‘’Son söz Terim'in‘’
Feci başladı Galatasaray. Sarı-Kırmızılılar üst üste 3 pas yapamazken, maçın başında Semih, 13. dakikaya kadar Eboue ikişer mükemmel kademe yaptı. 14’te Dany klasikleşen hatalarından birini yaptı, Eder’in gollük şutunu Melo önledi. Sonra Riera’nın hatasında Vinicius’un vuruşunu Dany son anda kornere çeldi. 23’te Alan çok kötü bir vuruşla derin nefes aldırdı. 32’de Melo feci bir ıska yaptı, topu kapan Mossoro golü yapıp Galatasaray’a, “Oynamadan bizi yenemezsiniz” mesajını yolladı.
Koca ilk yarıda Selçuk’un frikiği dışında rakip kalede tehlike yaratılamadı. Önde top tutan, hücuma kararla çıkan kanat beki, önde baskı, dönen topu kazanan yoktu. Bu futbolla umut da yoktu. İkinci yarının başında Fatih hoca etkisiz elemanlardan Elmander ve Hamit’i alıp, Aydın ve Amrabat hamlesini yaptı. Cluj’un Manchester’a gol haberi geldikten sonra, Galatasaray rakip kaleyi hatırladı. Amrabat’ın şahane ortasına şahane bir kafa şutu atan Burak umutları canlandırdı. Oynanan oyun futbola benzemeye başladı. 63’te Melo’nun pasını Eboue güzel kontrol edebilse skor avantajı da yakalanacaktı. Turu getiren gol Selçuk’un harika pasıyla başladı, Aydın’ın takip ettiği pozisyonu güzel bir vuruşla ağlara yollamasıyla sonuçlandı.
Terim oyuncu değişiklikleriyle maçın sonucunu belirledi, Semih takımın en iyisi, Aydın maçın kader adamı, Burak da turun kahramanıydı... Final için konsantrasyon, motivasyon, coşku gerek. Kadro hayal kurduruyor ama bir gerçek var bu futbol hayal kurdurmuyor.
‘’Ligi böyle kazanamazlar‘’
Hamit’in 7. dakikada attığı şutu Mahmut son anda kornere çelerek, Sarı-Kırmızılılar’ın geniş alan bulacak bir oyun zenginliğine kavuşmasını engelledi. Ve sonrasında da müsabaka hep Hikmet Karaman’ın planladığı gibi gelişti. Galatasaray sağdan Eboue-Hamit, soldan Riera-Amrabat ikilisiyle gelmeye, Umut ve Burak’la gol bulmaya çalışırken, Gaziantepspor’un mükemmele yakın uyguladığı alan savunması Sarı-Kırmızılılar’ın bırakın golü, pozisyon bulmasını dahi engelledi. Gaziantepspor’un savunmasının merkezinde oynayan ikili Medunjanin ve özellikle Binya tek pozisyon hatası yapmadan maçı ve takımlarını 78. dakikaya kadar taşıdı. Bu ikilinin kazandığı toplar, sahaya harika yayılan takım arkadaşları tarafından ayağa paslarla, hücum çok düşünülmese de, Galatasaray’ın hızını kesmek için çok akıllıca kullanıldı. Sarı-Kırmızılılar’ı uyutmayı başaran Karaman’ın öğrencileri 36. dakikada güzel de bir gol pozisyonu yakaladı. İbriçiç kafayı çerçeveye vuramadı. Ceza alanına çok sayıda top sokmayı başaran Galatasaray, Hamit’in maçın başında Mahmut tarafından kurtarılan şutundan sonra yine Mahmut’un mükemmel kurtardığı 71. dakikadaki Selçuk’un frikiğine kadar tam 64 dakika tek etkili şut atamadı.
Terim ikinci yarının başında 2 oyuncu değiştirdi ki; oyuncu değiştirme hakkı 5 olsaydı, 4 değiştirirdi. Oyuncu değişti, oyun pek değişmedi. Üstüne bir de İbriçiç’in şans golü geldi. Eboue’nin nihayet güzel ortası, Burak’ın güzel kafasıyla ağlara giderken, sonrasında hakem Suat Aslanboğa dağıldı. Melo’ya gösterdiği ikinci sarı ve dolayısıyla kırmızı net yanlıştı. 8 aydır maaş almadan mücadele eden Gaziantepsporlular başta Hikmet Karaman olmak üzere alkışı hak ediyorlar.
Galatasaray’a gelince... “Avrupa’da maçımız var, konsantrasyon kötü”, “Maçtan geldik, yorgunuz” diye diye geriye gidiyorlar. Karabükspor maçıyla başladılar, hâlâ kötü oynuyorlar.
‘’Nakavt!‘’
Aslında maçın kırılma anı 24. dakikaydı. Diego sol kanattan yapılan ortayı son anda keserek Trabzonspor’un öne geçmesini engelledikten hemen sonra, kornerin ardından kazanılan topla hücuma çıktı. Trabzon ceza alanına kadar dripling yaptığı kontratağı en doğru adama, Kamara’ya pas yaparak tamamladı. Onur’la karşı karşıya kalan Kamara için de gol yapmak hiç zor olmadı.
Diego topla çıkarken Trabzonspor’un orta sahasında kimse onu karşılamadı! 5 dakika sonrasında da bu kez Necati, Malecki’nin güzel pasında şahane bir vuruşla sanki maçı noktaladı. Trabzonsporlu taraftarların, “Ah bu da kaçar mı?” diye dövündüğü tek net pozisyon yakalayamadığı maçın anahtarı, orta sahadaki mücadeledeydi. Hürriyet ve Alper, Colman ve Soner ikilisine karşı hem hücumda daha verimli oynadı, hem bu ikiliye pas yaptırmadı. Alper için bir parantez açmak lazım. Hücuma çıkarken pas tercihlerinde genelde hata yapmasa Eskişehirspor daha fazla net pozisyon yakalardı.
Tello takımını çok iyi organize ederken, son haftaların gözdesi Adrian hiç etkili olamadı. Diego kalesini bir golden koruyup, bir de gol pası verirken, Bamba hiç fayda sağlamadı. 6 Kasım’da, “Rahmetli Erdoğan Arıca’nın bir lafı vardı: Büyük takım yaptığıyla ölçülür. Büyük kulüplerin takımları büyük olmaz. Potansiyelinin tamamını sahaya yansıtandır büyük takım!
Haklıydı... Trabzonsporlu futbolcular, ‘Biz büyük takım futbolcusu gibi oynuyoruz’ diyebilir mi?” diye yazmıştım. Ben de, Trabzonsporlu futbolcular da hâlâ aynı noktadalar. Sözün özü; Eskişehirspor birbirini tamamlayan, aynı dili konuşan ve ‘büyük takım’ olma yolunda ilerleyen bir kadro, Trabzonspor ise darmadağındı. Ersun Yanal ve öğrencileri, Akhisarspor’a kaptırdıkları 3, Fenerbahçe ve Elazığspor maçlarında kaçırdıkları 2’şer puanı çok arayacaklar, çok.
‘’Hayal bile edilmezdi‘’
Her puanın altın değerinde olduğu bir ligde 88’de penaltıyı kurtaran Brezilyalı çok hayati 2 puana imza attı. Maç, Özgür Yankaya’nın Melo yarım metre öne çıkmasına rağmen atışı tekrarlatmamasıyla değil Brezilyalının kurtarışıyla hatırlanacak.
Selçuk, Hamit, Ebue, Dany, Burak gibi önemli oyuncularından yoksun başlayan Sarı Kırmızılılar oyunun ilk 15 dakikasında kötü, 45’e kadar vasat, 85’e kadar mükemmel oynadı. İlk 15 dakikada Köksal Galatasaray’ın sol kanadını esir aldı. Amrabat ve sol stoper Cris’in Riera’ya yardıma hiç gelmemesi, ibreyi Elazığ’a çevirse de, Sarı kırmızılılar 15 dakika sonrasında oyunu dengeledi. Cris formsuzluğun ötesinde, Karabükspor maçında yaptığı hataların ardından konsantrasyon eksikliği de yaşıyor gibiydi. Skor 1-0’ken Aydın’ın ortası Sinan’a gelmeden topa dokunarak önemli bir iş yaptı.
Yekta ise tamamen döndü. Bir ön liberonun nasıl oynaması gerektiğini de gösterdi. Çok koştu. Muslera’dan top alıp oyun da başlatırken de gördük, forvetlerini destekleyip, Elazığspor defansının bütün arızalarını ortaya çıkarırken de! İlk yarının son 5 dakikasında bir kötü şut attı, altı pasta Riera’nın ortasına dokunamadı. İkinci yarıda İvesa’nın hatasında golünü yaptı. İki tane daha gol atabilirdi ki; boş kaleye kaçırdığı gol bu maçtaki performansına yakışmadı. Uzun maraton için çok önemli bir kazanç olacak. Sabri maç eksiğine rağmen iyiydi. Elazığspor’un son haftalardaki yıldızı Aydın, Sabri’nin bölgesinden hiç gelemedi. Sabri hücumda da çok faydalıydı. İki güzel gollük pas attı, özellikle Umut’a attığı gol pası şahaneydi. Galatasaraylı Aydın kariyerinin en etkili oyunlarından birini oynadı. O da Emre’ye iki tane “al da at” pası yaptı, genç Emre maçı kopartacak pozisyonlarda ağabeyleri gibi İvesa’yı aşamadı.
Kazansa da Galatasaray sanırım dersini almıştır, gol bölgesinde ciddiyetsizliğe yer yok, dün şanslıydılar ama savunmada konsantrasyon eksikliğinin affı yok.
Elazığspor düşme adayı gibi bir performans sergilerken, stoper Görkem ve genç Serdar çok iyi oynadı.
‘’At, ama atlama Burak!‘’
Şampiyonlar Ligi’nde dünyanın en değerli futbolcuları Messi kadar, Ronaldo kadar gol atmış bir futbolcudan bahsediyoruz. Diliyoruz ki, Braga maçında da, sonraki maçlarda da atmaya devam eder, ama atlamaktan vazgeçer. Hatırlayalım ilk Manchester maçını... 7. dakikada Carrick, Muslera’nın faulüne rağmen düşmedi, golünü attı. Düşseydi Muslera atılacak, penaltı karşılayacak olan Galatasaray 83 dakika bir kişi eksik oynayacaktı. Bırakmadı kendisini yere, çoğunluk “aptal” demiş bile olabilir, ama ben “adammış” dedim. Rövanşta Burak skor 1-0’ken onlarca kez yaptığı hatayı bir kez daha yaptı. Kendisine faul yapılmayan bir harekette, kamyon çarpmış gibi kendini yere attı. Hakem sarı kartıyla gelirken de, gerçekten hem pişman, hem de mahcuptu... Mahcubiyet duygusunu hala muhafaza eden futbolcumuz şanslıydı da. Düşünsenize hakem hatalı bir penaltı çalsaydı, dünyanın tamamı gol krallığı istatistiklerinde zirvede olan Türk futbolcusunun nasıl penaltı aldığını görecek, karakteri hakkında da yorum yapacaktı. Mahalledeki çocuklar eskilerde Metin Oktay olurdu, şimdi mahalle maçlarında “Burak” ismini alıyor, onun gibi olmanın hayalini kuruyorlar. Bu gerekçeyle bile her haliyle örnek olmak zorunda. Artık atlamamalı... İleride, “Büyük golcüydü ama penaltı almak için çok hile yapardı” diye anılmamalı... Spora dair erdemli davranışları toplumsallaştıracak kişiler vitrinin en önündeki futbolculardır. Kazanmak için her şey mübah, endüstriyel futbolun gerçeği de hile değildir... Burak’tan kendisinin yapamayacağı bir şey istemiyoruz ki...
‘’Altın kafa‘’
Mağlubiyette dahi grup ikincisi olma şansı bulunan Galatasaray, Avrupa’ya veda eden Braga’yı deplasmanda yenip tur atlamalı. Onu da başaracaklardır.
İlk yarının ortalarından itibaren iyi oynamaya başlayan Melo, 58’de gelişen kontratakta müthiş bir kademeyle bir gol engelledi ve bu sezon ilk kez işe yaradı. Muslera sıfır hatayla, Riera şahane oynadı. Savunmada hatasızdı. Doğru zamanlamayla hücuma katıldı. Güzel paslar yaptı ve sol bek ihtiyacı rafa kalktı. Lig maçlarının sarsak ismi Dany, Semih’le daha iyi oynadı. Eboue-Hamit kanadı ilk devrede Hamit’in sırtındaydı. Hamit tek başına didindi, dripling yaptı, orta-pas yaptı, Eboue neredeyse hiç katkı sağlamadı. İlk yarının son dakikasında yerde kaldı. Oynayamaz diye düşünürken, ikinci devrede harikalar yarattı. 89’da bir de gol önleyip müthiş katkı sağladı. Unutmadan söyleyelim, karakteri, profesyonelliği ve kalitesi ile herkese örnek gösterebileceğimiz Hamit’in direkten dönen şutu gol olmalı, Hamit ödülünü almalıydı.
Selçuk için söylenecek ne olabilir ki! Takımı hep bir fazla oynatıyor. Hep doğru yerden, doğru pasla oyun başlatıyor. İkinci 45’te o da muazzamdı. Burak, Manchester filelerini de sarstı, ama ya o ucuz penaltı arayışı. Yakışmıyor. Dünya devleri oyuncu transfer edecekken, performans kadar davranışlara da bakıyor.
Amrabat gücüyle, inatçılığıyla rakibi bunaltıyor. Ancak son pas ve şutlarda çok verimsiz. Solda oynayacaksa hep, çizgiye inmeyi de denemeli. Neyse; Manchester United’ı yenmek her zaman, dünyanın her kulübü için güzeldir. Tebrikler Galatasaray...
‘’Feci, güzel ve eğlenceli‘’
47’de 3-1’i, 69’da 4-2’yi yakalayan Beşiktaş, iki defa iki farkla öne geçtiği maçı kaybedecek kadar çok hata yaptı. 56’da Diarra’nın şutunu Mc Gregor kurtarmasaydı Antalyaspor beraberliği yakalayacaktı. 86’da Diarra 3 metreden boş kaleye atamadığında da şans Beşiktaş’ın yanındaydı. Savunmadaki sıkıntı büyük. Uğur, Olcay ve sol stoper Ersan çok hata yapıyor. Tamirat şart. Ancak takım hep beraber oynuyor... 3 gol atan Almeida, golleri attıran Fernandes, Oğuzhan’a hak ettikleri övgüler yapılacaktır. Ancak dün bekleninin üstüne çıkan isim şüphesiz ki Mehmet Akgün’dü. Oğuzhan’dan gelen topu arka direğe öyle güzel ortaladı ki; Almeida golü atarken stoper Emre, sağ bek Ali Tandoğan ve kaleci Hakan Arıkan sadece konu mankeni gibiydi. Mehmet önündeki Holosko’nun savunmaya yardım etmesinden de faydalandı belki ama Tita’yı başarıyla kontrol ettiği gibi, oyunu da çok iyi paslarla başlattı. Takımın sahadaki teknik patronu Fernandes ve Oğuzhan yine çok iyi oynadı. Beşiktaş’ın ikinci golünden önce Uğur Boral-Diarra mücadelesinde “faul vardı yoktu” tartışılacaktır ki; hakem düdük çalsa kimse bir şey diyemez geçer giderdi. İyi ki çalmamış Yunus Yıldırım. Yoksa, Fernandes’in Almeida’ya attığı pası izleyemeyecektik. Olağanüstü güzellikte bir pastı ki iltifatlar bu yüzden golü atan Almeida’dan ziyade Fernandes’e gelecek. Almeida doğru yerde durdu hep. Atması kaçırmaktan kolay fırsatları kaçırmadı. 3. goldeki vuruşu harikaydı. Bir de ofsayta düşmemeyi becerebilse daha çok gol atacak. Antalyaspor yine son dakikaya kadar ayakta kaldı, yine liderliği yakalayamadı! Eleştiriyi değil saygıyı hak ediyorlar. Uğur İnceman artık usta gibi oynuyor, Aissati pırıldıyor. Çok gol yedikleri için değil, çok gol kaçırdıkları için kaybetmeleri de manidar...
‘’Balayı bitti‘’
Geçen sezon 34 maçlık maratonu 24 gol yiyerek tamamlayan Galatasaraylılar, bu sezon daha ligin 3 ’te biri anca tamamlanmışken 17 ’yi buldular! Muslera’yı da canından bezdirdiler. Bu kadar çok ve kolay gol yiyen takım da tüm hedeflerin uzağında kalır.
47. dakikada Mehmet Yıldız ’ın inanılmaz ıskasıyla 3-1 geriye düşmekten kurtuldukları pozisyonu Fatih Terim hem kendi inceleyecek, hem de oyuncularına izletecektir. Melo, Selçuk, Eboue başta, herkes hata üstüne hata yaptı. Mehmet Yıldız cezalandıramadı. Dramatikti.
Bir tek bu olsa tamam dersiniz. Maçın başında Cris ve Dany işbirliği Ahmet İlhan ’a gollük bir pozisyon hazırladı, Muslera kurtardı. Yenilen ilk golde İlhan Parlak, Ahmet İlhan ’a golü attırırken herkes seyirciydi. Galatasaray ’la Karabük’ün farkını da bu arada söyleyelim. Karabükspor ’da golü attıran İlhan Parlak, Hakan Balta soldan her çıktığında kalesiyle Balta ’nın arasında, golü atan Ahmet İlhan ise Eboue çıktığında Eboue ile kalesinin arasındaydı. Galatasaray ’ın milyon eurolar kazanan öndeki ayakları ise Karabük ataklarında kadraja dahi girmedi.
İkinci golde, LuaLua topla inerken Dany mihmandar gibiydi, müdahale edemedi, pas açısını kapatamadı. Cris de keza öyle pozisyon alamadı. Muslera ’ya topu ağlardan çıkartmak kaldı.
52 ’de, 55’te, 62’de, 64’te, 65’te, 82’de etkili atakları hep Karabük yaptı. 90+1 ’de Cris, İlhan ’ın işini bir kez daha kolaylaştırdı. “Pozisyon vermeden gol yiyoruz” sözleri de tarihte kaldı.
Mesut Bakkal, “kurtarıcı ” Skibbe ile farkını hemen ortaya koydu. Kısa zamanda oyun disiplinine sadakati öğreterek fark yarattı. Umarım hiçbir kalıcı fayda sağlayamayan Carvalhal ve Skibbe ’nin Türkiye defterlerini uzun bir süre kapattı. LuaLua hem fizik gücü, hem tekniğiyle yıldızları resmen bayılttı. Tüm Karabükspor alkışı hak etti.