Arama

Popüler aramalar

‘’Kazanmalıydık‘’

Arda’nın mükemmel başladığı, Milli Takım acemisi Alper’in harika oynadığı, defansta hata yapmayan, dönen topları kazanan Millilerimiz’in tek eksiği goldü. Rakip takım ilk 45 dakikada bir tek pozisyon yakaladı, o da duran top organizasyonundandı. Onur devleşti, bir pozisyonda iki müthiş kurtarış yaptı. Kalan tüm süre bizim kontrolümüzde oynandı. Sağda Gökhan, solda Hasan Ali savunmada başarılıydı. Bekir, Szalai’ye top göstermedi. Selçuk ön liberoda her
zamanki kadar iyiydi. Nuri ne zaman ki rakip ceza alanına koşular yapmaya başladı, Burak ve Umut da rahatladı. İlk devrede Umut’un bir topunu kaleci Kiraly son anda kurtardı. Hakem Nuri’ye yapılan açık bir penaltıyı çalmadı. Alper’in müthiş slalomu Kiraly’yi geçip golü atmayı denemek yerine, Burak’a pas yapması sonucu golle sonuçlanmadı.

Penaltı pozisyonunda düdüğünü çalmayan hakem Mazic, takımımızın yıldızı Arda’nın rakiplerini geçerken itilmesine, çekilmesine kart çıkarmadı. İkinci yarıda golümüzü de bulduk. Rahmetli abim CemCan, “İyi pasın defansı olmaz” derdi. Büyük yıldız olmasına ramak kalan Arda, iki stoperi bayıltan şahane bir orta yaptı. Burak Yılmaz’a dokunmak kaldı. Sevindik. Sevinçle birlikte endişelendik. Endişemiz de bir taç atışında gerçek oldu. Taçı taca, kornere ya da ileri atamayan Semih’ten seken topu ağlarımızdan çıkardık. Galibiyeti bu kadar hak ettiğimiz ve bu kadar üzüldüğümüz başka bir maç olmamıştı. Onur’un kurtarışlarına da, Burak’ın golüne de, Arda ve Alper’in usta işi gösterilerine de yazık oldu. Yarın, (Bugün), Avcı istifa etsin etmesin gündemiyle temel problemlerimizin çözümünün uzağında tartışmalara başlarız. Bize sabır lazım ama yeme sırası Ertuğrul Sağlam’da...

27 Mart 2013, Çarşamba 19:00
YAZININ DEVAMI

‘’Kolay değil!‘’

Ben zoraki tamam derken, bir milli maç oynatılmasına nasıl müsaade edildiğini bilmediğim bir stadyumda, feci bir zeminde milli futbolcularımızın konsantrasyonunun da düşük olması normaldi. Maç öncesi ne kadar konsantrasyon, motivasyon konuşması yapılırsa yapılsın, böyle maçlarda coşku asla yakalanamıyor. Nitekim maça iyi başlayan Andorra olurken, Millilerimiz pozisyon bulmakta çok zorlandı. Burak’ın vurduğu kafa vuruşu kalecide kalırken 24. dakika tamamlanmıştı. Ne zaman Burak didiştiği stopere yay üstünde faul yaptırdı, Selçuk kalecinin de zaafiyetinden faydalanıp golünü attı. Rahatladı Millilerimiz. Bir de devrenin sonunda Arda’nın harika getirdiği topta, Umut’un pasında Burak topu sağ alt köşeye bırakınca tamamen Macaristan maçına odaklandık. Zira, gol bulmak açısından bütün umudunu kullandığı taç atışlarına bağlayan Andorra milli takımı, değil bizim Millilerimiz, herhangi bir amatör 11’e iki gol atmakta zorlanır. Sercan çıkıp Alper girdikten sonra daha iyi oynadık. Umut’la net bir fırsatı kullanamadık. Semih’in çıkarken kaptırdığı topun ardından Andorralı futbolculara turnuvanın ilk golünü atma şansını da tanıdık. Atamadılar.

Arda 90 dakika boyunca ciddi ve iyi oynadı. Selçuk, Gökhan, Hasan Ali ve Umut’un daha çok çaba sarfettiği gözlerden kaçmadı. Andorra’yı saymazsak 4 final maçımız, hepsini kazanırsak finallere gitme umudumuz var hala. Millilerimiz maçı, ben yazımı tamamladım. İnanıyorum ki Macaristan maçımız hepimiz açısından farklı olacak.

23 Mart 2013, Cumartesi 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Veda‘’

Orta sahada Ernst ve özellikle Kerem ’in dönen topları kazanması, İbriçiç ’in pas trafiğini iyi yönetmesi Kasımpaşı ’nın öndeki üçlüsünün büyük tehlikeler yaratmasını sağladı. Vuidez çok güzel bir kafa vuruşuyla takımını öne geçirdi, Olcay şahane bir vuruşla beraberliği sağladı. Emre’nin bir hamle hatası Uche’nin pasında Kasımpaşa'yı öne taşıdı. İlk devrenin en önemli anlarından biri de Barış’ın vuruşunu Cenk’in son anda kurtardığı frikik organizasyonuydu. Önceden çalışılmış ve başarıyla uygulanan bu fırsattan sonra, Aybaba ikinci golde büyük hatası olan Emre ’yi de, oyunu da değiştirdi. Ersan sol kanada geçerken, Toraman stopere çekildi. Necip’le orta sahada yenilmeyen Beşiktaş, sol kanadından da atak yemedi.

İkinci devre Halil’in üçüncü golü attığı ana kadar Beşiktaş'ın üstünlüğündeydi. Beşiktaşlı futbolcular yakaladıkları fırsatları gole çevirebilse, skor tek farklı mağlup durumdan iki farklı üstünlüğe dönebilirdi.
Oyuna giren Almeida ’nın kafa vuruşu kaçmayacak kadar güzel fırsattı. Almeida ’ya al da at pasını veren Fernandes’in korner vuruşunda topun iki direkten birden dönmesi şansın da Beşiktaş’ı terk ettiğini gösterir nitelikteydi. Direkten dönen topların yanı sıra Oğuzhan’ın paslarında Niang’ın ve Olcay’ın vuruşlarını kurtaran İsaksson şüphesiz Kasımpaşa’nın maça damgasının vuran adamıydı. Halil, Uche’nin pasında dar açıdan topu köşeye göndermeyi başardı. Ancak, Niang, 85. dakikada topu 1,5 metreden içeri atamadı. Bu şarlarda Beşiktaş puan alamazdı, alamadı.

Kasımpaşa PTT 1. Lig ’den çıktığı ilk sezonda lige renk katarken, Avrupa Kupası yarışına tekrar katıldı. Bu mağlubiyetten sonra Beşiktaş’ın şampiyonluk şansı çok azaldı.

3-1 ’lik mağlubiyete rağmen Beşiktaş taraftarlarının protesto yerine elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışan futbolcuları tribüne çağırması gecenin bir başka şıklığıydı.

16 Mart 2013, Cumartesi 20:40
YAZININ DEVAMI

‘’Şahane!‘’

Galatasaray’ın sahaya yansıtamadığı büyük bir potansiyeli vardı, umudumuz da oydu. Başardılar... Kötü bir hakeme, hakemin Galatasaray lehine vermediği penaltı ve Schalke’nin attığı golde çalmadığı faule rağmen Sarı-Kırmızılılar sendelemediler bile... Muazzam bir ilk yarı oynadılar. Schalke 04 kalecisi Hildebrand sahanın tartışmasız yıldızı oldu diyerek Galatasaray’ın ilk yarı performansını özetlemiş olabiliriz. Bir Türk takımını Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek finale taşıyan ilk teknik direktör olma onurunu da şahane kariyerine ekleyen Fatih hocanın planı ilk yarıda saat gibi işledi. Kötü birhakem olan İsveçli Eriksson, Burak’a yapılan penaltıyı vermediği gibi, Alman takımının attığı gol öncesi Drogba’ya yapılan faulü de vermedi. Buna rağmen Galatasaray tıkır tıkır oynadı. Semih ve Dany hatasızdı. Riera Farfan’ı, Eboue Bastos’u iyi kontrol etti. Melo ilk kez kendisinden bekleneni verdi. Sneijder, İnter günlerindeki gibiydi. Burak ve Selçuk bildiğiniz gibiydi. Drogba ise muazzamdı. Bütün hava toplarını aldı, mükemmel paslar yaptı, Schalkeli oyuncuları ceza alanına kadar kovaladı. 4-5 pozisyonda da ceza alanından top uzaklaştırdı. Yılın talihsizi Hamit yüksek karakterinin ödülünü Schalke kalesine gönderdiği füzeyle alırken, Burak attığı golle asla aynı kategoride gösterilmediği Messi ve Ronaldo’ya mesaj yolladı: Yalnız değilsiniz...

İkinci yarıda bir 10 dakika geçtikten sonra oyunun temposunu belirleyen Almanlar oldu. Galatasaray’ın skoru koruma isteği, maç eksiği olan Melo ve Sneijder’ın dakikalar ilerledikçe düşmesi, Eboue ve Riera’nın hücuma gidememesi turu tehlikeye atacak nitelikteydi. Bu kez dünyanın en iyi kalecilerinden Muslera sahne aldı. Olağanüstü kurtarışlar yaptı. Dakikalar geçmedi, Galatasaray 3 pas yapamadı. Büyük kaleci Muslera, uzatmanın son anlarında oyunu ilk defa pasla başlattı. İstikrar ve kalite abidesi Selçuk eksik adamla yakalanan Schalke defansını çaresiz bırakan, önde oynayan oyuncuyu kral yapan paslarından birini attı. Burak’ın yerine giren Umut’a galibiyet golünü atmak, Galatasaray’a da
galibiyet çok yakıştı. Emeği geçen herkese teşekkürler...

13 Mart 2013, Çarşamba 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Onur ve Oğuzhan‘’

Maçın başında Trabzonspor’un baskısına boyun eğen ve 15’ten sonra da oyunu dengeleyen Siyah Beyazlılar maçı kazanacak, farkı 3 puan kapatacak pozisyonları da yakaladı ama ikisinde Onur’a, birinde de övmeye doyamadığımız genç Oğuzhan’ın kahramanlığa soyunmasına yakalandı. Oysa genç yıldız, çalımlarla kendine oynayıp gol atmaya çalışmaktansa topu Niang’a yollasa Beşiktaş belki de galibiyeti kazanan taraf olacaktı.

Beşiktaş’ta seneler sonra gerçek yerini bulan kaptan İbrahim çok iyi savunma yaptı, defans dörtlüsünü rahatlattı, kritik hava toplarını da uzaklaştırdı. Sivok defansta, Niang da önde çok başarılıydı. Niang fiziksel olarak Fenerbahçe maçından da iyi durumdaydı. Çok iyi top sakladı, iyi pas yapıp, adam eksiltti. İlk yarıdaki güzel şutunda çerçeveyi bulamadı, ikinci yarıda Bamba’yı geçip attığı şut harika, Onur’un kurtarışı mükemmeldi.

Beşiktaş’ın temposunun düşüklüğü biraz da orta sahanın dinamosu Veli’nin yokluğundandı. Onun yokluğu Fernandes ve Oğuzhan’ın oyununu da düşürdü. Fernandes topa can veren, klasını duran toplarda yine kullandı. Holosko’ya yaptığı orta, Slovak futbolcunun şansıyla kaleye giden topu Onur’un çizgide tutması da bir başka kader anıydı. Serkan’ın müthiş savunduğu alandan bir kez gol pozisyonu yakalayan Fenerbahçe maçının kader adamı Olcay da gol fırsatını kötü kullanınca Beşiktaş farkı yalnızca bir puan kapattı. Trabzonspor’da Onur, stoperler Bamba ve Mustafa ve sağ kanat savunmacısı Serkan, orta sahada Soner çok iyi oynadı. Mustafa’nın maçın başında auta giden kafa şutu, Henrique’nin şutunu Cenk’in kurtarması, Adrian’ın Olcan’ın mükemmel pasını harcaması Bordo Mavili ekip için çok önemli fırsatlardı. Kasımpaşa maçından çok daha iyi oynadılar. Sapara’nın oyuna girmesi orta sahayı toparladı. Ancak Trabzonsporlu futbolcular son pası yapamadı. Özellikle duran toplarda özellikle duran toplarda Mustafa’nın yakaladığı fırsat dışında rakibi rahatsız edemedi. Duran topları iyi kullanamayan takımlar elbette kriz çözmekte zorlanırlar.

10 Mart 2013, Pazar 19:00
YAZININ DEVAMI

‘’İyi ki kaçtı penaltı‘’

Drogba 84. dakikada Özgür Yankaya’nın icadı olan penaltı vuruşunu kaçırmasaydı, gerçekten yazık olacaktı. Galatasaray’ın muhtemel başarısı hakeme bağlanacak, Gençlerbirliği futbolcularının emekleri hakem kararıyla heba olacak, Beşiktaş ve Fenerbahçe de bas bas bağıracaktı. Herkes de haklı olacaktı. Bu yüzden iyi ki gol olmadı.

Özgür Yankaya gibi hakemleri bu kritik maçlara verenler elbet bir gün özen gösterecekler. İlk yarıda hakemin futbolu hiç bilmediğini gösteren öyle kritik iki pozisyon vardı ki, gözlemcisi 9 verse ne yazar! Geçen sene çalmadığı bir düdükle Kayserispor’u da kupanın dışına atan Özgür Yankaya, Allah’ın sevgili kuluymuş gerçekten! Çaldığı saçma sapan faullerin ardından, bu penaltı düdüğü onu hiç değilse kritik maçlardan uzak tutacaktır.

İlk 45’te 5 olabilirdi

İdeal 11’inden eksikleri olan Galatasaray bence ideal dizilişiyle, orta sahada bir fazla adamla oynayıp ilk yarıda sezonun en iyi oyunlarından birini sergiledi. İyi futbol pozisyon üstüne pozisyon getirdi. Ancak Galatasaray geçen haftaki Eskişehirspor maçında ne denli şanslıysa, Gençlerbirliği karşısında o denli talihsizdi. Zira Hamit’in direkten dönen şutu, Ramazan’ın Sneijder ve Eboue’nin vuruşlarındaki harika kurtarışları, Burak’ın Emre’nin güzel ortasında auta giden kafa şutu ile Riera’nın harika pasına çizgi üzerinde dokunamayışı, Sarı-Kırmızılılar’ın soyunma odasına daha ilk yarıda 3 puanı garantileyip gitmesini sağlayabilecek fırsatlardı.

Yan toplar büyük zaaf


Gökhan ve Semih defansın merkezinde, Eboue sağda, Riera sağda çok iyi oynadı. Emre ve Yekta ile zenginleşen ve özellikle Hamit’le güçlenen Galatasaray orta sahası, Selçuk’un oyunun iki yönünü mükemmel oynamasıyla Gençlerbirliği’ne nefes aldırmadı. Selçuk 3 kez defansı zorlayacak kritik atakları daha orta sahada önleyerek arkadaşlarına nefes aldırdı. Galatasaray’ın arızası kesinleşti; yan toplar. İlk yarıda bir, ikinci yarıda iki kez oldu. Birisi ofsayt değildi, ama bayrak çekildi, Aykut çok rahat vurdu Muslera’da kaldı. İkincisine Özgür vurdu Muslera kurtardı, üçüncüsünde Eboue vurdurdu Muslera kurtaramadı!

Penaltıları Selçuk atmalı


İkinci devrede Fuat Çapa’nın Hurşut’suz takımı biraz kıpırdadı. Vleminckx’in güzel kafa vuruşu Sarı-Kırmızılılar’ı daha da gerdi. Drogba, Umut ve Amrabat oyuna girdi. Amrabat ilk kez çok sayıda güzel orta üretti, ancak Burak’tan üst üste kötü vuruşlar geldi. Haksız penaltı Drogba’yla kaçtı, Gökhan’ın tartışmalı kırmızısı maçı noktaladı. Son 5 dakika Galatasaray maçı bıraktı. Bu arada belirtmeliyim ki, bundan sonraki penaltıları, serbest vuruşlarda dahi penaltı duygusu yaratan Selçuk kullanmalı... Görüldü ki; 4-1-4-1 bu takımın ideal dizilişi. Gençlerbirliği maçının telafisi var, Schalke maçının yok. Üstelik Almanya’da tur atlamak prestij, para, özgüven de sağlayacak. Son söz; Gençlerbirliği’nden Ramazan, Tosiç, Özgür ve golü yapan Vleminckx arkadaşlarından daha iyi oynadı.

09 Mart 2013, Cumartesi 19:00
YAZININ DEVAMI

‘’Siyah-Beyaz final‘’

Bu bölümde Meireles Fernandes’e göz açtırmadı, dönen topların tamamını Fenerbahçeli oyuncular kazanırken, Kuyt ve Gökhan Gönül, Gökhan Süzen’in savunduğu kanadı hallaç pamuğu gibi attı. Emre’nin McGregor tarafından kurtarılan şutu golün habercisiydi. Nitekim kornerde de gol geldi. Beşiktaş’ın bu oyunla Fenerbahçe’den puan kazanmasının imkansız gözüktüğü düşünülürken, Meireles’in kelepçesinden kurtulan Fernandes, Beşiktaş’ı şahlandıran adamdı. Beşiktaş rakip sahaya gitmeye başladı. Hatalı bir hentbol kararının ardından, Fernandes’in ortasında Kuyt kendi kalesine gol attı. Sonrasında heyecan fırtınası yaşandı. Bir pozisyonda Sow topu önüne alamadı, bir pozisyonda Webo iyi vuramadı. İkinci yarıda Süzen’in yerine giren genç Emre en kritik oynuculardan biri oldu. Fenerbahçe’nin iki gollük atağında çok hayati kademeler yapan genç futbolcunun ortasında Holosko’nun pasında Niang Türkiye’deki gollerine yeniden başladı. Sow’un şahane golü oyunun ilk bölümündeki akıcılığı tamamen kaybeden Fenerbahçe’yi ayağa kaldırsa da, uzatmanın son dakikasında kornerde kalesine savunan Beşiktaş müthiş kontratağın sonunda, Niang’ın pasında Olcay’ın golüyle belki de sezonun en önemli galibiyetine ulaştı.

Beşiktaş’ta Toraman 30’dan, Emre oyuna girdikten, Niang gol yaptıktan, Ersan ve Hilbert de maçın başından itibaren harika oynadı. Fenerbahçe’de Volkan kurtarış yapmadan 3 gol yedi. Egemen ve Bekir kötü performans sergiledi. Emre ve Ziegler maçın sonunu diri getiremedi. Cristian 30’den sonra kayboldu. Sow, Webo ve Kuyt’un çalışması, Gökhan’ın üstün performansı yeterli olmadı. Galatasaray artık iki takımın endişesini yaşayacak. Beşiktaş şampiyon olamaz diyenlere Siyah-Beyazlı taraftarlar özgüvenle bakacak.

04 Mart 2013, Pazartesi 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Alarm ve altın puan‘’

4-6-9-11-13-18... Bu dakikalar Eskişehirsporlu futbolcuların Galatasaray kalesini tehdit ettiği, Muslera’nın ikisi sıradan biri mükemmel 3 kurtarış yaptığı 2 topun da autu boyladığı süreç.Alper ve Hürriyet, Melo, Selçuk ve Sneijder’i bitirdi. Melo ve Selçuk kötü olunca Sneijder oyunda kaybolurken, Alper ve Hürriyet, Tello ile Erkan’ı parlattı. Necati uyumsuz Gökhan ve Semih ikilisini her deparda, her hava topunda salladı ancak Muslera’yı aşamadı. Muslera’nın son anda önlediği kafa vuruşu da, Kamara’nın çarçur ettiği gollük pası da harikaydı. Dede’nin yokluğunda Diego’yu sola çeken Yanal, çabuk Akaminko’yu tandeme çekerek Burak’a önlem almak için önemli bir hamle yapmıştı. Galatasaray orta sahası erken teslim olup, kanat bekleri de orta sahaya destek veremeyince Yanal’ın planı saat gibi işledi. Galatasaray Eskişehirspor kalesini tehdit eden iki şutu da duran top organizasyonundan geldi. İlki ancak 30. dakikada yaptığı Burak’ın kafa vuruşuydu. Diğeri de son dakikada Drogba’nın auta giden şutuydu. Koca Galatasaray’ın 90 dakikada bulduğu pozisyon bu kadardı.

Melo pas dağıtım organizasyonunu yapamadı. Selçuk Hürriyet ve Alper’in baskısıyla top alamadı. Anahtar da buradaydı. Selçuk durunca, durdurulunca Galatasaray da duruyor. Top yapan, oynadığı oyundan zevk alan, futbolseverlere hizmet eden, Galatasaraylı futbolcuları en sevmediği oyuna zorlayan, 3 puanı ve alkışı hak eden Ersun Yanal’ın talebeleriydi. Gol bölgelerine daha kararlı gitseler, fark da yapabilirlerdi. Şut, pas, topa sahip olma ve koşu mesafesi gibi istatistiklerde rakibine fark yapan Eskişehirspor puan, Galatasaraylı oyuncular prestij kaybeden taraftı. Muslera dışında vasatı aşan tek bir futbolcu yoktu. Mazeretleri var mıydı? Hayır. Zemin güzel, rakip de futbol oynamaya çalışan bir takımdı. Terim’in yokluğu bu kadar çökertmez bir takımı. Yürüyerek kazanamazsın. Eskişehirspor maçı alarm zillerinin çalmaya başladığını gösteriyor.

03 Mart 2013, Pazar 11:00
YAZININ DEVAMI