‘’Atamıyorlar tutamıyorlar‘’
Verdikleri rekor sayıda sakatın ardından son 6 maçını yitirerek gelen Kayserispor karşısında daha maçın hemen başında gol de gelince, ev sahibinin farka koşacağını düşündük. Arda’nın direkten dönen topu, Gökhan’ın olağanüstü kurtardığı Stancu’nun güzel vuruşu ve kolay pozisyonlarda auta giden şutlar galibiyeti engelledi.
Arda topla, top oyundayken vasatı geçemedi ama çalışılmış duran top organizasyonlarında attığı 2 pas harikaydı. Birini Mustafa, diğerini Sabri kullanamadı. Milli takımdaki rakibi Gökhan Gönül, her maç övgüye boğulacak performansı istikrarla sergilerken, vasat çizgisini istikrarla koruyan Sabri zaman zaman neden milli takım oyuncusu olduğunu kanıtlayan hareketler yaptı. Ancak durduğu eşikten atlaması lazım. Defansın diğer başarılı ismi ve milli takımın vazgeçilmezi Servet de başarılıydı. Geriye kalan herkes neredeyse vasattı. Gökhan 1 var 3 yok, Mustafa, Ayhan, İnsua, Aydın gibi isimlere da tahammül hiç yok. Arda havaalanında küfürle karşılanırken, yine bir olup 3 olmayan Baros’a alkış çok!
Galatasaray’a sezon başında “z planı” olacak stoperleriyle karşı koymaya çalışan Kayserispor’da Gökhan yedek de olsa, önümüzdeki sene kalmasına yetecek kurtarışlar yaparken, Ziani ve Ambramat’ın, özellikle de Ambramat’ın yaptıkları izlenmeye değerdi. Troisi bu denli beceriksiz olmasa, Kayseri evine 3 puanla dönerdi. Ambramat topla iyi, topsuz da iyi, defansa yardım ederken rakip defansı tekniğinin yanında gücüyle bunaltıyor. Troisi’den bahsetmişken, büyük bir santrfor olacağını düşündüğüm ve oyuna sonradan giren Semih, muhtemelen bu inancı kendi taşımadığı ve ekstra çalışmadığı için bekliyor.
‘’Muhteşem Giray‘’
Yılmayan, moralli golcüsü Burak’ın temiz vuruşu maçı haftalardır olduğu gibi son dakikalara bırakmazken, müsabakanın kahramanı golü atan Burak değil Giray oldu. 0-0’ken Batalla’nın kaleye girmekte olan topunu kurtarmasa maç nasıl seyrederdi bilinmez elbet ama Giray’ın takımının golle karşılaşma ihtimalinin olduğu her noktada ayağıyla, kafasıyla, gövdesiyle kestiği atakların Burak’ın attığı gol kadar önemli olduğunu sanırım kimse inkar edemez. Burak’ın kaçırıp İvankov’un kurtardığı, Burak’ın attığı gol ilk yarıdaki Trabzonspor pozisyonları olurken, evsahibinin ikinci yarıda yakaladığı yegane fırsat Umut’un 90’da vurduğu ve Yavuz’un kurtardığıydı. Savunmada herkes görevini yaparken hücum organizasyonları yeterli olmaktan uzaktı. Selçuk çok top kazandı ama bütün maç tek güzel pas yaptı. Yaptığı en önemli icraat attığı pas değil devre biterken Tolga’nın Battala’ya yuvarladığı topa uzaklaştırmasıydı. Jaja, Bilica’lı İstanbul eğlencesi medyaya düştüğünden bu yana ilk kez klas bir futbol yıldızı ışığını Bursaspor maçında yaktı. Top ayağına yakıştı. Alanzinho ise topu iyi kullandığı gibi son 20 dakikada kendini oradan oraya atarak Bursa ataklarını başlamadan savuşturup alkışlandı.
Bursaspor gol yollarında yaşadığı sıkıntıyı yine aşamadı. Ozan İpek’in yaptığı kafa vuruşunun direkten dönmesi onlar için şanssızlıktı ama oyunu rakip sahaya yıksalar da pozisyon üretememeleri sezon başından bu yana süren hastalıklarıydı. Ozan, Bekir, Volkan iyi oynadı. Hüseyin Göcek’in felaket yönetiminden sonra Fırat Aydınus gerçekten harikaydı.
Trabzonspor’un Bursaspor’u yenerken sergilediği tempoyu bir vites artırması gerek, bu tempo Eskişehir deplasmanında yetmeyebilir.
‘’Santos herkesi kurtardı‘’
O, maçın değil, ligin kaderine etki eden dokunuşuyla Hüseyin Göçek’in hakemlik kariyerinin bitmemesini sağladı. Boş kaleye dokunamayan Semih’i kurtardı. Devre arasında yaptığı terbiyesizliğe rağmen, kendisine forma veren Aykut Kocaman’ı haklı çıkardı.. Ve Şükrü Saracoğlu Stadı’nda büyük olayların çıkmasını engelledi...
Maçın geriliminin ve sertliğinin artmasında Hüseyin Göçek’in çalmadığı penaltıların büyük etkisi vardı. Daha ilk dakikada Fenerbahçe’nin hücum, Gaziantepspor’un savunma yapmaya çalışacağı, Göçek’in de kafasının karışık olduğu belliydi. Alex’in çaldığı topta Emre’nin kötü zamanlamasıyla yaptığı hamle faul, hareket ceza alanı içindeydi. Pe-naltı verilmedi oyun baştan gerildi.
Hürriyet’in Alex’i de, izleyenleri de sinirlendiren üst üste faullerine sarı kart gelmedi, hemen ardından Souza’nın Niang’a kontrolsüzlüğüyle yaptığı faule penaltı çalınmayınca, Emre Güngör, Lugano ile güreşinden hep galip çıkınca Sarı-Lacivertliler de kontrolünü yitirdi. Gaziantepspor daha 10 gün önce ilk 45 dakikada Beşiktaş’a fark yapabilecek bir performans sergilemişken, bu kez ilk yarıda Volkan’ın kalesine tek şut gönderemedi. Hem sert oynayan, hem kalesine yaslanan Gaziantepspor karşısında Gökhan’ın direkten dönen topu da, Semih’in atması, kaçırmaktan kolay pozisyonu harcayışı da talihsizlikti. Antep rakip kaleyi düşününce Wagner’le, Sosa’yla, Olcan’la pozisyon da geldi, renk de. Olcan direğe takıldı, Volkan doğru yerde durarak iki pozisyon kurtardı.
Murat’ın acemice kendini attırışı, fiziksel direnci düşen Fenerbahçe’ye nefes aldırdı. Stoch’un direkten dönen topu, “Şans Fenerbahçe’yi tamamen terketti” diye düşündürürken, Santos her şeyi noktaladı. Trabzonsporlu futbolcular sanırım moral açıdan yıkılmışlardır. Caner, Gökhan, Topuz ve Emre öne çıkan adamlardı.
‘’Yokuş aşağı‘’
Gol yediğinde dağılmayan bir takım artık Fenerbahçe. Özgüveni yüksek, rahat ve soğukkanlı. Onlardan puan almanın yolu olağanüstü defans yapıp, yakaladığını kaçırmamakta. Alper-Burhan-Batuhan yapımı güzel bir golle geri düşseler de sendelemediler. Direksiyondaki ustalarıyla kısacık sürede öne de geçip, kontrolü bırakmadılar. Geçen hafta 15 dakikada önemli katkı yapan Caner, Veysel’in hatasını gole çevirirken, bir kaç dakika sonra Alex, Niang’ın doğru koşusunu gollük pasıyla ödüllendirdi. Usta, Niang’ın partneri olup, orta sahadaki gibi yüzü dönük oynama avantajı olmasa da gollük pas atmayı da, gollük vuruş yapmayı da başardı. Semih’in golünde Gökhan’ın attığı tek pas da, gol kadar alkışlanmaya değerdi. Topuz’un pasında da, Gökhan’ın pasında da gollük vuruşlar yaptı ama İvesa birinde şanslı, diğerinde başarılıydı. Yenilen golde Alper’e mihmandarlık yapan Cristian 72’de Pele’ye dokunmayıp sorumluluktan bir kez daha kaçtı ve onun yüzünden Lugano da sarardı. Ön libero böyle pozisyonlarda kolay çalım yemez, yese de sarı karttan kaçıp defansını zor durumda bırakmaz.
Sistem artık işliyor. Sağda Topuz ve Gökhan, solda Andre önünde kim olursa olsun, defansın ortasında Yobo ve Lugano hep aynı telden çalıyor. Emre’nin oynaması arkadaşlarını rahatlatıyor. Niang her şeyini sahada bırakıyor, Semih’se biraz daha fazla süreyi hak ediyor. Fenerbahçe dün olduğu gibi ihtiyacı olduğunda önde bastı, kazandığı topu da rakibe kolayca bırakmadı. Lugano, Eskişehirspor tüm futbolcularıyla savunmaya yerleşmişken yaptığı çıkışlar ve attığı iki güzel pasla takımı galibiyete taşıyan isimlerden biriydi. 61 ve 65’te Niang biraz daha becerikli olsa fark ikiyi geçecekti.
Trabzonspor şampiyon olacaksa Fenerbahçe’nin maçlarını beklemeyecek, hepsini kazanması gerekecek. Çünkü Fenerbahçe yokuş aşağı giden freni patlamış tır gibi. Şampiyonluk garantilenmedikçe hiçbir takım Sarı-Lacivertliler’den puan alamaz.
‘’Zor oyunu bozdu‘’
Niang’ın merkezde kalması, Özer’in ortaya girmesi Bursaspor’un Ali ve Volkan’la sağdan etkili gelmesine neden olurken, Ozan ve Vederson da Gökhan Gönül’ün ilk yarıda tek etkili atak geliştirmesine müsaade etmedi. Fenerbahçe’nin ilk şutunu otuzuncu dakikada atması sistemin etkisizliğini göstermeye yeterdi. Aykut Kocaman ilk maçta olduğu gibi Batalla’yı Cristian’la kontrol edince, pozisyon zenginliği olmayan bir kördövüşü seyrettik. Semih ve Santos’un oyundan çıkıp Caner ve Dia’nın girmesi Bursaspor’un ceza sahasının içine gömülmesine yetti. Sarı-Lacivertliler arzularını, coşkularını teknik kaliteleriyle birleştiremeyince, oyun doldur boşalta döndüğünde Bursaspor defansı sıfır hatayla oynayınca hayati iki puan kaybedildi. Çok koşmasına rağmen klasını sergileyemeyen Özer’in yerine oyuna giren Gökay müthiş oynadı, kayıp gecenin tesellilerinden biri olarak kaldı. Taraftarın maç bittikten sonra futbolcuların mücadelesini alkış ve tezahüratla ödüllendirmesi gelecek haftalarda “vazgeçmeyen” coşkulu takımı görmeyi sağlayacak bir ilaçtı.
Milli takımın yakın gelecekte vazgeçilmezlerinden olacağını düşündüğüm Serdar Aziz’in yaptığı riskli müdahalelere penaltı verilse de, verilmese de tartışılacaktı. Bence Kuddusi Müftüoğlu’nun iki kararı da doğruydu. Serdar’ın partneri İbrahim’in performansı, İvankov’un Alex’in kafa şutunu kurtarışı görülmeye değerdi. Ozan İpek, çok önemli bir pozisyonda topu alamasa da sürati ile Miller ve önliberolar çok iyi oynadı. İyi savunan Bursaspor hücumda son pası hiç yapamadı.
Bir yabancı çıkartıp bir yabancı sokabilmek için iki değişiklik birden yapmaya mecbur olmak, dileyelim Fenerbahçe’nin önümüzdeki sene katlanmak zorunda olduğu bir garabet olarak kalmasın.
‘’Umut var ya inanç?‘’
Maçın 90. dakikasında Gökhan’ın ortasında Musa’nın kafasına Giray gövdesini siper etmemiş olsaydı Tolga’nın yapacak bir şansı olmayacak şampiyonluk umudu da zayıflayacaktı.
Umut’tan her takıma lazım lazım olmasına da; ligde, Avrupa’da her kulvarda kale önündeki bitiricilik işini de ona bağlamamak lazım. Biraz şanslı, biraz dana becerikli olsa 30 golü bulmuştu, astronomik teklifler arasından tercih yapıyordu. Trabzonspor’un rakip sahaya kabus gibi çökerek başladığı maçın daha ilk 3 dakikasında kaçırdığı iki gol rakibin çözülmesini engellerken, kendisi de gol noktalarından kaçar oldu. Trabzonspor’un şampiyon olabilmesi için Umut’un kendisinden beklenen golleri yapması lazım ki ona çok yakışır...
Ligin belki de en zayıf halkası olan, az yese de atamayan Konyaspor, kazanmaya mahkum olduğundan savunmasını önde kurmaya çalıştı ama rakip kaleye gitmekte çok zorlandı. Tek net pozisyonu Robak’ın ayından yakaladı, Tolga’nın kurtarışı harikaydı.
Egemen maç eksiğine rağmen takımın en iyilerinden biri olarak oyunu iyi başlattı, gol pasları verip, gol de kaçırdı ama rakip sahada gördüğü sarı kart kaptana hiç yakışmadı.
Giray maçın en kritik kurtarışını yaptı, kanatlar bekleri hücumda etkili olamadı. Golün ardından defans arkasına yapılacak boş koşularla Trabzonspor’un çok sayıda pozisyon bulacağını düşünenler hayal kırıklığına uğradı. Selçuk, Ertuğrul’un markajından kurtulamayınca ince işler Jaja ve Alanzinho’ya kaldı. Jaja sahada mumla aranırken, Alanzinho belki de takımda ayağına en çok yakışan adamdı. Ancak golle biten hücumda müthiş ara pasını veren ve takımın en iyisi olan Colman’dı...
Kötü oynarken kazanmak elbette üzülecek bir şey değil ama, iyi oynamak lazım, coşkuyla oynamak lazım, futbolcuların gözlerinde o inancı görmek lazım, gözlerde acı ve endişe değil neşe görmek lazım.
Başarabilirler...
‘’Sorun uygulamada‘’
Yeni yasa birçok caydırıcılık içeriyor ama ucu açık çok nokta var. Bunların bir an önce açıklığa kavuşturulması yasanın hem işlerliğini artırır hem de güvenilir olmasını sağlar.
Meclis’te önceki gün onaylanan yeni yasa şiddetle mücadele açısından eksikleri giderse de en caydırıcı unsur şike ve teşvik priminin net bir şekilde aynı kapsamda değerlendirilmesi ve cezanın çok ağır oluşu. Yakın geçmişte aydınlatılmaya ramak kalan pek çok şike organizasyonunda failler elini kolunu sallayarak dolaşır ve 3-5 ay hak mahrumiyeti alırken artık hapis yolu görünüyor.
Teşvik primi ise özellikle sezon sonlarında yaygın kullanılan bir olguydu. Kulübe yakın, zengin iş adamları teşvik verecekleri kulübün kaptanına astronomik rakamları çantayla teslim ederlerdi. Yasa 5-12 yıl hapis cezası öngördüğünde hiç kimse sporcularla ilişki kurmaya cesaret edemeyecektir. Geriye bir tek yöntem kalıyor; teşvik priminin kulüp başkanına teslim edilmesi. İddiası ve endişesi olmayan bir takımın futbolcularına verilen astronomik primlerin üzerine gidilmesi, teşvik priminin aydınlanmasına yardımcı olabilir.
Para iyi kullanılmalı
Elektronik bilet sistemi, taraftar davranışlarını tescil etmek adına önemli. Altyapısının hazırlanması ve ihalenin sonuçlandırılması ise ciddi bir çalışma ve zaman ister. İhaleyi alan firmanın elektronik biletleri maksimum 5 liradan satması halinde elde edilecek gelir inanılmaz rakamlara ulaşıyor. Federasyon 7 milyon elektronik kart satılacağını planlıyor. Bunun 3 lirasını federasyonun alması rakam 21 milyonu buluyor. 21 milyon lira ve federasyonun üzerine koyacağı bütçeyle tüm statların şiddetle mücadele açısından tüm eksikleri giderilebilir. HD kalitesinde çekim yapacak kameraların alımı, federasyon tarafından tek elden yapılırsa maliyet de düşecektir ki bu da şarttır. Öte yandan federasyon elektronik bilet hizmeti sağlayacak firma ile yapacağı sözleşmeyle, taraftara ait özlük ve iletişim bilgilerinin 3. şahıslara pazarlanmasının önüne geçmelidir. 7 milyon kişinin telefon, adres ve mail bilgisi günümüzde astronomik bir değerdedir.
Hapse girmeyi seçebilirler!
Tartışılacak konulardan biri de stada girme yasağı verilen taraftarların maç başlarken ve maçtan 1 saat sonra bulunduğu noktaya en yakın kolluk birimine gidip ‘ben buradayım’ demesi olacaktır. Yasada takım ifadesi geçse de bazı hukukçular ve medya, bunu kulübün tüm maçları olarak algılıyor. Ceza almış bir Fenerbahçe taraftarının mesela Fenerbahçe basketbol, voleybol, futbol takımlarının kız-erkek, lig-Avrupa maçları derken, senede karakolu 300 kez ziyaret etmesi hapse girmeye tercih edilecek bir durum. Ayrıca işlenen suçla orantılı olmadığı gerekçesiyle konu Anayasa Mahkemesi’ne de taşınabilir.
Medya için sevindirici...
Medya açısından en sevindirici nokta ise yasanın sansür yasası olmaktan çıkarılmasıdır. İlk halinde şahısları ‘rencide edici’ yazı yazıp yorum yapanların 5 lira ile 50 bin TL arasında ceza alması öngörülüyordu. Rencide olmak TDK’ya göre ‘alınmak-kırılmak’ anlamını taşıdığından kimse eleştiri hakkını kullanamayacaktı. Yasada medya kuruluşlarına verilecek 100 bin ile 500 lira arası para cezası öngören madde de tartışmaya açık. Çünkü hangi yayının kitleleri şiddete yönelteceği tam olarak anlaşılamıyor. Federasyonun öncelikli işlerinden biri RTÜK ile işbirliği yaparak hangi ifadelerin gazete ve tv’lerin ceza almasına neden olacağını belirlemektir.
Dışarıda olay da aynı kapsamda
İzin günlerinde 2 kat harcırah ile görev yapacak emniyet mensupları sevinmiştir. Ancak onlarla görev yapacak özel güvenlik personelinin niteliği ve görev tanımı iyi yapılmalıdır. Yasada, şiddete eğilimli taraftarın dikkat etmesi gereken bir başka nokta da stat dışında şiddet üretenlerin de ceza kapsamına alınmasıdır. Yani deplasmana giderken büfe yağmalayan, gelen misafir takım taraftarlarını taşlayanlar, stada giriş yasağından başlayıp hapse uzanan cezalarla karşı karşıya kalacak.
Sponsor biletleri ne olacak?
Bir soru işareti de stada 100 metre kala satılan karaborsanın önlenip önlenemeyeceği. Kulüplerin sponsorlara vermek üzere bedelsiz binlerce bilet bastırdığı bir gerçek. Sponsorlara verilen biletlerin şartları, sponsorların dağıttığı biletlerin elektronik kartlara nasıl işlenip takibinin nasıl yapılacağı önemli bir ayrıntı. Sponsor biletleri denetim altına anılırsa bilet işinden rant sağlayan grupların da önü kesilmiş olacaktır. Bu kitlenin şiddette de başrol oynadığı bilinen bir gerçek.
‘’Arda'nın maçı bitmedi‘’
Önce, bir evvelki sağlık heyetinin, sonra milli forma sevdasının sakatladığı Arda, son olarak da Hagi’nin kurbanı olmuştu. Yarım saat oynayabileceği Gaziantepspor kupa rövanşında kadroya alınmayan genç yıldız, kaybedilen Fenerbahçe maçında oynadığı kısacık sürede hem formda hem de ne klas olduğunu göstermişti.
Fena başlamadığımız, ama golü bulamadığımız maçta düğümü çözdü, golü attı, başkanından hocasına, en önemlisi Ay-Yıldız sevdalısı milyonlara sevinci yaşattı. Ama sonra polemiği yarattı: “Bunu da yaz hoca!”
Hangi hocaya söyledi bilemedim, ya Ahmet ya da Erman hocası, ama kim olsa fark etmez. O bütün Türkiye’yi ayağa kaldırdığın büyülü anda aklına gelen ilk şey nasıl hesaplaşma, nasıl hesap sorma olur ki? Büyük çoğunluk, sahip olduğun özellikleri över, moral verir, desteklerken ruhen sakatlanmamak; senin, sizlerin elinde. Oynayarak, gol atarak cevap vermek yeterliyken, sen hoca (larına) yine pas attın...
Gökhan bütün sezon sürdürdüğü başarılı çizgisini attığı golle süsledi. Güzel sonlar ona çok yakışıyor. Volkan sadece penaltıyı değil, maçın bunalıma girmesini de önledi. Dörtlünün solundaki Hakan çabuk kullandığı taçla maçın kaderini etkiledi. Selçuk, Trabzonspor’daki performansını gösterdi, Burak’ı gol pozisyonuna soktuğu pas ise mükemmeldi. Nuri dörtlünün hemen önünde oynatılarak köreltildi. Mehmet Ekinci’ye gelince... Seyretmek benim açımdan büyük bir keyifti. Hücuma belki yeterince destek veremedi. Yine de topla ilişkisi, saklayışı, atak yönünü değiştirişi ve özgüveni ile bu formayı uzun seneler giyeceğini gösterdi. Hamit çok çalıştı, Serdar ve Servet maçı sıfır hatayla tamamladı.
Sonuç güzel, bir de rakip kaleciye yabancı madde atan barbarlar yakalanırsa şahane olacak.