‘’Hakem ve Pereira‘’
İlk gol yaklaşık 1 metre ofsayt. Penaltıya yol açan akın yarım metre ofsayt. Topal penaltı olmaması için her şeyi yapıp başarılı olduğu pozisyonda çalınan penaltı değil. Penaltı olsa bile sarıyı, ikinci sarı kartı gerektirecek bir şey yok. Topal -Fenerbahçe’nin en soğukkanlı, sağduyulu ve en formda, en efektif oyuncusu - dışarıda. Deniz Ateş Bitnel’e çok mu yüklendik acaba? Bizi affeder mi?
Bir facia yaşandı
Bakın dün çok ciddi bir hakem faciası yaşandığı açık. Hem de çok. Topal atıldığı anda Fenerbahçe belki skor olarak turu geçer durumdaydı. Ancak oyun aklını kaybetti Fenerbahçe. Oyunu tutması olanak dışıydı. Çünkü hocası dahil bu takımın tek aklı o. Çünkü, Pereira dahil hemen herkesin hakemle kavga ettiği sahadan atılma uçurumunda dans ettiği ve hocanın düştüğü uzatma dakikalarında aklı başında kalan tek adam Mehmet Topal’ın şahane pası Fenerbahçe’yi hayata bağladı. Her topu ayağına isteyip sonra da ezip kaptırmayı bir alışkanlık haline getiren Nani’yi zorla koşturan bu ara pası, onun ortası ve Alper’in güzel vuruşuyla bittiğinde Sarı-Lacivertliler büyük bir beladan kurtulmuşlardı aslında.
Hayır skordan bahsetmiyorum. Hayır Braga’nın golünde 1 metrelik ofsaytı göremeyen ya da ters kararlar veren hakem ekibinden de bahsetmiyorum. Fenerbahçe’nin kurtulduğu bela, bunca tecrübeye rağmen çığrından çıkan sinirli amatörlüktü. Fenerbahçe kendisini zorla sıkıntıya sokmuşken Topal ayakta kalan adamdı yine. Ancak korkunç hakem performansı onu dışarı atınca iş imkansızlaştı.
Atamadığı için kaybetti
Kura çekildiğinden bu yana söylüyorum. Fenerbahçe bu turu kaybederse yenildiği için değil, atamadığı için kaybeder. Bunun sebebi de Volkan ve Alper’in bireysel planları dışında bir hücum taktiğinin olmayışı. Ancak topu ileride tutamazken, Braga’nın da hızlı top çevirme yeteneği devreye girince başka bir sıkıntı daha ortaya çıktı. Bu tedirginlikle Fenerbahçe savunması kendisini geri attı takım boyu uzadı.
Bu Fenerbahçe’nin yegane silahının elden gitmesi demekti. Üzerine hakem ve onun yol açtığı sinir eklenince imkansızdı.
İşte o sinir ikinci yarıya Souza ya da Topal’dan birini çıkarmayarak başlayan, üstüne 2-1’le skor yeterken oyuna Kadlec’i alan amatörlük.
‘’Favori Fenerbahçe‘’
‘Çapraz top deneyecekler’
1-Braga ile oynanacak rövanş karşılaşmasında Fenerbahçe nasıl bir oyun anlayışıyla sahada olmalı?
Fenerbahçe maçı yöneten taraf olmalı. Sarı-Lacivertliler buraya, oyuna karakterini vererek geldi. İçerideki Molde maçı dışında, Türkiye’den Avrupa’ya giden en sürprizsiz takım olduğu için en sona kalan da Fenerbahçe oldu. Dolayısıyla Fenerbahçe ne yapmalı sorusu tek seçenekli bir soru. Bugüne kadarki Kjaer-Topal-Souza baskısıyla oyunu ele almak tek plan. Braga’nın ilk maçta uygulayamadığı planı; Fenerbahçe’nin ileri çıkan kanatlarının arkasına hızlı top indirip oradan kesilecek toplarla savunma merkezini tek ayak üstünde yakalayıp, arkasına sarkmak... Karşıdan geldiğinizde bu bloğu aşmak çok zor. Bu yüzden hızla çoğunlukla uzun çapraz toplarla oraya inip içeriye kesilecek toplar önemli. Burada Alper ve Volkan’a ekstra bir iş düşüyor. Beklerle mesafeyi yakın tutmak ve geri koşulması gereken durumlarda bazen nöbeti devralmak şart. Bunu yaparsa Fenerbahçe zorlanmaz.
‘Önemli olan gol atmak’
2-Kadıköy'de alınan 1-0'lık skor, bu maç öncesi büyük bir avantaj sağlar mı?
Tabii ki büyük avantaj. Başından beri söylüyorum: Fenerbahçe bu turda yediği için elenmez, atamadığı için elenir. İkinci maçta atılacak bir gol büyük oranda işi bitirir. Ki Braga bu sezon evinde Marsilya’dan 2, Liberec’ten 1, Sion’dan 2 gol yedi. Savunma anlamında çok da övülecek bir durumda değiller. Fakat Fenerbahçe de kolay gol bulamıyor. Ne iç saha seyirci avantajı ne de iç saha savunma avantajı olan bir takımla karşılaşıyorsanız elenmeniz atamamanıza bağlıdır. Fenerbahçe için durum bu.
‘Doğru tercih Robin Van Persie’
3-Vitor Pereira’nın kalede Volkan Demirel, forvette Van Persie ile başlaması bekleniyor. Sizce bu doğru tercih mi?
Bu tercihler doğru olmanın ötesinde doğal tercihler. Van Persie istenen seviyede değil ama Fernandao, iyi durumda olduğunda dahi ondan ileride değil. Oyun bilgisi Hollandalı’yla karşılaştırılamayacak seviyede. Ancak fizik olarak üstün. Burada ilk planda Van Persie’nin bilgi ve oyun okumasına ihtiyaç var. Volkan-Fabiano karşılaştırması yapmayı bile gereksiz görüyorum.
‘Fonseca rotasyonu seviyor’
4- Braga, Belenenses maçında fark yedi ve önemli yıldızlarını oynatmadı. Portekiz ekibini sahasında daha farklı mı göreceğiz?
Belenenses maçı başka bir kadroyla oynandı, evet. Ancak Fonseca zaten sürekli rotasyon yapan bir hoca. İlk maçın öncesinde Porto’yu yendikleri kadrodan İstanbul’da sadece 4 oyuncu vardı. Dolayısıyla rotasyon onlar için normal. Bu maçta hangi kadroyu çıkaracağını bilmiyorum. Fakat bildiğim, Braga’nın bu sezonki en iyi durumunda olmadığı. Bu yıl seyrettiğim hiçbir Portekiz takımını iyi durumda bulmadım. Bunların başında da Benfica geliyor. Fenerbahçe başından bu yana bu turun favorisi. Bu akşam 80. dakikada 2-0 yenik durumda olsa dahi bu durum değişmeyecek. Favori olmaya devam edecek.
‘’Arada çok fark var‘’
Tosic-Necip ikilisinin varlığı, Mersin İdman Yurdu maçının belli bölümlerinde olduğu gibi, ilk yarıda bir tedirginlik yarattı. Atiba kendisini normalden biraz daha fazla geri attı. Oğuzhan’ın sakatlığını da ekleyin
buna... İş zorlaştı. Bu Atiba tercihi kendiliğinden oluşan bir durum mu, yoksa Şenol Hoca’nın direktifleri doğrultusunda mı oldu emin değilim. Ancak İsmail’in normalden çok daha fazla ileride oynaması, bunun bir teknik direktör tercihi olduğuna delalet gibi. Fakat bu, işe yaramadı.
Vuruşları kötüydü
Bu durum maç içinde özellikle Quaresma’nın, Şenol Hoca’ya işaret ettiği gibi orta sahada bir boşluk yarattı. Hami Mandıralı’nın 4-4-2 tercihi burada işe yaradı. Trabzonspor, Beşiktaş’a karşı normalde yaşamayacağınız bir orta saha rahatlığı oluşturdu. Demarke vaziyette topla buluştular, sayısal üstünlüğün de verdiği avantajla. Ancak Trabzonspor hemen her seferinde yanlış paslar ve ofsayta yakalanmalarla müsait kontratak şanslarından yararlanamadı. Bu kapandan 2 kez çıktılar. Birinde Yusuf diğerinde Marin’in vuruşları kötüydü. Siyah-Beyazlılar bu tabloda ne akın sürekliliği yaratabildi, ne de savunma sağlamlığı yakaladı.
Garip ‘devam’ kararı
Yine de Bülent Yıldırım’ın bir pozisyonda vermediği 2 penaltı şansları olabilirdi. Garip bir şekilde karar devam oldu. İkinci yarıda bu tablo biraz değişti. Atiba biraz daha orta saha gibi oynadı. Trabzon çıkmakta çok zorlandı. Kontratak kanalları kapandı. Değişiklik olduğunu bilmeyenler muhtemelen Tolga’nın çıkıp Güray’ın girdiğinin farkına varmamışlardır. Oyun o kadar uzakta oynandı Beşiktaş kalesine. Bunu üzerine Mandıralı, Cardozo’yu çıkararak tek çıkış yolu olan uzun atmak yolunu da kaldırınca iş bitti. Geniş alanları bulan Beşiktaş kesin bir üstünlük sağladı. Bu akın sürekliliği ve geniş alanlarda Beşiktaş’ın gol bulmaması mucize olurdu. Attılar. Fazlasını da bulabilirlerdi.
‘’Yeter‘’
Ligin dibine demir atmış, 44. dakikada eksik kalmış, bolca eksiği olan rakip karşısında zor pozisyon bulunan bir maçta, son saniyeler ‘maç bitsin’ ıslıklarıyla geçiyor doğal olarak. Çünkü sağ kanadı 2. yarıda tamamen boş bırakan Fenerbahçe hali/gücü olmayan Kayseri’yi buyur ediyor oradan. Ortak ediyor maça... Geliyor Kayserispor.
Peki bu tabloda nasıl oluyor da ortalık ‘Vitor Pereira’ tezahüratlarıyla inliyor?
Canı yanmış herkesin
Bu anlaşılmazsızı, anlamak zor değil aslında... O da insanların acıları ve doğal kafa karışıklıkları... Nitekim maçın sonuna doğru insanlar İstiklal Marşı’nı okumak zorunda hissediyorlar kendilerini. Başkent’te yine bir patlamayla canı yanmış herkesin. Tutacak bir dal arıyorlar. Artık ne olursa... Ne diyebilirim ki!
Kan her yerde var...
Çok zor yaşamak çünkü. Çok zor.. Ve gittikçe zorlaşıyor. Kendi konforlu alanına çekilip toptan, topçudan bahsetmek mümkün değil. Konforlu bir yer yok çünkü. Kan her yerde var... Acı var... Alçaklık var... Umutsuzluk, bıkkınlık var. Yarın öfke de olcak. O yüzden zor konuşmak ve yazmak. Zor mantıklı olmak.
Kelimeler bitti çünkü. Bir tek ‘yeter’ kaldı sanki.
Yeter...
‘’Mükemmel sonuç‘’
Fenerbahçe’nin oyunu tamamen Topal, Souza, Kjaer üçlüsünün iki bekten destek alarak önde kurdukları duvara bağlı... Dönenleri toplayıp akın sürekliliği sağlamak üzerine inşa edilmiş... Oyunu önde kabul edip, dönenleri toplayıp Alper ve Volkan’la arkaya inmek. Bunu başarınca iki bek de devreye giriyor. Ve çoğunlukla onlar hücumun temel kaynağı oluyor.
Braga hızlı davrandı
Braga öncelikle orta saha üçlüsünün önde baskısını kırmayı hedefledi. Stoperlerin topu almasına izin verdiler ama ortadaki 5’liye kalabalık bastılar. Hızlı top çevirdiler. Terim’in Galatasaray’daki son döneminin, ilk yılında olduğu gibi 4-4-2’nin ortadaki dörtlüsünü 4 iç oyuncusu gibi kullanıp, bekleri de çıkarınca Fenerbahçe’den daha fazla pas/pres istasyonuna sahip olup baskıdan çıktılar. Sarı-Lacivertli baskı timi pres yapılacak oyuncuya bir adım geç kaldı. Halbuki baskı zamanlaması, Fenerbahçe’yi farklı kılan etken... Tam tersi oldu. Fenerbahçeliler hep geç kalırken Bragalılar hep erken ve kalabalık basabildiler. Dönenleri toplayanlar genelde onlar oldu.
Gökhan hissedildi
Kanatları katmanlı bir şekilde kapatınca sadece uzun paslarla ceza sahasına inmeye çalışıldı. Olmadı. Bu tabloda ilk yarıdaki 0-0 hiç de fena bir skor değildi. Tabii bu durumda, Gökhan Gönül’ün olmayışının etkisi büyük. İkinci yarıya Pereira’nın önden bir oyuncu eksiltip Gökhan ya da Meireles ile orta sahada pas istasyonu sayısını artırması bir denklik.
Olağanüstü dalış
Ancak bunu yapmadı. Oyun baştaki doğasında aktı. Pereira oyunu ele almak yerine ileride çoğalıp risk alma yolunu seçti sonra. Alper’in yerine Fernandao’yu alarak. Gol bu yolla gelmedi ancak belki de bunun yarattığı kafa karışıklığından ilk kez çıkarken kaptırdıkları topta Topal olağanüstü bir dalış ve son vuruşla köşeyi buldu. Doğruyu söylemek gerekirse bu oyun denkleminde mükemmel bir sonuçla bitti oyun.
‘’Yönetim devreye girmezse Fabiano oynar!‘’
Ligde zirveyi bırakmayan, Türkiye Kupası’nda yoluna devam eden Fenerbahçe, UEFA Avrupa Ligi’nde Braga ile yarın çok kritik bir 90 dakikaya çıkacak. Son 16 turu ilk mücadelesinde Portekiz temsilcisini Kadıköy’de konuk edecek Sarı-Lacivertli takımda en büyük soru işareti, kalede kimin görev yapacağı. Teknik direktör Vitor Pereira, ligde Volkan Demirel’i kullanırken, UEFA Avrupa Ligi’nde ise Fabiano’ya şans veriyor. Bu turnuvada çıkılan 8 maçın 7’sinde kaleyi koruyan Fabiano’nun Lokomotiv Moskova deplasmanında yediği hatalı gol ise taraftarları fazlasıyla tedirgin ediyor. Pereira’nın sezon başından bu yana süregelen alışkanlığından vazgeçip vazgeçmeyeceği merak edilirken, yazarımız Mehmet Demirkol bu konuda çarpıcı bir yorumda bulundu:
En formda dönemi
“Normal kriterler göz önünde bulundurulduğunda Volkan Demirel kalede olmalı. Çünkü Fabiano’nun Volkan’dan üstün olduğu herhangi bir nokta yok. Volkan’la ilgili iki eleştiri yapılabilir... Ayakları uzun paslarda çok iyi değil ve yan toplarda zaman zaman hata yapabiliyor. Fabiano ise bu konularda ondan daha da geride. Aynı zamanda Volkan istim üzerinde ve son 5 sezonun en formda dönemini yaşıyor. Ve bildiğimiz gibi kalecilik bir ritm, bir alışkanlık işidir. Peki Volkan oynar mı? Bana kalırsa bunun tek yolu yönetimin bu yönde bir talepte bulunması. Aksi takdirde Portekizli’nin, bir Avrupa maçı olduğu için tercihi yine Fabiano olur.”
‘’Tarihi fark olurdu‘’
Eskişehir açık önde basmaya çalışan bir oyunla başladı. Ancak siklet farkı hemen kendisini gösterdi. Beşiktaş çok rahat ve hızlı çıktı. Maçın başında hem oyuncu kalitesi hem oyun ezberi açısından rakibinden çok farklı önde olan Beşiktaş’ın oyunu alacağı belli oldu. Baskıyı kurdular Quaresma sazı eline aldı. Ve öldürücü pasları yine mükemmel bir basitlikle yapmaya başladı. Atiba uzun süre sonra ilk kez baskı altına girmeden oynayınca Beşiktaş için zaten her şey çok daha kolay oluyor.
Başka planı kalmadı
Eğer bu oyun ezberinin yanı sıra Beşiktaş form olarak da ilk yarının ortalarındaki seviyede olsaydı maç tarihi bir farka gidebilirdi. Eskişehir’i orta sahada her seferinde top kaybına zorladılar. Rakip için Meye’nin hızından yararlanarak kontra yapmak dışında bir plan kalmadı böylece. Marcelo ve Alexis’in bu planla uğraşmada gösterdikleri başarı onları biraz daha oyunun içine çekmiş olabilir. Beşiktaş açısından eksik kalan ve endişe edilebilecek en önemli konu Oğuzhan’ın geçtiğimiz haftalara oranla çok daha rahat topla buluşmasına ve markajda kalmamasına rağmen ayarının yerine gelmeyişiydi.
Zincirlerden kurtulmalı
Bu tip bir oyunda ve rakibe karşı Oğuzhan’ın zincirlerinden kurtulup ince işleri sezon başındaki mükemmellikse yapmasını beklersiniz. Çıktığı seviye Beşiktaş’ı da bir üst seviyeye çıkarmıştı çünkü. Dün bunu göremedik. Bu da insanın aklına ‘yoksa Oğuzhan’ın standardının altına düşüşü sadece rakiplerin tedbirleriyle alakalı değil mi?’ sorusunu getiriyor. Sosa ve Atiba’daki standart ve Quaresma’daki yükseliş bu durumun yarattığı sıkıntıyı hafifletse de Oğuzhan’ın ekstra oynaması Beşiktaş için kilit konu. Yeniden hücumun liderliğini ele almazsa Töre’yle birlikte büyük bir eksiklik olur. Onların problem çözücülüğü olmazsa olmaz.
‘’Attığını vurdu‘’
Kötü zemin, iyi zemin, sert zemin, yumuşak zemin, çamur zemin, ıslak zemin... Hepsini gördük... Karma zemin bugüne nasipmiş. Sahada Alianz Arena da vardı dün, bizim Mahmut Amca’nın arsası da!
Lüks arazi aracı reklamları gibiydi... Hem arazide, hem ehirde... Öyle saçma bir zemin. Öyle absürt.
‘Asfalt yolu Almanlar, asfalt yamasını Türk’ler icat etmiş’ derler ya. Tam öyle bir zemindi.
Dolayısıyla ben de Diego’nun maç sırasında sadece bir tek kramponunu değiştirmesini buna bağladım. Her şarta uygunluk önemli tabii ki.
Baskı kurmak imkansızdı
Bu zeminde, pasla oynamayı seven Akhisar’ın ve topu kaleye taşımayı salt savunmasını öne çıkararak sağlayan Fenerbahçe’nin mücadelesinde kilit, ilk golü atmaktı. Sadece top istop etmeye çalışmak çaprazları koparabilirdi. Ve topa sahip olup baskı kurmak imkansızdı.
İki takımın genel gidişatlarına bakıldığında, Şener’in güdümlü füzesinde oyunun bittiğini söylemek mümkün. Ligin en fazla şut atan ama yüzdesi çok düşük olan ekibi Fenerbahçe için maç böyle başladı, böyle de bitti. Fenerbahçe gol kaçırmadan 3-0 kazandı.
Zincirlerini kırdı
Şener’in golüne dikkatle bakmak lazım. O, ligin en iyi sağ beki. Gökhan ise başka standart. Sağ bek değil. Santrforu bilmiyorum ancak onun dışında tüm mevkilerde oynar, hem de üst düzeyde. Şener’in gol öncesi 2-3 saniyede pas vermesi gerektiğini düşünürken, zincirlerini kırıp yaptığı vuruş onun için bir güven eşiğinin aşılması anlamına gelebilir. Ardından yaptığı asist de aslında bunun devamı.
Golden sonra bu zeminde Fenerbahçe savunmasının açık vermesi mümkün değildi. Öyle de oldu.
Gerçekten bahsedilebilecek pek bir şey yok. Belki bir tek Alper’in verdiği dinamizmin önemi.
Bir de Fernandao’nun Van Persie’den beklenebilecek vuruşu. Pereira’nın işi zor. Hakkını vermeli.