Arama

Popüler aramalar

‘’Açılışa yaraşır bir gösteri‘’

Korkunç bir atmosfer. Hakemlerin standart düdükle maç yönetmeleri hiç kolay olamayacak Vodafone Arena’da. Çünkü duyulmuyor. Tolga’nın 7-8 metre önündeki baraja sesini duyuramadığı bir uğultu. Kolay değil.

Beşiktaş bu avantaja uygun bir oyunla başladı. Ön alanda baskıyla. Bursaspor bununla hiç mücadele etmeye girişmedi. Uzun topla oynadılar. Harun ya da Sivok. Mutlak uzun vurdu. Pasla çıkmayı denemediler bile. Bu, Beşiktaş’ın muhtemelen beklediği bir şeydi. Ancak istedikleri bu değildi. Her ne kadar Necid karşısında Marcelo hemen bütün hava toplarını almış olsa da, oyunu kurmak için Oğuzhan ve Sosa’nın geriye gelmek zorunda kalması, baskılı oyunu ve akın sürekliliğini etkiledi. 21’de Sosa’nın çok iyi ara pasına Gomez’in koşusu, çalımı ve vuruşu yüksek standarttı. Açılışa yaraşır bir gösteri. Bursa’yı tek ayak üzerinde, yerleşmeden yakaladılar. Zaten mevcut bek performanslarıyla başka bir boşluk bulma yöntemi de yoktu. Bursa savunmaya yerleştiğinde salt merkezden delmek olası değildi. Çünkü savunmayı enine genişletemiyordu Beşiktaş. Gol dışında sadece duran toplarla etkili olabilmişlerdi. Tüm baskıya rağmen... duvara tosladılar

Duvara tosladılar

Ancak golden sonra iştah kaybolmasa da kanatları biraz daha etkin bir şekilde oyuna sokmak gerekiyordu. Bu yine olmadı. Her seferinde duvara tosladılar. Yine de oyun Bursaspor’un beraberliği bulabileceği bir şekle gelmedi. Bu yüzden 28’de Traore’nin attığı gol sadece savunmanın etkisizliği üzerinden konuşulabilir. Çok kolay ve çok rahat bir gol vuruşu oldu. Savunma merkezinin korkunç bir adam paylaşımı hatası. Tıpkı Kasımpaşa maçında olduğu gibi. Ortada akın yokken gol yediler. İkinci yarıda Beşiktaş özellikle sol kanadını kullanarak başladı. Bu kez Oğuzhan, Sosa, İsmail’le soldan ceza sahasına girebildiler. Atiba ceza sahasına yaklaştı. İstedikleri gibi oynadılar. Gol ve penaltıyla maçı da kopardılar. Ama yine hiç yokken gol yemeyi de başardılar. İsmail hücumda katkı yaptığı için 2. yarıdaki kıpırdanmada rol oynasa da, savunmada Alexis’le birlikte sorunların da kaynağı oldu. Hiç akın yokken yine gol yemeyi başardılar.

Böyle muamele ayıptır

Son olarak. Stat mükemmel ama asla hazır değil. Daha 1-2 ayı var. Hazır olmadığı için insanlar kapılara yığıldı. Ve yine çoluk çocuğun üzerine gaz sıkıldı. Uzun süre nefes alamadık. Çoluk çocuk gözyaşı içinde kaldı. Bu böyle olmamalı. Düğüne, bayrama gelen insanlara böyle muamele edilmez. Ayıptır. Polislerden dahi şikayet aldım, düşünün. Daha monte edilmemiş kapıları gösterip ‘yazın bunları’ diyen polisler varsa eğer, vatandaşın çektiği sıkıntıyı siz düşünün.

12 Nisan 2016, Salı 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Konyaspor hak etti‘’

Fenerbahçe’de Nani ve Gökhan Gönül de dahil olmak üzere adam geçebilen yegane oyuncu Volkan.

Kalite olarak vasat ama pozisyon sadakati yüksek Konyaspor’u aşmanın yolu adam eksiltmek, çalım atmak. Çünkü Fenerbahçe orta sahası aralara sızamıyor. Böyle bir plan yok. O zaman bireysel olarak kanatlardan dalan oyunculara ihtiyaç var. Ve Pereira eldeki pozisyon yaratan yegane oyuncuyu dışarı alıyor. Alper girmeli evet. Bu doğru. Ancak yapılması gereken değişiklik Alper-Diego. Nani santrfor arkasına gider ve en azından Diego’nun denemediği ara pas ve şut girişiminde bulunur. Alper ve Volkan da 2 kanattan çalımla dener. Ozan da Souza’nın yerine girebilir ve bağlantı oyuncusu olur. Pereira ezberini bozmuyor ve Volkan oyundan çıktıktan sonra hücum gücü sıfırlanıyor.

Ali Çamdalı’nın sızması...

Peki Aykut Kocaman ne yapıyor? Geride çok iyi yerleşmiş takımı, Volkan’ın da çıkışıyla rahatlayınca Traore’yi oyuna alıyor. Zaten Volkan Fındıklı-Bajic değişikliğiyle niyetini açık etmiş. Galibiyet istediğini ilan etmiş. Ve gol sağdan yapılan ortaya soldan kafayla indirilen topta Ali Çamdalı’nın sızmasıyla geliyor. Çapasını penaltı noktasına indiriyor. Dengeli... Mesafesini koruyan ve asla pozisyon sadakatinden vazgeçmeyen Ali’yi oraya hem de bomboş çıkartabilmek doğru oyunun göstergesidir. Bunu Fenerbahçe bu sene sanırım bir tek Lokomotif maçında yapabildi.

Alkışlamak gerekiyor

Orta saha merkezini ceza sahasına yaklaştırmadan hatta içeri sokmadan maç kazanmanın tek yolu, hücum kanatlarının (beklerle birlikte) dublajlı bindirme yapması, adam eksiltebilmeli. İşte bu yüzden hafta boyunca ‘Eğer Fenerbahçe şampiyon olacaksa Gökhan ve Caner’in ekstra oyunlarına mecbur’ diyorum. Ve Caner sahada olmayıp, Gökhan da tam olarak dökülünce iş yürümüyor. Evet ligde hala yarış devam ediyor. Ve bu yarışta Konyaspor’un 2.’liği ihtimali de var. 40 bine yakın seyirci ve bu kadronun oynayabildiği oyuna bakınca Kocaman’ın yaptığı büyük işi alkışlamak gerekiyor. Bravo Konyaspor.

10 Nisan 2016, Pazar 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Yıldızları uyanan, şampiyon olur‘’

Gazetem benden tam 1 ay önce, ligin kalan fikstürünü ve takımların durumunu gözönüne alan bir yazı yazmamı ve Fenerbahçe ile Beşiktaş’ın şampiyonluk şansını değerlendirmemi istemişti. Bugün 1 ay önce yazdıklarımdan farklı düşünmüyorum: Fikstür avantajı futbolun en büyük hurafesidir. Şampiyonluğu fikstür değil santrforlar belirler. Ve kalecine rağmen şampiyon olamazsın..

Gomez ve Tolga’nın dönüşü...

Her ne kadar son haftalarda eleştirilse de Gomez’li Beşiktaş’ın bir adım önde olduğunu söyleyebiliriz. Ancak hücum yönündeki etkili oyun önünde bariz engeller belirmeye başladı.

1-Boyko, oynadığı 4 maçın hiçbirinde güven vermedi. Tolga’yla karşılaştırmak bir yana aynı ligde dahi değiller.

2-Savunma merkezini olduğu gibi değiştirmek zorunda olmak Beşiktaş’ı Kasımpaşa maçında ilk kez tam olarak zorladı. Rodolfo’yu aradılar. Bunun Atiba’nın hastalığına bağlı olduğunu düşünüyorum. O toparlayınca sorun çözülür. Bu olmazsa iş zorlaşır.

3-Başkanın statla başrole çıkma çabası net olarak konsantrasyon bozuyor.

4-Gomez’in 2 hafta önce yaptığı ‘Bu neyin paniği?’ çıkışını iyi algılamak lazım. Özellikle Şenol Güneş’in bu durumu iyi idare etmesi şart. Hoca saha içi yönetimi açısından Türkiye’nin en iyisi. Ancak saha dışı stres yönetiminde bugüne kadar hiç aynı seviyeye çıkamadı.

Şu bir gerçek: Beşiktaş’ın oyunu en iyisi. Şampiyonluk için oyunu bu seviyede tutmanın yolu da stresi yönetebilmek. Stadı merkezden almak ve Mario Gomez ile Tolga’nın dönüşü...

2 yıl önceyi hatırlamaları lazım

Fenerbahçe’nin tek hücum planı 2 savunma bekini hücumun gerçek kaynağı yapabilmek. Bu oyuncular bildik seviyelerine, %90’lara çıkmadığı sürece takımın pozisyona girmesi tamamen tesadüflere ve duran toplara kalıyor. Topal ve Kjaer’in başını çektiği, orta sahaya çekilmiş savunma duvarı, Türkiye’de hemen hiç bir takıma hücum üstünlüğü imkanı vermedi, vermiyor da. Çok rahat baskıyla topu alıyorlar. Ancak top rakipteyken mükemmel olan oyun, top Fenerbahçe’ye geçtiğinde kekeme oluyor.

Tüm hatları açılır...

Diego’nun top ayağına geldiğinde 2 defa etrafında dönmesi salt onun yetenek ve formuyla alakalı değil. Bu, ezberlenmiş ve sindirilmiş hücum planlarının olmayışıyla alakalı. Bu değişmeyecek. Van Persie birden 5 yıl önceki oyuncu olmayacak. Pereira, Souza’yı kenara çekip misal Nani’yi santrfor arkasına koyup oyunu da değiştirmeyecek. Bu standart devam edecek. O zaman Fenerbahçe’nin en güçlü yönü kendisini hatırlamalı. Gökhan ve Caner eğer iki yıl öncesine dönerse, Nani ve Volkan hareketlenir. Van Persie de gelen onca ortadan illa birini yapar. O olmazsa Fernandao devreye girer. Fenerbahçe’nin tek planı bu. Şampiyonluk şansları tamamen buna bağlı. Onlar sadece bek olmadıklarını hatırlarlarsa sorun büyük oranda çözülür.

06 Nisan 2016, Çarşamba 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Rıza Çalımbay'dan mükemmel hamleler‘’

Fenerbahçe maçından sonra Şenol Güneş acaba, tüm rakiplerin orta sahasına kalabalık ve yakın baskı yapmasından orta sahayı 4’leyerek pas istasyonu sayısını artırarak çıkmayı dener mi diye sormuştum. 3 orta sahanın üzerine 4’lü 5’li bir baskıyla gidildiğinde Beşiktaş’ın hızlı top çevirmesi oyunu rakip alana yığması güçleşiyordu çünkü. Savunma bekleri de destek vermeyince oyun geriliyordu.

Dün de Rıza Çalımbay aynı işi yaptı. Beşiktaş’ın 3’lü orta sahasına 5’li bir baskı kurunca, top çıkmaz oldu. Sosa’nın dar alan becerisiyle attığı gol dışında işlemedi sistem.

Hücum baskısı delindi

İkinci yarıda Güneş, belki de elinde Quaresma ve Töre olmadığından, bunu yapıp Tolgay Kerim değişikliği ile orta sahayı 4’ledi. Hemen baskıyı kırıp rahatça çıktılar. Ceza sahası çevresine yerleşip Oğuzhan’ı devreye sokabildiler. Ancak bu oyun bir zaaf da doğurdu. Atiba’nın geçirdiği hastalık sonrası çok güçsüz oluşu orayı geçirgen ve kuvvetsiz kıldı. Kasımpaşa başta orta saha baskısını kırmakta zorlandığı için Beşiktaş bir akın sürekliliği sağladı belki. Ancak Rıza Hoca mükemmel müdahalelerle oyunu değiştirdi.

Özellikle Koita ve Tunay’ın oyuna girişleri Eren’in pivotluğunu manalı kıldı. Popov’un risk alarak yaptığı bindirmeler de buna eklenince Beşiktaş’ın hücum baskısı delindi, dağıldı. Tunay’ın 2 ama asıl Koita’nın 3 net pozisyonu bunun sonucu.

Acemi kaldılar

Burada Kasımpaşa adına direnç noktasının savunma kurgusu olduğu söylemek lazım. İlk yarıda tamamen orta sahada direnci yaratan Paşa ikinci yarıda savunma göbeğinde çok sakin kalmayı başardı. Omerio ve Titi ikilisinin mükemmel alan paylaşımı ve müdahale becerisi belirleyici oldu. Oyunu merkez yönlendirdiler ve orada kestiler. 2. devre başında bu dirence rağmen topu orta sahadan çıkarmayınca müdahale Rıza Hoca’dan geldi. Ve maçı 4’e 5’e taşıyacak kanallar buldular. Gol vuruşlarında çok acemi kalmaları farkı önledi.
Yani Rıza Hoca Beşiktaş’ın orta sahasını 2 ayrı planla dağıttı.

05 Nisan 2016, Salı 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Van Persie ve Diego'ya inanamıyorum‘’

Nani’nin serbest vuruş ortasında, altı pas içinde Kjaer topu içeri yuvarlayabilse kesin olarak bu yazıda ve birçoğunda Fenerbahçe’nin savunmasının ne kadar iyi olduğu, Osmanlı’yı nasıl kalesine yaklaştırmadığı ve bu yolla nasıl maçı kazandığı anlatılıyor olacaktı. Bu sezon maçların çoğunda olduğu gibi. Yine aynı yazılarda bu girişin ardından Fenerbahçe’nin bir hücum metodu klasörünün olmayışı da anlatılacaktı. O gol olmayınca, doğal olarak ön plana Nani, Van Persie, Diego, Fernandao, Volkan Şen gibi oyunculara sahip bir takımın nasıl olup da hiçbir hücum planının olmadığı çıkacak...

Bekler sıkıştırılınca

Fenerbahçe tek planlı bir takım. Orta sahaya bir duvar çekip rakibi geçirmiyor. Bir akın sürekliliği sağlamıyor ama topu sürekli rakip alanda tutabiliyor böylece. Bundan sonrası iki savunma kanadının becerisi ve duran toplara kalıyor. Bayağıdır kendi standardının çok gerisinde olan Gökhan ve Hasan Ali hızlı ve kademeli Osmanlı savunması tarafından sıkıştırılınca iş sadece duran toplara kaldı. Ve bu kez yetmedi.

İlk 11 tutarlı ama...

Pereira’nın Osmanlıspor’un kontratak gücünden etkilenmesi normal. Çıkardığı kadro da kendi çizdiği yolla tutarlı. İtiraz edemem. Ancak 60’da döndüğü kadro, yani Diego, Nani, Fernandao, Volkan ve Van Persie’nin 5’inin birden sahada oluşu bir tutarsızlık. Rakibin direncinin arttığı, Rusescu’nun oyunda olduğu bir anda bu kadro sahada olabiliryorsa ilk 11 mantıksız.

Yeni bir şey yok

Bu kadronun son 10 dakikada rakip kalede sürekli bir baskı sağlamak bir yana 2. bölgeye geçerken bile zorlanışı ise takımın hiçbir hücum şablonuna sahip olmadığının net göstergesi. Oyunculara ayrıca detaylı girmek lazım. Formsuz olanlar var. Ama bir de korkarım futbolun bıraktıkları var. Özellikle Diego ve Van Persie’ye inanamıyorum. Sadece kariyerleriyle alıyorlar formayı ve ne yazık ki alternatifleri de yok. Özetle Fenerbahçe cephesinde yeni şey yok. Sadece bir duran top golü eksik.

04 Nisan 2016, Pazartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Selçuk-Sneijder fark eder miydi?‘’

Galatasaray şampiyonluk potasında olsa ve yine Sneijder-Selçuk ikilisi takımda olmasa, aynı kadroyla bu kadar düşük performansta kalmazdı. Sarı-Kırmızılılar’ın diğer büyüklerde olduğu gibi performans açısından belirleyici olan iddiası... Garip bir şekilde en fazla da Muslera’dan gözlemleyebiliyoruz bunu. Neredeyse takımın inançmetresi Uruguaylı... Takım maçı istediği zaman, kötü de oynasalar Muslera direnç noktasını oluşturuyor. Ama zaman zaman iyi de oynansa (2. yarının başında olduğu gibi) eğer takımda bir amaç eksikliği varsa Muslera sıradanlığın da altına iniyor. Bunu Prandelli döneminde de yaşamıştık. Bir ayda 3 kez 4 gol yemişti. Ardından Hamza hoca göreve gelip takım inanınca Muslera’nın yeniden maç kurtaran adama dönüşmesini de yaşadık hep birlikte. Aynı sezonda iki ayrı takım refleksine iki zıt reaksiyon gösterdi Muslera.

Tamamen oyuncularla alakalı

Bilal’ın fevkalade golünden sonra oyun tutmaya çok uygun bir 11 ve rakibe rağmen hiç topa sahip olamamak, oyunu tutamamak skoru koruma güdüsüyle geri yaslanmak olarak algılanmamalı. Derbi ertelendikten sonra 15 gündür başka bir hocayla çalışan bir takımın bu kadar konsantrasyondan uzak kalışını böyle anlatamayız. Hem de ligin dibinde olmasının tek sebebi çıkarken kaybettikleri toplar olan Es Es karşısında. Sıkı sert bir orta sahası olmayan Galatasaray’ın bu tip bir oyunda mutlak orta sahaya iyi yerleşmesi gerekiyordu. Fakat yaslandılar. Bu bir teknik heyet zaafı değil. Bu tamamen oyuncularla alakalı. Kaan’ı tebrik etmek lazım Eskişehir’in bu duruma verdiği cevap önemli. Özellikle kendi sol kanatlarını bütün rakip hoca hamlelerine rağmen çok iyi kullandılar. Kaan’ı ekstra oyunu için ayrıca tebrik etmek lazım. Rakibin de yardımıyla kendi standartlarının ötesine çıkmayı başardılar.

03 Nisan 2016, Pazar 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Yıldıran frikikler‘’

Hakan Çalhanoğlu’nun olağanüstü serbest vuruş becerisi, vuruşun etkinliğinin yanısıra rakibe yaşattığı duygu açısından da yıpratıcı. Çoğu Bundesliga deneyimli Avusturyalılar için bu daha da fazla. 2 sene önce Hamburg formasıyla Dortmund maçında 40 metreden attığı gol hafızlardan çıkmaz. Kaleci baraj dahi kurdurmamıştı hatırlarsınız. Dün topun başına geldiğinde Alaba’nın uyarma çabası ve gol olduktan sonraki ‘ben demedim mi?’ mimiği bu yıpratıcı baskıyı en iyi anlatan tablo. Kleine’ın serbest vuruş sırasında golün olacağı direğe koşup kaleci Ramazan’ı yedekleme çabasına rağmen, yüksek barajın üzerinden sert şekilde indirdiği topun gol oluşu akıl almaz. Bizi Fransa’ya götüren mucize serbest vuruş golünü son dakikada atan Selçuk’un hiç düşünmeden vuruşu Çalhanoğlu’na bırakışının sebebini anlamak kolay. O, topun başına geçtiğinde yarım penaltıdan fazlası atılıyor. 43’teki bu muhteşem gol ilk şut denememiz. İlk akın girişimimiz hatta.

Ozan bu işi yapabiliyor

Öte yandan Avusturya’nın özellikle sağ kanadımızdan çok kolay ve direkt inişi, bu kadar kalabalık ve yetenekli bir orta saha için kabul edilemez. Bu orta sahanın, topa daha fazla sahip olması gerekiyor. Bunun temel sebebi Selçuk’un savunmanın önünde yalnız kalmasının getirdiği şablon bozukluğu. Sanırım Topal’ın ‘çapa’ olmadığı bir oyunda, Selçuk’a bir tandem atamak gerekecek. Ozan bu işi yapabilir. Yani 4-1-4- 1’in savunmanın sağında yarattığı sıkıntıyı Ozan-Selçuk tandemiyle gidermek mümkün. Stoperlerin arasına Selçuk değil Ozan girerse hem savunma hem de topu tutma anlamında avantaj sağlamak mümkün olabilir. Zaten 60’tan sonra buna biraz daha yakın bir oyuna geçtik. Bu oyun Oğuzhan-Arda-Hakan gibi becerili oyuncuları 3. bölgeye daha daha yakın tutabilir.

Bunu yaparsak Caner ve Gökhan’ı daha fazla oyuna sokabiliriz. Bu ofansif özellikli takımın oyun merkezini normalin biraz gerisinde tutmak anormal değil. Bu, dengeyisağlıyor. Fakat maçın bazı bölümlerinde mutlak tıopa sahip olmak lazım. Bu kadrodan daha fazlasını böyle alabiliriz. Akan oyunda pozisyon bulmadan bu zor gruptan çıkmak kolay olmaz.

30 Mart 2016, Çarşamba 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Planlama doğru yapılamadı‘’

TFF’yi bütün bir yarı sezonun tarih ve saatlerini önceden açıklama konusundaki ısrarı sebebiyle takdir ediyorum. Çok uzun süredir yapılması gereken bir şeyi yaptılar. Böyle bir işe girmek kolay değil. İnce planlama gerektirir. Ancak böyle bir işe girdiğin zaman da her şeyi doğru yapmak gerekir.

Erteleme gecikti

Bu çerçevede, Geçtiğimiz Haziran’ın rtasından bu yana, bu Nevruz’un pek de Bahar Bayramı olarak geçmeyeceği belli. Bu haftayı minimum riskli maçlara ayırmak en başında yapılması gerekendi. Bunu atlamış olmak hata.

Atlamış olunsa da geçen haftaki alçak saldırı sonrası yeniden planlama yapılabilirdi. Erteleme önceki günkü saldırı sonrası da yapılabilirdi. Ama 2 saat önce seyircisiz oynanacak deyip ortalığı birbirine sokup kaos yaratma amatörlüğünü yapma becerisi gösterildi. Bu saçmalıktır.

Öte yandan bugün ertelemeye itiraz edenlerin bir olay olsa, “Neden ertelenmedi?” diyecekleri de açık. Bu konu benim uzmanlık alanımın dışında. Değerlendirmem mümkün olmaz. Genel mantık olaraksa bir güvenlik mekanizmasının, her şartta bir maçı sağsalim oynatmayı başarması da ona sınıf atlatacak bir sınavdır. Çünkü bunu yapmazsanız diğer herkese ‘ben koruyamıyorum’ mesajı vermiş olursunuz. Ortalama vatandaşın kafası (benim de) böyle çalışır.

Fenerbahçe’ye hiç yaramaz

Son olarak bir de hiçbir şeyi umursamayan fanatik taraftara hitap edelim. Bu erteleme kime yarar? En yaramayacak olan Fenerbahçe. Zira Braga macından sonra bu oyuncu grubunun karşılaşmak isteyeceği yegane rakip Galatasaray’dır. Bunun tarihte sayısız örneği vardır. Sigma Olomouc maçı da en net örneğidir: 7-1’lik yenilginin ardından Sami Yen’de 1-0 kazandılar. Galatasaray-Fenerbahçe maçının favorisi her zaman ev sahibidir. Sonucu bilemem. Ama bildiğim bir şey var: Fenerbahçe bugünden daha konsantre olamaz.

21 Mart 2016, Pazartesi 01:30
YAZININ DEVAMI