Arama

Popüler aramalar

‘’Çok kolay oldu‘’

Zira, Şampiyonlar Ligi’ne direkt katılmanın anahtarı zirvede. Beşiktaş ve Kasımpaşa’nın kaybettiği haftada Erciyes maçı önemli bir fırsattı. Ve Galatasaray fırsatı daha ilk dakikadan itibaren çok iyi kullandı. Melo’nun arka direğe yaptığı pasta Cem Can’ın zamanlama hatası topun Sneijder’e gelmesini sağladı. Hollandalı futbolcu da mükemmel bir vuruşla santrayı yaptırdı. Bruma’nın ortasında Burak’ın şık kafası, Muslera’nın uzun oynadığı topta “ofsayt” Melo’nun farkı üçe taşıması maçı sanki ilk devrede tamamladı. Galatasaray’ın 3 farklı tamamladığı ilk yarıda Erciyesspor’un en iyi oyuncusunun da 3 mutlak gol kurtaran kaleci Jorgacevic olması enteresandı! Çerçeveyi tutmayan da net 3 fırsat vardı.
İkinci devre başladığında Galatasaraylı futbolcular soyunma odasından dönmemiş gibiydi. Karaman’ın Turgay’ı sağ kanada alıp, İbriçiç’in yerini değiştirmesi de gelince Erciyes fırsat üstüne fırsat yakaladı. Kaledeki dev Muslera, İbriçiç ve Yasin’in şutlarını harikulade kurtardı. Ancak Yasin’in füzesinde o da çaresiz kaldı.
Sarı-Kırmızılılar’da Bruma’nın oynaması önemli. 19 yaşındaki genç futbolcu yalnızca bir gol pası vermekle kalmadı. Top ayağına, Bruma sahaya yakışıyor. Melo ve Selçuk’lu orta saha maçların çoğunluğunda rakibe fark yaratıyor. Burak bir şekilde gol atıyor ama sol kanada yakışmıyor. Sabri özellikle ikinci yarıda kontenjana takılan Eboue’ye neler yapması gerektiğini gösterdi. Hakan Balta da ‘Riera’ya gerek yok’ der gibiydi.
Yeni yılın hepinize mutluluk, sağlık ve başarı getirmesini diliyorum...

29 Aralık 2013, Pazar 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Ceza Fernandes'e mi, Beşiktaş'a mı?‘’

Sormak lazım, ceza kime verildi! Fernandes ve kulüp arasında yaşananlar yetkili bir kişi tarafından anlatılmalı da, yanlış yorum yapılmasın… Oysa Fernandes ve Oğuzhan’sız Beşiktaş’ın rakip kaleye inmekte ciddi sıkıntı yaşadığını bilmeyen mi var. Orta sahada bire birde adam eksilten ya da attığı paslarla sorun çözen oyuncu olmadığından Gençlerbirliği kalesine ilk etkili atak yapıldığında dakikalar 19’u bulmuştu. Escude’nin uzun topunda genç stoper Ahmet zamanlama hatası yaptı. Almeida’nın çevirdiği topu Olcay kontrol edemeyince pozisyon gol olmadı.

Mehmet Özdilek’in ön liberoları Özgür ve Doğa, Gökhan ve Veli’ye karşı üstünlük sağlayınca Siyah Beyazlılar pozisyon üretmekte zorlandı. Peki Gençlerbirliği iyi mi oynadı derseniz, hayır. Ancak dakika 21’i bulduğunda ilk buldukları pozisyonda, ilk attıkları şutta Zec mükemmel bir vuruşla Tolga’yı geçince amaçlarına ulaştılar.

Merkezden yaratıcı pasla hücum zenginliği yakalayamayan Beşiktaş’ın sağ kanadı hiç çalışmadı. Serdar ve Holosko Tosiç’e bir kez olsun üstünlük sağlayamadı. Sol kanatta ise nispeten olumlu işler yapıldı. En azından Uğur’un Gosso ve Jimmy Durmaz’ı geçtikten sonra Almeida tarafından kullanılamayan güzel bir ortası vardı… Önde baskı yapan, kaybetitği topu çabuk kazanan bir Beşiktaş var. Ancak sahanın içinde bir usta yok. Ustanın olmayışı Almeida, Olcay, Gökhan gibi nitelikli oyuncuları sıradanlaştırdı.

Tabii Gökhan’ın oyunu için sıradan demek arkadaşlarına da haksızlık olur. “Çıkana kadar takımı bir kişi eksik oynattı” diyen kibar davranmış olur. Sanki Gençlerbirliği’nden oynadı.
Gökhan’ı söyleyip Stancu’yu söylememek olmaz. Zec’in harika pasında, kale çizgisine yarım metreden mucizevi bir vuruşla topu auta yollaması inanılmazdı. O pozisyon gol olsa “malum sebepten” pozisyon bulmakta sıkıntı çeken Beşiktaş’ın şansı o dakika itibarıyla sıfırlanacaktı.

Biliç, Gökhan’ın yerine Mustafa’yı alıp takımları sayısal olarak “gerçekten” eşitledi. Petroviç’in şutunu Tolga kurtarıp, Özgür de kolay bir pozisyonu harcadı.

Biliç puan almak için bu kez Serdar’ı çıkartıp, Ömer’i aldı. 3 santrforu birden sahadayken, defans oyuncularının uzun toplarına bel bağladı. Pozisyonlar da yakaladı Beşiktaş. Maçta yaptığı en organize atakta Ömer güzel pası iyi kontrol edemeyerek bir fırsatı harcadı. En nihayetinde Gençler çok da zorlanmadan 3 puanı kazandı.

Gençlerbirliği’nin vasat oynadığı 2 maçta Galatasaray ve Beşiktaş’tan 4 puan alması ligimizin zorluğunu gösterir göstermesine de, hem büyük takımların hem de ligin kalitesi hakkında da bir fikir vermiyor mu?

28 Aralık 2013, Cumartesi 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Kurtarıcı Olcan‘’

Atamıyor, Frey’i geçemiyor, kendi kalene de bir gol atıp maçta 2 puan kaybediyorsun. Şut, kaleyi tutan şut, pas, topa sahip olma gibi pek çok istatistikte bariz bir üstünlük kuran Trabzonspor’un bu maçtan 2 puan kayıpla ayrılması Frey ve 25 saniyeye sığan mükemmel Bursaspor atağıyla açıklanamaz. Futbol şansı denilen tam da bu işte… Maça Trabzonspor iyi başladı. Sahanın en istekli ve en etkili oyuncusu olan Olcan’ın iki şutunu kaleci Frey kurtardı. Ancak en önemli pozisyon 12. dakikada Henrique ile gelişen ataktı. Colman’ın güzel pasında topla buluşan Henrique öyle kötü bir pas yaptı ki; bomboş durumda olan Yusuf ya da arkasındaki Malouda’ya topu atabilse Frey çaresiz kalabilirdi. 2 dakika sonra Bosingwa’nın güzel pasını yine Henrique kullanamadı.

Etkili olmaktan uzak bir görüntü çizen Bursaspor, Trabzonspor savunması aşıp yalnızca bir kez pozisyona girmiş, Sestak’ın şutunu Onur kurtarmıştı. Kaçırdığı iki net fırsatın dışında, bir diğer pozisyonda da Serdar Aziz’e yakalanıp şut dahi atamayan Henrique büyük bir hatayla Onur’u mağlup edip, Bursa’yı öne taşıdı! Oysa Taiwo’nun kullandığı serbest atışta top Onur’un kucağına doğru yol almaktaydı… Halis Özkahya Bamba’nın yaptığı faulden sonra sarı kart gösterirken haklı, Bamba’nın hışımla ayağa fırlayıp Colman’a yapıldığını düşündüğü faulü çalmadığı gerekçesiyle göğsüyle kendisini ittiği anda korkaktı. Bir önceki pozisyonda doğru düdük çaldığına inanan hakem, aynı pozisyonda ikinci sarıyı gösterirdi. Gösteremedi… Colman’ın orta sahadaki etkili oyunu Trabzonspor için çok önemli. Tecrübeli futbolcunun maç eksiği bittikçe katkısı artıyor. Maçtaki en önemli fark Trabzonspor sağ kanat oyuncularıyla, Bursaspor’un sol kanat oyuncuları arasındaydı. Bosingwa ve Olcan, Taiwo ile Ferhat’a belirgin bir üstünlük kurdu. Serdar Aziz’in de kademelerde geç kalması başlangıçta ciddi tehlikeler yarattı. Daha önceki pozisyonların dışında iki önemli kurtarış yapan Frey takımın soyunma odasına avantajlı gitmesini sağlarken, Trabzonspor’u ayakta tutan isim Mustafa Yumlu oldu. 41. dakikada Bamba’nın kaptırdığı topta Beluschi’nin pasında ve 42’de Ferhat’ın atağında Mustafa Yumlu son derece başarılı iki kademe yaparak farkın açılmasını engelledi. Devre biterken son sözü Olcan söyledi. Hem de Mustafa Yumlu’nun pasında!

Mustafa Reşit Akçay sarı kartı kadar, kaptırdığı toplarla da takımı için büyük tehlike olan Bamba çıkartıp doğru bir hamleyle başladı. Aykut stopere geçerken Bamba’nın yerine giren Kadir sol kanada geçti.

Pozisyonlar yine Trabzonspor’a geldi. Yusuf’un topu direkten dönerken, Aykut Akgün’ün şutunu Frey yine mükemmel önledi.

Sonra Daum’un hamlesi geldi. Çok top kaybı yapan Musa çıktı Yasin girdi. Takımın Frey’den sonraki en iyi oyuncusu Şamil’in sol kanattan Ferhat’ı kaçırarak başlattığı atak, yine Şamil’in ayağından sola döndü. Şener ve Mustafa’nın ver kaçı, Sestak’ın ayağından ağlara buluştu ki, müthiş bir hücum organizasyonuydu… Colman’ın oyundan düşmesi, Beluschi’nin orta sahada iyi işler yapması oyunun dengeli olmasını sağladı. Deşit Akçay bir hamle daha yaptı. Genç santrfor Emre Güral’ı oyuna aldı. Müsait bir pozisyonda kötü bir volesi auta giden genç futbolcu, Olcan’ın şahane topuk pasında golle birlikte puana imzasını attı… Kadir’in aldığı süreyi fazlasıyla hak ediyor. Önemli meziyetleri var. Yanında Olcan gibi önemli de bir örnek..
Bursaspor da eleştiriyi hak ediyor. İyi bir takım, İyi oynamasa da yakaladığı üstünlüğü her iki devrenin son dakikalarında gol yiyerek harcamaz…

17 Aralık 2013, Salı 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’İkiyi bulamayınca‘’

Maçı bence çok kötü yöneten, Beşiktaş’ın gollük atağında top Donk’un elindeyken görmesine rağmen düdüğü “Çalmayıp oyunu devam ettiren” Barış Şimşek, kullanamadığı otoritesini ve kural sadakatını bu pozisyonda gösterdi. Arkadan sinsice takım arkadaşlarına yumruk atan holigana vuran Motta ve Almeida ’yı kırmızı kartla oyundan attı. Oyun kurallarını harfiyen uyguladı! Ancak oyunun kuralını bilip, ruhunu bilemediği için Beşiktaş’ı holigan değil, o sakatladı!

Takım arkadaşlarının cenazesi için Trabzon’a kadar gidenler, sahaya girip arkadaşlarına yumruk savuran holigana kayıtsız mı kalacaklardı!

Beşiktaş’ın defans ya da orta saha oyuncuları birçok pozisyonda topu merkeze doğru uzaklaştırdığı için önde baskıyı da çok iyi yapan Kasımpaşılılar dönen toplara genelde sahip oldu. Tolga, Viudez ve Kerem’in gol olabilecek iki şutunu mükemmel kurtardı ama yine bir dönen topu alan Kerem ’in pasında Scarione’nin vuruşunda çaresiz kaldı.

Oysa Beşiktaş, Babel’i, Adem’i ve İlhan’ı olmayan Kasımpaşa, karşısında maça harika başladı. Orhan’un pasını kaparken iki oyuncuyu eksilten, pasıyla kaptan Yalçın’ı düşüren Oğuzhan Olcay’a iki alternatifli bir pas attı. Olcay kendi de vurabilirdi, Almeida’ya da attırabilirdi. Almeida’ya attırdı... Almeida yine güzel bir kontrada Fernandes’e gollük bir pas yaptı. Fernandes kötü vurdu. (Kötü oyununu sert bir şekilde eleştirmeyi düşündüğüm Fernandes’e herhalde bir tek ben mahcup hissetmiyorumdur. Özür borçluyuz) Sonra da maçın kopuş anı geldi. Oğuzhan, Almeida’yı tekte kaçırdı. 3 alternatifi vardı, vurup gol atmayı deneyebilir, iyi pasla Oğuzhan ya da Olcay’ı golle buluşturabilirdi. Almeida “hiçbiri” deyince, Kasımpaşa iyi oyununu iki golle süsleyip maçı çevirmeyi başardı. Hakem büyük hatalar yapsa da, her maça yalnızca futbol oynamak için çıkan ve iyi oynayan Kasımpaşa puan cetvelindeki yerini ve alkışı hak ediyor. Anneciğini defnedip, 2 gün sonra kalbindeki, ciğerindeki acıya rağmen, dimdik kalıp, sahaya çıkan ve önemli kurtarışlar yapan Tolga’nın önünde de saygıyla eğiliyorum...

16 Aralık 2013, Pazartesi 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Doğru zaman, doğru vuruş‘’

Karsız, buzsuz günde bir yerden bir yere gitmenin çile olduğu İstanbul’da, maçın oynanıp oynanmayacağından Arena’ya gitmek gerçek taraftarlık. Sahaya yabancı madde atmadan, oyuncuların konsantrasyonunu üst düzeyde tutarak galibiyetin en önemli paydaşı oldular. (Bu ifadeler taraftarlara hamasi bir övgü ifadeleri değildir. Bilirsiniz yapmam. Hakettiler) Maça gelince. Galatasaray’ın kondisyon zaafiyeti de göz önünde bulundurulunca sürenin kısalması avantajdı. Gökhan Zan kariyerinin mükemmel maçlarından birini oynadı. Dün kötü gözüken Semih bugün harikaydı. Chedjou, risksiz oyun anlayışıyla Asamoah’a fırsat tanımadı. Riera da öyle... Kolay iş değil Tevez ve Llorente ile başa çıkmak...

Melo, harikulade oynayan bir başka adamdı. Selçuk, ağır zeminde istediği pasları yapamadı belki ama kaptan da zaferin kilit oyuncularındandı.

Ancak Galatasaray’ın kaderini değiştirenler öndekilerdi. Filmlerdeki gibi oldu biraz. Gollük bir şutu Buffon, tarafından son anda kurtarılan Drogba, maçın bitimine dakikalar kala Umut’un yükselttiği topu Hollandalıya güzel indirdi. Sneijder, zor pozisyonda topu sağ alt köşeden ağlara gönderdi. Şahaneydi. Doğru zaman, doğru vuruş! Hollandalı bir sezonda beklentileri karşılamamıştı, sadece bu golle bile hesabını maddi, manevi büyük ölçüde kapattı. Drogba’ya gelince. İndirdiği toplar, aldığı fauller, verdiği gol pasının ötesinde, uzatmada top saklayacağını düşünen Juventus’lu futbolcuları yatıra yatıra ceza alanına gelip Burak’a verdiği gollük pasla, ne büyük, neden büyük bir santrfor olduğunu gösterdi... Galibiyetten gelen puanlar, grup çıkıldığı için kazanılan bonus puanlar, ülke puanına katkılar, harika işler bunlar...

12 Aralık 2013, Perşembe 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Korkak ve beceriksiz!‘’

Galatasaray önde basarak, çok iyi top yaparak başladı. Juventuslu oyuncular müthiş bir pozisyon bilgisiyle baskıyı pozisyon vermeden atlatmayı başardılar. Galatasaray’ın tek tehlikeli pozisyonu ceza alanının 4 metre ilerisinden kazandığı serbest vuruştu. O pozisyonda Selçuk’un vuruşu auta gitti. Juve defansını ileri taşıdıktan sonra tam bir denge oyunu oldu. İspanyol futbolcu Llorente güzel kontrol ettiği topu şutladı, top autu boyladı... Başkan Ünal Aysal’ın önceliği olarak belirlediği Kopenhag-Real Madrid maçından gol haberi de geldi.

Her şey yolundaydı yani

3 dakika sağlam kar yağdı. Öyle bir kardı ki; çizgiler de kapandı. Portekizli hakem Pedro Proença çizgileri açtırmak için görevlileri çağırmak yerine iki takım futbolcularını soyunma odasına yolladı! Halbuki, hiçbir oyuncuyu soyunma odasına göndermeden temizlik görevlilerini çağırıp, çizgileri açtırıp, devreyi rahatlıkla tamamlayabilirdi. Devrede temizlik yapılır. Kar yağıyorsa bir daha bakılır, yağmıyorsa oynanırdı... Oyuncuları soğuttu, taraftarı soğuttu, futbolu soğuttu... Temizlik işlemi bittikten sonra, topu zeminde bir kez sektirmeden, çizgiler apaçık ortadayken soyunma odasına gitmesi başka bir büyük sorumsuzluktu... An itibarıyla, Galatasaray kaybetti, Juventus kaybetti, taraftarlar kaybetti... UEFA’da kimin güçlü olduğunu biliyoruz... Maç bugün oynanıp kaldığı dakikadan mı başlar, ileri bir tarihte oynanıp sıfırdan mı başlar bilmiyoruz. Ancak, umarım oynanır!

11 Aralık 2013, Çarşamba 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Antep kendini bulunca…‘’

Bu düzeyde bir takımı yönetmek için diploması yeterli olmayan, Türkiye’ye özgü bir çözümle takımın başında sahaya çıkan Sergen Yalçın’ın takımı kazandıkları maçların ardından kimlik değiştirmiş gibiydi. Özgüvenlerinin yükselmesi, teknik kalitelerini de sergilemelerini kolaylaştırmıştı. Mükemmel bir golle başladı Gaziantepspor. Bekir Ozan’ın Mustafa Yumlu’ya attığı çalım harika, vuruşu kötüydü. Dönen topa ise Cenk sol ayağıyla öyle güzel vurdu ki; Trabzonspor’un hem kaledeki, hem de başarısındaki 1 numarası Onur’un yapabileceği hiçbir şey olamazdı.

Balıkesirspor maçında son derece kötü bir mağlubiyet alan Trabzonspor oyunu dengeledikten sonra mükemmel bir atakla Gaziantepspor kalesine indi. Colman uzun zamandır vermediği kadar güzel bir pasla Malouda ile Karcemarskas’ı burun buruna bıraktı. Cenk zorunu gol yapmıştı, Malouda kolayı yapamadı, topu üstten auta yolladı.

İki takım da önce oynatmamak değil de, önce skor bulmak için oynamayı tercih edince futbolseverler açısından iyi bir maç oldu. Hücuma eskisine göre çok çabuk çıkan Gaziantepspor ikinci golü yapıp skor açısından rahatlama fırsatını Cenk’in sol çaprazdan şutu üst direkten dönünce kaçırdı.

Bordo Mavili ekipte Colman’ın iyi günlerinden örnekler sunması Trabzonspor’un golle bitebilecek ataklar yapmasını sağladı. Malouda’nın bir ortasına Olcan dokunamadı, Olcan’ın gollük bir pasında Malouda vurmakta geç kaldı. Yani son ya son pas, ya da ya da son vuruş başarısız olan Trabzonspor çabasının karşılığını alamazken, maçın bir diğer iyisi Cenk çok temiz bir vuruşla Onur’u bir kez daha mağlup edip, kendisinin ve takımının ikinci golünü attı.

Aslında devrenin Antep üstünlüğüyle tamamlanmasını sağlayan Cenk’in son vuruşlardaki ustalığıydı. Zira, Bamba Malouda’nın pozisyonundan daha kolay bir pozisyonda, Olcan’ın ortasında 3 metreden kafayla kaleye vuramadı. Düzgün vursa gol olacak, hiç dokunamasa arkadaki Henrique atacak, Bamba topu auta yolladı.

“İlker Meral’in son derece başarılı yönettiği müsabakanın ikinci devresinde futbolseverleri yine goller bekliyor” diyerek tamamladığımız maçın ikinci yarısı da futbolseverler açısından zevkli bir 45 dakikaydı.
Genç futbolcular Abdulkadir ve Kadir’in çıkması, Aykut ve Emre’nin oyuna girmesi, Antep’in önce skoru korumak istemesi oyundaki üstünlüğü Trabzonspor’a geçirdi.

İlk devrede kritik noktalarda etkili olamayan Malouda’nın pasını Henrique güzel şutladı, Karcemarskars harika kurtardı. Ve sonrasında maçın kaderine etki edebilecek bir hakem kararı yaşandı. Binya Olcan’ı ceza alanında dirseğiyle çok hafif bir şekilde ittirdi. Meral aut kararı verecekken, çizgi hakemi o itmenin penaltı olduğuna hükmetti. Peşinen söyleyeyim ben vermezdim. Gaziantepsporlu oyuncuların haklı bulduğum ama uzatınca yanlış olan itirazları sonucu değiştirmedi, Malouda’nın golünden başka gereksiz 2 sarı kart da geldi. Gaziantepspor sendeler gibi oldu, Bosingwa’nın ortasında Malouda’nın kafa şutu direkten döndü. Trabzonspor’a veriler tartışmalı penaltı kararından sonra, Antep’e verilen hatalı kornerin ardından, Traore’nin ön direkten attığı kafa golü farkı yine 2’ye taşıdı.

Hakem İlker Meral verdiği ilk penaltı kararı kafasını karıştırdığından olsa gerek, 75’te topa gitmeyip, direkt Bosingwa’ya müdahale eden Şenol’un yaptığı faulde penaltıyı çalmadı.

Trabzonspor çözülecek diye beklerken, Henrique’nin harikulade pasında Emre Güral’ın güzel golü ile maça yeni bir heyecan geldi.

Traore’nin Onur tarafından kurtarılan gollük vuruşu maçın erken bitmesini, Olcan’ın ortasında forvete çekilmiş Mustafa’nın topa dokunamayışı Trabzonspor’un puana ulaşmasını engelledi.

Uzatmanın uzatmasında 4’e sıfır gelişen Gaziantepspor atağı görülmeyen cinstendi. Traore atamadı!

Uzatma konusuna da değinelim. Çizgi hakeminin uyarısıyla verdiği penaltı kararının altında ezilip dağılan İlker Meral, oyunu çok az uzattı. Bütün tartışmaları unutalım, 85.20’den 90’a kadar top oyunda 2 dakika bile kalmadı…

Çizgi hakemlerinin faydasını gördük mü; bence hayır?

Gaziantepspor’da ilk yarıda Cenk, ikinci yarıda Traore mükemmel oynadı. Medunjanin ve Mustafa orta sahada fark yaratan oyunculardı. Turgut Doğan’ın iyi oyununu da unutmamak lazım ancak istikrarlı değil.
Trabzonspor’da Olcan ve Bosingwa arkadaşlarından biraz daha iyi oynadı. Gençlerbirliği’nden beri umudumuz olan Soner ise kısa sürede hiç hazır olmadığını gösteren bir performansla sahadaydı. Bu oyunla bırakın Avrupa’ya gitmek Trabzon’da da kalamaz…

08 Aralık 2013, Pazar 23:30
YAZININ DEVAMI

‘’Takım ruhu!‘’

Real Madrid maçının en iyi oyuncusu Umut... Kadroya bakıyorsunuz, Umut yok! Bir takımın en formda oyuncusu ilk 11’de kendisine yer bulamıyorsa, cezalı Dany’nin yokluğunda devre arası gönderilmesi beklenen Riera ilk alternatif oluyorsa, yani hem forma adil dağıtılmıyorsa, hem de kadro istikrarı sağlanamıyorsa, başarılı olmak zor. Kasımpaşa, Eray’ın hatasıyla yakaladığı gol pozisyonuyla başladı, Malki’nin güzel golüyle üstünlüğü sağladı. Babel, Scarione ve Castro ile oyunda üstünlüğü eline aldı, devre bitene kadar da hiç bırakmadı. İlhan kariyerinin en iyi maçlarından birini oynadı. Yalçın ve Barış, Drogba ile Burak karşısında devreyi hatasız tamamladı. Ne zaman ki Umut, Bruma’nın yerine oyuna dahil oldu, Galatasaray nispeten daha iyi oynadı. Umut’un kaçırdığı kolay golden sonra Drogba’nın, Yalçın’ı çaresiz bırakan çalımı ve Burak’a attığı golün pası, Kasımpaşa’yı salladı. Umut’un pasında Burak, Semih’in ve Sabri’nin paslarında Drogba, kolay fırsatları harcamasa, Galatasaray kazanabilirdi. Ama kazanacak kadar iyi oynamadılar. Kasımpaşa da kazanabilirdi. Eray, Babel’in vuruşunu mükemmel kurtarmasa ya da Scarione, Melo ve Semih’i çaresiz bıraktığı pozisyonda topu auta vurmasa...

Yazının başında kadro istikrarsızlığından bahsetmiştim. Daha büyük bir problem de var. Melo’nun, kart görmesin diye kendisini uyaran ve kaptanlık pazubandı hâlâ kolunda olan Sabri’ye yaptığı düpedüz terbiyesizlikti. Bu terbiyesizliği hoş gören, takımdaşlık, takım ruhu, dayanışma gibi kavramlarla konuşmasın. Kaptanına saygı göstermeyen, yarın da hocasına göstermez. Kasımpaşa’yı oynadığı futbol kadar, transfer politikasındaki başarısından dolayı da kutluyorum.

02 Aralık 2013, Pazartesi 01:30
YAZININ DEVAMI