MENÜ

Üstat Advocaat

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

İlk yarı, deyim yerindeyse karın ağrısı oldu Fenerbahçeliler için. Tam bir mahkumiyet vardı Sarı Lacivertliler adına. Başta Emenike olmak üzere Şener ve Volkan Şen, bir türlü “basit” oynamayı beceremediler. Haydi Emenike’nin “oyun aklı”na yapılacak bir şey yok; ama Alper Potuk’un büyük emekle rakip kale sahasına taşıdığı topu müsait arkadaşlarına rağmen düşünceyle yoğrulmamış bir vuruşla heba etmesi asla kendisine yakışmadı. Açıkçası oyuncularını gün geçtikçe geliştirse de Hollandalı, hala yapması gerekenler var demek ki, bazı futbolcuları adına.

Eh, boşuna ÜSTAT demiyorum Hollandalı teknik direktöre. İlk yarıda Fenerbahçe’nin ateşi yüksek bir hasta haline gelmesindeki en önemli etkenin Emenike olduğunu teşhis etti ve ikinci yarıya haklı olarak Stoch’la başladı. Zaten ritmine, kalitesine yakışana kavuşması da gecikmedi Fenerbahçe’nin ikinci yarıyla birlikte.

Slovak yıldız “Ben daha ölmedim!” dercesine bir görüntü ortaya koydu. 59’da o bilindiğimiz jeneriklik vuruşlarından biriyle takımını rahatlatan golü attı. 66’da Alper Potuk’un güzel ortasına Simon Kjaer tam zamanında kafaya çıkınca, skor üstünlüğünde farkı ikiye çıkardı Advocaat’ın öğrencileri.

Stoch’un maçın son anlarında “asist” diyebileceğimiz topunun Alper’in vuruşuyla gol olmaması ise tam bir talihsizlikti.

Bence Sayın Advocaat fazlasıyla saygı ve takdiri hak ediyor. Lens sakatmış, Topal cezalıymış, Van Persie oynamıyormuş, fark etmiyor. Takım her maçını kazanıyor farkında mısınız? İşte hocanın önemini ortaya koyuyor bence bütün bunlar. Fiziksel ve zihinsel olarak dibe vurmuş, yetmezmiş gibi taraftarın dağ gibi ağırlığı çökmüş bir kadroyu kısa sayılacak bir sürede ayağa kaldıran Sayın Advocaat’ın alkışlanmasını öneriyorum naçizane!

YORUM YAZ