Arama

Popüler aramalar

‘’Kredi bitti‘’

Halilhodzic, Yatabare, Constant ve Özer gibi 3 tane silahını yanında tutarken, geçen hafta pert ettiği Zeki’nin yerine Musa’yı, önüne de Yusuf’u çekmişti. Musa çok iyi oynarken, Yusuf ise beklenen katkıyı yapamadı. Devamlı oynaması gereken bir futbolcu olduğuna inandığım Yusuf, Medjani ile birlikte takımın en etkisiz iki oyuncusu olarak gözüktü.

Akhisar Belediyespor’un iki önemli silahı Bilal ve Gekas’ın şovuyla başladı maç. Daha 4. dakikada 30 metreden gelen topa Yunan santrfor iyi vuramadı, Fatih kurtardı. Ancak 23’te kurtaramadı. Zira Belkalem, Bilal’e basmak için öne çıktı, Bilal onu geçip güzel ortaladı, Gekas da güzel bir kafa vuruşuyla takımını öne taşıdı. Aynı ikili ikinci 45’de iki kez daha sahne aldı. İlkinde Gekas güzel pasa iyi vuramadı, ikincisinde o da Bruno’ya yuvarladı, Bruno’nun vuruşunda top direğe takıldı.

Akhisar Belediyespor çalıştığı, yalnız kendilerinin değil, bizim de ezberlediğimiz oyunu Bilal’in yönetiminde aynı standartta sergilerken, Mehmet’in harikulade vuruşu ile skora tutunan Trabzonspor aynı oyuncunun iki frikiğinde ikinci gollere yaklaştı. Oğuz’un yaptığı mükemmel kurtarış maçın skorunu belirleyen kurtarış oldu.

Çift santrforla başlamayan, 70’e kadar oyuna müdahale etmeyen Halilhodzic’in artık kredisi kalmadı. Öndeki oyuncu sayısını artırarak asla risk almıyor. Onun aldığı risk futbolcuları bilmedikleri pozisyonlarda oynatmak!
Ancak hedefi büyük takımlar için bu kadar çok puan kaybından sonra beraberliğin de bir anlamı kalmıyor. 8 maçta 6 beraberlik! Ben Yatabare ile Cardozo’yu aynı anda oynatan, Mehmet’in yanında Özer ya da Constant’ı bulunduran bir kadronun çok daha fazla gol atıp, galibiyetler kazanabileceğini düşünüyorum.

02 Kasım 2014, Pazar 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Prandelli'nin tercihi‘’

İtalyan hoca geçen gün Galatasaray muhabirleri ile yaptığı sohbette takımını ve kendisini iki kez uçurumun kenarına getiren 3’lü savunmayı şöyle savundu: Kanat beklerimiz gittiği zaman gelmiyor. İki stoperimiz yapayalnız kalıyor. Bunu gidermek için 3’lü savunmaya geçtik. İki sistemde de oynayabilmeliyiz.

İçinde sıkıntılar barındıran bir ifade. Çünkü, kanat bekleriniz gittiği zaman gelmiyorsa, gittiği zaman geri geleni oynatırsınız. Veysel’i değiştirmemek adına sistemi değiştirmek akılcı bir davranış olmaz. Tolunay Kafkas’ın söylediği gibi teknik adamlar en nihayetinde atomu parçalamıyor!

Risk miydi, kumar mı?


Muhabir kardeşlerimiz sordu mu bilmiyorum, “Gördük ki; sistemi, Melo’nun ve Sneijder’in de pozisyonlarını değiştirdiniz. Takım 3’lü oynamayı, Melo liberoluğu, Sneijder de liberonun hemen önünde oynamayı bilmiyor. Takım çok pozisyon verdiği gibi, yakaladığı pozisyon sayısında da artış yok. Bu değişiklik başarılı olmak adına aldığınız bir risk miydi, yoksa kumar mıydı” diye...
Sivasspor forvetleri biraz becerikli, İtalyan hakem Melo’nun pozisyonunda biraz dikkatli, Necati biraz formda olsa şu an Prandelli eski Galatasaray teknik direktörü olarak konuşuyor olabilirdi.

Kalite ligin üzerinde

Galatasaray kulübünün yönetim açısından problemleri olsa da, takım kadrosu lig kalitesinin üzerinde. Muslera, Chedjou, Melo, Sneijder, Burak, Selçuk, Semih, Olcan, Tarık, Hamit, Yekta, Umut ve diğerleri, hem kaliteli, hem de deneyimli futbolcular. Hoca, saymadığım Hakan Balta, Koray, Telles ve Bruma’nın yanına Yasin, Pandev ve Dzemali’yi de aldırdı.

Ve yorumcular doğal olarak Prandelli’nin, bu sporculardan çağdaş, tempolu, doğru futbol oynayan iyi bir takım oluşturmasını bekliyor. Mazeretlerini sıralamasını değil.

Peki ya Anderlecht?

Evet Arsenal, hocanın dediği gibi Sanchez’e 60 milyon euro ödedi ve uzun vadede kadro kalitesiyle Arsenal Galatasaray’a karşı avantajlı. Ancak ya Anderlecht... İlk 11’inde 20 yaşında 5, 17 yaşında 1 futbolcu barındıran mütevazı rakibin Arena’de 55 dakikalık bir futbol gösterisi yapmasını da mı kabul etmeliyiz. Şampiyonlar Ligi’nde iddialı olamayacak Galatasaray UEFA Ligi’nde kupa hedefleyemez mi?

Hoca için daha önemli


Avrupa’da hedef koyamayan, herhangi bir hedefe inanmayan Prandelli kendisini de oyuncularına inandıramaz.

Son şampiyon Fenerbahçe karşısında kazanmak kulüp için önemli elbet, ancak Prandelli için daha önemli. Zira olası bir mağlubiyet genel kuruldan sonra bir veda getirebilir. Arsenal bütçesi ile ne kadar fark yaratıyorsa, Galatasaray da ligimizde rakiplerinin büyük çoğunluğuna o kadar fark atıyor. Ve Galatasaray Arsenal’in Galatasaray’a yarattığı farkı, mütevazı rakiplerine yaşatamıyor!

09 Ekim 2014, Perşembe 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Hamit'le daha güzel‘’

Galatasaray hem şampiyonluk yarışında kalmak, hem de moral açıdan yeni bir yıkıntı yaşamamak için kazanmak zorundaydı, kazandı. Özellikle ilk devrenin son 15 dakikası bir felaketti. Cenk Ahmet, Yasin ve Telles’in savunur gibi yaptığı ancak savunamadığı kanadı koridora çevirdi. Cenk Ahmet’in yaptığı ortalar Necati tarafından, Murat’ın ortası Mangane tarafından kötü kullanıldığı için Muslera hep bir derin nefes çekti. Ancak, Anderlecht maçında arkadaşlarını yuhalayan taraftara tepki gösteren bu kez 45+1’de Necati’nin cepheden gollük şutunu kurtardıktan sonra arkadaşlarını bizzat kendisi fırçalıyordu.

Koca Galatasaray, koca 45 dakikada Melo’nun ara pasında Yasin’in, Burak’ın şahane ara pasında Olcan’ın kullanamadığı pozisyonlar dışında futbolseverin zihninde iz bırakacak tek iş yap(a)madı.
Prandelli’nin Sneijder’i yine Selçuk’un arkasında oynatması hiçbir işe yaramadı. Telles var mıydı? Anlaşılamadı. Veysel’in yerine oynaması gerektiğini söylediğimiz Tarık ise sıfıra indiği bir pozisyonda ceza sahasında 3 arkadaşı varken şut çekip, “Hazır değilim” der gibiydi.

İkinci yarı daha önce çalışıldığından emin olamadığımız güzel bir duran top organizasyonuyla gol buldu Galatasaray. Semih’in ön direkteki aşırtması da, Burak’ın kontrolü ve vuruşu da bu düzeye yakışır kalitedeydi. Galatasaray’ın yine duran toptan attığı 2. gol de anlamlıydı. Topun başında Olcan, Selçuk, Hamit ve Sneijder vardı ve Olcan kullanacaktı! Selçuk, “Bırak abinler vursun” diye Olcan’ı gönderince, Sneijder birinci sınıf bir golle Prandelli’ye nefes aldırdı.

Melo’nun hatasıyla yenen gol endişelere sebep olurken, ilk yarıda 2 önemli hata yapan Chedjou mükemmel bir kademeyle galibiyeti getiren isim oldu. 2-0’dan sonra 4 dakika içinde ekstra gayrete girdiğini gördüğümüz Selçuk, seçmeye gelmiş ve kendisini antrenöre beğendirmek isteyen genç futbolcu gibiydi. Oysa gerek yok, kimse Selçuk’tan ekstrasını beklemiyor, eskisi gibi olsun yeter...

Hamit gibi. Hep aynı standartta, aynı ciddiyette. Takımını toparlayan isim Hamit’ti.

05 Ekim 2014, Pazar 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Haklı olmak, haklı kalmak!‘’

45. dakika belki de ligin en tartışılacak kararının verildiği dakikaydı. Hakem Mete Kalkavan topla oynama şansı olmayan Bekir'in tabanını göstererek rakibine gelmesi ve Rangelow'un yerde kalmasının ardından kırmızı kartını kullandı ve saha karıştı. Ben kart için turuncu diyenlerdenim. Sarı gösterirdim belki ama, kırmızı gösterene de bu bir hakem cinayeti demezdim. Kritik bir karardı. Ancak asıl kritik olaylar karttan sonra yaşananlardı.

2 dakika önce yaptırdığı penaltının ardından, hakeme kızarak, "Sen böyle devam et", "Sen böyle devam et" diyen ve sarı kart görmeden kurtulan Caner, yine itiraz edenlerin başındaydı. Zorla kart gördü. Fenerbahçe ve milli takımın kaptanlarından Volkan, 2 hafta Onur'un yaptığı hatayı yaptı. Kalesini terketti, uzun süre itiraz etti, kartını gördü, devam etti: At beni...

Onur'un olayında söylediğimi şimdi tekrarlıyorum: Haklı olmak başka, haklı kalmak başka. İtirazdan atıldıktan ve takım yenildikten sonra haklı olsan ne fayda.

Takımın en tecrübeli oyuncuları böyle sorumsuzca kart görüp, takımını eksik bırakamaz! Kazandıkları parayı, oynayarak kazanmaları için alıyorlar, atılıp takımlarını yalnız bırakmak için değil... Hakem kararı yüzde yüz hatalı bile olsa, sahada kalmak zorundalar.

Ve Fenerbahçe 11'e 10 oynasa da kazandı. Caner'in ortasında Sow'un kafası Kaya'nın hatasıyla birleşince Sarı Lacivertliler belki de şampiyonu belirleyecek 3 puanı kazandı. Oysa ligin ilk yarısın sonunda bir kişi daha eksilselerdi, olağanüstü mücadeleleriyle kazandıkları 3 puan değil, Mete Kalkavan'ın kararı tartışılacaktı.

Gökhan Gönül olağanüstü oynadı. Sow, Kuyt, Mehmet Topal, Kadlec fark yaratan isimler oldular.

İsmail Kartal, Emenike'yi hiç oynatmayarak, Alves'i oyuna sonradan alarak, devrede tek bir kaliteli pas üretmeyen Diego'yu çıkartıp Selçuk'u oyuna sokarak doğru kararlar verdi.

Şimdi yeni bir karar övermesi gerekecek. Tek sağlam stoperi Bekir cezalı. Stoperler muhtemelen Alves - Kadlec olacak. Diğer 3 yabancı için karar vermek zor olacak.

Torku Konyaspor meydan okurcasına başladı. Futbolun ilk yarıda lig ortalamasının üstüne çıkmasını ve çok güzel olmasını biraz da Mesut hocanın oyun anlayışı sağladı. Mehmet Uslu, Hleb ve Torje arkadaşlarından daha iyi oynadı. Djalma ve Marica'lı Konyaspor müthiş güzel futbol oynayacak.

04 Ekim 2014, Cumartesi 23:35
YAZININ DEVAMI

‘’Sabır ve zamanla‘’

Oyun olarak bir öncekinden, ya da daha öncekinden de iyi değildi. Her zamanki gibi bekleneni yapan ve puanın altına imzasını atan kaleci Onur vardı. Maçın sonunda Scarione’nin gol olan topunu kurtaramasa da, Trabzonspor’un en iyi oyuncusuydu. Viudez’in 2, Donk, Babel ve Scarione’nin birer şutunu mükemmel kurtardı. Trabzonspor’un golü hazırlanış ve yapılış açısından mükemmeldi. Soner’in pasının yönü ve şiddeti ile Yusuf’un koşusu ve gol vuruşu harikaydı. Kaptan kalesine duvar örerken, orta saha oyuncuları top yapamadı, dönen topları alamadı, Cardozo’ya nitelikli paslar atamadı. Yine de Trabzonspor maçı kopartacak fırsatları yakaladı. Yusuf’un bireysel çabalarıyla gelen pozisyonlarda özellikle Mehmet Ekici’nin topu İsaksson’a nişanladığı fırsat her futbolcunun hayal ettiği nitelikteydi. Fiziksel olarak gelişimi süren Ekici, moral olarak yükselmesini sağlayacak fırsatı kullanamadı. Waris’in yakın mesafeden dokunamadığı top da maçı bitirecek bir başka fırsattı. Bu anlamda bir gol atıp, 2 de net gollük pozisyon hazırlayan Yusuf alkışlanmalı. Büyük takım kötü oynarken de kazanandır. Trabzonspor şüphesiz büyük kulüp, ancak bu kadronun büyük takım olması için zamana ihtiyacı var. Öte yandan ne olursa olsun kenarda göz göze geleceği lidere. Halilhodziç Türkiye’de, geçen hafta Başakşehir maçında olduğu gibi çileden çıkartan hatalarla daha çok karşılaşacak. Sahada kalmayı becermek zorunda. Çünkü onun kenarda olması maç kazandırır.

Trabzonspor’un en büyük ihtiyacı ise taraftarına. Coşkulu, tribünde eğelenen ve futbolcusuna moral veren taraftar bu kadronun “takım” olmasındaki en önemli itici güç olacaktır. Kasımpaşa ligin güçlü ve birbirini iyi tamamlayan oyuncularından oluşmuş iyi bir takım olduğunu yine gösterdi. İlk hafta Babel’i bekleten Şota bu hafta da Scarione’yi beklet

28 Eylül 2014, Pazar 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’10 numara taraftara‘’

Şanslıydılar. Daha ilk 10 dakikada misafir takım 3 net fırsatı kullanamadı. Utaka’nın kaçırdığı 2, Tarık’ın büyük hatasında Aatif’in karşı karşıyayken atamadığı goller krizi başlamadan bitirdi. 3’lü savunmasıyla, ön liberosu
Sneijder’iyle kolay pozisyon veren Galatasaray maçı kazandıysa uzun zaman sonra ilk kez doğru ve hakiki destek veren taraftarın katkısı büyüktü. Her koşuyu alkışla ödüllendiren, hatalı pas sonrasıhomurdanmayıp destek veren taraftar futbolcuların ayaklarındaki prangayı çözdü ve maç geldi. Anderlecht maçındaki kızgın seyirci olsaydı 3 puan Sivasspor’un olurdu. Olcan’ın korneri biri(leri)nin, “gönderilsin” fetvasınına rağmen takımda kalan Chedjou’nun mükemmel kafa vuruşuyla ağlara takıldı. Olcan’ın kazandırdığı penaltı, Burak’ın ayağından ağlara gidince maç kolaylaştı.

Galatasaray’ın sallanmaya başladığı, Carlos’un üst üste hücumcu aldığı anlarda, karşı hamle gelmedi. 60, 62’de Utaka ve Aatif’in kaçırdığı pozisyonlar ev sahibinin şansıydı. Hiçbir büyük takım 2-0 öndeyken, kullandığı kornerde 5’e 2 yakalanmaz ve böyle kolay gol yemez! Dünyanın en iyi 10 numaralarından biri olan Sneijder bu kadronun ön liberosu olmaz, olamaz. Günahtır! Orası Melo’nun yeri... Bir daha denemek, hele Şampiyonlar Ligi’nde intihar olur. Semih’in çizgiden çıkardığı, Muslera’nın çataldan kornere çevirdiği ve 87’de Utaka’nın Muslera’da kalan şutlarının her biri kader anıydı. Sivasspor forveti beceriksiz, Muslera, Semih ve Chedjou iyiydi. Volkan Bayarslan
Burak’a umut veren atakta faul yapan İbrahim’e kart göstermiş olsaydı Galatasaray maçın yaklaşık 60 dakikasını bir kişi fazla oynayacaktı. Kritik bir karardı. Bayarslan da şanslıydı...

27 Eylül 2014, Cumartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Haklı kalmak!‘’

Halis Özkahya maçı çok kötü yönetti kabul. Sefa’ya yapılan hareket faul ona da kabul. Ancak, kulübe tarihinin en çok, bütçesi en yüksek transferlerini yaptıran “tecrübeli” Halilhodziç’in itiraz şiddetini ayarlayamamasının kabul edilecek bir tarafı yok. Fatih Terim yaptığında da yanlış demiştik, şimdi de aynısını diyoruz. Kenardaki lider coşkulu olsa da, yenilgiyi kabul etmez bir yapıda olsa da, soğukkanlılığını yitirmeyecek.

Onur, Türkiye’nin en iyi kalecilerinden biri, milli takım ona yakışıyor, o varken de endişe yok. Çünkü çelik gibi sinirleri var dediğim için hayata taraftar kimliğiyle yaşayanlardan yemediğim laf kalmadı. Ancak dediğim “çelik gibi sinirleri var” sözünü geri alıyorum. Kaptan, krizi yatıştırır, krizi büyütmez. Onur, Halis Özkahya’nın kendisine gösterdiği sarı karttan sonra, topu gökyüzüne dikerek, “at beni” diye meydan okudu. Halis Özkahya’nın yüreği yetmedi. İkisi de yanlıştı. HalisÖzkahya’nın düdük çalmaması ne kadar hissedilir bilmem ama Onur’un oynamadığı maçlarda Onur aranır! Üstelik, yaptığı hareketle takımını bir eksik bırakmakla kalmayacak, kaleye de oyuncu değişikliği hakkı kalmadığı için kaleciliği bilmeyen bir arkadaşı geçecekti! “Kural kitabına göre doğru”, futbolun ruhuna göre yanlış penaltı kararı Halis Özkahya’yı kurtarmaz. Onu ve her maçta maçın kaderine etki eden hakem atamalarını yapanlar her koşulda kurtuluyorlar, o başka!

Sefa, Constant’ın yerine oyuna giren Ferhat Yazgan, zaman zaman Yaris, Trabzonspor’un iyileriydi. Epureanu ile düğümü çözen Mossoro da Başakşehir’in...

Onur’u atılmaktan kurtarmak için takım arkadaşlarının değil, ta genç milli takımlardan hocası Abdullah Avcı’nın uğraşması da gözlerden kaçmamalı.

Dediğimiz gibi haklı olmak elbette önemli, haklı kalmak daha da önemli...

23 Eylül 2014, Salı 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Chedjou'dan armağan‘’

Çabuk oynayan, pas yaptıktan sonra deplase olan, top kendi takımındayken ayağında top olan arkadaşına pas alternatifi yaratan Belçika temsilcisi futbolseverlere daha çok hizmet eden taraftı. İlk 11’inde 20 yaşında 5, 17 yaşında da 1 futbolcu oynayan Anderlecht, Galatasaray yöneticileriyle birlikte, taraftarlara da sanki, ‘Gençlere güvenin, onlara yatırım yapın, “Vur kır parçala bu maçı kazan” anlayışını terk edin’ mesajı verir gibiydiler.

Galatasaray’ın üstüste 3 pas yapmakta zorlandığı dönemlerde önemli pozisyonlar yakaladılar, atamadılar. Hele hele 25 ile 30. dakikalar arasında yakaladıkları 3 pozisyonun ikisinde gol olmaması daha zordu.

Yakaladıkları pozisyonların dışında Chedjou, Semih ve 2 kez de Veysel’in kademeleriyle pozisyon olmadan biten atakları da vardı.

Melo ve Selçuk çok kötü başladı. Sneijder’in oyun zekası, Pandev’in pozisyon bilgisi ve farkındalığı 35’ten sonra Galatasaray’ı oyuna ortak etti. Taraftarın aldığı hentbolde Selçuk’un frikiği gol olsa, ya da Burak’ın doğru zamanda, doğru yere yaptığı koşulara arkadaşlarından pas çıksa Galatasaray ilk yarıyı önde dahi bitirebilirdi.

İkinci yarıda 3 dakika kıpırdanır gibi oldular, Praet’in golünde hayal kırıklığı yaşattılar. Öyle bir goldü ki; iki A Milli Veysel ve Selçuk faul bile yapamadılar. 54’te Mitroviç’in kaçırdığı gol fırsatı da, “Futbol şansı hala Aysal’ın yanında” dedirtti. Zira o pozisyon gol olsa protestolar Demirören’den Aysal’a dönecekti.

Takım golden sonra yine biraz kıpırdanır gibi oldu. Bu kez Prandelli devreye girdi! Orta sahada dökülenlerden birini çıkartıp risk almaktansa Pandev’i kenara çekti. Sneijder’in attığı şahane pasta Burak’ın gol vuruşu yapmak yerine pas araması beraberliği getirdi. Futbol ulemalarının “gönderilsin” dediği Chedjou şahane bir çalım ve pasla Burak’a gol attırıp, 1 puan ve 500 bin euro kazandırdı!

Bu futbolu biraz yukarı çıksa 4. yıldız kazanılabilir, ancak tempo ve çabuk oyun artmazsa UEFA Ligi’ne bile gidilimeyebilir.

Bu arada Sabri, Veysel’den daha iyi. Tarık da hem Veysel, hem Telles’den.

Ayrıca Selçuk’a yapılan protestolar çok yanlış. Protesto iyi niyetinden şüphelenilen futbolcuya yapılır, formsuz futbolcuya değil...

17 Eylül 2014, Çarşamba 02:30
YAZININ DEVAMI