Arama

Popüler aramalar

‘’Sorun yönetenlerdir!‘’

TFF 1. lig Kulüpler Birliği’nin aldığı karara göre; Bundan böyle kulüpleriyle sorunlu olan futbolcular diğer kulüpler tarafından transfer edilmeyecek. Tabi, futbolcunun sorunlu olup olmadığına da kulüp başkanlarından oluşmuş etik kurul karar verecekmiş. İnanmıyorsunuz, değil mi? Haklısınız, ama maalesef gerçek.

Bir kere Uyuşmazlık Çözüm Kurulu (UÇK) varken, neden etik kurul oluşturuluş, birincisi bu. İkincisi, futbolcu hangi kriterle sorunlu ilan edilecek. Üçüncüsü ve en önemlisi, böylesi bir etik kurulun nesnel davranması mümkün olabilir mi?

İşin başka boyutu da var. Misal, Fenerbahçe, Beşiktaş, Galatasaray ve Trabzonspor gibi kulüplerimiz bile UEFA’yla finansal fair play anlaşması imzalamak zorunda kalmışlar. Bunun açılımı da şudur; Kulüplerimiz kötü, hem de çok kötü yönetiliyor. Yani, çoğu kendi alanlarında başarılı olmuş bu insanlar kulüp yönetimi sözkonusu olunca kendi şirketlerini yönetirken gözettikleri hassasiyeti unutuyorlar. Dolayısıyla, istisnalar hariç her gelen kulübün borcunu katlamış ve artık UEFA’nın rızası olmadan transfer yapamaz hale gelmiş kulüplerimiz.

Büyük Altay, Karşıyaka 2. lig’de şu anda. Eskişehirspor, MİY, Samsunspor gibi saygın takımlarımız Süper Lig’de tutunamadıkları gibi transfer yasağı yaşıyorlar üstelik.

En hayret uyandıran da Kayserispor’un durumu. Gökhan Ünal, Mehmet Topuz, İlhan Parlak, Amrabat, Serdar Kesimal, Hasan ali kaldırım, Salih dursun, Sefa Yılmaz ve daha niceleri. Neresinden baksanız enaz 30 milyon bonservis parası kazanmış, ama şu nda oyuncularının hak edişlerini bile ödemekten aciz…

Sorumlusu kim peki? Tabii ki, yöneticiler. O halde, futbolcudan ziyade yöneticiledir sorunlu olan. Ve keşke artık kötü yönetmenin, yönetilmenin de yaptırımı olsa ülkemizde.

07 Ocak 2017, Cumartesi 19:30
YAZININ DEVAMI

‘’Devre arası bir ilaçtır!‘’

Sakatlığının ayları bulması Fernandao’nun melaikelerini zayıflatmış. Aksi olsa, 31’de Lens’in o güzel ortasını ıskalamazdı Brezilyalı.

Keza, yaşadığı sakatlık sorununu tam atlatamadan her maçı oynaması da Mehmet Topal’ı yıpratmış galiba. Dolayısıyla, orta sahadaki üretkenliğe katkı yapamadı, daha çok da defansın içine saklandı, “Örümcek”. Ama onun bu yorgunluğu bile haksızlığa uğramasını haklı çıkarmaz. Tamam, 20’de Mehmet Ekici’ye yaptığı kesinlikle fauldü ve aldığı sarı kart yerindeydi. Ancak 39’da adaşıyla mücadelesinde aleyhine çalınan faul tam bir bühtandı. Zira, o pozisyonda melekler kadar günahsızdı Topal.

Altını çizelim, Fenerbahçe ilk yarım saatte bayağı baskı yedi, söylemesem Trabzospor’a ayıp olur.

Ama Yusuf Erdoğan’ın aldığı kırmızı kartın ve neden olduğu penaltının da tartışılır yanı yoktu.

Sahi, attığı gole akdar birileri Moussa Sow’un sahada yer almadığına iddiaya girse, karşı çıkanımız olur muydu acaba? Hiç sanmıyorum. Çünkü Senagelli’nin adını neredeyse sadece attığı golle duyduk o ana kadar.

Fernandao’nun ikinci yarıda Lens’e yapılana karşı, hem de hakem faul çalmışken, rakibe sataşması ise tam bir işgüzarlık örneğiydi. Zaten ters motivasyonu sonucunda da 52’de rahatlıkla gol yapacağı pozisyonu heba etti Brezilyalı.

Bir başka gerçek de şudur: İsmail Köybaşı tellalla arattı Hasan Ali Kaldırım’ı. 60’da ardışık iki yetersizlik izledik ki, ne Moussa’ya ne de Fernandao’ya yakıştı.

Bir eksik olduğu halde hatrı sayılır bir baskı uyguladı Ersun Yanal’ın öğrencileri, 60. dakikadan itibaren. Neresinden baksanız 7-8 dakikayı buldu bu baskı. Ama Mehmet Ekici’nin saygı duyulacak performansına rağmen Trabzonspor sayı çıkaramadı bu baskıdan.

Akabinde 66’da Lens 3. golü de şık bir vuruşla atınca, maç bitti zaten.

Sözün özü şu; Fenerbahçe’nin acilen takviye yapması gerekiyor. Doalyısıyla devrenin bitmesi tam bir ilaç olacak Sarı Lacivertliler adına. Tabii, doğru adımı atmaları koşuluyla.

27 Aralık 2016, Salı 01:00
YAZININ DEVAMI

‘’Futbol böyle bir şey!‘’

Nazım’ın “Hava kurşun gibi ağır.” dediği türden maalesef yaşadıklarımız. Bir hafta içinde onlarca şehit ve iki alçakça katliam yetmezmiş gibi, dün akşam da Rus büyükelçi katledildi Ankara’nın orta yerinde.

Dilerim, her kesim ve her kişi bu sürecin gerektirdiği hassasiyeti gösterir de bu ahlaksız dayatmanın değirmenine su taşıyacak provokasyonlardan uzak dururuz, yumruk haline gelir ülke bütünlüğümüz, şer güçlerine inat.

Lens, sakatlık öncesi günlerindeki görüntüsünün hayli uzağında ne yazık ki. Çoğu girişimini sonuçlandıramıyor, defansif katkıyı da yeterince yapamayınca takımının tek ayak üzerinde yakalanmasına neden oluyor, istemeden. Zaten Hollandalı, kalitesine yakışanı ancak 40’ta ve artı 90’da yapınca da Sow’un su içer gibi o sihirli dokunuşları estetik kavramımızı okşamaya başladı.
Doğrusunu söylemek gerekirse, belli bölümler dışında maçın genelinde üstün oynayan taraf Ümit Özat’ın öğrencileriydi. Kutlamak lazım.

Ama Fenerbahçe bu tablo içinde bile maçı 3-0 gibi net bir skorla kazandı.

Neden peki? Çünkü Volkan Demirel, kariyerinin en önemli performanslarından birini sergiledi. Dahası Skrtel, Kjaer ve Hasan Ali de Volkan Demirel’e eşlik edince üstün performans sergilemekte, Gençlerbirliği bu atak üstünlüğünü skorboarda yansıtamadı ve oynadığı futbolun karşılığını da alamadı.

Fernandao’nun oyuna girdikten kısa bir süre sonra skora katkıda bulunması ise Ankara ekibini moral açısından çökertti. Akabinde Lens’in üstün oyun bilgisi sonucunda Musa’nın o sihirli vuruşu ikinci kez gelince, maçın büyük bir bölümünde mahkum oynasa da, 3 puanı hanesine yazan Fenerbahçe oldu. Eh, futbol böyle bir şey işte, her zaman iyi oynayan kazanmıyor, tıpkı hayat gibi, anlayacağınız.

20 Aralık 2016, Salı 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Advocaat da Çakır da formsuzdu‘’

44 kişi vahşice katledilmiş. Onlarca ana kuzusu da ecelle boğuşuyor halen. Kim bilir nasıl yakıcı alevler içinde yüzlerce yürek. İsyanla ağıtın uç noktalarında deyim yerindeyse Türkiye. Vahşet ve utanç üstümüze yağıp, bizi insanlığımızdan utandırıyor.

Yani, futbol da dahil her şey teferruat kalıyor maalesef böylesi günlerde. Bu yakıcı gerçeğe rağmen hiçte fena değildi maçtaki mücadele. Bu gerçeği teslim edelim. Ama bir başka gerçek de şudur ki; Advocaat’ın Fenerbahçesi son haftalarda hiç bu kadar baskı yememiş ve pozisyon vermemişti rakiplerine, bunun da altını çizelim.

Türkiye’deki en kötü performansına tanıklık ettik dün Lens’in. Volkan Şen ise bir türlü doğru futbolu onamıyor, oynamamakta ısrar ediyor hatta.

19’da Şener’e 58’de de Alper’e (ki, bu ceza sahası içindeydi) yapılanların faul olduğuna inanıyorum. Şener’e yapılanın günahı yan hakemindi. Ama, Alper’e yapılanın vebalinden Cüneyt Çakır sorumludur.

Advocaat’ın da bu maç adına formda olduğunu söyleyemem. Lens’i oyundan almakta gecikmesi kendisine yakışmadı misal. Keza Aatıf’ı bu kadar geç sahaya sürmesi de.

Yanlış anlamayın, Rıza Çalımbay’ın Antalyaspor’unun performansına saygı duyuyorum. Zaten, Sayın Çalımbay geldikten sonra tek mağlubiyeti yok Akdeniz ekibinin. Ama, sorun da burada Dich Advocaat adına. Demek ki, yeterince analizini yapmamış ve şampiyonluk yarışmasında “Final” denilecek bir maçın gerektirdiği hassasiyeti gösterememiş maç öncesinde, Hollandalı teknik direktör. Amma ve lakin Cüneyt Çakır, Advocaat’tan da formsuzdu dün akşam ne yazık ki. Şener ve Alper’e yapılan faulleri atlamadı yetmezmiş gibi bir de Sow’un net golünü vermedi. Yahu, Musa topa vurmuş, top da gideceği adresi eline almış, ondan sonra çok sonra da rakip futbolcu kafasını uzatmış. Resmen maçın kaderini tayin etti dün akşam Cüneyt Çakır. Yazık, çok yazık hem de.

12 Aralık 2016, Pazartesi 21:30
YAZININ DEVAMI

‘’İmza; Dick...‘’

“Aziz Yıldırım, Dick’i tuttu” demişti ahlaksızın biri, anımsayacaksınız .Advocaat ve Aziz Bey’i aşağılıyordu zavallı, kendince.

Eh, genellikle bütün vasatların (yüksek perdeden attığı için) kazandığı ve kutsandığı bir coğrafyada yaşıyoruz, ne yazık ki.

Oysa her vicdan, izaan ve bilinç sahibi her insan Advocaat’ı değerlendirirken önce”insaf” demeliydi, eğer dünyadan haberi varsa tabi.

Yaşı kemale ermiş (geçen sezon neredeyse üç antrenmanın ikisine çıkmayan) Van Persie bile sayın Advocaat’la birlikte futbola yeni başlamış gencecik bir oyuncunun istek ve coşkusuyla antrenman yapıyor, oynuyor artık.

Dün maçın onuncu dakikasında Lens’e yapılan net penaltıyı vermeyen İspanyol hakeme rağmen bile durmadı, Musa’nın klasikleşmiş bir rövaşatasıyla öne geçti Fenerbahçe Hollanda’da.

En güvendiğim yanı ne Advocaat’ın biliyor musunuz? Takım ruhu aşılaması Fenerbahçe’ye. Artık sorumluluk almayan, yardıma koşmayan, aşkla oynamayan oyuncu yok Sarı Lacivertlilerde. Bir de her maçın önemine “Cuk diye oturan tercih ve taktiği. Misal, dün akşam Feyenerdoon için “Beyin” anlamına gelen El Ahmadi’yi Alper önderliğindeki “Tim”le kitleyerek rakip hücum girişimlerini aha başından atıl hale getirmesi.

Garip değil mi? Her oyuncusuna her şeyi benimsetti de Volkan Şen ile Emenike’ye çıtayı atlatamadı. Top ezmeler, arkadaşlarının koşusunu es geçmeler, amatörce ofsayda düşmeler.

Bu da bizi bir gerçeğe götürüyor, Fenerbahçe’nin formasını giymek için tek başına yetenek yetmez daha, daha fazlası gerek. Ne yazık ki, ne Volkan Şen ne de Emenike’de altını çizdiğimiz o fazlalıklar yok, acı ama gerçek bu.

Bu ve benzeri zaaflarına rağmen Fenerbahçe A grubunu birinci bitirerek bir kez daha Türkiye’nin yüzakı oldu dün akşam. Bu gurur tablosunun altındaki imza da Dick Advokaat’ta ait gördğnünüz gibi işte.

08 Aralık 2016, Perşembe 23:30
YAZININ DEVAMI

‘’Satrancın kazananı yok!‘’

Beşiktaş’ın Chapecoense formasıyla ısınmaya çıkmasını tüm kalbimle alkışlıyorum.Yanlış kararları olsa bile, Hüseyin Göcek’e küfreden ahlaksızları ise şiddetle kınıyorum. Aziz Yıldırım’ın yerinde olsam, o taraftar kılıklıları teşhis eder ve en az 2 yıl bir daha stada sokmazdım.
İlk yarıda topa sahip olmakta önde olan Siyah Beyazlılardı. Ama koca 90’san dakikayı neredeyse pozisyonsuz tamamladılar. Aslında gerçeği söylemek gerekirse dün akşam izlediğimize maç değil, “Birbirini kilitleme yarışı” desek daha bir anlamlı olacak.
Agresifliğin abartıldığı ve faul rekorunun kırıldığına tanıklık ettik maalesef dün Kadıköy’de.
Beşiktaş’ta oyunun kaderini çizecek (Oğuzhan, Tolgay ve Rikardo dahil olmak üzere) futbolcularının hiçbiri kapasitesine ulaşamadı. Fenerbahçe’de ise Alper ve 75 te oyuna giren Lens dışında hiçbir oyuncu maçı koparacak katkıyı yapamadı.
Dolayısıyla, mücadele, didişme ve rakibe nefes aldırmama kaygısının düzeyi skoru kısır hale getirdi. Ve resmen dağ fare doğurdu, maç öncesi tahminimde de çuvallamama yol açtı oyun ve skor açısından dünkü derbi.
Sonuçta öyle bir görüntüye büründü ki, atanın kazanacağı hale geldi milyonlarca insanın günlerdir heyecanla beklediği karşılaşma.
Ancak iki takım da bu şansı bulamadı, sevenlerine sevincin böylesini yaşatamadı. Sonuç; SATRACIN KAZANANI YOK!

03 Aralık 2016, Cumartesi 22:05
YAZININ DEVAMI

‘’Ordinaryüs profesör!‘’

Daha önce de altını çizmiştim. Dere geçilirken göreve geldi Sayın Advocaat. Teslim aldığı kadronun fiziksel ve zihinsel olarak katetmesi gereken hayli yol vardı. Ama öte yandan sportif başarı adına iki önemli kulvarda yarışıyordu söz konusu bu kadroyla.

Ancak, ehil olunca doktor hem teşhis hem de tedavide gecikme olmuyor tabii. Nitekim Advocaat’la birlikte Fenerbahçe tam da bu şansı yakaladı.
Dikkatinizi çekerim; Birkaç maç oynamayan, sakatlıktan dönen, yedek oturtulan, hatta Aatıf gibi önceleri yok sayılan da dahil, tüm futbolcular Advucaat’ın bilimsel yöntemleriyle takımın önemli parçası oldu, aidiyet ve sorumluluk tavan yaptı, deyim yerindeyse.

Açıkçası Hollanda’lı teknik direktör oyuncularına bilinç ve aşkla oynamayı öğretmiş. Artık onun adaletine, liderliğine, inanmayan (Emenike hariç) tek futbolcusu yok gördüğünüz gibi.
Dikkat edin, hem rakibe göre onbir seçerken bile takımını tepeden tırnağa onarmış olarak karşımıza çıkarıyor artık ekibini Dic Advocaat. Analiz doğru, taktik doğru, oyuncularını ikna etmesi ise tam bir şahika. Volkan Şen’in yerine tercih ettiği Alper Potuk dün akşam takımın savunmasına kalite kattı. Yetmedi, asist de yaptı.

Aatıf’ın oyun anlayışı ise resmen sınıf atlamış. Hem ilk goldeki asisti hem de 4.goldeki vuruşu alkışlık türdendi.Ya, Mehmet Topal’ın Musa’ya attırdığı gol. İçinde mükemmel bir çevre görüşü var Topal’ınkinde, Sov’un ofsayda düşmeden arkası dönük golü ise derslikti tartışmasız. Mutlaka siz de farkındasınız; Kendisini aşmayan, aidiyetini güçlendirmeyen, oyunu aşk ile oynamayan, hocasına güveni, inanmayan futbolcu yok artık Fenerbahçe’de. Er oyuncu katkı sağlıyor, arkadaşlarına inanıyor, kendisine güveniyor, risk alıyor ve en önemlisi görev aldığında yüreğini sahaya koyuyor. Bu tablonun altındaki imza Sayın Advocaat’a ait, bunu kabul edelim.

Bence, Aziz Yıldırım’ın 18 yıllık başkanlığındaki en isabetli kararlarından biri de Sayın Advocaat tercihidir.

Ali Palabıyık’ın hangi kararını tartışırsanız tartışın. Ama lütfan, Janctscher’e çıkardığı kımızı kartı tartışmayın.

27 Kasım 2016, Pazar 22:05
YAZININ DEVAMI

‘’Üstat Advocaat‘’

İlk yarı, deyim yerindeyse karın ağrısı oldu Fenerbahçeliler için. Tam bir mahkumiyet vardı Sarı Lacivertliler adına. Başta Emenike olmak üzere Şener ve Volkan Şen, bir türlü “basit” oynamayı beceremediler. Haydi Emenike’nin “oyun aklı”na yapılacak bir şey yok; ama Alper Potuk’un büyük emekle rakip kale sahasına taşıdığı topu müsait arkadaşlarına rağmen düşünceyle yoğrulmamış bir vuruşla heba etmesi asla kendisine yakışmadı. Açıkçası oyuncularını gün geçtikçe geliştirse de Hollandalı, hala yapması gerekenler var demek ki, bazı futbolcuları adına.

Eh, boşuna ÜSTAT demiyorum Hollandalı teknik direktöre. İlk yarıda Fenerbahçe’nin ateşi yüksek bir hasta haline gelmesindeki en önemli etkenin Emenike olduğunu teşhis etti ve ikinci yarıya haklı olarak Stoch’la başladı. Zaten ritmine, kalitesine yakışana kavuşması da gecikmedi Fenerbahçe’nin ikinci yarıyla birlikte.

Slovak yıldız “Ben daha ölmedim!” dercesine bir görüntü ortaya koydu. 59’da o bilindiğimiz jeneriklik vuruşlarından biriyle takımını rahatlatan golü attı. 66’da Alper Potuk’un güzel ortasına Simon Kjaer tam zamanında kafaya çıkınca, skor üstünlüğünde farkı ikiye çıkardı Advocaat’ın öğrencileri.

Stoch’un maçın son anlarında “asist” diyebileceğimiz topunun Alper’in vuruşuyla gol olmaması ise tam bir talihsizlikti.

Bence Sayın Advocaat fazlasıyla saygı ve takdiri hak ediyor. Lens sakatmış, Topal cezalıymış, Van Persie oynamıyormuş, fark etmiyor. Takım her maçını kazanıyor farkında mısınız? İşte hocanın önemini ortaya koyuyor bence bütün bunlar. Fiziksel ve zihinsel olarak dibe vurmuş, yetmezmiş gibi taraftarın dağ gibi ağırlığı çökmüş bir kadroyu kısa sayılacak bir sürede ayağa kaldıran Sayın Advocaat’ın alkışlanmasını öneriyorum naçizane!

24 Kasım 2016, Perşembe 22:00
YAZININ DEVAMI