‘’Vah Tahkim vah!‘’
FIFA ne diyor bakın...
Disiplin Kurulu’na kural öğreten edalarını sürdürerek, disiplin kurulu üyelerinin hukuku hiç bilmediklerini bilinçaltımıza biraz daha yerleştiren üyeler, kısa kararda, “FDT’nin 83.,85.,95/4. ve ilgili hükümleri ile UEFA ve FIFA mevzuatı karşısında, oyun disiplinini bozması veya cezai nitelikte bir fiil gerçekleşmesi nedeniyle müsabakadan ihraç edilen kişiler yönünden idari tedbirin, ihraç kararının verildiği anda başladığı hususunda tereddüt yoktur” buyurmuşlar.
Kararı beğenmediklerini de “Ayrıntısı gerekçeli kararda belirtileceği üzere tüm bu açıklamalar ışığında eylemin FDT’nin 51. maddesinde düzenlenen ‘cezaya ve tedbire uyulmaması’ olarak nitelendirilip buna göre karar verilmesi gerektiği halde PFDK’ca eylemin ‘sportmenliğe aykırı hareket’ olarak kabul edilmesi yerinde görülmemiştir” diyerek açıklamışlar.
Diyorlar ki; UEFA ve FIFA kuralları gereği tedbir Terim atıldığı andan itibaren başlarmış ve tereddüt yokmuş. Terim 51. madde gereği oyundan atıldıktan sonra en az 4 maç ceza almalıydı, hatta üsluba bakarsak 8-10! Tahkim üyeleri öyle diyor da benim tereddütlerim var. Çünkü, bakın FIFA disiplin talimatı 18. madde 3. fıkra ne diyor:
FIFA DT 18. madde 3. fıkra
Çıkartılan görevli yedek kulübesinde kendisinin yerini alan kişiye talimatlar verebilir. Sadece garanti etmelidir ki seyircileri rahatsız etmeyecek ve oyunun akışına zarar vermeyecektir.
İnanmayanlar için İngilizce ifadeyi de yayınlayalım.FIFA disciplinary code 18 Expulsion
3. An official who has been sent off may give instructions to the person replacing him on the substitutes bench. He shall, however, ensure that he does not disturb the spectators or disrupt the fl ow of play.
Yani, FIFA’nın oyundan çıkartılan teknik adamlar için, açıkça, “Yapabilir” dediği eylemden dolayı hem de FIFA’yı referans göstererek, “Hayır yapamaz” diyen bir tahkimimiz var.
Maalesef...
Hiçbir şey istemiyorum, yeterince zarar verdiler, bari ders vermekten vazgeçsinler.
‘’Gol atmasa da Drogba‘’
Muslera, Selçuk, “Öbür taraftan başla” demesine rağmen, kontratak pası atmak isteyip ceza alanı dışındaki Selçuk’u şişledi ve o top şandelden Galatasaray kalesine girdi. Tarihte bu gol ‘Selçuk kendi kalesine attı’ diye anılacak ve sanırım Muslera’nın vicdanı hep sızlayacak.
Serkan Çınar’ın tercih haklarını genelde Orduspor lehine kullanması, çok düdük çalması, ardından maç eksiği yüzünden olsa gerek saçma bir penaltı yaptıran Hakan Balta ile birlikte misafir takımın 2-0’ı yakalaması herkesi gerdi.. Ve devrede en olmaması gereken şey oldu: Geçen sezon aldığı 5 maçlık ceza ertelenen, takımın lideri Fatih Terim, tribüne gönderildi. Şimdi Disiplin Kurulu ceza verirse eskiden kalan 5 maçla birlikte Terim, uzun süre görevi Ümit Davala aracılığı ile kullanacak. İlk yarıda çok kötü oynayan Drogba’nın ürettiği gollük paslar dışında pozisyon yakalayamayan Galatasaray, soyunma odasından coşkulu, sinirli, istekli ve kalitesine kavuşmuş bir şekilde döndü. Sneijder, olağanüstü bir vuruşla gol attı.
İkinci gol Drogba’nın şahane bir pasında Burak’ın takipçiliği ile geldi. Burak’ın kafayla attığı üçüncü gol, mükemmeldi. Selçuk da ceza alanı dışından attığı bir diğer mükemmel golle maçı bitirdi. Drogba gücüyle, kalitesiyle dünyanın en iyi santroforu sıfatına yakışır bir futbol sergiledi. Böyle güzel bir oyunu golle bitirmeliydi. Sözün özü, ikinci devrede Galatasaray resmen Orduspor’u sildi. Mücadele vardı, kalite vardı, tempo vardı, mükemmel goller vardı. Peki ilk yarıda akıllar neredeydi? İlk yarı zemin ne kadar kötü diyorduk da, ikinci yarıda yeni bir zemin mi döşendi? Hayır, Galatasaraylı futbolcuların aklı başına geldi. Oysa bu bu konsantrasyonla oynasınlar diye alıyorlar bu kadar büyük paraları.
Drogba’nın darbesiyle hastanelik olan, baygın düştüğünde yüreğimizi ağzımıza getiren Barral’ın sapasağlam dönmesini dileyelim, son sözü Türk geleneklerince uzun süre Galatasaray maçı alamayacak Serkan Çınar’a söyleyelim: Umbides’in Drogba’ya yaptığı faul net penaltıydı.
‘’Hilbert'ten hayat öpücüğü‘’
Ve Siyah-Beyazlılar zirve yarışında iddiasını artıracak 3 puanı almayı, önce McGregor, sonra Olcay ve Hilbert, sonra Uğur ve biraz da hakem Çağatay Şahan'ın takdir haklarıyla kazandı.
Özellikle karşılaşmanın ilk yarısı PTT Birinci Lig kalitesindeydi. Üretkenliğin her iki takım açısından da son derece sınırlı olduğu ilk yarıda Olcay'ın şahane pasını iyi kontrol edemeyen Niang ile Veli'nin aynı kalitedeki pasını kontrol edemeyen Hilbert ekranları başında heyecanlanan taraftarlarını hayal kırıklığına uğrattı.
Geçen haftaki performansıyla Fenerbahçe günlerinden çok geride olduğunu gösteren "güçsüz" Niang ilk yarıdaki pozisyonun ardından Hilbert'in arka direğe yaptığı ortada da çerçeveyi tutan bir vuruş yapamadı. Daha önceleri 2 rakip stoperi omuzunda taşıyan Niang'la bu Niang arasında dağlar kadar fark var... Hele bir de 87. dakikada Hilbert'in kullandığı taç atışında kendisi bomboşken, arkadan da Fernandes gelirken harcadığı bir pozisyon var ki; bana genç Sinan kurumuş oynasaydı dedirtti.
İlk yarıda iyi oynamayan, ancak pozisyon da vermeyen Beşiktaş maça kurtarış yapmadığı için eleştirilen Mc Gregor'un kurtarışlarıyla tutundu. İskoç kaleci önce Eneramo'nun sert şutunu, sonra Rajnoch'un röveşatasını, ardından ceza alanı dışından Atif'in vuruşunu kurtararak takımını oyunda tuttu.
Ersan ve Sivok, Ersan'ın penaltı verilebilecek pozisyonu dışında hata yapmadı. İbrahim Toraman ön liberoda savunmayı çok rahatlattı. Ancak, Fernandes'in üstünde Hakan'la başlayan, Kadir'le devam eden baskı Portekizli futbolcuyu en etkisiz günlerinden birine çekerken, hücum organizasyonlarının yetersizliği Oğuzhan'ı arattı.
Sahanın en iyisi Hilbert'ti. Sivasspor'un etkili oyuncuları Erman ve Atif'in geldiği kanadı çok iyi savunurken, 2 gollük pas atmasının yanında, attığı golle 3 puanın altını da imzaladı. Geniş alanın Türkiye'deki en başarılı oyuncularından biri olan Olcay da alkışlanmalı.
Sivasspor kazanabileceği maçı hakem tercihleri, Uğur'un gördüğü haklı kırmızı kart ve McGregor'un kurtarışları yüzünden kaybetti. Uğur Kavuk, Veli'ye attığı kırmızı kartlık tekmeden sonra hakeme itiraz etitğinde gözlerime inanamadım. Bu hareketi sokakta yapsa adam öldürmeye, en hafifinden yaralamaya teşebbüsten yargılanacağı kesin. Kırmızı kart hakem Çağatay Şahan'ın kritik pozisyonlarda verdiği tek doğru karardı. Ersan bence Eneramo'ya şarj yapmadı, omuzuyla vurdu. Yine de Şahan'ın değerlendirmesine saygı göstermek gerekir. Ancak Veli'nin Grosicki'nin ayağına bastığı pozisyon net penaltıydı.
‘’Bursa zirveye göz kırptı‘’
Yeşil Beyazlılar İyi yaptıkları defans organizasyonunu, müthiş estetik, akıcı güzel hücumlarla süslediler. Çabuk ve tek paslarla hep boş koşan arkadaşlar buldular. Seyredene keyif veren hücumlarda ilk yarıda yalnızca bir gol bulmaları bile hücumlarını alkışlamamıza engel değil. Bursaspor’un hücumdaki etkinliğini ve pozisyon zenginliğini Elazığspor’un savunmadaki başarısızlığına bağlamaksa haksızlık olur.
Bakın aldığım notlara göre Elazığspor’un ayağa paslarla, ama durarak oyunu kontrol ettiği 15 dakikadan ilk yarının sonuna kadar neler oldu.
16’da Belluschi’nin güzel pasında Batalla karşı karşıya kaldığı pozisyonda vurdu, İvesa kurtardı. İki dakika sonra maçın en güzel hücum organizasyonlarından birinde, akıcı beş pasın ardından soldan Tuncay’ın ortasında Belluschi’nin kafa şutu autla sonuçlandı. Gol bağırarak, “geliyorum” diyordu. Bir sonraki atakta Tuncay ofsayta düşüp kolay gol yapabileceği bir pozisyonu harcarken, hemen ardından Belluschi ve Pinto’nun yaptığı tek toplar, Arjantinli Batalla’nın İvesa’yı çaresiz bırakan vuruşuyla ağlara gitti. Güzel futbol, üst üste yakalanan fırsatlar maçın farka gideceğini düşündürüyordu. Sonrasında bir duran top organizasyonunda Serdar Aziz’in gollük kafa şutunu İvesa son anda önledi. Bir sonraki atakta Tuncay’ın güzel pasında İvesa’yı geçip kötü bir vuruş yapan Pinto’nun vuruşunda topu son anda Bilica gol olmadan önledi. Bir de Tuncay’ın acemice ofsayta düşüşü vardı ki; milli futbolcu dikkatli olsa maçı orada bitirebilirdi.
53’te Batalla’nın pasında İvesa’yla karşı karşıya kalan Pinto’nun vuruşunu dev kaleci bir daha önledi. Murat’ın sağdan getirip vurduğu topu önleyen İvesa takımını yine ayakta tuttu. 68. Dakikada Bursaspor Elazığ kalesine 7 şut göndermişken, misafir takımın attığı şut yoktu!
Bursasporlu futbolcuların yorulması kadar, Yılmaz Vural’ın oyuncu değişiklikleri de oyunu dengeledi. Elazığspor iki pozisyon yakaladı. Carson, Sinan’ın ve özellikle Aydın’ın gol olabilecek şutlarını kurtarıp farklı bitecek maçta 2 puanı kurtardı. Bursaspor yarım düzine gol atabileceği ilk 45’ten yalnızca bir golle çıksa da, savunmadaki disiplini, hücumdaki zenginliğiyle bu sezonun en iyi performanslarından birini sergiledi. Serdar Aziz ve İbrahim savunmada mükemmeldi. Basser sol bek oynamasına rağmen, geçen haftadan daha iyiydi. Sağda Hakan Aslantaş-Murat, solda Basser-Tuncay uyumluydu. Edu ön libero pozisyonunda atakları başlamadan bitiren adam olurken, Belluschi ve Batalla her takıma lazım dedirten performanslarını yine sergiledi. Pinto bir gol hak edecek bir performans sergiledi.
Bursaspor ilk yarıdaki futbolunu maça yayabilirse ilk üçten düşmez. Elazığspor için ise dünkü performansına bakılarak geleceğe dönük iyi bir şey söylemek taraftarı kandırmak olur.
‘’Prosinecki'nin Sefa'sı‘’
23.5 yaş ortalamalı ligin en genç, hücum silahı çok olan bir takım. Öncelikle oynamayı düşünseler de bu kez müthiş bir takım savunması yaptılar. Öyle iyi alan daralttılar ki; ligin dar alanda en iyi pas yapan takımı Eskişehirspor bu savunmayı aşıp pozisyon bulmakta dahi zorlandı. Takım hücuma çıkarken Hürriyet defansın merkezine geçip, Akaminko sağa, Diego sola çekilip orta sahada bir kişi fazla mücadele etmesine rağmen kaliteli atak üretemediler. Diego’nun hücuma gittiği dakikalarda da pozisyon hatalarıyla 2 gol daha yediler.
Önce Eskişehirspor taraftarından başlayalım. Öyle coşkusuz ve inançsız seyrettiler ki maçı, futbolcuların coşkulanması, ekstra efor sarf etmesi için en ufak bir katkı yapmadılar. Futbolcular da coşkusuzlar. Boffin dışında maçın içinde olan, arayan zorlayan oyuncu yoktu. Kayserispor savunmanın merkezini Zurab ve Simiç’le çok iyi savundu. Simiç yaptığı bir hata dışında mükemmel oynadı. Abdullah solda, Salih sağda hata yapmadı. Savunmasını ilerletmesi halinde milli takım adayı Salih Dursun bir de mükemmel gol pası attı. Orta sahada Riveros, Cleyton ve Ceyhun’un mükemmel alan savunmalarının yanında çok etkili hücum pasları attılar. Ve Bobo ilk yarıda özellikle muhteşemdi. Sefa takipçiliği attırdığı bir, attığı iki golle maçın adamı olmaya hak kazanırken Prosinecki’nin talebeleri sanırım baskıyı artık atlattı. Türkiye’nin sanayi ve ihracatta en güçlü kentlerinden biri olan güzel takımın göğsünde kentin marka bir firmasının reklamının olmaması da işadamlarının ayıbı... Eskişehirsporlu futbolcular, kalitelerini, tecrübelerini coşku ile beslemezlerse ikinciliği bile yakalamanın mümkün olduğu ligi ilk 5’in dışında bitirebilirler. Hakem Serkan Çınar çok düdük çalarak tempoyu düşürdüğü gibi birkaç sarı kartta hata yaptı.
‘’Drogba ile haksız rekabet‘’
63’te oyuna girdi, 68’de “Drogba’dan öğrenecek çok şeyimiz var” diyen Burak’ın ortasında ‘Benim’ diyen santrforun atamayacağı güzellikte bir kafa golü attı. Gerçi, “O birinci sınıf futbol otoritelerine göre hala dünyanın en iyi santrforu, o atamayacak da kim atacak!” diyebilirsiniz. Haklısınız... Yetmedi 3 dakika sonra ikinci golün de mimarlarından biri oldu. Sneijder’in pasında Drogba’nın vuruşunda Oğuz’dan seken topu Burak tamamladı ve lig lideri Galatasaray lig sonuncusu ama saygıdeğer, futbola sadık, disiplinli Akhisar karşısında kazandı.
Drogba’dan ve gollerden sonra Galatasaray kıpırdadı ama maçın çok sıkıntılı geçen bir de ilk bir saati var. Çok teknik adamın birisine sahip olmak için maaşında indirim yapabileceği Sneijder, Selçuk, Yekta ve Hamit’li orta saha, Merter, Emin, Bilal’le merkezi, Sertan ve Kenan’la kanatları iyi kapatan Akhisar orta sahasını geçip gollük ataklar üretemedi. Merkezi iyi kapatan rakibi geçmek için kanat beklerinin kaliteli bindirmeler yapıp, gollük pas üretmesi gerekti. Kenan Emrah’a, Sertan Çağdaş’a iyi yardım getirince orada da tıkandı Aslan. Sınırlı sayıda pas fırsatı geldiğinde de Sabri ve Riera iyi paslar atamadı.
Galatasaray kapalı savunmayı aşamadı. Önde baskı yapamadı. Takım ileri çıktığında savunmacılar kimi bireysel çok da pozisyon hatasıyla maçı tamamladı. Hele 45’le 60 arası 3 tane Akhisar pozisyonu vardı ki; Kenan Dany’i geçtiğinde doğru pas yapsa, ya da Gekas iki net pozisyonda çerçevenin içine vursa Galatasaray’ın maçı çevirmesine Drogba bile yetmeyebilirdi. Çok net: Savunmanın merkezi alarm veriyor.
Ancak Drogba’nın girişinden sonraki hücum zenginliği ve takım coşkusu da gelecek için ümit vermeye devam ediyor!Halis Özkahya dağınık. 2 kırmızı kartlık faulü sarıyla geçiştirirken, “Hakem onuru futbolcu sağlığından önemli” der gibiydi.
‘’Umbides resitali‘’
Oyunun dengeye geldiği, Gençler’in oyuna nispeten hakim gözüktüğü, Orduspor santrforu Stancu’nun takım arkadaşlarıyla mesafesinin 25 metreye çıktığı ilk devrenin sonlarında çıktı Arjantinli futbolcu ortaya. İsterseniz Umbides’in yaptığına, “Şapkadan tavşan çıkartmak” deyin ama “50 metreden atılan şutta top kaleye gelene kadar asker mektubu okunur” deyip küçümsemeyin.
Arjantinli topla kendi sahasını geçer geçmez, taç çizgisi yakınlarından kafasını kaldırdı, Ramazan’ın kalesini terk ettiğini yakaladı ve güdümlü füze gönderir gibi topu ağlara bıraktı. Skor üstünlüğünü alan Orduspor oyunda bir türlü rahatlayamadı. Umbides o anlarda da kilit adam pozisyonundaydı. Stancu defans arkasından fırladığında doğru bir pas yapsa skor 2-0 olacaktı. Gecikince çalım atmayı denedi, Arjantinli’ye faul yapan Kulusiç ikinci sarıdan atıldı. Müslüm’ün golünde de Tosiç’ten topu kapıp arkadaşına kazandıran adamdı.
Fornezzi son dakikada Hurşut’un vuruşunu çataldan çıkarmasa, günah keçisi penaltıyı çalmayan Özkalfa değil, egoistlik yarışında arkadaşlarını geçenler olacaktı. Ordu’da Fornezzi, takımını ve oyunu gerçek bir lider gibi yöneten Ali Çamdalı ve ince işler yapan Nizamettin fark yaratan oyunculardı. Dağlara taşlara 3 felaket orta yapan Monje ise eski günlerini aratıyor. Gençlerbirliği ise aynıydı. Aslında maçın güzel olmasını Fuat Çapa’nın içeride dışarıda futbola hizmet eden yaklaşımı sağladı. Defans oyuncularını çıkarıp 3 forvet almak işe yaramadı. Hurşut olağanüstü işler yaptı. Gol pası da güzeldi. Ancak oynamak kadar arkadaşlarını oynatmayı da düşünse çok katkı sağlayacak.
‘’Doğru tercih ama‘’
Genç, hırslı, Türkiye kupalı... Ancak, Trabzonspor bu yönetimiyle Kafkas için doğru seçim mi? Hayır! Şenol Güneş döneminde olduğu gibi transferi yönetim yapacaksa yine hayır! Güneş’e vermedikleri yetkiyi Kafkas’a verirler mi, sanmam... Şenol Güneş’in istifa ettiği gün Trabzon’a gidip görüşme yapması şık oldu mu? Hayır. 20 yıllık dostumun çok başarılı olmasını dilerim. Ancak yönetim, teknik adam ve futbolcuların tek vücut olmadığı bir noktada başarılı olmak gerçekten zor.