‘’Mancini freni‘’
"Dağınık başladılar, Sivasspor’un orta sahada Kadir ve Adem’le ördüğü duvarı geçemediler. Çok da pozisyon verdiler. Üstüne üstlük Muslera’da kendine yakışmayan büyük bir hatayla Aatıf’a gol pası verince geriye düştüler. Kötü günün tek kazancı genç Koray oldu. Futbolun temel prensiplerini futbolcularına “doğru öğreten” Almanya’dan gelen genç futbolcu her dakika daha güçlü, daha teknik, daha yüksek gözüktü. Geriye kalanlar için söylenecek çok da fazla söz yok.
Galatasaray sadece ilk yarının ortasından gole kadar iyi futbol oynadı. Sağda Veysel’in önünde oynayan Eboue, solda Telles çizgiye inerken, orta saha oyuncuları da top kazanıp, kaliteli pas üretmeye başladı. Telles’in iki pozisyonu golle bitmezken, Yekta, usta işi bir golle takımının soyunma odasına moralli gitmesini sağladı.
“Bu takımı ben kurmadım” diyen Mancini sahaya çıkarttığı ve nihayet etkili oynamaya başlayan takımını kurcaladı ve durdurmayı başardı! Eboue’yi sola, Hajroviç’i sağa çekti ve Galatasaray yediği ikinci gole kadar rakip kalede hiç görünmedi. Çünkü Eboue de Hajroviç de aldığı her topla içeri dönndüğü gibi, Veysel ve Telles’in hücuma çıkmasını da engelledi. Sivasspor da oyun merkeze yığılınca istediğini rahatça yaptı. Yani gol yendikten Eboue’yi sağa çekip çare arayacağına, hiç sola taşımamalıydı! Üstelik Eboue oyundan çıkmadan 2 dakika önce de Selçuk’a gollük bir pas yapmıştı. Sivasspor hep birlikte oynadı. Burhan savunmasına verdiği destek, Aydın da Utaka’ya attığı
şahane pasla fark yaratan adamlardı.
- Mancini’ye takım kurmak için transfer politikası belirletmek ciddi bir kumar olur. Olur da istifa ederse, kabul edilmeli.
- Aysal olur da bugün genel kuruldan seçim kararıyla çıkarsa, Mancini ile yolları tazminatsız ayırmanın formülünü de bulmalı.
-Süper Lig’de çıktığı 15 deplasmanın 12’sinde puan kaybeden takım şampiyonluktan bahsedemez.
‘’Güzel oyunda gol eksik kaldı‘’
Şampiyonlar Ligi iddiasını artırmak için kazanmak zorunda olan Beşiktaş, avucunun içindeki 2 altın puanı bıraktı. İlk yarıda golle bitebilecek 5 pozisyon bulan, ikinci yarıda öne geçmeyi başaran takım son dakikada böyle bir gol yememeliydi. Tolga'nın 3 güzel kurtarışı ve Oğuzhan'ın güzel golü sanki bir işe yaramadı.
Kağıt üzerinde ideal sayılabilecek bir kadro ve dizilişle sahada olan Beşiktaş'ta ön liberolar Jonas ve Veli savunmayı rahatlatırken, oyunu güzelleştirecek Oğuzhan ise başlarda Mbamba ve Mehmet Güven'in kademeli savunmasıyla kontrol ediliyordu. İki takım da ceza alanına kanatlardan indi, ancak kaliteli pas üretemedi. Oğuzhan'ın topla daha çok buluşmaya başladığı dakikalardan sonra Beşiktaş'ın oyunu güzelleşti, maç da renklendi.
25. dakikada Atiba'nın sağ kanattan yaptığı ortada Almeida'nın sıçrayıp vuramayaşının sebebi Selim'in ona sarılması mıydı, ucuz penaltı arayışı mıydı tartışılır ancak ben pozisyonu ilk gördüğüde "penaltı" dedim. Çağatay Şahan inanmadı ve düdüğünü çalmadı...
Takım savunmasını iyi yapan Konyaspor aradığı gol pozisyonunu 26'da yakaladı. Daha önce kanatlardan etkili gelse de kaliteli pas üretemeyen Konyaspor, usta Hleb Veli'yi çalımladıktan sonra, Ali Turan'ın önüne yuvarladı, Ali Turan'da o dakikaya kadar yapılan en kaliteli ortayı yaptı. Hasan Kabze koşarak yükseldiği topu kafayla kaleye yolladı. Tolga üstüne gelen topu tokatladı.
30. dakikada ise Beşiktaş ikinci hakem şanssızlığını yaşadı. Volkan Narinç Oğuzhan'ın güzel pasında ceza alanına girmek üzere olan Almeida'nın atağını ofsayt bayrağını kaldırarak noktaladı. 33'te Motta'nın ceza alanı dışından şahane plasesini İtandje harikulade kurtardı. devamında kornerden ceza alanına inen topu Atiba altı pastan auta yolladı...
38'de Vukovic'in uzaklaştırdığı topu ceza alanı dışından kaleye yollayan Olcay da şanssızdı. Top direğin hemen yanından autu boyladı. 40'da İsmail cepheden sol alt direğe yolladı, İtandje yine mükemmel kurtardı. 43'te Oğuzhan'ın yaptığı ortada Almeida ise çok beceriksizdi. Bir santrfor altı pasın merkezinde, bomboşken bu kadar güzel bir pası ya sağ, ya sol direğe bırakır. O ise güzelim pası İtandje'nin kucağına yolladı.
Beşiktaş maçı ilk yarıda tamamlayacak fırsatların tek birini kullanamadan soyunma odasına giderken, ikinci yarının başında roller değişti. Dönen topları kazanan da pozisyonları yakalayan da Konyaspor oldu. Gekas ve Vukovic kafayla çok müsait pozisyonları auta gönderirken, Mehmet Güven'in ortasında Gekas'ın şahane volesini, bu kez "büyük kaleci" sıfatını her davranışıya hakeden Tolga yine kurtardı ama nereye kadar. .
Motta'nın çıkartılıp, Gökhan Töre'nin oyuna girmesi Biliç adına mükemmel bir değişiklik kararı oldu. Zira Beşiktaş, sezonun en organize, en şık hücum organizasyonu, hazırlanış bakımından en şık gollerinden birine ulaşırken Gökhan'ın rakibi oyunda düşüren iki de güzel pası vardı.
Sonunda Olcay'ın ortasında Oğuzhan'ın güzel kafa şutu da 10'a çok yakıştı.
Jones Veli defansı çok rahatlatan iki oyuncu ancak hücumda kreatif işlere imza atmıyorlar. Franco artık güven veriyor. Atiba nerede görev verilirse, o bölgenin adamıymışcasına görev yapıyor. İsmail bir net gol kaçırsa da artık eski günlerine döndüğünü gösteriyor. Tolga alkışı hakediyor.
Mesut Bakkal da Beşiktaş'a karşı son 6 maçtır kaybetmiyor. Mesut hoca Samsun macerası sonrası çatıştığı Gekas'ı defterden silmeyerek, egosuna yenik düşmeyerek puanın altına imza atan adam oldu.
‘’Melo ve Yıldırım‘’
11’e 11 oynanırken, kaliteli hücum organizasyonları yapan, aradığı golü de bulan Sarı-Kırmızılılar, Emre’nin erken kırmızısıyla bir kişi fazla oynama avantajını ise kullanamadı.
13 puanlık farkla Arena’ya gelmesine rağmen, Fenerbahçeli futbolcuların Galatasaraylı futbolcular kadar gergin olması da ev sahibine yaradı. Maçta tartışılacak çok sayıda hakem kararı vardı ancak futbola dair övülecek çok aksiyon yoktu.
9. dakikada Selçuk’un merkezde Melo’ya oynadığı anda, Sneijder koşuya başladı. Melo tekte Hollandalı’ya harika bıraktı. Sneijder’in gol vuruşu da 10 numaraydı. İlk yarıda 2 pozisyon daha var. Drogba’nın ceza sahasına oynanan topu sırtı dönükken göğsüyle düzeltip şutlaması ve o topun direkten dönmesi. Yine Drogba’nın Sneijder tarafından harcanan harika pası...
İkinci yarı maç yine 11’e 11 devam ediyor gibiydi. Yanal, Topal’ı öne atıp, defansın önünü sadece Meireles’e bıraksa da, Galatasaray 1 kişi fazla oynama avantajını kullanamadı. Eboue’nin sakatlanması ve
Sabri’nin girmesi Galatasaray’ı daha iyi gösterdi. Sabri’nin güzel pasını şık bir şekilde alıp dönen Burak kötü vurunca Sarı-Kırmızılılar skor açısından tam anlamıyla rahatlama şansını kaçırdı.
Fenerbahçe gole yakın bütün fırsatları Galatasaray’ın iyileri Semih ve Hakan Balta’nın pas hatalarında yakaladı. Hakan Balta’nın kaptırdığı topta Emenike’nin vuruşunu Semih, Semih’in kaptırdığı topta Hakan Balta ve Yekta gollük atağı kesti.
Bu sezon sonuna dair yaşanan hayal kırıklığını tamir edecek bir galibiyet alabilirdi Galatasaray, başaramadılar.
Maçın en kritik oyuncusu Melo, en kritik ismi Bülent Yıldırım’dı. Bir gol attırıp bir de duelloya girdiği Emre’yi oyundan attıran Sambacı, Emre’nin kırmızı kartı sonrası onunla birlikte oyun dışı kalabilirdi. Şanslıydı, Bülent Yıldırım onu o an kızartmadı.
Galatasaray Kaptanı Selçuk ise formasını bırakarak sahadan çıkma özgürlüğüne sahip olamaz. Psikolojik açıdan çökmesine üzüldüm.
‘’Mancini kurmadı ki!‘’
İki ayaklı kupa maçlarında ilk maçta gol yemeden elde edilecek 2 farklı avantaj büyük avantajdır. 3 farklı galibiyetin ise rövanş için bir anlamda garanti sağladığı bile söylenebilir. Galatasaray ilk devresini “şans’ yardımıyla 2-0 önde bitirdiği karşılaşmanın ikinci devresinin ilk dakikasında gol yemeyi başararak sezonun kısa bir özetini yapar gibiydi. Belluschi’nin Şener’e güzel pasını, Şener’in güzel ortasını, Volkan’ın güzel koşusunu ve kafa şutunu değersizleştiriyor değiliz, Galatasaray’ın savunmadaki konsantrasyonunu tarif ediyoruz. Chelsea gol yememesi gereken dakikalarda, bırakın Galatasaraylı futbolcuları ceza alanına topun girmesine müsaade etmemişti. “Bu takımı ben kurmadım ” diyen Mancini, “kendisinin aldırdığı” ve “oynatmadığı” stoperi Burdisso ile başlayınca takım savunmada iyice sarsak bir görüntüye büründü. Daha 2. dakikada kart gören genç stoper, kaptırdığı toplarla ya da kademeye geç kalmasıyla gole davetiye çıkartır gibiydi. Sestak, Burdisso’nun geri pasını yakaladığında direğe takılırken herkes çok şanslıydı. Galatasaray da, Burdisso da, Mancini de!
Bursaspor’un Sestak, Şener ve Volkan’la çok net pozisyonlar yakalayıp kullanamadığı maçın ilk yarısında Galatasaray hücumda çok etkiliydi. 3 net gol pozisyonu kaçıran Sarı-Kırmızılı takımda Burak verdiği bir gol pası, gollük ortaları ve hakemin vermediği penaltıdaki ortalarıyla fark yarattı. Biraz Melo, Belluschi’yi iyi kontrol eden Ceyhun ve maç boyunca Muslera takımın en iyisiydi. 46. dakikada gol yiyen Galatasaray sonra ne yaptı derseniz, “seyretti” derim. İlk devre bittiğinde Bursaspor 10, Galatasaray 8 şut atmıştı. 75. dakika geldiğinde Galatasaray 0 çekerken, Bursaspor biri gol olan, 3’ü Muslera’nın kurtardığı, toplam sekiz şut daha atmıştı. İrfan Buz’un her müdahalesi Bursaspor’a katkı sağlarken, Mancini’nin Burdiso’yu çıkarıp Semih’i oyuna alması alkışlandı! Burak, Hajroviç’in pasını gol yapabilse rövanş kolay olacaktı, Frey kurtardı. Bursaspor cesur ve etkili futbolunun karşılığını biraz da şansıyla Bekir’in ayağından aldı. Mustafa Kamil Abitoğlu ilk yarıda İbrahim’in kolundan kornere giden topa penaltı vermeyerek hata yaptı.
‘’İflas‘’
Sözüm ona tüm konsantrasyonlarını lige vereceklerdi! Kayserispor maçı ile Chelsea maçı arasında ilk 25 dakika arasında hiç fark yoktu. Galatasaray Sinan’ın koruduğu kaleye tek şut atamadı, ceza alanı içine tek etkili orta yapamadı. Üstelik o dakikaya kadar yakalanan tek pozisyonu da Kayserispor yakaladı. Bobo’nun şahane ara pasında Mouche, Muslera ile karşı karşıyayken topa iyi vuramadı.
O dakikalarda vasatı aşan tek futbolcu Hajrovic’ti. Onunla başlayan bir atak, Selçuk’un ortasıyla gol pozisyonu olsa da, Burak krallığını inkar edercesine kötü vuruşlarla fırsatı kaçırdı. Kayserispor istediğini yaparken, her hafta hatta her 15-20 dakikada bir kadrosu, dizilişi değişen Galatasaraylı futbolcular, sudan çıkmış balık gibiydi.
Her oyuna giren oyuncu eliyle sahaya taktik kağıdı gönderildiğini de Mancini’de gördük. Bir işe yaramadığını da gördük. Umarız bu sakil görüntüye Mancini de son verecektir!
Umut’un oyuna girmesi, Burak’ın sola çekilmesi, Melo’nun geri alınması, Sneijder’in Burak’ın arkasına çekilmesi, oyunu Galatasaray açısından sanki biraz hareketlendirdi. Ancak önemli gol pozisyonları duran top organizasyonlarından geldi. Sneijder’in yaptığı iki ortada Burak topu bir kez direğe, bir kez de tribünlere göndererek iki önemli fırsatı harcadı. Umut ekmeğini taştan çıkarttığı pozisyonda iki kez Sinan’ı geçmeyi başardı, Ömer’i geçmeyi başaramadı. Kötü oyun, acemice hareketler finalde de devam etti. Telles’in kötü vuruşu, Nobre’nin Hakan Balta’yı ezişi, Mouche’nin güzel vuruşuyla Kayserispor’a hayat verirken, Galatasaray’a şampiyonlukta havlu attırdı.
Galatasaraylı taraftarların ‘duruşu’ sezonun kalanında belirleyici olacak. Selçuk gibi ‘değerlerini’ hırpalarlarsa, Şampiyonlar Ligi’ne direkt katılım hakkı olan ikincilik biletini de yakabilirler.
Drogba’yı kadroda tutup maçı kazanmayı zorlamaktansa, Ontivero’yu Galatasaray’a kazandırmaya çalışan Mancini, sanıyorum ülkesine dönüş anlaşmasını yapmıştır.
‘’10 numara Sneijder‘’
Galatasaray defansını öne taşıyan, önde basan, iki kanadı da etkili biçimde kullanan Akhisar önünde devreyi 2 farklı önde kapadı. Çünkü, Muslera, Mehmet Akyüz’ün şutunu mükemmel kurtardı. Takım çok da iyi oynamazken, ustalar sorun çözen işler yaptı. Takımın en iyisi Sneijder biri kornerden Drogba’ya, biri de mükemmel gelişen kontratakta Telles’e iki gol attırdı. Özellikle ikinci goldeki hücum organizasyonu mükemmeldi. Hakan’ın Sneijder’e pası, Sneijder’in demarke kaldığı pozisyonda Sonko’yu üstüne çekip topu Telles’e, “İster şut at, ister pas yap” dercesine yuvarlaması, Brezilya’nın güzel şutuyla topu çatala asması adeta maçı bitirdi. İkinci yarının başında gelen gol de Akhisar’ın tüm direncini kırdı.
Sneijder takımını maestro gibi yönetti. Yekta, Selçuk’un yokluğunda takımın futbol aklı olmayı bir kez daha başardı. Drogba, üçlü olmasa da, büyük bir santrfor olduğunu bir kez daha gösterdi. 2 golünün ardından bir kez kaleciye takılmış olsa da, Burak’a verdiği gol pası usta işiydi. Ceyhun topu kazandığı kadar, çabuk oynamayı başardığında daha da büyüyecek. Semih, Hakan, Eboue ise vasattı.
Kaleciliğini tartışamayacağımız Muslera ise topu oyuna sokacağı anlarda iki kez Mehmet Akyüz’e çalım yaptı. Hataydı, bir başkası topu kapıp kaleye girebilir...
Ancak bu maçtan en çok konuşulacak olan, bir futbolcuyu kendisine “lan” dediği zannıyla kırmızı kartla oyundan atan Fırat Aydınus’un, Melo’ya ağır bir küfür etmesiydi. Melo bildiğiniz gibiydi. Maç 2-0’ken, orta sahada yaptığı bir faulün ardından hakeme parmağını sallıyor, sarı karta davetiye çıkartıyordu. Haketmişti aslında kartı. Ancak kart göstermeyen Aydınus, gördük ki; küfretmeyi seçmişti...
Hakemlik onurunu korumak için hakeme yönelik eylemlerin cezasız kalmamasını isteyen MHK, küfürden tribünleri boşaltan federasyon yönetimi bakalım Aydınus için ne diyecek, ne yapacak! Sanırım sezonu kapattı...
Bütün büyük kulüplere kök söktüren Akhisar’a 6 gol atan Galatasaray her takımı her sahada yenebilir. Mesele yalnızca konsantrasyon meselesi.
‘’Konsantrasyon!‘’
Bence Galatasaray’ın bu sezon deplasmanda sezon sonuna kadar oynayacağı en zor müsabakaydı ve Sarı Kırmızılılar büyük bir fırsat kaçırdı. Özellikle ilk yarıda çok kötü oynadı Galatasaray. Gerçi, Çaykur Rizespor çok disiplinli bir savunmayla Galatasaray orta saha oyuncularına nefes aldırmadı ama Galatasaraylı futbolcular da kendilerini hiç zorlamadı. Melo, Selçuk ve Yekta Aykut, Kağan ve Kıvanç’a bu denli mahkum olmamalılardı. Orta saha oyuncularının etkisizliğine Burak ve özellikle Umut’un önde hiç top tutamaması da eklenince şampiyonluk için seri galibiyetlere ihtiyacı olan Sarı Kırmızılılar koca 45 dakikayı boşa geçirmiş oldular.
İkinci devreye Galatasaraylı futbolcular yine “mahmur” başladılar. Rizespor’un Deniz Kadah’la kaçırdığı golde anormal şanslıydılar. Öyle ki o pozisyonu atmak, kaçırmaktan kolaydı, Kadah kafayı kolay pozisyonda auta yolladı. Semih’in kaptırdığı topta da, 3’e 1 yakalanmışken, Kıvanç’ın pası tercih etmemesiyle geri düşmekten yine kurtuldular... Takımın iyisi Chedjou, Chelsea maçında olduğu gibi yine Sneijder’in kullandığı kornerde golü yaptı ve Galatasaray kötü oynadığı maçta skor üstünlüğünü yakaladı. Rizespor oyun disiplinini yitirdikçe Yekta’nın organize ettiği ataklarda maçı bitirecek, puan farkını 4’e indirecek pozisyonlar yakaladı. Yekta’nın pasında Umut, Umut’un pasında Sneijder akıl almaz goller kaçırdı. Umut nasıl ıskaladı, Sneijder aynı pozisyonda sağ ayağıyla onca gol yapmışken, neden sol ayağıyla tekte vurmayı tercih etti bilinmez, ancak kolay pozisyonlar, felaket vuruşlarla harcandı.
Rizespor o kadar kötü oynamaya başlamıştı ki; Galatasaraylılar o dakikadan itibaren sadece gol yememeleri gerektiğini unuttular. Rizesporlu futbolcular kontratakta, 2 pasla penaltı kazandılar! Kötü bir zamanlamayla penaltıya sebep olan Muslera olsa da, öndekileri de unutmamak gerek... Şampiyon olmak isteyen Galatasaray, her maçta konsantrasyonunu Chelsea maçına çekmeli ve bu kadar kolay gol yememeli. Abitoğlu 1-2 tartışmalı pozisyon olsa da çok iyi maç yönetti. Ve görüyoruz ki; oyuncular ona saygı duyuyor.
‘’Mancini sayesinde‘’
Kabus gibi bir ilk yarıydı. Mourinho’nun Chelsea’si öyle bir savunma yaptı ki, izlerken benim içim sıkıldı. Adı, pozisyonu ne olursa olsun, egolarını soyunma odasında bırakmış Chelsea’li oyuncular sahanın her yerinde olağaüstü bir savunma yaptılar. Eboue’nin kaleye 70 metre mesafede dahi olsa yaptığı pas hatasına da cezayı kolayca kestiler. Üç pas, kolay ve güzel bir gol... Galatasaray’ın koca 45 dakikada Hajrovic’in kaleyi tutan tek şutu dışında bir tehdit yaratamaması ikinci yarıya da pek olumlu, bakamamamızı sağladı.
Ancak burada da geldiğinden beri yaptığı onca güzel işe rağmen, bizlerden hakettiği övgüyü yeterince alamayan Mancini sahne aldı. İlk yarıda 4-4-2’den, Hajrovic’i çıkartıp Yekta’yı alarak 4-3-3’e dönen İtalyan hoca, ikinci yarıya da Hakan’ı çıkarıp Semih’i oyuna sokarak 3-5-2’ye dönerek başladı. 3-5-2 ve Yekta’nın varlığı oyunun kontrolünü Galatasaray’ın ele almasını sağladı. Yekta büyük oynarken, Melo ve Selçuk’u rahatlattı... Drogba formdaki günlerini hatırladı... Dönen topları kazanan, sağ kanattan-sol kanattan gol arayan Galatasaray, Drogba’nın indirdiği topta Selçuk’la belki direğe takıldı ama aradığı golü de yakaladı. Sneijder’in güzel ortasında Chedjou, Galatasaray’ın tur umudunu İngiltere’ye taşıyan golü attı. Gol güzeldi, sonrasındaki oyun çok daha güzeldi. Galatasaray’lı futbolcular Barcelona’lı futbolcuların özgüveniyle oynamaya başladı. Dönen topları kazandı, birebirleri kazandı, futbolu güzelleştiren ince işler yaptı ancak ikinci golü bulamadı. Telles’in vuruşu gol olsa, şahane olacaktı. Ancak çok önemli bulduğum bir kazanç sağlandı; psikolojik eşik aşıldı.
Skor 1-0’ken Hazard’ın olağanüstü pasında Torres’in vuruşunu kurtaran Muslera elbette alkışı en çok hakedenlerin başında geldi. Bireysel bir-iki hata yapan Eboue dışında herkes görevini layığıyla yaptı. Rövanş maçına umutla bakmak için çok sebep, kadroda çok da kaliteli oyuncu var.
Skor avantajı Chelsea’de gözüküyor ancak 90+1’de maça salimen bitirmek için oyuncu değiştiren Mourinho korkuyor muhakkak.