‘’Bir hafta daha‘’
7. dakikada Sernas Ozan’ın pasında golü kaçırırken, Kayserispor Fenerbahçe karşısında 1-0 öne geçmişti. Normalde İstanbul’dan gelen haber takımı itmeliydi, hiç etkilemedi. Sernas 28’de çok net bir pozisyon daha yakaladı, bu kez Muslera kurtardı. 32’de Rostand’ın mükemmel vuruşu direkten dönerken, şampiyonluk için galibiyete ihtiyacı olan Galatasaray, henüz gol pozisyonu yaratamamıştı. Galatasaraylı futbolcular ilk yarıyı taraftarını ayağa bile kaldırmadan tamamladı.
Burak sahadaydı ama yoktu. Drogba geldiğinden bu yana en etkisiz performansını sergiliyordu. Selçuk, Yekta, Hamit ve Melo’lu orta saha kaliteli işler yapamıyor, kanat bekleri Riera ve Ebue Gaziantepspor yarı alanına etkili bindirmeler yapamıyordu. Galatasaray’da ilk yarıda yalnızca Muslera ve Semih ayakta kalırken Gaziantepspor Bekir Ozan’ın organizatörlüğünde futbolu daha iyi ve doğru oynayan taraftı.
Yekta ile Emre Çolak’ın değişmesi oyunu değiştirmedi. Oyunu ve skoru değiştiren Binya’nın tarihi ıskasıydı. Sahada gözükmeyen Burak, Binya’nın hatasını kendisi adına bu sezon ligde attığı 20. golle cezalandırdı. Gol Gaziantepspor’un defansif önlemlerini gevşetirken, Galatasaray’ın oyunu akıcılık kazandı. Melo’nun gollük şutu ve Burak’ın dokunamadığı toplar maçı bitirecek fırsatlardı. Emre top alışverişiyle arkadaşlarını rahatlattı. Fatih hoca Drogba’yı çıkartıp Sabri’yi, Hamit’i çıkartıp Gökhan’ı oyuna alarak skoru korumayı amaçladı. Galatasaray son dakikada Gaziantepspor’un bir diğer başarılısı Serdar’ın ortasında Rostand’ın kafa vuruşunun auta gitmesiyle derin bir nefes aldı. Lig 90 dakika daha kısaldı. Galatasaraylı futbolcular şampiyonluğa ulaşmak için kazanmaları gereken ilk maçta sanırım çok daha iyi futbol oynayacaklar.
‘’Alkışlar Akhisar'a‘’
Birbirinden ve rakip santrfordan bihabermiş gibi davranan Ersan ve Escude’nin uyumsuzluğunu her pozisyonda yüzlerine çarptı Gekas ve AkhisarÖ Komşunun Türkiye’ye en büyük armağanı olan klas golcü stoperlerin uyumsuzluğundan ilk yarıda 4 gol yapacaktı, ikisini yaptı, birinde kötü vurdu, birinde yardımcı hakemin hatalı ofsayt bayrağına yakalandı. Samet hoca maç bitince, “Stoperlerimi uyarmıştım” diyecektir demesine de, böyle büyük bir hücum silahına nasıl bu kadar geniş alan bırakılır sorusunun cevabı, ancak, “Bu oyuncular Beşiktaş’ın oyuncusu değil” olur.. Üçüncü golde Uğur’un kafayı altıpasta bomboş vurmasının altında yatan gerekçe de Beşiktaş tarihinin en fazla gol yeme rekoruna imza atacak olan savunmacılarÖ Sivok’un olmaması da sezon sonu değerlendirmesinde göz önüne alınacaktır. Haklı olarak Gökhan bir kez stoperlerin kademesine doğru zamanda girdi, onda da hem penaltı yaptırdı, hem de atıldı.
Hamza Hamzaoğlu’nun tüm Türkiye’nin saygısını kazanan ve tüm klişeleri yıkarak saygı kazanan şahane takımı yine futbol oynayarak tamamladı maçı. İlk gol Gekas imzalı olsa da Bilal ve Güray’ın büyük katkısı vardı. İkinci golde Ahmet Cebe’nin topu takibinin de, Veli’den önce dokunarak Gekas’a gönderdiği güzel pasının hakkını da vermeliyiz.
Hilbert’in çok güzel ortasında şık bir kafa golü atan Mustafa’nın maçın başında direkten dönen topu dışında pozisyon üretmekte de başarılı olamadı BeşiktaşÖ Kırılma anı 3. gol öncesiydi. Olcay’ın kafa şutu beraberliği sağlayacak, belki Beşiktaş puana ulaşacaktı. O gol kaçtı, futbolun doğrularını yapan Akhisar Belediyespor Emin’in süper golüyle maçı tamamlayarak hem 3 puanı, hem de alkışı aldı.
‘’Adım adım...‘’
Drogba, Snaijder ve ciddiyet... İlk maçta bir kanatta İlhan, öbür kanatta Ahmet İlhan hem savunmayı mükemmel yapmış, hem de hücumda çok etkili olmuşlardı. Dün gece orta saha mükemmel alan daraltıp, Eboue ve Riera arkaya adam kaçırmayınca Muslera en rahat maçlarından birisini çıkardı. İkinci yarıda İlhan’ın duran top organizasyonunda auta giden kafa şutu ve bir de son dakikada Erdem’in ortasında Ahmet İlhan’ın dokunamadığı top dışında gol pozisyonu yakalayamadı Karaükspor.
Burak dışında tüm konsantrasyonuyla oyunda olmayan Galatasaraylı futbolcu yoktu. Burak savunmaya hiç destek vermediği gibi, özellikle ilk yarıda düzgün kontrol etmesi halinde gol yapabileceği iki topu harcayıp, bir pozisyonda da Bora’ya takıldı. İkinci yarıda gollük bir vuruş yaptı ama, takımın kazandığı frikikteki ‘Gidin, çekilin, benim’ tavrı da, oyundan çıkarken yaptığı jestler de şık olmadı.
Yazının başında belirttiğim gibi fark ligin ilk devresinde olmayan oyunculardaydı. Drogba oynadığı her maçta Galatasaray’a katkı sağlamasının yanında bir santrfor nasıl oynar adeta onun dersini veriyor. Hava toplarını alıyor, vücuduyla topu çok iyi saklıyor, 10 numara tekniğiyle adam eksiltiyor ve gol pasları üretiyor. Bu maçta da Sneijder’in attığı golde Drogba’nın mükemmel pası vardı. Golü atan Hollandalı futbolcunun çıkışı da sürüyor. Hiçbir topu boşa kullanmıyor ve artık savunma da yapıyor. Selçuk her zaman klas, Melo da eski günlerindeki gibi olunca pek sıkıntı kalmıyor.
Gökhan Zan 90. dakikada yaptığı hayati bir müdahaleyle kader adamlarından biri oldu. Belirtmeden geçmemek gerek... Galatasaray artık şampiyonluğa koşuyor. Abitoğlu futbolcularla kurduğu sıcak diyalogla başarılı bir maç yönetti. Mabiala’nın kolundan dönen topa penaltı vermeyişi doğru bir karardı.
‘’Şahane veda‘’
Real Madridli’ler, Madrid’deki maçta da ilk ataklarında golü bulmuşlardı. Bu kez de ilk golü bulurken çok zorlanmadılar. Köşe vuruşunun ardından dönen topları 2 defa aldılar, Mesut’un Khedira’yı kaçırmasının ardından Ronaldo’yla da golü yaptılar.
Yarı finali düşünerek sarı kart cezalısı durumuna düşen Xabi yok, yerine 35 milyon Euro’luk Modriç oynuyor. Oynamakla kalmıyor, oynatıyor da. Bir de Khedira. İnsan orta sahanın merkezinde böyle bir oyuncuya sahip olsa 10 kişi kalmaktan korkmaz. 24. dakikada Ronaldo’nun Di Maria’ya bir topuk pasını gördük ki; Muslera o mükemmel kurtarışı yapmasa 20 dakika hayal de kuramayacaktık. Ronaldo bir de ikinci yarıda kaçırdı, sonra hep Galatasaray oynadı.
Fatih Terim ikinci devrede yaptığı değişikliklerle maça damgasını vurdu. Hamit’in yerine oyuna giren Amrabat da, Umut’un yerine giren Sabri de büyük katkı yaptı. İlk maçta gol yedirtip, çok daha kolay pozisyonda gol kaçıran Eboue şahane bir gol attı ki; “Bu maç bu gol için bile seyredilmeye değer” dedirtti. Sabri’nin pasında Sneijder, Amrabat’ın pasında Drogba’nın attığı goller süperstarlara yakışır cinstendi.
Selçuk olağanüstü oynadı. Takımını bir maestro gibi yönetti. Gökhan da gidecek adam olarak gözükürken, kalması neredeyse kesinleşti. Beğenmeyenlere de hatırlatmak isterim. Maç Şampiyonlar Ligi çeyrek final maçı, rakip de Real Madrid’di...
Bu arada Galatasaray taraftarı Drogba, Sneijder ve Selçuk frikik için pazarlık yaparken, frikikçiyi belirledi. İyi de yaptı. Gerçekten Selçuk kullanmalı. Galatasaray, taraftarına bu sezon önemli heyecanlar yaşattı. İlk 3 maçta 1 puanı varken, kulübe ve ülkeye puanlar, prestij kazandıran büyük maçlar kazandı. 3 golle, 3 puanla veda iyidir. Bir de teselli var. Galatasaray-Real Madrid maçlarını yüzde 60 oranla Galatasaray kazanıyor.
‘’Acayip bir maç1‘’
Eğer Terim, sadece topu yere vurduğu için kulübeden gönderildiyse Süleyman Abay son Galatasaray maçını dün yönetti diyebiliriz. Fatih Hoca atıldıktan sonra kötü sözler söylediğini kendisi açıkladı. Sanırım Fenerbahçe maçında dahi kulübede olamayacak.
Galatasaray Gökhan’ın yedirdiği golle mağlup başladı, 60 dakika 10 kişi oynadı ama yine de kazandı. Puan kaybı şampiyonluktan ederdi, şampiyonluk iddiası güçlü kaldı.
Gökhan yedirmese, Muslera başka türlü gol yemeyecekti. Yemedi de. İlk yarıda 3 gol önledi. Bir numara o oldu. Sonra sazı Melo aldı. Maçın sonuna kadar inanılmaz kademeler yaptı, toplar kazandı. Penaltıda da sorumluluk aldı, golü attı. Öndekiler başta çok şanssızdı. Bicik Drogba’nın bir şutunu kurtarırken, Burak ise büyük bir talihsizlikle iki kez direğe takıldı.
Oyunu Galatasaray almışken, ardarda hatalar başladı. Hamit kötü bir pas tercihi yaptı. Dönen top etkili bir
konratak oldu. Burhan’la son adam Dany’nin ikili mücadelesi Rus ruleti gibiydi. Bence faul tam bir takdir hakkıydı. Pozisyon gri hakemin kararı faul ve kırmızı karttı. Dany topa dokunabilse kart çıkmayacaktı. Dany faul yapmasa, Galatasaray’ın gol yese bile maçı çevirecek kalitesi ve zamanı da olacaktı.
Olmadı. Bir de Fatih hoca verdiği tepkiyle atılınca iki senedir küfür duymadığımız stadyum patladı. Sarı kartlar kırmızıya döneceği için rakibe hamle şansı da azaldı.
Olağanüstü destek ve zorlama pozisyonlar da getirdi, Burak son anda dokunacakken Serkan kademeye girdi, Drogba sol çaprazda karşı karşıyayken topu auta gönderdi. Baskı altındaki Abay, Drogba’ya Serkan’ın yaptığı faulde doğru bir penaltı çaldı. Kararı inanarak mı verdi, korktuğundan mı hiçbir zaman bilemeyeceğiz. Melo’nun golünden sonra Amrabat takımını öne geçirme şansını yakaladı, Bicik’i aşamadı. Drogba Sabri’nin pas demeye bin şahit isteyen topunda kaval kemiğiyle gol atıp çalışkanlığının ödülünü aldı. Hamit’in ortasında yine Drogba bir gol daha yapıp kafayla 90 dakikayı noktaladı. Maç bitmedi. Terim’in ve sahaya giren iki “sözde” taraftar sebebiyle Galatasaray’ın alacağı ceza önümüzdeki günlerin gündemini olacak.
‘’Moen ve Ebuoue‘’
Yoksa Galatasaray özellikle ilk yarıda çok iyi oynadı. Real Madrid gibi dev bir markaya karşı bu kadar iyi oynayıp, oyunun karşılığını alamamak gerçekten üzücü. Ronaldo’nun golü de, Benzema’nın golü de bu düzeyde kabul edilemez pozisyon hatalarından geldi. İlk golde Eboue kademeye zamanında gelse, ikinci golde pozisyonu iyi takip edip kafasını eğmese Madrid soyunma odasına bu denli rahat gidemeyecekti. Üstelik aynı Eboue yedirdiği gollerin en azından bir tanesini telafi etme şansını da feci harcadı. Gösterdiği performansla hâlâ dünyanın en iyi santrforu olduğunu kanıtlayan Drogba mücadelenin 42. dakikasında klasına yakışır bir pas yapıp Eboue’yi golle burun buruna getirdi. Ancak Fildişili futbolcu kaleciyi şişledi, bir çuval inciri bir kez daha berbat etti.
Girilen ve verilen pozisyonlara bakınca çok yazık olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Drogba, Selçuk, Riera ekstra iyi oynadı. Hamit olağanüstü mücadale etti. Fatih hocanın Sneijder’i kenara alıp, Gökhan’ı defensa çekerek 3’lü savunmaya dönmesi de çok olumlu etki etmedi.
Bitmedi... Bir de hakem vardı ki, yönetimi felaketti. Tüm takdir haklarını dev markaya kullandı. Essien ve Khedira arasında kalan topa penaltı çalmamasına birşey demem, ama Ramos’un Burak’ın ayağına bastığı pozisyonda penaltıyı vermektense, Madrid’li futbolcunun isteğini yerine getirip Burak’ı cezalı duruma getirmesi ayıplı bir karar olarak hafızamızda kaldı. O penaltı, ümidi Arena’ya taşıyacaktı. Hakem Moen penaltıyı çalmadı, umutları çaldı.
‘’Galatasaray'ı düşündüler‘’
Ancak maç başlarken hevesim kursağımda kaldı. Çünkü Fatih Terim tarihimaç öncesi ideal 11’iyle başlarken, Galatasaray maçını düşünen Mourinho süperstarlarını yanına almıştı. Bu kadroyla da Zaragoza maçı asla ölçü olamazdı. Terim yapamazdı, çünkü Galatasaray ligi ikinci bitirirse ön elemede kaya gibi bir takıma çarpıp elenebilir, Şampiyonlar Ligi’nin puan, para ve prestij gibi 3 önemli getirisi gidebilir. İspanya öyle mi? Ligin ilk 3’ü Şampiyonlar Ligi’ne direkt gruplar başlıyor. Mourinho açısından Şampiyonlar Ligi çok daha önemli ve şu an itibarıyla Şampiyonlar Ligi’ni kazanmak hem daha önemli hem daha kolay. Maç öncesi maç eksiğiyle 14 puan geride kalan Madrid her maçını kazanıp, Barcelona’nın 4 maç kaybetmesini yani imkansızı bekleyecekti. Mourinho 5 maçla ulaşabileceği kupa için Mesut Özil, Khedira, Alonso, Di Maria ve Benzema gibi takımın önemli isimlerini yanına almıştı.O yüzden son durumlarını gözleme şansımız olmadı. Mesut, Khedira, Xabi Alonso, Di Maria ve Benzema oynamadı deyince zayıf kadro diye düşünülebilir. Ancak Real Madrid bu süper beşli yerine oynattığı yedekleri satsa Türkiye Süper Ligi’nde çok sayıda takım alabilir. Bende bonservis ücretleri üzerinden konuşmayı ama bu da endüstriyel futbolun bir gerçeği. Essien bedelsiz kiralık geldi. Ama ya diğerleri? İşte süper 4 yedeğin bonservis bedeli. Callejon 5, Higuain 12, Modric 30, Kaka 65 milyon Euro. Toplam112 milyon Euro.
Defans geçilmez değil
Orta saha için söyleyecek çok şey yok, sanırım hiçbiri Galatasaray maçında oynamayacak. Ancak, Arbeloa, Ramos, Pepe ve Marcello’dan oluşan defans aynen sahada yer alacak.Marcello hücumda iyi savunmada vasat. Ramos ve Pepe savunmada, özellikle cephen gelen toplarda mükemmel. Ancak Pepe, Bülent Korkmaz gibi. Sürekli uzun toplarla rakip defansın arkasına Ronaldo ’ya uzun top yapıyor. Son derece düşük yüzdeyle. Ligde Ronaldo kadar gol atamamış Zaragoza’ya verdikleri pozisyonların neredeyse tamamını çıkarken kaptırdıkları toplarla verdiler. Galatasaray orta saha oyuncuları Zaragoza’lı futbolcular gibi rakip defansın içine koşular yapabilirlerse bu savunma geçilmez değil.
Lopez maçı kurtardı
Karanka’nın, “Kaleyi devralması için zaman ihtiyacı var” dediği Casillas dün kadroda dahi yoktu. Yani büyük ihtimalle Galatasaray maçında kaleyi Lopez koruyacak. Casillas gibi bir markadan kaleyi devralan Lopez dün ilk yarının son dakikalarında cepheden iki topu kurtarırken, maçın ikinci yarısında da Postiga’nın iki kafa şutunu mükemmel çıkarttı. Essien’in Postiga’ya yaptığı harekete de pekala penaltı çalınıp, kırmızı kart da çıkabilirdi. Bu pozisyonların tamamı Galatasaray’ın ümitlenmesi için önemli anlardı. Yandan gelen toplarda Real Madrid defansı da hata yapıyor. Drogba şüphesiz ki, Postiga’dan daha önemli bir silah.
10 ofsayt
Süper yedekler oyuna girdi, Real Madrid oyun hakimiyetini alamadı. Kaka’nın yerine geçip sağda oynayan Di Maria dar alanda yaptığı çalımlar, driplingler ve paslarıyla sol kanadımızı çok zorlayacağını gösterdi. Real Madrid’in mütevazı rakibini geçemeyisinin sebeplerinden biri de sürekli ofsayta düşmeleriydi. Galatasaray defansı konsantrasyonunu bozmazsa, Schalkemaçı gibi irmaç bekliyor bizleri. Galatasaray’ın deplasman karnesi, orta sahanın yükselen kalitesi, RealMadrid’inmaç içindeki görüntüsü açıkçası beni daha da ümitlendirdi. Kura çekildiğindeki karamsarlıktan uzağım.
‘’Şahane 45‘’
İBB ilk 45 dakikanın hiçbir anında oyuna ortak olamadı. Drogba, Ekrem Ekşioğlu’na attığı güzel çalımın ardından müthiş pasıyla gol perdesinin açılmasını sağlarken, Burak’ın attığı ikinci golde Eboue’ye verdiği pasla Burak’la birlikte maçın kırılmasını sağladı. Sneijder’in yaptığı müthiş ikiye birler ve sağ ayağının dışıyla yaptığı ortada Burak’ın maşallahı var. Özgüveni yükseldi, topu arıyor, alıyor, çerçeveyi de buluyor. Galatasaray’ın lokomotifi olma özelliğini koruyor.
Hamit, Türkiye’ye transfer edilmeden önceki performansını yakaladı. Yüksek moral, özgüven, tempo ve isabetli paslarıyla arkadaşlarını rahatlatıp, rakibi bunaltıyor. Selçuk bildiğiniz gibi, takımın neye ihtiyacı varsa onu yaptı. Rakip atakları kesti, atakları hep doğru yerden başlattı. Tıkır tıkır işleyen orta saha Eboue’nin de rakip kalede bol bol gözükmesini sağladı. Orta sahanın hem hücum, hem savunmadaki başarısı Dany ve Semih hakkında en azından ilk yarıda değerlendirme yapmamıza olanak vermedi.
İBB’nin rakip kaleyi hatırladığı ikinci yarıda şans Galatasaray’ın yanındaydı. Ekrem’in direği sıyırıp auta giden frikiği, Doka ve Zenke’nin kaçırdığı net pozisyonlar Madrid öncesi erken uyarıydı. Maçın tek anında ciddiyetsizliğe izin yok. Muslera da son dakikada Tayfun’un şutunu kurtarıp maçı moralli kapadı. İBB’yi yenmek kolay, Madrid’i yenmek olay. Bol şanslar Galatasaray.