Arama

Popüler aramalar

‘’Kazanmayı unuttu!‘’

Kjaer yoksa vay haline, resmen şefsiz bir orkestraya dönüşüyor defans bloğu Fenerbahçe’nin. Volkan Şen yetenekli bir futbolcu. Ama oyun ve taktik bilgisi yerlerde sürünüyor. İsmail Köybaşı ise Caner Erkin’in gölgesi bile olamadı şu ana kadar.

Hoş, dün akşam eskisine oranla daha bir iştahlıydı sarı lacivertliler. Altını çizmesek ayıp olur. Kanımca bu farkı yaratan da Josef de Souza’sız orta sahanın oyunun ofansif yönünde biraz daha pozitif bir sıçrama yapmasıydı.

Ancak bu istek ve iştahı skora yansıtacak uyum, organizasyon ve özgüven sorunu var Fenerbahçe’nin maalesef. Sow pas tutmuş, Volkan Şen’in ayakları birbirine fazla dolandığı için saman alevi oluyor genellikle. Ozan Tufan…O da başlı başına bir paragraf. Bir oyuncu ancak bu kadar yaşını, misyonunu inkar edebilir her halde.

Advocaat mı? İnanamıyorum bu Advocaat’ın bildiğimiz o Advocaat olduğuna. Volkan Şen, Sow değişikliği bu kadar geç mi yapılır? Ayrıca geriye gitmeyen futbolcu yok neredeyde Hollandalı teknik direktörle.

Peki isyanın, direnmenin ve gidişatı değiştirmenin öbür adı Alper Potuk mu yani oyundan alınacak oyuncu? Takımı elektriksiz bırakmak denir buna bence. Ve maalesef bunu yaptı Dick Advocaat dün akşam.

Tabii, bu kadar yanlış bir araya gelince de doğal olarak kazanamadı Fenerbahçe ve kazamayı unuttu. Hayır, eksiği var elbette Fenerbahçe’nin. Ama, şunu anlayamıyorum, Gaziantepspor, Kasımpaşaspor, Alanyaspor veya Adanaspor’da daha mı vasat bir kadro var elinde Sayın Advocaat’n ki, habire yakınıp duruyor?

26 Şubat 2017, Pazar 21:50
YAZININ DEVAMI

‘’Kusura bakmasın!‘’

Az yanılmadım hayatta. Ama beni en çok yanıltanlardan biri de Sayın Advocaat’tır. Tamam, kendisinin dışında oluşturulmuş ve zaafları olan bir kadroyla yarışa başladı, kabul. Ancak onun kalitesindeki bir teknik direktör başında bulunduğu kadroda yer alan yaratıcı özelliğe sahip ender futbolculardan biri olan Salih Uçan’ı bu kadar sorumsuzca çöpe atamamalı. Çünkü bir teknik direktör aynı zamanda iyi bir sarraf da demektir. Salih’in eksiği olabilir. Kimin yok ki ayrıca. Ve lakin psikolog ve lider olarak hocanın görevi özellikle de en yetenekli oyuncusunu ikna temelli doğrularla buluşturmasıdır.

Eğri oturup doğru konuşalım. Krasnodar her halde Feyenoord ve Manu’dan daha zayıf bir takım, değil mi? Peki o zaman neden giderek sıradanlaştı bu kadar sarı lacivertli futbolcular, neden nehirleri geçen Fenerbahçe gelip derede boğuldu?

Çünkü, Hollandalı teknik direktör her olumsuz sonuçtan sonra faturayı öğrencilerine çıkarıp, onların özgüvenini yerle bir ederek takım ruhunu sıfırladı her demeciyle. Dolayısıyla, disiplinsiz bir kimliğe büründü ve Sow başta olmak üzere sıradanlaştı Fenerbahçeli futbolcular Sayın Advocaat’ın kendisine yakışmayan ezberiyle.

Sözü uzatmayalım, eksiği var bu kadronun, ama gene de iki aydan fazla bir süredir lig maçı oynamayan bu takımı geçmeliydi iki kat daha pahalı olan bu kadro.

Ve sonuçta Sayın Advocaat’a yakışmadı bu tablo. Ama asıl gerçek şudur; bunca olumsuzluğun yarattığı düş kırıklığının baş mimarı Sayın Aziz Yıldırım’dır. Acı ama gerçek, artık sahneden çekilmesi gerekiyor Aziz Bey’in, kusura bakmasın.

22 Şubat 2017, Çarşamba 22:30
YAZININ DEVAMI

‘’Buna da şükür‘’

Golün böylesini amatör takımlar bile yemez. Bu konuda hem yemin ederim hem de bahse girerim. Fenerbahçe’nin yediği o şaka gibi golden söz ediyorum elbette. Sol bekte Hasan Ali, sağ bekte de Şener “Biz bu takımı üst düzey hedeflere taşıyacak oyuncular değiliz.” diye bağırıyor, hem de uzunca zamandır.

Ayrıca adeta takım halinde uyku modundaydı bu önemli deplasmanda Sarı Lacivertliler. Bu kadar inançsız, bu kadar ahenksiz ve bu kadar çaresiz Fenerbahçe’yi izledikten sonra 1-0’a şükretmek lazım bence.

Alper, Mehmet Topal ve Kjaer dışında olup bitene isyan eden, mevcut görüntüye şerh koyan başka futbolcu da göremedik dün akşam maalesef.

Tamam, Fenerbahçe genelde topu rakibine bırakıp daha çok Lens patenti hızlı hücumlarla sonuca gitmeyi karakter haline getirdi bu sezon. İyi de, bu kadar da abartılmaz ki anlayışın böylesi. Sinemada film seyretmekle karıştırdı sanki bu anlayışı dün akşam Fenerbahçeli oyuncular. Mantalite böyle olunca da doğru dürüst organize olamadı 90 dakika boyunca Advocaat’ın öğrencileri. Büyük çoğunluğu afyon yutmuş gibiydi ve “defi beladan” topla ilişkilerini belirleyip serseri pasların altına imza attılar, oyunun genelinde.

Sözün özü şu anlayacağınız: Bu oyuna göre 1-0’lık mağlubiyet öyle pek de kötü değil. Zira hiç olmazsa tur şansını hala koruyor Fenerbahçe. Dolayısıyla “Buna da şükür.” dersek, sürç-i lisan etmeyiz herhalde.

16 Şubat 2017, Perşembe 21:30
YAZININ DEVAMI

‘’Maalesef,hakem öne çıktı!‘’

Fenerbahçe dün akşam futbol oynamadı, savaş yaptı deyim yerindeyse. Bu nasıl bir kin ve öfkesidir, anlamak mümkün değil. Bir hakem bütün bu olup biteni neden seyreder seyirci gibi, bu daha da anlaşılması zor durum. Volkan Şen ile Ozan Tufan’a anaavrat küfrediliyor, sahaya atılmadık şey kalmıyor, ama hakem öylece seyretti olup biteni. Düşünün, Alper korner atamıyor yağmur gibi yağan yabancı maddeden ve “Hocam, atış yapamıyorum” diyerek yardım istiyor, ama karşılığında sarı kart görüp cezalı duruma düşüyor. Bütün bunlar da yetmemiş gibi görmediği bir pozisyonda, hem de Kjaer elini kolunu bedenine yapıştırmışken penaltı düdüğü çalıyor.

Oyunun geneli Fenerbahçe’nin istediği şekilde gelişti. Çünkü, Advocaat ve öğrencileri sadece bu dili konuşuyorlar. Rakip topla oynasın, sorun yok.Yeter ki, oyun anlayışından ödün verme ve sinme. Hele bir de rakibin beyni olan oyuncusuyla arkadaşlarının iletişimini koparırsan, skor üstünlüğü bir şekilde gelir nasıl olsa. Tam da öyle oldu dün akşam Bursa’da.

Nitekim öne de geçti sarı lacivertliler. Skoru arttırabilme şansı da yakaladılar. Ama skorun artmasını önce Harun Tekin’in becerisi, sonra Aatıf’ın yetersizliği ve amma lakin en çok da hakemin uydurduğu uyduruk bir penaltı maçın bu şekilde sonuçlanmasına yol açtı..

Advacaat’ın Aatıf’ı sahada, Volkan Şen’i de yedek kulübesinde bu kadar tutması anlaşılır şey değil. Hollandalı teknik adam her maçın ardından şikayette bulunuyor nedense. Sanki karar verme mercii kendisi değilmiş gibi. Futbolcuların önemli bölümü laftan anlamıyor, dediklerimi yapmıyor demeye getiriyor sanki. Başkasını bilmem, ama hiç kimse buna inandıramaz beni ve anlaşılmazdır benim adıma bu sav. Ancak en anlaşılmaz şeylerin en başında ise hakem Umut Meler’in bu kadar kişiliksiz bir yönetim göstermesiydi maalesef.

Bu kadar olumsuzluğun yanında ışıldayan en önemli güzellik ise Alper Potuk’un dün akşam ki performansıydı. Bravo çocuk, bravo sana.

11 Şubat 2017, Cumartesi 23:05
YAZININ DEVAMI

‘’Amatörlük kaybetti!‘’

Fenerbahçe’ye güç katmak dururken, kambur oluyor Van Persie maalesef. Düşünsenize, böylesine önemli bir maçta takımına sağduyu aşılaması gerekir, değil mi? Çünkü sahadaki en tecrübeli ve kariyerli futbolcu o. Ama Hollandalı, arkadaşlarının sinir katsayısını düşüreceğine, yaptığı gereksiz hareketler ve takındığı tavırlarla onları geriyor. Misal dil çıkarıyor. Kime çıkarırsa çıkarsın hem çirkin hem de acizlik bu yaptığı Persie’nin.

Peki, neden bu kadar olumsuzluğa simge haline gelir bir futbolcu? Bunun tek cevabı şudur: Zihinsel ve fiziksel yetersizlik. Tosic’le dalaşında yaptığı profesyonellik mi yoksa “çakallık” mı, bilemem. Ama Sırp stoper tam bir “Sazan”lık yaptı ve kırmızı kartı gördü, bunun da altını çizmeliyim.

Neyse ki Van Persie gibi olmayan, hinlikten uzak, sadece futbolu düşünenler de vardı. Alper Potuk gibi... Nitekim Fenerbahçe’nin golündeki başlangıç da ondan geldi. Mehmet Topal’la birlikte galibiyetin ve maçın gizli kahramanı oldular, deyim yerindeyse.

Şener ve Hasan Ali’ye sonsuz saygım var. Ancak üst düzey hedefleri bulunan bir takımın savunma kanatlarının oyuncuları değiller ne yazık ki.

Ozan Tufan’ın 86’da kaçırdığı gol ise Fenerbahçeli futbolcuların içinde bulundukları stresin düzeyinin kanıtıdır bence. Bir mentorü işaret ediyor bunlar da.

Bu doksan dakikanın kısa özeti şudur: Beşiktaş, Vodafone Arena’da ilk yenilgisini aldıysa, bunun ana nedeni Tosiç’in gördüğü kırmızı kartta tescillediği gibi amatörlüğün ülkemizde bir türlü aşılamamasıdır kanımca.

05 Şubat 2017, Pazar 23:30
YAZININ DEVAMI

‘’Mat oldu!‘’

Maçın genelinde kekeledi resmen Fenerbahçe. Adeta dilini bilmediği bir ülkede meramını anlatmakta çaresiz kalan turisti çağrıştırdı Sarı Lacivertli futbolcular.

Şener’e çaresizliği yaşattı genelde Varela. Salih dahil, Advocaat’ın öğrencilerinin çoğu kapasitesine ulaşamadı, yetenek ve sorumluluklarını inkar ettiler. Misal, Salih’in Mehmet Topal’a asistine kadar nadiren adını duyduk. Bu görüntünün doğmasında en azade futbolcu Salih’ti oysa. Tıpkı Alper Potuk’un gördüğü sarı karttaki masumiyeti gibi…Tertemiz bir pozisyonda Mete Kalkavan’dan kart görmesi haksızlık ötesiydi zira bence.

Fernandao çok gerilemiş, melaikelerini kaybetmiş. Övgülere boğduğumuz defanstaki uyumun yerinde yeller esti dün akşam.

Hiç şüphe yok ki, doğrularını alkışlarken yanlışlarını da eleştirme hakkımız var Advocaat’ın.

Koca Fenerbahçe gol yollarında tüm umudunu Lens’e bağlayamaz. Başka seçenekler yaratmak, bulmak zorunda.

Koca Fenerbahçe, elinde Aatıf varken Karavayev’i transfer etmez.

Kısacası çok ama çok yanlış var acilen düzeltilmesi gereken.

Güray Vural ise başka bir kimliğe dönüşüyor, kendisini aşıyor resmen Fenerbahçe maçlarında.

Lens’e önlem alan takım, Fenerbahçe’yi gol yollarında pusulasız gemi haline getiriyor, maalesef. Kayserispor’un çehresini değiştirmiş Sergen Yalçın.

Her açıdan üstün olan taraf ev sahibiydi dün akşam. Gerekli ve doğru takviyeler yapmışlar devre arasında. Öyle “Laf olsun, torba dolsun.” türünden değil. Yani, Karavayev transferinde olduğu gibi “sözde” transfer yapmamışlar. Eh, bütün bunların özeti de şudur: Dün Kayseri’de, mat oldu Fenerbahçe.

29 Ocak 2017, Pazar 21:30
YAZININ DEVAMI

‘’Ligin kaderini etkiledi!‘’

Bu galibiyetle ligin kaderini etkiledi Fenerbahçe. Çünkü bu 3 puanla hem yeniden şampiyonluk mücadelesine dahil oldu hem de Başakşehir’in peri masalının engelsiz şekilde sürüp gitmesine “Dur!” dedi, onlara tattırdığı ilk yenilgiyle.

Sarı Lacivertlilerin golü öncesinde yaptığı doğru koşu ve devamında Ozan Tufan’ın golü adına verdiği pasla, bu galibiyetin başaktörlerinden biri oldu Salih Uçan. Aslında ona ne kadar sitem etsem azdır, ama şimdilik buna da şükür. Dilerim ki, fizik güç yetersizliğini sona erdirir ve yeteneklerini gerektiği şekilde sahaya yansıtacak güç ve performansa ulaşır yıldız futbolcu.

Hemen her kes farkında, Başakşehir’in peri masalını andıran bu sezonki başarısında en önemli aktör Emre Belözoğlu’dur. Dün akşam Ozan Tufan ve Josef de Souza kademeli olarak Emre’ye kelepçe olunca, Abdullah Avcı’nın takımı akortsuz enstrümana dönüştü resmen. Alper Potuk’un oyunun iki yönünde pırlantalaştığı bir gecede dua etsinler ki, sarı kartlı Ozan Tufan sakatlık sorunu yaşadı. Aksi halde skoru daha da arttırırdı büyük ihtimalle (Fernandao penaltı kaçırsa da) Fenerbahçe.

Bülent Yıldırım ise vasatı aşamadı maalesef, hakemlerimizin geneli gibi. 24’te Mossoro’nun Alper’e yaptığı faulü atlayan bir hakemin kalitesinden değilse bile formundan şüphe ederim, ben kendi adıma. Biraz ucuzca Fernandao’nun aldığı penaltı da ayrıca tartışılır. İlk 45’te Alper Potuk’a yapılan faulü avantaja bırakmasını da saymıyorum artık
Her neyse, sonuçta Fenerbahçe bu 3 puanla şampiyonluk mücadelesine hem yeniden heyecan kattı hem de şampiyonluğun önemli bir adayı haline geldi.

Not: Duayen yönetici İlhan Cavcav’a Allah’tan rahmet diliyor, anısı önünde saygıyla eğiliyorum.

23 Ocak 2017, Pazartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Maalesef!‘’

Fenerbahçe’nin ofanstaki en önemli silahı Lens, bunu bilmeyen yok. Bu gerçeği çok iyi tespit etmiş Levent Şahin. Dolayısıyla, Hollandalıya önlem aldı konuk ekip, bu da sarı lacivertlileri gol yollarında pusulasız bıraktı.

Doğrusu, bütün bunlar da Fenerbahçe’nin golü bulmak arzusunu telaşa dönüştürdü ve gol girişimlerinin çoğu da sonlanamadı genelde. Yeri gelmişken altını çizelim, tablonun böylesinde Fernandao’nun vuruş başarısızlığındaki yüzdesi kadar Itandje’ın kuttarışları da önemli bir rol oynadı.

Oyunun savunma yönündeki tanıklıklarımız ise bize şu gerçeği dayattı; Fenerbahçe, Kjaer’in yokluğunda savunmada sefilleşiyor resmen. Dolayısıyla, Mehmet Topal kaçınılmaz şekilde başrole çıktı Danimarkalının yokluğunda dün akşam sakatlanana kadar. Zaten biraz da onun itirazıyla ancak ayakta kalabildiler.

Ama, anlamadığım konu şu; oyunun savunma yönündeki en önemli aktörü Mehmet Topal sakatlanmışken ve oyunun merkezinin rolünü oynamakta aksadığı bu denli aşikarken, Alper Potuk neden oyuna alınmıyor.

Fenerbahçe’nin dün akşamki en büyük dezavantajlarından biri de Aatıf’ın oynamasıydı. Adanaspor’un ilk gölü onun gereksiz yere kaptırdığı toptan geldi. Oyunda kaldığı sürece de en küçük katkısı olmadı zaten Faslı oyuncunun.

Serkan Çınar’da ayrı bir parantez tabii. Onuncu dakikada Josef’e yapılan penaltıya gözlerini kapaması bir yana, zamana oynayan kötü niyetli futbolcular için tam biçilmiş bir kaftan oldu. Oysa onun asli görevi oyunun akışını hızlandırmak, pozitif olana ortam yaratmaktır. Ama, maalesef, dün dolaylı bir şekilde “kötü niyet’e çanak tuttu tercihleriyle. E, futbolcular cin gibi. Her fırsatı değerlendirdi Adanasporlu oyuncular ve ikide bir yatıp kalkmadılar yerden. Maça 6 dakika ilave edildi misal. Ama, her halde en az 3 dakikasını yerde yatarak geçirdiler.

Amma asıl ‘Maalsef’ Sayın Advocaat’a. Fiziki ve zihinsel açığı aşikar olan Aatıf’ı kurtarıcı görmek asla yakışmadı kendine. Demek ki, Adanapor’u çantada keklik gördü, yani rakibi küçümsedi galiba.

Adanaspor’un tavrını anlıyorum, Sırat’tan geçiyorlar. Dolayısıyla onları anlıyorum ve dilerim küme düşmezler. Ama, bu gerçek dahi oyundan çaldıkları zamanı önemsizleştiremez tabii.

15 Ocak 2017, Pazar 22:30
YAZININ DEVAMI