‘’10 numara ağırlama‘’
En pozitif düşünenlerden biri olan ben dahi inanmazdım.
Hayal edilmesi bile güçtü...
Galatasaray taraftarı olgunluk, zarafet, soğukkanlılık, rakibe saygı sınavından 10 tam puanla geçti...
Tepki verseler iyi mi olurdu? Hayır...
Pet şişelerle bombardıman yapsalardı daha mı iyi olurdu? Hayır...
Rakibin üzüntüsü üzerine besteler yapıp, tek taraftarı olmayan rakibin kalbini dağlasalar? Hayır...
Şiddet üretmek için fırsat yaratan Fenerbahçeli futbolculara sövseler? Hayır...
Dediğim gibi, stadyumdaki Galatasaray taraftarı medeniyet sınavından on numarayla geçti...
Haklı sevinçlerini orta sahada bir yumruk olup kutlayan Fenerbahçeli futbolcular sevinçlerinden sonra o stadyumdaki rakip taraftarları alkışlasalardı...
50 bin kişinin kendi kulüplerine, kendilerine, alın terlerine saygının en güzel örneğini sergilemesini ödüllendirselerdi keşke.
İddia ediyorum, galibiyetin de önüne geçerdi. Topuz’a da çok kızmamak, Fenerbahçeli futbolcuların içinde bulunduğu psikolojiyi de anlamaya çalışmak lazım.
Olsun, Galatasaray, özellikle Fenerbahçe maçlarında hasret kalınan bir misafirperverliği taraftarlarıyla gösterdi.
Bu durumu yaratan ve yaşatanlara bir futbolsever olarak teşekkür ediyorum.
Darısı ve daha güzeli daha sonraki maçlara.
7 puanlık maç
(Bu bir Galatasaray yazısı değildir. Her sene bir farklı kulüp bu sıkıntıyı yaşayabilir.)
Garip bir lig oldu.
Sancılıydı. Zamanında dahi başlayamadı. Puan silerek ceza verme niyetindeki Aydınlar, Play Off uygulayarak hasarı en aza indirme amacındaydı.
Galatasaray yakın tarihin en büyük farkıyla ligi kapadı.
Fikir babası her kimse, final grubunda herkesin puanını yarıya düşürüp öyle yarıştırmayı planladı. Puanı silinecek olanların en azından bir Şampiyonlar Ligi şansı yakalaması için...
Aydınlar’ın sonunun gelmesi zor olmadı...
Lig bittiğinde puan farkı 9’du... Liderin 4 puanını sildiler...
9 puanla devam edilse, Fenerbahçe ligin bitimine 4 hafta kala puan farkını 6’ya indirmiş olacaktı. Fark ikiye indi.
Yani aslında bir galibiyete 3 değil, 7 puan kazandı.
Kalan 4 maçta Galatasaray 8, Fenerbahçe 10 puan kazanırsa, Fenerbahçe şampiyon olacak.
Galatasaray 40 maçta şampiyondan 4 puan daha fazla kazanıp ikinci olan tek takım olarak tarihe yazılacak... Dünya tarihine!
Önümüzdeki sene “Süper Final oynatalım mı” tartışmaları bence yapılmasın. Hiçbir kulüp haksızlığa uğrama riski yaşamasın.
Fatih Çalışkan ve kader
Fatih Çalışkan bir Galatasaray taraftarıydı. Maçta devre arasında kalp krizi geçirdi, sağlık ekiplerinin geç gelmesi, ambulansın yolunu kaybetmesi sonucu hastaneye maç sonu yetiştirilebildi. Hayatını kaybetti.
Kapalı ve her tarafı her an kontrol edilebilen bir alanda, ambulans ve sağlık ekipleri 2 dakikada hastanın yanına gidemiyorsa stadyumdaki konfordan ve güvenlikten kimse bahsetmesin.
Uygarlığı, stadyum kalitesini güzel koltuk, temiz tuvaletler değil, insan hayatına gösterilen önem, krizli anlardaki eylem planının uygulanışı gösterir.
Bu felaketten ‘ülkenin her yerindeki stadyumlarda’ dersler çıkarılıp çıkartılmadığını göreceğiz.
Fatih Çalışkan’a rahmet, ailesi ve sevenlerine sabır diliyorum.
‘’İnanılmaz futbol inanılmaz skor‘’
Galatasaray’ın Fenerbahçe’yi bu kadar ezdiği başka bir maç hatırlamıyorum. Johnson’un golüyle kazandığında da mahkum bir futbol oynamış ancak bu kadar pozisyon vermemişti Sarı-Lacivertliler.
Aykut Kocaman takıma "Bekleyin, yavaş, ayağa oynayın, göbeği boşaltmayın, fırsat bulursanız da rakip kaleyi yoklayın ama yemeyin" talimatı vermişti belli ki. Maçın büyük çoğunluğunda 3 pas dahi yapamadılar ama kazandılar.
Beklediler, beklediler, tek bir pozisyon hatası yakalayınca cezayı kesiverdiler. Çünkü top, yürüse de, koşsa da, dursa da “büyük usta”nın ayağına geldi. O da Ziegler’i görüp tabelayı değiştirtti. Hemen ardından aslında iki de gelecekti. Cristian’ın Muslera’dan dönen topunu Alex gol yapacaktı, Semih son anda kurtardı.
Sonra Galatasaray bir gövde gösterisine başladı. Sağdan, soldan, ortadan her yerden geldi, dönen topların tamamını toplayıp atak yeniledi. Beraberlik golünü buldu ardından da 5 pozisyon daha...
Volkan büyük kurtarışlar yaptı. Necati’nin, Aydın’ın vuruşlarını kurtararak Fenerbahçe adına maçın altına imzasını attı.
Galatasaray’ın büyük futbolcusu Selçuk’un süper golü Fenerbahçe’yi gerçekten salladı. Öyle ki sonraki 7 dakikada Galatasaray tam 6 pozisyon yakaladı. Elmander ortaladı Aydın dokunamadı. Aydın vurdu, Volkan kurtardı. Selçuk vurdu top auta çıktı. Aydın bir dakika sonra bomboş durumda topu gökyüzüne yolladı vs...
Bütün bunlar olurken Fenerbahçe tüm hatlarıyla kendi yarı alanında, Ujfalusi rakip yarı sahanın ortasında oyun kurma çabasındaydı.
Pozisyonlar kaçtıkça kaçtı, en nihayetinde Aykut Kocaman hamle yaptı. Aslında geç kaldı, ama galibiyeti getiren adamları oyuna aldı. Takımın en golcü ismi Stoch ve kim ne derse dersin usta Özer’i sahaya yolladı. Genç Semih bir pozisyon hatası daha yaptı, Stoch hata yapmadı.
Oyun olarak hak eden değil, skor olarak hak eden kazandı.
Galatasaray galibiyetin şehvetine bu denli kapılıp saldırmaktansa, belki de bir fazla adamla en azından berberliği de kollamalıydı. Yarılanmış puanlar ve Arena’dan çıkan tarihi galibiyet şampiyonluk yarışına başka bir boyut kazandırdı.
Caner’e ise Selçuk’un gol attığı frikik öncesi yaptığı faulde ikinci sarı gösterilmeliydi.
Galatasaray taraftarlarının sahanın ortasında sevinen Fenerbahçeli futbolcular ve camialarına tek kelime etmemesi tarihi bir olaydı. Küfretmeden de, tahrik olmadan da oluyormuş...
‘’Küçük ayrıntılar büyük fark‘’
Alex’in müthiş futbol zekasıyla hep gol kokan ataklar yapan Sarı-Lacivertliler çok adamla ceza alanına girmeye çalışırken, Trabzonsporlu futbolcular uzaktan şutlarla gol aradılar. Zokora’nın stoperlerinin burnunun dibine gelmesi, Colman’ın Mehmet Topuz ve Cristian’ın baskısıyla kaybolmaya yüz tutması oyunu hep Fenerbahçe’de bıraktı. Musa’nın kaçırdığı yüzde yüz pozisyon, Gökhan’ın direkten dönen şutu Trabzonspor’un şansıydı.
Trabzonspor açısından maçın kırıldığı bir diğer dakika da Halil’in orta sahada Cristian’dan kaptığı topta ikiye birden vurduğu top oldu. Burak için bulunmaz bir fırsattı. Gol bulsalar bu maç başka türlü yazılabilirdi, başaramadılar.
Cristian’ın güzel şutu oyun üstünlüğünü skor üstünlüğüne çevirdi. Güneş’in ikinci yarıda Celutska’yı sağ beke çekip, Serkan’ı orta sahaya sürmesi oyunu dengeledi ama sonrasında kalite farkı devreye girdi. Trabzonspor, Serkan’ın Emre’den kaptığı topla Volkan’ın kurtardığı şutuna kadar tek bir gollük pas üretemedi. Cristian da süre uzun olmasına rağmen maçı erkenden bitirdi. Gökhan, Cristian ve Emre çok iyi oynadı. Çıkarken kaptırılan toplar dışında Fenerbahçe ne istediğini bilen bir görüntüdeydi. Trabzonspor ise geçen seneden çok farklı.
Emre de Bülent Yıldırım’ın hoşgörüsünden yararlandı. Halil’e yaptığı faul kırmızı kartlıktı.
‘’Bir yıldız daha‘’
Genel yayın yönetmenine de, mesleğe yeni başlayan muhabire de aynı saygıyı gösteren biriydi.
Sır verir ve sizi tutuklardı. Çünkü görev yaptığı camialara çok saygı duyardı.
Onu sakal traşı olmamış ve tiril tiril giyinmemiş hatırlayan var mıdır?
Onun gibi yaşamıyla rol model olan birinin akciğer kanserine yakalanmasını aklım almıyor, iyi insanların vakitsiz gitmesini de içim...
Geçen sene pro lisans kursunda futbolculuklarında kendisi gibi şöhretin doruğuna ulaşmış hocaların yaptığı maçta attırdığı gol ve savunmadaki hırsıyla bir kez daha neden Erdoğan Arıca olduğunu kanıtlamıştı. "Sizden 15 yaş büyüğüm benim mücadeleme bakın bir de kendinizinkine" diyordu. Ertuğrul, Tolunay, Nurullah, Mesut ve diğer kardeşlerine.
Galatasaray ve Fenerbahçe'de şampiyonluklar kazanmış, ümit milli takımda harikalar yaratmış, Göztepe'ye iz bırakmış, kibar ve şık insan da gitti efsanelerin yanına. Göztepe ikinci ligde iken takımın başına geçtiğinde "Ben 1. ligdeki bir takımın başına geçtim" diyerek herkesin gönlünü almıştı. Aslında Göztepe Süper Lig'e ilk veda ettiğinde Göztepe'yi 2-1 yenerek düşüren Orduspor takımında forma giymişti. Kaderin cilvesi olsa gerek o günkü teknik direktörü de Göztepe'nin gerçek efsanelerinden Gürsel Aksel'di. Gürsel hocanın takımı kazandıktan ama kulübü düştükten sonra soyunma odasında ve sonraki günlerde hüngür hüngür ağlamasından çok etkilenmişti.
Hep Gürsel Aksel gibi, Erdoğan Arıca gibi yaşadı. Keşke anılarını yazsaydı. Diğer teknik adam ve futbolcular gibi herkesin dersler çıkaracağı, güleceği, ağlayacağı, kızacağı anılarını da aldı gitti...
(Bunu okuyan spor adamlarından ricam var, ne olur anılarınızı yazın. Çok bedel ödediğiniz meslek yaşamlarınızda neler yaşadığınızı bilelim.)
Kalbimizdesiniz, kütüphanemizde de kalın. Allah rahmet eylesin. Yakınlarına ve sevenlerine sabır versin.
Seni seviyorum hocam...Mekanın cennet olsun.
‘’Barcelona'ya yakışır‘’
Nitekim ikinci 45 başlar başlamaz topu kötü kontrol eden Aydın, sürati ve Akaminko’nun dikkatsizliğini birleştirince penaltıyı aldı, Galatasaray’ın virtüözü Selçuk takımını öne taşıdı.
Aydın demişken; Semih ve Emre’yi Galatasaray’a armağan eden Fatih Terim, seneler önce Konya deplasmanında belki de şampiyonluğu getiren golü attıktan sonra hiç kıpırdamayan genç yıldız adayına bir fırsat daha verdi. Aydın da Galatasaray’daki son şansını iyi kullanıyor. Kalıcı olmak için önünde 6 şahane fırsat daha var. Terim’in kendisine verdiği bu pası auta atmaz umarım.
Emre Çolak ise büyük ders çıkartacağı bir acemilik yaptı. Riera onun yokluğunu kapatacaktır, o da Emre Belözoğlu’nun Leeds’te yaptığı hatanın benzerini bir daha yapmayacaktır.
Melo’nun yokluğunun takım savunmasını nasıl etkilediğini test edecek maç bu değildi şüphesiz. Ancak bir şeyi gözle görmek mümkün. Galatasaray topu kaybettiği yerde çok iyi baskı, ikili üçlü sıkıştırmalar yapıyor. Bu felsefenin ödülünü asıl önümüzdeki senelerde alacaklardır.
Sakatlıktan dönen Elmander için iyi bir ısınma maçıydı. Adale probleminin ardından geri dönen İsveçli önümüzdeki haftalarda eskisi gibi olacaktır. Selçuk ise hep aynı, top gelmeden kararını veriyor, boş top kullanmıyor, etkili şutlar atıyor, defansına yardım ediyor. Galatasaray’ın kapısını Mehmet Topal ve Arda’dan sonra onun için de hem de ciddi şekilde çalacaklardır. Onu bir tek Euro almadan kaybeden Trabzonspor yönetimi ne kadar dövünse az...
Hafta içinde Muslera’ya penaltı attırmayacağı haberleri çıkan Terim, İmparator tezahüratlarının ardından gelen penaltıda “Muslera” tezahüratlarıyla kararını verdi ve Uruguaylı’ya unutamayacağı bir anı yaşattı.
Zorlu’yu tutamayan Manisa halkı, abisini kaybeden başkanı vefat günü istifaya davet ederek eski günlere göz kırpıyor. Vermedikleri destekle daha güçlü bir yönetimi nasıl hak ediyorlarsa? Merhuma rahmet, Kenan Yaralı ve ailesine baş sağlığı diliyorum.
‘’Bir direnen bir şampiyon‘’
Sekseninci dakikada Serdar bomboş durumdayken auta vurmak yerine, diriplingle kaleye gitse belki gol yapacak, Samsunspor ligde kalırken Antalyaspor düşecek, Sivasspor Süper Final Avrupa grubuna katılamayacaktı. Serdar atamadı, bir dakika sonra Eneramo ile birlikte takımın bu sezon parlayan yıldızı Erman Samsunspor’un ümitlerini bitiren, kendi takımını Play-Off grubuna yükselten golü attı.
Samsunspor kazanabilse, Samsunspor’lu futbolcular torunlarına anlatacak şahane bir anının sahibi olabilirlerdi. Yapamadılar. Ligin deplasmanda en iyi performansına sahip takımı olan Sivasspor’a diş geçiremediler.
Maçta başka kader anları da vardı. İstanbul’dan Fenerbahçe’nin gol haberi geldikten bir dakika sonra Sivas kontratağa başladı. Ertuğrul, Sivasspor’un en iyi oyuncusu Eneramo’nun vuruşunu kurtararak bir kez daha takımına umut ışığı yakmıştı. Serdar kader anında golü kaçırdı kaçırmasına da, Sivasspor Eneramo ile 2, Pedriel’le 2 gol daha yapabilirdi, o da ayrı...
Mesut Bakkal göreve başladığında Samsunspor ligin sondan ikinci sırasında, küme düşme hattındaki Manisaspor’un 9, Antalyaspor’un 11 puan gerisindeydi. Bu macera, bizim için bu teknik direktörlük açısından mesleki intihar niteliğindeydi. Son maçın son 10 dakikasına kadar umutları yaşatmayı başardı Bakkal, ama futbolda bazen böyle büyük hüzünler de var.
Samsunsporlular muhtemelen hakem Göcek’in Uğur Boral’ın düştüğü pozisyonda çalmadığı pozisyona da takılacaklar. Ben önce “penaltı”, tekrar izlediğimde “Göcek haklıymış” dedim. Göcek, takdir hakkını öbür türlü kullansaydı ağır eleştirilemezdi. Maçı o düdüğe, ligdeki başarısızlığı hakeme bağlamamak lazım. Hoca değişikliği erken olsaydı, kümede kalınacaktı... Keşke bir de maç bitiminde Samsunspor taraftarı futbolcuları ve teknik adamlarını tribüne çağırıp, alkışlasaydı, şahane olurdu. Ayakta kalmak lazım! Daha zor koşullarda döndüler, yine dönerler...
Rıza Çalımbay ve öğrencilerini de ayakta alkışlamak lazım. Onların başkanları Mecnun Otyakmaz da cezaevindeydi. Ağlamadılar, futbola ve oynamaya sarıldılar. Üstelik şahane de oynadılar. Bu ligin şampiyonlarından birisi de onlar!
‘’Elmander şart‘’
Takım savunmasını çok iyi yapan, orta sahada çok iyi alan daraltan Orduspor o dönemde oldukça baskı yaptı. Ancak onların sıkıntısı da malum. Gol yollarında üretken değiller.
Elmander’siz Galatasaray 4-4-2 görünümlü bir 4-5-1 oynarken, Sabri girdikten sonra Necati, çoğunlukla geriye gelerek top aldığı ve defans arkasına çok koşu yapmadığı için 4-6-0 gibi oynadı. Engin’in pasında Sabri güzel bir kontrol ve vuruşla teknik heyetini, takım arkadaşlarını, taraftarlarını, kısaca herkesi rahatlattı. Elmander’in tam manasıyla iyileşmeden sahaya girmesine de gerek kalmadı... Mükemmel bir gol atarak takımını öne geçiren Necati kendisini gönderenlere bir nazire daha yapıp seneler sonra dönüşünde ne önemli bir futbolcu olduğunu bir kez daha kanıtladı. Muslera rahattı ve güven veriyor. Semih usta Ujfalusi ile yine rahat bir maç oynattı. Eboue, Hakan Balta, Selçuk idare ettiler. Melo iki güzel pas yapıp taraftarın gönlünü hoş etti, defansına yardım etti ama önde üretken değildi.
Takımın en iyisi Emre’ydi. Necati’ye gollük pası, Fornazzi’de kalan şutu, alan değiştirerek yaptığı pasları, en önemlisi sürekli Hakan’ın yardımına koşarak defansını rahatlatması ile farklıydı. Oyun görüşü de, karakteri de gelişiyor. Türk futbolu bir yıldız kazanıyor. Keza Engin. Çok faydalı oynuyor. Keşke oyuna her zaman bugünkü kadar saygı göstermiş olsaydı.
Sabri’nin ise kariyerin en güzel gecelerinden biriydi. Gol sevincini oğluyla paylaşmak kaç futbolcuya nasip olmuştur ki!
Galatasaraylı futbolcular kazandılar, Trabzon ve Fenerbahçeli meslektaşlarını kazanmaya, dolayısıyla baskı altında oynamaya mahkum ettiler.
Orduspor’un daha önce Monaco’da da kaptanlık yapmış kaptanı Gosso’nun bir sakatlık yokken ve 32’de oyundan çıkartılırken hocasına ve takım arkadaşlarına gösterdiği saygıyı umarım bizim futbolcularımız da görmüştür. Cuper, Gosso ve Onur’u değiştirip, oyun kontrolünü de takımına geçirmeyi başardı. Kendi kurduğu takımda çok daha güzel işlere imza atacaktır.
‘’Çakır'dan 1 puan‘’
Elmander’siz 3 kişi eksilmiş gibi oynayan Galatasaray ucuz atlattı. İsveçli santrfor yokken takımın boyu 50-55 metrelere çıkıyor, önde baskı yapılamayınca, savunma da zorlanıyor, gol pozisyonları da azalıyor.
Galatasaray yediği komik golü kurtarmak için çok uğraştı, imdada Cüneyt Çakır’ın hatalı penaltı düdüğü yetişti. Sabri’nin ortasında Alanzinho’nun ayağından sekip eline gelen topa penaltı çalması hatalıydı.
Maçın sonucunu tabii ki Çakır’ın penaltı kararı değil pek çok küçük ayrıntı belirledi. Necati’nin gerçekten kötü oyunu sonucu Terim’in sahaya sürdüğü Mehmet Batdal 90+4’te düzgün vursa, unutulmuş ismini hafızalara Trabzonspor maçının kahramanı olarak kazıyacaktı. Keza oyunun sonlarında Volkan, Burak’a ilk pozisyonda pası verse ya da bir sonraki pozisyonda Burak iyi vurabilse Trabzonspor sahadan 3 puanla ayrılan takım olabilirdi.
Küçük ayrıntı demişken hatırlayalım: Muslera 73. dakikada kornerden gelen topu kontrol ederken kendisine yapılan faulde serbest atışı kullanırken Burak kalesine 80 metre mesafede topun önüne geçip oyunu başlatmasını engelledi. Oysa, 24. dakikada Trabzonspor Colman’la kaleye 25 metredeki serbest atışı kullanırken tüm Galatasaraylı futbolcular uykudaydı! Galatasaraylılar uyudu, Colman ve Burak uyumadı.
Necati’nin forma girmesi, Elmander’in forma giymesi Galatasaray’a yine sınıf atlatacaktır.