Arama

Popüler aramalar

‘’Canaydın'ın kemikleri sızlıyor!‘’

Galatasaray’ın resmi internet sitesine girip Galatasaray Tekerlekli Sandalye Basketbol Takımı bölümüne tıkladığınızda karşınıza söyle bir tablo çıkıyor:

Ulusal Başarılar:
* TSB Süper Lig (10): 2006-07, 2007- 08, 2008-09, 2009-10, 2010-11, 2011-12, 2012-13, 2013-14, 2014-15, 2017-18
* TSB Birinci Lig (1): 2005-06

Uluslararası Başarılar:
* IWBF Champions (Kıtalararası Şampiyona) (5): 2007-08, 2008-09, 2010-11, 2012-13, 2013-14
* Kitakyushu Cup (4): 2007-08, 2008- 09, 2010-11, 2011-12
* Andre Vergauwen (1): 2017
* Chieti Turnuvası: (1): 2007
* EuroLeague 1: (1): 2018

Her Galatasaraylı’nın gurur duyacağı bu tablo, bazı fahri ve profesyonel yöneticiler için utanç tablosu olmaya doğru gidiyor! Zira, kurulduğu 2005 yılından itibaren 13 yıl içinde böylesine önemli başarılara imza atmış, kazanılmamış kupa bırakmamış olan Tekerlekli Sandalye Basketbol Takımı’na, “Size bu sene bütçe yok, başınızın çaresine bakın, şampiyon olmasanız da, hatta küme düşseniz de önemli değil!” diyebiliyorlar. Vermek istemedikleri ücreti ise duymak istemezsiniz! Yıllık yaklaşık 375 Bin Euro! (2 milyon TL) Sıradan bir futbolcunun iki aylık ücreti!

Suçlu bulundu: Engelliler!

Yıllardır kifayetsiz muhterisler tarafından Galatasaray’ın parasının har vurulup harman savrulmasının bedelini Engelsiz Aslanlar’a ödetmeye çalışıyorlar. Galatasaray’ı yiyip bitiren, UEFA kapılarında rezil eden zihniyet demek ki hala kulübün içinde etkinliğini sürdürüyor! Yönetimler değişiyor ama bu çağdışı kafa asla değişmiyor Galatasaray kulübünde. Futbolda yapılan savurganlıkların; menacerlere, aracılara, yancılara, işbirlikçi yöneticilere kaptırılan paraların faturası, sanki sorumlu onlarmış gibi amatör branşlara, amatör branşların da en garibanı, en sahipsizi engellilere kesiliyor. Hangi Galatasaraylıya sorsanız bu kulübün, ‘Türkiye’nin Batı’ya açılan penceresi’ olduğunu söyleyecektir. Bir zamanlar gerçekten de öyleydi. Ama camia içinde son yirmi yıldır yaşanan erozyon, Galatasaray’ı kendi öz değerlerinden ve dolayısıyla uygar Batı’dan hızla uzaklaştırdı. Bir takım yeteneksiz, çapsız, muhteris, şark kurnazı isimler kulüpte hegemonya kurdu. Tek amaçları kendilerini kulüp üzerinden pazarlamak olan bu işbilmezler, bir ağaç kurdu gibi koca Galatasaray’ın içini oydu. Ve sonunda ülkesini, kulüp armasını dünyanın dört bir yanında gururla temsil eden engelli sporculara ayrılacak üç beş kuruşluk bütçeye göz diktiler. Bu kadar başarılı bir branşa bir sponsor bulma zahmetine bile girmiyorlar. Ya da daha kötüsü, bulamıyorlar!

Taraftar sahip çıkmalı...

Bu takım, 2005 yılında o zamanın yöneticisi Sinan Kalpakçıoğlu ve bugünkü Türkiye Milli Paralimpik Komitesi Başkanı Yavuz Kocaömer önderliğinde rahmetli Özhan Canaydın tarafından kurulmuştu. Canaydın’ın en büyük gurur kaynağıydı Tekerlekli Sandalye Basketbol Takımı. Eminim, bugün de her Galatasaraylının gurur kaynağı. Ama şimdi bazı yöneticiler tarafından kulübün sırtında bir kambur gibi görülüyor. Üstelik Başkan Mustafa Cengiz’in son zamanlardaki iyi niyetli çabalarına rağmen... Hatta, “Galatasaray rehabilitasyon merkezi mi, gitsinler başka yerde rehabilite olsunlar” şeklinde çarpık bir düşünceye sahip olanların bile var olduğunu duyuyorum! O kadar cahiller ki, bilmiyorlar bu sporun rehabilitasyonla alakası olmadığını, aksine ağır bir performans sporu olduğunu! Aslında korkmasalar kapısına kilit vuracaklar! Ama cesaret edemiyorlar. Zaman içinde kendi kendisini lağvedecek bir pozisyona sokmaya çalışıyorlar. Özhan Canaydın’ın da kemiklerini sızlatıyorlar. Bunlara sadece yazıklar olsun diyorum ve hepsini önce Allah’a, sonra da Galatasaray taraftarına havale ediyorum!

21 Temmuz 2018, Cumartesi 06:00
YAZININ DEVAMI

‘’Teknokrat Bakan!‘’

Türkiye bir seçim sathı mailinden daha çıktı ve yeni bir sisteme geçiş yaptı. Tüm yetkilerin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’da toplandığı Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde görev alacak yeni Bakanlar Kurulu da hafta başında açıklandı. Tabi, adet olduğu üzere kabine açıklanmadan önce tüm bakanlıklar için ‘Bakan Toto’ oynandı Başkent’e yakın gazeteciler ve siyasi otoriteler tarafından. Çeşitli kulis bilgileri kamuoyu ile paylaşıldı. Hatta bir takım iddialı listeler bile hazırlandı. Ancak beklendiği gibi bu konularda oldukça ketum olan ve sürpriz yapmayı seven Cumhurbaşkanı Erdoğan bir kez daha herkesi ters köşeye yatırdı! Kulislerde hiç dile getirilmeyen sürpriz isimler bakan oldu.

Kasapoğlu sürprizi

Bunlardan biri de biz spor medyasının iştigal alanına giren Gençlik ve Spor Bakanlığı’ydı. Eski Bakan Osman Aşkın Bak’ın yeni kabinede olmayacağı kesindi, ancak yerine gelecek isimler konusunda çeşitli spekülasyonlar yapıldı. Yoğunluk dört aday üzerineydi. Bunlar; Göksel Gümüşdağ, Hamza Yerlikaya, Hidayet Türkoğlu ve Faruk Özçelik’di. Son 24 saatte Faruk Özçelik adı ön plana çıkmıştı. Bense, gazetemde de kaleme aldığım yazımda belirttiğim gibi Hamza Yerlikaya’nın Bakan olması taraftarıydım. Olsaydı, Türkiye’nin Olimpiyat Şampiyonu bir sporcusu ilk kez bakanlık koltuğuna oturmuş olacaktı.

Sebastian Coe, Sergey Bubka, Aleksandr Karelin gibi olimpiyat şampiyonlarının üstlendikleri önemli görevleri göz önüne alırsak, aynı kalibrede olan bizim bir sporcumuz da Türk sporunun başına geçebilirdi. İlk bakışta bu popülist bir yaklaşım gibi görülebilir, ancak Yerlikaya’nın spor yöneticiliği ve siyasetteki tecrübesi göz önüne alındığında o koltuğu rahatlıkla doldurabileceğini söyleyebiliriz. Gelgelelim, Sayın Cumhurbaşkanı’nın teveccühü bu yönde olmadı. Popüler ve tecrübeli bir ismin yerine çalışkan ve başarılı bir bürokrat olan Mehmet Muharrem Kasapoğlu’nu tercih etti. Yani tercihini teknokrat bir bakandan yana kullandı. Zaten kabinenin diğer bakanlıklarında da teknokratlar ağırlıkta. Sayın Kasapoğlu’na başarılar diliyoruz.

Dürüst ve çalışkan

Yeni Bakan Kasapoğlu’nun çağ atlattığı Spor Toto Teşkilatı’nda yaptıkları ortada. Bugün başta futbol olmak üzere Türk sporunun en önemli maddi kaynağı hiç kuşkusuz Spor Toto Teşkilatı. Trilyonluk bir kurumun başında olmasına rağmen temiz bir sicili olan Sayın Kasapoğlu’nun aynı başarısını Gençlik ve Spor Bakanlığı’nda da sürdürmesini ümit ediyoruz. Türk sporunun çok derin yapısal sorunları var.

Burada sıralamaya kalksak sayfalarımız yetmez. Eminim Bakan Kasapoğlu da konuya hakimdir. Bu anlamda kendisinin işi hiç de kolay değil. Benim yeni göreviyle ilgili ilk temennim, uzun süre koltukta kalması ve bu konuda bir istikrarın sağlanmasıdır. Zira, son 10 yılda Spor Bakanlığı koltuğuna oturan 6. isimdir Mehmet Muharrem Kasapoğlu!.. Akif Çağatay Kılıç haricinde bundan öncekilerin hiç biri iki yıldan fazla görevde kalamadı. Bu da Türk sporunun sorunlarının çözümünü zorlaştıran en önemli etkenlerden biridir. Kalıcı çözümler için yönetimsel istikrar şart! Tabi alt kademelerdeki görevlendirmelerde de liyakata önem vermek koşuluyla...

12 Temmuz 2018, Perşembe 06:00
YAZININ DEVAMI

‘’Hamza Yerlikaya neden olmasın?‘’

Her zaman savunduğum meclisten seçilebilir bir prensip vardır. Türk sporunu sporun içinden gelenler yönetmelidir. Bu, federasyonlar için de geçerlidir, Spor Genel Müdürlüğü bürokratları için de, kulüpler için de, Spor Bakanlığı için de... Uzun yıllar, özellikle kulüplerde ve federasyonlarda sporun içinden gelmeyenlerin iş başına geldiği-getirildiği bir düzene tanık olduk. Her ne kadar bu konuda son yıllarda bir hassasiyet oluşsa da yine de yeterli olgunluğa sahip olduğumuz söylenemez. Geçmişte aynı adamların değişik dönemlerde 4-5 federasyonda başkanlık yaptığına dahi şahit olduk! Üstelik seçilerek! Sanırsınız IOC Başkanlığı yapmış öyle gelmişler! Yani öylesine marifetliydiler!

Aday olarak 3 isim önplanda

Şimdi önümüzde yeni bir süreç başlıyor. Türkiye yeni bir siyasi sisteme geçiş yaptı. Önümüzdeki hafta başında ülkeyi yönetecek Hükümet Kabinesi açıklanacak. Bir spor gazetecisi olarak elbette en çok merak ettiğim Gençlik ve Spor Bakanlığı’na kimin getireleceğidir. Kulislerde mevcut Bakan Osman Aşkın Bak’ın yeni dönemde sporun başında olmayacağı, yerine Göksel Gümüşdağ, Hamza Yerlikaya ve Hidayet Türkoğlu’ndan birinin getirileceği konuşuluyor. Belki de kimsenin tahmin etmeyeceği sürpriz bir isim olacak. Eminim, Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan bunu kafasında çoktan belirlemiştir. Buradan kendisine etki edecek ne gücümüz, ne de niyetimiz var. Ancak yine de bu konudaki görüşümü yazmak istedim.

Olimpiyat şampiyonu bir bakan!

Ben Hamza Yerlikaya’nın Bakanlığa getirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Her şeyden önce geçmişi başarılarla dolu bir şampiyon. Eğer Yerlikaya bu göreve getirilirse Cumhuriyet tarihinin Olimpiyat Şampiyonu ilk bakanı olacak. Kısa bir süre de olsa federasyon başkanlığı yapmış olması, ardından bir dönem milletvekilliği yaparak siyasi tecrübe edinmesi, bir kaç yıldır Cumhurbaşkanı’nın sporla ilgili başdanışmanlığı görevini yürütmesi, başta güreş olmak üzere olimpik sporlara olan hakimiyeti Hamza Yerlikaya’nın bu göreve hazır olduğunun önemli parametrelerinden sadece bir kaçı. Ayrıca IOC ve FILA başta olmak üzere uluslararası spor camiasında tanınırlığını da bunlara eklemek gerekir. Kendisini uzun süredir böylesine önemli bir göreve hazırladığını da biliyorum. Ama takdir elbette Sayın Cumhurbaşkanı’nın. Umarım kendisine başdanışman yapacak kadar yakın gördüğü ve güvendiği bir ismi Gençlik ve Spor Bakanlığı’na da layık görür. Çünkü, Hamza Yerlikaya bunu hak ediyor. Türkiye de şampiyon bir bakanı...

08 Temmuz 2018, Pazar 06:00
YAZININ DEVAMI

‘’Hakkı yenen spor adamı!‘’

2002 Dünya Kupası’nda Türkiye üçüncülüğü elde ettikten sonra başarıdan herkese paye çıkarıldığını, ancak bir kişinin hakkının verilmediğini belirttiğim bir yazı kaleme almıştım. Bu spor adamı Mehmet Ali Yılmaz’dı. Dokuz ay gibi kısa sayılacak Spor Bakanlığı döneminde Mehmet Ali Yılmaz çok önemli iki devrime imza atmıştı. Biri futbolun özerkleşmesi, diğeri de Olimpiyat Yasası’ydı.

İşte, 2002’deki Dünya üçüncülüğümüze, onun öncesinde de Galatasaray’ın UEFA Kupası’nı kazanmasına yol açacak süreç bu özerkleşme hamlesiyle başlamıştı.

Mehmet Ali Yılmaz’ın dışında futbolda elde edilen uluslararası başarılarda payı olan bir gizli kahraman daha vardı. Onun adı da Şenes Erzik’di. Erzik, özerk Futbol Federasyonu’nun ilk başkanıydı.

Hepsini yazsak sayfalar yetmez

Federasyonun kurumsallaşmasında ve bugün trilyonluk bütçeye sahip devasa bir organizasyona dönüşmesinde Erzik’in o dönem yaptığı reformların payı büyüktü. Ve Sayın Erzik bütün bunları sessiz sedasız gerçekleştirmişti.

1986’da Derwall’in Türkiye’ye gelmesini sağlayan Erzik, Piontek’i de başkanlığı döneminde Milli Takım’ın başına, Fatih Terim’i de yardımcılığına getirerek Türk futbolunun yeni ufuklara yelken açmasına vesile olmuştu. Bu iki Alman Futbol Adamı’nın Türk futboluna katkıları hepimizin malumu.

Şenes Erzik’in yaptıkları elbette sadece Derwall ve Piontek’le sınırlı değil. Hepsini sıralamaya kalksak, sayfalarca yazı yazmamız gerekir!

Ahde vefa sicilimiz bozuk

Yaptıkları sayfalara sığmaz ama hakkının teslim edilmesi gerektiği durumlarda da ondan hiç bahsetmeyiz! Her şeyden önce her başımız sıkıştığında onun kapısını çalmamız, lehimize sonuç çıktığında adını anmamamız, aleyhimizde bir durum oluştuğunda ise faturayı Erzik’e kesmemiz yıllardır sürdürdüğümüz riyakârlıklar zinciridir.

Bana bu yazıyı yazdıran son örnek ise bir eski federasyon başkanından, Kemal Ulusu’dan geldi. 1984-1985 yıllarında yaklaşık 13 ay başkanlık yapan Sayın Ulusu, kendine ait facebook sayfasında bütün reformları kendisinin yaptığını ileri süren bir yazı kaleme almış. Bunlar arasında Derwall’in ve Piontek’in getirilmesi de var! Doğru, Derwall onun zamanında geldi Galatasaray’a. Ama onu getiren Şenes Erzik’ti! Piontek’i de öyle...

Sayın Ulusu, her şeyi kendine mal etmiş ama bunu yaparken de Erzik’in adını dahi anmayarak bu büyük spor adamına haksızlık yapmış. Ne yazık ki millet olarak ahde vefa konusunda sicilimiz bozuk. Kemal Ulusu’nun yaptığı da bu bozuk sicilin tezahüründen başka bir şey değil! Ancak doğruların er geç su yüzüne çıkması gibi bir realite de vardır. Ve zamanı geldiğinde toprak altında kalan bir bitki kökü gibi filiz verir!

01 Temmuz 2018, Pazar 06:00
YAZININ DEVAMI

‘’Şampiyon ligde kaldı‘’

Futbolun şakaya gelir tarafının olmadığının en canlı örneklerinden biri şüphesiz Akhisarspor. Yarı finalde Galatasaray’ı eleyip, finalde de Fenerbahçe’nin elinden Türkiye Kupası’nı alan Ege temsilcisinin dünkü Kayserispor maçına kadar küme düşmeye namzet takımlardan biri olması futbolun cilvelerinden olsa gerek. Son hafta sahasında Osmanlıspor ile bir final maçı yapmak istemeyen Akhisar’da son haftaların moda deyimiyle ‘tam konsantrasyon’ havası hakimdi! Kayseri ise tatile çıkmış gibiydi. Son 5 maçında 1 galibiyet, 4 yenilgi alan Sarı- Kırmızılı takım ikinci yarıda Karabük’ten sonra en az puan (14) toplayan takım. Yani, bu maç için bahane arayanlar ilk yarıda 30 puan toplayan Kayseri’nin ikinci yarı performansına bakarsa, ev sahibi ekibin haftalardır cepten yediğini göreceklerdir.

Tek teselli Kravets

Zaten maçın ilk yarısında sergilenen futbol da Kayserispor’un Akhisar’ı sabaha kadar oynasalar yenemeyeceğinin bir göstergesiydi. Akhisar kalesi önünde oynanıyormuş gibi geçen bir 45 dakika! Kayseri’nin dağlara taşlara giden gelişi güzel şutları, Akhisar’ın kaptığı toplarla süratle rakip kaleye inerek gol araması ama onların da pozisyon bulamaması. İkinci yarı ise 9 dakika içinde Seleznov’un sahneye çıkıp dengeyi bozmasına tanık olduk. 60 ve 62’de Kayseri kalesini iki kez yoklayan Ukraynalı, 69’daki üçüncü denemesinde ağları gördü: 0- 1. 73’te Soner’in halı saha golü Akhisar adına skoru ve Süper Lig’i perçinlerken, 79’da Kravets’in kafa vuruşu ev sahibi adına züğürt tesellisi olmaktan öteye gitmedi: 1-2.

15 Mayıs 2018, Salı 06:00
YAZININ DEVAMI

‘’Göztepe zafere Bursa kabusa!‘’

Bursaspor Paul Le Guen’i gönderdi, kör talihi değişmedi! Yeşil-Beyazlılar, dün Göztepe’ye deplasmanda Ghilas ve Tayfur’un golleriyle boyun eğdi. Timsah son 5 haftaya geçen sezon olduğu gibi yine düşme korkusuyla girdi.

Bir sezon, sezon öncesinde kaybedilir veya kazanılır. Konu doğrudan teknik heyet seçimi ve kadro mühendisliğiyle alakaladır. Sezonun gidişatını ve nasıl sonuçlanacağını belirleyecek olan bu iki konuda yönetimlerin yaptığı doğru ya da yanlış seçimlerdir. Trabzonspor’dan sonra Anadolu’ya şampiyonluk götüren ikinci takım olan Bursaspor, yönetimlerin Şenol Güneşli sezondan sonra bu konuda sürekli yanlış seçimler yapması sonucu bugün küme düşme adayı haline gelmiş durumda.

Göztepe karşısında sahaya çıkan ilk 11’in en az yarısı sıradan oyunculardan oluşuyor. Oyun kuramıyorlar, arka arkaya üç pas yapamıyorlar, hücum alanında çoğalamıyorlar, dolayısıyla pozisyon da üretemiyorlar. Üstelik ellerinde Batalla gibi birinci sınıf bir oyuncu varken! Umarım Bursaspor’un transferlerini de bazı takımlarda olduğu gibi menacerler tayin etmemiştir!

Sabri’nin onur mücadelesi

İç sahada genelde başarılı sonuçlar alan Göztepe ise golcüsü Demba Ba’nın yokluğunda özellikle ilk yarıda pozisyon bulmakta zorlanırken, bir duran top organizasyonunda Ghilas’ın usta dokunuşuyla sıkıntılı giden maçı çözmeyi başardı ve puansız geçen son iki haftanın kötü bir seriye dönüşmesine izin vermedi. Taraftarıyla, oynadığı futbolla lige renk katan ev sahibi ekip, bu galibiyetle Avrupa Ligi iddiasını sürdürürken, ikinci baharını yaşayan Sabri Sarıoğlu’nun verdiği onur mücadelesi de gerçekten takdire şayan. Tecrübeli oyuncu önümüzdeki sezon Fatih Terimli Galatasaray’a geri dönerse kimse şaşırmasın.

16 Nisan 2018, Pazartesi 06:00
YAZININ DEVAMI

‘’Zafer Kayseri'nin‘’

Ligin ilk yarısının flaş takımlarından Kayserispor için ikinci yarı sıkıntılı başlamıştı. Oynadığı son 5 maçtan sadece bir galibiyet çıkarabilen Sarı-Kırmızılı takımın karşısında ne zaman ne yapacağı belli olmayan Kasımpaşa vardı. İki takımın temel özelliği ise bir oyun karakterlerinin olmasıydı. Ve bu karakterlerini dün de sahaya yansıttılar. Kayserispor topa daha fazla sahip olan, daha çok pas yapan, hücum aksiyonlarında her iki kanadı da etkili kullanan taraftı. Ev sahibi ekipte topu iyi kullanan Mendes ve Deniz Türüç skora direkt katkı yaptılar.

Trezeguet yetmedi

Kasımpaşa ise klasik oyun anlayışıyla sahaya yayıldı. Topu rakibe bırakarak oyunu kendi sahalarında kabul ettiler. Kaptıkları toplarla hızlı ve çabuk ataklar geliştirerek rakip kalede tehlikeler yarattılar. Konuk takımda da Trezeguet yaptığı şık hareketlerle beğeni topladı. Karşılaşma tempolu başladı. Bu tempo maç boyunca da devam etti. Bunda avantaj kurallarını iyi uygulayan ve az düdük çalan hakem Halil Umut Meler’in de katkısı vardı.

Paşa için kırılma anı

2’de kullanılan köşe vuruşunda Diagne kafayla topu ağlara gönderdi: 0-1. Kasımpaşa 13’de maçı koparıyordu. Rakiplerini çalımlayan Trezeguet şut açısını bulduğu anda topu kaleye gönderdi ancak direğe takıldı. 20’de sol kanattan Erkan Kaş’ın ortasında bu kez Deniz şık bir kafayla durumlu eşitledi: 1-1. İkinci yarıda da karşılıklı ataklar vardı. 66’da Veysel’in ikinci sarıdan kırmızı görmesiyle denge bir anda değişti. 74’te Mendes’in taşıdığı topta kaleciden seken topu Badji ağlara gönderdi: 2-1. 76’da Mendes’in düşürülmesi sonucu kazanılan penaltıyı Umut kullandı: 3-1. 90+3’te bu kez Trezeguet düşürüldü. Atışı aynı oyuncu kullandı: 3-2.

25 Şubat 2018, Pazar 06:00
YAZININ DEVAMI

‘’Ellerinden gelen bu!‘’

2018 PyeongChang Kış Olimpiyat Oyunları’nda kayaklı koşu branşında piste çıkan Hamza Dursun ile Ömer Ayçiçek klasik sprintte son sıralarda kalarak elendiler. Dursun 3.36.53 ile 80 sporcu arasında 71’inci olurken, Ömer Ayçiçek de 3.57.91 ile 77. sırayı elde etti. Bu sonuçlar elbette üzücü. Ama ülkemiz sporu adına! Zira bu konuda en az suçlu olan sporculardır.

80 milyonluk ülkeden 8 sporcu!

80 milyonluk Türkiye’den oyunlara katılan sporcu sayımız sadece sekiz! Ve tamamının bundan sonra elde edeceği sonuçlar da üç aşağı beş yukarı aynı olacak. Belki buz dansında ilk 20’ye girebiliriz. Çünkü, kış sporlarında dünyadaki yerimiz bu! Ülkenin yarısı yılın 6-8 ayı boyunca karlar altında. Sayıları giderek artan kış sporları merkezlerimiz, genç bir nüfus ve önemli bir potansiyelimiz var. Gelgelelim, bu potansiyeli harekete geçirecek organizasyondan yoksunuz.

Business classta uçan yöneticiler!

Ben Güney Kore’ye giderken şahit oldum. Federasyon yöneticileri uçaktaydı. Sayıları aşağı yukarı sporcular kadardı. Ve business class uçuyorlardı! Masraflarını kendi ceplerinden karşılıyorlarsa sözüm yok. O zaman onlardan özür dilerim! Bu örneği şunun için verdim. Yıllardır ülkemizde federasyonlar bu kafayla yönetilir. Aslolan seyahatler ve devletten alınacak harcırahlardır! İşin seçim hileleri, delege oyunları, mahkemeler tarafından iptal edilen kongreler, malzeme alımı, ihale vs. gibi boyutlarına girmiyorum bile. Girersek çıkamayız!

14 Şubat 2018, Çarşamba 06:00
YAZININ DEVAMI