‘’Eyvallah Semih‘’
Maç öncesi dersine daha iyi çalışan teknik adamın Bilic olduğu açıktı. Melo’yu Veli’nin, Selçuk’u Atiba’nın etkisiz hale getirmesi Sarı-Kırmızılılar’ın pas trafiğinin hiç işlememesine yetti. Ne işi var dediğimiz Necip de Sneijder’in içeri kat ettiği atakları kesince Bilic’in planı işledi. Galatasaray kazandığı topları kolayca kaybederken, Beşiktaş etkili kontrataklar geliştirdi. Oğuzhan’ın iyi yönettiği ataklarda son pas ya da son vuruşlardaki dikkatsizlik Beşiktaş’ın Olcay ve Almeida ile öne geçmesini 2 kez engelledi.
Beşiktaş’ın oyundaki üstünlüğü Mancini’nin müdahalesi ile değil Melo’nun bireysel başkaldırısyla bitti. Veli’ye meydan okuyan Brezilyalı yaptırdığı iki faulün ardından rakibini oyundan uzun süre düşürdü. Galatasaray’ın yakaladığı pozisyonlar da bu arada geldi. Drogba aradığı hava topunu Selçuk’un ortasında nihayet bulmuştu ki; Burak dokunup pozisyonu harcadı. Veysel’in yaptığı iki ince dokunuş, Dany’nin kontrolsüzlüğü ile penaltıyı ve golü getirdi.
Almeida’nın ikinci yarıda kaçırdığı golün ardından, Atiba’nın gol yapacağı pozisyonda topu çalması iyi oynamayan Galatasaray’ın maçtan 3 puanla ayrılmasını sağladı...
Galatasaray’da daha iyi oynayanlar Melo, Hakan Balta ve elbette Muslera’ydı. Penaltı alan Veysel ve Telles de iyi oynadı. Ancak bu oyun Chelsea’den puan almaya yetmez. Takımın Drogba ve Burak’a ihtiyacı var!
Beşiktaş’ın daha iyi oynadığı,
Galatasaray’ın kazandığı maçın en şık hareketi ise Semih’in yaptığıydı. Herkesin saygısını kazanan genç kardeşimiz, herkesin rakibe, hakeme, hatta takım arkadaşına küfür ettiği, dalaştığı, kolay kazanmayı marifet saydığı dönemde, doğruyu söyleyip Çakır’ı hatadan dördürerek alkışımızı aldı. Cüneyt Çakır’ın penaltı kararı doğruydu doğru olmasına ama 62. dakikada Ceyhun’u ikinci sarıdan kızartsa maçın kaderi değişebilirdi. Melo ve Drogba’ya kart göstermemesi ise ciddi hatalardı.
‘’Drogba'yla bir eksik‘’
Muslera’nın Antalyaspor’un ilk yarıdaki en etkili oyuncusu Murat Duruer’in şutunu çataldan almasıyla başlayan maçta, Sarı-Kırmızılılar bir de şahane golle üstünlüğü sağladı.
Ceyhun’un sol kanada uzun güzel pasını, Sneijder aynı şekilde doğru koşu yapan Telles’e bıraktı. Telles önündeki oyuncuyu geçip demarke pozisyondaki Burak’a yuvarladı. Burak da şahane bir vuruşla çatala yolladı...
Sonra Galatasaray oyunu rölantiye aldı. Muslera Murat’ın bir pozisyonunu daha kurtarırken, Antalyaspor’da Hakan Sneijder’in çatala giden topunu kurtararak takımını oyunda bıraktı. Sonra Galatasaray’ın her hafta değişen savunma dörtlüsü sallandı da sallandı. Semih’in anlamsızca önde yakalanması, Burdisso’nun Tita ile mesafeyi ayarlayamaması ilk golü, defans oyuncularının aynı dili konuşamaması 2. golü getirdi ki; böyle acayip bir golü de çok görmedik.
Samet hoca taktiği Sabri ve Burdisso’nun arasına ve arkasına attığı toplara kurmuştu. Bir gol buldular. İki de önemli fırsat. İkinci yarıda da böyle bir fırsatı Muslera kurtarıp takımını oyunda bıraktı.
Takımın kötü performansında Mancini’nin defans kurgusunu her maçta değiştirmesinin de payı var, Drogba’nın emekliliğini sahada yaşamasının da! Önde zaten baskı yapamayan Drogba, 48. dakikada kazandığı 2 hava topu dışında, olumlu pas yapamadı, top saklayamadı. Oynatsan dert, çıkartsan başka dert. Zaten çıktığında da kırgındı... Bu Drogba geçen seneki Drogba değil ve daha kısa sürelerde daha tempolu oynamayı kabullenmesi lazım... Nitekim bol depar yapan, top arayan, baskı yapan Umut puanı da kazandırdı.
Galatasaray yönetiminin açıklamaları, cezalı duruma düşüp Beşiktaş maçında oynayamama endişesi, Enoh ve Serkan’ın hamleli oyunları Selçuk ve Melo’yu da etkisiz kılınca Galatasaray şampiyonluk adayı gibi gözükmedi.
Galatasaray puan kaybettiği Gençlerbirliği ve Gaziantepspor deplasmanlarında olduğu gibi son 10 dakikada kıpırdadı, o da puanı kurtarmayı sağladı. 2 puan kaybetmek kötü de, kimi zaman
1 puan da iyidir.
Hakem Halis Özkahya üzerindeki büyük baskıya rağmen oyuncuların da iyi niyetiyle güzel maç yönetti. Sabri’nin Diarra’ya yaptığı hareketi penaltı diye değerlendirse takdirine saygı göstermek gerekirdi.
‘’Mancini'nin alternatifleri‘’
Fizik kalitesi yüksek, tekniği vasat gözüktü. Savunmaya ne denli katkı yapacağı sert ve çabuk rakipler karşısında belli olacaktır. Veysel ise rahattı. Kendini arkaya attı, risk almadan, genelde yan paslarla oyunu başlattı. Sağ kanada geçtikten sonra daha etkili oldu golünü de yaptı. Burada Salih’e bir parantez açmak gerek. Kötü oynadı. Sorumluluk almaktan kaçmadı ancak kontrolsüzlüğü başına ciddi sorunlar çıkartabilir. Devre sonunda orta sahada yaptığı faule sarı, ceza alanı içinde yaptığı harekete de penaltı ve bir başka sarı verilmemesi Özgüç Türkalp’in güç dengesi orantısız olan maça hazırlık müsabakası muamelesi yapmasındandı.
Sol kanatta oynayan ve takımda oynayacağı kesin olan Telles de vasatı aşamadı. Savunmada çok kırılgan gözüktü ancak yine söylemeliyiz ki; asıl ölçü resmi maçlar olacak.
Uyum sorununu hiç yaşamayacağına artık emin olduğum Hajroviç ise en hazır olanıydı. Çok temiz ve sonuç odaklı oynuyor. İlk lyarıda Umut’a güzel bir gollük pas vermesinin dışında, güzel bir gol atan, Veysel’e de golü attıran Hajroviç 6 yabancı kontenjanını çok zorlayacak.
Genç Ontiverio ilk 30 dakikada yaptığı işlerle çok olumlu etkiler bıraktı. Çabuk düşündü, çabuk oynadı, topla adam eksiltti, bir gol pası verdi, şahane bir şutunda da golü verilmedi. Ancak sonrasında dağınık bir görüntü çizdi. Genç oyuncular oynayarak gelişir, sıkıntı yaşayacak.
Türkiye’nin en kaliteli, karakterli, Selçuk ve Melo’ya aynı takımda olduğundan bir o kadar da şanssız oyuncularından biri olan Yekta’nın attığı gol görülmeye değerdi. Yönetimin en doğru işlerinden biri onu takımda tutmak oldu.
Berk İsmail ise bir başka cevher. Forma bulduğu her maçta Galatasaray’a yakışacağını gösterecektir.
‘’Kaptan kurtardı‘’
Kadir’in sol kanattan yaptığı ortada Olcan’ın ön direğe yaptığı koşu çok güzel, kafa vuruşu kötüydü. Aldığı süreyle kıyaslandığında ligimizin en verimli golcüsü Emre de talihsiz bir günündeydi. Trabzonspor’un hızlı gelişen kontratağında topu Malouda’ya yuvarlayabilse ya da Malouda’nın güzel pasında çerçeveyi bulabilse takımını rahatlatacaktı. Kaçtı o fırsatlar. Savunmayı eksiklere rağmen, Caner ve Kadir’le ilk yarıda başarıyla yapan Bordo-Mavililer kontrataklarda yakaladıkları fırsatları harcadıktan sonra, ikinci yarının neredeyse tamamında mahkum oynadılar. Rizesporlu futbolcuların baskısı ve çabuk oyununa cevap vermekte zorlandılar. Engin’in sakatlanıp oyundan çıkması, Sercan’ın oyuna girmesi ibreyi ev sahibine çevirdi. Zira Sercan çizgiye gidip etkili işler yaparken, Lualua da Engin’in çıkmasıyla genişleyen alanını çok iyi kullandı. Böyle olunca Rizespor pozisyonlar yakalamaya başladı. Ancak Onur sallanan takımını kalesini gole kapatarak ayakta tutmayı başardı. Lualua, Adnan ve maçın son anlarında Sercan’ın vuruşlarını mükemmel kurtardı. Üstelik Sercan’ın pozisyonu ofsayttı. Bir nevi ‘oyna’ diyen yardımcı hakemi de kurtardı. Kweuke’nin auta giden sert kafa şutunda, Liban Abdi’nin direkten auta giden şutlarında da şans Trabzonspor’un yanındaydı.
Emre’nin çıkışı en uçta ve merkezde Adrian’ın tek bırakılması Mustafa Reşit hocanın tercih hatasıydı. Zokora hiç etliye sütlüye karışmazken, Colman’ın çıkışı da bir başka hataydı. Özer kısa sürede çok önemli bir yetenek olduğunu tekrar hatırlattı. Olcan çabukluğu ve iştahı, Bosingwa pozisyon bilgisiyle fark yaratan diğer oyunculardı. Ancak deplasmanlarda puanlar böyle cömertçe savrulmaya devam ederse Avrupa Kupası hayal olur... Rizespor ikinci devredeki oyunuyla ligde kalacaktır.
‘’Arena'da ustalar resitali‘’
90 dakikayı Bursaspor gibi güçlü ve kaliteli bir takıma 6 gol atarak, bir o kadar da net pozisyon yakalayarak, üstelik üç pozisyon vererek tamamlamak yalnızca çok güçlü takımların işi… Galatasaray uzun zaman sonra kalitesini de gücünü de gösterdi.
Sneijder ilk golde pozisyon bilgisinin, ikinci golde de olağanüstü tekniğinin, üçüncü golde takipçiliğinin ödülünü aldı ve taraftara beklediğini verdi. Aslında bir o kadar alkış da Melo’ya gönderilmeli. Zira Bursaspor savunmasını ekarte edip Sneijder’e verdiği gol pası da, Eboue’ye verdiği gol pası da mükemmeldi. Savunmada etkili, hücumda verimli Melo bir de sinirlerine hakim olsa seyretmeye doyum olmayacak. Sanırım 3’lü savunma ve ön liberoda Ceyhun’la oynamanın bir faydası, Melo ve Selçuk’un üçüncü bölgeye çok koşu yapması… Ayrıca bu sistem Eboue’nin hücumda çok sayıda etkili işler yapmasının de önünü açıyor. Drogba’nın attığı golde yaptığı koşu ve verdiği pas güzeldi.
Drogba iyi oynadı. Burak’ın bomboş olduğu pozisyonda pası iyi veremedi. Top arkadan gelen Melo’nun önünde kaldı. Melo’nun şutu zayıf, pas alamayan Burak’ın tepkisi çirkindi. Drogba bir başka müsait pozisyonda bomboşken Serdar’a yakalandı. Bir pozisyonda da Burak’a kafayla şahane bir top yuvarladı, Selçuk’un “al da at” pasını kullanamayan Kral, Drogba’nın pasında da “bomboşken” Frey’i aşamadı. Bu kadar çok pozisyonun içinde olmasına rağmen eski günlerinden uzak kalan Drogba, kalitesine yakışır bir topuk vuruşuyla maçı tamamladı.
Burak çok sayıda gol kaçırmasının etkisinden bir an önce çıkacak kadar tecrübeli artık. Bir de son vuruşlarda önceki iki sene gibi rahat olsa gol krallığında rakipsiz kalacak.
Muslera, Semih ve Hakan neredeyse hatasız bir 90 dakika oynadı. Ceyhun savunmasını ve öndeki iki usta Selçuk ve Melo’yu çok rahatlattı. Sabri ise sol kanatta Eboue’nin sağ kanatta oynadığından çok daha etkili oynadı. Ve tabii Selçuk. Göze batan çok etkili işler yapmasa da, yine takımın en faydalı ve en çalışkan adamı olarak fark yarattı. Attığı gol ona çok yakıştı.
Yeni transferlerden Hajroviç her pozisyonda şut arıyor ve iyi vuruyor. İyi bir transfer izlenimi bıraktı.
Bursaspor kadro kalitesine rağmen, kolay dağıldı ve konsantrasyonunu toparlayamadı. Burak net pozisyonları kolay harcamasa çok daha sarsıcı bir mağlubiyet alabilirlerdi.
Mancini’nin çok sayıda transfere rağmen, Terim 11’i ile başladığı da unutulmamalı... Bu kaliteli kadroya önemli transferler de yapıldı. Mancini usta ve ne seçtiğini bilen bir teknik adamsa takım üstüne koyarak gider, o kötü futbol oynanan maçlar biter. Ve atılan çok gole rağmen unutulmamalı ki bu sistem savunmada ciddi sıkıntılar yaşanmasına sebebiyet verecektir.
Bu konsantrasyon ve coşku Fenerbahçe’yi şampiyonluk yarışında tedirgin edecek kadar iyi bir futbol getirdi. Ancak şampiyonluk için devamlılık şart.
‘’Beşiktaş kolayı zora çevirdi‘’
Lider Fenerbahçe ile arasında 14 puan olmasına rağmen ikinci Galatasaray’la arasında yalnızca 4 puan bulunan Beşiktaş için çok önemli bir doksan dakika… Zira Fenerbahçe’nin şampiyonluğu kazanması halinde cezası gerekçesiyle Avrupa’ya gidemeyecek olması, lig ikincisinin direkt olarak Şampiyonlar Ligi’nden başlamasını sağlıyor ki; her anlamda motivasyon kaynağı… Pedro Franco’yu 11’de başlatan Biliç, Serdar’ı sağa çekip, Hutchinson’u ön libero pozisyona koymuştu. Hutchinson’un en faydalı olacağı pozisyona... Pedro Franco basit oynayan, risk almayan ancak yine de ürkek bir görüntü çizdi. Yine de otuz beşinci dakikada yaptığı mükemmel bir hamleyle Erciyesspor’un belki de öne geçmesini engelledi. Ancak ikinci yarının hemen başında Murat’ın şutunda direkten dönen topu rakibinin önüne indiren de oydu. Henüz hazır değil… Erciyes 3 yeni transferiyle maçta ilk pozisyona giren takım oldu. Yasin’in tehlikeli şutunu Tolga son anda kornere çeldi.
Beşiktaş’ın yakaladığı ilk pozisyon da bir korner atışından geldi. Fernandes’in ortasında topa bomboş durumda vuran Ersan topu auta yolladı. Ancak ilk devrede kazanılan diğer 7 kornerin hiçbirinde Siyah Beyazlılar topla buluşamadı. Zira Erciyesspor stoperi Numan hava toplarında rakiplerine büyük üstünlük sağladı.
27. dakikada Olcay, Gökhan Töre’nin uzun pasını Fernandes’in önüne güzel bıraktı ancak Fernandes çok kötü bir şutla pozisyonu harcadı. Bir dakika sonrasında Portekizli futbolcu yine Olcay’dan aldığı topu şutladı, Jorgocevic üstüne gelen topu çok da zorlanmadan kurtardı.
Her an her takıma gol atabilecek silahları olan Beşiktaş, golü, Olcay’ın şahane ara pasında, Gökhan’ın önüne güzel yuvarladığı topu ağlara gönderen Fernandes’le buldu. Olcay bir dakika sonra da Motta’ya güzel bir pas verdi. Motta ise fırsatı kullanamadı.
Hikmet Karaman ikinci yarıya Vleminckx’i alıp fırtına gibi başladı. Murat’ın şutunda Tolga’nın çeldiği top son anda direkten dönerken hemen bir dakika sonrasında ilk yarının etkili ismi Olcay bomboş pozisyonda kötü bir şutla net bir pozisyonu harcadı.
Sonra da goller birbirini kovaladı. İlk devrede orta saha ve defansı toparlayan Hutchinson bu kez şahane bir ara pasıyla Gökhan’ı kaçırdı. Gökhan skoru 2 yaptı. Sonrasında da Oğuzhan mükemmel bir şutla kendisini bir kez daha hatırlattı.
Beşiktaş oyunu rölantiye alırken Karaman’ın İbriçiç ve Turgay hamleleri Erciyes’i kıpırdattı. Maçın 90. dakikasında Serdar’ın ters vuruşunu Tolga mükemmel kurtarsa da Vleminckx’in golü ciddi bir tedirginlik yarattı.
Hikmet hoca geldikten sonra ilk 3 maçı 3-1 kaybeden Erciyesspor, 4. maçta da sahadan boynu bükük ayrıldı. İşleri çok zor… Beşiktaş Oğuzhan, Fernandes, Almeida, Olcay ve Gökhan gibi etkili oyuncularıyla her takıma gol yapabilir. Yememek lazım. Sağ bekte Serdar ve merkezde stoperler güven vermiyorlar. Hutchinson sağda oynayabilir. Ancak stoper takviyesi şart…
Cüneyt Çakır ve yardımcıları dünya kupası finallerinde nasıl görev aldıklarını bir kez daha uygulamalı olarak anlattı: Mükemmeldiler…
‘’Galatasaray geriliyor‘’
Galatasaray sol kanatta Sabri, sağda Eboue, liberoda Melo’lu 3-5-2 ile başladı. kanat beklerinden Eboue savunma, Sabri hücum edemiyordu. Melo iyi oynamasına rağmen, yine bir ikili mücadele sonrası kendisini attıracak kadar ileri gitti. Şanslıydı, ilker Meral görmedi! Galatasaray’ın ilk devrede kazandığı tek fırsat Sneijder’in Umut’a iki tercih yapabileceği pasta geldi. Umut ya kendisi vurup gol yapacak, ya da yine Sneijder’e oynayıp gol attıracaktı. Kendi vurmayı denedi, kötü vurdu...
Drogba geldiğinde antrenman ve maç eksiği vardı ama iştahlıydı. O Drogba şimdi sanki bir senede 3 yaş birden ihtiyarlamış gibi. Önde top alamıyor, aldığı topu saklayamıyor, fırsatları kullanamıyor. Umut yerine o çıkmalıydı. Mancini çıkartmadı, o ana kadar etkili olmayan dev adama iki fırsat geldi, birini Karcemarskars’ın üstüne vurdu, dieğerini ıskaladı...
Federasayonun takım çalıştırma, taktik verme, oyuncu değiştirme yetkisi verip konuşma izni vermediği Sergen Yalçın’ın takımı kesin olarak galibiyeti kaçınar taraftı. Binja ve Stankevicius defansta, Medunjanin ve Mustafa orta sahada, Cenk ise hücumda mükemmel oynadılar. Eboue’yi her pozisyonda geçen Turgut Doğan 3 pozisyonda Cenk’e basıit pasları verse, bir pozisyonda düşmese, İbrahim ve Mustafa birer pozisyonda topu önüne dürtse Cenk sahadan 8 milyon euroluk bir bonservis ücretiyle ayrılabilirdi. Mancini artık “transfer” demeyi bırakıp, eldeki kadrodan maksimum verimi almanın yolunu bulmalı.
‘’Fernandao ve Akaminko!‘’
Bursaspor çok iyi başladı. Sestak’ın, Fernandou’nun direkten dönen şutunda topu, “Gerçekten” bomboş kale yerine inanılmaz biçimde auta göndermesinin ardından, Sestak’ın ortaladığı topa Ferhat dokunamadı. Bir sonraki pozisyonda Civelli’nin uzun oynadığı topta Fernandao, bire birde Diego’ya üstünlük sağlayamadı.
Yani Bursaspor hatasız savunma yapıp, gol olabilecek pozisyonlar üretirken, Eskişehirspor hücumda etkinlikten son derece uzak, savunmada da dağınıktı. Ara transferde bu sezon kadroya alınan muhtemelen en iyi futbolcu olacak Fernandao 2 golle maçın düğümünü çözmeyi başardı. Çok güçlü, iyi pozisyon alıyor ve dengeli... İkinci golde çok güzel asist yapan genç Ozan’ı da tebrik etmeli.
Eskişehir’in yediği ilk iki goldeki hataların faturası da oynayanlara değil, kupa maçı biterken gördüğü kırmızı kartla cezalı olan Akaminko’ya kesimeli. 2-0’dan sonra Eskişehir kıpırdadı. Jorguera’ya attığı gollük pası heba olan Aytaç, aynı futbolcunun pasında Frey’i avladı. Tarık ve Necati’nin oyuna girmesiyle daha kaliteli bir takım olan Es Es, Necati’nin ortasında Jorquera’nın kötü vuruşuyla beraberlik şansını kullanamadı.
Boffin’in kırmızısı, Servet’in kaleye geçmesi, Taiwo’nun penaltısını kurtarması, o pozisyonda penaltıyı yine Bülent Yıldırım değil, yardımcısı Hüseyin Sabancı’nın görmesi diğer notlardı. Bülent Yıldırım iki penaltıyı da atladı. 67’de
Dede-Ferhat ikili mücadelesinde faul yoktu, Dede’nin elle oynamasına; 92’de skor 2-1’ken Taiwo’nun Tarık’a yaptığı harekete penaltı çalmalıydı. Kendi görmedi, kimseden de uyarı gelmedi!