‘’Yasin okumak‘’
Bazı şeyleri anlamak da anlatmak da zor. Bir daha deneyelim;
2. yarının sonlarına doğru Yasin’in kötü bir vuruşla bitirdiği akına bakın. Hani sonrasına Podolski’nin yerde yatan Yasin’e koşup bayağı isyan ettiği pozisyondan bahsediyorum. Ve bu pozisyonun anlattıklarından.
Çaprazdan dalıyor. Yeteneklerini kullanarak bitirici pozisyonu alıyor. Ama şutu zeminin de azizliğine uğramakta tehlike yaratmadan auta gidiyor. Eğer Yasin bu pozisyonları sıklıkla gol yapan oyuncu olsa Podolski ve geri kalan herkes başını elleri arasına alır ve talihe lanet eder. ama öyle değil durum.
Yasin topla çok iyi bir oyuncu. Ayağına topu yapıştırıyor. Eğer onu ceza sahası üzerinde hele de biraz solda, kaleye kilitlenmiş olarak topla buluşturursanız Guardiola’yı bile etkileyebilirsiniz. Ya da daha doğrusu o etkiler. Ancak mesafe varsa, ikiden fazla iş yapması, çok düşünmesi gerekiyorsa ve en iyi ihtimali seçmesi %30’lara düşüyor. Yani isyan talihe değil, olmayacak olanı yapmaya çalışmasına.
Verse Dortmund’da kalırdı
O yüzden geçen hafta ‘Yasin, Podolski’nin koşularını değerlendirebilse Milli Takım ilk 11’indeki yeri garantiydi’ dedim.
Yasin o pası en uygun zamanda verebilse zaten şu anda en iyi ihtimal Dortmund’daydı. Podolski’nin isyanı, olunacak duaya amin demeyi reddetmek aslında.
Maçın kilidi de bu. Belki bu seneki Galatasaray’ın da. Geçen sene Galatasaray Yasin’i doğru zamanda doğru yerde, doğru açıyla topla buluşturduğu için şampiyon oldu çünkü.
Bu sene ne açı kaldı, ne hamle.
‘’Kelime bitti‘’
Maç 27. dakikada Volkan’ın attığı 2. golle bitti. Sanki dakika 89’du ve fark 5-0’dı. Herkes durdu. Enine paslardan başka bir şey kalmadı. Pereira’nın oyuncularını sürekli kontrole, topa basmaya davet eden uyarılarıyla Fenerbahçe topyekun topun arkasına geçti. Trabzonspor’un belli bir oyunu zaten yoktu. Oyun durdu.
Riekerink’e özendi
Aslında öncesinde de anormal bir tempo vardı diyemeyiz. Hami Mandıralı’nın toptan hücum 11’inde sağ bekte Salih vardı. Muhtemelen Rierkerink’den feyz almıştı... Semih’i Volkan’ın karşısına dikmesinden... Ancak o maçta Fenerbahçe’nin skor bulamayışı bu hamleden değil, kendi beceriksizliğindendi. Arkadan Hasan Ali de bindirince Salih’in oyun dağarcığı hiç yetmedi. Arka arkaya yürüyerek ceza sahasının içine girdiler.
Trabzon’un sağ çöktü
Nani başroldeydi. Bir asist bir de Hasan Ali’nin asistinin pasını vererek. Volkan ve Alper çok rahat goller buldular. Sağ kanat çöktü. Sonra Pereira’nın kontrol planı geldi. Alper, Volkan ve Nani’yle bunu yapmak çok kolay değildi. Ancak Trabzonspor’un da hiçbir organizasyonu yoktu. Fenerbahçe’nin duvarını geçmeye yetmeye yaklaşmadı dahi. Yine de Bülent Yıldırım’ın Hasan Ali’nin net penaltısını ıskalamasını unutmamalı. Tek girişim bu pozisyona yol açan Özer’in şutuydu.
Fenerbahçe frene bastı
İkinci yarıda Bosingwa’nın sağ bek performansı Salih’inkinden çok daha kötüydü demek yanlış olmaz. Peki bu sağ bek çaresizliği içinde bu kadar hücum ağırlıklı bir takımla çıkmak mantıklı mıydı diye sorarsanız, Fenerbahçe’nin 4-0’dan sonra bariz bir şekilde frene bastığını söylemek mümkün. Daha farklı bir sonucun tribünlere geçeceğinden endişe ettiler sanırım. Ancak bu çaba da yetmedi.
Yıldırım, tatil etmedi!
Kale arkasında önce file ve onu tutan direk yıkıldı sonra sahaya bir dolu malzeme atıldı. Bülent Yıldırım yine maçı tatil edemedi. Dünyanın malı sahaya yağarken Diego’yu kornere yolladı. Sonuç olarak maçı sahaya giren holiganlar, hakeme saldıranlar tatil etti. Hakem sadece onlara uydu. Bende de kelime bitti.
‘’Kader direklerde‘’
Eğer Beşiktaş şampiyon olacaksa dönüm noktası; Soner’in, Tolga’nın hatalı pasında, 89’da orta sahadan çektiği şutun direkten dönüşü olacak.
Eğer Beşiktaş şampiyon olacaksa, dönüm noktası, Soner’in, Tolga’nın hatalı pasında, 89’da orta sahadan çektiği şutun direkten dönüşü olacak. Hayır sadece sonrasında gelen golle kurtarılan 1 puan sebebiyle değil. Alexis’in, Tolga, İsmail ve hatta 2. goldeki hatasıyla Oğuzhan’ın derin bir depresyona girme ihtimalini büyük ölçüde ortadan kaldırdığı için. Bu hatalar silsilesinin etkisi diğer maçlara da sirayet edebilirdi. Bu yüzden bu pozisyonun posteri bile yapılabilir.
Hiç pozisyon yokken...
Beşiktaş tıpkı Bursa maçında olduğu gibi hiç pozisyon yokken 3 gol yiyebildi. Alexis’in hiç yoktan yaptığı penaltı inanılır gibi değil. İsmail’in kontrol edebileceği pozisyonda Tolga’ya attığı kısa pas, Alexis’in çevre kontrolü olmayışı da öyle. Ve 2. golde Oğuzhan’ın rakip sahada yapılabilecek göğüs stopu denemesi de. Kuşkusuz bunları değerlendiren Rodallega’nın ustalığını küçümsemek haksızlık olur. Neredesye yanlış hiçbir şey yapmıyorum ‘usta’. Olağanüstü bir soğukkanlılık ve beceri gösterisi sergiledi. Her türlü övgüyü hak ediyor.
Savunma hatalarıyla...
Şenol Güneş’in planı son derece etkiliydi aslında. Her ne şart olursa olsun pasla çıkmaktan asla vazgeçmeyen ancak orta sahada da topla ilişkisi iyi olan oyuncusu çok olmayan Akhisar’da Custodio ve N’Guemo’nun yüzünü döndürmeyen bir baskı yaptılar. Çıkarmadılar. Sosa, Oğuzhan, Q7 ve Gomez’e sahipseniz bu yeter de artar. Ancak bu güce ve iyi plana rağmen bu savunma hatalarıyla oyunu verdiler. Bu seviyede kabul edilemez bir durum bu. Bursa macından sonra tekrarlanması ise tedirgin edici.
Bir de stres başlarsa
Fakat hiçbir şey yokken gol yiyen takım aynı şekilde de atıyorsa bir şekilde denge sağlanıyor. Oğuzhan’ın uzun pasını Gomez’in indirişi Cenk’in baskıya rağmen golü atışıyla kalmıyor, Sosa’nın son saniye frikikti de direkte patlıyor. Ki bu da girse bu kez derin depresyona girecek olan Rize’de heyecanla maçı takip eden Fenerbahçe olacak.
Olağanüstü bir drama izledik. Gereksiz olan tek sahnede göz yaşlarına boğulan Serdar vardır. Sağ bekini ve bir stoperini çıkarıp büyük risk alan Şenol Güneş puanı kurtardı ama bir de bu stresle mücadele etmek zorunda kalırsa o zaman işi çok zorlaşır.
‘’Lucescu bir istisna‘’
Galatasaray’ın içinde bulunduğu çıkmazın çıkış yöntemi aslında teknik direktör seçimi değil. Hata sarmalına, UEFA’yla Finansal Fair Play görüşmelerinde yapılan acemilikle girildi. Önce, 2 yıl yerine 4 yıllık bir süre istense alınabilecekken bunu reddederek... Sonra geçtiğimiz yıl erteleme isteme hakkı varken bunu yapmayarak krizi büyüttüler. Böyle olunca Mustafa Denizli’yi ikna etmek için verilen 6-7 transfer sözü tutulamadı. Devamında lig yarışından düşüldü. Buna bağlı olarak oyuncuları motive etmek imkansızlaştı. Bu sarmaldan salt doğru teknik adamı seçerek çıkmak kolay değil. Bunun istisnası ise Lucescu olabilir.
Mümkün olsa...
Favre gibi zamana ihtiyaç duyacak bir kurucuyu ikna etseniz dahi ona sunacak zaman yok. Bir pragmatisti ikna edebileceğiniz kadro kurmak da finansal olarak olası görünmüyor. Mümkün olsa Denizli ikna edilebilirdi. ‘UEFA’nın kararı bekleniyordu’ savunmasını kabul etmiyorum. Çünkü karar üç aşağı beş yukarı belliydi.
Eskiden gelenek canlıydı
Dolayısıyla başka bir yöntem lazım. Bu da maksimizasyon ustası. Yani eldeki kadroyu birkaç ilaveyle kurgulayabilecek ve taraftarla, kongreyi ikna edebilecek biri. Bu sınıfa girebilecek az sayıda isimden biri Lucescu’dur kuşkusuz. Ancak riskler de var; Lucescu’ya verilen sözler, Denizli’ye verilenler gibi olacaksa olmaz. Lucescu her ne kadar benzer şartları yaşadıysa da göreve geldiğinde UEFA şampiyonu bir kadro vardı. 2. sezon daha düşük kalite bir sezonla şampiyon olsa da gelenek canlıydı.
Artık herşey bambaşka...
Canlandırması gereken çekirdek kadro çok yaşlı. Rumen hoca, Türkiye’den ayrıldığında 50’li yaşlarındaydı. Artık 71 yaşında. Uzun süredir istediği, yönetebildiği bir sistemde çalışıyor. Galatasaray’da durum oldukça farklı. Ama asıl önemlisi Lucescu’nun aklında aslında ne olduğu. Galatasaray’a dönmek mi istiyor, yoksa oğluna iş mi bakıyor? İşte asıl konu ve soru bu...
‘’Pereira takımı anlamıyor‘’
Nani, Diego, Robin van Persie’nin penaltı sonrası Pereira’ya sarılışı ve en çok da Diego... 4 gollü bir galibiyette ıslıklı protestoyla karşılandılar. Destekleyenlerin ne olursa olsun hâlâ şampiyonluk mücadelesinde olan takıma sırtını dönmesi normal mi? Normal değil ama seyirciyi suçlamak da çok mümkün değil. Çünkü plansızlık var. Apaçık görülen, kadronun kağıt üzerindeki kalitesiyle örtüşmeyen bir plansızlık. Geçen yıl Emenike’yi ıslıklayan, reddeden taraftara ‘Seneye Nani ve van Persie’ gelecek deseniz muhtemelen Emenike’yi de alkışlarlardı. Fakat bugün durum daha da içinden çıkılamaz hale geldi.
Beşiktaş’la birlikte en iyisi
Bu durum, hafta içinde Galatasaray karşısında kaçan net pozisyonlarla zirve yapmış olabilir. Ancak asıl konu bu değil. Mevzu Fenerbahçe’nin Zico sezonu dahil Aziz Yıldırım döneminde başlangıçtaki Löw dönemi ve Ersun Yanal sezonu dışında oyun olarak kendisini seyircisine asla beğendirememiş olması. Seçilen oyunlar istenen lezzette olmayınca kurban olan yıldızlar oluyor en çok. Bu 3 oyuncu için mazaret üretiyor değilim. 3’ünü toplasanız bir Semih Şentürk etmiyorlar, o ayrı... Konu Pereira’nın top Fenerbahçe’deyken nasıl oynanacağına dair bir bariz planının olmayışının etkisi. Top rakipteyken Beşiktaş’la birlikte Türkiye’nin en iyisi ekip, bunca yıldıza rağmen hücumda belirlenmiş, ezberlenmiş, sindirilmiş şablonlarla oynayamıyor. Çünkü bir planı yok. Böyle olunca Volkan’ın çalımları ve dalışları dışında herkes boşa kürek çekiyor. Keçiboynuzu bir oyun.
Kurban yıldızlar
İşte bu yüzden, Pereira’nın ‘Beşiktaş da puan kaybedecek’ ya da ‘Galatasaray kalemize hiç gelmedi’ açıklamaları manasız kalıyor. Pereira’nın anlamadığı konunun rakipler değil, bizzat Fenerbahçe olduğu. İşte bu yüzden taraftar ‘Biz şampiyon olacağız. Geri kalan sıralamayı diğer takımlar belirlesin’ diyen Yanal’ı ve onun oyuna bakışını özlüyor. Konu bu. Kurban da yıldız transferler. Aziz Yıldırım eğer görevde kalacaksa önce bunu bilen bir lideri takımın başına getirmeli. Yine transfere dalıp bunu ihmal edecekse, gerek yok. Söylediğinin aksine bir takımı şampiyon yapan önce teknik direktördür. Planı ve liderliği ile.
‘’3. vitesle‘’
Mesut Bakkal’ın yegane oyun planı oyunu mümkün olduğunca yavaşlatmaktı. Burhan, Kabze ve Aatif dışında hemen herkes, 1 puan öncelikli bu oyunda topun arkasına geçti. Oyun kurmak için değil oyunu mümkün olduğunca kesmek, yavaşlatmak, durdurmak için uğraştılar.
Bu kadar plansız bir takımın başka da yapabileceği pek bir şey yok zaten.
Plansız ve şablonsuz
Kağıt üzerinde Konyaspor’dan daha yüksek kalite oyunculara sahip desem yanlış olmayacak bu kadronun bu kadar şablonsuz oluşu onları ligde bu noktaya getirdi zaten. Orta sahada topu kaptığında Aatif ve Burhan’ın hedefsiz koşuları dışında hiçbir hücum şablonu yok Sivas’ın. Üstüne, topa sahip olduklarında ritmi yükseltmeye çalıştıkları için topu kaptırmaları hiç uzun sürmüyor. Bu oyunu uzun pivot özellikli bir oyuncuyla oynamaya çalışsalar anlaşılabilir ancak ne böyle bir santrfor kullanımları var, ne de bunu denediler. (Kadro kalitesini sadece son saniyedeki Burhan’ın çalım ve ortasıyla Aatif’ın kafasında gele golle görmek mümkün)
Kalite kazanır
Dolayısıyla bu plansızlıkta Sivas’ın puan alması maçın hiç oynanmamasıyla mümkündü. Beşiktaş’ın 5’e değil 3. vitese çıktıkları anda da kaleye gidecekleri belliydi. Bunu ilk yarının sonunda 5 dakika ve golden önceki birkaç dakikada yapmaları maçı bitirdi. Golden sonra Sivas’ın reaksiyon göstermesi mümkün değildi. Sahaya doğru yerleşmeden ve topu rakip alana taşıma şablonları olmadan bu imkansızdı. Hele de Beşiktaş’a karşı. Mevzu tamamen tesadüflere tahvil edilince, kalitenin kazanacağı hemen hemen kesindir.
Yarısını bile zorlamadılar
Sosa ve Oğuzhan’ın neredeyse kendi potansiyellerinin yarısını dahi zorlamadıkları oyunda net bir üstünlük sağladılar. Siz skorun yakınlığına bakmayın.
‘’Santrforlar belirler‘’
İnanılmaz bir durum var: Derbinin 95 dakikası, tamamı, hiçbir set oyunu olmadan geçti. Bu bir ligin en büyük derbisinde, muhtemelen modern zeminlerde hiç rastlanmamış bir durumdur.
Bu durum Fenerbahçe’nin tercihiyle oluştu. Orta sahayı hiç kullanmadan uzun ve direkt oyunla Galatasaray savunmasının arkasına ve arasına indiler. Nani’nin merkezde destek santrfor olarak oynayışıyla Galatasaray’ı şaşırttılar. Üstüne Mehmet Topal ve Souza’nın düşük topla oynama süreleriyle bir rekor kırarak da şaşırttılar.
4-5 maça bedel
Ve 1. dakikadan 94’üncü dakikaya kadar pozisyon bulmakta hiç zorluk çekmediler. 3’ü net tam 12 gol girişimleri oldu. Bu Fenerbahçe’nin 4-5 maçta yakalayamadığı bir sayı.
Galatasaray’ın savunmasındaki 4 pozisyonun da bildik bir sahibinin olmayışı, Semih’in sağ bekliğine kadar varan bir çaresizlik yaratmıştı. Zaten Melo sonrası Selçuk’a bir destekçi bulunamamıştı. Bu dağınıklık içinde bu üretim sağlanmışsa Pereira’yı eleştirme kolaycılığına kaçmamak gerekir. Pereira’nın planının tutmadığını söylemek imkansız.
Son vuruş amatörlüklerine 2. yarıdaki basit ofsaytları da ekleyince tutmayan plan değil, forvetlerin ayarı oldu. Fenerbahçe onca pozsiyona girdi ama Muslera net bir gol kurtarmadı. Kadrosunda Nani, Volkan, RVP ve Fernandao olan bir takım için son derece ilginç ve manalı bir durum bu. Bu son hamle hamlığında maç öncesi Caner’le Pereira arasında yaşanan tatsızlığın payı nedir bilinmez...
Dağınıklık zirve yaptı
Galatasaray açısından mücadeleci ama dağınıklığın zirve yaptığı bir oyun oldu. Fenerbahçe oyunun boyunu bilinçli olarak uzatınca Galatasaray savunma ve hücumu koptu. İleride Fenerbahçe savunma hattıyla mücadele edecek bir ekip olmadığı için tek üretim Selçuk’un Volkan’da kalan volesi oldu. Pereira, Volkan ve Alper’i çıkarıp oyunu merkeze alınca Olcan ve Semih çıkmaya başladılar ama yine pozisyon çıkmadı, yine pozisyon verdiler.
Cenk Tosun bile yok!
Sonuç olarak bu gözlerin gördüğü en enteresan derbilerden birini seyrettim. Hiç set oyunu olmadan başladı, 13 gol girişiminde kaleciler ekstra hiçbir şey yapmadı ama gol de çıkmadı.
Tekrara girecek ama şampiyonluğu bu sene santrforlar belirleyecek. Gomez’in yarı performansını geçtim, Cenk Tosun güvenilirliğinde bile santrfor yok Fenerbahçe’de.
‘’Fenerbahçe kazanamazsa, Beşiktaş yüzde 99 şampiyon‘’
Galatasaray adına olmazsa olmaz Sneijder... Hollandalı süperstar oynadığı 10 Fenerbahçe ve Beşiktaş maçında 7 galibiyet yaşadı. Olmadığı zaman ise mevzu kâbusa dönüyor. Galatasaray, Sneijder’in son 2 sezonda oynamadığı 9 lig maçında sadece 2 kez kazanabildi.
Bu sezon Sarı-Kırmızlar’ın Sneijder’siz %16 galibiyet oranı var. Sneijder’le bu oran %42’ye çıkıyor. (Opta verileri) Yine Galatasaray’ın bu maçtan galibiyetle ayrılabilmesi açısından bir diğer kilit isim de Yasin. Penaltılar hariç Galatasaray’ın bulduğu son 8 golün 6’sında Yasin’in direkt katkısı var. Galatasaray’ın en golcü isminin de Podolski olduğu göz önüne alınırsa herhalde Riekerink için santrfor arkası üçlüyü nasıl oluşturacağı bir bilmece değil.
Kilit periyot: 31-45. dakikalar
Öte yandan Fenerbahçe ligin en fazla hava topu kazanan takımı iken Galatasaray bu sıralamada Antalya’dan sonra en başarısız ekip. Yerden oynamaları şart. Ve hava topu konusunda ilk 5’e giren tek Galatasaraylı olan Donk’a da ihtiyaç var gibi. Galatasaray açısından konsantrasyonun en fazla artması gereken periyot ise 31- 45 dakikalar arası.
Ev sahibinin en fazla gol yediği bölüm buyken Fenerbahçe’nin de en fazla attığı anlar bunlar.
Hava topu kâbusu
Fenerbahçe bu maçı kazanmak istiyorsa Caner ve Gökhan’ın ekstra oynamaları ve isabetli ortaları zaruri. Galatasaray hem hava topu alamıyor hem de savunmasındaki 4 pozisyonda da kim oynayacak belli değil. Ayrıca Denayer’in ayaklarının neredeyse hiç yerden kalkmadığını da unutmamalı.
Buradan her zaman Van Persie’nin 11 olması gerektiğini söylüyorum. Ancak bu istatistik ve durum da Fernandao diyor. Hele de Van Persie’nin kulübeden gelip en fazla gol atan oyuncu olduğu gerçeği öylece dururken.
Aslan skoru koruyamıyor
Fenerbahçe, geri düştüğü hiçbir maçı kazanamadı. Galatasaray’da ise durum farklı. Öne geçtiği maçlarda en fazla puan bırakan iki takımdan birisi (Mersin İY ile birlikte). Geriye düştüğü maçlarda ise en fazla puan alan takım. Dolayısıyla Galatasaray için maç açık duruyor. Fenerbahçe ise öne geçmeli. Son olarak Galatasaray’ın 22 Nisan 2012’den bu yana evinde derbi kaybetmediği unutulmamalı. Ancak son 9 lig maçından sadece 1’ini kazanabildi. Ve 5 maçtır kazanamıyor. Yani bu sezon sanki 2010-11 sezonuna benziyor.
Pereira sürpriz yapar mı?
Galatasaray için zorunlu olan Yasin- Sneijder-Podolski üçlüsünün sahada olması. Fenerbahçe’nin işlemeyen hücumu içinse belli bir formül yok.
1-Caner ve Gökhan’ın Ersun Yanal sezonuna dönmesi başlı başına bir fark yaratır. Ama yetmez.
2-Galatasaray’ın da Lokomotiv Moskova gibi dağınık bir görüntü çizmesiyle Topal ve Souza’nın ceza sahasına girişleriyle sağlanacak çoğalma bir hava akını gücü yaratabilir.
3-Ya da son derece tutucu olan Pereira bir sürprize imza atabilir (mi?). Adam geçebilen tek oyuncunun Volkan olduğu düşünüldüğünde Nani, Diego’nın yerine 10 numaraya, Alper ters kanada ve asıl önemlisi Topal formsuz ve karta yakın Alves’in yerine stopere... Böylece De Souza gerçek yerine gidebilir. Ozan da bağlantı oyuncusu olabilir. Bu kadro böyle çalışabilir. Çünkü adam geçebilen tek oyuncuyla derbi kazanmak kolay olmaz.
Pereira dener mi? Sanmam. O zaman 1 ve 2. şıklar tek çıkar yol.
Bu maçta da hücum edemezse...
Fenerbahçe’nin kazanması, salt alacağı 3 puan açısından değil oynadığı oyunun şampiyonluk için meşru olup olmadığı konusunda da önemli. Fenerbahçe’nin bir hücum planı yok. Lokomotiv maçından beri üretim çok düşük. Galatasaray’ın savunmasındaki 4 pozisyonda hiçbir oyuncunun yeri garanti değilken, bu dağınıklık içinde dahi Fenerbahçe hücum edemezse, Beşiktaş’la yarışmak mümkün olmaz. Sarı-Lacivertliler eğer derbide puan kaybederse, lig yüzde 99 ihtimalle Beşiktaş lehine biter.