Arama

Popüler aramalar

‘’Abdullah Avcı'ya yapılan ayıp!‘’

Fatih Terim, Mustafa Denizli, Şenol Güneş, Aykut Kocaman, Ertuğrul Sağlam... Hepsinin ortak özelliği şampiyonluklar yaşamaları, çalıştırdığı takımlarla Türk futbolunun son 25 yılına damga vurmaları. Bir ortak özellikleri ise bunca başarılarına karşın eleştiri sınırlarının aşılarak haklarında linç kampanyaları düzenlenmesi, hakarete uğramaları ve kişilik haklarına karşı düzenlenen orantısız saldırılar. Buna karşın, yıkılmadan yollarına devam etmeleri de bir başka ortak yanları.

Son eklenen...

Son yıllarda bu beş teknik adama bir isim daha eklendi: Abdullah Avcı. Henüz şampiyonluğu yok ama son dört sezondur müthiş bir istikrarı var. Şampiyonluğa ise ramak kaldı. Sezon sonu Başakşehir’in ipi göğüslemesi kuvvetle muhtemel.

Gelgelelim, Avcı medyada ağır ithamlara maruz kalıyor. Eleştirilerde ne teknik adamlığı, ne de adamlığı kalıyor! Futbolu bilmediğini iddia edenler bile var! Bunu yapanların büyük çoğunluğu hayatlarında bir kitap bile okumamış cahil sürüsü. İçlerinde hatırı sayılır okullar bitirmiş insanların olmasını ise şaşkınlık içinde izliyorum. Oysa yapacakları küçük bir araştırmayla Avcı’ya ne kadar haksızlık yaptıklarını anlayacaklar ama dertleri bu değil.

Kimi iktidara karşı olduğundan - Başakşehir’i iktidarın takımı olarak gördükleri için- kimi şampiyonluk yarışında rakipleri olmasından, kimi de her başarılı insana saldırmayı alışkanlık haline getirmelerinden ölçüsüz bir şekilde Avcı’ya salvo atışı yapıyorlar. Hem Avcı’nın hem teknik heyetinin hem de oyuncularının emeklerine saygısızlık yapıyorlar. Geçen yıl yitirdiğimiz Türkiye’nin en önemli psikiyatristlerinden Engin Geçtan’ın, ‘İnsan Olmak’ kitabında bir sözü vardır: “İnsanlar ikiye ayrılır: Yaşayanlar ve yaşayanları seyredenler!”

İnsaf ve izan

Türkiye de, az sayıda yaşayanı seyreden, yaşamın kıyısından bile geçmemiş niteliksiz çoğunluktan ibaret ne de olsa... Abdullah Avcı’ya yapılanlara da bu gözle bakmak en doğru yaklaşım olacak, kanımca...

Boşa bir temenni olacak ama bu güruhu insaf ve izana davet ediyorum.

29 Mart 2019, Cuma 05:59
YAZININ DEVAMI

‘’Mustafa Cengiz'in güvenceleri!‘’

Galatasaray bir kez daha kaosun içine sürüklendi. Ortalık toz duman. Her kafadan ayrı bir ses çıkıyor. Öfkeli sesler birbirine karışıyor. Yapılan yorumlara, geleneksel medya ile sosyal medyada gösterilen tepkilere bakılırsa çoğunluk Başkan Mustafa Cengiz ve Yönetim Kurulu’na yapılanları haksız buluyor. Mevcut yönetimin mali yönden ibra edilip, idari yönden ibra edilmemesini ‘liseli darbesi’ olarak yorumlayanlar bir hayli fazla. Başkan Cengiz’in dün düzenlediği basın toplantısında yönetimin görevine devam edeceğini deklere etmesi ve hukuki süreci başlatacaklarını söylemesi sonrasında yönetimi destekleyenler ‘ibra edilmeme’ kararının yargıdan döneceği beklentisi içine girdi. Durum gerçekten böyle mi? Adnan Polat’ın Yargıtay’da kazandığı gibi Mustafa Cengiz de kendisi ve yönetimi hakkında verilen kararı hukuk yoluyla düzelttirebilir mi? Konuyu spor hukuku konusunda uzman olan bir kaç hukukçuya sordum. Aldığım cevaplar sonrasında hiç yoruma girmeden çıkardığım sonuçları paylaşmak istiyorum:

1-İki ayrı oylama olmama

Mali ve idari olarak iki ayrı oylama yapılmamalı. Mali olarak ibra edilen, idari olarak de ibra edilmiş sayılmalıydı. Yargıtay’ın Adnan Polat lehine verdiği kararda da bu konu belirleyici olmuştu. Aslında Yargıtay’ın Sayın Polat kararı sonrası tüzükte bu konuda düzenleme yapılmalıydı ama görülüyor ki yapılmamış.

2-Denetleme Kurulu çelişkisi

Adnan Polat’ın kazandığı davada Denetleme Kurulu’nun ibra edilmiş olması alınan kararda belirleyici unsurlardan biriydi, ancak bu kez Denetleme Kurulu da ibra edilmedi. Mustafa Cengiz’in açması muhtemel davada Denetleme Kurulu’nun ibra edilmemesinin yönetimin aleyhine olacağı söylense de aslında lehine olabilir! Çünkü, Denetleme Kurulu’nun vermiş olduğu raporu temel alarak Yönetim Kurulu’nu mali yönden ibra edip, aynı Denetleme Kurulu’nu ibra etmemek büyük bir çelişki oluşturuyor.

3-Kapalı oylama olabilirdi

Üyelerin iradelerine baskı olmaması için kapalı oylama yoluna gidilebilirdi, gidilmedi.

4-Fiziki baskı altındalar

Salonda ‘Evet’ ve ‘Hayır’ oyu kullananların iki blok halinde ayrı ayrı oturturmamaları gerekirdi. Bu durum da üyelerin iradesinin fiziki olarak baskı altına alınması anlamına gelebilir.

5-Ses kayıtları güçlü delil

Ve en önemlisi, Divan Kurulu üyelerinin oylama sonrasında kendi aralarında yaptıkları konuşmaların ses kayıtlarının kamuoyuna sızması! Bu konuşmalara istinaden Divan Kurulu’nun tarafsızlığını yitirdiği şeklinde bir itiraz yapılabilir ve ses kayıtları da güçlü bir delil olabilir.

26 Mart 2019, Salı 05:56
YAZININ DEVAMI

‘’Gönül zenginliği‘’

Anadolu’nun neresine giderseniz gidin kalacak bir yeriniz yoksa, kalacak bir yer mutlaka bulursunuz. Her ev bir kervansaray gibidir! Bu, geleneksel Anadolu konukseverliğidir.

Türk toplumunun en önemli hasletlerinden biridir, misafirperverlik. Hiç tanımadığınız bir yabancıya kapınızı açarsınız ve evinizi, aşınızı paylaşırsınız.

Böylesine bir yüce gönüllülüğe dünyanın başka yerlerinde kolay kolay rastlayamazsınız.

Genlerden gelen refleks

Almadan vermek, gönlünüzü açmak, konuğunuzun gönlünü hoş tutmak... Bütün bunlar, gönül zenginliğinden başka bir şey değildir. Tabi, sadece kapımızı çalan yabancılara karşı değil, birbirimize karşı da böyleyiz biz. Her ne kadar son yıllarda bu değerlerimizin bir kısmı erozyona uğrasa da, toplumun büyük kesimi yardımseverlik duygusunu muhafaza etmektedir. Özellikle de kaza, bela, doğal afet zamanlarında ortaya çıkar bu yönümüz. Toplum olarak seferber oluruz. Herkes işini gücünü, günlük yaşantısını bir kenara bırakır, yardıma muhtaç olanların yardımına koşar; yaralarını sarar, acılarını paylaşır.

Bunun en çarpıcı örneği hiç kuşkusuz Marmara Depremi’dir. Türk halkı, bu büyük trajedide takdire şayan bir sınav vermiştir.

Gönüllülük, bu toplumun genlerinden gelen bir reflekstir.

‘Gönüllülük kültürü’...

Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın 2019 yılını bu konuya ayırması ve ‘Gönüllülük Yılı’ ilan etmesi, zaten gönüllülük esasına yatkın olan toplum dinamiklerini her alanda harekete geçirecek önemli bir projedir.

Gönüllü olmayı sadece spor organizasyonlarıyla sınırlamayıp, kültür-turizm, çevre, afet-acil durum, eğitim, sağlık ve sosyal hizmetler alanlarında da yaygınlaştırmayı, kamu kurum kuruluşlarının yanı sıra özel sektör ve Sivil Toplum Kuruluşları’na mensup paydaşların da etkin katılımını sağlamayı hedefleyen proje hiç kuşkusuz giderek bireyselleşen genç nesilde bir ‘Gönüllülük Kültürü’ oluşmasına da hizmet edecektir.

Başta uyuşturucu olmak üzere gençliği tehdit eden bazı kötü alışkanlıkları bertaraf edecek olması da en büyük kazanımlardan biri olacaktır.

Umarım, sekteye uğramadan ülkenin her tarafında bir seferberlik halini alır gönüllülük...

24 Mart 2019, Pazar 09:09
YAZININ DEVAMI

‘’İşte Göztepe‘’

Son zamanlarda tekrar alevlendirilen yabancı oyuncu sınırlaması tartışmasının ne kadar yersiz olduğuna zaten birkaç haftadır tanık oluyorduk; Anadolu takımlarının sergilediği futbolla... İki gündür seyrettiğimiz maçlar da bunun teyidi gibi. Gözlerimizin pasını silen, atak zenginliğiyle adeta masa tenisine dönen maçlar izliyoruz. Göztepe-Alanyaspor maçı da böyleydi. Tam bir görsel şölen sundular. İki takımı da kutlamak gerek. Maçın hakkı beraberlikti ama fırsatları daha iyi değerlendiren Göztepe üç puanı aldı. Oyunun genelinde Alanyaspor daha etkiliydi. Güney ekibinin, her defansın kabusu olabilecek bir forvet hattı var.

Ders niteliğinde

Göztepe defansının üstüne kara basan gibi çöktüler. Ancak son vuruşları laubalice yaptılar. Göztepe ise kaptığı toplarla başta Yasin olmak üzere hızlı, çabuk ve organize ataklar geliştirdi. İki gol de bu tarz ataklardan geldi. 20’deki ilk gol ders niteliğindeydi. Kontratakta olan Alanya’ydı, topu taşıyan da Ceyhun. Beş oyuncuyla yükleniyordu konuk. Defans eksik yakalanmıştı. Ancak Ceyhun ağır kalınca geriden gelip topu kapan Poko takımını atağa kaldırdı.

Ghilas ve serseri top!

Seri paslaşmalar sonucu Göztepe Deniz ile golü buldu: 1-0. İkinci golde final pasını veren Castro, bitiren de Borges’ti: 2-0. Alanya 42’de Tzavellas’ın kafa vuruşuyla maça tutundu: 2-1. Pozisyonları cömertçe harcayan konuk takım aradığı golü ancak 74’te Cisse’yle buldu. Maç beraberliğe kilitlendiği anda iki stoperin arasında serseri topu kontrol eden Ghilas harika bir röveşata ile üç puanı getirdi: 3-2.

11 Şubat 2019, Pazartesi 06:21
YAZININ DEVAMI

‘’Ateşten rize çıktı‘’

Siz ne kadar teknoloji deyin, yapay zeka deyin, VAR deyin sonuçta hepsini üreten, programlayan ve nihai kararı verecek olan insandır. Adaleti makineler, entegreler, elektronik beyinler, kameralar değil insan dağıtır. Çünkü, gerçek akıl ve zeka, hisler, duygular, vicdan insanda vardır. Ve insanın verdiği kararlarda temel parametreler de aklı, zekası, duyguları ve vicdanıdır...

Bariz golü iptal etti

Hakem Özgür Yankaya, dünkü Erzurumspor-Rizespor maçının 42’inci dakikasında Taylan’ın attığı nizami golü iptal ederken aklıyla mı, duygularıyla mı, vicdanıyla mı hareket etti bilemiyorum! Ama ev sahibi ekibe ağır bir haksızlık yaptığı ortada. VAR, adaletsizliği ortadan kaldırmak için vardır. Ancak bu konuda son karar yine maçın hakeminindir. Yankaya VAR’ın uyarısıyla pozisyonu uzun uzun seyretti ve hiçbirimizin göremediği faulü gördü ve bir takımın kaderiyle oynadı. Sadece bir takımın değil, o takıma karşı kümede kalma mücadelesi veren diğer takımların da kaderini değiştirdi. Oysa, tehlike hattından çıkmak isteyen iki takım canla başla mücadele ediyordu. Hem birbirlerine karşı, hem de soğuk havaya ve buzlu zemine karşı. Rize savunma prensiplerine sadık kalarak daha temkinli bir futbol sergiledi. Erzurum ise daha agresif, daha ataktı. Ancak pozisyon üretmekte fazla mahir değildi. Sağdan Rashad, soldan da Edouk ile Rize’yi zorluyordu. Gelgelelim, bitirici bölgede etkisizdi.

Boldrin zaferi getirdi

42’de iptal edilen golün ardından ikinci yarıya daha hırslı bir başlangıç yapan Erzurumspor, Rize savunmasını ve kaleci Gökhan’ı geçemezken, 76’da defansın arkasına sarkan Boldrin, çarprazdan sert vurdu ve skorda dengeyi bozdu: 0-1. Portekizli bu golüyle takımını iki basamak yukarı çıkarırken, ligin dibini de yeniden şekillendirdi.

04 Şubat 2019, Pazartesi 07:27
YAZININ DEVAMI

‘’Konyaspor-11'den artı 28'e‘’

Futbolun şakaya gelir yanının olmadığının kanıtı gibiydi Erzurumspor ile Konyaspor arasındaki mücadele. 90 dakikanın tamamına baktığınızda oyunu domine eden, istatistiklerde rakibine fark atan tarafın ev sahibi takım olduğunu görürsünüz. Ancak skor tabelası: 1-2! Çünkü şakası olmayan futbol esasında bir fırsatlar oyunudur. Daha az pozisyona giren, rakip ceza alanında daha az gözüken, topa daha az sahip olan, daha az pas yapan -ki bu tablo Kocaman’ın felsefesine terstir- Konya rakibinin iki hatasından bulduğu iki fırsatı değerlendirdi ve buz pistini andıran zeminden üç puanı söktü aldı. Maçın ilk 45 dakikası her iki takım oyuncuları da, olağandışı bir zeminde futbol oynamaktan ziyade ayakta kalma savaşı verdiler. 45’te Jahovic karşı karşıya plaseledi, Sehiç son anda dokundu. Ancak 45+3’te Sehiç bu kadar şanslı değildi. Ömer Ali’nin plasesi eşitliği bozdu: 0-1. Son söz Taylan’dan İkinci yarı Erzurum adeta tek kale oynadı ancak yine kalesinde golü gören taraf oldu. 57’de kornerden gelen top uzaklaştırılamayınca Volkan farkı ikiye çıkardı: 0-2. Erzurum’un bu gole tepkisi çabuk ve ani oldu. Yeni transfer Rashad Muhammed’in saklayıp, Taylan’a çıkardığı topu genç futbolcu ağlara gönderdi: 1-2.

20 Ocak 2019, Pazar 09:38
YAZININ DEVAMI

‘’Mızrak-çuval olayı!‘’

Meraklısı bilir, kasım ayının ortalarında Türk atletizminin yeni bir doping skandalıyla sarsıldığı yönünde bir haber yayınlamıştık. Haber özetle şöyleydi: WADA, Ağustos ayında Bursa’da yapılan Türkiye Atletizm Süper Ligi Finalleri’nde yarışan ENKA Sporlu iki atletten Karin Melis Mey’de yasaklı maddeye rastlandığını, Meryem Akdağ’ın ise biyolojik pasaportunda anormallikler olduğunu Atletizm Federasyonu’na bildirmişti. Federasyon, bunun üzerine sezon içinde yapılan tüm yarışların sonuçlarını tescil ederken, Kadınlar Ligi sonuçlarını tescil etmemişti. Haberde, bu iki doping olayından sonra Kadınlar Ligi’nde şampiyonluğun ENKA’dan Fenerbahçe’ye geçeceğini belirtmiştik.

Haberimiz üzerine ertesi gün, Atletizm Federasyonu ve ENKA Kulübü, Meryem Akdağ’ın dopingli olmadığını iddia ederek gazetem FANATİK’i ve şahsımı hedef alan zehir zemberek açıklamalar yayınlamış ve haberi tekzip etmemizi istemişlerdi. Biz ise ‘Mızrak çuvala sığmaz’ diyerek haberin arkasında olduğumuzu ve gerçeklerin er ya da geç ortaya çıkacağını belirtmiştik.

Evet, mızrak çuvala sığmamaya başladı bile! Atletizm Federasyonu Yönetim Kurulu, 22.12.2018’de yılın son toplantısını yaptı. 18 maddelik toplantı tutanağında Kadınlar Ligi’yle ilgili bir madde yok! Yani Federasyon, 2018 Türkiye Atletizm Ligi’ni birinci bitiren ENKA’nın şampiyonluğunu yılın son toplantısında da tescil etmedi. Bunun anlamı açık. Meryem Akdağ’la ilgili sıkıntı büyük! Bekleyip göreceğiz!

03 Ocak 2019, Perşembe 06:39
YAZININ DEVAMI

‘’Rakip değil insan!‘’

Güreş Federasyonu dün TSYD Genel Merkezi’nde 2018 yılını değerlendirdiği bir basın toplantısı düzenledi. Toplantıda Dünya ve Avupa Şampiyonu kadın güreşçimiz Yasemin Adar da vardı.

Kadın güreşinde ülkemize ilkleri yaşatarak spor tarihimize adını altın harflerle yazdıran Adar’ın elde ettiği başarılarının yanısıra toplumun pek bilmediği bir özelliği daha vardı.

Macaristan’da yapılan Dünya Şampiyonası’nda yarı finalde karşılaştığı Macar güreşçi dizinden sakatlanınca müsabakanın kalan bölümünde rakibinin sakat ayağına hamle yapmamış ve Dünya Fair Play Özel Ödülü’ne layık görülmüştü.

Toplantıda Adar’a, İstihbarat Şefimiz Hüseyin Sakarya tarafından bu davranışı ve kazandığı ödül hatırlatıldı ve maçı riske etme pahasına neden böyle davrandığı soruldu.

Yasemin Hanım’ın verdiği cevap ders niteliğindeydi: “Çünkü rakibim önce insan! Ona bir insana nasıl davranılması gerekiyorsa öyle davranmalıydım. Ben de sakatlık geçirdim ve bunun ne demek olduğunu çok iyi biliyorum. Genç sporculara da bu yönde tavsiyede bulunuyorum.”

Toplumun giderek kutuplaştığı şu günlerde rakibine empatiyle yaklaşan Yasemin Adar’ın fair play mesajı doğrusu ilaç gibi geldi.

Umarım, sadece genç sporcular değil, toplum olarak fair play’i bir yaşam biçimi haline getirir ve kısa zamanda deva buluruz!

27 Aralık 2018, Perşembe 06:25
YAZININ DEVAMI