Arama

Popüler aramalar

‘’Adamlar haklı‘’

Ülkelerindeki tanıklıklarımdan biliyorum, Hollandalılar kibirli biraz. Ama biraz da haklılar. Koca bir dünyanın sorunları elinde aczi yaşadığı süreçte; huzur, özgürlük, refah ve bir arada yaşamakla dans ediyor adamlar.

İş ahlakları şapka çıkarılacak düzeyde her şeyden önce. Ekonomi ve siyasadaki başarılarını bir kenara koyalım haydi. Ama futbolda hem ekol yarattılar hem de dünya futbol tarihine unutulmaz armağanlar sundular.

Cruyff misal. Kerkhof kardeşler, Marco van Basten, Gullit, Van Nistelrooy. Sonra, bir masal kahramanının ikizi Aziz Pierre, yani Hooijdonk… E adamlar haksız mı şimdi kostaklanmakta?
Dün akşamki Fenerbahçe’nin kadrosu, en hafifiyle Feyenoord’unkini ikiye katlayacak değerdeydi. Ama yine de ikinci 45’te ecel teri döktürdüler Sarı Lacivertlilere Hollandalılar.
Bereket, Fenerbahçe’nin başında da bir Hollandalı vardı dün akşam. Kesinlikle futbol ve takım adına “kısa” sayılacak bir sürede Fenerbahçe’yi ayağa kaldırdı, takımına kişilik kazandırdı Dick Advocaat.

Tamam, Sow onca süre etkisiz kalırken Alper’den bu kadar az süre yararlanması ve benzeri şeyleri eleştirilebilir belki. Fakat şunu da unutmayın, liginde 7’de 7 yapmış ve Avrupa Ligi’nde de Manchester United’ı yenmiş Feyenoord’dan üç puan alarak grup lideri yaptı takımını. Kim peki hoca? Bildiğiniz gibi o da bir Hollandalı. Gel de hak verme kibrine adamların!

30 Eylül 2016, Cuma 01:05
YAZININ DEVAMI

‘’İlacı zaman‘’


Bazı enstrümanları akortu pek kolay olmuyor maalesef. Bu sezonki Fenerbahçe de o türden işte. Halbuki, bildiğiniz bir “usta” Advocaat.

Lens’in çabukluğu, tekniği ve kariyeri ortada. Mehmet Topal zaten tescilli “sıra dışı” futbolcu. Ozan Tufan daha reşit olmadan “Üst düzey futbolcu” patentini almış. Ne bileyim, Volkan Demirel’den Sow’a, Van der Wiel’dan Skrtel’e, Van Persie’den Kjaer’a kadar çoğu futbolcusu “uluslararası futbolcu” sınavından yüz akıyla çıkmış oyuncular.

Ama bütün bu gerçeklere karşın hala ahengini bulamadı işte Sarı Lacivertliler. Bence bunun ana nedeni zamana, sabra duyulan ihtiyaç olmalı. Çünkü, şu andaki ana sorunu Volkan'ların Şen olanı başta olmak üzere bazı futbolcularının yanlış tercihte ısrarcı olması. Volkan Şen’in yeteneğini tartışamayız, ama yeteneğini kullanma, karar ve final anındaki olumsuz tercihlerini tartışabiliriz pekala.

Sevgili Mehmet Demirkol’u tanımasam, hayata bakışını bilmesem “Totem yapıyor.” diyebilirdim kesinlikle. Emenike’nin performansı ve takıma katkısı böyle düşünmeme yol açıyor zira.

İsmail Köybaşı, Alper, Sow ve Van Persie’nin ilk on birde yer bulamadığı bir kadronun, vasatı aşamayan Gaziantep önünde rahatlayacak farkı yakalayamaması da düşündürücü, öyle değil mi?

Dolayısıyla, kalitenin bu denlisi hala ahenge ihtiyaç duyuyor, kalitesi tartışılamayacak birden fazla futbolcu inkarı oynuyorsa demek ki, sabır ve zamandır asıl ilacı Advocaat’ın Fenerbahçesinin.

25 Eylül 2016, Pazar 20:30
YAZININ DEVAMI

‘’Nihayet!‘’

Sayın Advocaat, Zorya maçından sonra “Artık bazıları daha az, bazıları da daha çok forma şansı bulacak.” demişti. Dün akşam kesik yiyenlere bakınca, doğal olarak aklıma Alper, Salih, Stoch ve Sow geldi.

Bence bunun en önemli anlamı şuydu: Bundan böyle on numarasız oynayacağız.

Yani, kısa pas mas yok. Orta sahadaki zafiyetimizi uzun pas tercihiyle gidereceğiz ve kanatlarımız baş aktörümüz olacak artık.

Eh, yılların tecrübesi tabii. Demek ki, ölçtü biçti ve bu kadronun böyle oynayabileceğine karar verdi Hollandalı teknik direktör. Ama çekincelerim var. Hayır tercihlere değil, tercih edilenlerin kimi tercih ve anlayışınadır çekincem. Misal, Emenike ve Lens deparlı futbolcular. Volkan Şen ise pire gibi. İyi hoş da oyun disiplini, taktik disiplin çöpe mi atıldı yani. Emenike ama özellikle de Volkan Şen, bu anlayışı sekteye uğratıyorlar. Ne topu zamanında ayaklarından çıkarıyorlar ne de kendilerine inandıkları kadar arkadaşlarına güveniyorlar. Volkan Şen’in yapması gereken maç genelinde 45. dakikada Emenike’ye attırdığı golde olduğu gibi takım oyunu oynamaktır. Aksi durumda oyun anlayışını ve performansını olumsuz yönde etkiler Fenerbahçe’nin.

Herhalde dikkatinizden kaçmamıştır, her fırsatta “Sabır ve zamana ihtiyaç var.” dedim. Bilime inanıyorsak, kalıcı başarının başka yolu yok. Dünya futbol tarihine adını yazdırmış Dick Advocaat ve her türlü zafiyetine karşın Fenerbahçe’nin şu kadrosuna burun kıvırmak da en hafifinden Şarklılık, yani cehalettir, bu gerçeği de kimseyle tartışmam, kusura bakmayın lütfen.

Volkan Şen’in 60 küsurda pas vermemesi ne kadar takım oyununu pas geçmekse, 72’de Emenike’nin Sow’a asisti de o oranda derslik bir fotoğraf karesi olarak belleklerimizin müzesinde yerini alacaktır herhalde. Çünkü, yetenek ve kariyerinin düzeyi ne olursa olsun her futbolcunun, futbolun özünde takım oyunu olduğunu asla ama asla unutmaması ve Volkan Şen’e de bu gerçeği birilerinin bir an önce anlatması gerekir.

Tabii, İsmail Köybaşı’nın son gole imza atması ise sahnenin ortasına konulan bir buket gibiydi.

19 Eylül 2016, Pazartesi 22:00
YAZININ DEVAMI

‘’Artık bilime dönmeliyiz yönümüzü‘’

Fenerbahçe’nin iki, hadi bilemediniz üç futbolcusunun maliyetiyle oluşmuş Zorya takımı tam bir ‘TAKIM’ nasıl oynarın fotoğrafını gözümüze soktu. Asla gerisinde kalmadılar takımımızın, hem de her açıdan. Bu da futbolda bütünleşmenin, birbirini tamamlamanın, yani takım olmanın ne kadar önemli olduğunu anlatıyor ki, işte Fenerbahçe’nin şimdilik en büyük eksiği de budur.

Tabirimi hoş görün, Fakat Şhaktar D.’sin bir nevi pilot takımıydı dün akşam karşımızdaki. Ki, temsilcimizle arasında sıklet farkı vardı, bu tartışılamaz her halde. Bu gerçeğe rağmen istediğini bir türlü sahaya yansıtamadı ve arzuladığı üstünlüğü kuramadı bu mütevazi rakibe sarı lacivertliler. Bu da kulağımıza şunu fısıldıyor; Yeter artık, biraz da bilime yönünüzü dönün, mühendisliği doğru yapın ve istikrara inanın.

Bu olumsuzluğun oluşmasından Sayın Advokat da azade değil elbette. Acı, ama gerçek gözle görülür bir oyun planı gözlemleyemedik oyunun genelinde ve daha çok doğaçlama, canhavliyle refleksler önplana çıktı. Mehmet Topal sahadayken Souza’nın yerine Ozan’ı tercih edebilirdi oysa. Yada Salih’in yanında orta sahada Alper’in oynaması pekala daha üretken hale getirebilirdi oyunun merkezini. Ancak, yukarda Allah var, gene de bu olumsuz görüntün asıl sorulusu Fenerbahçe Yönetim Kuruludur, hoca değil.

Ha, bu görüntü ve zaaflara rağmen deplasmanda alınan bir puan önemli elbette. Ama, Fenerbahçe’nin kalitesinin gereği olan performansa ve “Ekip” görüntüsüne ulaşması için çok, ama çok yol var ki, bu da sabır ya sabır demekten başka bir seçenek bırakmıyor Fenerbahçelilere maalesef.

16 Eylül 2016, Cuma 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Bu ısrar neden?‘’

Olmasaydı keşke. Ama işimiz gereği karşılıklı kırgınlıklarımız oldu. Bu ve benzeri şeyler dahi Sayın Güneş’le dostluğumuzu örseleyemedi. Ama sizi temin ederim ki, dostluğumuzdan azadedir aşağıda dillendirdiklerim.

Malumunuz, Volkan Şen, Olcan Adın, Oğuzhan Özyakup, Selçuk İnan, Burak Yılmaz, Gomez ve daha niceleri Şenol Güneş’le işlenmiş altına dönüştüler.

Amma ve lakin, bu kadar takdire şayan işler başarmış Sayın Güneş’in bazı ısrarları da anlaşılır değil doğrusu. Bunun en son örneği de Tolga Zengin vazgeçilmezliğidir.

Sezonbaşı kampından beri harikalar yaratan Fabrico gibi bir kalecin var. Tüm kritik maçlarda Beşiktaş’ı “Yakmış” değil mi? O Halde nedir bu Tolga ısrarı?

Tamam, Şenol Güneş demek artık bir “Akademi” demek, lakin Beşiktaş rehabilitasyon merkezi değil ki. 12. dakikada yediğimiz golün asistini ancak Tolga Zengin gibi bir kaleci yapabilirdi her halde.

Hem de çok üstün oynadığımız dakikalarda Sakın yanlış anlamayın, ama kaleciler karşılıklı olarak yer değiştirse her halde üç puanla dönerdi Portekiz’den temsilcimiz. Zira hayli eksiği vardı, üstelik teknik direktörü de yedek kulübesinde oturmuyordu cezasından ötürü.

Tamam, bu önemli deplasmandan bir puanla ayrılması da alkışlıktır Kartal’ın. İyi de istatistiklere bakarsak üç puanla da dönebilirdik pekala, öyle değil mi?

14 Eylül 2016, Çarşamba 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Sorun büyük!‘’

Koca ilk yarı boyunca bir kez olsun gerekli yerde topla buluşamadı Sow. Lens’in sağdan, Volkan ve Hasan Ali’nin soldan geliştirdiği atakların neredeyse tamamı finalle sonuçlanmadı. Dolayısıyla ne asist, nede gole tanık olabildik Fenerbahçe adına.

Şüphesiz bunun da iki anlamı olabilirdi ancak. Ya ev sahibinin orta sahası ile forvetleri aynı dili konuşamadılar, ya da konuk takım aldığı önlem ve benimsediği oyun anlayışıyla Fenerbahçe’nin hatları asındaki iletişimin gerçekleşmesine izin vermedi. Bence, ikinci şık daha ağır bastı ilk yarıdaki bu görüntünün doğmasında.

Tabii, Fenerbahçe adına öne çıkan en önemli gariplik şuydu; Tüm futbolcular koşuyor, didiniyor, ama ne takım organize olabiliyor, nede bu kadar kaliteli kadronun uluslar arası deneyime sahip onca futbolcusu kapasitesinin karşılığını sahaya yansıtabiliyor. Hele Batalla’ın fotoğraf çektirircesine golü bulmasına izin veren Fenerbahçe defansının hali ise hayli düşündürücü gerçekten. Bir panik hakim sarı lacivertlilere. Sakin olamıyor, sakin oynayamıyor, bütünleşemiyorlar maalesef. Bundan böyle önemli bir liderliğe ihtiyaç var. Dahası bir mentör de şart kanımca.

Sayın Advokat adına en önemli çekincemse; Lens bu kadar dağınıkken, Stoch’u 70 dakika yedek kulübesinde tutmak nasıl bir oyun okumaktır, anlamakta zorlanmamdır.

11 Eylül 2016, Pazar 22:30
YAZININ DEVAMI

‘’Umut bahçesi gibi!‘’

Grup maçlarına en fit ve kaliteli takımıyla, hem de deplasmanda oynayarak başlamak tek kelimeyle “şanssızlık”tır. Bu gerçeğe itiraz edenler bundan böyle asla ama asla futbol adına ağzını açmamalı bir ömür.

2018 Dünya Kupası adına Maksimir Stadı’na ayak basarken bununla da sınırlı değildi ne yazık ki Ay Yıldızlıların dezavantajı. Tamam, Fatih Terim’in bu kritik eşikteki radikal kararları belki tartışılabilir. Fakat Sayın Terim’in bu tasarrufunun tartışılır olması, ulusal takımımızın yarı yarıya yenilendiği ve oldukça deneyimsiz, genç bir kadroyla “Vira!” dediği gerçeğini değiştirmez herhalde.
İşte bu Türkiye’miz ilk on dakikada tek pozisyon vermedi Hırvatistan’a. Hem de birden fazla gol girişiminin altına imza atarken…

Emre Mor genç ve özel yeteneklere sahip. Bunun tartışılacak bir yanı yok. Ama galiba arkasından esen bu güçlü rüzgarla biraz yerden kesilmiş ayakları. Şansını ve pozisyonu fazla zorluyor. Tamam, bir o bir slalomcu. Ama futbolun realitesi var. En gerekli şeyi, en doğru yerde yapmak zorundasınız. Aksi halde kendinize de takımınıza da yazık edersiniz.

Devrenin sonunda İsmail’in Modrić’e ceza sahasında yaptığı, gereksizliğin gereksizliğiydi. Fakat bu yarının son düdüğü çalınmadan Hakan Çalhanoğlu’nun frikiği tek kelimeyle bir şahikaydı bence.
Okay ve Ozan gizli kahramanlardı, bu bir gerçek. Cenk Tosun’un katkısı minimumdu. 60’ta Şener’in serseri topuna kimsenin dokunamaması biraz organizasyonsuzluktu sanki. Amma velakin Mehmet Topal gerçek bir kahramandı; bu milli takım da tek kelimeyle umut değil, bir umut bahçesi gibi!

06 Eylül 2016, Salı 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Huzur bize uzak!‘’

Beddua almışız sanki. Yeryüzünün görüp göreceği ender liderlerden Mustafa Kemal “Yurtta barış, cihanda barış” dememiş gibi dışarıda komşularımızla içerde de birbirimizle kavga etmekten bıkmıyoruz.

E tabii, spor ve futbolun aktörleri de farklı davranmıyor yazı ki. Mesela Sayın Aziz Yıldırım… Aykut Kocaman ve Ersun Yanal gibi işlerini bilimsel yöntemlerle yapan, camia ve rakipleri ezberlemiş birinci sınıf iki teknik adamla sudan bahanelerle ayrılık yaşa. Sonra da kulüp tarihinin en pahalı kadrosunu götür ikinci sınıf bir hocaya teslim et.

Olacak iş değil yani. Sanki kurum ve camialarımızı temsil edenlerin yükümlülüğü bize haz değil de azap yaşatmakmış gibi.
Volkan Demirel’in verdiği demeçlerle sahadaki performansı birbirinin tekzibi adeta. Kalesine gelen üç topun ikisini içeri alıyor. Ya Volkan Şen’e ne demeli. En olgun çağına geldi, hala basit ve yararlı oynamayı öğrenemedi. Sevgili Volkan, yel değirmenleriyle savaşma, kendini gereksiz yere yorma artık ne olur,

Bu kadar paydaşın sorumluluğuna sırtını döndüğü yerde hakemler de pek farklı davranmıyor maalesef. Bunun en canlı örneği pazar günkü Fenerbaçe-Kayserispor maçının hakemi Serkan Çınar’dır. 37. dakikada Wellliton’a yapılan harekete faul çaldı. Söyleyecek sözüm yok, zira taktiridir. Ancak eğer bu faulse, bu pozisyonun doğamsına yol açan Stoch’a yapılan 30 saniye önceki hareket iki kere fauldür. Tanrım bizi beterinden korusun, ne diyelim.

29 Ağustos 2016, Pazartesi 20:30
YAZININ DEVAMI