Arama

Popüler aramalar

‘’Van Persie > Pereira‘’

Bursapor’un, özellikle savunmadaki eksiklikleri nedeniyle Hosogai ve Şamil’in oynaması, zaten çok da iyi olmayan savunma dengesini iyice bozmuş görünüyordu.

Fenerbahçe bundan iyi yararlandı. Bulduğu pozisyon sayısı kendi deplasman standardının çok ötesinde geçti. Hatta kendi iç saha standardının da ötesine geçtiğini söylemek lazım. Özellikle çizgiye inip geriye, penaltı noktasına çıkarılan toplarla Sarı-Lacivertliler’in uzun süredir arayıp bulamadığı oyun oldu. Önce Harun, sonra son vuruş kalitesinin düşüklüğü, üstüne zeminin oturmamış ve oldukça yumuşak oluşu maçın çok erken kopmasını engelledi. Bursa çıkamadı. Kjaer komutasındaki savunma barajı çizgiye kadar çıktı.

İkinci yarıda Pereira 2 santrfora dönüdüğünde dahi Bursaspor rakip ceza sahası içinden vuruş yapamadı. Bu tablodan bir gol çıkmayışı gerçekten enteresan.

Oyun Van Persie’lik

Burada konu, mutlak olarak Pereira’nın ilk 11’de Van Persie’ye yer vermeyişine gelecek. Son derece doğal olarak... Hoca, Hollandalı’yı salt antrenman verileriyle analiz ediyor. Bu kesin. 'Fizik olarak hazır değil' diyor. İşin duygusal yönünü, yıldız idaresini yapmakta çok zorlanıyor. Van Persie’nin maça kendisini vermediği söyleyemez. Uğraşıyor. Takım Nani’nin düşük formuna rağmen Van Persie’ye uygun futbol da oynuyor. Ki son Lokimotiv maçında Souza’nın attığı iki gol de Hollandalı’nın stoperleri süpürmesiyle açılan alandan geldi. Yani oyunu yaşıyor. Oyuna uygun hareket ediyor.

‘Ya o ya ben’ der

Fenerbahçe topu gol bölgesine taşıyamadığı maçlarda Fernandao’nun gücünden yararlanma fikrine itiraz edilemez. Ama dünkü gibi rahat bir şekilde ceza sahasına girilen maçlarda Van Persie’yi yedekte bırakmayı ona anlatmak imkansız. Oyunucuyu ikna edemezsiniz. Bundan ‘eğer o oynasaydı maçı Fenerbahçe alırdı’ kesin sonucu çıkmaz. Ama şu sonuç kesin çıkar: Sezon sonunda Van Persie “Ya o ya ben” noktasına gelir. Hollandalı oyuncular böyledir. Konuşurlar, laflarını esirgemezler. Ve gerçek de şudur: Van Persie > Pereira*.

Oynatmıyorsan kazanmalısın

Eğer teknik direktörlük iktidarını ispat etmek istiyorsanız da Van Persie’yi kestiğinizde mutlak kazanmalısınız. Kaybederseniz söyleyecek lafınız kalmaz. Çünkü Lokomotiv maçında Van Persie gol atmamış olabilir. Fakat oyunun bu kadar iyi olmasında temel bir katkısı vardır. Bu maçın ardından o yoksa ve maç kaybediliyorsa Van Persie konuşur. Engel olamazsınız.

21 Şubat 2016, Pazar 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Emniyet riski‘’

Hocanın elindeki oyuncuların form durumlarının düşüklüğünü anlıyorum. Olabilecek en sert takımı yapma çabasını da... Ancak bu plan sadece rakibi sıfırda tuttuğunda manalıdır. Hoca garantiyi abartarak büyük risk aldı.

80’lerden kalma bir kadro tercihi... Rahmetli Candan Tarhan’ın İngiltere maçında sahaya çıkardığı kadro gibi. Daha doğrusu o yıllar hangi büyük futbol ülkesiyle karşılaşsak memleketteki tüm stoperleri sahaya sürmek bir gelenekti. Denizli’nin kadrosu da Carole’le birlikte 5.5 merkez savunmacı barındırıyordu. Bir gün önce söylediği 0-0’ı hedefleyen bir diziliş ve maçtan önce söylediği gibi orta sahada sert bir ekip. Ancak o dönemlerden farklı olarak 6 stoperin yanısıra santrforu da olmayan bir ekip...
Değişiklik yapılmaması!
Ancak 21. dakikada hem de bir duran topta 6 stoper, Savic’e çok rahat kafayı vurdurunca bu plan kadük kaldı. Halbuki 12’de Donk’un savunmanın arkasına indirdiği topta Sabri kaleyi bulmuş, skor alınmış. Selçuk ve Sabri dışında tamamen dış üretim bu kadronun bu vuruşu yaptırmasını ‘bizim futbolcular duran top karşılayamıyor’la anlatabilir miyiz? Hayır. Bunun sebebi adam adam savunma. 6 stoperi altı pasa dizseniz bu kafayı vurdurmazlar. Pekii, bu ne anlama geliyor. Mevzu oyuncu tercihleri değil. Mevzu plan, şablon ve görevlendirmeler. Bu sahne tek değil. Denizli tüm planını 0 gol yemeye göre yapmış. Peki golü yedikten sonra 50 dakika değişiklik yapılmaması nasıl anlatılır? Pozisyon vermeye devam ederek. Hocanın elindeki oyuncuların form durumlarının düşüklüğünü anlıyorum. Olabilecek en sert takımı yapma çabasını da...
Yasin’in sahaya sürülmesi...
Ancak bu plan sadece rakibi sıfırda tuttuğunda manalıdır. Ve yediğiniz anda plan düşer. Bundan sonra yapılması gereken misal elde çalım atacak tek oyuncunun yani Yasin’in sahaya sürülmesi. Sadece kazanılacak serbest vuruşlar dahi işe yarar.
Hoca garantiyi abartarak büyük risk aldı.
Şimdi muhtemelen bu plana devam edecek.
Bu zor bir kumar. Hem de çok. Riskten bu kadar kaçarak bu kadar büyük risk almak.

19 Şubat 2016, Cuma 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Sosa'nın muhteşem vuruşu‘’

Galatasaray maçında Serkan’ı orta sahaya çeken Ümit Özat, Beşiktaş’a karşı sağ bekte görevlendirdi. İki kanadından öldürücü işler yapan Töre ve Quaresma’ya ik tecrübeli oyuncuyla ‘dur’ demek istedi sanırım. Orta sahada Mehmet dışında topla daha iyi oyuncuları tercih edip Nakoulma’yı stoperlerin arkasına kaçırmak istedi. Yani Abdullah Avcı’nın planının peşinden gidip Beşiktaş orta sahasında Atiba’yı izole etmeye çalışmak yerine rakibin üzerine gelmesine izin verdi. Savunmayı daha geride yapıp, Nakoulma’yla baskın denemenin peşine düştü. Beşiktaş açısından bu plan aslında istemeyeceği bir şey değil. Ancak Atiba’nın stoperlere duyulan güvensizlikle kendisini biraz geriye atması 60. dakikaya kadar istenen baskının kurulmasını engelledi.

Gomez 1 kez...

Quaresma ve Töre’nin, Özat’ın da önlemleriye etkisiz kalışı ceza sahası içi etkinliklerini ortalamanın çok altına düşürdü. Gomez sadece bir kez o da çaprazda şut şansı bulabildi. Bu, Beşiktaş’ı, ligin en keyifli takımı yapan seviyenin çok altına düşürdü. Öte yandan Özat’ın savunma planı bir oranda başarılı olsa da Nakoulma’nın santrfor oyununu hiç becerememesinin yarattığı tahribat çok daha büyüktü. Nakoulma özellikle sağ kanatta ayağına top alıp 20-30 metrelik deparlarla ceza alanına girme konusunda zaman zaman büyük işler yapsa da bu tip bir baskın oyununun tek santrforu olmak için hiçbir özellik sergileyemiyor. Bu, başından beri böyle.

Atiba öne geçti ve...


Kağıt üzerinde, fazlası varmış, çok sıkı ve hızlı bir silahmış gibi duruyor ancak özellikle arkaya atılan toplarla buluşma ya da pivot olma özellikleri neredeyse yok. Bu olmayınca özellikle 60’tan sonra Mersin’i ileri çıkaracak bir
yol kalmadı.

Atiba öne geçti ve akın sürekliliği sağlandı. Belki bu, ceza sahası içi net pozisyonlar doğurmadı. Ama Beşiktaş kalitesinde bir takımın sürekli oralarda kalması dahi yetiyor. Sosa’nın şahane vuruşu da işte bu ara maçı bitirdi.

18 Şubat 2016, Perşembe 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Şapka çıkarılır‘’

Başından beri söylüyorum. Konu, ilk 11’deki oyuncu tercihlerinden ziyade görevlendirmeler.

-Ersun Yanal sezonu standardında hatta daha ötesinde bir Gökhan-Caner performansı olunca zaten hücum seviyesi Şampiyonlar Ligi yarı finali rakımına yükseliyor.

-Volkan’ın Caner’e yardımı bu seviyeyi daha da artırıyor. Bu ne demek? Bu, Souza kadar savunma yapmak demek. Nani için aynı şeyi söyleyemeyiz. O, biraz cambazlığa soyundu. Halbuki Gökhan’ın bu olağanüstü performansı onu çok rahatlatmıştı. Çok fazlasını yapabilirdi.

Lokomotiv savunması koptu

-Önemlisi orta 3’lü. Aynı oyuncularla ama ön stoper görevlendirmesi olmadan oynamak demek ki mümkün. Ozan’ı bağlantı oyuncusu olarak kullanıp Souza’yı biraz daha öne atmakla... Onu bir 10 numara değil, 8.5 olarak kullanmak yani. Topal ve Ozan biraz arkada iki yönlü ama Souza %60 hücuma dönük.

-Bu kısa ve tempolu pas oyununun tek istisnası Volkan ve Nani adamını içeri çekmişken özellikle Gökhan’a ve tabii Caner’e atılan uzun çapraz paslar oldu. Bu, Lokomotiv savunmasını enine çekip koparttı. Araya Souza vs. girince de goller ve pozisyonlar geldi.

RvP gollere katkı sağladı

Sonuç bu kadronun hakkını veren son derece etkili ve yakışıklı futbol. Hem doğru hem iyi hem güzel.

Burada illa bulmak gerekirse eksik kalan Van Persie’nin skor açısından belki kötü değil ama şanssız performansı. Benim iddiamı sürekli okuyanlar biliyor. Ben, sorunun Van Persie olmadığını düşünüyorum. Sorun düne kadar ona yapılan servisteydi. Dün, bunu haksız çıkarmıyor. Van Persie’nin doğru hareketlenmeleri ve hamleleri olmasa Souza o pozisyonlara giremez. Van Persie de girdi mi girdi. Bu oyun devam ederse Van Persie iş yapar. Hem de çok. Çıkması yanlış mı derseniz, teorik olarak değil. Ancak yıldız yönetimi açısından çok da doğru değil. Bu da nazar boncuğu olsun. Dün Pereira’nin takımı, uzak şutlar dışında pozisyon vermeyip, 5-6’ya götürecek işler yaptı. O zaman şapka çıkarmak gerekir. Bu yakışıklı futbol, bu kadronun oyunudur.

17 Şubat 2016, Çarşamba 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Emre çıkıp Quaresma girince‘’

Başakşehir, Emre’yi ikame edemediği için 2-0’ı tutamadı. Quaresma’nın oyuna girip, en iyi performanslarından birini sergilemesi, oyunu Beşiktaş’a verdi.

Antep maçında belirtmiştim. Beşiktaş’ın oyun iştahı ve arzusu hatalara ya da rakibin becerisiyle sekteye uğramadığı sürece çığ gibi artarak büyüyor. Ancak sekteye uğradığında da bitmiyor. Onları rakiplerinden farklı kılan bu. Atıp, üstüne yatmıyorlar. Gol yeyince dağılmıyorlar.

Başakşehir’in harika yerleşen, Emre’nin mükemmel hücum yönünü değiştirdiği oyunu zor bir oyun. Hele de büyük maç stratejisiyle oynadıklarında. Oyun merkezi biraz geride... 3 stoperin önünde Mahmut’un olduğu yapıda hızlı hücumcular, iyi bir pivot (Batdal) ve pas kaynağı Emre’yle işi zorlaştırıyorlar. Bu takıma karşı pozisyon bulmak, kontra vermemek zor. Peki ilk yarı tablosu ne? Gomez’in 4 net pozisyonu... Ve verilen bir açıktan yenen gol.

Gomez çok kaçırdı

Bu skoru stoper kaybına bağlayamayız. Kimse kusura bakmasın. Ezbere gidip ideal stoper ikilisinin yokluğuna bağlayanlara bakmayın. Konunun bununla alakası yok. Konu Başakiehir’in Emre oyundayken iyi yerleşimi ve akın sürekliliğini kırmasıyla Gomez’in kendi standardının çok altında kalması. Stoperlerle ilgili yapılacak tek ilişkisi sağ-sol tercihiydi. Golden sonra onu da değiştirdi.

Sosa’nın katkısı büyük

Batdal’ın harika pivot oyununun kırmızı kart endişesiyle kesilmesi (ki ilk yarıda atılmalıydı), sonra Emre’nin yorulup çıkması ve nihayet Quaresma’nın oyuna girişi oyunu tamamen Beşiktaş’a verdi.

Portekizli’nin en iyi oyunlarından biriyle fark yaratışının altında Sosa’nın sürekli onu en doğru zamanda buluşturmasının da rolü var.

Başakşehir’in 2-0’ı tutamayışı, Emre’yi ikame edemeyişinden. Maçın 2-0’a gelmesiyse Gomez’in vasatının çok altında kalışından. Konu stoper değil. En azından bu maç için.

15 Şubat 2016, Pazartesi 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Büyük takılınca böyle oluyor‘’

Büyük takım lig yarışından düştüğü zaman oyuncusunun, rakibin, önemlisi hakem ve taraftarın yaklaşımı değişiyor. Doğru da olsa büyük takıma kolay çıkmayacak kartlar çıkıyor mesela. Rakip başka bir güvenle maça asılıyor. Takımdaşlık sarsılıyor. Golcünüze, savumanıza güveniniz olmayınca oyun başka akıyor ya da daha doğrusu akmıyor. Galatasaray’ın yaşadığı bu. Ve maalesef normal. Yarıştan kopunca böyle oluyor.

Özat’ın etkili tercihleri

Tabii maçı sadece bu anlatmıyor. Ümit Özat’ın etkili tercihleri geçen hafta Kayseri maçında olduğu gibi bu hafta da fark yarattı. Serkan Balcı’nın 32 yaşında orta sahada sergilediği kesicilik mükemmelliği sağ bekte geçirdiği onca yıla lanet okutuyor. Serkan vasat üstü bir sağ bek olarak iyi bir kariyer geçirdi. Ancak 21 yaşında mükemmele yakın kesicilik özellikleri olan dinamik bir oyuncu olarak Fenerbahçe’ye transfer olduğunda ihtiyacı olan tekniğini biraz (çok değil yüzde 20-30) artırmaktı. Eğer bunu yapabilse sadece etrafında görev yapan herkesin yaratıcılıklarına yük alarak katkıda bulunmakla kalmayacak bir marka olabilecekti. Ancak sağ beke gitti ve sıradan olmasa da standartlar belirleyen de olamadı.

En azından EURO 2016 için

Ümit Özat’ın ondan bu pozisyonda yararlanışı kas gücü ve nefesi yeterse Mersin İdmanyurdu’nun yeniden işin içine sokar. Dün bunu gördük. Aynı şekilde çoklukla kulubüye hapsolan Tita’nın santrfor arkası pas dağıtıcılığının da benzer etki yaptığını söylemel lazım.

Normalde Mustafa Denizli’den görmeye alışık olduğumuz pragmatik çözümlerin adresi Ümit Özat oldu yani. Nakoulma’yı sağda kulvarını açarak rahat şekilde kullanmak da bu çözümleride biri. Attığı gol özelliklerini kullanmak açısından görevlendirilişinin basitliğini ortaya koyuyor. Semih’in onu karşılamakta yaptığı üst üste hatalar ise Galatasaray için konunun ne kadar karmaşıklaştığını. Galatasaraylı yerli oyuncular en azından EURO 2016 için ayakta kalmalılar. Bu seviye yetmez.

14 Şubat 2016, Pazar 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Alper farkı‘’

Antalya maçından sonra Souza ve Topal’ın yokluğunda Kadlec’in savunmanın önünde yer buluşu sadece moral bozucu yenilginin yarattığı ruh halinden değil. Bunu Kasımpaşa’nın 2-0’la birlikte eksik kalışıyla gördük. Eren ve Scarione’den mahrum 4 maçtır kazanamayan ve kaleye gitmekte zorluk çeken rakibe rağmen Van Persie’nin çıkıp Fernandao’nun oyuna girişi; Volkan’ın çıkıp Alper’in, Ozan’ın yerine Topuz’un girişi ama Kadlec’in oyunda kalışıyla... Pereira savunmanın önüne bir önstoper koymadan oynamayı makul görmüyor.

Pereira 3’lü istiyor

Dün Fenerbahçe’nin 3-0’dan sonra Malki’ye bir net bir pozisyon verip bir de gol yemesi bu gerekliliğin altını mı çiziyor, yoksa bunlar Fenerbahçe’nin önde bu rakibe karşı dahi topa sahip olup, bir akın sürekliliği yaratamayışından mı oluyor? İşte bu sorunun cevabını bulabilirsek Pereira’nın haklı mı yoksa haksız mı olduğuna karar verebiliriz.

Bu sorular bir yana, önümüzdeki gerçek Pereira’nın aslında 3’lü bir savunmayla oynamayı kafaya koyduğu... Bu, Ersun Yanal döneminden bu yana böyle. İki savunma kanadını orta sahanın, hatta hücumun bir parçası yapmışken bu 3’lüye ihtiyaç duyuyor. Bu anlaşılabilir. Ancak ön tarafta istenen oyun akışkanlığını sağlamadan salt bir savunma duvarıyla oynamak oluyor bu.

Fazla doğaçlama oyun

Halbuki Gökhan ve Hasan’la desteklenen Diego ve Nani’nin; Volkan’ı ve Van Persie’yi daha ince kullanabilmesi lazım. Bu kalite varken oyun fazla doğaçlama. Dolayısıyla ezbere bir pas trafiği dünkü 3 gole rağmen yok.

Bu oyunu geliştirmeden ve çeşitlendirmeden özellikle deplasman oyunlarında hükmetmek kolay olmayacak. Bu dakikadan sonra sağlamak da kolay değil. O zaman Pereira ön tarafı daha saldırgan ve orta sahayla bütünleşmiş kılmalı. Bunun için de sol önde Alper’i kullanmanın hem hücum hem de savunma anlamında takıma artı değer katacağını söylemeliyiz.

Defansif katkı da sağlar

Alper, orta 3’lüdeyken istenen top hakimiyetine bir katkısı olmuyor. Ancak sol önde eldeki en iyi oyuncu. Volkan, Nani ve Markoviç’ten daha iyi bir seçenek. Çünkü basit ve dikine oyunda hepsinden iyi. Hem onun varlığında bu 3’lüden (muhtemelen) Nani için de defansif anlamda görev azalımı şansı var. Pereira en azından bu değişiklikle fark yaratabilir. Dünkü oyunu ve yüksek kalite golü bunu gösteriyor.

13 Şubat 2016, Cumartesi 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Afrika'da bile böyle zemin yok‘’

Haftada, özetleriyle birlikte 50’den fazla, bazen 100’e yakın maç seyrediyorum. Futbola meraklı herkes için bu mümkün. Zor değil. 5 kıtada bir dolu lig, kupa, uluslarası maç oynanıyor. Ekvador’dan Finlandiya’ya... Şili’den Japonya’ya. İzliyorum ve kar, kış, sel halleri dışında hiç böyle bir zemin görmüyorum. Hafif sarıya kaçan Afrika zeminleri, hafif çamurlu Brezilya zeminleri vs görüyoruz.

4 maç oynanıyormuş, bana ne!


Ama sıcaklık 10 derece civarında ve yağış yokken topun kontrolünün bu kadar zor olduğu, çukurlu-tepeli böyle zemin yok. Haftada 4 maç oynanıyormuş. Özür mü dileyeyim? Oynatmayın. Bana ne! Üstüne kuvvetli lodos, üstüne sürekli sönen ışıklar. Zaten dolu olmayan tribünler... Oynayacak top bulunduğuna şükür mü etmek lazım? Var mı bunun başka örneği? Bu kadar değil...

Şişirin talimatı

Santrfor pozisyonunda sadece Umut Bulut’la Sivasspor ya da Mersin İdmanyurdu yola çıkar mı? Ya da PTT’nin son 2 sırasındaki Karşıyaka ya da Denizli? Çatladıkapıspor? Dünyada hangi takım Europa Cup ve Ziraat Türkiye Kupası’nda şansı varken 1 tek santrforla, taraftardan kabul görmeyen bir tek santrforla yola çıkar? Var mı bunun örneği? Bu özel örnekler, ilk yarıdaki debelenmenin ardında 2. yarıya iki teknik adama da ‘şişirin’ talimatı verdirdi. Oynamak imkansızsa topu bir şekilde itmeliydi kaleye.

Tavsiye etmiyorum!

Rodallega’nın Muğdat’tan alıp şahane vurduğu bu şartlara ait bir gol ancak öyle vurulsa olacak gol. Çünkü topu süremez, kaleye gidemez. Ardından Douglao’nun zeminle birlikte topu kendi kalesine atışı. Bunun dışında zeminle alakasız tek sayı Selçuk’unki. Turun 3 çeyreklik yolunu da aldılar böylece.

Bu maçta Galatasaray’ın kazandığı çok büyük avantaj dışında herhangi bir oyun olamadığı için analizi 2. maça bırakıyorum. Yapanı da okumanızı tavsiye etmiyorum. Çünkü doğru olamaz.

11 Şubat 2016, Perşembe 01:30
YAZININ DEVAMI