Arama

Popüler aramalar

‘’Engel sizsiniz!‘’

Evet, asıl engel sizsiniz. Biziz. Biz, hepimiz... Bu ülkede yaklaşık 8.5-9 milyon engelli yaşıyor ve bunların sadece küçük bir kısmı spor yapıyor. Bizim hasbelkader farkına vardığımız da sadece bu küçük zümre. Gerisinin varlığından bile haberimiz yok. Çünkü çok büyük çoğunluğu, bırakın spor yapmayı sokağa bile çıkamıyor. Çünkü onların sokağa çıkabileceği çevresel düzenlemeleri bir türlü yapmıyoruz. Yaptıklarımız da göstermelik! AB istiyor diye!.. Onlara tam bir ikinci sınıf muamelesi yapıyoruz.
Dün o hasbelkader farkına vardıklarımızdan bir kısmının başarısına tanık olduk. Onları alkışlamak, desteklemek için tribünleri doldurduk. Şayet, A Milli Futbol Takımı'nın yaşattığı kepazelikler olmasa belki de, Ampute Milli Takımımızın hiç bu kadar farkına varamayacaktık. Desteğimiz bile şartlı!

Bu gurur onlara ait

Arda Turan ve şürekasına olan öfkemiz, tepkimiz nedeniyle ayağa kalktık, kampanyalar yaptık ve akın ettik Vodafone Park Stadı'na. Orada bile bir ayıba imza atıp rakip takımın Ulusal Marşı'nı ıslıkladık! Hiç kızmayın, gerçek bu! Koltuk değnekleriyle tarih yazan bu çocuklarımızı bir kaç gün daha konuşacağız, sonra tekrar kendi yalnızlıklarına gömülecekler. Daha önce olduğu gibi. Dünya üçüncüsü, Avrupa ikincisi oldukları zaman da yaptığımız gibi. Dün, Avrupa Şampiyonu engellileri bağrımıza bastığımız için teşekkürü hak etmiyoruz. O hak, o gurur sadece sahadaki kahramanlara ait!

10 Ekim 2017, Salı 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Love'ın kurbanı Gençler‘’

Maç öncesi Rantie’nin, Alanyalı küçük bir kız çocuğunun başını yağan yağmurda elleriyle kapatmaya çalışması günün en anlamlı karesiydi. Böyle güzel görüntüyle başlayan maçta güzellikler bununla kalmadı. Vagner Love ile Emre’nin birbirlerine nazire yaparcasına ayrı ayrı resital vermesi, Love’ın attığı son golün hafızalardan çıkmayacak güzellikte olması ve heyecan dolu pozisyonlar... Burada Emre için bir paragraf açmak istiyorum. Şu anda kesinlikle Türkiye’nin en formda 10 numarası. Dün de orkestra şefi gibiydi. Love’ın attığı ilk golde asisti olağanüstüydü. Fernandes’e de asisti yaptı. Gelgelelim, ayağını doğru dürüst topa değdirmeyen Volken Şen Milli takım’a alınırken, Lucescu Emre’yi görmüyor!

Kasti dirsek!

Bu kadar güzelliğin içinde sırıtan çirkinlik abidesi de vardı. Tzavellas’ın kasti dirseği maça gölge düşürdü. Hakemin burada penaltı hükmetmemesi ise yardımcının aut vermesindendi. Ancak topun oyun alanını terk etmediği görülüyordu. 9’da Love kafayla aşırdı, M’Billa dokundu: 1-0. 20’de Emre’nin pasında Fernandes ağları gördü: 2-0. 58’de ise Emre’nin pasında Love, kaleciyi de çalımladı: 3-0. 65’te Ahmet İlhan farkı ikiye indirdi: 3-1. 90’da kaleci Riou’nun uzun vuruşunda Love rakibinden topu söktü, kaleye sırtı dönükken sektirdi, ardından röveşata ile ağlara gönderdi: 4-1.

02 Ekim 2017, Pazartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Paşa 'Buz' kesti!‘’

Bazı maçlar vardır, gerçekten de bir sezona bedeldir. Osmanlıspor için de dünkü Kasımpaşa maçı böylesine kritik bir öneme sahipti. Ligde galibiyeti olmayan tek takım olan 1 puanlı Mor-Sarılılar, Kasımpaşa karşısında da puan kaybı yaşamış olsaydı, hiç kuşkusuz geleceğe daha karamsar bakılacaktı. Ama Osmanlıspor dünkü güzel futbolu ve haklı galibiyetiyle buna izin vermedi. Bunda ligin filozof teknik direktörlerinden İrfan Buz'un takımın başına gelmiş olmasının yanısıra orta alanda harika bir futbol sergileyen Musa Çağıran'ın da önemli rolleri vardı. Elbette İrfan Buz'un elinde sihirli değnek yoktu. Yaptığı şey, takımda zaten var olan potansiyeli ortaya çıkarmak ve sahaya yansıtılmasını sağlamaktı. Zaten kaliteli oyunculardan kurulu olan ve ligde Beşiktaş'tan sonra rakip kaleye en çok şut çeken takım olan Osmanlıspor, gerçek hüviyetine bürününce Kasımpaşa'nın pek fazla şansı kalmadı. Son 11 maçtır kalesini gole kapatamayan ev sahibi ekip için bu maçın bir diğer önemi de, bu kötü serinin sona ermiş olmasıydı. Bunda takım olarak başarılı savunma yapmalarının payı büyüktü. Oyun olarak ilk yarının ortalarında bir ara dengeyi sağlayan, ikinci yarının ilk bölümünde ise Osmanlıspor üzerinde baskı kuran Kasımpaşa, kalesinde üçüncü golü gördükten sonra havlu attı. Beşiktaş ve Galatasaray karşısında sergilediği futbolla 'taş gibi takım' izlenimi veren Mavi-Beyazlılar, dünkü görüntüsüyle tam bir tezat oluşturdu. Öyle ki maçın ilk yarısında önce Aminu, ardından da Pinto Kasımpaşalı futbolcuları tesbihe dizer gibi geçip kaleye indiler. Ne bir temas, ne bir şarj!

İlk gol maçın 16. dakikasında geldi. Musa, ceza sahası dışından sert vurdu, defansa çarpan top Ramazan'ı terse yatırdı: 1-0. 45+1'de kullanılan kornerde kale önü karıştı, en son Cikalleshi dokundu: 2-0. 59'da Karcemarskas'la başlayan atağı Aminu şık bir dokunuşla bitirdi: 3-0

01 Ekim 2017, Pazar 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Naim'in yalnızlığı!‘’

O hep yalnızdı aslında. Zirveye çıkan her insanoğlu gibi... Sporcuyken de öyleydi, sporu bıraktıktan sonra da... Ancak iki Naim arasında bir fark vardı. Spor yaparken; o şaşaalı günlerde, o parlak zaferlerin yaşandığı anlarda, etrafında bir sevgi halesi var gibi görünüyordu. Ama aslında olan farklıydı. Gerek sporda, gerek siyasette, gerekse sanatta her uluslararası rekabette burnu yere sürtülen Türkiye’nin gururunu okşayan başarılara imza atıyordu Naim. Türk’ün adını dünyaya duyuruyordu; sayısız şampiyonluk, madalya ve rekorlarıyla... Her Türk kendini onunla özdeşleştiriyor ve onun başardıklarıyla göneniyordu. Bir bakıma dünyaya kendini ispat ediyordu Türk insanı Naim Süleymanoğlu’yla. İşte Naim’in yaşamındaki yalancı bahar buydu! Aslında muhtemelen o da bunu biliyordu. Zira yüzünde hiç eksilmeyen tuhaf bir hüzün hep mevcuttu.

Sydney’de maskemiz düştü! Işıltılı günler sona erdiğinde ise çıplak gerçek bütün acımasızlığıyla ortaya çıktı. Sydney’de dördüncü olimpiyat şampiyonluğu için şansını deneyip sıfır çekince onun için yazılanlar, konuşulanlar, hakkında yaratılan kamuoyu gerçekten de yürek burkan cinstendi. Sanki 1988 Seul’den itibaren koca Türkiye’yi omuzlayıp dünyanın dört bir köşesinde ülkesinin tanıtımını, reklamını yapan o değilmiş gibi! O da, doğal olarak küstü. Bir kenara çekildi. Zaten istenen de oydu! Onun sportif kimliğinin, şöhretinin ve egosunun altında ezilenler ellerini ovuşturdu. Onun gururunu kibirle karıştırdılar. Hakkında bir yıpratma kampanyası başlattılar. Sürekli özel yaşamını gündeme getirdiler!

Dünyada spor elçimiz olabilirdi

Oysa Türkiye’nin dünya yüzeyinde en çok tanınan sportif figürüydü. Onun bu özelliğinden uluslararası arenada bir spor elçisi olarak istifade etmeyi hiç bir zaman düşünmediler. Bilakis, alabildiğince uzaklaştırdılar spor dünyamızdan. O da gitti şansını siyasette denedi. Bursa’dan bağımsız aday olarak seçime girdiğinde, kampanyasının bir gününe ben de tanıklık etmiştim. Pazar yerlerinde, kahvehanelerde, evlerde propoganda yapıyordu. Kendisini tanıyamayan yaşlı seçmenlere, “Ben demirleri kaldıran adaml!” diyordu. Onunla bir gün geçirdikten sonra kazanamayacağını anlamıştım. Ve nitekim öyle de oldu.

Siyasette de örselendi

Sonra bir kez daha bir siyasi partiden denedi şansını. O süreçte de örselendi. Alıngandı, alındı. Kırılgandı, kırıldı. Gururluydu, içine gömüldü. İyice çekildi kendi sessizliğine. Elini ayağını çekti her şeyden. Ne kapısını çalan oldu, ne de yüzüne bakan. Zaman zaman hastalıklarıyla ilgili haberlerle gündeme getirdiler, o kadar! Koca bir şampiyonu, dünya çapında bir sporcumuzu 33 yaşında emekli edip, bir kenara atmış olmanın suçluluğuyla şimdi harekete geçeceğiz, biliyorum. Onu yaşatmak için kampanyalar filan yapacağız. Timsah göz yaşları dökeceğiz. Ama bu, her daim kendi değerlerimizi koca bir değirmende öğütüp yok etmenin utancını hiç bir zaman alnımızdan temizlemeyecek. Geçmiş olsun şampiyon, geçmiş olsun ıssız adam!

27 Eylül 2017, Çarşamba 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Göztepe taraftarıyla süper‘’

Bir maçtan daha ne beklersiniz? Golse gol, pozisyonsa pozisyon, kurtarışsa kurtarış, heyecansa heyecan, seyirciyse seyirci... Her şey vardı Göztepe ile Gençlerbirliği karşılaşmasında. Maç adeta hızlı çekim oynandı! Top bir o kalede, bir bu kalede. Orta alan o kadar çabuk geçildi ki, tribünleri dolduranlar sanki tenis maçı seyrediyormuş hissine kapıldılar. Her iki takımı da, her iki teknik adamı da yürekten kutlamak gerek. Süper Lig’in marka değerini artıracak olan işte böylesi harika maçlar ve bu güzel futbolu sahaya yansıtan teknik adamlardır. Gerçekten kaliteli ve usta ayaklara sahip olan Göztepe’de başrolde tanıdık bir isim vardı: Sabri Sarığoğlu. Yıllarını verdiği Galatasaray’dan haksız bir şekilde gönderilen tecrübeli futbolcu sağ kanatta ileri geri bir dinamo gibi çalıştı, asist yaptı, takımını ateşledi. Sabri’ye ayak uyduran başka isimler de vardı Göztepe’de. Jahovic, Scarione, Castro, Beto gibi...

Gençler de oynadı

Gençlerbirliği de tabiri caizse cansiperane oynadı. Var gücüyle mücadele etti ama Göztepe’nin kaliteli ayaklarına engel olamadı. 36’da Sabri’nin harika ortasını Scarione tamamladı: 1-0. 38’de fark ikiye çıktı. Kadu’nun pasında Tayfur topu ağlara gönderdi: 2-0. 41’de Skuletic 2-1 yaptı. 76’da Jahovic durumu 3-1’e getirdi. 87’de Ahmet İlhan’ın sağ kanattan yaptığı ortaya Serdar mükemmel vurdu: 3-2.

18 Eylül 2017, Pazartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Başakşehir'den ilk adım‘’

Maç öncesi Türk futbol kamuoyunda şöyle bir hava vardı: Başakşehir Ludogorets'i çok rahat yener ve tarihinde ilk kez mücadele verdiği Avrupa Ligi'ne galibiyetle başlar. Elbette, Başakşehir'in Şampiyonlar Ligi elemeleri ve ligdeki performansı kendi sahasındaki maça mutlak favori çıkmasını gerektiriyordu. Ama gözden kaçan bir detay vardı. O da, Ludogorets'in çantada keklik bir ekip olmadığıydı. Onlar da Şampiyonlar Ligi elemelerinden gelmişti. Üstelik, kendi liglerinde ikinci sıradaydılar, Avrupa arenasında daha tecrübeliydiler.

Luce tribünde

Başakşehir maçın başlama düdüğüyle beraber beklentileri karşılayacakmış gibi bir görüntü sergiledi. İlk 10 dakika rakip kalede baskı kurdu. Bulgar ekibini kendi ceza alanına kümeledi. Sağlı sollu ataklar geliştirdi, ancak bunlar pozisyona dönüşmeden defans ve kaleci tarafından bertaraf edildi. Bu dakikadan sonra ise Ludogorets oyunda dengeyi kurdu ve ilk yarı sonuna kadar daha etkili bir futbol ortaya koydu. Bu bölümde temsilcimizde ayakta kalan iki isim vardı: Emre ve Volkan! Allah'tan öyleydi, çünkü sahadaki iki Türk sadece onlardı! Ve kısmete bakın ki, Lucescu da onları seyretmeye gelmişti!

Arzu var ama...

İkinci yarının ilk yarıdan farkı Başakşehir'in daha hırslı ve arzulu olmasıydı. Ancak bu hırs ve arzu acemice hareketlerle heba edildi. Özellikle Emre'nin 48'de girdiği pozisyon ahlar vahlar arasında harcandı. Kalan dakikalarda Başakşehir'in baskıya benzer futbolu, Bulgar takımının ise defansif direnci vardı. Girilen az sayıdaki pozisyonda da başta Visca olmak üzere temsilcimiz bekleneni veremedi ve Avrupa macerasına sahasında puan kaybıyla başladı.

15 Eylül 2017, Cuma 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Faktör devreye girdi!‘’

Lige harika bir başlangıç yapan Galatasaray için turnusol kağıdı olacak bir maçtı Antalyaspor karşılaşması. Zira bundan önce oynadığı takımlar içinde en dişlisi Güney ekibiydi. Nitekim maçın başlamasıyla birlikte Sarı-Kırmızılı takımın işinin hiç de kolay olmadığı gözüktü. Antalyaspor daha diri ve agresifti. Galatasaray’a orta alanda ve geriden oyun kurdurmadılar. Sahanın her alanında etkili pres yaptılar. Kazandıkları topları da çok çabuk hücum bölgesine ve kanatlara aktararak Galatasaray kalesinde tehlikeler yarattılar. Özellikle de Linnes’in kanadını iyi kullandılar. Antalyaspor, Galatasaray’ı bir bakıma kendi silahıyla vurmak için sahaya çıkmıştı. Ve bu planı da aslında 90 dakika boyunca tuttu denilebilir. Şayet Gomis’in bitiriciliği ve Muslera’nın kurtarışları olmasaydı! Hafta boyunca Antalyaspor cephesinde kopan fırtınaların sahaya yansımaması ise, kanımca Rıza Çalımbay gibi Süper Lig ustası bir hocanın varlığından kaynaklanmaktaydı.

‘Kazanamıyorsan kaybetme!’

Uzun yıllar sonra dört hafta üst üste aynı kadroyla sahaya çıkacak bir istikrar yakalayan Galatasaray’da dün aksayan birkaç dişli mevcuttu; başta Linnes olmak üzere... Norveçli futbolcunun yanı sıra Ndiaye, Tolga Ciğerci, Belhanda ve attırdığı gole rağmen Rodrigues bu karşılaşmada ilk üç haftanın performansını tutturamayan futbolculardı. Elbette, her maçı kazanmak mümkün değil. Ancak Fatih Terim’in, ‘kazanamıyorsan, kaybetme’ prensibi de futbolda önemli bir faktördür. Dün Galatasaray açısından bu faktör devreye girdi! Bir kez daha duran toptan gol yemesi ise birkaç yıllık istikrarın sürdüğü anlamına geliyor! Sahanın zemini konusuna gelince; zaten ünlü yorumcularımız söylenecek olanı söyleyecektir; bana söz düşmez!

11 Eylül 2017, Pazartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Alanya muradına erdi‘’

Son haftalarda gündemimizi meşgul eden en önemli konu, hiç şüphesiz yabancı futbolcu sınırlaması. Lucescu’nun durup dururken başlatarak suni gündem yarattığı yabancı futbolcu tartışmasının gereksizliğini, dün Alanyaspor’da Emre Akbaba oynadığı harika futbolla ortaya koydu. Emre aslında sezon başından beri bu performansı gösteriyor ama gören kim! Lucescu yabancı yabancı diye mızmızlanacağına yanıbaşındaki değerlere bir göz atsa Türk futboluna daha faydalı olacaktır. Üstelik 10 numara mevkiinde oynayan futbolcuya Milli takımın ve Türk futbolunun bu kadar ihtiyacı varken...

Efecan, Fernandes ve Haydar...

Düne kadar henüz galibiyeti olmayan Alanyaspor, Emre’nin liderliğinde Atiker Konyaspor’u adeta sürklase etti. İki gol attı, çok daha fazlasını kaçırdı. Oynadığı iyi futbolla Emre’ye eşlik eden Vagner Love biraz daha dikkatli olsa Konya sahasından bir hezimetle ayrılabilirdi. Alanyaspor’da Emre ve Love’un dışında Efecan, Fernandes ve kaleci Haydar da galibiyette pay sahibi olan futbolculardı. Bir kez daha seyircisinden yoksun oynayan Konyaspor’da ise göze batan tek isim Ömer Ali Şahiner’di. O da bulduğu pozisyonlarda Haydar’a takıldı. Filipovic ise yaptırdığı penaltı ve kendi kalesine attığı golle Alanya’nın galibiyetine katkı sağladı!

Love bildiğiniz gibi!

İlk yarı pozisyon bakımından kısır geçti. 7’de Love’ün şutu direkten döndü. 44’de ise Filipovic’in eliyle müdahelesinde Alanya penaltı kazandı. Atışı Love kullandı: 0-1. İkinci yarıda her iki takım da açık bir futbol sergiledi. Özellikle 45 ve 60 arasında iki takım da bol pozisyon yakaladı. Konya ataklarında kaleci Haydar devleşirken, Alanya 73’de ikinciyi buldu. Fernandes’in sürüklediği atakta Filipovic ters bir vuruşla topu kendi ağlarına gönderdi: 0-2. Kalan dakikalar ise başka gol getirmeyince, Alanyaspor ligdeki ilk galibiyetini elde etti.

10 Eylül 2017, Pazar 02:30
YAZININ DEVAMI