Arama

Popüler aramalar

‘’Muslera'nın yalnızlığı‘’

Takımların karakterlerini yalnızca kadrodaki oyuncuların yeterlilikleri belirlemez. Tarih boyunca kazanılan değerler de belirler. Ülkeye cesareti aşılayan Mustafa Denizli’nin ilk maçta “gol yemeden” maç bitirmek için çıkarttığı kadro ve futbol anlayışı ne Denizli’ye ne de Galatasaray’a aitti. Dün gece sahaya çıkan takım ise Galatasaray’dı... Orta sahada tek ön libero, neredeyse hücum karakterli oyuncuların tamamı. Kaybedilecekse de böyle, oynamaya çalışarak kaybedilmeli...

Podolski iyi bir alternatif mi?

Galatasaray pozisyon yakalayamasa da rövanşın ilk devresinde ilk maçtan çok daha iyi oynadı. Golsüz günler geçiren Umut’un yerine santrfor oynayan Podolski ve yine sol kanada sıkışan Sneijder müthiş kademeli savunma yapan Laziolu futbolcuların savunması arasında kayboldu gitti. Podolski santrfor pozisyonu için iyi bir alternatif mi sorusu da cevaplanmayı hak ediyor...

Yine duran top!

Sabri’nin ikinci devrenin hemen başında yaptığı iki ortada dokunan bir kişi çıksa belki her şey farklı olacaktı ama olmadı. Galatasaraylı futbolcular ilk golü, ilk maçta olduğu gibi bir duran top organizasyonundan yemeyi başardı! Herkes ceza alanının içinde pozisyonunu almış beklerken! İki farklı geriye düşen takımı harika ara pasıyla ayağa kaldıran Sabri’nin kenara alınması ise anlaşılması zor bir karardı. “Umut oyuna alınırken kenara gelen isim pekala vasat performans gösteren Selçuk olabilirdi. Podolski kanada çekilip, Sneijder santrfor arkasına yerleşebilirdi” diye düşünürken, Lazio iki farklı üstünlüğü yine ele geçirdi... Yazık oldu... “Kadro yetersiz, kadro yetersiz” diye o kadar çok görüş bildirildi ki; bu fikre Mustafa Denizli de, oyuncular da inandı... İyi ki süper bir karakter ve kaleci Muslera var...

26 Şubat 2016, Cuma 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Devre arasında seyretmeyin, konuşmayın!‘’

Hakemlere verdikleri kritik kararlarla ilgili görüntüleri devre arasında seyrettirmemek lazım! Bilmiyorum ama Deniz Ateş Bitnel ikinci devreye verdiği ilk penaltıdaki hatayı öğrenerek çıkmıştı sanki... Oyunu da korumak lazım, oyuncuyu da! Uyduruk bir penaltı, olmayan faule çıkan ikinci sarı ile uyduruk bir kırmızı, en sonunda da uyarıyla halledilebilecek bir didişmeye çıkan ikinci sarı Deniz Ateş Bitnel’i maçın önüne geçirdi, iyi olmadı... Ama bitmedi; tartışmalı ancak bence doğru penaltı düdüğünden sonra 2 de doğru kırmızı çıktı... MHK geleceğin en iyi hakemlerinden biri olma potansiyeline sahip Bitnel’i bakalım ne kadar dinlendirecek, Trabzonspor’un bir maçına ne zaman verecek.

Bilal’e haksızlık!


Tempo açısından son dönemlerin en iyi Galatasaray’ıydı maçın başındaki... Çabuk top yapan, iki kanat bekini oyuna sokan, topu kaybettiği yerde baskı yapan Galatasaray güzel de gözüktü. Olcan’ın 6 pastan kaçırdığı, Podolski’nin direkten dönen şutları akılda kalanlardı. Selçuk’un doğru pas organizasyonu ile Sabri’nin Bosingwa’nın başını döndürecek temposu ibreyi ev sahibe çevirecek gol yakın diye düşündürdü.

Ancak, Mustafa hocanın üstelik Sneijder’i de yanına oturtmuşken Donk’un yanında Chedjou’yu oynatması hem yanlış, hem de Bilal’e haksızlıktı. Bilal Galatasaray’ın en teknik, en klas, en çobuk karar veren, üstelik defansa da yardım eden oyuncularından biri. Penaltıdan önce Umut’a attığı Umut’un auta vuruşunu çoğu ki∫inin aklının almadığı pas Bilal’in klasının belgesiydi... Mustafa ve Aykut’un özverili mücadelesi ile ayakta kalabilen Trabzonspor golü de bulmasına rağmen Bitnel sebebiyle oyuna hakim olamadı. Özer’in ikinci sarısı ile Aykut’un kırmızısı Hami hocanın planını alt üst etti. Onur iyi direndi. Penaltı kararının ardından görülen iki kırmızı ile sadece Galatasaray maçı değil, sıradaki de kaybedilecek noktaya geldi. Keşke teknik değerlendirme yapabileceğimiz bir 90 seyretmiş olsaydık!

22 Şubat 2016, Pazartesi 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Mazeretsiz hezimet!‘’

‘Tek bilek, tek yürek’ kampanyası camiayı birleştirmek ve maddi kaynak yaratmak için düşünülmüş bir kampanya... Hedef kitle de taraftar! Niye, Galatasaray bir sinerji yakalasın, ekonomik açmazlardan kulüp biraz olsun kurtulsun diye! Bilekliğin tanıtım toplantısına futbolcular gelmemişti, Mersin’e de gelmemişler aslında...

Ekonomi ve kadro derinliği açısından ligin en mütevazı ekibi karşısında galibiyeti aklından bile geçirmeyen, ‘Ruhen mağlup’ bir futbolcu grubu vardı. ‘Tek bilek, tek yürek’ olan taraf, Ümit Özat’ın öğrencileriydi...

Kırık kalp milyonlarca!

Hatırlayın, Galatasaraylı futbolcular Mersin İdman Yurdu gibi davrandığında 4. yıldızı takmıştı. Kafalarına göre takıldıkları dün gece ise 190 bin bileklik geliri de uçtu gitti. Biliyorsunuz galibiyete bir milyon 300 bin lira ödül veriliyor! Üstelik bu maçta oynayan futbolcular yenilgiye rağmen bir de yaklaşık 185 bin Euro maç başı ücret alacaklar! Zarar net 1 milyon 900 bin lira... 190 bin bileklik parası... Ancak kırık kalp milyonlarca!

Futbolcular, ‘tek bilek, tek yürek’ kampanyasına yakışır bir duygu ve disiplinle oynamadığı takdirde hiçbir kampanya başarıya ulaşamaz.

Mersin İdman Yurdu teknik hazırlığı da daha iyi yapmıştı, psikolojik hazırlığı da... Muslera, Nakoulma’nın iki gollük vuruşunu yine harika kurtarırken, ilk maçın kahramanı Muammer, tedirginlik bile yaşamadı. İlk golde Nakoulma’ya yenilen Semih bir de takımını 10 kişi bırakınca maçın rengi iyice belli oldu. Semih böyle devam ederse bırakın milli takımda oynamayı, Galatasaray’da 18 yüzü göremez!

Dramatik...

Hamza Hamzaoğlu bahanesine de kimse sarılmasın artık yeter! Çok oyuncu yitirmiş, tek oyuncu alamamış bir takıma, “Muslera, Sneijder, Selçuk, Podolski, Chedjou’lu kadroyla oynayıp, yeni transferini kulübede oturtup, yenilip, “Kadro derinliğimiz yok” mazeretini kimse sunamaz, sunsa da kimse tınlamaz...

Ümit Özat takımını Galatasaray’a çalışarak hazırlamış, futbolcular hazırlanmış, Mustafa hoca takımını hazırlayamamış, futbolcular hazırlanmamış! Özat ve öğrencileri açısından gurur verici haklı bir galibiyet, Denizli ve öğrencileri açısından dramatik bir mağlubiyet...

14 Şubat 2016, Pazar 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Volkan patladı!‘’

Haftada 1, bazen 2, bazen 3 maç oynanmasına rağmen Başakşehir Fatih Terim Stadı’nın harika zemini için emeği geçenlere teşekkür ederek başlayalım... Ziraat Türkiye Kupası Çeyrek Final ilk maçında Medipol Başakşehir, oyun hakimiyetini maç genelinde elinde tutup, çok sayıda pozisyona girse de rövanş öncesi avantajı Çaykur Rizespor’a getiren unsur kalecilerin performansı oldu. Rizespor kalecisi Gökhan kritik pozisyonlarda hata yapmazken, skoru Rizespor forvetlerinden ziyade kaleci Volkan Babacan’ın yaptığı iki büyük hata belirledi.

Penaltı ve kırmızı kart!

3. dakikada Visca’nın sağ kanattan yaptığı ortada topa kimse dokunamadı, top direği yalayarak auta çıktı. Pozisyonda Epureanu’ya Tuszynski’nin yaptığı hareketin cezası penaltı ve kırmızı kart olmalıydı. Hakem Kutluhan Bilgiç aut kararı verdi. 6. dakikada Volkan Babacan oyunu başlatırken elindeki topu, kendisine sırtı dönük takım arkadaşı Alpaslan’a yuvarlayınca, “Topa bakan” Robin Yalçın 20 metreden çok temiz bir plaseyle meşin yuvarlağı Volkan’ın üzerinden Başakşehir ağlarına yolladı: 0-1.

Emre değişikliği...

Golün ardından Tuszynski’nin Volkan tarafından kurtarılan şutunun sonrası, ikinci gole kadar oyun tek kaleye döndü. Cikalleshi’nin şutunu Gökhan kurtardıktan sonra, 35’te Bekir’in yayın üzerinden yaptığı vuruş auta gitti. 40’ta Visca’nın sol çaprazdan gelip yaptığı sert vuruşta Gökhan’ın çeldiği top direkten döndü. İkinci yarıya Abdullah Avcı’nın Emre değişikliğiyle başlaması baskıyı da, pas kalitesini de artırdı. 53’te Semih’in yayın oradan yaptığı vuruşta top direğin bir metre yanından auta giderken, 58’de Visca, Gökhan’la karşı karşıya kaldığı anda vuracakken, Orhan müthiş bir kademeyle topu kornere gönderip golü önlemeyi başardı. Müsait pozisyonlarda önce 62’de Cikalleshi, sonra 65’te Bekir topu auta gönderdi.

Başakşehir’in işi zor

70. dakikada Rizespor kontratağında Volkan’ın neredeyse orta sahaya çıkmasını iyi değerlendiren Deniz Kadah, Mehmet Akyüz’e ‘al da at’ paslarından birini verdi. Mehmet için gol yapmak zor olmadı: 0-2. Kalan sürede Başakşehir’in rövanş için umut verecek en azından bir gol arayışı sonuç vermedi. Futbol felsefesini “Oynamak ve pas kalitesi” ile olgunlaştıran Medipol Başakşehir’in, rövanşta, kötü zeminde, taktik yaklaşımıyla fark yaratan Hikmet Karaman’ın ekibi karşısında işi çok zor. Rizespor, yarı finale artık çok yakın...

12 Şubat 2016, Cuma 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Bilal'den önce Bilal'den sonra‘’

Kayserispor sezon başında sallansa da son haftalarda ligin en iyi futbol takımlarından biri haline geldi ki bence Tolunay Kafkas’ın çalıştırdığı takımlar arasında en iyi oynayanı bu takım... Sağ bekinde Tarık,
ön liberoda Chedjou, yanında Bilal değil Rodriguez’li 11’iyle balansı bozuk Galatasaray karşısında ilk 20 dakikada şiir gibi futbol oynayan bir Kayserispor vardı. Biseswar, Tarık’ın kanadındaki alanı gezinti alanı gibi kullandı. Çoğunluğu sol kanattan olmak üzere atak üzerine atak yeniledi ev sahibi. Deniz’in kullanamadığı iki net fırsatın ardından, biri Muslera’da kalan diğeri Muslera’nın kornere attığı iki Biseswar şutu ve Mabiala’nın kornerden gelen ortaya kötü bir kafa vuruşu... Gol bağıra bağıra geliyorum diyordu ve geldi.

Aziz yere bile yatmadı

Pas yapamayan, savunamayan, hücum da edemeyen garip bir Galatasaray vardı sahada. O takım duran toplarda da savunamıyordu. Mabiala Ömer’in kornerinde bir voleybolcu gibi yükselip çok güzel bir de kafa golü atarken, iki pozisyonda da iyi vuramadı. Kaleci Aziz ilk yarıda yere dahi yatmadı. Umut’un yapamadığı pas dışında Galatasaraylılar pozisyonumsu bir fırsat bile yakalayamadı. Galatasaray’ın şansı kalede Muslera gibi rakibi tedirgin eden dev bir kaleci olmasıyla birlikte, Kayserispor hücum oyuncuların verimsizliğiydi. Podolski’nin sakatlanması, Rodriguez’in nihayet kenara alınması, Bilal ve Sinan’ın oyuna girişi oyunu dengeledi.

Tarık daha mı iyi?

Genelde tek top oynayan, “doğru yere” şiddeti ve yönü iyi ayarlanmış güzel paslar atan Bilal’in bu kadar eksik varken 11’de yer bulamaması, diğer takım arkadaşlarına da, taraftara da, futbola da haksızlık. Ve açık açık, “Bu takımda yerin yok” demek... Keza Tarık’ın oynaması da! Kariyerinde asisti bulunmayan “Zengin futbolcu” için, “Sabri’den daha iyi savunma yapıyor” diyenlere oynadığı maçları seyretmelerini öneririm.

Bu sezon geçmiş olsun

Maçın son dakikalarında Kayserispor’un iki güzel pas organizasyonunda Oğuzhan ve Sinan’la yakaladığı fırsatlar Mustafa hocanın bir başka şansıydı. Ve Galatasaray pas organizasyonu ile sadece tek bir net pozisyon yakaladı. Onda da Bilal’in güzel ortası ile Sinan Bakış’ın güzel kafa pası vardı. Hamza Hamzaoğlu’nu değersizleştirirken kadroyu değersizleştiren, medyayı-taraftarı hatta futbolcuların kendilerini inandıran yönetim kurulu transferleri artık önümüzdeki seneyi düşünerek yapmalı. Bu sezon için geçmiş olsun!

28 Aralık 2015, Pazartesi 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Takımı uçurur‘’

Ersun hocanın Trabzonspor’un başına 3. kez geçmesi gündemde. Trabzon’u çok seviyor biliyorum. Köşe bucak dolaşarak, denizde, derelerde, dağlarda çektiği fotoğraflar tablo gibi... Trabzon’u seven biri zaten Trabzonspor’u sevmez mi? Ersun Yanal mesleki kariyerini büyük kulüplerde forma giymenin avantajıyla elde ettiği “peşin kabulle” yapmadı. Kimsenin dönüp bakmadığı iki ligde üst üste başarılı olup tırnaklarıyla kazıyarak kabul ettirdi kendini. Küme düşme hattında aldığı Yeni Salihli’ye play-off oynatmasının ardından, Denizlispor’u uçurdu. Ankaragücü çok net bir başarı öyküsüdür.

Milli Takım olunca...

Milli Takım’ın başına geçmek gönlüne düşene kadar Gençlerbirliği’nde yaşadığı 1.5 sezon da.... Ersun Yanal ne zaman ki Milli Takım’ın başına geçip ‘İstanbul’daki sporun önde gelen isimleriyle’ tanıştı, çalışma biçimi ve prensipleri değişti. O 2006’ya kadar tuttuğunu altın eden, oyuncularını geliştiren, futbolcu gruplarını takım yapan Yanal gitti, yalnızca kendi markasını yüceltmeye çalışan Yanal geldi. Eskişehirspor’u saymıyorum, Fenerbahçe’de şampiyon olduğu sezonu dahi başarı olarak nitelendiremiyorum

İkinci dönemi başarısız

Trabzonspor’daki ikinci döneminde de başarısız oldu. “Şampiyon olacak bir kadro kurulmuş” diyerek başladığı görevinin ikinci yarısında “İlk 11’de oynayacak 8 oyuncuya ihtiyaç var” diyen Ersun Yanal, aslında kendisini inkar eden bir kimliğe büründüğünün farkına varmalı...

Herkesten şikayetçi

90’lı yılların sonu, 2000’li yılların başındaki kendisini işine adamış, elini takımın içinden çekmeyen, grup çalışmasının dışında, bireysel çalışmalarla oyuncularını her sezon geliştiren, enerjisi ve analiz yeteneğiyle fark yaratan, yardımcılarını da büyüten Ersun Yanal zaten her takımı bulunduğu yerden yukarı taşır. İkinci Ersun Yanal ise yalnızca kendisinden memnun, herkesten, her şeyden şikayetçi ve kaybedilen maçlardan sonra, “Ben takım yönetmiyorum, süreci yönetiyorum” diyecek kadar soğukkanlı....

İlki perişan eder

Önceki senelerde, doğru yardımcılar ve yüksek konsantrasyonuyla fark yaratan Yanal, kadroya çok takviye yapılmasa da takımını uçurur, yakın gelecekte şampiyonluğa oynatır. Son yıllarda eski kimliğinden uzaklaşmış, ‘takımına şampiyonluk kazandırmış’ kimliğiyle her koşulda kendisinden memnun Ersun Yanal ise çok sayıda kaliteli transfere rağmen takımını şampiyonlukta iddialı hale getiremeyebilir. Eğer anlaşma sağlanırsa, şampiyonluk iddiasını yapılan transferlerden ziyade Ersun Yanal’ın kendisiyle rekabeti belirleyecektir. İddia ediyorum, ilk Yanal, şimdiki Yanal’ı perişan eder....

22 Aralık 2015, Salı 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’İlaç niyetine‘’

Akhisar Belediyespor’un maç öncesi Galatasaray’ın bir basamak üstünde olduğunu, Fenerbahçe deplasmanında 2-0 geriye düştüğü maçtan puanla çıktığını, Beşiktaş’ı deplasmanda 2-0 yendiğini hatırlatarak attım “İlaç niyetine” başlığını... 3 puan çok değerli, çünkü yeni bir kayıp zirve iddiasının tükenmesi anlamına gelirdi. İlk şutunu 25’te atabilen Galatasaray’ın iyi oynadığını söylemek yanlış olur. Ancak top rakipteyken önde basma ve yakın oynama isteği güzeldi. Bir de skor üstünlüğü eldeyken, savunma güvenliğini terk etmeseler taraftara daha rahat maç seyrettirecekler. Umut takipçiliğinin ödülünü güzel vuruşuyla aldı. 3. golünü de Burak’ın oynamadığı bir maçta atması üzerinde düşünmeye de değer.

Kadro yetersiz

2 gol yiyen Muslera yine hatasızdı. Sneijder’in oynama isteği, duygusu, coşkusu yine harikaydı. Podolski çok klas, o da doğru zamanda doğru yerde bulunmanın ödülünü kolayca aldı. Bu sezon oyuna ilk girdiğinde taraftarınca ıslıklanan Olcan “gönül almaya” devam ediyor. Son dakikadaki 50 metrelik slalomunu gollük bir vuruş ya da gol pası olarak tamamlasaydı yakışırdı. Yasin uzun zaman sonra oyunun iki yönünü de iyi, Chedjou ön liberodaki en iyi maçını oynadı. Tarık vasat, Semih stoperde vasat, sağ beke geçtiğinde düpedüz kötü oynadı.

3-4 transfer hocayı rahatlatır

Ve galiba Mustafa hoca Galatasaray’da birkaç maç dışında Sabri’nin defterini kapattı! Rodriguez de Güray Semih’i bire bir yakalamışken 10 saniye seyretmesinin, oynamama gerekçesi olduğunu anlamalı. Bilal de Selçuk’un yokluğunda daha iyi oynamalıydı. Kamuoyu, yönetim, hatta futbolcular da kadro yetersizliğine ikna oldu. Denayer, Carole, Burak ve Selçuk’un dahil olduğu kadro çok daha iyi oynayacaktır. 3-4 iyi transferle de hocanın hiç mazereti kalmayacaktır. Lua Lua’nın katılımının ardından çok daha etkili oynayan Akhisar Belediyespor, ilk 6’dan düşmeyecektir. Deniz Ateş Bitnel ilk yarıda net sarı kartları göstermedi ancak iyi yolda. Sneijder’in gri tüm pozisyonlarında tercih haklarını Akhisar lehine kullandı. Normalde isyan edecek olan Sneijder çoğunu saygıyla karşıladı. Bu da fizik kalitesinin ve duruşunun getirdiği bir avantajdı.

21 Aralık 2015, Pazartesi 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Beşiktaş hakkıyla‘’

Beşiktaş maçın başından sonuna kadar üstün oynadığı maçı hak ettiği sarsıcı skoru yakalayamasa da galibiyetle kapattı. Beşiktaş öylesine yüksek tempoda ve doğru oynadı ki Muslera özel bir 45 dakika oynamasaydı, Özbek yönetimi istifaya maç bitmeden çağrılmayabaşlanacaktı.

Mustafa Denizli’nin ön liberoda Chedjou’dan başkasını oynatmama ısrarı, Chedjou ile Semih’in topu dikine oynarken hep pas hatası yapmaları Beşiktaş’ın ekmeğine yağ sürdü. Oğuzhan ve Sosa’nın orta sahada maestro gibi yönettiği Siyah Beyazlılar, İsmail’in müthiş performansı, Beck’in zamanlaması, Atiba’nın seken tüm topları toplamasıyla oyuna ağırlığı koyarken golün bulunması işten değildi. Beşiktaş’ın bu yüksek tempolu oyununda Burak yoktu, Yasin yoktu, Podolski yoktu, Yasin yoktu, Chedjou ve Semih etkisizdi, yük birkaç futbolcunun sıra dışı performansına kalmıştı. O isimlerden de Muslera ilk devrede olağanüstü oynadı. Gomez’in iki şutunu klasına yakışır şekilde kurtardı. Quaresma’nın pasında İsmail’in karşı karşıya kaldığı pozisyonda çıkarttığı top taraftarına bir kez daha derin nefes aldırdı. Her zamanki gibi takımı adına en çok iş üreten adamdı.

Burak sakatlandığında Denizli’nin yapacağı hamle kritikti ve Denizli bence bir hata da değişiklikte yaptı. Burak’ın yerine Umut’u değil, topu doğru kullanan ve Galatasaray’da henüz mağlubiyet yaşamayan Bilal’i almalıydı. Podolski, Burak’ın yerine tek forvet olarak oynayıp, Bilal’in varlığı da orta sahayı toparlayabilirdi.

Galatasaray ikinci yarıya nispeten iyi başladı. Bir de büyük ikramiyeden gol bulup öne geçmeyi de başardı. Günay’ın yaptığı hata Sneijder’in affetmeyeceği cinstendi… Ve 2 dakika koruyamadı attığı golü Galatasaray… Özbek yönetiminin alamadığı, Orman yönetiminin çok düşük bir maliyetle kadrosuna kattığı Gomez, Muslera’yı avladı.Taraftar tekrar havaya girdi.Şenol Güneş’in Kerim Frei ile Gökhan Töre’yi oyuna alması ibreyi yine ev sahibine çevirdi. Kerim Frei’nin şutunu enfes bir zamanlamayla kurtaran Muslera, Gökhan Töre’nin güzel vuruşunda da çaresizdi.

Hakem Mete Kalkavan genelde oyuncuların çok iyi niyetli olduğu müsabakayı birkaç küçük hata dışında çok iyi yönetti.

Mustafa Denizli ise takıma henüz en ufak bir katkı sağlamış değil. Hamza Hamzoğlu’nun Rize’den 4 gol yiyen takımı futbol olarak bu takımın fersah fersah önündeydi. “Derbi kazanamayan” Beşiktaş zirveyi geri alırken, Özbek yönetimini dertleriyle baş başa bıraktı. “Yeniden yapılanma, kurumsallaşma vs…

14 Aralık 2015, Pazartesi 21:35
YAZININ DEVAMI