortasında Cem Can’ın kötü pozisyon almasıyla Sneijder’in buluştuğu top herhalde Sneijder’in olmak isteyeceği en ideal durumdur. Harika vuruşuna şapka çıkartmak lazım. Karaman’ın Sneijder analizine ne yapmak lazım? Onu bilmiyorum. Karaman’ın İbricic’i sağda, Yasin’i solda, Vleminckx’i göbekte hücum üçlüsü olarak kullanışını Galatasaray çok iyi değerlendirdi. Hakan’ın hem savunmada hiç açık vermeyip hem de hücumda net gol poziyonuna girecek kadar etkili olduğu bir devreyi uzun zamandır yaşamamıştık.

45-60 arası farklı

Karaman ikinci yarıda Galatasaray’ın en iyi olduğu yerden uzaklaştırma planı doğru. Fazlı’nın yerine Mandjek’i alıp Turgay’ı hücuma yollayışı da. Ama asıl önemlisi İbricic’in santrfor arkasına geçişi. Ancak bu doğru plan da yetmeyebilirdi. Eğer Galatasaray kontrol oyununu becerip hızlı bir şekilde rakip kaleye inebilseydi. Bruma-Sabri ikilisinin kanadını iyi kullanarak skora değilse de oyuna ortak oldu Erciyes. Golü bulduktan sonra yine Drogba’nın merkezi olduğu hücum oyununa döndüler ve Erciyes için oyunu bitirdiler.

Burak ancak bırakınca

Burak Yılmaz’ın ilk yarıda attığı kafa golü en iyi kafacıların atabileceği bir gol. Bruma’nın güzel ortasını manalı kılan bir öndirek kafası. Bu 10. gol onu çoğunun gözünde en iyi ya da takım için ideal yapmayacak. Takımının gollerinin 3’te birinden fazlasını atmasına rağmen. Ama bunu o da biliyor. Çünkü kariyeri boyunca hiç öyle düşünülmeyecek hakkında. Onu ancak futbolu bıraktıktan sonra sitayişle anıp özleyecekler. Kariyeri ise her maçta kendisini yeniden ispat etmekle geçecek.

Meyve sineği gibi

Drogba’nın çevresinde meyve sineği gibi dolaşmak lazım. Bunu yapan mutlak pozisyona girer. Sürekli topu alıyor, en iyi, en hızlı ve uygun şekilde topu servis ediyor Drogba. Onun çevrsinde sürekli dolaşarak dahi yüksek bir kariyer yapabilirsiniz. Yeter ki dalma. Çünkü o hiç dalmıyor. Hep oyunun içinde.

Mehmet Demirkol

29 Aralık 2013, Pazar 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Yanal'ın başarı yolu‘’

Ersun Yanal zor bir iş başardı. Fizik oyuna çok da yatkın olmayan bir takıma sezon başında ani bir manevrayla başka bir oyun oynatmaya başladı. Bu en büyük başarısı. Büyük bir esneklik gösterisi. Bunu yaparken handikapları vardı:

1- Öndeki 3’lüden yedekliği dert etmeyecek yegane oyuncu en çok ihtiyaç duyduğu pivot, Webo’ydu.
2- Kuyt’ın mücadeleciliği bu orta saha yapısında elzemdi. Ancak tıpkı Alper gibi teknik açıdan çok yetersiz olması onu etkiledi. Kuyt kariyeri boyunca ceza sahası içinde yılmaz bir avcı olduğu için sivrildi. Bunu unutmamak lazım. Kaleye bu kadar uzakken zaman zaman sorun oldu. Ne zaman Fenerbahçe rakip ceza sahasına çöreklendi, Kuyt ortaya çıktı.
3- Orta sahada topla ve pasla ilerleyecek oyuncu eksikliğini (Emre ve Holmen dışında yok) yaşadı. Bu anlamda güvenilir bir oyuncu bulamadı. Baroni bu anlamda güvenilir değil. Belli ki hoca Salih için de iyi düşünmüyor. Holmen ise tamamen fotoğrafın dışında...
Ancak Yanal tüm bu sıkıntıları başka bir yöntemle aşmayı bildi. Caner ve Gökhan’ı orta sahanın lokomotifleri yaptı. Hatta Caner ilk yarının belki de en iyi oyuncusu. Onu bu role ve bu performansı gösterebileceğine ikna edebilmesi az görülür bir teknik adam başarısıdır. Yanal bu plan ve uygulamalarıyla ilk yarının en iyisidir.

Salih gitsin mi?

Kuyt’ın önemini anlamak da anlatmak da kolay değil. Ancak Karabük maçında belki de kariyerinin en kayıp oyunlarından birini oynadığı da açık. Bazen istatistiğin anlatamadığı kötü oyunlar vardır. Bu tip bir tökezlemede Kuyt’ı sahada tutmak ona haksızlık. O artık yaşlı oyuncu statüsünde ve ona saha içinde bu duyguyu yaşatmamak lazım. Öte yandan bu tip bir kötü oyuna Baroni de eşlik ederken Salih’in hiç düşünülmemesi sadece bir tercih anlatmaz. Kuyt ve Baroni’nin önceki günkü oyunlarında dahi Fenerbahçe orta sahada bir pas istasyonu ararken Salih oyuna giremiyorsa bu, ‘Salih bu takımın oyuncusu değil’ demektir.
Her zaman formanın verilmeyeceğini oyuncu tarafından alınacağını düşündüm. Eğer pazar günü dahi formayı alamıyorsa Salih bu değerde değil demek ki... Ama bir soru da sormak lazım: Bizim geçen sene seyrettiğimiz yıldız adayı yetenek bu adam değil mi Ersun Hocam?

Psikolojik zafer

Yanal’ın bir başka başarısı ise rakip teknik adam ve oyuncuları Fenerbahçe’yle başa çıkamayacaklarına inandırması. Beşiktaş maçından sonra Biliç’in yaptığı ‘Fenerbahçe’nin muazzam bir fizik gücü var’ itirafı, bilimsel verilerden çok psikolojik bir altyapı taşıyor. Yanal, ‘Bizimle baş etmek isteyen bizim kadar koşmalı’ diyor ve buna herkesi ikna ediyor. Halbuki durumun öyle olmadığı Karabük maçında ortaya çıktı. Fenerbahçe sadece pas oyununda paralize oldu ve yeni plan üretemedi. Yanal buna yeni bir plan üretmek zorunda.

Hep santrfor hamleleri
Yanal’ın tüm bu durumu ve Karbük maçında yaşanan sıkışmayı çözecek başka bir plana ihtiyacı var. Oyun sıkışınca rakibi ceza sahası içine dönmeye ikna eden hamlesi pazar günü yetmedi. Yanal ne yapıyor? Gole yakın değişik özellikli, korkutucu 4 golcüyü sahaya sürüyor. Ve rakibe şunu düşündürtüyor: Bunlar 2 pozisyon bulsa birini atar. Kapanalım. Fenerbahçe 1 kişi eksik olduğu maçta dahi rakibine böyle düşündürttü. Ve sezon boyunca bu düşünceyi destekleyecek kanıt üretti. Son dakika golleri hep korkutucudur.

Maç içi analiz ve hamleler

Bu kadar başarılı bir planın Karabük maçında da uygulanması normal. İkinci yarıda çok kötü oynayan Alper’i çıkarıp Webo’yu almak da... Ancak Karabük pas oyunundan vazgeçmeyince sistem çöktü. Burada Yanal’ın sezon boyunca gösterdiği esnekliğin maç içinde aynı seviyede olmadığını gördük. Fenerbahçe ne topu Webo’ya atıp önde basabildi, ne de topla çıkan rakibini durdurup pas oyunu kurabildi. Yanal hemen orta sahayı kuvvetlendirebilirdi. Çünkü Karabük, Caner ve Gökhan’ı sürekli geri ittiği için orta sahada pas istasyonu bulamıyordu. Yapmadı, bekledi. Bu tabloda Fenerbahçe’ye bir alternatif plan şart. Yanal bunun analizini yapacaktır.

Alves tribünde olmalı

Cezalı olan oyuncuya evine gitme ödülü verilmez. Eğer Alves hafta sonu tribünde olmazsa evine gidemeyen ve çalışmak zorunda olan oyunculara ayıp edilmiş olur. Portekizli bu Noel’i İstanbul’da geçirmeli.

24 Aralık 2013, Salı 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Sneijder böyle istedi‘’

İlk yarıda Trabzonspor’un daralttığı alanı kenarlardan açamayınca Sneijder’in vizyonu devreye girdi. Kalabalık Trabzonspor orta sahası içinde çok iyi çıktı. Kayboldu ve gereken zamanlarda oyuna fişek gibi girdi. Girilen hemen her poziyonda o vardı. Riera ve Sabri’nin ilk yarıda oynadıkları oyunla Trabzonspor’un 6’lı savunmasını gevşetmek olanaksızdı. Sneijder bunu göbekten çözmeye çalıştı.

İki olağanüstü şut çıkardı. Onur’un ancak kahramanlaşarak kurtarabileceği. Öyle de oldu.

İlk goldeki girişi Drogba’yı görüşü, sonra yaptığı koşu ise derslik.

Ona bu seviyede cevap verebilen yegane adam Olcan’dı. Onun şanssızlığı Zokora, Colman ve Aykut gibi hücumu hiç düşünmeyen adamlarla oynamak zorunda olması. Trabzonspor’un bu kadar el freniyle bu durumla mücadele edebilmesi çok zordu.

Yapamadılar zaten. Kalite kazandı.

Onur 1 numara

Sneijder’in 39’da yaptığı olağanüstü vuruşu çıkarmak zirve kalecilerin işi. Sonra Drogba’nın ikinci yarıda vurduğu çapraz şut da öyle. Onur, Volkan Demirel’in çok iyi oynadığı bir haftada bile fark yarattı. O sadece büyük kalecilerde bulunan mükemmel bir kombinasyona sahip. Fizik, teknik, soğukkanlılık. Her şey var. Hata yapmıyor mu? Ancak Buffon ya da Casillas kadar.
O artık 1 numara... Yediği golü bile aslında kurtaran bir adamdan bahsediyoruz.

Selçuk’u yuhalamak

Galatasaray’ın bu yıl çektiği zorlukların önemli bir kısmı Hamit’in yokluğundan. O en çok ıslıklanan, yuhalananlardandı biliyorsunuz. şimdi sıra Selçuk’a geldi. Selçuk iyi değil. Yani en iyi durumunda değil. Ama bu haliyele bile ülkenin en iyilerinden. Peki neden eskisi gibi değil? Dün soldaydı. Geçen maç sağda, sonra savunma önünde... Bu kadarla kalmıyor. Aynı maç içerisinde üç pozisyon değiştiriyor. Bir oyuncu ya jokerdir ya değil. Selçuk bir joker değil. Ama öyleymiş gibi davranılıyor. O da elinden geleni yapıyor. Kaleye bu kadar uzakken bir asist de fena değil.

23 Aralık 2013, Pazartesi 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Enerjileri yetti‘’

Beşiktaş haftalardır çok iyi başlayıp golü bulduğu maçlarda oyunu rakibine verip kalesinde gol görüyor. Dün çok eksik de değil, tamamen yeni bir hücum ekibiyle oynasalar da bu hataya düşmediler. Holosko sağda, Uğur solda, Olcay santrfor arkasında ve Mustafa Pektemek’le hareketliydiler. Belki yüksek becerili değil ama çabalı. Oyunu kurma işi ise Veli-Necip ikilisindeydi. Başta zorlandılar ama rakibin de düşük kalitesiyle oyunu bırakmadılar. Golü bulduktan sonra biraz sendeleseler de oyunu rakibe hiç vermediler.

Okan hoca denemedi


Özellikle de Deniz Yılmaz sakatlanıp çıktıktan sonra rakip kaleye inmeyi başardılar. Çok top kaybetmelerine rağmen, Elazığ’ın her şartta ayağa pasla çıkma fikri onların baskılarını manalı kıldı. Akın sürekliliği sağlandı. Beşiktaş tarzı bir pres oyununa ara sıra uzun oynamak gerekliliği ondan istediğini alan hemen her takım tarafından sergilendi ama Okan hoca bunu denemedi. Beşiktaş için çok zayıf bir oyunu, ekibi ve planı vardı Elazığspor’un. İkinci yarıda Holosko devreye girince iş tamamen çözüldü.

Uğur en iyisi


Maçın ilk yarısında Beşiktaş’ın ve sahanın en iyisi Uğur Boral’dı. Basit oynayarak ne kadar etkili olunabileceğini gösterdi. İlk yarıda yaratılan hemen her pozisyonda onun payı var. Golde attığı falsolu kornerde son derece başarılıydı. Bu kadar ara verdikten sonra bu kadar etkili oynamak tecrübe ve kendini tanımakla oluyor.Çıkması da çıkışı da hatalı

Zülküf’ün ilk golde kaleyi terkedip çıkma kararı yanlış. Altı pasın oldukça dışına, dışa doğru falso alarak gelen yüksek bir topun düşeceği yeri hesaplayamazsanız alamazsınız. Yani çıkma kararı doğru değil. Aynı zamanda çıkış tarzı da çok yanlış.

Olacaklar mı?


Çabalarına söyleyecek hiçbir şey yok. Çalışkanlar, uğraşıyorlar. Ama gelişmek bir yana geriliyorlar. Necip ve Mustafa Pektemek Beşiktaş’ta oynadıkları ilk maçın gerisindeler. Mustafa 63 maçta 11 gol atabilmiş. Açık söyleyeyim çok umutlu olduğum bu genç adamın bu kadar gol atmış olabilmesine şaşırdım. Bu sene hiç atamadığından belki. Ama ilerleme kaydedemiyor bu kesin. Dün iki golde de var. İkinci golde asist yapıyor dördüncüde ise Bilica’ya bunu yaptırıyor. Bu çabasının ödülü, ama fazlası lazım. Bunları santrfor yapmalı.

22 Aralık 2013, Pazar 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’İmajı ve gerçek farklı‘’

Evet Chelsea’den 6 puan alan Basel Steau ve Schalke’den sadece 2 puan alabildi ve bu Londralılar’ı açmak için bir anahtarın var olduğunu gösterir. Ancak Chelsea’nin de Schalke’yi her iki maçta 3-0 yendiğini unutmamak gerekir.
Chelsea en iyilerden değil. Ancak imajı gerçek gücünden çok daha kötü. Chelsea liderin sadece 2 puan gerisinde lig 3.’sü. Ciddi bir garanti golcü sorunu yaşıyorlar. Ve evet çok gol yiyorlar. Ancak bu da İngiltere standartlarında. Lider Arsenal’den 1 fazla, City ve Liverpool’la aynı.
Chelsea’yi Basel maçlarını 90 dakika seyrettikten sonra şu şekilde değerlendirmek mümkün.
Ciddi bir duran top karşılama sorunları var. Altı pas civarına atılan serbest vuruş ve kornerlerde sıklıkla pozisyon veriyorlar. Bir İngiltere alışkanlığından olsa gerek Cech hep çizgide kalıyor. Doğru ön direk organizasyonalarıyla pzoiyon ve gol bulmak çok zor olmaz. Burada Drogba büyük silah olacak.
Seyircinin onu çok sıcak karşılayacak olması da tansiyonu düşürür. Muhtemelen sahada en sevdikleri adam Galatasaray forması giyiyor olacak.
Basel karşısında çabuk akın yönünü değiştirdikleri kontra toplarda da sorun yaşadılar. Savunma bir tarafa yüklendiğinde ters kanatta adam kaybediyor.
Galatasaray eğer kanat sorununu çözebilirse rakibe ciddi sorun yaşatır. Ancak Sarı-Kırmızılılar’ın halihazırdaki en net, belirgin sorunu da bu. Eğer iki yönlü bir sol bek alınacaksa bundan daha uyugun bir zaman olamaz. Eğer bulduysanız hemen alın...
En büyük avantaj ise iç sahada 1-0 öne geçtikten sonra 1-2 yenik duruma düşmeleri sürecinde yaşandı. Mourinho’nun sıklıkla altını çizdiği garanti golcü sorunu başlarını ağrıttı. Bu seviyede yapılamyacak hücum hamlıklarına imza atarak çok poziyon harcadılar. Ligde ilk dörtteki takımlar arasında en aza gol atan olamaları bu açıdan sürpriz değil.
Ligde attıkları gollerin sadece 8’ini santrforların atmış olması da bu durumu gözler önüne seriyor. En fazla atanın ise 3 golü var. Öte yandan gol yükünü çeken bir orta sahanın varlığı ise can sıkıcı. Hemen her oyuncuyla bunu sağlıyorlar.

Sadece Drogba yetmez

Galatasaray’ın önümüzdeki iki ayda öncelikle kanat hücumu konusunda ciddi bir ilerleme sağlaması şart sadece göbekten ve Drogba üzerinden işi halletmek kolay değil. Real Madrid’den kötü Juventus’tan iyi bir rakip var karşısında.
Eğer geniş alanda saldırmak mümkün olursa, Galatasaray bunu yapabilirse tur imkansız değil.
Duran topları iyi kullanıp direkt 6 pası gören sert ortalar sonuç getirir. Üzerinde israrla durmak gerekir.
Real gibi yüksek oranla gol bulabilen bir rakip yok. Bu iyi ama çok
iyi ve geniş alanda hücum edebilen dinamik bir orta saha var. Melo Selçuk ve Sneijder’in %80 form yakalaması zaruri.
Elde Basel anahtarı var. Ve bu geçen sene Real karşısındaki Dortmund anahtarından çok daha kolay ulaşılabilecek bir yerde duruyor.
En kötü kura değil, ama en iyisi de değil...

17 Aralık 2013, Salı 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Drogba ve diğerleri‘’

Maçın başında Hakan Balta’nın sol kanadı kullanımı Galatasaray’da Mancini’nin beklediği, istediği oyunun temel planıydı. 3’lü savunmanın temel nedeni bu zaten. Önde hücum kanadı bulamadığı için, savunma kanatlarını hücuma katmak... Nasıl olsa stoperler bek işlerini de yapabilir. Melo göbekte içeri girerek bu üçlüye yardım edebilir. 5’te Hakan’ın bindirmesinde Sneijder karşı karşıya kaldığı golü atabilse, bu diziliş erkenden taçlanacaktı. Ancak o kaçırdı, hemen ardından da Alkaralar’ın golü geldi. Tam da beklenen açıktan. Savunma 3’lüsü, sollarına gelen topta Stancu’yu kimin kontrol edeceğine karar veremeyince, Rumen oyuncu güzel bir çapraz vuruşla golü attı. Sert zemin de Muslera’yı yanılttı diyebiliriz... Hemen öncesinde Snijder’in iyi bir vuruş yapamamasına etkisi gibi...

Bu gol Galatasaray’ın 3-1-4-2’sinin kanatlarını tedirgin etti. Eboue ve Hakan’ın hücum katılımları azaldı. Melo da stoperlere çok yakın kalıp, hücumu enine açamayınca, göbekte herkes markajda kaldı.
Mancini bu çıkmazı Burak’ı oyuna alıp 4’lüye dönerek çözmek istedi.

Bu oyunun avantajı, sadece savunma göbeğindeki alan ve görev paylaşımının daha denk olmasıydı. Hücuma çok bir katkısı olduğunu söylemek mümkün değil.
Yine geniş alanda kanatları kullanarak hücum oyununu genişletmek konusunda sorun yaşadılar. Sabri’nin son dakikalardaki itici oyun gücü dışında tabii...
Yoksa 85’e kadar sadece Drogba’ya topu ulaştırabildiklerinde, futbol oynandı. Açık seçik söylemek lazım; Didier Drogba sahadaki oyunun futbol olduğuna dair yegane kanıttı.
Dünkü oyun, Galatasaray için 3’lü savunmanın ligdeki en iyi testlerinden birisi olması açısından çok önemliydi. Bu test geçilemedi. Ancak daha önemlisi Selçuk, Sneijder ve Melo’daki konsantrasyon düşüklüğüydü. Son 5 dakikada Gençler’in kapandığı dönem dışında yoklardı.

16 Aralık 2013, Pazartesi 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Emenike'yle Webo'yu ayırmamalı!‘’

Fenerbahçe’yi ligde farklı yapan öncelikle dayanıklılığı ve gücü...
Son dakika galibiyetleri bundan.
Sonra ön alan presi.
Oyunu boyuna kısa, enine geniş tutarak hücum etmesi.
Ve tüm bunları sağlamak için de Webo’nun pivot rolüne ihtiyaç var. O Fenerbahçe’ye önce zaman kazandırıyor. Savunmada en az iki oyuncu onun üzerine gidiyor. Dolayısıyla yanında oynayan iki hücumcu ve arkadan gelen en az bir hücumcu orta saha için alan açılıyor.
Emenike ondan kötü futbolcu mu? Tabii ki hayır. Çok çok iyi oyuncu... Ama başka oyuncu. Webo’nun yerinde tek santrforda Emenike oynadığında stoperler için - arkası dönük olduğunda kolay bir oyuncuya dönüşüyor... Yani
Webo’nun özelliklerinden mahrum kalıyor... Ama asıl önemlisi pivotun yanında koşucu santrfor olarak görev aldığında Emenike’nin ortaya koyduğu olağanüstü performanstan oluyor Fenerbahçe.
Ersun Yanal özellikle bu tip maçlarda Emenike-Webo ikili hücumunu denemeli. Rakip dünkü gibi eksik kaldığında üçlü hatta dörtlü de olabilir...
Yanal çok kuvvetli bir takım yarattı. Ama maksimumunda kullanmakta imtina ediyor.

İkinci yarıda 2-4-4

İkinci yarı başında Webo’nun girişi çok doğru. Alper de kötüydü ve çıkması normal. Ancak daha doğrusu Kuyt’la Webo’yu, Alper’le Salih’i değiştirmek olabilirdi. Yine de Fenerbahçe’nin 2-4-4’le geniş alanda hücum etmeye başlaması yetti. Emenike ve Sow, Webo ortada olunca bolca boşluk buldular eksik Akhisar savunması arasında. Baştan bu yana yapılması gereken de buydu. Eğer Sow bu kadar egoist olmasa skor hiç kuşkusuz çok daha büyük olabilirdi.

Evren kaleyi kaybetti


Penaltı kurtaran Evren yaptığı vuruş orta sahada Kuyt’ta kalınca Emenike’nin önüne düşen topta kalenin neresinde olduğuna bakmadan geri koşunca kaleyi kaybetti. Bir an olsun geri dönüp bakmayışı kabul edilemez bir hata. Muhtemelen ‘hızlı tren’ gibi gelen Emenike’nin rüzgarı onu tedirgin etti. 5 saniye boyunca bir kez olsun yerini kontrol etmeyince açısı çok dar olan Emenike için büyük bir boşluk ortaya çıktı.

Kuyt yorgun

Kuyt 33 yaşında bir oyuncu. Kendisine iyi bakan, ayakta kalan bir dayanıklılık sembolü. Ancak yorgunluğu artık görülüyor. Yanlış anlaşılmasın hiçbir koşuyu eksik yapmıyor. Her zaman olması gerektiği yerde oluyor. Ama pas ve vuruş kalitesi düşüyor. Yani kaçırdığı penaltı tesadüf değil. Onu zinde tutmanın yolu topa sahip olabilen bir orta saha ve Webo. Fenerbahçe oyunun boyunu kısa tutmak zorunda. Eğer top bu kadar çok alan ve ayak değiştirirse Kuyt’ın yorulmasından daha normal bir şey olamaz.

Caner yoksa Gökhan var

Caner’in cezalı olduğu maçta Hasan Ali hücum adına sıfırdı. Her seferinde geri döndü ve hiç karşısındaki savunmacıyı zorlamaya çalışmadı. Belki de bu Yanal’ın bir direktifidir ama Hasan Ali sahada iyi durmuyor. Bu durumda Fenerbahçe daha çok sağ tarafını kullandı. Gökhan’ın özellikle ilk yarıda yaratılan tüm pozisyonlarda başrolde olduğunu söylemek lazım. Tabii Mehmet Topal’ın şahane desteğiyle...

14 Aralık 2013, Cumartesi 01:30
YAZININ DEVAMI